Yeni İklim Raporunun Ortaya Koydukları: İnsan Kaynaklı İklim Değişiminde Neredeyse Tüm Kırmızı Çizgiler Aşıldı!
İklim Kriziyle Mücadelede Her Şey Yitirilmiş Değil; ancak Gidişatı Dizginlemek İçin Yapılması Gerekenler, Gecikilen Her Gün Daha da Artıyor!
Hükümetlerarası İklim Değişimi Paneli (İng: "Intergovernmental Panel on Climate Change" veya kısaca "IPCC" tarafından 2021 için hazırlanmakta olan 6. Değerlendirme Raporu yayınlandı.[1] Önümüzdeki aylar ve yıllar boyunca çok önemli politika değişimlerine ve tartışmalara yol açacak bu bilimsel raporla ilgili bilmeniz gereken her şeyi, olabildiğince sade bir dille anlatmaya çalışacağız.
Altıncı Değerlendirme Raporu Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Nasıl Hazırlandı?
1990'lardan beri aralıklarla yayınlanan bu raporun, bütün ekleriyle ve verileriyle birlikte 4.000 sayfayı bulan yeni versiyonu da, hakemli ve saygın akademik dergilerde iklim değişimi konusunda yayınlanmış toplamda 14.000'den fazla akademik makale, Dünya'nın dört bir yanındaki iklimbilim, kamu politikaları, istatistik, atmosfer fiziği gibi interdisipliner dallardan gelen uzmanlarca değerlendirilerek hazırlandı.
Ana Bulguları Neler?
Rapor, özetle, şu gerçekleri bir kez daha, ama daha da yüksek bilimsel kesinlik ile ortaya koyuyor:
- İklim değişimi, küresel ısınma yönünde hızla yaşanmaya devam etmektedir.
- İklim değişiminin nedeni, insanlar tarafından saçılan sera gazlarıdır.
- İklim değişiminin etkileri "çok kötü" olarak nitelendirilebilir - ki bazı durumlarda "yıkıcı"dır.
- Küresel ısınma artışında, azaltabileceğimiz her 1°C, alacağımız hasarı ciddi anlamda azaltacaktır.
Raporun Dili Nasıl?
Bilimsel bir rapor olmasından ötürü oldukça bilimsel bir dile sahip olan bu raporun, politika yapıcılar ve genel halka yönelik olarak hazırlanmış bir özeti de mevcuttur.
On yıllardır hazırlanan bu raporlarda en dikkat çekici ve bilimsel disipline saygı gösteren uygulama, bilim insanlarının her bir iddiasını belli bir güven aralığıyla destekliyor olmalarıdır. Bu "doğru olma ihtimali" aralıkları şöyle dağılmaktadır:
- Çok yüksek güven: Gerçekleşme ihtimali en az %90.
- Yüksek güven: Gerçekleşme ihtimali %80 civarında.
- Orta güven: Gerçekleşme ihtimali %50 civarında.
- Düşük güven: Gerçekleşme ihtimali %20 civarında.
- Çok düşük güven: Gerçekleşme ihtimali en fazla %10.
Ayrıca raporun (veya eski raporların) bazı kısımlarında belli bir sonucun gerçekleşme veya elde edilme ihtimaline yönelik bir olasılık dili de kullanılmaktadır. Üstteki dağılımın daha granüler bir versiyonu olan bu tablo, şöyledir:
- Neredeyse kesin: %99'dan yüksek olasılık
- Ekstrem kesinlikte: %95-99 olasılık
- Çok yüksek kesinlikte: %90-95 olasılık
- Yüksek kesinlikte: %66'dan yüksek olasılık
- Çok olası: %50'den yüksek olasılık
- Belirsiz: %33-66 olasılık
- Pek olası değil: %33'ten düşük olasılık
- Çok düşük olasılıkta: %10'dan düşük olasılık
- Ekstrem düşük olasılıkta: %5'ten düşük olasılık
- Neredeyse olanaksız: %1'den düşük olasılık
Bölümler ve Bulgular
Bölüm 1: Çerçeve, Bağlam, Yöntemler
Rapor, daha ilk bölümden güçlü bir politik ifadeyle başlıyor: Paris Antlaşması ile belirlenen ve küresel ısınmayı 2°C seviyesinin altında tutmak amacıyla şu ana kadar ülkeler tarafından ilan edilen veya geliştirilen planların bu hedefe ulaşmak konusunda yetersiz kalacağını yüksek güven ile söylemek mümkündür.
