Bilim Nasıl Çalışır, Bilimsel Süreç Nasıl İşler? Bilimsel ve Akademik Bir Makale Nasıl Yazılır, Nasıl Yayınlanır? Kimler Akademik Makale Yayınlayabilir?
Akademik makaleler, bilim insanlarının yaptıkları araştırmaların arka plan bilgisini, yöntemlerini, sonuçlarını, analiz ve yorumlarını paylaştıkları, alanında uzman diğer bilim insanlarının ve hakemli dergi editörlerinin denetiminden geçerek yayınlanan resmi belgelerdir.
Akademik makalelerden bahsederken, teoride olması gerekenle pratikte olanlar birbiriyle birebir uyuşmayabilir ve ortaya "akademinin problemleri" olarak bilinen bazı sorunlar çıkar. Burada anlatacaklarımız, büyük oranda kağıt üzerinde işlemesi gereken süreci yansıtmaktadır.
Akademik camiada bulunanlar veya o basamaklardan geçmiş olanlar, insanlığın inşa ettiği bütün sistemlerde olduğu gibi bu sistemlerde de bazı sıkıntılar, problemler, eksikler ve hatalar olduğunu bilecektir. Buna rağmen, ilk etapta bilimsel bir makale yayınının ideal olarak hangi süreçlerden geçeceğini öğrenmek, bilim okuryazarlığını geliştirmek açısından önemlidir. İdeal olanı anlamak, pratikteki sorunların çözümü yolunda adımlar atmamızın da önünü açacaktır.
Bilimle ilgilenen veya bilim üreten kişiler, insanlığın ürettiği güvenilir bilgilerin ezici çoğunluğunun akademik makale yayınlarından geldiğinden de haberdar olacaktır. Ancak akademik süreçlerden haberdar olanların yakınen bileceği üzere, insanlığın bilimsel bilgi birikimini ilerletmek hiç kolay bir iş değildir. Bu zorlukların başında, akademik bir makaleyi, alanında saygın bir hakemli dergide (jurnalde) başarıyla yayınlatabilmek gelmektedir. Bu meşakkatli süreci daha yakından tanımak, bilimin neden bu kadar güvenilir olduğunu ve evrim karşıtlığı gibi akımların neden bilim dışı olduğunu anlamak açısından önemlidir.
Kimler Akademik Makale Yayınlayabilir?
Öncelikle şunu söylemekte fayda var: Teknik olarak, herhangi bir insan, herhangi bir akademik dergide yayın yapabilir. Bunun için bir unvan veya statü aranmamaktadır; bu da bilimin herkesin katkısına açık doğasının bir yansımasıdır. Yani bu yazının okurları olarak sizler de, eğitim durumunuzdan bağımsız olarak akademik bir dergide yayın yapabilirsiniz.
Buna rağmen, elbette akademik bir makale yazmanın belirli zorlukları vardır ve bu zorlukları aşmanın ana yolu, yayın yapacağınız alanda lisansüstü düzeyde eğitim görmektir. Çünkü bu tür bir eğitim almaksızın bilime katkı sağlama çabası, çoğu zaman sorunlu bir bilim algısına ve "bilime katkı" algısına yol açmaktadır. Ayrıca "dışarıdan bilim" yapma çabası, bazı ek zorlukları da beraberinde getirmektedir. Gelin bunlara bir bakış atalım.
Genel Yorumlar ve Şahsi Görüşler, Bilimsel Bulgu Değildir!
İlk olarak, akademik makale ile bir popüler bilim yazısı veya felsefi bir blog yazısı köklü bir şekilde farklıdır. Akademik bir makalede, bilimsel bir mesele hakkında çok daha derin bir araştırma, akademik altyapı ve analiz yeteneği gerekmekte; sahaya özgün bir veri, bulgu veya gözlem katkısı yapılması beklenmektedir. Belirli bir alanda, çok spesifik bir bilgi ekleme amacı gütmeyen yazılar; örneğin halihazırda yapılmış bilimsel işler hakkındaki genel yorumları veya bir sahanın "iç dünyamızda yarattıklarını" yüzeysel bir şekilde, genellikle felsefi veya kişisel gelişim tarzı açılardan incelemek, neredeyse hiçbir zaman bilimsel bir makale yayını olarak kabul edilmeyecektir.
Bu tür "genel görüş" yazıları, hakemli dergilerde Editöre Mektuplar gibi kısımlarda yayınlanabilirler (bunlar da kimi zaman "akademik makale" olarak sayılmaktadır; ancak yapısal olarak araştırma makalelerinden ciddi anlamda farklıdırlar). Fakat unutulmamalıdır ki saygın bir bilim dergisinin editörleri, her önüne gelenin genel fikirlerini yayınlamaktan uzak duracak, alanda belirli bir saygınlığa erişmiş, belli bir birikimi ve analiz gücü olan kişilerin yorumlarını yayınlamayı seçecektir. Bunun haricinde kalan herkes, bir sahada yeni bir bulguyu, deneyi, deney sonuçlarını veya araştırma verilerini yayınlayan çalışmalar yapmak zorundadır.
