Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Alper Kaan Selçukoğlu
Yazar 4 gün önce 9 dk.

Pygmalion, Roma şairi Ovidius’un Metamorphōsēs (Dönüşümler) adlı eserinin onuncu kitabında yer alan mitolojik bir karakterdir. Sanatla ideal güzelliği birleştiren bu anlatı yalnızca Antik Çağ edebiyatında değil modern psikoloji kuramlarında da etkisini sürdürmüştür.

Pygmalion etkisi, bireylerin kendilerine yönelik beklentilere uygun biçimde davranışlarını şekillendirdiğini ifade eden psikolojik bir fenomendir. Başka bir deyişle, bir kişi hakkında beslenen olumlu (ya da olumsuz) beklentiler, o kişinin performansını ve öz-yeterlik algısını doğrudan etkileyebilir. Bu yazımızda Pygmalion mitinin anlatı düzeyindeki detaylarına değinilecek ve ardından bu mitin çağdaş psikolojide nasıl kavramsallaştırıldığı incelenecektir.

20
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Tolunay Dündar
Çeviren 8 Ekim
Fotoğrafta Güneş’i bulabilir misiniz? Tamam, peki ya Güneş’in ortasında neden kocaman bir karanlık bölge olduğunu açıklayabilir misiniz? Aslına bakarsanız o karanlık bölge, Ay’ın ta kendisi. Ay’ın, Güneş’in içine hizalanarak ortaya çıkardığı bu manzarayaysa halkalı Güneş tutulması denir. Burada, 2 Ekim'de yalnızca güney yarım küredeki kısıtlı bir alandan gözlemlenebilecek şekilde meydana gelen halkalı Güneş tutulmasının Şili, Patagonya’dan yakalanan etkileyici bir fotoğrafını görüyoruz. Halkalı Güneş tutulmaları, Ay’ın Dünya’ya daha da yaklaşması ve Dünya’yla aynı hizaya gelmesi durumunda tam Güneş tutulmasına dönüşerek Dünya’nın daha geniş bölgelerinden görülebilir hâle gelir. Ayrıca halkalı Güneş tutulmaları, tam Güneş tutulmalarına kıyasla biraz daha yaygın görülen bir fenomendir ve bir milyar yıldan kısa bir süre içerisinde, her geçen gün Dünya’dan biraz daha uzaklaşmakta olan Ay’ın, nihayetinde Güneş’i yeterince kapatamayacağı bir yörüngede seyretmeye başlamasıyla birlikte artık Dünya’dan bir tam Güneş tutulması gözlemlemek imkânsız olacaktır.
1
0 Yorum
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Webb'in Gözünden NGC 2566 Sarmal Galaksisi

NGC 2566 olarak bilinen bu sarmal galaksinin merkezinde neler oluyor? Öncelikle bu kızılötesi fotoğrafta galaksinin merkezinden çıkıyor gibi görünen sekiz ışının aslında gerçek olmadığını belirterek başlayalım. Bunlar, James Webb Uzay Teleskobu'nun mekanik yapısından kaynaklanan kırınım çizgileridir. NGC 2566, pek de sıra dışı denemeyecek parlaklıkta bir merkeze sahip ve bu da galaksinin, şu sıralar çok aktif olmasa da muhtemelen bir süper kütleli kara deliğe sahip olduğu anlamına geliyor. Sadece 76 milyon ışık yılı uzaklıktaki bu galaksinin şu an görmekte olduğumuz ışığı bize ulaşmak üzere galaksiden ayrıldığında dinozorlar hâlâ Dünya üzerinde gezinmektelerdi. Bu göz alıcı galaksinin Dünya’mıza bu denli yakın olması, James Webb ve Hubble gibi teleskoplar ile galaksi içindeki yıldız oluşturabilecek çalkantılı gaz ve toz bulutlarının çözümlenerek yıldızların evrim sürecinin incelenmesini mümkün kılıyor. Samanyolu Galaksisi'ne yakın bir büyüklükteki NGC 2566'nın parlak merkezî şeridi ve belirgin dış sarmal kolları ise kendisinin en dikkat çeken özelliklerindendir.

