Görünmenin Dayanılmaz Ağırlığı: Çıplaklık Korkusu Üzerine
Tanrı İnsanı Neden Çıplak Yarattı? — Mitolojiden Evrime, Psikolojiden Kozmosa
Görünmenin Dayanılmaz Ağırlığı: Çıplaklık Korkusu Üzerine
- Blog Yazısı
Tanrı İnsanı Neden Çıplak Yarattı? — Mitolojiden Evrime, Psikolojiden Kozmosa
Sizce Tanrı insanı neden çıplak yarattı?
ChatGPT’ye sorduğumda; Tanrı’nın insanı çıplak yaratmış olması, yalnızca bir dini anlatı değil; mitolojik, evrimsel, psikolojik ve felsefi düzlemlerde çok daha derin anlamlar taşır. Bu olgu, bir yandan yaradılışın sembolik kodlarını barındırırken, diğer yandan varoluşun çıplak gerçeğine işaret eder.
Mitolojik ve Dini Açıdan: Tevrat ve İncil’de insanın çıplak yaratılışı, henüz iyi ile kötüyü ayırt edemeyen masum bir bilincin göstergesidir. Adem ile Havva’nın çıplaklığı, saf bir varoluşun sembolüdür; henüz utanç yoktur, örtüye gerek yoktur. Tanrı, insanı bilincin yükünden önce varlıkla tanıştırmak istemiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’e göre Allah, insanın giyinmesini hem bedensel korunma hem de ahlaki bilinç ve ölçülülük için emreder. Giyinme, sadece fiziki bir ihtiyaç değil, aynı zamanda manevi bir sorumluluk olarak sunulur. İnsan çıplak yaratılmış olabilir, ama bilinç kazandıkça çıplaklığın anlamı değişmiştir. Giyim bu bilinçle şekillenen ilahi bir ölçüdür.
Evrimsel Açıdan: Homo sapiens’in kılsız olması, vücut sıcaklığını düzenleme, sosyal iletişimi güçlendirme ve çevresel adaptasyon gibi biyolojik avantajlar sağlar. Giysi kültürü sonradan gelişmiş bir teknoloji iken, çıplaklık evrimsel başlangıç noktamızdır. Doğa, insana korunaksızlığı değil; çıplakken bile hayatta kalma becerisini armağan etmiştir.
Psikolojik ve Felsefi Açıdan: Çıplaklık özgürlüktür; kendini gizlemeyen, sahici bir varoluşun biçimidir. İnsan başlangıçta şeffaftı; bedeni bir mahremiyet değil, bir gerçeklikti. Çıplaklık, savunmasızlık aracılığıyla empatiyi, güveni ve şefkati öğretmek üzere verilmiş olabilir. Fakat zamanla insan bu açıklıktan korktu; önce gizledi, sonra yargıladı, sonunda da kontrol etmeye çalıştı.
Bence insanlığın çıplaklığı; sadece bedenin değil, varoluşun, bilincin ve özgürlüğün hikâyesidir. Her dönemde farklı yorumlansa da çıplak yaratılışın anlamı hâlâ evrensel bir sorunun kalbinde durur:
Biz neyi örtmeye çalışıyoruz?
… ?
Benim evrensel perspektifim olan Kosmotelyum’a göre Tanrı, yani evrenin bilinçli özü, insanı çıplak yarattı çünkü: çıplaklık, evrenin kendiyle temas kurma arzusunun sembolüydü. İnsan, bedeniyle evreni deneyimleyen tekil bir rezonans noktası olduğuna göre çıplaklık özgürlüğün ta kendisidir belki de…
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Yargılamadan var olmanın… Sadece varlığını anlamlandırmanın, ateş, su, hava, toprak gibi anlamın / anlamının temel yapı taşlarıyla direkt olarak uyumlanmanın, iyiye ve kötüye değil de doğaya, var oluşunun rezonansına kapılmanın anahtarıdır çıplaklık.
Kim bilir?
İnsanoğlunun en saf, en temiz haliyle sorgulayabildiği, vicdanının rehberliğinde sezgilerine yön verdiği, bilincinin kusursuz rezonansı ile henüz egosunu keşfetmediği, tembellik nedir bilmediği halidir belki de.
Bebeklerle kıyaslayın şu anki benliğinizi!
Tam da böyle değiller mi?
Korkusuz, cesur, özgür… Muhteşem bir özgüvenle doğruyu ve yanlışı çözümlemeye başlıyorlar ilk deneyimleri ile…
Hangi bebekten fenalık gördünüz?
Hangi bebeğin can yaktığına şahit oldunuz?
Hangi bebeğin çıplaklığından utandığını gördünüz?
Coğrafyanın kader olması gibi sosyolojik çevreler dolayısıyla öğretilen kültürel miraslar, tabular ve el — alem baskısı ile şekillenen çocuklardan bahsetmiyorum ben.
Henüz bu dogmalarla tanışmamış, fiziksel ve bilinçsel gelişiminin başlangıcında olan saf, temiz ve kokusuyla bizi mest eden pofuduk, minik varlıklardan bahsediyorum.