Elbette bu, bilimsel araştırmaların sonuçlarında hiçbir görüş bildirimi veya yorum olmadığı anlamına gelmez. Belli bir sahaya akademik düzeydeki çalışmalarıyla katkı sağlamış bilim insanları, bu yazının ilerleyen kısımlarında da göreceğimiz gibi, bulgularını yorumlamak ve değerlendirmekle mükelleftir. Bilim insanları, içinde bulundukları bilimsel paradigmanın perspektifinden (veya bulguları bu perspektifi değiştiriyorsa, yeni yarattıkları perspektif ve eski perspektiften) bulgularını yorumlayacak, verilerinin genel bilimsel çerçevenin neresine oturduğuna veya bize neler öğrettiğine yönelik kanaatini bildireceklerdir.
Tabii ki bu yorumları da, araştırmalarının geri kalanı gibi eleştiriye açık olacaktır; bunu birazdan daha detaylı bir şekilde göreceğiz. Bu karşılıklı eleştiri ve sorgulamaya dayalı süreç, bilimsel ilerleyişin en önemli parçalarından birisidir ve eğer bilim insanları sonuçlarının anlamını yorumlamayacak, sadece bir veri deposu gibi davranacak olsalardı, insanlık olarak veriden bilgiye ulaşmamız imkansız olurdu.
Fakat eldeki veriyi yorumlayabilmek, o alandaki çalışmaların bütününe (en azından geneline) hakim olmayı, o zamana kadar biriken verilerin çizdiği genel çerçeveden haberdar olmayı ve bulgularınızın bu çerçeveyi nasıl değiştirdiğini (veya o çerçevenin neresine oturduğunu) analiz edebilmeyi gerektirmektedir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Tüm bu nedenlerle, genel halk arasında "makale yazmak" dendiğinde akla gelen deneme tarzında içerikler, neredeyse hiçbir zaman bilimsel bir katkı sağlayamamaktadır. Bilimin herhangi bir sahasına bu noktaya kadar dikkate değer bir katkı sunmamış olan kişilerin veri analizi yapması veya bilimde yer etmiş konsensüs (ortak görüş) veya genel paradigmaları değiştirme çabası, çoğunlukla hüsranla veya hatalı yorumlarla sonuçlanacaktır - ki bu, birazdan tekrardan değineceğimiz Dunning-Kruger Etkisi ile de öngörülmektedir.
Laboratuvar Ekipmanlarına ve Bilimsel Kaynaklara Erişim
Dışarıdan bilim üretmeye çalışmanın pratikte getirdiği bir diğer büyük zorluk, laboratuvar ekipmanlarına erişimdir.
Günümüzde yenilikçi bilimsel çalışmalar, belirli bir ekipman altyapısı olmaksızın nadiren başarılabilmektedir. Kimi zaman halka açık verilerin analizi veya daha ucuz yöntemlerle toplanan verilerin incelenmesi yoluyla daha "ucuza" bilimsel sonuçlara ulaşmak mümkün olsa da, çoğu akademik çalışmanın arkasında güçlü bir akademik kadro ve bu kadroyu bir araya getiren kapsamlı laboratuvar ekipmanları ve bilimsel kaynaklar bulunur. Bu kaynaklar, bilgisayarlar gibi daha "sıradan" ürünler olabileceği gibi, spesifik deneyleri mümkün kılan milyonlarca dolar değerindeki deney düzenekleri, süperbilgisayarlar gibi disiplinler arası çabanın ürünleri veya kütüphaneler-arası kitap ve makale ağlarına erişim gibi üst düzey ayrıcalıklar da olabilir.
Dolayısıyla bir üniversite veya araştırma kurumunda bilimsel çalışmalar yürütmenin birçok avantajı olacaktır ve dışarıdan tüm bu kaynakları sıfırdan yaratmak oldukça masraflı ve zor olacaktır. Bunu yapmaksızın bilim üretmek ise imkansız değilse bile ona çok yakındır denebilir.
Spesifik Alanlara Katkı
Bir diğer önemli mesele, bilime katkı sağlanacak alanların tespiti noktasındadır. Kimi zaman popüler bilim kitapları okuyan ve kendilerini bir alanda donanımlı gören (ama o sahada henüz akademik eğitim görmemiş) insanlar, o alanda büyük atılımlar yaratacak fikirleri olduğunu düşünmeye meyillidirler. Bu his, çok nadiren gerçekten büyük atılımları yapacak kişilerden gelse de, neredeyse her zaman Dunning-Kruger Etkisi olarak bilinen bir sahte özgüvenin ürünüdür. Kısaca özetleyecek olursak bu, bir sahada yeterince donanımı ve arka planı olmayan kişilerin, o sahaya yönelik bilgileri ve algıları hakkında gerçekçi olmayan düzeyde bir özgüvene sahip olması demektir.