26 Mayıs 2025 Günün Astronomi Fotoğrafı (NASA APOD)

📸 Kaynaklar ve Katkıda Bulunanlar:
Görsel Kaynağı: ESA/Webb, NASA & CSA, A. Leroy
Çeviren: Osman Akman
Çeviri Editörü: Tolunay Dündar

🔗 Tüm APOD içeriklerini görmek için:
https://evrimagaci.org/apod
Utku Derin
Utku Derin
355K UP
Aktaran 21 Mart 4 dk.

Yaklaşık 12.000 yıl önce, Anadolu’nun tozlu bir köşesinde yaşayan insanlar tarım devrimini başlattı. Onların soyundan gelenler kısa sürede Avrupa’nın batısına yayıldılar ve yanlarında, arkeologların Neolitik geçiş olarak adlandırdığı bir yaşam tarzı değişimini simgeleyen hayvan sürüleri, evcilleştirilmiş bitkiler ve çömlekçilik getirdiler. Birkaç bin yıl boyunca, bu tarımın öncüsü olan topluluklar, son buzul çağından beri Avrupa’da yaşayan avcı-toplayıcıları özümseyip büyük ölçüde yerini aldı.

Nature dergisinde yayınlanan yeni DNA sonuçları, Kuzey Afrika'daki avcı-toplayıcıların bir şekilde bu senaryoyu tersine çevirdiğini gösteriyor.[1]

36
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Ebru Tuba Ölçücü
Üye 3 gün önce Henüz cevap yok.
Merhaba! Profilimde paylaşım yaptığımda takipçilerime bildirim gitmiyor gibi görünüyor. Bu normal mi, yoksa bir ayarı var mı? Yanlışlıkla bir şeyleri mi bozdum bilemedim😅 yanıt için şimdiden teşekkürler! Var mı bunun bir çözümü?
3
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Sevcan Aslan
Sevcan Aslan
172K UP
Yazar 26 Ocak 2021 2 dk.

Bizmut, "Bi" sembolü ile gösterilen ve atom numarası 83 olan kimyasal bir elementtir. Bizmut, nitrojen grubundaki (15. grup) elementler arasında en yüksek metalik özellik gösteren ve en az miktarda bulunabilen elementtir. Elemental bizmut, doğal olarak çıkarılabilir olsa da sülfit ve oksit halleri daha sık kullanılmakta olup, bu formdayken daha çok ticari amaçlarla kullanılır. Bizmut; sert, kırılgan, parlak ve kristal yapıda bir elemettir.

Parlak bir yüzey ve sarımsı veya pembemsi bir renk tonuna sahip yumuşak, gümüşi bir metal olan bizmut, yapı olarak kırılgandır ve oda sıcaklığında işlenemez. Erime noktası 271°C (520°F) ve kaynama noktası 1.560°C (2.480°F) olarak belirlenmiştir. Yoğunluğu, santimetre küp başına 9.78 gramdır. Çoğu malzeme katılaştıkça büzülür; fakat bizmut katılaştıkça genişler. Çok az element bizmut gibi davranır. Bu özelliği sayesinde bizmut, tip metal üretiminde kullanılabilir hale gelmiştir.

Bionluk Logo yazarlarınca hazırlandı.
24
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Orçun Deniz Can
İnceleyen10 4 gün önce
Metacritic'ini, IMDb puanını bilmem ama Türkçe dilinde izlemeyi geç, Türkçe altyazıyla bile izlemedim(b1 ingilizcem var)ama beni çok etkiledi ve neden bilmiyorum ama hayatın anlamını bir kez daha sorgulamaya itti.

Aklımda deli sorular ve tek emin olduğum bu filmin bir harika olduğu ve Mena Suvari'nin dünyadaki en güzel kadın olduğu.

"Man,oh man."
10.0/10
(1 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : American Beauty
Yönetmen: Sam Mendes
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
5
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'na katkı sağlamanın bir yolu, Agora Bilim Pazarı'na uğrayarak, burada bilimseverlerle buluşturduğumuz bilim kitapları, ders kitapları, hediyelik eşyalar ve diğer ürünlerden satın almak. Bir göz atın, hoşunuza giden bir şeyler bulacağınıza hiç kuşkumuz yok!

Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 11 Haziran 2011 26 dk.

