Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Kafana takılan neler var?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
İnceleme
Şahika Bozaslan
İnceleyen9 8 Ocak 2024
Çocuk kitabı kategorisinde satılsa da bir insanın her yaşında tekrar okuması gerektiğini düşünüyorum. İnsan yaş aldıkça kitaptaki yazıların alt metinlerini okuyabiliyor, her okuduğunda da farklı bir ayrıntıyı farkediyor. Küçük prens gibi büyümek istemeyen, yetişkin olmaktan korkan birisi olarak; hikayedeki her karakterin aslında bir insanın büyüme sürecini atlattığını söyleyebilirim. Prens kendi küçük gezegeninde yaşayan mutlu bir çocuk. Gül ise hayatında yaşadığı ilk hayal kırıklığını ona yaşatan kişi. Önceleri gülünün biricik olduğunu sanarken, birçok gülle tanışınca gülünün aslında onu kandırdığını fark ediyor. Ama yine de onu sevmeye devam ediyor, ona göre biricik çünkü, karşılıksız sevgiyi tadıyor bu sayede. Sonra tilki var. Tilki evcilleşmeyeceğini en başında söylüyor ama yine de prensin yanında kalıyor. Ona umut verip arkadaşı oluyor. Prens onu evcileştirdiğini düşünürken, tilki ise sadece özgürlüğünün peşinde. Bir gün geliyor ve tilki prense gitmesi gerektiğini söylüyor. Prens nedenini anlamlandıramazken hayatındaki ilk terk edilişini yaşıyor. Prensin gezdiği diğer gezgenler ise diğer süreçler. Yetişkinlerin yaptığı işleri çocuk gözüyle yorumlaması, böyle yaşamaktan korkması bence çok tatlı. Ama o da elbet bir gün büyüyecek. Zamandan kaçamayacak. Bu her istediğinde sandalyesini taşıyıp gün batımını izlemek değil, elinden bir şey gelmeyecek. Bir gün fark edecek ki o sandalyede oturan kişi küçük prens değil. Diğerleriyle aynı, sıradan, sıkıcı bir yetişkin oluvermiş fark etmeden. Bunu anladığında yaşayacağı hayak kırıklığı ise büyük olacak. Keşke kitabın devamı olsa da prensin büyümekle nasıl başa çıktığını ögrenebilsem. Belki benim de işime yarardı. Ama şimdilik prens hala çocuk, hala mutlu, hala hayal kuruyor ve hala saf bir duyguyla sevebiliyor.
9.6/10
(149 Kişi)
Puan Ver
The Little Prince
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
18
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Çağrı Mert Bakırcı
Ekleyen 17 Mayıs 2022 16 dk.

Hıçkırık (veya Latincede "hıçkıra hıçkıra ağlarken nefes almaya çalışma" anlamına gelen sözcükten gelen bilimsel adıyla "singultus"), diyafram kasının bir dakika içerisinde birkaç defa, istemsiz olarak kasılması sonucu oluşan ani nefes alma refleksidir.

Hıçkırıklar, bir nöral ağ ("refleks yayı") tarafından kontrol edilir ve bu ağ bir kez tetiklendiğinde, öncesinde diyafram çok güçlü bir şekilde kasılır ve ondan çeyrek saniye kadar sonra ses telleri kapatılır (ve bu sırada o meşhur "hık" sesi oluşur).

72
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Raqif Bagirov
Yangın ve bu kimi fevkalede olaylarla ilgili tedbirliyim 5 gün önce Sen de Cevap Ver

Yangınların ana unsuru doğa olayları:mesela şimşeyin yere çarpması ile oluşan yangın.Ve sigara ateş kampları ve s gibi insanlar tarafından yapılmış işlemler olabilir.İnsanlar tarafından yapılmış yangınlar tam olarak kamplara ve pikniklere üstünlük verilen arazilerde oluyor ve dolayısıyla kimsenin gitmediği bir yerde bu oluşmaz.Doğa olayları sebebiyle oluşan yangınlar hem kamp arazilerinde hem de kimsesiz yerlerde oluşa bilir.Lakin bu çok düşük ihtimal çünkü son zamanlarda yangınlar daha çok baş tutuyor ve dolayısıyla bunun tez tez oluşması çok düşük.Yani yangınların çoğu büyük ihtimalle insanlar tarafından yapılmışdır.