Her ne kadar bilimsel gerçekleri takip edenler için bu şaşırtıcı olmasa da raporun bu cümlenin hedef aldığı hükümetler tarafından imzalanarak yayınlandığı düşünülecek olursa, bunun açık bir başarısızlık ilanı olduğu söylenebilir.
Raporun bu bölümünde 5. Değerlendirme Raporu'ndan beri iklimbilim sahasında yapılan atılımlar anlatılıyor - ki bu atılımlar, geçmişte yapılan gözlemlerin ve özellikle de güncel iklim değişiminin sebebinin insanlar olduğu gerçeğinin tartışmasız olduğu sonucunun destekleyen bilimsel verileri ve görüş birliğinin standardını ortaya koyuyor.
Bu bölümdeki önemli bulgular şu şekilde:
- Son birkaç yılda bilim insanlarının fiziksel iklim sistemlerini gözleme kapasitesi hızla gelişmeye devam etti.
- Son IPCC raporundan beri geliştirilen yeni teknikler, ekstrem doğa olaylarında yaşanan değişimlerinin nedenini insan kaynaklı iklim değişimine bağlama konusundaki güven seviyesini arttırdı.
- Güncel iklim modelleri, doğal süreçleri temsil etmek konusunda artık çok daha iyi. Yüksek çözünürlüklü modeller, küçük ölçekteki süreçleri ve ekstrem doğa olaylarını öngörmek konusunda daha başarılı.
Bölüm 2: Değişen İklim Sisteminin Durumu
Bu bölümde rapor, geçmişte yaşanan iklim değişimlerine bakarak, günümüzdeki değişimi bunlarla kıyaslıyor. Bu kıyaslama, iklim sistemi üzerinde insanların parmağı olduğunu çok net bir şekilde ortaya koyuyor. İklim sisteminin günümüzdekiyle kıyaslanabilir olduğu son dönem, günümüzden 125.000 yıl kadar önce atmosferik karbon seviyesinin son 2 milyon yıldaki en üst seviyesine çıktığı dönemdi. Bu dönemde sera gazları, son 800.000 yıldaki en hızlı artışını yaşadı.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bu bölümdeki önemli bulgular şu şekilde:
- Atmosfer, okyanuslar, kriyosfer ve biyosferde gözlenen değişimler, Dünya'nın giderek ısındığını tartışmasız bir şekilde ortaya koymaktadır. Son birkaç on yılda, iklim sistemine yönelik anahtar göstergelerin birçoğu, en azından birkaç yüzyıl ilâ binyılda görülmemiş seviyelere çıkmıştır. Bunların değişim hızı, en azından son 2000 yıldır görülmemiş düzeydedir.
- Arktik Buz Denizi'nin yıllık ortalama buz miktarı, 1850'den beri olan en düşük seviyededir. Yaz sonlarındaki seviyesi ise son 1000 yılın en düşük seviyesindedir.
- Küresel ortalama deniz seviyeleri artmaktadır. Bu artışın 20. yüzyılın başından beri olan hızı, bundan önceki 3.000 yıldaki herhangi bir asırda olandan çok daha yüksektir. 1901 yılından beri ortalama deniz seviyesi 0.20 metre (0.15-0.25 metre) artmıştır ve artış hızı artmaktadır.
Bölüm 3: İklim Sistemi Üzerinde İnsan Etkisi
Bu bölüm, IPCC tarafından bugüne kadar bu konudaki en keskin ve net görüşü sunmaktadır:
Küresel iklim sistemi, endüstri-öncesi dönemden beri hiçbir tartışmaya yer bırakmayan bir şekilde, insan etkisi nedeniyle ısınmıştır.
Önceki raporda benzer bir ifade, iklim değişiminin insan kaynaklı olduğunun "açık" olduğunu belirtmekteydi. Daha spesifik olaraksa yeni rapor, Endüstri Devrimi'nden beri görülen 1.1°C'lik artışın, deniz buzu seviyesindeki azalmanın ve okyanus asitlenmesindeki artışın nedenlerinin neredeyse tamamının insan-kaynaklı olduğunu söylemektedir (ufacık bir kısmında doğal süreçlerin de etkisi vardır).
