Orman Yangınları ve Yangın Ekolojisi: Doğal Yangınlar, Orman Sağlığı İçin Neden Önemlidir? Yangınlarla Nasıl Mücadele Etmek Gerekir?
- İndir
- Dış Sitelerde Paylaş
Orman yangınları, hemen her yaz yüreğimizi yakan, son derece ürkütücü doğa olaylarıdır. Çoğunlukla kargaşaya ve kaosa neden olan yangınlar, genellikle "ormanları azaltan, onların düşmanı olan" bir doğa olayı olarak görülür. Buna bağlı olarak, her yangın sezonunda birçok taraf birbirine işaret ederek suçluyu arar. Kundaklama, insanlık dışı ve kabul edilemez bir katliamdır ve doğal süreçler haricinde bu olayları kastî olarak, bölgede yaşayan insanlara, hayvanlara ve genel olarak coğrafyaya zarar vermek amacıyla başlatanlar elbette cezalandırılmalıdır. Fakat ormanların sadece yangınla yok olacağını düşünmek veya ormanların (hele ki Akdeniz ormanlarının) yangınlardan zarar gördüğünü düşünmek de bir o kadar hatalıdır ve bilimsel verilerle taban tabana zıttır.
Bunu anlayabilmek için, yangın ekolojisi olarak bilinen bir sahayı ve bu alanda yapılan dikkatli çalışmaların sonuçlarını anlamak gerekir. Bu yazımızda size bunu birazcık tattıracağız; ancak her şeyden önce, bir düşünün: Kara bitkileri, günümüzden 500 milyon yıl öncesinden beri vardır ve dolayısıyla orman yangınları da en az bu kadar süredir ekolojik döngünün bir parçasıdır. İnsanlar, son 300.000 yıldır varlar ve sadece son birkaç asırdır yaşam alanları ile ormanlar iç içe girmiş haldedir. Dolayısıyla en fazla bu kadar süredir, haydi bilemediniz Homo erectus'a ait bazı ateş kalıntılarını da dahil edersek 1-1.5 milyon yıldır ateşe hükmeden bir canlı türüyüz. Dolayısıyla bizim yangınlara sebep oluşumuz ve bunların önüne geçişimizin birkaç bin yıllık tarihi, bitki tarihi ve yangın ekolojisinin yanında bir zerre bile olamaz. Bu farkındalık, mevsimsel ve döngüsel orman yangınlarını daha iyi anlamanız için bir başlangıç olacaktır.
Bu durumda yangınlara neden müdahale ediyoruz? Veya yangınlara müdahale edilmeli mi, edilmemeli mi? Daha önemlisi yangınlar, gerçekten ormanlara zarar veriyor mu, yoksa yüz milyonlarca yıldır bitki popülasyonlarını etkileyen yangınlar, bitkilerin üreme ve yaşam döngüsünü pekiştirici, önemli bir ekolojik role sahip olabilir mi?
Evrenin Karanlığında Evrimin Işığı isimli kitabımızı okumuş olanlar bu konuları iyi bilecektir; ancak bitkiler, bulundukları ortama uyum sağlamak için evrimsel süreçte 3 farklı adaptasyon mekanizması geliştirmişlerdir: Kaçınma, tolerans ve toparlanma. Bu yazımızda bunların tüm detaylarına girmeyeceğiz. Ama yangınlarla ilgili olan adaptasyon, genellikle bunlardan sonuncusu, yani toparlanma adaptasyonları başlığında incelenmektedir. Bu adaptif evrimi, bitkinin "küllerinden doğmasına" benzetmek mümkündür. Ne demek istediğimizi birazdan çok daha iyi anlayacaksınız.
Yangın Ekolojisinin Sıra Dışı Gerçekleri
Neredeyse her şeyin yaşam döngüsü olduğu gibi, elbette ormanların da bir yaşam döngüsü vardır. Ormanlara özgü bu döngüde, tıpkı hayvanların döngüsünde yalın bir gerçeklik olan ölüm gibi, kimi zaman son derece yalın (ve bir o kadar da ürkütücü) bir gerçek olan yangınlar da bulunmaktadır. Örneğin Akdeniz ormanlarının çoğu, kendi yaşam döngüleri içinde yanmaya mahkûmdur! Yangın, Akdeniz ormanları için sıradan bir gerçekliktir ve aslına bakarsanız bu ormanlar normal döngüleri içinde ortalama 50 yılda bir, tamamen yanarlar. Ve bu olmadığında, kulağa inanılmaz gelecek ama, ormanın yaşam döngüsü bozulur ve hatta ormandaki bazı ağaç türleri yok olma tehdidiyle yüzleşir.