4
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Alper Kaan Selçukoğlu
Yazar 6 Ekim 2023 19 dk.

Türdiriltimi (İng:"De-extinction") kavramı, belki de bilim dünyasının görmüş olduğu en olağandışı ve ilginç kavramlardan biridir. Nesli tükenmiş canlıları, bir nevi yeniden hayata döndürme fikri, ilk duyulduğunda hem ilginç hem de neredeyse imkânsız gibi gelebilir. Ancak genel kanının aksine, bu fikrin gerçekleştirilebilirlik potansiyeli vardır ve hatta bazı başarılar elde edilmiştir. 2023 yılı itibariyle, türdiriltimi oldukça popüler bir araştırma alanı haline gelmiştir ve aldığı yatırımlar sayesinde de hızla gelişmektedir. Türdiriltimi, gelecekte ekosistem mühendisliğinden yapay rahim teknolojilerine kadar hayatımızın her alanını etkileyecek bir bilimsel araştırma sahası olma yolunda önemli adımlar atmaktadır.

Türdiriltimi, 21. Yüzyılda popüler hale gelen bir kavram olmasına rağmen, kökenleri çok daha eski zamanlara dayanmaktadır. Bu konseptin izleri, 1900'lerin başlarına ve hatta Nazi Almanya'sı dönemine kadar gitmektedir. Kulağa ütopik bir olgu gibi geldiği için birçok insan, türdiriltiminin gerçekleştirilebilir olup olmadığı sorusunu sormaktadır. Nitekim tarih boyunca çeşitli türdiriltim projeleri gerçekleştirilmiş; bazıları başarılı olmuş, bazıları ise başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

87
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Fatih Birinci
Çeviren 19 Haziran 2018 24 dk.

Kuzey Pasifik Dev Ahtapotu (Enteroctopus dofleini) dişileri üç ya da dört yıllık bir ömüre sahiptir ve üreme döneminde tek seferde binlerce yumurta bırakır, ardından ölür. Öte yandan, olgunlaşmış bir kıyısal Sekoya ağacı (Sequoia sempervirens) asırlarca yaşayabilir ve her yıl milyonlarca tohum üretir (Şekil 1). [Editör notu: Sekoya ağacı ayrıca Amerikan kıyı çamı olarak da bilinmektedir.] Bu iki örneğin de göstermiş olduğu üzere organizmalar nasıl gelişim gösterdiklerine, büyümeleri için gereken sürelerde, olgunluğa ulaşma zamanlarına, belirli bir boyutta ne kadar yavru üretebildiklerine ve ne kadar süre yaşayabildiklerine göre çok belirgin farklılıklar gösterir. Bunların hepsini birden değerlendirdiğimizde organizmanın yaşam döngüsünü, yani yaşam öyküsünü; yaş, boyuta ve aşamaya bağlı gelişim, büyüme, olgunlaşma, üreme, hayatta kalabilme ve ömür uzunluğu oluşturmaktadır.  

Evrimsel ekolojinin bir dalı olan yaşam öyküsü kuramındaki esas gaye, türlerin yaşam öykülerindeki dikkate değer çeşitliliğin açıklanmasıdır. Öte yandan, yaşam öyküsü evrimini önemli kılan daha başka ve merak uyandrıcı bir sebep daha vardır. Doğal seçilim aracılı adaptasyon bireylerin Darwin Uyumu değişkenliğini temel almaktadır (Ç.N: Darwin Uyumu: Bir popülasyonun, takip eden nesiller boyunca kendisini oluşturan sayısını muhafaza edebilmesi ya da artırabilmesi) ve yaşam öyküsü karakterleri yaşama uygunluğun temel bileşenleri olan hayatta kalma ve üreme özelliklerini belirlemektedir. Bu nedenle yaşam öyküsü evrimi üzerine çalışmalar, evrimsel biyolojideki en temel konu olan adaptasyonu anlamakla ilgilidir.

