Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Osmanlı’da Kriptografi

10 dakika
23
Osmanlı’da Kriptografi
  • Blog Yazısı
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

Giriş: Kriptografi nedir?

Kriptografi, bilgiyi yetkisiz kişilerden gizlemek ve bütünlüğünü korumak için kullanılan yöntemlerin tamamıdır. Bugün dijital güvenliğin temelinde duran bu alan, yüzyıllar boyunca diplomasi, savaş ve istihbarat için vazgeçilmez oldu. Osmanlı Devleti de merkez–taşra yazışmaları, elçilik raporları ve askerî emirlerin güvenliği için şifreli iletişimi kurumsallaştırdı. Üstelik bu birikim yalnızca gizleme (kriptografi) değil, çözme (kriptoanaliz) faaliyetlerini de içeriyordu; telgrafın yaygınlaşmasıyla (19. yüzyıl ortaları) “Şifre Kalemi/Şifre Odası” gibi özel birimler ortaya çıktı.

Kriptografinin Matematiğine Giriş

Kriptografi, temelde bilgiyi gizlemenin ve yalnızca yetkili kişilerin okuyabileceği biçime dönüştürmenin matematiğidir. Tarih boyunca devletler, ordular ve istihbarat örgütleri gizli yazışmalarını korumak için çeşitli yöntemler geliştirdiler. Osmanlı Devleti’nde bu, harflerin yer değiştirmesi, özel anahtar defterleri ve sembollerle yürütülüyordu; modern çağda ise aynı işlevi sayılar, fonksiyonlar ve bilgisayar algoritmaları üstleniyor. Görünüşte çok farklı gibi duran bu iki dönem, aslında aynı temel düşünceyi paylaşıyor: bilgiyi dönüştür, ama anahtar olmadan geri çevrilemesin.

Matematiksel olarak bir şifreleme işlemi, belirli bir fonksiyonla ifade edilir. Açık metin M, bir anahtar K yardımıyla şifreleme fonksiyonuna Esokulur ve ortaya şifreli metin C çıkar:

Tüm Reklamları Kapat

"C=EK(M)"

Çözme işlemi ise bunun tersidir:

"M=DK(C)"

Yani şifreleme ve çözme iki yönlü bir dönüşümdür; doğru anahtar olmadan çözüm mümkün değildir. Buradaki temel matematiksel fikir, bir fonksiyonun tek yönlü olmasıdır: uygulaması kolay, tersini almak neredeyse imkânsız.

Tüm Reklamları Kapat

Klasik kriptografi döneminde bu fonksiyonlar basit aritmetik işlemlerden ibaretti. Örneğin Sezar şifresinde her harf, alfabede belirli sayıda kaydırılır. Eğer harfler sayılarla temsil edilirse (A=0, B=1, …, Z=25), şifreleme işlemi "EK(x)=(x+K)mod26" biçiminde yazılır. Bu kadar basit bir sistem, modüler aritmetiğin ilk uygulamalarından biridir. Osmanlı’da da benzer şekilde harflerin kaydırıldığı veya belli rakamlarla eşlendiği yöntemler kullanılmış, böylece metinler rastgele sembollere dönüşmüştür. Bu sistemlerin güvenliği, yalnızca anahtarın gizliliğine bağlıydı.

Ancak her dilin kendine özgü bir harf dağılımı vardır. Örneğin Türkçede en sık kullanılan harf “a”, İngilizcede “e”, Arapçada ise “ا (elif)”tir. Bu özellik, frekans analizi denilen istatistiksel yöntemle şifreleri kırmak için kullanılabilir. Dokuzuncu yüzyılda yaşayan El-Kindî, bu yöntemi sistematik biçimde tanımlayan ilk bilim insanıdır. Bir metindeki harflerin sıklık dağılımını inceleyerek hangi sembolün hangi harfe karşılık geldiğini bulmak, aslında olasılık ve istatistik kuramının çok erken bir uygulamasıdır. Bu, şifre çözme biliminin başlangıcıdır.