Orman yangınları birçok ortamın doğal bir parçasıdır. Yangın, orman zeminlerindeki ölü çöpleri doğanın temizleme yöntemidir. Bu, önemli besinlerin toprağa geri dönmesini sağlayarak bitkiler ve hayvanlar için yeni ve sağlıklı bir başlangıç sağlar. Ölü veya çürüyen bitkiler toprakta birikmeye başladığında, topraktaki organizmaların besin maddelerine erişmesini veya topraktaki hayvanların toprağa erişmesini engelleyebilirler. Bu ölü organik madde kaplaması, daha küçük veya yeni bitkilerin büyümesini de boğabilir.
Yani ekosistemin yangınlara ihtiyacı vardır ve bitkilerin yangınla ilgili evrimsel adaptasyonları öyle yüzeysel veya az buz değildir. Bazı örneklere bakalım.
Yangını Kolaylaştıran Bitkiler ve Yangın Çıkaran Kuşlar!
İlk önce şunu öğrenmek sizi şaşırtabilir: Bazı bitkiler, yangınların başlamasına yardımcı olur! Örneğin Ardıç ağacının kozalaklarında ve yapraklarında bolca bulunan eterik ve terpenik yağlar, yanıcı özelliktedir. Bu yapılar kurak/sıcak ortamlarda kolayca tutuşurlar. Böylelikle yangının başlamasına neden olurlar.
"Aman canım, o kozalaklar yanmak istedikleri için öyle değildir, istemeden yanıyorlardır." diye mi düşünüyorsunuz? Şunu dinleyin: Kartal ve şahinler gibi ekosistemin önemli parçaları olan yırtıcı kuşların bilerek ormanları ateşe verdikleri gözlenmiştir! Alevşahini Yırtıcıları olarak bilinen kara çaylak, ıslık çaylağı ve kahverengi doğan gibi türler, aslında yangına dönüşemeyecek kadar ufak çer çöp ateşlerini gagalarıyla ormanın farklı bölgelerine, özellikle de yanmaya uygun ardıç ağaçları ve diğerlerinin civarına götürüp, yangını başlatır veya büyütürler. Böylece yangından korkarak kaçan avları kolaylıkla avlayabilmektedirler.
Dahası, bazı hayvanlar bile ateşe bağımlıdır. Nesli tükenmekte olan Karner mavi kelebek tırtılının (Lycaeides melissa samuelis) tek besin kaynağı, yabani acı bakla (Lupine perennis) adı verilen bir bitkidir. Yabani acı bakla, gelişebileceği bir ekosistem dengesini korumak için ateşe ihtiyaç duyar. Ateş olmadan acı baklalar gelişmez ve tırtıllar başkalaşma geçirip kelebek olacak kadar yiyecek tüketemezler. Bu şekilde, daha sağlıklı, yanma sonrası bitki popülasyonları genellikle, toplayıcılara ve ekosistemdeki diğer hayvanlara kadar uzanan geniş gıda ağı etkilerine sahiptir. Benzer şekilde, çam ağaçlarını evleri için kullanan hayvanlar da ateşin çimlendirme gücünden yararlanır.
Tabii sadece bitkiler değil, hayvanların da birçoğu yangından kaçabilecek şekilde özelleşmişlerdir: Memeliler genellikle iyi koşucu veya kazıcılardır. Böylece ya ateşlerden hızlıca kaçarlar ya da kendilerini toprağa gömerek yangının geçmesini beklerler. Kuşlar hızla başka alanlara uçarlar. Birçok sürüngen de kendini gömer, amfibiler su kaynaklarına kaçarlar. Mantarlar ise yangın bittikten sonra alevlerden kaçamayan canlıları yiyerek, eskisinden bile başarılı hale gelirler!
