Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Hakan Orhan
Hakan Orhan
57K UP
Aktaran 1 gün önce 3 dk.

Düzenli olarak küvette yıkanmanın felç ve kalp hastalığına bağlı ölüm riskinde düşüşle ilişkisi ortaya çıktı. Japon bilim insanları, küvette banyo yapmanın kardiyovasküler hastalık riski üzerindeki uzun vadeli etkileriyle ilgili büyük ölçekli ve hakemli bir çalışma gerçekleştirdi. Bu araştırma ve sonuçları, Heart adlı jurnalde yayımlandı.

Bilim insanları, düzenli olarak küvet banyosu yapmanın felç ve kalp hastalığına bağlı ölüm riskinin azalmasıyla bağlantılı olduğu sonucuna vardı. Daha da ilginç olan ise, daha sık banyo yapmanın haftada sadece bir ya da iki kez banyo yapmaktan daha koruyucu görünmesi.

4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Arya Elçi
Arya Elçi
60K UP
Yazar 29 Ocak 2024 6 dk.

Asteroit kuşağı, Mars ile Jüpiter gezegenlerinin arasında yer alan ve tıpkı sistemimizdeki diğer gök cisimleri gibi Güneş'in etrafında bir yörüngede dolanan bir asteroit sistemidir. Bu kuşakta birçok irili ufaklı asteroit ve cüce gezegen sayılabilecek gök cisimleri yer alır. Genellikle çakıl taşı boyutunda olan bu asteroitler, gezegenlerden farklı olarak biçimsizdirler. Çünkü düşük kütleleri, onların küresel bir yapıya ulaşmalarına imkân sağlamaz.

Asteroit kuşağı Güneş'ten yaklaşık 2.06 AB (astronomik birim) uzakta başlayıp, 3.27 AB uzakta son bulur. Yani genişliği yaklaşık 1.2 AB kadardır. Bir başka deyişle asteroit kuşağının genişliği, Dünya ile Güneş arası mesafeden biraz daha fazladır.

21
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Eymen Şengül
Yazar 25 Ekim 44 dk.

Arılar, Hymenoptera takımının Apoidea üst familyasına ait, kanatlı, tüylü ve çoğunlukla sosyal böceklerdir. Bitkilerin tozlaşmasında kritik bir rol oynayarak hem doğal ekosistemlerin sürdürülebilirliğini hem de tarımsal üretimi desteklerler. Bu nedenle, arıların ekosisteme katkıları bal üretiminden ibaret değildir, biyolojik çeşitliliğin korunması ve insanlığın besin güvenliği için vazgeçilmez bir öneme sahiptirler.

Yaklaşık 100 milyon yıl önce çiçekli bitkilerin küresel olarak yaygınlaşması, günümüzde arı olarak bildiğimiz vejetaryen eşek arıları için yeni bir fırsatlar dünyası açtı. Bu adaptasyon radyasyonu, farklı çevreler, habitatlar ve çiçeklere uyum sağlayan farklı arı türlerinin evrimine yol açtı. Tahmini 20.000 arı türü, yedi ayrı aileye sınıflandırılır. Bu aileler, arıların hortumlarının ortalama uzunluğuna göre üç geniş gruba ayrılabilir:

9
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Mücahid Köse
Çeviren 1 gün önce 4 dk.

Bilim insanları, iyi bir sınıflandırma sistemine sahip olmayı oldukça önemserler. Nesneleri kategorize etmek ve onları etiketlendirmek birçok bilimsel süreç için kritik bir adımdır; üstelik titizlikle hazırlanmış taksonomik tabloları bir bütün halinde gözden geçirmek de bilimsel sürecin en tatmin edici yanlarından biridir. Aristoteles'in ilk bilim insanlarından biri olarak kabul edildiği düşünüldüğünde dünyayı kategorilere ayırmaya bu kadar düşkün olması pek de şaşırtıcı değildir. Aristoteles, hayvanları "kanı olanlar" ve "kanı olmayanlar" diye ayırdı; bazılarını "karada yaşayanlar", diğerlerini "denizde yaşayanlar" olarak sınıflandırdı.[1] Ancak en ünlü Aristoteles kategorilerinden biri, Batı düşüncesinde tüm canlılar üzerine olan anlayışı şekillendiren bir ayrımdır. İşte bu ayrım, "ruhun (bilincin) bölünmesi" olarak bilinir.[2]

Aristoteles, her biri bir öncekinin üzerine inşa edilen üç tür ruh (bilinç) olduğunu savunmuştur.[3] Bunlar şu şekildedir:

8
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Ömer Görür
İnceleyen10 1 gün önce
She-Ra, renkli bir çizgi dizi.

