Kopyayı Biz Veriyoruz!
Sonrası çok kolay… Önceliklerimiz, beklentilerimiz, tercihlerimiz, zevklerimiz, renklerimiz, korkularımız ve hatta arzularımız dahil, onların elinde ve tereyağından kıl çekercesine sayısız beyin (yapay zeka olanı dahil); nasıl manipüle ederim, ne şekilde yönlendirir, yanıltır, ikna ederim, olmazsa da nasıl şantaj yapar tehdit ederim hesapları peşi sıra geliyor.
Ardından algoritmalar devreye giriyor: Kime nereye kadar ne ile ve nasıl ulaşılacak. Reklam, öneri, sahte bilgi, yönlendirme, yalan, manipülasyon ve nicesi…
Şayet görüşlerimiz maddi, somut, bilimsel ve özümsenmiş bir temelden kaynağını alıyor ise bizi etkilemeleri çok zor. Fakat kendinden menkul bilgilere dayanıyor ve altı dolu değil ise, bizi pervane gibi döndürmesi, hatta sahte bir ışık gösterip etrafında dönen ışık pervanelerine döndürmesi işten bile değil.
Hele ki söz konusu parlak ışık ve etrafında dönecek pervaneye dönüşmüş isek, değil değerlerimiz, görüşlerimiz ve inançlarımız, hayatımızın kendisi bile döne döne yanmaya doğru yol alır.
Önce kendin bilmeli der atalarımız. Kendimizin bilgisine, ne olup ne olmadığımıza vakıf olduğumuzda ilk korunma çemberimiz oluşmuş demektir. Bu ilk güvenlik çemberini bile oluşturmaktan da imtina ediyor isek eyvah ki eyvah, ipleri kaptırmışız demektir. Bundan kelli payımıza düşen kuklalıktır, başrol karakterinde olması hükümsüz olan. Sevgiyle…