Türk Edebiyatında Toplumcu Gerçekçilik

- Blog Yazısı
Sanatı Toplum İçin Kılavuz Yapan Akım
Yakın tarihimizin en etkili ve tartışmalı sanat akımlarından biri olan Toplumcu Gerçekçilik, 20. yüzyılın başlarında, özellikle 1917 Ekim Devrimi sonrası şekillenen ideolojinin sanat ve edebiyata bir yansıması olarak doğdu. Temelinde basit ama güçlü bir fikir yatıyordu: Sanat, fildişi kulelerde üretilen, sadece estetik hazza hizmet eden bir uğraş olamazdı. Aksine, toplumsal dönüşümün bir parçası, bir aracı olmalıydı. Bu akım, "sanat sanat içindir" anlayışını kökünden reddederek, sanatı geniş kitlelere ulaşan, onların bilincini yükselten ve toplumsal sorunlara çözüm arayan bir kılavuz olarak konumlandırdı.

Akımın Kökenleri : Sovyet Rusya
Akımın uluslararası literatürdeki adı, Sovyetler Birliği'nde resmi devlet doktrini haline gelen Sosyalist Gerçekçilik'tir. Bu anlayış, partinin belirlediği katı sanatsal kurallara sıkı sıkıya bağlıydı. Vladimir İlyiç Lenin'in 1905 tarihli 'Parti Örgütü ve Parti Edebiyatı' makalesi, bu yaklaşımın manifestosu gibidir. Lenin, edebiyatın işçi sınıfının davasına hizmet etmesi gerektiğini savunarak sanatı "parti edebiyatı" ve "burjuva edebiyatı" olarak ikiye ayırdı. Sanatın özerkliğini reddeden bu katı tutum, sembolizm ve fütürizm gibi modernist akımlara cephe alıyordu.
Ancak bu akım Türkiye'ye geldiğinde, ülkenin kendine özgü siyasi ve kültürel koşullarında farklı bir evrim geçirdi. Doğrudan Marksist bir propaganda aracı olmaktan çok, Türkiye'nin somut sorunlarına odaklandı: köy gerçekliği, ağa-köylü çatışması, yoksulluk, göç ve sınıf farklılıkları. Bu nedenle Türkiye'de "Sosyalist Gerçekçilik" yerine "Toplumcu Gerçekçilik" adı daha yaygın ve doğru bir tanım olarak kabul gördü. Akımın kurucu teorisyenlerinden Maksim Gorki'nin şu sözleri, bu anlayışın idealist yönünü özetler: Gerçekçilik, insanı sadece bugünkü haliyle değil, "yarın olması gerektiği ve olacağı biçimiyle" de ele almalıdır. Bu, sanatın yalnızca mevcut durumu yansıtmakla kalmayıp, aynı zamanda geleceği inşa etme ve 'yeni insanı' şekillendirme misyonunu vurguluyordu.

Türk Edebiyatında Toplumcu Gerçekçilik: Köyden Kente
Akımın Türkiye'deki kök salması, özellikle II. Dünya Savaşı'nın yarattığı toplumsal travmalar ve derinleşen eşitsizliklerle hız kazandı.
1. 1940'lar ve Köy Romanının Yükselişi: Bu yıllar, Türk edebiyatında "köy romanı" kavramının doğuşuna tanıklık etti. Özellikle Köy Enstitüsü mezunu aydın yazarlar, Anadolu'yu ve köylünün çilesini bizzat deneyimlemiş kalemler olarak bu türe otantik bir ruh kazandırdılar. Çok partili hayata geçişle birlikte değişen toprak ilişkileri ve ağalık sisteminin yarattığı adaletsizlik, bu romanların ana damarını oluşturdu. Eserlerde ezilen köylüye duyulan sempati, zaman zaman karakterleri idealize eden romantik bir bakış açısını da beraberinde getirdi.
