Ölümsüzlük Mümkün mü? Ölümsüz Canlılar Var mı?
Ölümsüzlük, sonsuz yaşam ve bitmeyen var oluş demektir. Çağlar boyunca ölümsüzlük, pek çoklarının hayali olmuştur. Birçok insan, öyle ya da böyle, onu aramaktadır. Kimimiz "ölümden sonra yaşam" veya "reenkarnasyon" gibi dini inançlarda, kimimizse teknolojide veya bilimde... Daha önceden anlattığımız gibi ölüm, biz insanlar açısından korkutucu olabilir; ama doğanın sürekliliği açısından bakıldığında ölümün varlığı, yokluğundan çok daha iyidir. Ama buna rağmen, "ölümsüz" olduğu iddia edilebilecek bazı canlılar günümüzde mevcuttur!
Ölümsüz Canlılar!
En basitinden bakteriler, teknik olarak ölümsüzdürler; çünkü klonlamayla çoğalırlar ve o kopyalardan biri yaşadığı sürece, orijinal bakterinin kendisi de yaşıyor sayılabilir. Hatta aynı mantıkla, HeLa hücreleri gibi ölümsüz hücre hatlarını laboratuvarda üretebilmekteyiz.
Ama daha iri canlılarda da benzer durumlar görmek mümkündür: Örneğin daha önceden Turritopsis cinsi denizanalarının, yeterince yaşlandıklarında kendilerini polip (yani "yavru") versiyonlarına geri döndürüp, yaşam döngülerine yeniden başlayabildiklerini daha önceki bir yazımızda anlatmıştık. Benzer şekilde, yassı solucanların bıçakla ikiye, üçe ve hatta onlarca parçaya bölünme sonucunda bile hayatta kalmaya devam ettiklerini, her parçadan kendi kopyalarını üretebildiklerini burada anlatmıştık.
Ama insanlar olarak ölümü yeneceksek, bundan daha iyisini yapmamız gerekiyor. İnsanlar olarak, ölümsüz olabilir miyiz? Veya modern teknolojimiz sayesinde ölümsüzlüğe ne kadar yakınız?
Ölümsüzlüğün İki Bileşeni: Genler ve Çevre
Eğer ölümsüzlüğü istiyorsak, biyolojinin temelindeki iki unsurdan faydalanmamız gerekiyor: Genler ve çevre... Öncelikle çevreyle başlayalım; çünkü insanların en kolay kontrol edebilecekleri ama bunu yapmadıkları için ömürlerini maksimize edemedikleri şey bu bileşendir.
Çevreye Hükmederek Ömrü Uzatmak
Günümüzde 100 küsür yaşına kadar sağlıklı bir şekilde yaşayanların yaşam biçimlerine baktığımızda, belirgin bir örüntü ortaya çıkmaktadır: çoğu sigara içmezler, alkolü kontrollü tüketirler, obez değiller, güçlü ve sağlıklı sosyal ilişkileri var, aktif ve güvenli bir cinsel hayatları var, sebze ağırlıklı besleniyorlar, temiz havada egzersiz yapıyorlar veya hareketli yaşamlara sahipler, stresle başa çıkmak veya stresten kaçınmak konusunda iyiler.[1], [2], [3], [4], [5], [6], [7], [8], [9] Bu nedenle tansiyon, kalp hastalığı, kanser, diyabet gibi ölümcül veya ömrü kısaltan hastalıklara akranlarından daha az yakalanırlar. Dolayısıyla uzun ömürler yaşama ihtimalleri de artmaktadır.
Çevreyi ve eldeki sağlığı optimize etmenin işe yaradığını tarihsel verilerden de biliyoruz. Örneğin 15. yüzyılda ortalama insan ömrü 30-35 yıl kadardı. Ama bu, 600 yıl önce herkes 35 yaşında ölüyordu demek değildir. Çünkü yeni doğan birçok bebek daha 5 yaşına bile ulaşamadan çocukluk hastalıkları nedeniyle ölüyorlardı ve dolayısıyla toplumun ortalama ömür beklentisini de düşürüyorlardı. Bu konuda daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.