Öncelikle, bu She-Ra'da -ATLA'dakiler gibi- sizi ekrana kilitleyecek kadar kaliteli aksiyon sekansları yok, görsellik zaman zaman etkileyici olsa da Love, Death and Robots'takiler gibi şaheser değil. Dünya inşası ve sihir sistemi de "iyii" ile kalitesiz arasında seyrediyor.
Ama ben bu diziye bayıldım. Hatta en sevdiğim çizgi dizi olmayı başardı, diğerlerine karşı duyduğum tüm nostaljiye rağmen.

Çünkü She-Ra, renkli bir dizi.

Şimdi bununla ne kast ettiğime gelmeden önce, karakterlerine değinmek istiyorum. She-Ra'da dümdüz diyebileceğimiz bir karakter bulunmamakta, her bir karakter farklı geçmişte, farklı travmalara, iyi ve kötü yanlara sahip gerçek kişiler. Özellikle ana karakterimiz Adora ve onun baş düşmanı Catra. İlk bakışta aslında özellikle Adora "klişe" bir iyi karakter gibi hissettirse de, ilerleyen sezonlarda neden "klişe" hissettirdiğini ve aslında çok daha fazlası olduğunu öğreniyoruz. Catra ise... spoiler vermek istemediğimden şöyle anlatayım: Hayır, Zuko gibi değil.
Yan karakterlerde en az ana karakterlerimiz kadar iyi yazılmış. Yani "renkler" haricinde izlemek için yine de bir neden var: Karakterler.

Şimdi renklere gelelim.
She-Ra'nın yaratıcısı ND Stevenson, bu dizidekilerde dahil yarattığı tüm karakterler için şunu diyor: Aksi belirtilmediği sürece herkes eşcinseldir. Evet... Tabii ki dizide bu denli LGBTQ+ karakter var diye en sevdiğim dizi oldu demiyorum. Şöyle ki, bu dizide ne toksik cis erkekler var, ne o "klişe" gey erkekler var. Mesela Bow karakterine bakalım. Bow, neredeyse hiç bir "toksik erkek" davranışı sergilemiyor, giydiği kıyafetler oldukça feminen, zaman zaman erkeklere yürüdüğü oluyor. Ama maskülen denebilecek davranışlar sergiliyor. Kızlardan hoşlandığını da görüyoruz. Anlatmak istediğim, Bow bir "Cis" veya "Gey" değil. Bow, Bow. Queer kimliği onu tanımlamıyor.
Kabul en azından cinsel yönelim bakımından bunu yapan dizileri artık görüyoruz ama cinsiyet kimliği konusunda hala pek alışagelmiş değil. Dahası She-Ra'nın geçtiği evrende muhtemelen böyle terimler yok. Yani geleneksel kadın veya erkek rolleri yok. Heteroseksüel veya eşcinsel gibi terimler yok. Herkes, olduğu kişi. Bir kalıba sığdırılmadan.
Ve bu tarz "renkli" bir toplumu görmek benim için oldukça tatlıydı.
10.0/10
(1 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : She-Ra and the Princesses of Power
Yönetmen: ND Stevenson
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Akın Karahasan
Seslendiren 3 Şubat 2022 5:22
Gururla kabaran göğüsler ve baştan ayağa kadar hissedilen mutluluk... Bunlar, evrensel olarak geçerli oldukları gibi gerçek de olan hislerdir. Şimdi ise,...
46
Eser
Ece Müker
Ece Müker
502K UP
Eseri Ekleyen 1 gün önce Film
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
Tüm Reklamları Kapat
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Burak Albayrak
Ekleyen 11 Eylül 2022 28 dk.

Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu, aşırı düzenlilik ve titizlik ihtiyacı ile kendini gösteren bir C kümesi kişilik bozukluğudur. Semptomlar genellikle kişi yetişkinliğe ulaştığında ortaya çıkar ve çeşitli durumlarda görülebilir. Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu'nun nedeninin, genetik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonunu içerdiği düşünülmektedir.

Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu, Obsesif-Kompulsif Bozukluktan (OKB) farklı bir bozukluktur. İki bozukluk arasındaki ilişki tartışmalıdır; bazı çalışmalar iki bozukluk arasında yüksek komorbidite oranları bulmuştur, ancak diğerleri çok az komorbidite göstermiştir. Her iki bozukluk da katı ve ritüel benzeri davranışlar gibi dış benzerlikleri paylaşabilir. Bu davranışlara yönelik tutumlar, herhangi bir bozukluktan etkilenen kişiler arasında farklılık gösterir.

95
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Eda Alparslan
Çeviren 1 gün önce 3 dk.

Uganda'da uzun süredir devam eden bir çalışma, insan medeniyetinin tıp alanındaki gelişiminin evrimsel kökenlerine ışık tutuyor. Yaralanan şempanzeler, bazen diğer şempanzelerin yardımıyla iyileşiyorlar!

Oxford Üniversitesi'nden primatolog Elodie Freymann ve meslektaşlarına göre Uganda'da bulunan Budongo Ormanı'nda 30 yıldır süregelen araştırma, şempanelerin hem kendilerine hem de başka şempanzelere "tıbbi yardım" uyguladığını gösteriyor. Freymann, bu ormanın dışındaki bölgelerde de ara sıra gözlenen bu davranışların şempanzeler arasında oldukça yaygın olduğunu düşünüyor.

6
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İstanbul Üniversitesi Matematik Kulübü
Etkinliği Ekleyen 2 hafta önce İstanbulÜcretsiz23 Mayıs
Öğrenci Matematik Çalıştayı XI
23 Mayıs 2025 10:00 tarihinden 23 Mayıs 2025 16:00 tarihine kadar.

İstanbul Üniversitesi Matematik Kulübü olarak bu yıl Matematik Çalıştayımızın 11. 'sini düzenliyoruz.

Etkinliğimiz; matematik bölümünden mezun olmuş, farklı alanlarda kendini geliştirmiş, kariyer hedeflerimize ilham verecek isimleri bir araya getirecek.

Konuşmacılarımızın bilgi ve deneyimlerinden yararlanmak istersen aşağıdaki formu doldur, etkinlik gününde aramızda yerini al.

Katılım formu;

https://forms.gle/b4dLBBKKKeLodRQ18

Daha detaylı bilgi almak için bize ulaşabilirsiniz.https://www.instagram.com/iumatematik/

Devamını Göster
5
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Yakuphan Arslan
Alıntıyı Ekleyen 1 saat önce
Devlet diyorum, iyi ve kötü tüm zehir içicilerin bulunduğu yere. Devlet diyorum, iyi ve kötü herkesin kendini kaybettiği yere; devlet diyorum, herkesin ağır ağır intihar ettiği - hayat denilen yere.
Kaynak: Böyle Buyurdu Zerdüşt (Doğubatı Yayınevi - sayfa 84)
0
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Furkan Furkan
Gözlemi Yapan 6 gün önce Türkiye, Manisa
1
2 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Poyraz Sıngın
fizik araştırmacısı 3 gün önce Sen de Cevap Ver

Merhabalar. bu derin sorunuzun farklı yorumlara göre birden fazla cevabı olabileceği için birkaç farklı yönden açıklama yapmaya çalışacağım. :)

İlk olarak ışığın bir hızı olduğunu hatırlayalım. bu hız saniyede 299.792.458 metredir. dolayısıyla her ne kadar dünya ölçeğinde ışık anlık seyahat ediyor gibi gözükse de devasa boyutlarda olan evrenimizde ışık bir yerden bir yere giderken hızından dolayı belirli miktarda zaman harcar. örneğin güneşten çıkan ışık dünyaya gelmek için yaklaşık 150 milyon kilometre yol kat etmelidir ve bunun için 8 buçuk dakikaya ihtiyaç duymaktadır. yani güneşe baktığımızda onun 8 buçuk dakika önceki halini görürüz çünkü 8 buçuk dakika önce yola çıkan ışık yeni gözümüze ulaşır. bu durumu kullanarak evrenin boyutları konusunda tahminde bulunabiliriz. çünkü ışığın ne kadar süre yolculuk ederse enerjisinden ne kadar kaybedeceğini ve ne forma dönüşeceğini matematiksel olarak biliyoruz.