43
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Muzaffer Dügel
Gözlemi Yapan 4 gün önce Türkiye, Bolu
3 Temmuz'da fotoğraflandı. Bolu merkez Karamanlı köyü yakınları orman içi açıklık ve yamaçta gözlemlendi.
2
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yunus Sahin
Seslendiren 17 saat önce 6:08
Eğer Dünya'daki ülkeleri incelediyseniz, bir Türkiye vatandaşı olarak Turks & Caicos isimli ülkenin ismi dikkatinizi çekmiş olabilir. Elbette Türkmenistan...
1
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Meriç Öztürk
Meriç Öztürk
327K UP
Yazar 7 Ocak 2023 20 dk.

Kök hücreler, çok hücreli canlıların vücudunda bulunan, tüm doku ve organlarının temelini oluşturan, farklı hücre tiplerine dönüşebilen, kendini yenileyebilen, değişik yapı ve gelişim aşamalarındaki hücrelerdir. Daha basit bir şekilde ifade etmek gerekirse kök hücreler, vücutta bulunan ve gelişme ve büyüme esnasında birden fazla hücre tipine dönüşme potansiyeli olan hücrelerdir. Embriyonik gelişim esnasında en önemli rolü bu hücreler üstlenirken, büyüme esnasında dokuların gelişimine, vücut yetişkin olduğunda ise dokuların kendilerini yenilemelerine yardımcı olur.

Kök hücreler, diğer hücre tiplerinden bazı özellikleri ile farklılık gösterir. Örneğin bu hücreler özelleşmemiştir ve hücre bölünmesi geçirerek kendilerini yenileyebilirler. Ayrıca doğal veya laboratuvar ortamında özel sinyaller ile özelleşmemiş hücreler "özelleşmiş doku veya organ hücrelerine" dönüştürülebilirler. Diğer hücre tiplerinden bir diğer farkı ise kök hücrelerin bazı doku ve organlarda devamlı olarak bölünüp ortamın devamlılığını sağlaması, bazı doku ve organlarda ise özel durumlar haricinde hiçbir zaman bölünmemesidir.

140
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
İnceleme
Bora Ergen
Bora Ergen
51K UP
İnceleyen 5 gün önce
Sıkıcı anlatması dışında bi problem yok ki kensisi bir "Youtuber" değilde psikolog olması bu durumu sorun olmaktan çıkarıyor
Youtube Kanalı
9.4/10
(45 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
3
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Hamza Kaan Çelik
Alıntıyı Ekleyen 9 saat önce
Bir ulusun asker ordusu ne kadar güçlü olursa olsun, kazandığı zafer ne kadar yüce olursa olsun, bir ulus ilim ordusuna sahip değilse, savaş meydanlarında kazanılmış zaferlerin sonu olacaktır. Bu nedenle bir an önce büyük, mükemmel bir ilim ordusuna sahip olma zorunluluğu vardır.
Kaynak: Internet sitesinden (Milli Eğitim Bakanlığı)
0
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Türü
Mehmet Emir Çakır
Türü Ekleyen 2 gün önce
Strigopoidea, halk arasında bilinen adı ile Yeni Zelanda Papağanları; Psittaciformes (Papağanlar) takımının altında bulunan bir süperailedir. Yeni Zelanda Papağanlarını içerir. İsminden anlaşılacağı üzere bu süperaile altındaki türler, Yeni Zelandada yaşamaktadır.
3
Çağrı Mert Bakırcı
Uyarlayan 8 Ağustos 2018 12 dk.