Belli bir sahada akademik eğitim görmek, o sahanın bugüne kadar ne kadar derin ve detaylı bir bilimsel temele eriştiğini görmeyi sağlayacak, bu sayede "Dünya'yı değiştirecek keşiflerin" çok daha azınlıkta olduğu, bilimin daha ziyade "Dünya'yı değiştirme yolunda atılacak ufacık adımların tespiti" üzerine yoğunlaştığı görülecektir. Bu, ilk etapta kulağa heves kırıcı gelse de, insanlığın ürettiği en kaliteli beyinlerin vaktini gerçekçi olmayan hayallerle boşa harcamamak, onların ömürleri içerisinde doğru alanlarda atılımlar peşinde koşmalarını sağlayabilmek önemlidir. Akademik çevre, lisansüstü eğitim gören öğrencileri doğru yönlere yönlendirerek, bilimin ilerleyişine hız katmaktadır.
Tüm bu şartlar sağlandığında (veya kendi imkanlarınızla bu zorlukları aşmayı başardığınızda), artık belli bir sahada çalışmalar yürütmeye ve veriler toplamaya başlayabilirsiniz demektir. Belirli konularda keşifler yapmayı tetikleyecek hipotezleri sınamak adına toplanacak veriler, sonrasında bilimsel ve istatistiki yöntemlerle işlenecek ve ortaya belli bir gerçek çıkacaktır.
En azından umulan budur... Çoğu durumda olansa, üst üste başarısız olan deneyler, anlamsız sonuçlar, beklenmedik bulgulardır. Bilim insanları, tüm bu olumsuzluklardan kaçmak yerine, onların üzerine giderek çeşitli gerçekleri keşfetmeyi, çeşitli bulgulara ulaşmayı veya ellerindeki bulguları açıklayacak çeşitli teorileri inşa etmeyi başarırlar.
O noktadan sonrası, bunu Dünya'ya ilan etmektir.
Bir Makale Nasıl Yazılır, Nasıl Yayınlanır?
Bilimsel Araştırmaya Ön Hazırlık
Bilimsel bir araştırma yapabilmek için, o araştırmayı mümkün kılacak bir ön hazırlık aşamasından geçilmelidir. Bir üniversite veya araştırma merkezinde çalışmanın avantajı, en azından bu ön hazırlık aşamasının kurumlarca (ve kurum çalışanlarınca) durmaksızın yapılıyor ve sürdürülüyor olmasıdır. Buna bağlı olarak, belirli mekanizmalar daha hızlı çalışabilmekte ve bilim üretimi hızlandırılabilmektedir.
Bunu anlayabilmek için, bu ön hazırlığın neleri içerdiğine bir bakış atmakta fayda var.
Fon Başvuruları
Yukarıda da tartışığımız gibi, bilimsel çalışmalar genellikle ciddi maddi kaynaklara ihtiyaç duymaktadır ve bu maddi kaynaklar yoktan var olmamaktadır. Her ne kadar araştırma laboratuvarlarının ve üniversitelerin belli kaynaklara erişimi olsa da, bir akademik çalışmanın yapılabilmesi için maddi kaynakların elde edilmesi gerekir.
Dolayısıyla veri toplama aşamasından bile önce, ne tür bir çalışma yapılacağı, nelerin test edileceği, ne tür sonuçlar beklendiği, bunların bilime ve topluma ne tür faydalar sağlayacağı gibi konularda fon başvurusu hazırlamak gerekmektedir. Bu başvurular, bilimsel araştırmalara fon ayıran devlet kurumlarına ve özel kurumlara hitaben yazılır ve son derece yoğun bir rekabet ortamına sahiptir. Bilimsel araştırma fikirlerinin çok azı fon almaya layık görülür, dolayısıyla bilim insanlarının fikirlerinin çok küçük bir kısmı gerçek araştırmalara dönüşür.
Veri Toplama
Eğer elimizde belli bir maddi kaynak varsa, çalışmayı hayata geçirip, veriler toplayabiliriz. Gerçekten de, akademik makaleye dönüşen araştırmaların çoğunda, belirli bir hipotezi test etmeye yönelik olarak toplanmış veriler vardır - ki bu verilerin toplanma biçimleri (yani bilimsel araştırma yöntemleri), apayrı bir yazıyı hak edecek kadar derin ve detaylı bir konudur.