2. 1960'lar ve Kentin Gerçekliği: 1960'larla birlikte akımın merceği kırsaldan kente kaymaya başladı. Hızlanan iç göç, şehirlerdeki yoksulluk, gecekondulaşma, işsizlik ve emek-sermaye çatışmaları gibi kentsel sorunlar, Orhan Kemal gibi yazarların öncülüğünde edebiyata taşındı. Toplumcu gerçekçilik, artık sadece toprağın değil, fabrikanın ve varoşların da hikâyesini anlatıyordu.

Nazım Hikmet: Öncü ve Dönüştürücü
Gençlik yıllarında Tevfik Fikret ve Mehmet Emin Yurdakul gibi isimlerin etkisi altında hece ölçüsüyle şiirler yazan Nâzım, Moskova'daki eğitimi sırasında tanıştığı komünizm ve Rus şairleriyle (özellikle Vladimir Mayakovski'nin fütürizm ve konstrüktivizm akımları) birlikte şiir anlayışını değiştirmiştir. Mayakovski'nin merdivenli şiirleri, yüksek sesle okunmaya elverişli ritimleri ve kitlelere hitap eden coşkulu üslubu, Nâzım üzerinde büyük etki bırakmıştır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bu dönemde kaleme aldığı "Açların Gözbebekleri" ve 1929'da yayımlanan "835 Satır" gibi eserleri, Türk şiirindeki serbest nazım örneklerinin ilklerindendir ve şiirine farklı bir görsellik ve akış katmıştır. Şiirlerinde başlangıçta biçimden çok içeriğe ve ideolojik mesaja önem veren Nazım, hitabet üslubunu sıkça kullanmıştır.
Ancak uzun süren hapis hayatı ve sürgün yılları gibi zorlu deneyimler, ideolojik tutarlılığını korurken sanatsal üslubunda ve estetik arayışlarında bir olgunlaşmaya sebep olmuştur. Bu süreç, onun şiirine daha lirik, felsefi ve bireysel iç sorgulamalar eklemiş, kuru bir ideolojinin ötesine geçerek sanatsal derinlik kazanmasını sağlamıştır. Nazım Hikmet'in şiiri, böylece hem toplumsal gerçekleri yansıtan güçlü bir ses olmuş hem de evrensel insani temaları işleyen bir boyut kazanmıştır.

Nazım Hikmet'in şiirleri, ilk dönemlerindeki didaktik eğilimine rağmen beklenenden daha büyük bir etki yaratmış ve Türk toplumcu gerçekçi şiirini savunan birçok şair ve sanatçıyı derinden etkilemiştir. Onun öncülük ettiği toplumcu şiir anlayışı, özellikle 1940 kuşağı olarak adlandırılan ve Arif Damar, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Rıfat Ilgaz, Can Yücel (ilk dönemleri) gibi önemli isimleri barındıran geniş bir şair kadrosu tarafından benimsenmiş ve savunulmuştur.
Bu şairlerin eserlerinde işledikleri temalar geniş bir yelpazeyi kapsar: Anadolu gerçekleri, savaş karşıtlığı, yoksulluk, barış özlemi, cehalet, kentleşmenin getirdiği sorunlar, sanayileşme, direniş, geleceğe umutla bakma, eşitlik ve adalet arayışı. Bu temalar, dönemin toplumsal ve siyasi çalkantılarına birer yansıma niteliği taşır.
1940 kuşağı şairleri, Nazım Hikmet'ten güçlü bir şekilde etkilenmiş ve ortak ideolojik temaları işlemiş olsalar da, akımın içinde biçimsel ve estetik yaklaşımlar açısından önemli bir çeşitlilik ve evrim gözlemlenmektedir. Örneğin, Attila İlhan'ın başlangıçta toplumcu gerçekçi etkiler taşıyan şiirler yazmasına rağmen, 1950'lerden sonra 'sosyal gerçekçiliğe' yönelerek estetiğe daha fazla öncelik verdiği görülmüştür. İlhan, divan şiirinin estetiğiyle toplumcu gerçekçi içeriği harmanlayarak modern Türk şiirinde özgün bir sentez sergilemiştir. Cahit Irgat ise, Nazım Hikmet'in uzun, epik ve anlatı tarzı şiirlerinin aksine daha kısa, çarpıcı şiirleri tercih ederek farklı bir poetik form yaratmıştır.