Korku, sevgi, üşümek, terlemek, acı, dayanıklılık, algı, kusur, bedensel farklılık ve benzeri insani bilinç hallerimizin bu dört elementle olan bağımızın kopmasıyla şekillenmediğini nereden biliyoruz?
Yani giyinmek öz’ümüzle bağımızı zamanla yok etmişse?
Bu yok oluş zamanla coğrafi koşullara ya da kültsel pragmatiklere göre çeşitlilik gösterse de hatta giyinmenin kendisi şimdiki zamanda “evrenle kurulan kültürel bir müzakere biçimi” gibi görünse de bu müzakerenin bedenimizin doğayla uyumu ya da evrenle olan iletişimini kesmediğine dair bir fikrimiz ya da bilimsel araştırmamız yok.
Kosmotelyum perspektifine göre çıplaklık, insanın evrenle en saf halindeki temasıdır — filtrelenmemiş, kodlanmamış, doğrudan.
Çıplak ayaklarınızla toprak üzerinde yürüdüğünüzde vücudunuzdaki negatif elektriği toprağa aktarmanızın bedeninize verdiği huzur gibi…
Derin bir nefesle havayı ciğerlerinize solumanın beynimizi zinde ve diri tutması gibi…
Su içtiğinizde, denizde dalgalarla seviştiğinizde, duş alıp arındığınızda tüm yüklerinizden kurtulmanız gibi…
Tıpkı bir ateşin titrek alevinin karşısında oturup gözlerinizi kıvılcımlara dikip, içinizdeki öfkeyi, korkuyu, geçmişin tortusunu o alevlere teslim ettiğinizde hissettiğiniz o derin boşalma ve arınma gibi…
Bence Tanrı insanı çıplak yarattı çünkü “hiçbir şey gizlenmesin” istedi.
Temas etmenin duygusal zekanın gelişimi için etkileyici bir silah olduğunu göstermek istedi.
İnsanoğlu bedenine de benliğine de iyi gelecek olan dört elementle de doğrudan temasa geçsin istedi.
Bilimsel olarak varlığı kanıtlanmasa da bu dört elementin evrenin ya da maddenin değil, anlamın yapı taşları olduğu bilelim istedi belki de…
Kaldı ki, Kosmotelyum’a göre evren yalnızca maddi bir yapı değil, bilinçli bir varlık olarak kendini anlamlandırmaya çalışan bir sistemdir. Dört element ise, bu evrensel zihnin insanla kurduğu kadim sembolik iletişimin temel bileşenleri, anlamın yapı taşları olabilir. Onlar yalnızca doğanın gücünü değil; evrensel bilinci, sürekli dönüşüm ve devinimi, sezgisel farkındalığımızı ve varoluşun kendisini de temsil eder — hatta belki şekillendirir. Maddeyi değil, manayı inşa ederler. Ve Kosmotelyum’un özünde, mana yaşam formunun sürekliliğidir.
(Antik çağda maddenin fiziksel yapı taşları olarak görülen dört element — toprak, su, hava ve ateş — modern bilimle birlikte yerini atom altı parçacıklara bırakmış olsa da sembolik ve psikolojik düzeyde varlıklarını sürdürmektedir. Bugün bu dört unsur, kozmik düzenin, insani bilinç hallerinin ve arketipsel evrensel sembollerin taşıyıcıları olarak yorumlanır. Bu yaklaşım, Carl Jung’un analitik psikolojisinden simyasal ve hermetik geleneklere, Mircea Eliade ve Joseph Campbell gibi düşünürlerin sembolik antropolojisine, hatta Yeni Platoncu kozmolojiye kadar uzanan çok katmanlı bir düşünsel zemine dayanır. Bu bakış açısına göre 4 element, maddenin değil anlamın yapı taşlarıdır; evreni anlamlandırmaya çalışan insan zihni onları evrensel bir dilin harfleri gibi kullanmış ve hâlâ kullanmaktadır — sadece biçim değiştirmiş, ama özüyle yaşamaya devam etmektedirler.)
Soru: peki insan neden tekstil teknolojisini keşfetme ihtiyacı duydu?
Cevap evrimsel olabilir… Ama bu evrimsel süreç sadece doğal koşullar ve coğrafya karşısında vücudun ihtiyaç duyduğu gereksinimler değildir bence.
Çünkü başlangıçta doğa hatta bütüncül düşünmek gerekirse evrenin insana sunduğu sistem zaten tüm çıplaklığıyla insana hayatta kalma becerilerini de vermişti. Bu sebeple buradaki evrim sadece insanın bedensel evrimi olamaz.
Ya da Dünya’yı bir yaşam platformu olarak adlandıracak olursak, tıpkı Kosmotelyum’un dediği gibi: bilimsel olarak en güçlü ve kabul gören görüş, “insanoğlunun Afrika’dan çıkış” hipotezidir. Bu bağlamda, insanlığın doğuş yeri olarak Doğu Afrika, özellikle de Etiyopya, Kenya, Tanzanya üçgeni kabul edilir. 195.000 yıl öncesine ait fosiller ve arkeolojik kalıntıları genetik analizlerin de desteklediği bilimsel bir gerçekliktir.