Laboratuvar Çalışmaları
Benzer şekilde, bir araştırma için veri toplamak kendiliğinden olan bir süreç değildir. Bilim insanlarının (veya doktora öğrencileri gibi bilim insanı adaylarının) özverili çalışmalarını gerektirir. Bu çalışmaların sistematik bir şekilde yürütülebilmesi için, deneylerin yürütüleceği laboratuvarların belirli prosedürleri takip etmesi gerekir. Bu prosedürler, üniversiteler ve laboratuvar sorumluları tarafından belirlenir ve veri toplama aşaması bu kurallara riayet ederek sürdürülür.
Deney Tasarımı
Bu çerçevede, ne tür bir deneysel çalışma yapılacağının tasarımı da büyük öneme sahiptir. Çünkü deney tasarımı, ne tür verilerin elde edileceğini ve dolayısıyla bilimsel çalışmanın bulgularını doğrudan etkileyecektir.
İstatistiki Analizler
Benzer şekilde, veriler bir kez toplandıktan sonra hangi istatistiki analizlerden geçirilecekleri, dolayısıyla bilimsel olarak ne kadar anlamlı olduklarının nasıl anlaşılacağı da belirlenmelidir. Bu aşama, genellikle istatistik alanında uzman kişilerin katkılarıyla yapılır. Eldeki ham veriyi doğru bir şekilde yorumlamamızı sağlayacak çok sayıda istatistiki yöntem tanımlanmıştır ve bunların doğru olanlarının, doğru şekilde uygulanması büyük öneme sahiptir. Aksi takdirde eldeki verileri hatalı yorumlayabilir ve yanlış sonuçlara varabiliriz.
Ek Detaylar
Elbette bilimsel bir araştırma, en nihayetinde sosyal bir çabanın ürünüdür. Dolayısıyla genellikle tek bir kişinin çabalarıyla değil, bir laboratuvar liderinin denetimindeki daha ufak bir araştırma ekibinin çabalarıyla mümkün olur. Bu nedenle bu ekip arkadaşlarının düzenli olarak toplantılar yapması, son toplantıdan bu yana elde edilen bulguları diğerleriyle paylaşması, onların eleştirileri çerçevesinde araştırma doğrultularını gözden geçirmesi ve sürekli doğru yönde ilerlediklerinden emin olmaları gerekir.
Bu nedenle, bilimsel uğraşların bir de oldukça toplumsal bir boyutu da vardır ve bu boyut anlaşılmadan, bilimin değerini tam olarak anlamak mümkün değildir. Bu toplumsal boyut, bilimin iç güvenilirlik mekanizmalarını mümkün kılar ve tek bir kişinin absürt iddiaları bilim olarak pazarlamasının önüne geçilmesini sağlar.
Bir Makalenin Anatomisi
Görülebileceği üzere, bir makalenin yazılma aşamasına gelene kadar yapılması gereken bol miktarda ön çalışma vardır. Ancak tüm bu zorlu süreçleri aşarak toplanan veriler, makale yazmadan önce düzgünce derlenir ve bulguları en etkili şekilde yansıtacak olan grafiklere ve tablolara dökülür. Bu grafik ve tablolar, araştırmacılara bulgularıyla ilgili genel bir fikir verecektir. Böylece daha fazla veri toplanmasına gerek olup olmadığı, hipotezin (veya boş hipotezin) çürütülüp çürütülmediği gibi bilgiler edinilebilmektedir. Buna göre sonraki adımlar belirlenmektedir.
Giriş (Bağlam, Arka Plan, Literatür Taraması)
Diyelim ki elimizdeki veriler yeterli ve artık bilim camiasına ilan edebileceğimiz yeni bir keşfimiz var. Ancak bilimde hiçbir keşif vakum ortamında olmaz. Her zaman, kendinizden önce gelen bilim insanlarının bulguları üzerine bir şeyler koyarsınız. Dolayısıyla yazacağımız makalenin "Giriş" kısmında o zamana kadar araştırmacıların o sahada ne araştırmalar yaptığı ve bizim bulgularımızın bu arka plan araştırmaları içindeki yeri anlatılır. Böylece bizim çalışmamızın nasıl bir bağlamda gerçekleştirildiği anlaşılabilir.
Çoğu zaman bu kısımda yapılan, katkı koyulacak sahayı çok sayıda makaleden süzülmüş bilgilerle özetlemektir. Bu, kimi zaman sayfalar boyunca ve çok derin bir şekilde yapılabileceği gibi, kimi zaman çok daha kısa ve özet şeklinde yapılabilir. Buna, literatür taraması da denmektedir. Bu, öylesine önemli bir çalışmadır ki, yeterince oturmuş, derin sahalarda neler olup bittiğini incelemek ve bulguları özetlemek için literatür taramaları başlı başına bir makale olarak yayınlanabilir.
Her halükarda makalelerin giriş kısımları, bir sahaya dair genel bilgiler edinmek için en faydalı kısımlardan birisidir.