Evrim, çok uzun bir tarihe sahiptir. Her şey, erken oluşum evreleri sonrasında soğumaya başlayan gezegen üzerinde yavaş yavaş birikmeye başlayan sığ su birikintileri ve okyanus sularında başladı. Gerek kuyruklu yıldızlarla taşınan malzemeler, gerek gezegenin ilkin atmosferinde oluşan kimyasallar, gerekse de çoğunluğu sığ sularda ve çamurlu su birikintilerinde oluşan moleküllerin birbiriyle etkileşimi, ortalamada 600 milyon yıllık bir kimyasal evrim süreci sonucunda, çok erken hücre benzeri yapıların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Tüm canlıların atası olacak bu cansız-canlı geçişindeki yapılara bugün “koaservatlar” ya da “ön hücreler” adını veriyoruz.

Bunların büyük bir kısmı süreç içerisinde elenerek yok olmuş olsa da, bazıları çok daha uzun süreler varlıklarını koruyabilecek yapıdaydı. Kendilerini kopyalamayı başarabilen bu ilkin başlangıç, canlılığın temellerini oluşturdu. Bu basit yapılı varlıklar, öncelikle bakteriler ve arkeler gibi bugün hala varlıklarını sürdüren, bildiğimiz prokaryotlara (basit hücre yapılarına sahip canlılara) evrimleştiler.

130
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ufuk Derin
5 gün önce
Araştırmacılar, insan yapımı sinekkuşu yemliklerinin Anna sinekkuşunun evrimini hızla değiştirdiğini ortaya koydu. Kaliforniya’daki yemlik yoğunluğu arttıkça kuşların gagaları daha uzun ve keskin hale geldi, kuzeyde ise soğuğa uyumlu olarak kısaldı. Ayrıca erkek kuşlarda agresifliği artıran sivri gagalar evrimleşti. Bu çalışma, insan etkisinin evrimsel süreçlerdeki rolünü çarpıcı biçimde gözler önüne seriyor.
Bu gönderi Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
0
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Simay Aladağ
Çeviren 4 gün önce 3 dk.

28 Nisan'da eBioMedicine'de yayınlanmış bir rapora göre, 2018 yılında dünya genelinde 55-64 yaşları arasında olan kişilerin 2,6 milyondan fazlası kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle öldü. Bu ölümlerin yüzde 13,5'i ftalat adı verilen ve evlerimizde sıklıkla kullandığımız plastiklerde yaygın olarak bulunan bir kimyasala maruz kalmayla ilişkili olabilir.[1]

Ftalatlar şampuanlarda, losyonlarda, gıda ambalajlarında, kan torbaları gibi tıbbi malzemelerde bulunan bir grup kimyasal maddedir.[2] Bu kimyasallar genellikle plastikleri daha yumuşak ve daha esnek hale getirmek için kullanılırlar.

15
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Mümin Can
Mümin Can
36K UP
Çeviren 9 Ekim 2022 15 dk.

Tarihin erken devirlerinden beri yıldızlar insanları etkilemiştir. Modern bilim sayesinde artık yıldızların yapısı ve türleri hakkında çok daha fazla bilgiye sahibiz. Bu alandaki bilgi birikimi gün geçtikçe artıyor ve astrofizikçiler evrende var olabilecek teorik yıldız türleri ileri sürüyorlar.

Teorik yıldızlar esasen yıldız-benzeri yapılar olsa da yıldızların kimyasal yapısı ve füzyon enerjisi kaynağı ile ilgili standart karakteristik özelliklerini taşımaz. Bu listedeki yıldızlar fiziksel araştırmanın en noktasındadır ve doğrudan gözlemlenmemiştir. Tabii ki şimdilik... Ama gözleneceklerine dair de bir garanti veremiyoruz. Sadece kağıt üzerinde, fikirlerle var olduklarını düşünebiliriz. Bu fikirler bazen çok mantıklı görünse de, pekala bir gerçeklik ifade etmeyebilir.

35
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
İsmail Gelincik
Gözlemi Yapan 4 gün önce Türkiye, Muğla
Gölova kıyısındaki evimize kadar zahmet etmiş, hoşgelmiş ☺️
4
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Deha Kaykı
Deha Kaykı
199K UP
Aktaran 4 gün önce 3 dk.

