Kitap, ekonomik liberalizm düşüncesinin kökenlerini, tarihsel gelişimini, İkinci Dünya Savaşı'na giden süreçte etkisini, toplum ve devletleri nasıl dönüştürdüğünü ve çöküşünü detaylı bir şekilde analiz ediyor.
Bu süreçte, bu ideolojinin "insanın doğasında her daim bireyci bir şekilde maddi kâr sağlama güdüsünün olduğunu, insan toplumlarının kurduğu ilk ekonomik sistemlerin takasa ve değiş-tokuşa dayalı olduğunu, bir ülkenin ekonomisinin sadece piyasaya dayalı olması gerektiği, piyasanın sadece arz -talebe göre, devletin müdahalesi olmadan hareket etmesinin toplumsal refahı sağlayacağı, serbest piyasanın devletin müdahalesi olmadan doğal olarak doğacağı" mitlerini, antropoloji bilim sahasını kullanarak, ikna edici tarihsel verilerle yanlışlıyor. Polanyi'nin ekonomik liberalizmi eleştirirken kullandığı ton, tamamen Marksist veya ideolojik değil; daha çok tarihselliğe ve insanın somut yaşam koşullarına odaklı. Yazarın, ön-modern toplumlarda ekonominin insan ilişkileri içine gömülü (embedded) olduğu, ekonomik liberal anlayışın ekonomiyi toplumdan ve insan ilişkilerinden ayrı bir yere koyup özerkleştirdiği bakış açısı, o dönemde özgün ve orijinal olduğu kadar, alternatif bir ekonomik sistem düşünemediğimiz, maddi çıkarımızı insan ilişkilerinin önüne koyduğumuz bugüne de hitap ediyor.
Öncelikle, ilksel toplumların ekonomik sistemlerini, ondokuzuncu yüzyıl öncesinin siyasal ve ekonomik özelliklerini ve bu yüzyılın sistemine gelirken yaşananları özetleyen yazar; ondokuzuncu yüzyıla geldiğinde, İngiltere ve Avrupa'daki ekonomi politikaları ve toplum ilişkisini "çifte hareket" ile açıklıyor. Buna göre, insan doğasına uyumsuz olan ve topluma zarar veren liberal ekonomi politikalarına karşıt hareket olarak toplumun refleksif ve doğal olarak "korumacılık" hareketleriyle karşılık verdiğini söylüyor. Bu korumacılık refleksinin otoriter (faşist) eğilimlere de yol açabileceğini söylüyor. Toplumu analiz ederken "sınıf çatışması" bakış açısıyla bakan Marksist görüşü de eleştiriyor ve topluma bütüncül bir şekilde bakılması gerektiğini söylüyor.
Yazar, bu "çifte hareket" teorisini tarihsel örneklerle temellendiriyor; devletlerin liberal ekonomiyi kurmak için aldığı önlemleri kavramsal detaylarla açıklıyor. Bu kavramsal yoğunluk, temel kuramsal altyapıya sahip olmayan okuyucular için zaman zaman zorlayıcı ve açıklama gerektiren bir derinlik taşıyabilir.
1944'te yayımlanmış olması, kitabın hem Nazi faşizminin yükselişi, hem de Bretton Woods sonrası düzen arayışı bağlamında okunmasını gerektiriyor.