Metotlar (Yöntemler)
Sonra, çalışmamızda kullandığımız bütün metotlar ve deneysel düzenekler, detaylıca izah edilir. Böylece diğer araştırmacıların ne yöntemlere başvurduğumuzu net olarak bilmesi, hatta tekrar ederek sonuçlarımızı sınaması mümkün olur. Az önce de söz ettiğimiz gibi, hangi sahada hangi araştırma yöntemlerinin kullanılacağı konusu büyük öneme sahiptir. Bazı araştırmacıların yegane görevi, diğer bilim insanları için güvenilir araştırma metotları ve deney düzenekleri geliştirmektir. Kimi zaman bilim insanları, kendilerinden önce gelenlerin deney düzeneklerini tekrar ederler, ama kimi zaman da kendilerinden bir şeyler katarak o düzenekleri geliştirirler veya yepyeni düzenekler inşa ederler. Bu nedenle, makalelerin metotlar kısmı, bir çalışmanın tam olarak ne şartlar altında ve nasıl yapıldığını anlamak açısından büyük öneme sahiptir. Zayıf bir çalışma, genellikle metodolojik hatalardan dolayı eleştiri alır ve çürütülür. Bu nedenle metotlarımızın, bulgularımızı üretmekte kullanılabilir olduğundan ve elde ettiğimiz bulguların da güvenilir olduğundan emin olmamız gerekir. Bu konudaki eminlik düzeyimizi, makalemizin metotlar kısmında ilan ederiz.
Sonuçlar
Daha sonra, "Sonuçlar" kısmı gelir. Bu, deneylerimizde kullandığımız metotlar sayesinde elde ettiğimiz sonuçlarımızı ilan ettiğimiz kısımdır. Bu kısımda, makaleye başlamadan önce oluşturduğumuz grafikleri ve tablolar koyarız ve bunların neler anlattığını objektif bir şekilde ilan ederiz. Yani bilimsel gözlem, olgu ve keşiflerimizi bilim camiasına ilan ettiğimiz kısım burasıdır. Burayı inşa ederken, çalışmamızı en iyi şekilde yansıtacağını düşündüğümüz ek veri görselleştirmelerini de yapmakta fayda vardır. Genel bir kural olarak, şu hatırlanabilir: "İyi bir makale, sadece görselleri incelenerek ne anlattığı (neler bulduğu) tam olarak anlaşılabilir olan makaledir." Elbette bunu yapabilmek için, sahayı çok yakından tanımak gerekir - ki başta yaptığımız akademik altyapı tartışması da bundan kaynaklanıyordu.
Tartışma
En son olarak, makalemizin "Tartışma" kısmında, Sonuçlar kısmında ortaya koyduğumuz bulgularımızın ne anlama geldiğini, yani "neden" ve "nasıl" o şekilde olduğunu düşündüğümüzü açıklarız. Hipotezlerimiz ve teorilerimizden bahsettiğimiz, kendi analiz ve tespitlerimizi bilim insanlarına duyurduğumuz kısım burasıdır.
En son olaraksa, tüm bu araştırmadan çıkardığımız sonuçları ve daha fazlasını keşfetmek istiyorsak ne tarz konuları araştırmamız gerektiğini yazar, diğer bilim insanlarına ve okurlara yol gösteririz.
Ek Kısımlar
Makalelerde kimi zaman ham verilerin yayınlanması, analizlere yönelik ek bilgilerin verilmesi, çeşitli amaçlarla kullanılan bilgisayar kodlarının yayınlanması gibi amaçlarla ek kısımlar da bulunabilir.
Ayrıca tabii ki, akademik bir makalenin olmazsa olmazı olan referanslar (kaynakça) kısmı da, saha hakkında bir bibliyografya görevi görerek, alanda daha derin bilgiler edinmek için bakmanız gereken kaynaklara sizi yönlendirebilir.
Ayrıca makalelerde çıkar çatışması olup olmadığı, hangi yazarın makaleye ne katkılar sağladığı, çalışmaya katkı sağlayan ama yazar olmayan kişilere teşekkürler, yazarların kısa öz geçmişleri, araştırmanın hangi kurumlarca fonlandığı gibi bilgiler de bu ek kısımlara dahil edilebilir.
Bir makalenin anatomisini daha detaylı olarak buradaki yazımızdan, bir makalenin nasıl okunması gerektiğini ise buradaki yazımızdan okuyabilirsiniz.
Makalenin Yayınlanması
Bir makale, akademik bir dergiye gönderilmeden önce, genellikle onlarca defa revizyondan geçer. Yazarlar, makalelerini tekrar tekrar okuyarak hataları tespit eder, birbirleriyle fikir alışverişinde bulunarak eksik taraflarını bulur ve bunları geliştirmeye çalışırlar. Ayrıca makale yazım sürecinde elde edilen veriler, makalenin çeşitli kısımlarının güncellenmesini gerektirebilir, bunlar uygun bir şekilde yapılır.