ArXiv'de ön baskı olarak yayımlanan yeni bir çalışma, karanlık maddenin evrenin ilk yıldızlarında yalnızca kütle çekimsel değil, kimyasal evrimsel süreçlerde de etkili olabileceğini öne sürüyor. Lina Yıldız ve Deha Kaykı tarafından, GTIIT’te (Guangdong Technion – İsrail Teknoloji Enstitüsü) görev yapan fizikçi Prof. Dr. Marcelo F. Ciappina danışmanlığında yürütülen bu çalışma; yıldız içi termodinamik yapılar ve nükleer tepkimelerin karanlık madde kaynaklı enerji enjeksiyonu ve istatistiksel dağılım değişimleri ile nasıl dönüştürülebileceğini kapsamlı bir model üzerinden ele alıyor. Bu yaklaşım, karbon ve nitrojen gibi biyojenik elementlerin üretiminde artışa, oksijen sentezinde ise azalmaya yol açan bir nükleosentez senaryosunu simüle ederek özellikle karbon açısından zengin ve metal bakımından yoksul (CEMP) yıldızların gözlemsel spektrumlarıyla yüksek uyum gösteriyor.

Araştırma, klasik yıldız evrimi modellerinin açıklamakta yetersiz kaldığı CEMP-no yıldızlarının anomalik C/O oranlarını karanlık madde etkisi ile açıklamayı hedef almaktadır. Bu bağlamda, karanlık maddenin yalnızca kütleçekimsel etkilerle değil, aynı zamanda termodinamik yapılar üzerindeki etkileriyle de erken yıldızlarda nükleer tepkime dengelerini değiştirebileceği varsayımı öne çıkarılmıştır. Özellikle zayıf etkileşimli kütleli parçacıkların yıldız çekirdeklerinde termalleşerek çift yok oluş süreçleri aracılığıyla ısı enjekte edebileceği fikri, çalışmanın hesaplamalı temelini oluşturmaktadır.

11
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Zəhra Əzizova
Öğrenmeye meraklı biri 4 gün önce Sen de Cevap Ver

Filogenetik analizlerde Bayesci (Bayesian inference) ve Maksimum Olabilirlik (Maximum Likelihood - ML) yöntemleri, evrimsel ilişkilerin ortaya konmasında gerçekten güçlü araçlar. Özellikle genlerin veya türlerin filogenetik ağaçlarını çıkarmakta oldukça başarılılar. Ancak konu yatay gen transferi (YGT) gibi karmaşık ve standart evrimsel modeli bozan olaylara gelince, iş biraz değişiyor.

Etkinlik açısından bakarsak: Her iki yöntem de aslında doğrusal (dikey) evrim mantığına dayanır. Yani genetik bilginin nesilden nesile, yukarıdan aşağıya geçtiği varsayımıyla çalışırlar. Bu varsayım, filogenetik ağaçların temelidir. YGT ise bu yapıyı bozar çünkü gen, farklı bir türden veya soydan yatay olarak aktarılır. Bu durumda Bayesci ve ML yöntemleri bazı anomaliler yakalayabilir:

Mesela bir genin filogenetik ağacı, türün genel evrim ağacıyla uyumsuz çıkarsa, bu bir YGT göstergesi olabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Bayesci yöntem burada biraz avantajlı olabilir çünkü olasılık dağılımları üzerinden çalıştığı için model belirsizliklerini de hesaba katar. Farklı evrimsel senaryoları aynı anda değerlendirebilir. Bu, YGT gibi alışılmadık olayları tespit etmede faydalı olabilir. Maksimum olabilirlik ise tek bir “en iyi” ağa odaklandığı için YGT gibi alternatif açıklamaları göz ardı edebilir.

Ama gelelim sınırlamalara:

1. Model kısıtlılığı: Bu yöntemler çoğunlukla dikey evrimi baz alan modellerle çalışır. Eğer modelde yatay transferi doğrudan hesaba katacak parametreler yoksa, YGT olayları ya gözden kaçar ya da yanlış yorumlanır.

2. Yüksek hesaplama maliyeti: Özellikle Bayesci yöntemlerde, daha karmaşık modeller ve geniş veri setleriyle çalışıldığında analiz süresi ciddi şekilde uzayabilir.

Tüm Reklamları Kapat

3. Yanıltıcı sinyaller: Genetik yakınlık illa ki YGT demek değildir. Paralel evrim, gen kayıpları ya da hatalı hizalamalar da filogenetik uyuşmazlıklara sebep olabilir. Bu yüzden sadece bu yöntemlere güvenerek YGT tespiti yapmak risklidir.

