Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.
Ecnebi bir devletin himaye ve sahâbetini kabul etmek insanlık evsâfından mahrumiyeti, acz ü meskeneti itiraftan başka bir şey değildir. Fi'l-hakika bu derekeye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir ecnebi efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. Halbuki Türk'ün haysiyet ve izzet-i nefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun evlâdır! Binâenaleyh, ya istiklal ya ölüm ! İşte halâs-ı hakikî isteyenlerin parolası bu olacaktı.
Hakikat-i halde, içinde bulunduğumuz tarihte Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tamam olmuştu. Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son mesele, bunun da taksimini teminle uğraşılmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, onun istiklâli, pâdişâh, hâlife, hükümet, bunlar hepsi medlûlü kalmamış bir takım bî-mana elfâzdan ibaretti. Nenin ve kimin masûniyeti için kimden ve ne muâvenet talep olunmak isteniyordu? O halde ciddî ve hakikî karar ne olabilirdi? Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da hâkimiyet-i milliyeye müstenid, bilâkayd ü şart müstakil yeni bir Türk Devleti tesis etmek ! İşte, daha, İstanbul'dan çıkmadan evvel düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz tatbikatına başladığımız karar, bu karar olmuştur.
İlerde halkımızın, bunca ibret verici tecrübeden sonra gerçek dindarlarla din tüccar ve aktörlerini birbirlerinden ayırdedeceğini ümit ederim.
Zafer başlı başına bir amaç değildir. Zafer, kendisinden daha büyük bir amacı elde etmeye yaramalı, yeni bir alem doğmalı. Yoksa boşa gitmiş bir gayret olur
R. Eşref bu cümlenin anlamını idrak etti . Batının önünde uşakça duran, işbirlikçi, dalkavuk, kişiliksiz yöneticiler, askerler, diplomatlar, siyasetçiler, din adamları, istiklal düşüncesinden yoksun aydınlar, para için düşmana hizmet edenler, son iki yüzyıllın yorgun, yenik Odmanlı aleminin ürünüydüler. Bu insanları üreten, yetiştiren düzen sürüp gidecekse zafer gerçekten boşa gitmiş olur.
Bir ulusun asker ordusu ne kadar güçlü olursa olsun, kazandığı zafer ne kadar yüce olursa olsun, bir ulus ilim ordusuna sahip değilse, savaş meydanlarında kazanılmış zaferlerin sonu olacaktır. Bu nedenle bir an önce büyük, mükemmel bir ilim ordusuna sahip olma zorunluluğu vardır.
Ne mutlu Türküm diyene!