Bu bölümdeki önemli bulgular şu şekilde:
- İnsan-kaynaklı sera gazı saçımı, ekstrem sıcak ve ekstrem soğuk hava olaylarında gözlediğimiz değişimlerin ana iticisidir.
- Küresel ortalama yüzey hava sıcaklığının 2010-2019 yılları arasındaki değeri, 1850-1900 yılları arasında olandan 0.9-1.2°C yüksektir. Bu artışın 0.8-1.3°C kadarı insan aktivitesiyle ilişkilendirilebilir. Doğal kaynakların sıcaklık üzerindeki etkisi -0.1 ilâ 0.1°C arasındadır.
- Eriyen buzulların artışı ve daha sıcak suların daha geniş bir alanda görülmesinin etkileri birleştirildiğinde, 1970 yılından beri gözlenen küresel ortalama deniz seviyesi artışının insan kaynaklı olması yüksek kesinliktedir.
Bölüm 4: Küresel İklimin Geleceği ve Olası Senaryolar
Raporun bu bölümü, en önemli 2 sonucu bünyesinde barındırmaktadır: İklim değişimi, bugüne kadar zannedilenden daha da hızlı yaşanmaktadır ve Paris Anlaşması ile belirlenen maksimum 1.5°C'lik sıcaklık artışı sınırını tutturma ihtimali ekstrem düşük olasılıktadır.
2013 IPCC raporu, 1.5°C'lik sıcaklık artışının 2040 yılına kadar yaşanacağını öngörüyordu. Yeni raporda aynı sıcaklık aşımının 2030'lu yılların başında yaşanmasının çok olası olduğu belirtiliyor. En düşük emisyon senaryosu altında bile 2040 yılından önce 1.5°C'lik sıcaklık aşımının yaşanması çok olası görülmektedir.
Bu bölümdeki önemli bulgular şu şekilde:
- Eldeki bütün ısınma senaryoları, 2030 yılına kadar küresel ortalama yüzey sıcaklığının 1850-1900 yılları arasındaki herhangi bir yıldan 1.5°C yüksek olacağını öngörmektedir.
- Hangi senaryoyu kullanırsanız kullanın, küresel ortalama deniz seviyesinin 21. yüzyıl boyunca yükselmeye devam edeceği neredeyse kesindir.
- Küresel saçım oranları net negatife düşerek atmosferden yeterince karbon tutulabilecek noktaya gelinse bile, deniz seviyelerinin yükselmesi gibi olumsuz iklim değişimi etkileri en azından birkaç yüzyıl boyunca tersine dönmeyecektir.
Bölüm 5: Küresel Karbon ve Diğer Biyokimya Döngüleri ve Geribildirimleri
Bu bölüm, atmosferik karbondioksit ve metan konsantrasyonlarının 1750 yılından beri sırasıyla %47 ve %156 oranında arttığını ortaya koymaktadır. Ayrıca bölüm, okyanus ve diğer doğal sistemlerin bu gazları emebilme oranlarını incelemektedir. Emisyonlar daha da arttıkça, doğal emicilerin bunları emebilme yeteneği azalmaktadır ve yüksek-emisyon senaryoları altında yaşanacak kontrolsüz orman yangınları dolayısıyla orman yitimi öyle bir boyuta gelecektir ki, kara temelli doğal ekosistemler karbon emici değil, karbon yayıcı bir role dönecektir. Bu, bir dereceye kadar Amazon Ormanları'nda yaşanmaya başlamıştır bile.[2]
Bu bölümdeki önemli bulgular şu şekilde:
- İnsan aktivitesi dolayısıyla saçılan karbondioksit, 2010-2019 arasında 3 temel Dünya sistemi arasında bölüşülmüştür: %46'sı atmosferde birikmiştir; %23'ü okyanus tarafından, %31'i ise vejetasyon tarafından emilmiştir.
- Karbondioksit seviyeleri arttıkça, kara ve okyanuslar tarafından emilen emisyonların oranının azalması beklenmektedir.
- Küresel sıcaklık artışı, karbondioksit emisyonları ile neredeyse doğrusal bir ilişki içindedir. Bir diğer deyişle, küresel ısınmayı durdurmak istiyorsak, net emisyon oranı sıfıra düşmelidir.