Ayrıca ömür beklentisi genelde sabit bir sayı gibi verilir; ama bu beklentiyi daha iyi anlamak gerekmektedir. Örneğin Amerika'da 1990'da doğan bir çocuğu ele alalım. Bu çocuğun doğduğu andaki ömür beklentisi 75 yıl kadardı; ama bu, o dönemde birçok insanın öldüğü yaşın çok altındadır. Çünkü bir insanın çocukken ölme riski çok daha yüksektir. Örneğin aynı çocuk 25 yaşına ulaştığında, ülkesindeki veya hayatındaki hiçbir şey değişmese bile ömür beklentisi 75'ten 82 yıla çıkmaktadır; 62 yaşında 86 yıla, 70 yaşında 88 yıla uzamaktadır. Yani beklenen ömür, siz hayatta kalmayı becerdikçe sürekli ama giderek yavaşlayan bir şekilde artmaktadır. İşte tarih boyunca hem çocukların, hem de yetişkinlerin sağlığı ve yaşam standartları iyileştikçe, ömür beklentisi ortalamasının artması da bundandır.[10] Tabii bu artış her yerde eşit değildir. Örneğin kadınlar erkeklerden, zengin ülkelerin vatandaşları fakir ülkelerinkinden daha uzun yaşamaktadır.[11], [12]
İşte bu yüzden olabildiğince fazla kişi için, olabildiğince erişilebilir sağlık hizmeti sağlamamız gerekmektedir. Bu, "Sadece şunu yapın, bunu yapın!" demekle olmaz. Bunları pekiştirecek ortamları yaratmamız gerekmektedir, insan davranışlarını ve bunların dürtme gibi mekanizmalarla değiştirilebildiği gerçeğini gözetmemiz gerekmektedir. Egzersizin, sağlıklı besinlerin, hastalıkları tedavi edecek ilaçların ve doktorların hem fiziksel olarak hem ekonomik olarak erişilebilir olması gerekmektedir. Sağlık çalışanlarına şiddet uygulayıp, absürt performans kriterlerine tabi tutup, saçma sapan nedenlerle hedef tahtasına oturtup, ülkeden kaçmalarına sebep olmamak gerekmektedir.
Çevrenin Sınırları
Ancak çevresel etkinin bir sınırı vardır. Sabahlara kadar da egzersiz yapsanız, Dünya'nın en stressiz hayatını da yaşasanız, örneğin 300 yıl yaşayamazsınız. Genlerimiz, bize bir sınır koymaktadır: Hatta 2019'da yayınlanan bir makaleye göre genlerimizin bize sağladığı doğal ömür 38 yıl kadardır.[13] Bunun üzerine eklenen her yıl, insan medeniyetinin başarısıdır. Besine, temiz suya, tıbba, bilime, sağlık hizmetlerine erişim, bu süreyi kademeli olarak artırmaktadır.
Nereye kadar? Bugüne kadar yaşadığı resmi kayıtlarla doğrulanabilen en uzun ömürlü kişi, Fransız Jeanne Calment'ti ve 122 yıl 164 gün yaşadı.[14] Tabii doğrulanamayan iddialara bakarsanız yüzlerce yıl yaşadığını iddia eden kişiler bulabilirsiniz.[15] Ancak şahısların yaşlarını, X-ışını taramasına, diş yapısına, kemik yaşlarına, osteon adı verilen kemiklerdeki minyatür kan damarları gibi verilere bakarak 5-10 yıl hata payıyla tespit etmek mümkündür. Bugüne kadar bu "über-ömür" iddiasını bilimsel olarak ispatlayabilen kimse olmamıştır.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Hastalıkların Hastalığı "Ölüm" ve Semptomları
Peki, diyelim ki çevre modifikasyonuyla gelebildiğimiz en iyi yere geldik. Biyolojik sınırlarımızı nasıl aşacağız? Bunu yapmak istiyorsak, ölüme giden yolu oluşturan nedenleri ortadan kaldırmamız veya etkilerini egale etmemiz gerekmektedir - ki ölümün nedenlerini, 3 büyük başlık altında toplayabiliriz:
- Yaşlanma,
- hastalıklar ve
- fiziksel travma.