Herkes makalenin son halinden yeterince tatmin olduğunda, bu makaleler alanında saygın dergilere yayınlanmak üzere gönderilirler. Tabii yazarların hangi dergilere göndermek istediklerine yönelik bir fikirleri vardır; dolayısıyla makalelerini, o dergilerin yazım ve görsellik kriterlerine göre düzenlerler. Her derginin kendince kurallar vardır ve her bir makale, o dergiye gönderilmeden önce o kurallara göre düzenlenmeli ve yeniden düzenlenmelidir.
Dergi Saygınlığı
Bir derginin saygınlığını birçok faktör belirler: Belli bir alanda yayınladığı makaleler bilime nasıl katkılar sağlamış? Bugüne kadar yayınladıkları makaleler, diğer araştırmalarda ne sıklıkta kullanılmış, yani atıf almış mı? Bu atıfların ne kadarı, araştırmacıların kendi eski makalelerine yaptıkları atıflar, ne kadarı orijinal atıflar? Dergi, yayınladığı makaleleri ne sıklıkla geri çekmek zorunda kalmış?
Tüm bunları ölçen bazı istatistiki sayı ve değerler vardır ve buna göre dergiler yıllar geçtikçe saygınlık kazanırlar. Tabii ki alanın uzman isimlerinin daha sıklıkla yayın yapmak istedikleri dergiler de prestij kazanır.
Ayrıca yağmacı dergiler olarak bilinen, sahte veya düşük kaliteli araştırmaları yayınlayarak maddi çıkar elde etmeye çalışan dergilerden de uzak durulmalıdır. Sahtebilim ve kötü bilim yayınlarının büyük bir kısmı, bu tarz maddi kaygılar güden yağmacı dergilerde yayınlanmaktadır.
Dolayısıyla kaliteli bir bilim okuryazarlığı, bu dergileri saygın dergilerden ayırt edebilmeyi de içermelidir. Neyse ki saygın dergileri dizileyen güvenilir PubMed ve Scopus gibi güvenilir devlet kurumları ve özel iştirakler bulunmaktadır. Bu dizinlerde yer alan dergilere endeksli dergi denmektedir ve güvenilir dizinlere dahil edilmeyen dergilerden uzak durulmalıdır.
Hakem Denetimi
Anlaşılacağı üzere, saygın bir akademik bir dergide yayın yapmak çok zordur. Çünkü birçok diğer yayın organının aksine, akademik dergilerde akran/meslektaş değerlendirmesi veya hakem denetimi denen bir süreç bulunur. Bir akademik makaleyi, piyasaya sürdüğünüz yeni bir kitaptan (genelde) ayıran en önemli fark budur.
Bir makalenin ilk denetimi, derginin o alana atanmış ve sizin makalenizi gözden geçiren dergi editörünce veya yardımcı editörünce yapılır. Editörler, kendilerine gönderilen akademik makalelerin temel bilimsel kurallara uyup uymadığına, dergi için uygun olup olmadığına, bariz bir şekilde göze çarpan hataları olup olmadığına bakarlar. Buna bağlı olarak, başvurudan kısa bir süre sonra ret kararı alabilirsiniz. Örneğin Science gibi üst düzey dergilere gönderilen makalelerin %80 kadarı, daha bu aşamada elenir!
Editör denetiminden geçmeyi başaran bir makale, alanında uzman diğer akademisyenlere gönderilir. Genelde 2-3 kişiden, kimi zamansa 4-5 kişiden oluşan bu uzmanlara, hakem denir. Bazı dergilerde makalenizi denetlemesi için birkaç hakem önerebilecek olsanız da, makalenizi hangi hakemlerin değerlendireceği derginin editörlerince belirlenir ve isimleri gizli tutulur (size söylenmez). Hatta birçok dergi, sizin makalenizi de bu hakemlere isimsiz olarak verir; böylece hakemlerle olan tanışıklığınız ve hakemlerin cinsiyet, etnik köken, vb. ön yargıları engellenmiş olur. Bu uygulamaya, tıpkı bilimsel deneylerde de olduğu gibi, çifte kör denmektedir.
Bu hakemler, makalenizi dikkatlice okuyup, didik didik ederler. Eksiklerini açığa çıkarırlar, genellikle son derece ağır ve sert bir şekilde eleştirirler, yayınlanması önünde engel teşkil edebilecek bütün problemleri dizerler. Makalenizi neredeyse cümle cümle analiz eder, her bir grafik ve tabloyu ele alıp, olası hataları, anlatım eksikliklerini, verilerle desteklenmeyen argümanları belirtirler. Bu hataların listesi bazen sayfalarca sürebilir!
Akademik bir dergiye gönderilen makalelerin çok azı olduğu gibi basılır; neredeyse hepsi belli miktarda düzenleme talebiyle yazara geri gönderilir. Makalenizle ilgili karar, şu 4 ana başlıktan biri altına düşecektir:
- Kabul: Neredeyse hiçbir makale, gönderildiği ilk haliyle kabul edilmez. Bunun gerçekleşme ihtimali pratik olarak sıfırdır. Bu da bilimsel sürecin titizliğinin bir yansımasıdır.