Bölüm 6: Kısa Ömürlü İklim Zorlayıcılar
Raporun 6. bölümü, karbondioksit haricinde kalan metan, partiküller, aerosoller, hidroflorokarbonlar ve diğer gazların iklim değişimindeki etkisini ele almaktadır. Bunların önemli bir bölümü atmosferde çok kısa bir süreliğine (kimi sadece birkaç saatliğine) kalabilmektedir. Buna rağmen bunlar, atmosferde kaldıkları kısa süre boyunca iklime büyük bir kuvvet bindirmektedirler. Bazı durumlarda bu etki soğuma yönündedir; ancak hepsinin toplam net etkisi ısınmayı hızlandırıcı yöndedir.
Bunlar kısa ömürlü oldukları için, bunların gelecekteki sıklığı ve etkisi sosyoekonomik süreçlere bağlı olarak dikkate değer miktarda değişmektedir. Bu olasılıklar, raporda ayrı ayrı ele alınmaktadır. Ancak sonuç olarak bu gazlar, Dünya'nın dört bir yanında insanların solunum sağlığı üzerinde yıkıcı bir etkiye sahiptir.
Bu bölümdeki önemli bulgular şu şekilde:
- Kısa ömürlü iklim zorlayıcıları, metan-saçıcı sektörler tarafından domine edilmiş haldedir: fosil yakıt üreticileri, dağıtıcıları, tarım ve atık yönetimi.
- Önümüzdeki 20 yılda bu kısa ömürlü iklim zorlayıcıların, 2019 yılına kıyasla ısınmaya neden olma ihtimali çok olasıdır. Bu ısınma etkisi, karbondioksit gibi uzun ömürlü sera gazlarının sebep olduğu ısınma etkisine eklenecektir.
- Hızlı karbonsuzlaşma hava kalitesini artırmaktadır; ancak kısa vadede Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen hava kalitesi yönergelerini sağlamak konusunda tek başına yeterli değildir (özellikle de Asya'nın bazı kısımlarında ve diğer çok kirlenmiş bölgelerde).
Bölüm 7: Dünya'nın Enerji Bütçesi, İklim Geribildirimleri ve İklim Hassasiyeti
İklim hassasiyeti, Dünya'nın sera gazlarının değişimine ne düzeyde tepki verdiğinin bir ölçüsüdür. Atmosferik karbondioksit oranlarının her çiftlenmesi (2'ye katlanması), sıcaklıkların yaklaşık 3°C artmasına neden olmaktadır. Bu oran, iklimbilimciler tarafından onlarca yıldır hesaplanan ve öngörülen oranlarla aynıdır; ancak zaman geçip de yöntemler daha da hassaslaştıkça, bu artış ilişkisi üzerindeki belirsizlik de azalmıştır.
Enerji bütçesi, Güneş'ten Dünya sistemlerine akan enerji miktarıyla ilgilidir. Bu metrikler bir arada değerlendirildiğinde, gözlenen iklim değişimi üzerinde insanların ne kadar etkisi olduğunu tespit etmek mümkün olmaktadır.
Bu bölümdeki önemli bulgular şu şekilde:
- Artktik bölgeler, Antartktik bölgelerden daha hızlı ısınmaktadır. Isınma hızındaki bu fark, iki kutup arasındaki radyatif geribildirim ve okyanus ısı tutumu arasındaki farktan kaynaklanmaktadır.
- Şu anda var olan sera gazı konsantrasyonlarından ötürü, en katı emisyon azaltımı senaryoları ışığında bile, Dünya sistemlerinde enerji birikimi en azından 21. yüzyılın sonuna kadar devam edecektir.
- İklim değişimine bağlı olarak bulut oluşumunda yaşanan net değişim, insan-kaynaklı ısınmayı arttırıcı bir etkiye sahiptir. Son IPCC raporuna kıyasla bulut süreçlerine yönelik anlayışımızdaki müthiş atılımlar, bulutların sebep olduğu geribildirim döngülerini çok daha iyi anlamamızı sağlamıştır.