Bu durum, Toplumcu Gerçekçilik akımının tekdüze bir yapıya sahip olmadığını, aksine dinamik bir iç çeşitliliği ve sanatsal gelişimleri barındırdığını açıkça göstermektedir. Bu şairler, genel ideolojik çerçeve içinde kendi sanatsal yollarını çizerek Türk şiirine zengin bir miras bırakmışlardır.
Nazım Hikmet - "Memleketimden İnsan Manzaraları"ndan bir bölüm
Karanlıkta Kalanlara
Ey ahali! Ey işçi, köylü, yoksul halk!
Dinleyin sözümü, kulak verin bir an!
Bu toprağın her karışı bizimdir sanmayın,
Alın terimizle sulanan bu diyar!
Güneş vurur alnımıza, ter akar,
Ekmeği böleriz her akşam acıyla.
Birileri yaşar saraylarda, lüks içinde,
Bizim sırtımızda yükselir onurumuzla.
Uyanın artık, silkelenin uykudan!
Zincirler paslı, kırın artık demiri.
Ellerimiz birleşirse bir gün,
Korksun zalim, titresin esaret!
Yarınlar bizim, inanırız buna,
Yükselir hürriyetin bayrağı.
Birleşelim, kurtulalım zindanlardan,
Toprak bizim, fabrika bizim olacak!
Rıfat Ilgaz - "Sınıf" adlı şiirinden bir bölüm:
Bir yığın çocuk,
Hepsi bir sınıfta,
Hepsi aç, hepsi tok.
Biri köylü, biri işçi,
Biri memur çocuğu.
Bir avuç insan,
Hepsi bir sınıfta,
Hepsi kara, hepsi ak.
Biri okur, biri yazmaz,
Biri düşünür, biri susar.
Türk düzyazısında toplumcu gerçekçilik, özellikle roman ve hikaye türlerinde etkin bir rol oynamış, toplumsal sorunları ve sınıf çatışmalarını merkeze almıştır. Kırsal ve kentsel yaşamın zorlukları ile sömürülen kesimlerin mücadeleleri, bu akımın edebi yansımaları olmuştur. Özellikle büyük şehirlere göçün yol açtığı problemler ve sosyalizm teması, toplumcu gerçekçi düzyazının odak noktasını oluşturmuştur.⁸ Bu eserlerde siyasi ideolojiler belirgin bir şekilde ön plana çıkar.
Roman ve hikâyelerde genellikle sağlam bir kurgu görülmez. Bunun nedeni, yazarların anlatım tekniklerinden çok, aktarılmak istenen mesajı ve ideolojik içeriği önemsemeleri; sanat eserini belli görüşleri ifade etmek ve halkı aydınlatmak için bir araç olarak kullanmalarıdır.¹ Bu durum, toplumcu gerçekçi düzyazıda kurgunun ikinci planda kalmasının, akımın temel amacının, yani ideolojik yayılım ve toplumsal dönüşümün doğrudan bir sonucu olduğunu gösterir. Edebi eserin karmaşık bir anlatı yapısından ziyade, mesajı net ve anlaşılır bir şekilde iletmeyi önceliklendiren bilinçli bir sanatsal tercih yansır burada; bu, 'sanat bir araçtır' felsefesinin edebi biçime bürünmesidir.