- Ufak Düzenlemeler Gerekiyor: Grafiklerde renk seçimi, verilerin sunuluş yöntemi, biçimsel düzenlemeler, bazı diğer konulara da değinilmesi gibi taleplerle makale size geri gönderilir; ancak bu cevabı alan bir makalenin büyük oranda kabul edildiği söylenebilir.
- Büyük Değişimler Gerekiyor: Deney düzeneğinde belirli hataların tespit edilmesi, çeşitli alanlarda daha fazla veri toplanması gerekmesi, bazı bulguların daha kapsamlı analiz edilmesi gibi daha köklü değişimler gerektiğini belirtmektedir. Bu makaleler, genellikle "kibar" bir dille reddedilir ve başka bir dergiye göndermenin daha faydalı olabileceği söylenir. Kimi zamansa makalenin düzeltilmesi halinde dergi tarafından tekrar değerlendirmeye alınabileceği söylenebilir. Ama bu durumdaki bir makalenin daha işi var demektir.
- Ret: Eğer hatalar ve düzeltme gereksinimi çok fazlaysa, makalelerin bir kısmı doğrudan doğruya reddedilir.
Genellikle hakemlerin çoğunluğunun kararı, editörün de nihai kararını belirler. Hakemlerin çoğu kabul edilmesinden yana oy kullanırsa, editörün de bu yönde karar belirtmesi olasıdır. Ancak editörler, her zaman hakemlerin kararını es geçebilirler ve kendilerince bir karara varabilirler.
Ama ne karar verilirse verilsin, yazarlara düzenleme veya ret gerekçeleri sunulur. Böylece makalenin yazarı olan bilim insanları bu eksikler üzerinde çalışır, araştırmalarını gözden geçirip eleştiriler ışığında güncellerler ve yeniden yayınlamaya çalışırlar. Ama bu süreç öylesine sancılıdır ki, çoğu zaman aylar, kimi zaman yıllar alabilir! Her bir basamakta, akıl almaz miktarda sıkıntı, sorun ve eleştiri ile yüzleşirler. Ortalama bir makale, en az 2 defa hakem denetiminden geçer.
Tüm bu basamaklardan geçen araştırmalar, nihayetinde güvenilir, saygın ve hakemli akademik makale dergilerinde bilim camiasına ilan edilir. İşin "ilginç" tarafı, bilim insanlarının yayınlanan makalelerinden hiçbir gelir elde etmemesi, tam tersine, kimi durumda makaleyi yayınlatabilmek için dergi firmalarına para ödemek zorunda kalmalarıdır! Bu, bir yandan akademik dürüstlüğü sağlarken, diğer yandan burada da bir uzantısını tartıştığımız gibi etik diğer sorunlara yol açar.
Gerçek Akademik Sınav, Yayın Sonrasında Başlar!
Eğer buraya kadarki sancılı sürecin, bilimsel yayın sürecinin tamamı olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Asıl sınav, bu noktada başlar. Şimdi eleştirme sırası, sadece hakemlerde değil, bilim camiasının geri kalanındadır. Artık makaleniz "görücüye çıkmıştır"; alanda uzman herkesin eleştirilerine açık hale gelmiştir.
Ama bu eleştiriler de bağırıp çağırma ile, insanları karalama ile, yalan söylemekle, inat ile, itham etmek ile olmaz. Dergi editörlerine mektuplar yazılarak yayınlanmış bir makalenin neden eksik veya hatalı olabileceği anlatılabilir. Bir makalenin yöntemleri bağımsız bir laboratuvar tarafından tekrar edilerek aynı sonuçların elde edilip edilemediğine bakılabilir. Edilmiyorsa, yazılacak yeni makalede bu önceki araştırmaların eksikleri ilan edilir. Yani yayınlanmış makaleleri çürütme veya eleştirme işi de bilimsel metodolojiyi takip ederek, sistemli bir şekilde yapılır.
Tüm bunlar sonucunda, ileri sürülen hipotezlerin ve teorilerin bazıları kısmen ya da tamamen çürür ve elenir. Bilimin tüm bu eleştirilerine direnebilen, yüzlerce araştırmacı tarafından durmaksızın denenmesine rağmen çürütülemeyen hipotezlerse güçlenmeye ve gelişmeye devam eder. Bunlar zaman içindeki yeni keşifler ve hipotezlerle birleştirilir, varsa aralarındaki boşluklar doldurulur ve böylece daha da kapsamlı ve güçlü teoriler inşa edilir.
Bilim, Bu Yüzden Güvenilirdir!
