Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
İnceleme
Mehmet Erdem Okan
İnceleyen10 4 gün önce
Kitap, ekonomik liberalizm düşüncesinin kökenlerini, tarihsel gelişimini, İkinci Dünya Savaşı'na giden süreçte etkisini, toplum ve devletleri nasıl dönüştürdüğünü ve çöküşünü detaylı bir şekilde analiz ediyor.

Bu süreçte, bu ideolojinin "insanın doğasında her daim bireyci bir şekilde maddi kâr sağlama güdüsünün olduğunu, insan toplumlarının kurduğu ilk ekonomik sistemlerin takasa ve değiş-tokuşa dayalı olduğunu, bir ülkenin ekonomisinin sadece piyasaya dayalı olması gerektiği, piyasanın sadece arz -talebe göre, devletin müdahalesi olmadan hareket etmesinin toplumsal refahı sağlayacağı, serbest piyasanın devletin müdahalesi olmadan doğal olarak doğacağı" mitlerini, antropoloji bilim sahasını kullanarak, ikna edici tarihsel verilerle yanlışlıyor. Polanyi'nin ekonomik liberalizmi eleştirirken kullandığı ton, tamamen Marksist veya ideolojik değil; daha çok tarihselliğe ve insanın somut yaşam koşullarına odaklı. Yazarın, ön-modern toplumlarda ekonominin insan ilişkileri içine gömülü (embedded) olduğu, ekonomik liberal anlayışın ekonomiyi toplumdan ve insan ilişkilerinden ayrı bir yere koyup özerkleştirdiği bakış açısı, o dönemde özgün ve orijinal olduğu kadar, alternatif bir ekonomik sistem düşünemediğimiz, maddi çıkarımızı insan ilişkilerinin önüne koyduğumuz bugüne de hitap ediyor.

Öncelikle, ilksel toplumların ekonomik sistemlerini, ondokuzuncu yüzyıl öncesinin siyasal ve ekonomik özelliklerini ve bu yüzyılın sistemine gelirken yaşananları özetleyen yazar; ondokuzuncu yüzyıla geldiğinde, İngiltere ve Avrupa'daki ekonomi politikaları ve toplum ilişkisini "çifte hareket" ile açıklıyor. Buna göre, insan doğasına uyumsuz olan ve topluma zarar veren liberal ekonomi politikalarına karşıt hareket olarak toplumun refleksif ve doğal olarak "korumacılık" hareketleriyle karşılık verdiğini söylüyor. Bu korumacılık refleksinin otoriter (faşist) eğilimlere de yol açabileceğini söylüyor. Toplumu analiz ederken "sınıf çatışması" bakış açısıyla bakan Marksist görüşü de eleştiriyor ve topluma bütüncül bir şekilde bakılması gerektiğini söylüyor.

Yazar, bu "çifte hareket" teorisini tarihsel örneklerle temellendiriyor; devletlerin liberal ekonomiyi kurmak için aldığı önlemleri kavramsal detaylarla açıklıyor. Bu kavramsal yoğunluk, temel kuramsal altyapıya sahip olmayan okuyucular için zaman zaman zorlayıcı ve açıklama gerektiren bir derinlik taşıyabilir.

1944'te yayımlanmış olması, kitabın hem Nazi faşizminin yükselişi, hem de Bretton Woods sonrası düzen arayışı bağlamında okunmasını gerektiriyor.
10.0/10
(1 Kişi)
Puan Ver
Çağımızın Siyasal ve Ekonomik Kökenleri
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
4
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Tam soru. Bügün BBC bir yazı okudum “Babies from three people’s DNA …” orada bebeğin, 3 kişiden %0,1 gibi küçük bir miktar aldığını okudum. İnsan ile şempanze arasında %1 -1,5 farklılık var. Peki 0,1’lik oran ne kadar önemli? Nasıl bir fark yaratır?
108 görüntülenme
0
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Bilgehan Karaca
Yazar 4 Aralık 2018 4 dk.

Hani ara sıra "Bilim adamları bunu açıklayamadı!", "Bilim dünyası şokta!" minvalinde haberler çıkıyor, çoğunun altı boş çıkıyor, spekülasyona dayalı bilim basınımızın çok kötü çevirilerinden ibaret oluyor ya, işte böyle olmayan bir durumdan bahsetmek istiyorum size. Bu konuda hakikaten "Bilim dünyası suskun!" idi yakın zamanlara kadar.