Einstein’ın Genel Görelilik Teorisi ve Kuantum Teorisi, Evren’in nasıl işlediğini açıklayan iki temel kuramdır. Büyük ölçekli Evren’i açıklayan Genel Görelilik Kuramı’nda Einstein, uzay-zamanı bir kumaşa benzetir. Nasıl ki dört tarafından tutularak gerilmiş bir kumaşın ya da bir örtünün üzerine ağır bir cisim bırakırsanız kumaş ağırlıktan dolayı eğilir, işte kütle de uzay-zaman dokusunu benzer şekilde eğer. Buna “kütleçekimi” denir. Daha doğrusu, cisimlerin bu bükülmüş uzay-zaman dokusu içerisinden geçerken birbirlerine doğru hareket etme meyline "kütleçekim" denir. Yani, Evren’deki her şeyin kütleçekimi sebebiyle bir diğerinin üzerine düştüğünü söyler. Örneğin, topu bıraktığınızda, Dünya’nın yerçekiminden (kütleçekiminden) dolayı onun yere düşeceğini bilirsiniz. Ve bu size hiç de garip gelmez. 

Diğer taraftan, atomun ve atom altı parçacıklarının davranışlarını açıklayan Kuantum Teorisi’nde olaylar böyle işlemez. Daha açıklayıcı olmak için, örneğimizdeki topun atom altı bir parçacık olan bir elektron olduğunu düşünün. Atom altı dünyada bu topun konumu için “burada” veya “şurada” diyemezsiniz çünkü o “aynı anda” “her yerde”dir. Gelin bu durumu, atom altı dünyasından çıkarıp kendi dünyamıza taşıyalım. Diyelim ki şu anda, evinizdesiniz. Eğer atom altı bir parçacık olsaydınız aynı anda evde, işyerinizde, Everest’in tepesinde, kısacası her yerde, olabilirdiniz.

211
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 16 Nisan 2021 26 dk.

Bilimin ne olduğunu ele aldığımız yazımızda, bilimle ilişkilendirilen birçok temel özelliği aktarmıştık. Ancak bilimi sadece ne olduğuyla değil, ne olmadığıyla da tanımlamak önemlidir. Elbette, bazen "değil"leri verirken, ne olduğunu anlatırken söz ettiğimiz noktalara tekrar değinmemiz gerekecek; ancak bu, hem konuyu tekrar yoluyla pekiştirmek açısından iyidir hem de farklı bir açıdan yaklaşarak aynı sonuca varabileceğimizi görmek bakımından önemlidir. Dolayısıyla gelin bu yazımızda, bilimin özet bir tanımını hatırladıktan sonra, bilimin ne olmadığı konusuna odaklanalım.

Bilim, gerçek olanın doğasını öğrenme amacıyla icra ettiğimiz, en temel amacı kendi kendi kandırmadan gerçeklere ulaşmak (veya onlara olabildiğince yaklaşmak) olan, bunu yapmak için deney, gözlem ve akılcı analizlere önem veren, yanlışlanabilir ve test edilebilir argümanlara odaklanan, kendi kendini denetleme ve düzeltme mekanizmaları olan, insanlar tarafından icra edilen, birikimli olarak ilerleyen, entelektüel bir uğraştır. Bilim, gerek teoride gerekse pratikte bunu yapabilmek konusunda kusursuz değildir ve bu, bilimin ne olmadığını anlamak için anlaşılması gereken ilk basamaktır.