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Ancak tüm hayvanlar ateşten kaçamaz. Bazı hayvanlar bazen yangında yaralanır veya ölür. Bununla birlikte, çoğu durumda bir yangının tek başına bir hayvan popülasyonunu yok etmesi pek olası değildir. Ayrıca doğada hiçbir şey israf edilmez. Şahinler ve tilki gibi yırtıcılar ve çöpçüler genellikle bu durumdan yararlanarak kaçan, yaralı veya ölü hayvanlarla beslenirler. Yenilmeyen hayvanlar, ateşin yarattığı besin açısından zengin toprağın bir parçası haline gelir ve yeni sağlıklı bitki büyümesini besler. Ateş bizden çok önce buradaydı ve hayvanlar bu yangınların dinamik koşullarına nasıl uyum sağlayacaklarını ve yaşayacaklarını çoktan öğrendiler.
Ormanlar Neden Kendini Yakıyor?
“İyi de ormanlar kendilerini neden yaksınlar ki?” diye sorabilirsiniz. Aynı soru, şöyle de sorulabilirdi: “Hayvanlar neden ölecek biçimde evrimleşsinler ki?” Bunu daha önceki bir yazımızda ve aşağıdaki videomuzda konuşmuştuk, mutlaka izlemenizi tavsiye ederiz.
Ölüm, yaşamın en büyük itici güçlerinden birisidir ve birçok avantajının yanında, özellikle de alttan gelen nesillere bol miktarda alan ve kaynak açması sayesinde evrimsel avantaj sağlar. Bitki ekolojisinde yangının yeri de budur. Bitkiler yaş veya hastalık nedeniyle de ölürler; ancak yangınlar da yaşam döngülerinin önemli bir parçasıdır ve yaşamın bu gerçeğiyle başa çıkacak biçimde evrimleşmişlerdir. Bunu yapamayanlar elenmişlerdir. Yani bitkilerin doğal seçilim yoluyla evrimi, yani adaptasyonları, hayvanlardan pek de farklı değildir.
Üremek İçin Yangınlara Muhtaç Bitkiler!
Ama bitkilerin yangınla ilişkisi sandığınızdan bile derin olabilir. Öyle ki bazı çamlar, okaliptüs ve Banksia gibi bazı bitkiler, üreyebilmek için yangına muhtaçtırlar! Yangın ve aşırı yüksek sıcaklıklar olmaksızın bu bitkilerin tohumları aktive olamaz ve üreme döngüsü başlayamaz. Ateş, tohumlarını saran reçineyi eriterek, tohumu açığa çıkarır ve çoğalmasını mümkün kılar.
Pirisens adını verdiğimiz özellikteki bazı diğer bitkiler ise, az önce bahsettiğimiz yangın dumanını kimyasal bir sinyal olarak kullanır ve üreme döngüsünü başlatır; çünkü toprağı işgal eden ufak bitki ve çalıların yanarak yok olduğu mesajı olarak değerlendirilir. Bu, büyümek için harika bir fırsattır. Yangın sırasında açığa çıkan karikin isimli proteinler, bitki tohumlarındaki KAI2 proteinlerini aktive ederek büyümeyi tetiklerler.
Benzer şekilde, bazı bitkiler yangın sonrasında özellikle güçlü çimlenir ve büyürler. Öyle ki, bazı bitkilerin tohumları yüzeyde yangın ile ilişkili kimyasallar oluşmadan çimlenmeye başlamaz ve deaktif bir şekilde on yıllar boyu bekler! Bunların başında Laden (Cistus sp.) bitkisi gelir. Hatta bir bölgede yoğun bir laden popülasyonu görülüyorsa, daha önceden bu bölgenin bir çam ağacı yangını geçirmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Yangın geçiren bölgeyi yaklaşık 2 hafta sonra ateş zambakları (Lilium bulbiferum) sarar. Yangını seven bu bitkiler, yangından sadece 9 gün sonra çiçek verebilir! 9 gün! Sonrasında bu zambaklar yaklaşık 10 yıl sürecek olan bir uykuya yatarlar, adeta onları yeniden uyandıracak olan yeni yangınları beklercesine...
Hatta bazı bitkiler bunun da ötesine geçerek, yangını bir avantaj olarak kullanabilirler. Örneğin içlerinde çam tohumları taşıyan bu kapalı kozalaklar yangın etkisi ile ısınır, onları kapalı tutan reçine erir ve böylece kozalak açılır. Bu sayede tohumları toprağa saçılan çam ağaçları, bazen yangınlar sırasında oluşan rüzgarların etkisiyle daha uzak coğrafyalara da yayılabilirler ve böylece çoğalmayı başarırlar!