Bir şifreleme sisteminin güvenliği, olası anahtarların sayısına yani anahtar uzayının büyüklüğüne bağlıdır. Bu da doğrudan kombinatorik hesapla ilgilidir. Eğer 26 harfli bir alfabe için her harf başka bir harfe eşleniyorsa, olası kombinasyon sayısı 26! ( 4 x 1026) olur. Bu sayı o kadar büyüktür ki, tüm olasılıkları tek tek denemek pratikte mümkün değildir. Osmanlı’daki “miftah” veya “nomanklatör” defterleri de bu mantığı sezgisel biçimde kullanıyordu: bir kelimeye birden fazla kod karşılığı tanımlayarak olası kombinasyonları artırıyor, böylece frekans analizini zorlaştırıyordu.

yüzyıla gelindiğinde kriptografi tamamen matematiksel bir bilim hâline dönüştü. Modern sistemlerde işlemler artık harflerle değil, büyük sayılarla yapılır. En bilinen örnek, 1977’de geliştirilen RSA algoritmasıdır. Bu sistem, iki büyük asal sayının çarpımının asal çarpanlara ayrılmasının zorluğuna dayanır. Herkesin bildiği açık anahtar (e,n) ve yalnızca sahibinde bulunan gizli anahtar (d,n) bulunur.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Şifreleme "C = Memod n", çözme ise "M= Cdmod n" şeklinde yapılır. Bu basit formül, bugün internet bankacılığından e-postalara kadar her alanda gizliliğin matematiksel temelidir.

Modern kriptografi yalnızca sayı teorisine değil, bilgi teorisine de dayanır. 1949’da Claude Shannon, şifrelemenin temelini entropi kavramıyla açıkladı: iyi bir şifreleme, şifreli metinden açık metin hakkında hiçbir bilgi sızdırmamalıdır. Yani şifreli metin tamamen rastgele görünmelidir. Osmanlı’da kullanılan karmaşık kelime sistemleri, bu ilkenin sezgisel bir öncülü sayılabilir: metin rastgele görünürse, düşman ondan anlam çıkaramaz.

Sonuçta kriptografi; matematik, dilbilim ve teknoloji üçgeninde gelişen bir disiplindir. Osmanlı şifre kâtipleri, harflerin yerlerini değiştirirken aslında modüler aritmetiğin ilk uygulamalarını yapıyorlardı. “Miftah” dedikleri küçük anahtar defterleri, günümüzün dijital anahtarlarının tarihsel karşılığıdır. Bugün bilgisayarlarımızda çalışan güvenlik sistemleri – asal sayılar, modüler işlemler, olasılık hesapları – yüzyıllar önce Osmanlı kalemlerinde, El-Kindî’nin frekans analizinde ve şifre odalarının gizli defterlerinde atılan temellerin matematiksel olgunlaşmış hâlidir. (Karabacak Yılmaz, M. (2020). 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde Şifreli Telgrafın İdaresi. Türk Tarih Kurumu Belleten, 84(301), 59–89.)

(TDV İslam Ansiklopedisi. “Âmedci (Âmedî Kalemi)”, “Hariciye Nezâreti”, “Tercüme Odası”, “Siyâkat Yazısı.”)

