Körelmiş Organ Apandis: Selülozu Neden Sindiremiyoruz?
İnsanlar olarak nişastayı sindirebiliyoruz ancak selülozu sindiremiyoruz. Bunun nedenini hiç düşündünüz mü?
Selüloz da, nişasta da glikoz moleküllerinin uç uca farklı şekillerde (konfigürasyonlarda) bağlanmasıyla elde edilir. Nişastada bağlar alfa tipiyken, selülozda beta tipindedir. Bu, aradaki büyük farkı yaratmaktadır. Bu farktan ötürü, nişastadaki glikoz molekülleri arası bağlar göreceli olarak oldukça zayıfken, selüloz, kimi durumda kitin ile kıyaslanacak kadar güçlü bağlara sahiptir.
Aslında enzimsel aktiviteye baktığımızda, çok öğretici bir durum görürüz: Enzimlerin, elbette ki bir bilinci ya da düşüncesi yoktur, sıradan moleküller bütünüdür. Ancak ve ancak ortamda kendisine uygun moleküller varsa kimyasal tepkimeye girebilir ve çeşitli ürünler üretebilirler. Yapıtaşı tamamen aynı ve glikoz olan iki farklı dev molekül (nişasta ve selüloz), aynı enzimlerle sindirilemezler. Daha doğrusu aynı enzimlerle kimyasal tepkimeye giremezler, çünkü bu moleküllerin diziliş biçimi, enzimlerin onları parçalayacak diğer kimyasallarla tepkimeye girmesini sağlayıp, parçalayabilmesi için uygun değildir. Aradaki dev farkı bu yaratır.
Buradan çıkarmamız gereken ise şudur: Nişastayı sindirebilmek için gereken enzimler ile selülozu sindirebilmek için gereken enzimler birbirlerinden farklıdır ve vücutta ayrı ayrı üretilmeleri veya çeşitli yollarla (enjeksiyon veya simbiyotik yaşam gibi) vücut içerisine alınmaları gerekir.
Vücudumuzda Selülozu Sindiren Enzimler Var mı?
Peki, insan vücudunda nişastanın sindirimini sağlayan enzimler olduğunu biliyoruz, amilaz ve karaciğer enzimleri gibi. Peki ya selülozu sindiren enzimler var mıdır?
Burada çok ilginç bir bilgi şudur: Çoğu primatta, özellikle de Yeni Dünya Maymunları ve genel olarak ağaçlarda yaşayan (arboreal) kuyruklu maymunlarda apandiks organı selülozu sindirmeye yarayan enzimleri salgılamaktadır. İnsanda ise apandiksten halen bu salgıların eser miktarda salgılandığı tespit edilmiş; ancak bunların selüloz sindirimi için gereken aktivasyon enerjisini aşmak konusunda aşırı yetersiz olduğu bulunmuştur. Çünkü apandiks, artık kullanılmayan ve evrimsel süreçte, evrim ekonomisi dahilinde körelmiş bir organdır ve evrimsel biyolojinin güzel unsurlarından biridir. Bu konuyla ilgili detaylı bir incelememizi buradaki yazımızdan okuyabilirsiniz.
Kısacası apandiksin körelmesinin selüloz sindirememeye başlamamızla birebir ilgisi olduğu düşünülmektedir.
Selülozu Sindiren Organımız Neden Köreldi?
Pekala, şimdi, sorunuza gelelim: Neden selüloz sindiren organımız köreldi de, nişastayı sindirmeye devam ettik?
Selüloz, bildiğiniz gibi bitkilerin hücre duvarlarında bulunan, kitinden sonra en güçlü kimyasallardan biridir. Bitkilerin hemen her yerinde bulunur; ancak oransal olarak baktığımızda depo işlevi gören kökler hariç köklerde, gövdede ve yapraklarda en bol bulunur. Ancak kimi zaman yapraklarda primer nişasta oranının artmasıyla ve hemen her zaman da bitki meyvelerinde selüloz olarak göreceli olarak azalır, çünkü nişasta buralarda bol bol bulunmaktadır. Ancak yine de bitkinin meyveleri haricindeki pek çok bölgesindeki yoğunluklu molekül selülozdur. Meyveler ise yoğun nişasta depolarıdır.
Hominidler ve kuzenleri, daha doğrusu bu grupların ataları, günümüzden 23 milyon yıl kadar önce ağaçlardan inmeye başladıktan sonra, bitkilerin yeşil kısımlarına olan ilgilerini kaybetmişlerdir. Çünkü özellikle trikromatik görüşün (3 renkli görüş) evrimleşmeye başlaması ile meyvelerin renkleri daha net ayırt edilebilmeye başlanmış ve meyveler, diyetin büyük kısmını oluşturur hale gelmiştir. Hele ki hominid türleri fruiteryen (sadece meyve yiyen) ve vejetaryen (sadece yeşillik, yemiş ve ot yiyen) beslenme tipinden, et de içeren omnivor (hepçil) beslenme tipine geçmeleriyle, bitkilerin selüloz ağırlıklı bölgelerinin yenme oranları yok denebilecek kadar aza inmiştir. Atalarımızın beslenme tipinin evrimsel süreçte nasıl ve neden değiştiğini öğrenmek için buradaki yazımızı okuyabilirsiniz.
