Babası Belli Olmayan Osmanlı Şehzadesi!!!

- Blog Yazısı
Osmanlı Şehzadeleri, kimi genç yaşta katledildi, kimi yıllarca taht için sırada bekledi, kimileri ise Padişah olup Cihan İmparatorluğu’nun başına geçti. Lâkin bir Şehzade var ki hayat hikâyesi bunların hepsinden farklıydı;
Babası belli bile olmayan bir Osmanlı Şehzadesi kaçırılarak Avrupalıların eline düşmüş, vaftiz edilerek Hristiyan olmuş ve dahası papaz olarak görev yapmıştı. İşte Osmanlı Papazı lakaplı Şehzade Osman’ın hikâyesi...
Tarih, 08 Şubat 1640 soğuk bir kış günüydü o gün 17. Osmanlı Padişahı olan IV. Murad son nefesini verdi. Geride Osmanlı tahtına çıkabilecek tek bir erkek Hanedan kalmıştı o da küçük kardeşi kimi tarih kaynaklarında “Deli” lakabıyla anılacak olan Sultan İbrahim’di. Sultan İbrahim tahta çıktığında herhangi bir çocuğu bulunmuyordu. Yani Padişahın başına bir felaket gelirse Osmanlı soyu yok olabilirdi. Bu sebeple annesi Valide Kösem Sultan dünyanın dört bir yanından getirdiği en güzel kızları oğluna sunuyordu.
Saraya güzel cariye getirip Padişaha beğendirme çabasına Harem Ağası Sümbül Ağa’da katıldı. Sümbül Ağa pazarda gezerken köleler arasında gördüğü ve güzelliğine hayran kaldığı Zafire isimli genç kızı, Padişaha takdim etmek için, birkaç altına satın almıştı. Kısa süre sonra Zafire’nin hamile olduğu anlaşıldı. Haremin usûlüne göre, Padişaha sunulacak cariyeler bâkire olmalıydı. Bu nedenle bu genç ve güzel Gürcü kızı cariye olamadı.
Haremin başı olarak görev yapan Sümbül Ağa ise hamile olan Zafireyi saraydan atmaya kıyamadı. Zaman geçtikten sonra Zafire erkek bir bebek Dünyaya getirdi, Sümbül Ağa doğan çocuğa “Osman” adını verdi. Ve onu kendi çocuğuymuş gibi sahiplendi. Aslında bu durum pek normal değildi, çünkü haremdeki görevli erkekler hadım edilir ve çocukları olmazdı. Sümbül Ağa’nın bu şekilde babası belli olmayan bir çocuğu sahiplenmesi saray çalışanları ve halk tarafından gülünç karşılanmış bu nedenle çocuğa lakap olarak “Kızlarağasının p*çi” denilmeye başlanmıştı. Haremin gizli kapıları ardında bunlar yaşanırken, görünen taraflarındaysa yeni gelişmeler vardı.
Padişah I. İbrahim’in Tuhan Sultan isimli bir cariyesinden Şehzade Mehmed adında bir oğlu dünyaya gelmiş, böylelikle Osmanlı soyu kurumaktan kurtulmuştu. Kızlarağası’nın hareme aldığı ve atmaya kıyamadığı Zafire ise yeni bir görev kapısı açılmış oldu. Aynı dönemde doğurdukları ve henüz sütü kesilmediği için Zafire Hatun Şehzade Mehmed’in süt annesi olucaktı.
Zafire Hatun süt anne olarak Şehzade Mehmed’i emzirirken Padişah I. İbrahim’in dikkatini çekti. Aklî dengesi pek yerinde olmayan I. İbrahim, Zafire’nin güzelliği karşısında çaresiz kaldı ve kendisini bu Hatun’a kaptırmaya başladı. Hatun’un, babası belli olmayan bir çocuğu olması bile Padişahı vazgeçirmeye yetmedi, ve hatta Sultan İbrahim Osman’ı kendi oğlu gibi sevmeye başladı.
Bir müddet sonra Zafire Hatun, oğlu Osman ve Sultan İbrahim aile gibi sürekli birlikte vakit geçirir olmuşlardı. Elbette bu durum Şehzade Mehmed’in annesi Turhan Sultan’ı ve Padişah’ın annesi Kösem Sultan’ı son derece rahatsız ediyordu.
Sultan İbrahim Zafire Hatun’la, gönlünü eğlendirmekle yetinmedi ve bir adım daha öteye giderek, kendi soyundan olmayan Osman’ı Şehzadesi ilan edeceğini söyledi. Osman Şehzade Mehmed’ten birkaç ay daha büyüktü, eğer yasal olarak Şehzade ilan edilirse Osmanlı kanunlarına göre babası belli olmayan bu çocuk tahtın bir numaralı adayı olacaktı. Belki de bu olayın sonunda tahta soyu belli olmayan bir Padişah çıkacaktı.