Küllerinden Doğan Bitkiler: Toparlanma Adaptasyonları Nasıl İşler?
Peki, diyelim yangın oldu ve bir ormanı kasıp kavurdu. Bitkiler, yangın sonrasında nasıl toparlanırlar? Yani az önce bahsettiğimiz toparlanma adaptasyonları nasıl işler? Örneğin Akdeniz'de bulunan bitkiler, yangınlarla fazlasıyla içli dışlı oldukları için toparlanma mekanizmasının gelişkinliği Dünya’da eşsizdir. Çünkü bu ormanlar sürekli bir yangın müdahalesi altındadır. Bunun sebeplerinden birisi, bölgenin kendi iklimsel özelliklerinin sebep olduğu ve sık sık meydana gelen yangınlardır. Başka bir sebep olarak da sayısız medeniyete ev sahipliği yaptığı için, fazlaca maruz kaldığı insan etkisi sayılabilir. Ancak Akdeniz ikliminin görüldüğü yerlerdeki flora (bitki örtüsü) bu yangın stresine karşı evrimleşmiş bitkiler ile doludur.
Bu bitkilerden birisi, hepimizin çok yakından tanıdığı zeytin ağacıdır (Olea europaea). Bu bitki küllerinden yeniden doğarak “toparlanma” mekanizmasının belki de en ilgi çekici örneğini sergilemektedir: Zeytin ağacı, önce kalın kabuğu sayesinde yangına karşı koymaya çalışır. Ancak kabuk kalınlığının işe yaramayacağı durumlarda onu kurtaracak ek bir mekanizması daha vardır!
Zeytin ağacı, ilk bakışta yangına teslim olmuş gibi görünür. Çünkü ağaç, epey bir yanar ve adeta kül olur. Toprak üstü organlarının hemen hemen hepsi ölür. Son derece özel olan bir yapısı hariç: "Lignotüber". Bu yapı, ağaç gövdesinin en alt kısmındaki şişlik olarak göze çarpar. Neredeyse yanması imkânsız olan bu bölge, yoğun miktarda nişasta depo eder ve yeni sürgünleri verecek olan sürgün gözlerini içerir. Nişastanın bulunması çok kritiktir; çünkü bu sürgün gözlerinden yeni dallar ve yapraklar oluşup yeniden fotosentez ile besin üretimi sağlanana kadar, depo nişastası besin olarak kullanılır. Yangın ile üst gövdesi ölen bir zeytin ağacı, bir sonraki dönemde akıl almaz bir hız ile lignotüberlerin sürgün gözlerinden çıkan 3-4 yeni gövde ile bizleri selamlar.
"Küllerinden yeniden doğmak" derken ne kastettiğimizi şimdi anlıyor musunuz?
Yangına Toleranslı Bitkiler
Tabii yangınlarla mücadelede bitkiler sadece toparlanma adaptasyonlarını kullanmazlar; tolerans adaptasyonları da önemlidir. Örneğin melez ağacı veya dev sekoyalar gibi bazı bitkilerin kabuklarında görülen kalın termal yalıtım tabakası veya nemli dış kabuk adaptasyonları, yangın direncini arttırır.
Bitkiler arasında yangın direncini artıran bir diğer adaptasyon ise yüksek ağaç taçlarıdır. Yani yaprakların ve meyvelerin yerden çok yüksekte bulunmasıdır. Örneğin Ökaliptüs bitkilerinin ve birçok çam ağacının yaprakları yerden metrelerce yukarıda bulunur, böylece çalı yangınlarından pek etkilenmezler.
Kontrollü Yangın: Ormanların Sağlığı İçin Onları Yakmak!
Yangınlar bitkilerin gelişimi için öylesine önemlidir ki, Avustralya Çim Ağacı gibi ateş seven bitkilerin yetiştirildiği bazı seralarda ve hatta devasa ormanlarda itfaiyeciler ve yangın uzmanları pürmüs lambası gibi araçlar kullanarak bilinçli, yani isteyerek yangınlar çıkarılmaktadır. Kontrollü yangın adı verilen bu uygulama, aşırı kuru ve istenmeyen bitkilerin ve hatta işgalci türlerin elenmesini sağlamakta, ormanın kendini yenilemesini mümkün kılmaktadır. Bu uygulama, ateşe muhtaç ve ormanın belkemiği olan ağaçların üreyebilmesini sağlamaktadır.