55
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Evrim Ağacı
Alıntıyı Ekleyen 18 Ocak 2019
Astroloji, tapındığı uzay kadar boştur.
Bu alıntı Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
22
1 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ela Kursak
Seslendiren 29 Kasım 2022 8:45
Ela ile Eddie, Bu Bölümde Türklerin Tarih Boyunca Kullandıkları Alfabeleri Öğrenmeye Devam Ediyorlar!
42
İnceleme
Nusret Kağan Bilen
İnceleyen 24 Aralık
Yuval Noah Harari’nin kaleme aldığı Homo Deus, insanlık tarihine ve geleceğine dair çarpıcı bir perspektif sunan bir eserdir. Harari, Homo sapiens’in geçmişte doğayı ve kendi içsel korkularını kontrol altına alarak Tanrı benzeri bir konuma yükselme arayışını ve gelecekte teknolojiyle birleşerek nasıl Homo Deus’a dönüşebileceğini ele alır. Kitap, ölümün yenilmesi, yapay zekanın yükselişi, biyoteknoloji ve transhümanizm gibi konuları sorgulayarak okuyucuyu derin felsefi ve etik tartışmalara sürükler.

Harari’nin eseri, insanlık tarihi, bilim ve felsefe arasındaki köprüleri kurarak geleceğe dair provokatif sorular ortaya atar. Bilimsel verilere ve tarihsel analizlere dayansa da, zaman zaman distopik bir tablo çizer ve bu da okuyucuda kaygı uyandırabilir. Kitap, teknolojik ilerlemenin insanlık için umut mu yoksa tehlike mi olduğuna dair tartışmaları körüklerken, okuyucunun modern inançları sorgulamasını sağlar. Ancak, Harari’nin geleceğe yönelik öngörüleri kesin gerçekler değil, olasılıklardır; bu nedenle, eleştirel bir zihinle yaklaşmak önemlidir.

Eğer insanlığın geçmişinden yola çıkarak gelecekte bizi bekleyen olası senaryoları anlamak istiyorsanız, Homo Deus tam size göre bir kitap. Yapay zeka, biyoteknoloji ve ölümsüzlük gibi konulara ilgi duyuyorsanız, bu eser hem ufuk açıcı hem de düşündürücü bir rehber olacaktır. Harari’nin sade ve akıcı anlatımı, karmaşık kavramları kolayca anlamanıza olanak tanıyor. İnsanlığın doğasını, hedeflerini ve gelecekteki rolünü sorgulamak isteyen herkese bu kitabı kesinlikle tavsiye ederim. Özellikle felsefi derinlikten hoşlanıyorsanız, Homo Deus size ilham verecek!
9.8/10
(60 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : Homo Deus: A Brief History of Tomorrow
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
11
1 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Mustafa G
Üye 6 gün önce 1 Cevap
Küçüklükten beri uzaya aşığım. Kendime teleskop alma kararı aldım. Ama teleskoplar hakkında bilgim yok. 200x yakınlaştırmaya sahip ve kalitesi iyi olan bir teleskop var mı acaba ?
116 görüntülenme
2
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Uyarlayan 16 Ekim 2013 1 dk.

Jurassic Park filminin ikonik görüntüsü olan dinozor kanı emdikten sonra fosilleşen sivrisineğin bir kurgu olduğu düşünülüyordu... Şimdiye dek. Bilim tarihinde ilk defa, araştırmacılar bir sivrisinek fosilinin şişmiş karnı içerisinde kan izleri bulmayı başardı. ABD Ulusal Doğa Tarihi Müzesi'nden Dale Greenwalt önderliğindeki ekip, fosil bulgularını bugün Proceedings of National Academy of Sciences dergisine yayımladı. 

Her ne kadar bilim insanları bugüne kadar kan emici böceklerin fosillerini bulmuş olsalar da, genellikle bu türlerin beslenme alışkanlıkları anatomik özelliklerine veya midelerindeki kanla taşınan parazitlerin varlığına bakılarak çıkarılıyordu. Ancak Greenwalt'un keşfettiği sivrisinek fosili, bu böceklerin günümüzden 46 milyon öncesinde kan emdiklerini net olarak gösteren güçlü bulgulara sahip. Oldukça şanslı bir keşif olan bu fosili Greenwalt şöyle anlatıyor:

20
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Evrim Ağacı Akademi

Evrim Ağacı Akademi'yi kullanarak kendini Psikoloji konusunda geliştirebilirsin.

Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close