İslam dünyasından miras: El-Kindî ve frekans analizi

İslam medeniyetinin bilimsel mirası, özellikle kriptoloji alanında, tarihsel süreklilik içinde Osmanlı entelektüel pratiklerine etki etmiştir. Bu bağlamda, 9. yüzyılda Abbasi döneminde yaşamış olan filozof ve bilim insanı El-Kindî’nin kriptoanaliz alanındaki çalışmaları büyük önem taşır. El-Kindî, “Risâle fî İstihrâci’l-Mu‘ammâ” (Gizli Mesajların Çıkarılması Üzerine Risale) adlı eserinde, şifreli metinlerin çözümüne yönelik sistematik bir yöntem olan harf frekans analizini ayrıntılı biçimde tanımlamıştır. Bu yöntem, bir dildeki harflerin metin içinde belirme sıklıklarının istatistiksel olarak hesaplanmasına ve bu veriden hareketle şifreli metnin deşifre edilmesine dayanır. El-Kindî’nin bu katkısı, tarihte kayıt altına alınmış ilk kriptoanaliz doktrini olarak kabul edilir ve hem İslam coğrafyasında hem de sonrasında Avrupa’da şifreleme ve çözüm tekniklerinin gelişimine yüzyıllar boyunca yön vermiştir.

Söz konusu teorik çerçeve, Osmanlı Devleti’ne doğrudan bir aktarım yoluyla değil, daha ziyade dolaylı bir birikim olarak ulaşmıştır. Osmanlı’da medrese temelli eğitim geleneği ve Arap yazı sisteminin yaygın kullanımı, bu tür bir dilbilimsel ve matematiksel bilginin anlaşılmasına zemin hazırlamıştır. Özellikle divan-ı hümayun ve kalem teşkilatlarında gizli yazışmaların ve şifreli haberleşmenin önem kazanması, benzer analitik yaklaşımların uygulanmasını gerekli kılmıştır. Nitekim Osmanlı bürokrasisinde “muamma” çözme ve şifreli metinlerle uğraşma pratiği, El-Kindî’nin attığı temeller üzerinde yükselen bir bilimsel geleneğin uzantısı olarak değerlendirilebilir. Bu durum, İslam dünyasında erken dönemde başlayan kriptoloji biliminin, sonraki yüzyıllarda farklı siyasi ve kültürel coğrafyalarda varlığını sürdürdüğünün somut bir kanıtıdır.

Tüm Reklamları Kapat

Osmanlı’da bilgi güvenliği kültürü: Mühür, tuğra, siyâkat

Osmanlı bürokrasisi, “devlet sırrı”nın korunmasına özel önem veren bir yazı kültürü geliştirdi. Tuğra ve mühür, belgenin otantisitesini (kimlik doğrulaması) sağlarken; mali-idarî kayıtlarda kullanılan siyâkat yazısı, okuması eğitim gerektiren girift biçimiyle adeta bir “erişim kontrolü” işlevi gördü. Siyâkatta zamanla “miftah (anahtar) kelimeler” ve bir kelimenin birden çok “şifreli” yazımı ortaya çıktı; bu, içerik güvenliği yanında yetkili memura özgü okuma pratiği yaratıyordu.

Kurumsal örgütlenme: Divan-ı Hümâyun kalemleri, Âmedî ve Tercüme Odası

Osmanlı Devleti'nde kriptoloji ve gizli yazışmaların kurumsal evrimi, merkez bürokrasisinin ihtiyaçlarına paralel olarak gelişen bir yapı sergiler. Erken modern dönemde Divan-ı Hümâyun'a bağlı çeşitli kalemler, devletin yazılı iletişiminin ana omurgasını oluşturuyordu. Ancak özellikle on sekizinci yüzyıldan itibaren Avrupa devletleriyle sürekli ve yoğun bir diplomatik ilişki ağının tesis edilmesi, daha uzmanlaşmış birimlere olan ihtiyacı beraberinde getirdi. Bu noktada devreye giren Âmedî Kalemi, sadrazamın yazı işlerini yürütmekle görevli olmasının yanı sıra, daimî elçiliklerden gelen şifreli raporların deşifre edilmesi gibi hayati bir fonksiyonu da üstlendi. Bu durum, şifre çözümü gibi teknik bir işlemin, doğrudan saray ve Bâbıâli bürokrasisinin merkezine nasıl entegre olduğunun açık bir göstergesidir.

