Aşk: Farklı Bir Bakış

- Blog Yazısı
Başlangıçta, üç tür insan vardı: erkek — erkek, dişi — dişi ve erkek — dişi. Bu insanlar çift cinsiyetliydi, dört kollu ve dört bacaklıydı. Vücutları küre şeklindeydi. Ancak insanoğlu kibirliydi ve tanrılar bu duruma çok sinirlendi. Zeus, insanları cezalandırmak için onları ikiye böldü. Artık her birinin yalnızca iki kolu ve iki bacağı vardı. Diğer yarılarını kaybetmişlerdi.
Antik Yunan’da daire, kusursuzluğu temsil eder. Platon’un “Şölen” adlı diyaloğunda geçen bu Antik Yunan miti, insanların bir zamanlar kusursuz olduğundan bahseder. Ancak Zeus’un verdiği ceza, insanları diğer yarılarından mahrum bırakmıştır. Artık, kendilerini “tamamlanmış” hissedebilmek için ömür boyu diğer yarılarını arayacaklardır. Şüphesiz, böylesine bir arayıştan daha büyük çok az ceza vardır. Zeus, âdeta aşkı yaratmıştır.
Aşk, karmaşık bir durumdur. Depresyonla pek çok belirtisi ortaktır: iştah kaybı, motivasyon eksikliği, obsesif düşünceler… Öte yandan aşķ, bir tür öfori halidir. Zamanla depresif belirtileri azalır ve kişiyi sersemletir, ona nahoş bir mutluluk verir. Vücut kimyasını büyük ölçüde değiştirir.
Testosteron, aşık olduğumuzda vücudumuzda miktarı değişen ilk hormondur. Erkeklik hormonu olarak bilinse de her iki cinsiyette de bulunur. Erkeklerdeki miktarı kadınlardakine oranla daha fazladır. Testosteron beynimizdeki amigdala bölgesinin aktivitesini arttırır. Amigdala, beynimizdeki korku merkezimizdir. Agresyon, korkunun bir uzantısı olduğu için aynı zamanda kişinin agresifliğinden de sorumludur. Erkekleri biraz daha saldırgan yapan sebeplerden biri de aslında vücutlarındaki yüksek testosteron yüzünden amigdala aktivitelerinin biraz daha yüksek olmasıdır.
Aşkta ise testosteron miktarı iki cinste de farklı yönlerde değişir. Aşkın ilk zamanlarında erkeklerdeki testosteron miktarı azalırken kadınlardaki artar.
Erkeklerde yaşanan bu azalış, amigdala aktivitesini düşürdüğü için onları olduklarından daha uysal yapar. Erkeklerin sevdikleri kadınlara karşı “canım cicim” aylarında daha anlayışlı olmalarının sebebi budur. Ortalama 6 ay sonra testosteron seviyesi normale döner.
Kadınların testosteron seviyeleri ise aşık oldukları ilk zamanlarda artar. Bu artış kadınlardaki testosteron miktarı zaten az olduğu için aşık olduklarında testosteronun amigdaladaki etkisini nötrleyen oksitosin seviyeleri nedeniyle agresyona yol açmaz, libidonun yükselmesine sebep olur.
Oksitosin, aşık olduğumuzda karşımızdaki kişiye bağlanmamızı ve ona güvenmemizi sağlar. Aşık olduğumuzda oksitosin miktarı her iki cinsiyette de artar. Hatta bu artış karşımızdakine duyduğumuz sevgiyle doğru orantılıdır. Yapılan bir araştırmaya göre çiftlerin ilişkinin başındaki oksitosin miktarları ilişkinin kısa mı yoksa uzun mu süreceğini gösterir. Yani, aslında bir ilişkiye başladığınızda partnerinizle oksitosin seviyelerinizi ölçtürürseniz ilişkinizin ne kadar süreceğini önceden bilebilirsiniz.
Oksitosin seviyesinin yüksek olması ilişkinin uzun sürmesini sağlar. Peki, oksitosin seviyesini nasıl arttırabiliriz? Bu hormonun salgılanmasını sağlayan belli başlı eylemler bulunuyor. Bunlardan en önemlisi dokunmak. Flört sırasında karşımızdaki kişiye her fiziksel temasımızda her iki tarafın da vücudu oksitosin salgılar. El ele yürüyüşler ve sıkı sıkıya sarılma vücudumuzda oksitosini en yoğun salgılatan dokunma çeşitlerinden. Bunların yanı sıra masaj, dans etmek ve seks de oksitosin miktarını arttırır.
Aşık olduğumuzda beynimizde miktarı değişen bir diğer hormonumuz da NGF olarak bilinen Nerve Growth Factor, yani Türkçesiyle “Sinir Büyüme Faktörü” dür.
İlişkinin ilk altı ayında bu hormonun miktarı ortalama iki katına çıkar, sonrasındaysa normal değerlerine döner. Kişilerdeki aşkın yoğunluğuna göre NGF hormonunun miktarındaki artış değişir. Aynı oksitosin gibi bu özelliği dolayısıyla ilişkinin ilk zamanlarında NGF hormonu ölçümüyle de kişinin gerçekten aşık olup olmadığını ve sevgisinin derecesini tespit etmek mümkündür.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Sonuç olarak aşk hem biyolojik hem de psikolojik bir olgudur. İnsanları bir araya getiren bu karmaşık duygu, hormonların hassas dengesiyle beslenir. Oksitosin, testosteron ve NGF gibi hormonlar aşkın farklı evrelerinde rol oynayarak bağlanma, tutku ve güven duygularını şekillendirir. Aşk, yalnızca duygusal bir deneyim değil aynı zamanda bedenin ve zihnin derin bir etkileşimidir. Bu süreç, insanların hem bireysel hem de ilişkisel olarak büyümelerine olanak tanıyan eşsiz ve dönüştürücü bir yolculuktur.
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 15/03/2025 04:00:08 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19999
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.