İşte makalenin başında orman yangınlarına verdiğimiz tepkinin mantıklı bir şekilde değerlendirilmemesi halinde neden hataya düşeceğimizden bu nedenle bahsettik. Duman gibi, insanlar tarafından istenmeyen ve bizler için zararlı olan olgular ile ateşi ilişkilendirdiğimiz ve ormanlara yakın bölgelere inşa ettiğimiz evlerimiz, park ettiğimiz arabalarımız, çocuklarımızın koşuşturduğu yaşam alanlarımız yok olmasın istediğimiz için, yangınların da "mutlak kötülük" olması gerektiğine yönelik bir yanılgıya sahibiz. Buna bağlı olarak, nasıl ki ocağımızdaki ateşi kontrol edebiliyorsak, orman yangınlarını da mutlak kontrolümüze sokmak istiyoruz ve mümkünse tamamen ortadan kaldırmayı hedefliyoruz.
Bu, daha büyük sorunların önünü açabilir. Örneğin ABD'de Smokey Bear isimli yangınla mücadele konusunda halkı bilinçlendirme projesi, yangınlarla ilgili o kadar negatif bir görünüm çizdi ki, günümüzde yapılan çalışmalar son 100 yıl boyunca ufacık yangınların bile ne pahasına olursa olsun baskılanması sonucunda, günümüzde önüne geçilemeyen büyüklükte yangınlar yaşanmaktadır. Çünkü ufak yangınlar, az miktarda yanıcı maddeyi yakarak temizler. Ancak bunları bile baskılarsak, ormanlarda durmaksızın kuru ağaç gövdeleri ve diğer yanıcı maddeler birikir ve asla kontrol edemeyeceğimiz büyüklükte yangınların önünü açar. Sırf bu nedenle ABD, halkı yangına karşı bilinçlendirme konusundaki mesajlarını değiştirerek, yangınların ekolojik anlamda sağlıklı süreçler olduğunu da anlatmaktadır.
Bu konuda ihtiyacımız olan şey bilim, bilgi ve ateş ekolojisi konusunda donanımlı uzmanlar yetiştirmek... Elbette ormanlara insan müdahalesinin ne düzeyde olması gerektiği oldukça karmaşık bir felsefi problem de... Evrimin sıradan bir ürünü olarak biz ve tüm faaliyetlerimiz halen "doğal" ve "normal" olarak nitelendirilebilir mi, yoksa insanların doğaya her türlü müdahalesi "yapay" ve "istenmeyen" olarak mı görülmelidir? Bunu bir düşünün...
Orman Yangınlarında Ne Yapmalı?
Peki bu durumda orman yangınları için ne yapmalı? Dokunmayalım mı? Ormanları kendimiz mi yakalım? Elbette hayır! İnsanların sebep oldukları yangınlar doğal yangınlar olarak bilinmemektedir; çünkü insanlar, kamp ateşi ve kundaklama faaliyetlerini Akdeniz ormanlarının ihtiyacı olan 50 yıldan çok daha sık, sadece birkaç yılda bir yaparlar!
Yani evet, yangın, kritik bir ekosistem sürecidir ve birçok tür; yiyecek ve barınak bulmak için ihtiyaç duydukları habitatı yaratmak için yangınlara güvenir. Burada sorun, çağımızdaki yangınların çok büyük ve çok sık olmasıdır! Yangınlar beklenenden çok sık ve çok büyük olunca, birçok bitki ve hayvanın güvendiği habitatı yaratamaz. Daha da önemlisi, bu ormanlar insanların yaşam alanlarına ulaşarak, şehirleri yok edecek düzeylere erişebilirler.