4. Tek genle sınırlı analizler: Çoğu zaman tek gen üzerinden filogenetik ağaç çıkartılır ama bu da genel tür evrimiyle çeliştiğinde, sebebi illa YGT olmayabilir. Bu yüzden genom-genom karşılaştırmaları daha sağlıklı sonuçlar verir.

Sonuç olarak: Bayesci ve ML yöntemleri YGT’ye dair ipuçları verebilir ama doğrudan tespit için yeterli değiller. Bu nedenle YGT çalışmaları genelde başka araçlarla desteklenir: örneğin gen kompozisyonu analizi, ortolog/paralog tespiti, senteni analizi gibi yöntemlerle birlikte kullanılır. Yani bu yöntemler birer "başlangıç sinyali" sunar ama kesin teşhis için daha fazlası gerekir.

4
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Bora Cüneyt Akçakın
Seslendiren 2 Temmuz 27:33
Uluslararası Uzay İstasyonu Dünya'ya Dönüyor! - Persaid Meteor Yağmuru Geliyor!
22
Çağrı Mert Bakırcı
Uyarlayan 17 Eylül 2011 10 dk.

Günümüzde halen evrimin bilim insanları tarafından "şüpheyle yaklaşılan" ve "kabul edilmemiş", sadece bir "teori" olan, dolayısıyla "ispatlanamamış" bir "düşünce" olduğuna dair söylentiler halk arasında dolaşıyor, dolaştırılıyor. Bu işteki ilk tuhaf taraf, biyoloji ve ilgili dallarda çalışmalar yapan tüm bilim insanlarının %95'inden fazlası (kimi kaynağa göre %99 civarı) evrimi kabul etmektedir (buradan, buradan, buradan, buradan, buradan, buradan, buradan, buradan, buradan ve benzerlerinden bilgi alabilirsiniz). Diğer gülünç taraf, bir doğa yasasını, bir bilim insanının bilimsel bir temelde reddedebileceğini iddia etmekten kaynaklanıyor. Tabii şu anda bilimin içinde olmayan toplumlarda evrimin neden yasa olduğu bilinmediği, Evrim Teorisi'nin ne olduğunun anlaşılmadığı ve "evrim" ile "Evrim Teorisi"nin birbirinden farklı şeyler olduğu algılanamadığı için, bu tür sanrılar da kısmen anlayışla karşılanabilmektedir. Ancak sözü edilen bu konularda bir miktar bilgi edinen kişiler, evrimin bilimsel düzlemde reddedilebilir bir kavram olmadığını kolayca göreceklerdir. Yani birilerinin evrimi reddetmesi, kütleçekimini reddetmesi kadar absürttür. İkisi de benzer şekillerde gözlenmiş, test edilmiş, algılanmıştır. İki konuyla ilgili de teoriler bulunmaktadır; ancak bir doğa yasası ile, o yasaya yönelik bilimsel teori birbirine karıştırılmamalıdır. Evrimin doğada gerçekleştiği tartışılabilir bir konu değildir. Tıpkı bıraktığımız topların yere düşüp düşmediği gibi... Ancak bu yasaların neden ve nasıl işlediği elbette tartışılabilir; zaten gözlem ile bilim arasındaki fark da buradadır diyebiliriz. Herkes gözlem yapar; ancak sadece "neden" ve "nasıl" diye sorabilenler bilim üretebilirler. Teoriler de, bu sorulara aranan cevaplardan doğarlar. Tüm bunları öğrenmek için, 3 yazıdan oluşan Bilimsel Yöntem yazı dizimiz okunabilir.

Bu makalemizde ise halk arasında evrimle ilgili yanlış anlaşılmalardan ziyade, bilim düşmanlarının kendilerini haklı çıkarmak için bilimsel cemiyeti de sahtekar bir şekilde yanlarına çekme çabalarına değinmek istiyoruz. Halk üzerinde, sanki evrim bilim camiasında kabul edilmiyormuş, büyük bir ret varmış, bilim insanları evrimi umursamıyormuş gibi bir algı yaratılmaya çalışılmaktadır. Bu elbette saçmalıktır. Ancak kimi zaman, bu tür iddiaların saçmalıklarını görmek için, çarpıcı verilerden söz etmek faydalı olmaktadır. Biz de burada, tüm Dünya'daki bilim insanlarını çatısı altında toplayan bir bildiriyi ve bu bildiriye imza atan kurumları inceleyeceğiz.

111
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close