İşte bilim, kendi kendini düzeltme mekanizması sayesinde bugüne kadar insanlar tarafından geliştirilmiş en güçlü gerçeği ortaya çıkarma aracı haline gelmiştir. Gözlemsiz, deneysiz, sistemsiz bir bilim hayal edilemez. Akademik çalışmaları takip etmeden, diğer akademisyenlerle bilimsel bir düzlemde fikir alışverişi yapmadan, makale yayınlamadan, akademik eleştirileri dinleyip, buna göre yöntemlerimizi düzeltip geliştirmeden bilim üretilemez.
Evrim Karşıtlarının En Temel Hatası: Bilimsizlik!
Bunu fark etmek, evrim karşıtları gibi bilim dışı akımların bilim camiasında neden dikkate alınmadığını daha iyi anlamanızı sağlayacaktır. Evrim karşıtları, bilimin metodolojisini takip etmemektedirler. Bu nedenle de Evrim Teorisi'ni çürütme hayallerinin gerçekleşmesi imkansızdır. Savundukları argümanları destekleyecek hiçbir veri yoktur. Hiçbir gözlem yoktur. İleri sürebildikleri hiçbir hipotez, hiçbir teori yoktur. Bunları bilimsel olarak destekleyebilecekleri hiçbir akademik yayın, makale veya akran denetiminden geçmiş saygın bir araştırma yoktur. Yani bilimsel anlamda hiçbir şey ortaya koyamamaktadırlar.
Evrim Teorisi belki bir gün değişecek, gelişecek, bambaşka bir hal alacaktır. Hatta kim bilir, belki bir gün çürütülecektir! Ama Richard Dawkins'in de tüm bunları özetleyen net cümlesinde söylediği gibi:
Evrim Teorisi bir gün çürütülecek olursa, bunu yapacak olan da bir bilim insanı olacaktır, bir aptal değil.
Üstelik bilimin metodolojisini anlamak, Evrim Teorisi'ni çürütmenin ne anlama geldiğini de daha iyi anlamanızı sağlamaktadır: Bir teoriyi çürütecekseniz, o teorinin bugüne kadar izah ettiği her veriyi aynı başarıyla izah edebilen, üstüne bir de o teoriyi çürütmeyi başaran yeni verileri de izah edebilen yeni bir bilimsel teori inşa etmeniz gerekmektedir. Evrim karşıtları tarafından ileri sürülen bilim dışı argümanlar, bu temel kriteri sağlama becerisinden yoksundur.
Sonuç
Sonuç olarak, bilimin nasıl çalıştığını ve ne kadar sancılı bir süreç olduğunu anlamak, hem bilim üreticileri ve anlatıcılarının başından geçenleri daha iyi anlayıp, onlara saygı duymamızı sağlar; hem de bizlerin daha iyi birer eleştirmen, daha iyi birer düşünür, daha iyi birer insan olmamızın önünü açar.
Eğer biri size evrimi çürüttüğünü iddia ediyorsa (veya herhangi bir diğer konuda bilim dışı bir iddiada bulunuyorsa), onlara bu yazımızı gösterin ve iddialarını akademik makale olarak yayınlamalarını veya saygın dergilerde yayınlanmış makalelerle desteklemelerini isteyin.
Eğer herhangi bir makaleye işaret edebilecek olurlarsa, bu makalelerin hangi dergilerde yayınladıklarına bakın. Bu dergilerin bilim camiasında ne kadar kabul gördüğünü araştırın. Makalede ileri sürdükleri verileri, kullandıkları yöntemleri, vardıkları sonuçları eleştirel bir şekilde inceleyin; yani makaleyi onlarla birlikte satır satır okuyun. Bilimin nasıl üretildiğiyle ilgili olarak, yukarıdaki basamakları hatırlayın ve o basamakları bir bilim insanı gibi takip edin.
Eğer hiçbir makale üretemiyorlarsa veya bilimsel metodolojiye değer vermiyorlarsa, onlara doğru düzgün bilim yapmalarını tembihleyin ve zaman kaybetmeyin. Çünkü amacı gerçeğe ulaşmak değil de, algı yönetmek olan tek bir kişiye harcayacağınız zamanda, öğrenmeye meraklı, pırıl pırıl yüzlerce genci bilimle tanıştırabileceğinizi unutmayın.
Eğer faydalı olacağını düşünüyorsanız, bu kişilere şahsi fikirlerini bilime alternatif olarak pazarlamak yerine, bilim insanlarının ortak görüşlerini yansıtan yayınlar yapmalarını tembihleyin. Çünkü eğer yukarıdaki adımları takip ederek bilimsel anlamda bir ürün ortaya koyamıyorsak, sadece ve sadece bilimsel gerçekleri, yani akademik araştırmalarla yayınlanabilmiş sonuçları halka duyurmakla mükellefiz demektir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 31
- 15
- 8
- 6
- 5
- 4
- 3
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 18/12/2024 19:15:46 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8919
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.