Eserlerde köylü ağızlarına, yöresel söyleyişlere ve halk kültürüne oldukça fazla yer verilmiştir. Dil sade ve anlaşılırdır, bu sayede halkın anlayacağı yalınlıkta bir anlatım benimsenmiştir. Anadolu coğrafyası ve insanı, toplumda yaşanan çatışmalar (ağa-köylü, öğretmen-imam, zengin-fakir, güçlü-güçsüz, halk-yönetici, aydın-cahil), düzensizlikler ve köy gibi küçük yerleşim yerlerinde yaşanan sorunlar sıklıkla işlenmiştir
Toplumcu gerçekçiliğin etkisi sadece edebiyatla sınırlı kalmamıştır. Sinemada, 1960'lı yıllarda toplumsal gerçekçi filmlerin ortaya çıkışı, Türk sinemasının Yeşilçam kalıplarından sıyrılarak toplumsal eleştiriye yönelmesinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Resim sanatında da Neşet Günal ve Nuri İyem gibi sanatçılar, Anadolu insanının yaşamını ve zorluklarını gerçekçi bir üslupla tuvale aktarmışlardır.

Yazgı - Zeki Demirkubuz (2001)

Başakçılar - Neşet Günal (1984)
Akım, II. Dünya Savaşı'nın getirdiği sosyo-ekonomik sıkıntılar, kentleşme, iç göç ve emek-sermaye çatışması gibi dönemin gerçeklerini eserlerine taşımıştır. Başlangıçta kırsal kesimdeki sömürü ve yoksulluğa odaklanırken, zamanla kentsel yaşamın sorunlarına yönelerek toplumsal dinamiklere uyum sağlamıştır. Köy Enstitüleri'nden yetişen yazarların katkılarıyla köy gerçekliği, içeriden ve otantik bir bakış açısıyla işlenmiş, bu da akımın yerel bağlamda güçlenmesini sağlamıştır.
Elbette, toplumcu gerçekçilik, propagandist yönü ve estetik kaygılardan zaman zaman uzaklaşması nedeniyle eleştirilere maruz kalmış; Garip ve İkinci Yeni gibi diğer edebi akımlarla tartışmalar yaşamıştır. Ancak tüm bu tartışmalara rağmen, toplumcu gerçekçilik, Türk edebiyatına ve sanatına toplumsal duyarlılığı, eleştirel bakış açısını ve ezilen kesimlerin sesini duyurma misyonunu kazandırması açısından önemli bir miras bırakmıştır. Akım, sadece olanı yansıtmakla kalmamış, aynı zamanda olması gerekeni işaret ederek toplumsal değişime öncülük etme misyonunu üstlenmiştir. Sanatın sadece bir estetik nesne değil, aynı zamanda toplumsal bir işlev ve değişim aracı olabileceği fikrini köklü bir şekilde yerleştirmiştir.
Türk edebiyatında toplumcu gerçekçilik akımının derin izlerini taşıyan ve bu akımın ruhunu en iyi yansıtan birçok değerli eser bulunmaktadır. Mutlaka okumanız gereken isimlerden ve eserlerinden bazıları;
Nazım Hikmet Ran: Türk toplumcu şiirinin devrimci sesi Nâzım Hikmet, sadece Türk edebiyatının değil, dünya şiirinin de önemli isimlerindendir. Önemli eserlerinden bazıları;
Memleketimden İnsan Manzaraları, Kuvayi Milliye Destanı, 835 Satır
Sabahattin Ali: Türk edebiyatının en önemli hikâyeci ve romancılarından biridir. Eserlerinde Anadolu insanının yoksulluğunu, ezilmişliğini ve toplumsal adaletsizlikleri derin bir gözlem gücü ve incelikle ele alır. Önemli eserlerinden bazıları;
Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Değirmen, Ses, Yeni Dünya
Orhan Kemal: İşçi sınıfının, şehir yoksullarının ve kenar mahalle insanlarının yaşamlarını büyük bir samimiyet ve detaycılıkla anlatan usta bir romancıdır. Eserleri, adeta bir sosyolog titizliğiyle toplumsal gerçekliği yansıtır. Önemli eserlerinden bazıları;
Bereketli Topraklar Üzerinde, Cemile, Eskici ve Oğulları