Bölüm 8: Su Döngüsü Değişimleri
Bu bölüm, ısınan bir Dünya'da suya neler olduğunu ortaya koymaktadır. Her ne kadar kuraklıkların her geçen sene daha da sıklaşması ve sertleşmesi beklense de, Dünya'nın halihazırda ıslak olan bölgelerinin daha da ıslak olması beklenmektedir. Çünkü sıcak bir atmosfer, daha fazla su taşıyabilmektedir.
Toplam yağış miktarı artacaktır; ancak daha da suya aç hale gelen atmosfer, kuru bölgeleri daha da kurutacaktır. Dünya üzerinde herhangi bir noktada, en kurak ve en yağışlı ay arasındaki yağış farkı yüksek olasılıkla artacaktır.
Ancak yağmur fırtınaları karmaşık olgulardır ve birçok iklim modelinin çözünürlüğünün altında kalan süreçlerle belirlenmektedir, dolayısıyla muson yağmurları gibi lokal yağış örüntülerinin nasıl değişeceği şimdilik yüksek belirsizliğe sahiptir.
Bu bölümdeki önemli bulgular şu şekilde:
- Terleme yoluyla buharlaşma arttıkça, Akdeniz, Kuzey Amerika'nın güneybatısı, Afrika'nın güneyi, Doğu Amerika'nın güneybatısı ve Avustralya'nın güneybatısındaki toprak nemliliği azalacaktır.
- Yaz muson yağışları, Güney, Güneydoğu ve Doğu Asya'da artacaktır. Ancak Kuzey Amerika muson yağışları azalacaktır. Batı Afrika muson yağışları Orta Sahel'de artacak, uzak Batı Sahel'de azalacaktır.
- Büyük ölçekli ormansızlaşma, terleme yoluyla buharlaşmayı ve yağışları olasılıkla azaltmıştır. Şehirleşme, yerel yağışları artırmıştır.
Bölüm 9: Okyanus, Buzküre ve Deniz Seviyesi Değişimi
Sera gazları tarafından tutulan ısının büyük bir kısmı nihayetinde okyanuslar tarafından emilmektedir. Isınan sular genleştikçe, bunların deniz seviyesi artışına katkısı da yükselmektedir. Ayrıca yavaş ve derin okyanus suyu akıntıları, küresel sıcaklıkların atmosferik karbondioksit seviyelerine bağlı olarak birdenbire değişmemesinin nedenidir. Deniz hayvanları artan sıcaklıkları hissetmektedir ve bilim insanları, 1980'lerden bu yana denizel ısı dalgalarının sıklığının 2 katına çıktığını ölçmüştür.
Bu sırada buzullar, kutup buz denizleri, Grönland buz tabakası ve global permafrost hızla erimektedir. Genel ortalamada su seviyeleri 1900'lerden bu yana 20 santimetre yükselmiştir ve bu suların yükselme hızı artmaktadır.
Bu bölümdeki önemli bulgular şu şekilde:
- 20. yüzyılda küresel ortalama deniz seviyesi, son 3000 yıldaki herhangi bir yüzyıldan daha hızlı yükselmiştir.
- Küresel okyanusların ısı içeriği, 1970'lerden beri yükselmektedir ve 21. yüzyıl boyunca yükselmeye devam etmesi beklenmektedir. Buna bağlı olarak gelen ısınma, en düşük emisyon senaryoları altında bile en azından 2300 yılına kadar devam edecektir. Bunun nedeni, derin okyanus sirkülasyonunun yavaşlığıdır.
- Eldeki bütün senaryolarda, Arktik Okyanusu'nda minimum buz seviyesi döneminde hiç deniz buzunun kalmadığı bir yılın 2050 yılına kadar ilk kez görülmesi olasıdır.
Bölüm 10: Küresel İklim Değişimini, Yerel İklim Değişimine Bağlamak
1950'lerden beri bilim insanları, insan aktivitesinden kaynaklanan sera gazlarının yerel sıcaklıkları nasıl arttırdığını ortaya koymayı başarmışlardır. İklim modelleri, bölgesel iklim etkilerini ölçebilir. Verinin kısıtlı olduğu yerlerde (özellikle de dağlar gibi zorlu bölgelerde), istatistiki yöntemler yerel etkiyi tahmin etmekte kullanılabilir.