On dokuzuncu yüzyıla gelindiğinde ise, özellikle 1821'deki Yunan İsyanı'nı takip eden süreçte, Batı dillerinden yapılacak çevirilerin ve diplomatik yazışmaların artan önemi, Tercüme Odası'nın kurulmasını zorunlu kıldı. Bu kurum, yalnızca dilsel çeviri faaliyeti yürütmekle kalmadı, aynı zamanda modern diplomasinin teknik terimleri ve kavramları konusunda kritik bir bilgi aktarım kanalı oldu. 1836'da resmen Hariciye Nezareti'nin bir bürosu haline gelmesi, onu Osmanlı dışişleri bürokrasisinin ayrılmaz bir parçası yaptı. Âmedî Kalemi'nin şifre çözme konusundaki pratik tecrübesi ile Tercüme Odası'nın dil bilgisi ve Batı'ya dair birikimi, iki ayrı kanal olarak birleşerek on dokuzuncu yüzyılın ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkacak olan müstakil Şifre Odaları'nın hem insan kaynağını hem de operasyonel bilgi birikimini oluşturdu. Bu kurumsal miras, Osmanlı'nın son dönemindeki modern kriptografik çabalarının temelini teşkil etmiştir.

Tüm Reklamları Kapat

Yöntemler: İkame, yer değiştirme, miftah ve nomanklatör (kod defteri)

Osmanlı şifreleme yöntemleri, klasik kriptografinin iki temel tekniği olan ikame ve yer değiştirme üzerine inşa edilmiş, ancak 19. yüzyılda iletişim teknolojisindeki dönüşümle birlikte bu yöntemler çok daha karmaşık ve sistematik bir nitelik kazanmıştır. Telgrafın Osmanlı coğrafyasına girişi, uzak mesafeler arasında anında haberleşmeyi mümkün kılmakla birlikte, mesajların güvenliğini sağlama zorunluluğunu da beraberinde getirdi. Bu gereksinim, sayısal temelli şifreleme sistemlerinin öne çıkmasına yol açtı.

Bu dönemde kullanılan temel araçlardan biri olan miftah, yani şifre anahtarı, genellikle küçük bir kağıt parçası veya deftercik üzerine kaydedilirdi. Başlangıçta yalnızca temel harf karşılıklarından oluşan bu anahtarlar, zamanla Arapça ve Osmanlı Türkçesine özgü sık kullanılan ekler, kısa kelimeler ve diplomatik formüller için sabit sayısal değerleri de içerecek şekilde genişledi. Örneğin, "-i" eki, "oldu" veya "gelmiş" gibi sık rastlanan fiiller için önceden belirlenmiş rakamlar tahsis edildi. Bu kapsamlı miftah defterleri, operatörlerin hızlı bir şekilde şifreleme ve deşifre yapabilmesi için el altında bulundurulurdu.

Daha gelişmiş bir sistem olan nomanklatör veya kod defteri ise, adeta bir sözlük-formüler kitabı işlevi görüyordu. Bu defterlerde sadece kelimeler değil, sıklıkla kullanılan kişi isimleri, şehirler, resmi kurumlar ve "rica ederim", "acilen" gibi diplomatik kalıplar için özel kod numaraları bulunurdu. Başkent İstanbul ile vilayetler veya yurtdışındaki elçilikler arasındaki telgraf trafiğinde, binlerce girdiden oluşan bu tür kod defterleri kullanılırdı. Sistemin güvenliğini artırmak için homofonik özellikler yaygın bir şekilde uygulanırdı. Örneğin, "DEVLET" kelimesi için yalnızca 374 değil, aynı zamanda 491 veya 655 gibi farklı kodlar da tanımlanabilirdi. Bu yöntem, bir kelimenin metin içinde her zaman aynı sayısal değerle temsil edilmesini engelleyerek, şifreli metnin istatistiksel frekans analiziyle kırılmasını büyük ölçüde zorlaştırıyordu. Benzer şekilde, tarih ve saat ifadeleri için ayrı bir kodlama tablosu kullanılırdı; "15 Mayıs" belirli bir üç haneli rakamla, "öğleden sonra iki" ise başka bir rakam grubuyla ifade edilirdi. Temsili bir mesaj şu şekilde kodlanabilirdi: "GİZLİ SEFİR YARIN GELDİ" → "588 921 145 276". Ancak aynı mesaj, homofonik kodlama kullanılarak "642 921 809 276" şeklinde de gönderilebilir, böylece "GELDİ" fiilinin sıklığı gizlenmiş olurdu. Bu karmaşık sistem, hem güvenliği artırıyor hem de telgraf maliyetlerini düşürmek için mesajları kısaltarak operatif verimlilik sağlıyordu. (Osmanlı Devleti’nde Kriptografik Uygulamalar ve Kod Defterleri, Sedat BİNGÖL)