Yaşar Kemal: Çukurova ve Toroslar coğrafyasının güçlü bir sesi olan Yaşar Kemal, destansı anlatımıyla Anadolu insanının doğayla, ağalık sistemiyle ve devlete karşı mücadelesini işler. Önemli eserlerinden bazıları;
İnce Memed, Yer Demir Gök Bakır, Teneke
Kemal Tahir: Romanlarında Türk toplumunun tarihsel ve sosyal yapısını, özellikle köy ve kasaba yaşamını, bürokrasiyi ve değişen değerleri inceler. Önemli eserlerinden bazıları;
Yorgun Savaşçı, Devlet Ana, Köyün Kamburu
Rıfat Ilgaz: Şiir, roman ve mizah alanında ürünler vermiş çok yönlü bir yazar olan Rıfat Ilgaz, eserlerinde toplumsal aksaklıkları, eğitim sisteminin sorunlarını, yoksulluğu ve dar gelirli kesimlerin yaşam mücadelelerini sade, anlaşılır ve çoğu zaman mizahi bir dille ele almıştır. Önemli eserlerinden bazıları;
Hababam Sınıfı, Karartma Geceleri, Sınıf
Attila İlhan: Türk edebiyatının çok yönlü ve üretken isimlerinden biri olan Attila İlhan, ilk dönemlerinde toplumcu gerçekçi şiirler yazsa da, sonraki dönemlerde "sosyal gerçekçilik" olarak adlandırdığı kendi özgün çizgisini oluşturmuştur. Divan şiiri estetiği ile modern Türk şiirini harmanlayarak farklı bir sentez sunmuş, toplumsal meseleleri daha derin bir estetik kaygıyla ele almıştır. Önemli eserlerinden bazıları;
Duvar, Ben Sana Mecburum, Kurtlar Sofrası
Aziz Nesin: Türk edebiyatının en büyük mizah ve hiciv ustalarından biri olan Aziz Nesin, eserlerinde toplumsal eleştiriyi mizahın keskin bıçağıyla yapar. Cehaleti, yozlaşmayı, bürokrasiyi, adaletsizlikleri ve insanlardaki zaafları karikatürize ederek okuyucuya sunar. Onun toplumcu gerçekçiliği, doğrudan sert bir dil yerine, gülmecenin ardındaki acı gerçekleri gösterme biçimindedir. Önemli eserlerinden bazıları;
Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, Zübük, Şimdiki Çocuklar Harika, Fil Hamdi, Toros Canavarı
Fakir Baykurt: Köy Enstitüleri'nin yetiştirdiği en önemli yazarlardan biri olan Fakir Baykurt, eserlerinde köy gerçekliğini, köylünün ağalarla, toprakla ve yoksullukla mücadelesini bizzat içeriden bir bakış açısıyla, sade ve gerçekçi bir dille anlatmıştır. Köy romanı türünün önde gelen temsilcilerindendir. Önemli eserlerinden bazıları;
Yılanların Öcü, Irazca'nın Dirliği, Onuncu Köy, Amerikan Sargısı
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Ahmet Alver. (2014). Türk Edebiyatında 1940’Lı Yıllarda Yazılan Bazı Toplumcu Gerçekçi Romanların Emek-Sermaye Bağlamında Analizi. SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi. | Arşiv Bağlantısı
- Murat KACIROĞLU. (2016). Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında (1923–1940) Toplumcu-Gerçekçi Edebiyat Tartışmaları. ETÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sf: 27-71. | Arşiv Bağlantısı
- Yusuf AYDOĞDU. (2017). Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatinda Toplumcu Gerçekçi Şiirin Serüveni (1923-1950). Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sf: 267-282. doi: 10.0.29029/busbed.335707. | Arşiv Bağlantısı
- Türk Edebiyatı. Toplumcu Gerçekçi Edebiyat Akımının Özellikleri, Kaynakları (Nazım-Nesir). Alındığı Tarih: 16 Haziran 2025. Alındığı Yer: Türk Edebiyatı | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 18/06/2025 09:33:45 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/20849
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.