Turhan Sultan ve Kösem Sultan hem bu rezilliği önlemek hemde kendi Şehzadeleri olan Mehmed’i tahta çıkarmak için Padişah I. İbrahim üzerinde baskı kurmaya başladı. Bu esnada vukû bulan bir hadiseyi ünlü tarihçi Reşat Ekrem Koçu “Kızlarağasının P*çi” adlı kitabında şöyle anlatıyor:
“Bir gün, İbrahim, sarayın bahçesindeki mermer havuzun kenarına oturmuş, Kızlarağasının p*çini kucağında oynatıyordu. Artık bütün sabrı tükenmiş olan Turhan Sultan şehzadesiyle beraber İbrahim’e yaklaştı, ve süt anne Zarife’yi hakaretlerle Padişahın yanından kovdu. Sultan İbrahim, büyük bir sinirle yerinden fırladı ve Turhan Sultan’ın kucağından kendi öz oğlunu kaptı. Havaya kaldırdığı oğlunu, korkunç bir hareketle büyük mermer havuza fırlattı! Minik Şehzade Mehmed havada bir kavis çizerek, alnını havuzun ortasındaki mermer kısma vurdu ve havuzun berrâk sularına gömüldü. Saray çalışanlarından birisi havuza atlamış ve Şehzadeyi kucaklayarak onu ölümden kurtarmıştı...”
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Bu olay sarayda bardağı taşıran son damla oldu. Zafire ve oğlu Osman daha fazla İstanbul’da barınamazlardı. Üstelik Kösem ve Turhan Sultan Zafire Hatun’u saraya sokan Harem Ağası Sümbül Ağa’ya da oldukça öfkeliydiler. Sümbül Ağa başına bir iş gelmesinden korktuğu için Padişahtan müsaade istedi, ve Zafire ile Osman’ı alarak Mısır’a doğru bir gemiyle yola çıktılar. Ancak Akdeniz açıklarında önlerine Malta korsanlarına ait altı gemi tarafından kesildi. Sümbül Ağa ve gemideki diğer Osmanlı askerleri savaşarak can verdiler. Zafire ve oğlu Osmansa esir düştüler.
Maltalı denizciler Osman’ı Padişahın özoğlu sanıyorlardı. Bu nedenle Malta Adası’na götürülerek Malta şövalyelerinin lideri Lascaris’e teslim ettiler. Osmanlı’ya karşı için büyük bir ganimet ele geçirdiklerini düşünen Maltalılar günlerce kutlama yaptılar. Osmanlı Padişahının oğlunun esir edildiği haberleri ise Avrupa’da büyük yankı uyandırdı. Zafire Hatun’un, Malta’ya geldikten 3 ay sonra bilinmeyen bir nedenden hayatını kaybetti.
Osmansa 12 yaşına kadar burada Malta şövalyelerinin gözetimi altında şatoda büyüdü. 12 yaşına geldiğinde vaftiz edilerek Hristiyan oldu ve İncil’i öğrenmesi için kiliseye gönderildi. İsmi de değiştirilerek kendisine “Dominique Saint Thomas” adı verildi. Malta’dan İspanya’ya daha sonra Roma’ya gitti.

Roma’da Papa IX. Clemens’in huzuruna çıktı. Dominic Saint Thomas, Osmanlı Padişahı Sultan İbrahim’in büyükoğlu olarak Hristiyan aleminde büyük merak uyandırıyordu. İtalya’da Hristiyanlar ona “Pedro Ottomano” yani “Osmanlı Papazı” diyorlardı. Papa IX. Clemens onu kullanarak Osmanlı Devleti üzerine bir Haçlı Seferi tertiplemek niyetindeydi. Bu sebeple Osmanlı Papazını Fransa başta olmak üzere pek çok ülkeye gönderdi ancak beklediği neticeyi alamadı.
Zamanla gerçekler de su yüzüne çıkmaya başladı, ve Hristiyan Dünyası bu kişinin Osmanlı Padişahının özoğlu olmadığını anladı. Gerçek bir Şehzade olmadığı anlaşılan, ve adı yavaş yavaş unutulan Dominique Saint Thomas Malta’ya geri dönerek bir manastıra kapandı. Film gibi geçen kısa bir hayattan sonra 34 yaşında Malta’da hayatını kaybetti.
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- R. E. Koçu. (2016). Kızlarağasının Piçi. ISBN: 9786050934489. Yayınevi: Doğan Kitap.
- Cavit Pancar. Babası Belli Olmayan Osmanlı Şehzadesi - Youtube (Cavit Pancar). Alındığı Tarih: 26 Kasım 2024. Alındığı Yer: youtu.be | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 24/05/2025 11:27:51 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19100
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.