Metan, toksik bir gaz değil, boğucu bir gaz. Dolayısıyla yüksek konsantrasyonlarda solunduğunda, aslen oksijenin bağlanacağı hemoglobinlere bağlanarak oksijenin bağ yapmasına (dolayısıyla dokulara oksijen taşınmasına) engel oluyor. Metanlı ortamdan uzaklaşıldığında, kan da metandan hızlıca temizleniyor ve oksijene tekrar yer açılıyor.
Ama bu, uzun süre metana maruz kalmış birinin sonradan ölmeyeceği anlamına gelmiyor. Oksijensiz kalınan sürede alınan hasar, gecikmeli ölümlere sebep olabilir. Mesela post-anoksik (oksijensizlik-sonrası) ensefalopati dediğimiz bir olay dolayısıyla beyin şişip, nöron ölümleri yaşanabilir. Oksijensizlikten kaynaklı kardiyak ritim bozuklukları veya miyokardiyal stanlanma kalp sorunlarına neden olarak ölüme sebebiyet verebilir. Keza akut solunum distres sendromu (ARDS) da gecikmeli bir ölüme neden olabilir. Bu saydıklarım, metanlı ortamdan uzaklaşmadan sonraki 72. saate kadar kendini gösterebilir ve ölümü getirebilir (bazı vakalarda bu süre daha bile uzun olabilir).
Yani evet, temiz havaya çıkar çıkmaz boğucu etki sona eriyor ama oksijensiz geçirilen zamanın sonuçları daha sonra da öldürmeye devam edebilir. Hayatta kalma ihtimali, kurtarılmadan önce oksijenlerinin ne kadar azaldığına ve ne kadar süreyle oksijensiz kaldıklarına, ileri tıbbi desteğin (hava yolu yönetimi, oksijen, varsa hiperbarik tedavi, beyin şişmesinin kontrolü) ne kadar hızlı başlatıldığına bağlı.