Yeni Dünya kıtalarından gelen birçok endemik tür var biliyorsunuz. Kakaodan lamalara, pumalardan domatese kadar birçok canlının birkaç yüzyıla kadar yaşam alanı Amerika kıtalarıydı. Bunlardan biri de bizim tatlı patates olarak tanıdığımız Ipomoea batatas, Orta Amerika'nın yerli mahsülü. Radyokarbon verilerine göre en az 5000 yıldır kıtanın çiftçilerince üretilen bir tarım ürünü. Tüm Güney Amerika'da bilinip yemeklerde kullanılıyor, Peru'da "ceviche" denen bir deniz ürünü salatası çeşidinde, Arjantin'de tatlılarda, Şili'de haşlama usülü doğrudan bir öğünde afiyetle yeniyor. Hafifçe umami tat içerdiği ve bir bitkisel ürüne göre rekor düzeyde verimli bir enerji kaynağı olduğu için (hektar başına 70 bin kilokalorilik enerji üretimi) çok da seviliyor. Ayrıca suyu sıkılıyor ve coğrafî keşiflere dek Avrupalıların bir çeşit deniz sülüğünden nice zorluklarla ürettiği mor tekstil boyası bu sudan kolayca elde edilebiliyor.

48
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 5 Kasım 2020 19 dk.

Depremler, yeryüzündeki en güçlü, potansiyel olarak en ölümcül doğa olaylarından birisidir. Ayaklarımızın altındaki yer sarsılır, içinde yaşadığımız binalar (veya atalarımız için konuşuyorsak, mağaralar) sallanır ve çöker, depremlerle tetiklenen tsunami ve heyelan gibi olaylar dolayısıyla ek yıkımlar yaşanır. Bu ürkütücü ve olası bir felakete en iyi şekilde hazırlık yapmak haricinde üzerinde hiçbir kontrolümüz olmayan doğa olayını izah etme güdüsü, en temel merak dürtümüzden kaynaklanmaktadır. Depremler gibi devasa güçte olayların, hiç beklenmedik anlarda yaşanıp, bir ömür boyu canla başla inşa ettiklerimizi yok edivermesini anlamlandırmak isteriz. Bunu yapamadıkça veya bilimsel yöntemlerle yapılan izahları belki rasyonel olarak değil ama, duygusal olarak tatmin edici bulmadığımızda, bilim dışına yöneliriz.

Bu yönelmenin bir boyutu ruhanidir/dinidir: Depremler, tarih boyunca bir çeşit "cezalandırma" ve "tanrıların öfkesi" olarak görülmüştür. Belirli ahlaki normlara uymayanların cezalandırılmasının veya belirli buyrukların dışına çıkılması sonucu inanılan bir tanrının öfkelenmesinin, yerin sallanması ile bize bildirildiğine inanılmıştır. Bu yorum günümüzde her ne kadar oldukça azalmışsa da, halen felaketler sonrasında "karşı taraftan", "öteki gruptan" veya "dış gruptan" olan bireylerin sırf farklı oldukları için cezalandırıldığını ve "Tanrı'nın gazabına uğradığını" iddia eden insanlar bulmak mümkündür. Bu tür bir yorum, modern bilimin sınırları dışında kaldığı için, burada detaylandırılmayacaktır.

117
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Anıl Şahinbaş
Seslendiren 26 Kasım 2019 4:11
Biyolojik süreçler, bir proteini oluşturan amino asitlerin DNA denen "tarif defteri" aracılığıyla birbirine tek tek bağlandığı ribozom makinelerinden...
19
Eser
Ece Müker
Ece Müker
523K UP
Eseri Ekleyen 3 gün önce Film
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
Elif Karakoç
Yazar 16 Şubat 2022 7 dk.

Imprinting (Tür: "damgalama" veya "mühürleme"), birçok hayvanda görülebilen bir öğrenme mekanizmasıdır. En iyi bilinen damgalama biçimi, genç bir hayvanın sosyal tercihlerini bir nesneye (tipik olarak bir ebeveyne) göre, o nesneye maruz kalmanın bir sonucu olarak daralttığı "evlada damgalama" veya "yavru damgalama" (İng: "filial imprinting") olarak bilinen davranıştır. Bu, özellikle de ebeveynlerine damgalanan ve daha sonra onları takip eden nidifüj kuşlarda görülür.[13]

Damgalama sözcüğü farklı bağlamlarda karşımıza çıkabilir: Örneğin buraya kadar söz ettiğimiz yavru damgalama (İng: "filial imprinting") ile cinsel damgalama (İng: "sexual imprinting") kavramları birbirine karıştırılmamalıdır. Her ne kadar bu iki kavram ilişkili olsa da işleyişleri ve zamanlamaları bakımından birbirlerinden farklılaşırlar. Bu yazımızda ele alacağımız, yavrularda damgalama kavramıdır.