Özellikle de şehirler, şehirleşmeye bağlı olarak giderek daha hızlı ısınacaktırlar. Küresel ısınma ekstremleri, şehirlerin olduğu bölgelerde, özellikle de ısı dalgalarının yaşandığı dönemlerde daha da şiddetli hissedilecektir. Her ne kadar küresel modeller büyük oranda anlaşsa da, spesifik coğrafyalardaki yerel iklim etkileri farklı modellerde farklı sonuçlar verebilmektedir.
Bu bölümdeki önemli bulgular şu şekilde:
- Deniz meltemleri ve dağ rüzgar sistemleri gibi bazı yerel ölçekli olgular, birçok iklim modelinin çözünürlüğü dolayısıyla yeterince iyi tespit edilememektedir.
- Şehirler ve civarındaki bölgeler arasındaki ısınma trendlerindeki farkın bir kısmı şehirleşme ile izah edilebilmektedir. Gelecekteki şehirleşme, arka planda değişen iklim karakteristiklerinden bağımsız olarak, şehirlerde öngörülen hava sıcaklığı değişimlerini arttıracaktır.
- İstatistiki yöntemler, daha düşük ölçekli iklim modellerinin daha isabetli yerel veya bölgesel tahminlerde bulunabilmelerini sağlamaktadır.
Bölüm 11: Değişen İklimde Ekstrem Hava ve İklim Olayları
Veri toplama, modelleme ve analiz sahasında yaşanan olumlu gelişmeler, artan sera gaz konsantrasyonlarının ekstrem hava ve iklim olayları üzerindeki etkisi konusunda bilim insanlarının kendilerinden daha da emin olmalarını sağlamaktadır. Gözlenen sıcaklık ekstremlerinin ardında insanların olduğu neredeyse kesindir.
İnsan aktivitesi, ekstrem hava olaylarını sıklaştırmakta, ekstrem sıcaklıkları daha da artırmakta ve sıklaştırmakta, özellikle de yağmur, kuraklık ve tropik siklonları daha da kuvvetlendirmektedir. Sadece 1.5°C sıcaklık artışı bile bu olayları daha şiddetli hale getirse de, bu esktrem olayların şiddetinin 2°C'lik sıcaklık artışıyla bugüne kıyasla neredeyse 2 katına çıkması beklenmektedir. 3°C'lik sıcaklık artışıyla ise bu olayların bugüne kıyasla 4 katına çıkması beklenmektedir.
Küresel ısınma hız kazandıkça, tarihsel olarak emsali görülmemiş iklim olaylarının oluşması olasıdır.
Bu bölümdeki önemli bulgular şu şekilde:
- İnsan-kaynaklı sera gazı saçımının, endüstri-öncesi dönemden bu yana özellikle de hava sıcaklığı ekstremleri gibi belli hava ve iklim ekstremlerinin sıklığı ve/veya şiddetini arttırdığı bilim camiasında kesin olarak ortaya konmuş bir gerçektir.
- Küresel ısınmadaki en ufak artışlar bile, ekstremlerde dikkate değer değişimler yaratmaktadır.
- Ekstrem olayların gözlenen kayıtlardaki sıklığı, bugüne kadar emsali görülmemiş düzeydedir ve iklim değişimine bağlı olarak daha da artması beklenmektedir.
- Günümüzdeki koşullara kıyasla ekstrem olayların gücü 2°C'lik artışla en az 2 kat, 3°C'lik artışla en az 4 kat artacaktır.
Bölüm 12: Bölgesel Etki ve Risk Değerlendirmesi İçin İklim Değişimi Bilgisi
İklim modelleri giderek daha da iyileşmekte, iklim değişiminin yerel etkileri konusunda giderek daha da keskin ve isabetli sonuçlar vermektedirler. 2014 yılında yayınlanan 5. Değerlendirme Raporu'na kıyasla çok daha fazla şey bilmekteyiz. İklimimiz, 20. yüzyılın ortası veya başına kıyasla çoktan çok daha farklı bir yapıya dönüştü ve özellikle de ortalama sıcaklıklar, mevsimler, ekstrem sıcaklıklar, okyanus asitlenmesi, okyanus oksijensizleşmesi ve Arktik deniz buzu yitimi konularında çok büyük değişimler görmekteyiz.