elimizde bulunan en güçlü teleskobu evrenin en ucuna yani görüş alanının sonuna odaklarsak ve teleskopumuz mikrodalga bandındaki ışıkları algılayabiliyorsa kozmik mikrodalga arka plan ışınımını görürüz. teleskoplarımız bundan daha uzağı göremez zira oradan uzakta ışık yoktur. evrenimizin bir küre şeklindeki küçük bir nokta halinde başlayıp bir küre şeklinde genişlediğini varsayın. ilk baştaki noktanın dış yüzeyi git gide genişleyecek ve daima evrenin sınırını oluşturacaktır. çünkü o yüzey evrenin başından beri genişlemektedir. noktanın içinde genişlemeye bağlı oluşan yeni maddeler de genişleyecektir ama sınır daima ilk baştaki dış yüzey olacaktır. bu durumda noktada sonradan oluşmuş bir kümeden evrenin en dışına bakmaya çalışırsak noktanın dış yüzeyini (bizim durumda kozmik mikrodalga arka plan ışınımını) görürüz. bu ışınım nereden bakarsak bakalım gözükür ve evrenin sınırını oluşturur. ondan sonrası bizler için karanlıktır. (çünkü oralarda gözleyebileceğimiz bir ışık yoktur.) bu durumda kozmik mikrodalga arka plan ışınımının uzaklığını ölçtüğümüzde evrenin çapını yaklaşık 46 milyar ışık yılı (1 ışık yılı = 10 trilyon kilometre) ve evrenin büyüklüğünü yaklaşık 93[1] milyar ışık yılı buluruz. ancak evren bundan biraz daha büyüktür çünkü kozmik mikrodalga ışınımı evrenin oluşumundan 300.000 yıl sonra oluşmuştur fakat evren bu 300.000 yılda da genişlemiştir (ama buralarda ışık henüz oluşmadığı için biz göremeyiz).

Tüm Reklamları Kapat

tabii kozmik mikrodalga ışınımının sonunda da bizi bekleyen bir sonsuzluk olabilir. sonuçta evrenimiz sürekli oraya doğru genişlemektedir ve genişlemesi duracak gibi de gözükmemektedir. dolayısıyla gözlemlenebilir ve kısmen aşina olduğumuz evren sonlu ancak evrenin içinde genişlediği doku (şu anki bilgilere göre) sonsuz denilebilir.

bu konu hakkında daha fazla bilgi edinmek için profilimde yazmış olduğum ve evrenin oluşumunu, geleceğini ve özelliklerini anlattığım yazılara bakabilirsiniz :)

Kaynaklar

  1. bilimgenctubitakgovtr. Evrenin Büyüklüğü Ne Kadardır. Alındığı Tarih: 13 Mayıs 2025. Alındığı Yer: bilimgenctubitakgovtr | Arşiv Bağlantısı
5
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Barış Kurt
Barış Kurt
67K UP
akademisyen, kimyager 14 Haziran 2022 Sen de Cevap Ver
Bu soru, Zeynepece Dizdarlar tarafından sorulmuştur.

Aslında kısaca "zaman ve mekân" yani uzayın kendisidir ancak Einstein tarafından uzay 3 adet zaman ise 1 adet boyut olarak tanımlanmıştır ve Einstein'a göre her cisim kütlesi oranında uzayın ve zamanın yani 4 boyutu birden eğilmesine neden olur. Bu nedenle zamanın da bir boyut olduğunu belirtmek için uzay-zaman diyoruz.

278 görüntülenme
7
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Eser
Furkan Arduç
Eseri Ekleyen 23 Mart 2022 Film
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
Ömer Faruk Memiş
Üye 6 gün önce 1 Cevap
Bir video da fazla et tüketiminin insanı yaşlandırdığını söylediklerini gördüm bu videonun transkripti şu şekilde "İşte bu protein takıntısı yüzünden yaşlanan bir nesil ürettik. İnsanın ete ihtiyacı haftada bir kere iki keredir. Bedeni yıpratır, böbreği yıpratır. Damar yapılarına endoteni yıpratır. Bu gaytın fizyolojisinin ana cümlesidir."
142 görüntülenme
4
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close