Günümüzde, bitkilerin yapraklarını yemeyen bazı primat türleri vardır. Yaprakları yiyen primatlar, doğal olarak selülozu da yerler ve apandisleri veya simbiyotik yolla ilişki içerisinde olduğu bakteriler sayesinde bu selülozu sindirebilirler. Avcı-toplayıcı ilkin kabileler, meyve tüketimini ve stoğunu sürdürmüş; ancak yaprakları yemeyi tamamen kesmiş; bunun yerine savana yaşantısında edinmesi daha kolay olan hayvan tüketimine (avcılığa) odaklanmışlardır. Bu süreçte de selüloz sindirimi gereksiz bir hal almış ve bir süre sonra, gerekli enzimleri üreten organların körelmesiyle birlikte sonlanmıştır. İşlevsiz hale gelen organların evrimsel süreçte neden köreldiğini öğrenmek için buradaki yazımızı okuyabilirsiniz.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Günümüzdeki Primatlarda Apandiksin Durumu
Tahmin edilebileceği gibi primatların büyük çoğunluğunda kör bağırsak (caecum) ve apandiks bulunuyor. Hatta primatların evrimini sadece bu organın evrimine bakarak bile takip etmek belli bir dereceye kadar mümkün oluyor, o derece güzel bir evrim unsuru. Öyle ki, apandiks, kör bağırsaktan evrimleşmiş bir yapı ve bazı primatlarda kör bağırsak-apandiks karışımı, tam olarak diğer primatlardaki kadar farklılaşmamış "ara geçiş apandiksleri" bulabiliyoruz.
Apandiks, kör bağırsağın daralmış, kalınlaşmış, lenflerce zengin bir eki olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsansıların hepsinde, istisnasız apandiks bulunmaktadır. İnsansılar haricindeki primatlarda da, hepsinde dorğudan apandikse benzemese de, az önce yaptığımız tanıma uygun apandiks-benzeri yapılar görebilmekteyiz. Kiminde ise apandiks doğrudan, bildiğimiz haliyle bulunmaktadır. Zaten günümüzdeki birçok türde, insan da dahil olmak üzere, kör bağırsağın nerede bitip, apandiksin nerede başladığını tespit etmek zordur, birbirinin devamı olarak evrimleşmiş yapılardır.
Teknik konuşmak gerekirse apandiks, prosimiyenlerin (ön maymunların) çoğunda ve Yeni Dünya Maymunları'nda bulunmamaktadır ya da çok ilkin versiyonları bulunmaktadır. Buna karşılık, apandiksin yerini dolduran, benzer işlevlere sahip büyük bir kör bağırsağa sahiptirler.
Biz insanların doğrudan atalarını da içeren Eski Dünya Maymunları'nda ise apandiks net olarak ayırt edilebilmeye başlar. İnsansı maymunlarda ise apandiks iyice belirginleşir, özellikle de otlarla beslenen türlerde. İnsansılarda ise apandiksin kademeli olarak köreldiğini görmekteyiz. Bu körelmenin nedeni, son 4-5 milyon yıl içinde insan beslenmesinde yaşanan evrimsel değişimlerdir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git- 47
- 32
- 32
- 13
- 12
- 6
- 4
- 3
- 2
- 1
- 1
- 1
- H. F. Smith, et al. (2013). Multiple Independent Appearances Of The Cecal Appendix In Mammalian Evolution And An Investigation Of Related Ecological And Anatomical Factors. Comptes Rendus Palevol, sf: 339-354. | Arşiv Bağlantısı
- D. Theobald. The Vestigiality Of The Human Vermiform Appendix. (18 Nisan 2007). Alındığı Tarih: 7 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Talk Origins | Arşiv Bağlantısı
- J. Coyne. Is The Appendix A Vestigial Organ?. (15 Mayıs 2016). Alındığı Tarih: 7 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Why Evolution Is True | Arşiv Bağlantısı
- C. Barras. Appendix Evolved More Than 30 Times. (12 Şubat 2013). Alındığı Tarih: 7 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Science | Arşiv Bağlantısı
- R. Dunn. Human Ancestors Were Nearly All Vegetarians. (23 Temmuz 2012). Alındığı Tarih: 7 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Scientific American | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 30/12/2024 20:45:37 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/178
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.