21
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yasin Kayalar
Yasin Kayalar
206K UP
18 saat önce
Simya 
Yeterince gelişmiş bir teknoloji sihirden ayırt edilemez demiş ünlü düşünür. 
Eğer atoma (çekirdek ve elektronlara) tam hükmedebilseydik bir şeyleri materyalize etmek, mesela kömür yada karbonu 'sihirle' elmasa dönüştürmek mümkün olurdu. Hoş böyle bir durumda elmas bugünkü değerini (dönüştürme maliyeti düşükse) kaybeder ve 'elmas' olmaktan çıkardı o da tabi ayrı mevzu

1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Analist 19 Mayıs 2012 2 dk.

Dermatolojik olarak yapılan hiçbir araştırmada, su ile yüzdeki noktalar arasında bir bağlantı bulunamamıştır. Suyun içindeki kimyasalların miktarına bağlı olarak sivilce oluşumu tetiklenebilir; ancak bunun suçlusu kuru olmayan yüz veya suyun kendisi değil; suyun içindeki minerallerdir.

Özellikle yoğun mineralli suların bulunduğu bölgelerde yaşayan kişiler, yüzlerini daha çok yıkadıklarında daha çok sivilce oluşumu gözleyebilirler. Buna bağlı olarak bu sivilcelerin nedeninin yüzlerini düzgün kurulamamak olduğunu düşünebilirler.

27
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Fazilet Toros
5 Ocak 2024
Aslında hiçbir canlı ölümü tadamaz / yaşayamaz çünkü ölüm; yaşamın sona ermesi, hissetmenin imkansız olduğu noktadır. Canlı yaşasa bile bunun farkına varmaz çünkü ölüdür.
7
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Söz
Ömer Efe Dikici
Alıntıyı Ekleyen 6 gün önce
Yaşamda adaleti aramak için koşullanmışız ve bulamadığımızda, öfke, endişe ve hayal kırıklığı hissetmeye eğilimliyiz. Aslında, sonsuz gençliğin kaynağını ya da benzer bir mit'i aramak da eşdeğer üretkenlik taşımaktadır. Adalet var olmamıştır. Hiç olmadı ve hiç de olmayacak. Dünya bu şekilde yaratılmadı. Kuşlar solucanları yer. Bu soluncanlar için adil değil. Dünyada adalet olmadığının farkına varmak için doğaya bakmamız yeterli. Kasırgalar, gelgitler, seller, kuraklıklar hepsi haksızlık.
Kaynak: 'Your Erroneous Zones'. New York: Avon Books, 1977, s 173.
3
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

İnceleme
Melisa Arslan
İnceleyen 3 gün önce
Konusu
Mindhunter 1970’lerin sonunda ve 1980’lerin başında, FBI’ın gerçek hayatta kurduğu Davranış Bilimleri Birimi’nin kuruluş hikâyesini kurgusal bir anlatıyla sunar. Hikâyenin merkezinde ajan Holden Ford (Jonathan Groff) ve Bill Tench (Holt McCallany) yer alır. Bu ikili, henüz yeni sayılabilecek bir fikir olan seri katil profil analizini geliştirmek için ülke çapında dönemin en kanlı katilleriyle yüz yüze görüşmeler yapar. Yanlarında psikoloji hocası Wendy Carr (Anna Torv) da vardır.

Dizi, gerilim unsurunu şiddet sahnelerinden çok, karakterlerin zihnine girerek ve katillerin motivasyonlarını irdeleyerek kurar. Gerçek hayattan alınmış Edmund Kemper, Jerry Brudos, Richard Speck, Dennis Rader (BTK Killer) gibi birçok ünlü seri katil dizide birebir diyaloglarla işlenir.

Anlatım Tekniği ve Atmosfer
Mindhunter’ın en güçlü yanlarından biri, David Fincher’ın yönetmenliğinde kurduğu atmosferdir. Soğuk renk paletleri, titiz kadrajlar ve neredeyse klinik bir anlatı dili, izleyiciyi hem 70’ler Amerikan banliyö karanlığına hem de insan zihninin en uç noktalarına sokar. Dizi, klasik suç dizilerinden farklı olarak olay anlarını göstermek yerine karakterlerin ifadelerine, ince detaylara, sessizliklere ve diyaloglara odaklanır. Bu, hikâyeyi yavaş ama hipnotize edici bir şekilde ilerletir.

Karakterler ve Dönem Eleştirisi
Ford’un yenilikçi ve zaman zaman saf idealizmi, Tench’in pratik gerçekçiliğiyle çatışır. Bu ikili arasındaki dinamik, sadece suç psikolojisinin değil, dönemin FBI bürokrasisinin de eleştirisini içerir. Kadın bir akademisyen olarak Wendy Carr’ın hem FBI içindeki erkek egemen kültüre hem de kendi özel hayatına dair yaşadıkları, dizinin alt metnini zenginleştirir.