Güneybatı Anadolu Orman Araştırmaları Enstitüsü'nden Coşkun Güney ve ekibinin Uluslararası Yaban Arazi Yangınları Derneği'nde Mart 2019'da yayınladıkları bir incelemeye göre ülkemizin %28 civarı ormandır ve Türkiye'de son 8 yılda, toplamda 7000 hektar araziyi yakan 2500 civarında orman yangını yaşanmıştır. Yani her yıl 310'dan fazla yangınla boğuşmaktayız ve bunların her biri 3 hektar civarı bir alanı yok etmekte! Bir diğer çalışmaya göre Türkiye'de yılda ortalama 1.000'in üzerinde orman yangını çıkmakta ve yılda toplamda 20.000 hektardan fazla orman örtüsü yok olmaktadır.[1] Ülkemizde görülen yangınlardan en büyüğünü 31 Temmuz 2008'de Serik-Taşağıl bölgesinde yaşadık ve neredeyse 16.000 hektar ormanımız yandı. Bu yangınların sadece %11'i yıldırımlar nedeniyle başlamıştır; geri kalan %89'u insan kaynaklıdır ve bunların %60'ının nedeni bilinmemektedir.
Bir diğer araştırmada ise, Türkiye'de 2000-2010 yılları arasında çıkan orman yangılarının çıkış nedenleri incelenmiştir ve bu yangınların %54’lük bölümünü ihmal, dikkatsizlik ve kaza, %11’lik bölümünü kasıt, %12’lik bölümü yıldırım sonucu çıktığı görülmüş, geriye kalan %23’lük bölümün ise çıkış nedeni tam olarak saptanamamıştır. En nihayetinde toplamda, yangınların en az %65'i, yani çoğunluğu, insan kaynaklı oluşmaktadır![2]
2004 yılına ait orman yangını istatistiklerine göre insanlar tüm yangınların %94-97'sinden sorumlu ve bunların %14'ü kundaklama, %58'i ihmal, %5'i yanlışlıkla, %23'ü ise bilinmeyen nedenlerle çıkıyor. Doğal nedenlerle başlayan yangınların oranı sadece %3-6 civarı!
Buna rağmen ülkemiz, yangınla mücadelede diğer ülkelerin birçoğundan çok daha etkili ve hızlı denebilir: 2003 yılında ortalama 40 dakika olan yangına müdahale süresi, 2018'de 14 dakikaya kadar indi. Hatta Amerika'dan Yunanistan'a, İsrail'den Kazakistan'a kadar birçok ülkeden yangın uzmanları ülkemizdeki Orman Genel Müdürlüğü eğitim merkezine gelerek bilgiler edinmekte, bu ülkelerin uzmanlarıyla işbirliği yapılmakta ve hatta bazıları bizzat ülkemizde eğitilmektedir.
Günümüzde bir orman, 50 yıllık döngü yerine ortalamada 5-7 yılda bir yakılabilmektedir. Şu grafiğe bir bakın:
Yangın sayısındaki artışta bir anormallik var, onu söyleyelim. Bu anormalliğin bir sebebi insanların orman alanlara daha fazla yerleşmesi, piknik gibi faaliyetlerin daha riskli bölgelerde yapılması ve belki tahmin edebileceğiniz gibi, küresel ısınma. Yaz aylarının ortalama sıcaklığı arttıkça, ormandaki malzemelerin tutuşma sıcaklığına erişmesi giderek kolaylaşıyor. 2018 yılında Bartın Üniversitesi'nden Mertol Ertuğrul ve arkadaşları tarafından yayınlanan bir makalede de vurgulandığı gibi, küresel ısınma nedeniyle çok daha geniş arazilerde çıkan yangınlarla mücadele etme riskiyle karşı karşıya kalmamız çok olası.
Normalden çok daha sık yanan Akdeniz ormanlarının, böylesine güçlü bir seçilim baskısına ve strese daha ne kadar kaldırabileceği meçhul. Orman yangınları, ormanın doğal bir parçası olsa bile, eğer ormanlarımıza toparlanma adaptasyonlarının işleyeceği kadar süreyi bile tanımazsak, bizi sonsuza dek terk edebilirler. Bu, doğaya karşı açtığımız savaşta işlediğimiz en aptalca, en kabul edilemez savaş suçu olurdu. Bu suçu işlememenin tek yolu da halkı bilimsel gerçeklerle donatmak, güçlü yasal denetim mekanizmaları işletmek ve ormanlarımızın sağlığını yakından takip etmektir.
Yangın Sonrası Dönüşüm
Bir yangın meydana geldiğinde, yangından sonra büyüyen ağaç ve bitki topluluğu, yangından önceki topluluktan farklıdır. Buna dönüşüm denir.