Kriptoanaliz: Şifreleri kim nasıl kırıyordu?

Osmanlı belgelerinde düşman mesajlarının çözümüne dair örnekler dağınık olsa da, frekans analizi (El-Kindî mirası) ve bağlam-tahmin yöntemlerinin bilindiği; özellikle Balkan Savaşları–I. Dünya Savaşı eşiğinde rakam-ikame sistemlerine karşı istatistiksel çözüm ve kod defteri sızıntısı gibi klasik yolların denendiği anlaşılmaktadır. Kurumsal olarak Dahiliye/Hariciye Şifre Odaları, bir yandan üreten bir yandan çözen (kriptografi/kriptoanaliz) iki yönlü bir uzmanlık havuzu işlevi gördü. (19. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde Şifreli Telgrafın “Olağandışı” Vakalarda Kullanımı, Melike Karabacak Yılmaz)

Tüm Reklamları Kapat

Bilimsel değerlendirme: Uygulamalı güvenlikten matematiksel kriptografiye

Osmanlı pratiği, modern matematiksel kriptografinin aksine pragmatik ve operasyonel bir karakter taşır: miftah/nomanklatör-temelli sistemler, hız ve gizlilik arasında denge kurar; kurum içi uzmanlaşma (Âmedî, Tercüme, Şifre Kalemi) sayesinde yöntem standardizasyonu sağlanır. Telgraf ve hızlı haberleşme ihtiyacı, homofoni gibi teknik iyileştirmeleri tetiklemiştir. Buna karşın yöntemlerin büyük kısmı tek/az-alfabeli ikame ve kod seviyesinde kaldığından, güçlü bir kriptoanaliz ekip çalışması ve prosedür güvenliği (anahtar devri, kodların dönüşümü, sızıntı önlemleri) kritik önem kazanmıştır.

Sonuç

Osmanlı’da kriptografi, yalnız “gizli yazı sanatı” değil, devlet sürekliliğini güvenceye alan bir yönetim tekniğidir. Divan kalemlerinden Yıldız’ın Şifre Dairesi’ne ve oradan Cumhuriyet’in kurumlarına uzanan bu çizgi, bugünün dijital güvenlik kültürüne tarihsel bir derinlik kazandırır: kurumsallaşmış süreçler, güncel teknolojiye uyum ve arşiv kültürü—üçü bir araya geldiğinde bilgi güvenliği sürdürülebilir olur.

Okundu Olarak İşaretle
2
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu Blog Yazısı Sana Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 1
  • Tebrikler! 1
  • Bilim Budur! 1
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 1
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 14/11/2025 11:46:39 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21633

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Geçmiş ve Notlar
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
İşaretle
Göz Attım
Site Ayarları

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.

[Site ayalarına git...]
Bu Yazıdaki Hareketleri
Daha Fazla göster
Tüm Okuma Geçmişin
Daha Fazla göster
0/10000
Kaydet
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close