Ayrıca, dönemin toplumsal ve siyasi gerilimi - Vietnam sonrası Amerika, ataerkil düzen, medyanın suçu nasıl yansıttığı gibi temalar - her karakterin hikâyesine ince ince yedirilir.

Dizinin Gerçekçilik Düzeyi
Dizideki katillerin çoğu, gerçek röportajlardan esinlenen diyaloglarla aktarılır. Özellikle Edmund Kemper karakterinin tüyler ürpertici sakinliği ve zekâsı, gerçek kayıtlardan alınan diyaloglarla oluşturulmuştur. Bu durum, dizinin kurgu ile gerçeği ustaca harmanladığını gösterir.

Zayıf Yönler
Bazı izleyiciler için Mindhunter’ın en büyük handikapı tempodur. Dizi, hızlı aksiyon ya da sansasyonel şiddet sunmaz. Çoğu zaman iki insanın bir odada oturup saatlerce konuşmasına tanık olursunuz. Bu, dikkatini kolay dağıtan ya da yüksek tempo bekleyen izleyici için yorucu olabilir.

Ayrıca, Netflix’in üçüncü sezonu iptal etmesi, diziyi bir bakıma yarım bırakmıştır. BTK Katili’ne dair açılış ve kapanış sahneleri, planlanan bir sonraki sezon için zemin hazırlıyordu. Bu hikâyenin yarıda kalması, dizinin potansiyelini tam olarak gerçekleştirememesine neden olmuştur.

Neden İzlenmeli?
Suç psikolojisine ve kriminolojiye ilgin varsa Mindhunter tam anlamıyla bir altın madeni gibidir.
Karakter odaklı, diyalog merkezli anlatımları seviyorsan keyif alırsın.
David Fincher’ın yönetmenlik anlayışını, detaycılığını, kadraj ve atmosfer kurma yeteneğini hissetmek istiyorsan kaçırmamalısın.
Gerçek suç hikâyelerine ve bu olayların toplumsal yansımalarına meraklıysan, dizi hem öğretici hem de düşündürücü bir deneyim sunar.

Eleştirel Sonuç
Mindhunter, televizyon dizilerinde suç türüne yeni bir derinlik getiren, neredeyse akademik bir titizlikle yazılmış, sinematografik bir başyapıttır. Ekrandaki şiddetin pornografisine değil, şiddetin nedenine odaklanır. Bu sayede rahatsız edici derecede dürüst bir anlatı sunar: Bazı kötülükler asla tam olarak anlaşılamaz, sadece incelenebilir.

Kapanış olarak şunu söylemek yerinde olur: Mindhunter seni izleyici koltuğunda bırakmaz; seni soru soran, anlamaya çalışan bir gözlemciye dönüştürür. Ve belki de bu yüzden, bitirdikten sonra karakterlerin gerçek hayattaki karşılıklarını saatlerce araştırırken kendini bulursun.
Dizi
9.0/10
(1 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
3
1 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Hasan Dağtekin
Ordinaryus 10 Temmuz 2019 Sen de Cevap Ver

Cevap: hayır durdurmamıştır. 

Antibiyotikler yalnızca belirli enfeksiyon ve hastalıklarla mücadele edebilir. Ayrıca antibiyotik direnci gibi faktörler hem insan açısından hem de bakteriler açısından ayrı bir evrim tetikleyicisidir. Öte yandan insanın evrimi yalnızca antibiyotikle tedavi edilebilecek hastalıklara indirgenecek kadar basit değildir. Bunlar dışında binlerce faktörden kaynaklı olarak insan evrimi devam etmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Kaynaklar

  1. Yazar Yok. Evrim Ağacı. (10 Temmuz 2019). Alındığı Tarih: 10 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
2
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Blog Yazısı
Bingül Kemiksiz Uzel
Blog Yazarı 2 dk.

İnsanlar yaslarını nasıl yaşar? Yitirdiklerinin ardından duygularını nasıl paylaşır, hayata tekrar nasıl tutunurlar? Bizimki gibi acısını içine gömerek yaşamayı çok iyi bilen toplumlar bile gün gelir öyle büyük kayıplar yaşarlar ki bu ağır soruyla yüzleşiverirler. Çünkü bazen acılarımız öyle derindir ki nefes almaya devam edebilmek için bir şeyler yapmak zorunda hissederiz kendimizi; kaybımızın ardından sadece ağlamak yeterli gelmez.

Tıpkı yaşlı bahçıvan Itaru Sasaki gibi..

13
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close