Bu yüzyılın ortasına kadar çok daha büyük değişimler beklemekteyiz: Kuzey Yarımküre'de daha fazla yağış, özellikle Akdeniz ve Güney Afrika'da da az yağış, tüm sahillerde daha yüksek deniz seviyesi.
Sonuç olarak, hem denizde hem karalarda ortalama ve ekstrem sıcaklıklar artacağını yüksek güvenle söyleyebiliriz. Büyük ölçekli hasarlar beklenmektedir ama bazı alanlarda fırsatlar da kendini gösterebilir.
Bu bölümdeki önemli bulgular şu şekilde:
- Bu yüzyılın ortasına kadar Dünya'nın her bölgesi, iklim etkisine sebep olan faktörlerde eş zamanlı değişimler görecek.
- İklim değişimi şu anda bile ciddi toplumsal ve çevresel hasarlara neden oluyor ve gelecekte de çok ciddi sosyoekonomik zararlara neden olacak. Bazı durumlarda iklim değişimi, fırsat olarak görülebilecek durumlar da yaratabilir ve bunlar doğru adaptasyon stratejilerinin uygulanmasında gözetilebilir.
- İklim değişim etkileri, sadece iklimdeki fiziksel değişimlerle ilgili değildir; aynı zamanda insanların iklim değişimine maruziyet ve zaafiyetlerini kısıtlamak için atacakları adımlarla da ilgilidir.
Raporun Türkiye Üzerindeki Etkileri
Raporda ülke-bazlı bir analiz yapılmıyor olsa da Akdeniz iklimi, Doğu Avrupa ve Orta Doğu'da yaşanması beklenen değişimlerden yola çıkarak, Türkiye'nin bu yüzyılda iklim değişiminden nasıl etkileneceğini kestirmek mümkündür.
Bu değişimlerin başında, muazzam bir ısınma ve kuraklaşma gelmektedir. Buna bağlı olarak mevsimler orman yangınlarının şiddeti ve sıklığı artacaktır. Ayrıca yağış rejimlerinin değişmesine bağlı olarak Karadeniz gibi çok yağışlı bölgelerimiz kendi normallerine göre kuraklaşacaktır. Spesifik bir bölgeye düşen yağışlar ekstrem seviyelere ulaşabilecek, su baskınları ve seller daha sıradan olaylar haline gelecektir. Ayrıca Akdeniz ve Karadeniz'de daha güçlü fırtına, hatta yarı-kasırga oluşumları beklemek mümkündür.
ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Su Kaynakları Mühendisliği Labaratuvarı'nda iklim değişikliği çalışmaları yürüten Prof. Dr. İsmail Yücel, raporun Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren kısımlarıyla ilgili şöyle söylüyor:
Karadeniz Bölgesi'nin "tüm yıl ıslak" olarak bilinen yağış rejimi, yaz ve sonbahardaki yağış azalması ile beraber güçlü mevsimsellik gösterecek. Karadeniz Bölgesi'nin doğusu ve Anadolu'nun kuzeydoğusu, kış ve ilkbahar mevsimlerinde gelecek dönemde artan yağış özelliği ile Türkiye'nin güneyinden pozitif yönde ayrılmaktadır.
Yaz aylarında görülecek ısınma miktarı orta ve kötümser senaryolara göre Batı Akdeniz, iç Ege ve güney bölgelerde yüzyıl sonunda 3,5 - 6,5 derece arasında değişim göstererek rekor seviyelere ulaşacak. Bu durum da beraberinde kuraklık riskini artırarak, sıcak hava dalgalarının daha sık görülmesine sebep olacaktır.
Aşırı sıcakların ardışık olarak en az 3 gün sürmesini anlatan 'sıcak hava dalgaları', dünyada ve ülkemizde meydana gelen yangın riskini de artıracak.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git- 8
- 4
- 3
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- Türev İçerik Kaynağı: Quartz | Arşiv Bağlantısı
- ^ IPCC. Sixth Assessment Report. (9 Ağustos 2021). Alındığı Tarih: 11 Ağustos 2021. Alındığı Yer: IPCC | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Pannett. The Amazon Rainforest Is The World’s Carbon Sink. Parts Of It Now Release More Carbon Than Can Be Absorbed.. (16 Temmuz 2021). Alındığı Tarih: 11 Ağustos 2021. Alındığı Yer: The Washington Post | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 20:08:03 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10842
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.