Yangınla birlikte, orman dönüşümüne yol açan iki adım vardır. Birincisi, ormanın geniş bitki örtüsü alanlarını ortadan kaldıran yüksek şiddetli bir yangının varlığıdır. İkincisi ise; tohumların tümünün yanması, başka bir yangının eklenmesi ve olumsuz iklim koşulları ile tohumların büyümesini engelleyen diğer faktörlerin geri kazanım mekanizmalarını olumsuz etkilemesidir.
İklim değişikliği, yangın öncesi ve sonrası ortamın çevresini değiştirerek, orman dönüşümünü önemli ölçüde etkiler. Daha sıcak ve daha kuru bir iklim ile ağaçlar kavrulur, kurur ve bu nedenle yangına karşı daha savunmasız kalırlar. Böylece yangından sağ çıkma olasılıkları daha düşüktür. Birçok ağaç türü öldüğünde artık yeni tohumlar üretemedikleri için, yangından sonra ağaç popülasyonunu koruyamaz hale gelebilirler. Ayrıca, yangından sonra mevcut olan tohumlar mevcut iklim şartlarında artık büyüyemeyebilirler. Değişen iklime uyum sağlayamayan bitki örtüsü, kısa bir süre içinde kurur ve ölür. Aynı şey, tohumları mevcut iklim koşullarına adapte olamayan ağaçlara da olabilir.
Ağaçlara Yardım Etmek...
Ormanların yangından nasıl kurtulacağını belirleyen faktörler karmaşıktır. Dönüşümlerinin nedenlerini ele alarak, ormanların yangın öncesi durumlarına dönmesine yardımcı olmanın yolları vardır. Birincisi, bir yangından sonra bitkilerin yeniden büyümesine yardımcı olmaktır. Ağaç topluluklarına yeniden kavuşabilmek için, araziye uygun yerel fidanlıklardan bitkiler getirilebilir veya yangından sonra araziye tohum saçılabilir.
Ne yazık ki, alan tekrar yanarsa, tohum ve genç bitkiler ölmeye devam edecektir. Bu nedenle, yangınların kısa sürede aynı alanı birden çok kez yakmasını önlemenin yolları geliştirilmelidir. Henüz tam sonuç veren yöntemler geliştirilmemiş olmasına rağmen, araştırmalar devam etmektedir. Bu noktada özellikle de yangın nedenlerinin doğru tespit edilmesi ve bu nedenlere yönelik aktif çalışmalar yapılması büyük öneme sahiptir.
Temelde, iklim değişikliği sorunuyla da mücadele etmek gerekmektedir. Gezegenin ortalama sıcaklığının artışını yavaşlatarak ve iklim krizinin kurak bölgeleri daha da kuraklaştırmasını dizginleyerek, ormanların gelecekteki sağlığına katkı sağlayabiliriz. Bir birey olaraksa, daha en başından bir yangın yaşanmaması için elimizden gelenin en iyisini yaparak, eğer varsa kamp ateşimizi söndürebiliriz, yerlerde çöp, şişe vb. bırakmayarak yangına sebebiyet verecek her türlü hareketten kaçınabiliriz. Ayrıca merkezi ve yerel yönetimlerin de bölgelerindeki ormanları koruyucu adımlar atması, bu ormanlardan anlayan, nitelikli elemanlar yetiştirmesi ve bunların tespitleri doğrultusunda kanunlar çıkarması önemlidir.
Düzeltmeler: Bu makalenin eski bir versiyonunda, çam kozalaklarının yangın sırasında şişerek mermi gibi patlatıldığı söylenmiştir. Bunu gösteren anekdotal anlatımlar olmasına karşın, bu patlamaların yaşandığını gösteren bilimsel veya akademik veriler bulunmamaktadır. Bu nedenle yazının yeni versiyonlarında bu ifadeye yer verilmemiştir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git- 8
- 7
- 7
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ H. Doğanay. (2004). Türkiye'de Orman Yangınları Ve Alınması Gereken Önlemler. Doğu Coğrafya Dergisi. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Özden. (2012). Orman Yangını İnsan İlişkisi. Türkiye Ormancılar Derneği. | Arşiv Bağlantısı
- How Stuff Work. Why Does Smoke Come From A Fire?. (25 Temmuz 2018). Alındığı Tarih: 25 Temmuz 2018. Alındığı Yer: How Stuff Work | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 17/11/2024 15:28:24 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10779
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.