İlk insanoğlu olarak adlandırılan Homo sapiens’ler zaten sıcak iklimde yaşıyorlardı… Zamanla bu aşırı kurak ama çok yağış alan tutarsız iklim modeli Homo sapiensleri göçe zorlamıştır der bilim insanları…
Bence sadece bu gerçeklik, insanın bedensel evrim sürecinde kıyafete neden gereksinim duyduğunu halen daha izah edemez niteliktedir. Çünkü ılıman iklimlere yerleşen atalarımız dışında çok soğuk iklimleri de tercih eden insanların olması: evrimin bedensel dönüşümü neticesinde kıyafeti keşfettiğimiz tezini başlı başına çürütür. Bir noktadan sonra bedensel evrimimize kendi tercihlerimizin yön / şekil verdiğini gösterir.
Bu durumda önce hayvan derileri ile korumaya çalıştığımız bedenimize ait kalkanlar zamanla bin bir renkte ve farklı türde kıyafetlere dönüşmüş…
Belki sadece soğuktan korunalım diye ilk olarak örttük bedenimizi ancak fark etmedik: doğayla direkt iletişimimizi kestik bu şekilde.
Önce toprakla temasımız kesildi, fazla elektirik yüklendik.
Sonra rüzgarla bedenimizin dansı kesildi, hücrelerimiz nefes alamadı belki de bilemedik.
Ateş kıvılcımıyla hala daha elimizi yaksa da arınma yerine ısınma aracımız haline geldi.
Yağmurla yeterince temas etmeyen tenimiz, sezgilerini içselleştirdi kim bilir…
Böyle böyle engel olduk belki de bilincimizin evrimine?
Tıpkı doğduğu anda yüzmeyi bilen bebeğin hiç deneyimlememesi sonucu sonradan yüzmeyi unutması gibi…
Her içselleşme belki de yeni bir acı yarattı içimizde… Her acıda bir tık daha sezgilerimizden arındık, monotonlaştık, kim bilir.
Böyle böyle mi aşina olduk benliğimizden korkmaya?
Belki de bilincimizin evrimine böyle böyle engel olduk?
Varlığımızı illa ki onurlandırmaya?
Doğa ile evren ile tüm çıplaklığıyla yüzleşip, yaşayıp, sadece insan olmaya bu yüzden mi cesaret edemedik acaba?
Kendimizden pardon benliğimizden kaçmaya?
Kendimizi illa anlamlara sığdırmaya?
Egomuzu onurlandırmaya?
Erkler kurmaya?
Doğa ile savaşmaya?
Koca kâinatı görmezden gelip sorgulamamaya?
Yoksa, insanoğlu utandı mı?
Kendi benliğini gördü, egolarıyla yüzleşemedi de mi örttü en saf halini?
Sahi: bazı çıplak gezen Afrikalı kabilelerin egoları yok mu, hala neden çıplaklar? Yoksa hala kişisel hırslarını keşfedemediler mi?
Doğayla uyumlu, evrenle barışık yaşamak onları daha sakin, daha dingin ve daha olgun mu yapıyor yoksa?
Çok mu akıl yoksunular ki neden kıyafetleri onlar da keşfetmediler?
Aralarında büyük şehirlere seyahat eden, gezen, gören hiç mi olmadı?
Bence cevap çok basit:
Çünkü görmek bazen çıplak olmaktan daha acı vericidir. Kendini görmek, kendinle yüzleşmek, egolarınla baş etmek öyle anlatıldığı kadar kolay değildir.
İnsan utanır.
Utancının zırhıdır kıyafet.
İçinden geçen ve gem vuramadığı arzularının kılıfı.
Yani biz nesiller boyunca her yerimizi örterken, aslında en çok da kendimizi sakladık.
Belki de bütün olmaktan korktu insan. Tamamlanmaktan, bir bütünün parçası olmaktan…
Bir bedenin içinde yaşıyor olmayı değil, o bedeni taşımayı kabul edemedi belki de insanoğlu…
Belki de en derin haliyle “kendilik” testiydi insanoğlunun… ama bu testi geçmekten vazgeçti kim bilir…
Ben korkunun bittiği yere doğduğum günden beri odaklanıyorum.
Çıplaklığı seviyorum.
Toplumun el — alem baskısına takılmadan yine de evrensel normları zorlamadan kendimce deneyimliyorum.
Bedenimi taşımayı tüm kusurlarıyla kabul ediyorum. Savunmasız gibi zannetmeyin beni, dehşet bir cesaret, muhteşem bir güçteyim.
Ve bu halim; inanın bana o kadar sahici ki…
Herkes için bence şimdi yeniden çıplaklaşma vakti.
Doğayla. Evrenle. Kendimizle.
Bugünlerde kültlerin emri, dogmatik, pragmatik ve sorgulamaya kapalı toplumların zırhı olarak dillendirilse de başkaca hiçbir manası yok kalıplaşmış tasarımların.
Ben size söyleyeyim.
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2025 18:56:26 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21806
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.