“Diyelim ki o bir kişi olsun, zorunlu olarak da o kişinin felsefesi olacaktır: Oysa burada büyük bir fark var. Kimilerinde eksiklikleridir felsefe yapan, kimilerindeyse zenginlikleri, güçlülükleri. Birincilerin kendi felsefelerine gereksinimleri vardır, felsefeleri bir destek, bir sakinleştirici, bir ilaç, bir kurtuluş, bir yüceltme, bir kendilerine yabancılaşma olsa da; ikinciler içinse felsefe güzel bir lükstür, en iyi durumda, kozmik harflerini kavramlar göğüne yazmak zorunda oldukları zafer, coşkusu dolu bir minnettarlığın şehvetidir.”
Derinliği olan her ruh, bir maskeye gereksinim duyar; dahası, her derin ruhun etrafında bir maske peyda olarak sürekli büyür ve buna neden olan şey de onun ağzından çıkan her sözün, attığı her adımın, ortaya koyduğu her işaretinin sürekli olarak hatalı yani yüzeysel bir biçimde yorumlanmasıdır.
İdrak eden hayvanların arasında gibi dolaşır insanların arasında.
Gözlerinin içine baktım geçenlerde, ey hayat! Dipsizliğe gömülüyordum sanki. Ama sen beni altın bir oltayla çektin çıkardın, alay edercesine güldün, sana dipsiz dediğimde. “Bütün balıklar öyle derler” dedin; “dibini göremedikleri şey dipsizdir onlarca.”
Susmak daha kötüdür, suskunlukla geçiştirilmiş tüm hakikatler zehirlenir.
Kiminin yalnızlığı hastanın kaçışıdır; kiminin yalnızlığıysa, hastalardan kaçıştır.
İdrak eden kişi, hayvanların arasındaymış gibi dolaşır insanların arasında.