Hatta kimi uzmana göre bu üçü, var olan en ölümcül hastalığın, hastalıkların hastalığının, yani "ölüm" denen hastalığın ta kendisinin semptomlarıdır. Bunları önlemenin de ana yolu, organizmaya hücre-altı seviyede hükmetmeyi gerektirmektedir: Hücrelerimizin, dolayısıyla doku, organ ve sistemlerimizin sağlığını bozabilecek, bunların yaşlanmasına sebep olan veya darbe aldıklarında ölmelerine yol açan biyolojik unsurları daha en başından ve kökünden yok etmemiz gerekmektedir.
Genlere Hükmederek Ömrü Uzatmak
İşte bu da genleri iyi tanımakla başlıyor. Milenyumlardır var olan alternatifler arasından en iyilerinin seçilmesiyle bize kadar miras kalan genlerimizdeki ufacık değişimlerin bile ne kadar büyük sonuçlar yaratabileceğini biliyoruz. Bu genleri birçok şekilde değiştirmek mümkündür; ama genelde genetik mühendisliği araştırmaları 3 hedefe odaklanmaktadır:
- İlki, her bir hücre bölünmesinde kromozomlarımızın telomer bölgelerinin kısalmasını önleyici bir mekanizma geliştirmek, yani buradaki yazımızda anlattığımız "hücresel saatli bomba"yı susturmak.
- İkincisi, hücrelerimizde biriken mutasyonları ve diğer sorunlu genleri ortadan kaldırmayı kolaylaştıracak yöntemler bulmak.
- Üçüncüsüyse, doğal yaşlanma süreçlerini yavaşlatmak ve hatta mümkünse tersine döndürmek.
Bunların 3'ü de genetik hasarı en aza indirmeye çalışmaktadır.
Bu yolda bize yardımcı olabilecek birçok dizi gen mevcuttur: Mesela SIRT6 geni, DNA tamirinde kullanılan protein ve enzimlerin toparlanmasını sağlamaktadır.[16] DAF-2 geni sadece yaşlanmayı kontrol etmekle kalmaz, aynı zamanda yukarıda bahsettiğimiz stres direncini ve metabolizmayı pekiştirmektedir.[17] Tabii bu genlerin kurdukları ağlar da önemlidir: Örneğin DAF-2, DAF-16 isimli bir diğer genle bir arada aktive olursa, yüzlerce diğer genin nasıl okunduğunu değiştirebilmektedirler ve bu, hayvan deneylerinde ömrün uzamasıyla sonuçlanmaktadır.[17] APOE, FOXO3 ve CETP gibi genlerin belli mutant versiyonları uzun ömürlü kişilerde daha sık bulunmaktadır.[18], [19], [20], [21]
Ancak burada bütün genleri tek tek sıralamayalım, çünkü onlarca genden bahsetmemiz gerekirdi. Özetle, uzun ömürlü herkeste ortak olan bir veya birkaç gen bulunmamaktadır. Her biri, farklı genetik bileşenlere sahiptir ve bunların doğru kombinasyonları, uzun yaşayan kişilerin uzun ömürlerine katkı sağlamaktadır. Dolayısıyla sadece birkaç mutasyonla ölümsüzlüğün sağlanamayacağını söyleyebiliriz. Bu genlerin farklı kombinasyonları, farklı sonuçlar doğurmaktadır. Bu yüzden gen teşhisi ve bunların ne işe yaradıklarının, ne tür genetik ağların parçaları olduklarının anlaşılması müthiş önemlidir.
Modern Tıp ile Ömrü Uzatmak
Sadece genetik de değil, aşılar, ilaçlar ve takviyeler de ömrü uzatmakta kullanılabilir. Mesela Antep fıstığı, üzüm, kırmızı şarap ve nar gibi besinlerde bulunan resveratrol isimli bir molekül takviyesi, ağır yağlı diyetlerle beslenen solucanların, maya mantarlarının ve farelerin daha uzun yaşamasını sağlamaktadır (buna karşı çıkan araştırmalar olsa da).[22], [23], [24], [25], [26], [27], [28], [29], [30]
Bir diğeri, nikotinamid mononükleotit, yani NMN diye bir moleküldür. Bunu alan farelerde, nikotinamid adenin dinükleotit, yani NAD molekülünün sentezi %50 oranında artırmaktadır. Bu molekülü lise biyoloji derslerinde NADPH gibi moleküllerden hatırlıyor olabilirsiniz. Hücre metabolizmasında, enerji üretiminde ve DNA tamirinde görev alan, çok temel bir moleküldür. Aynı zamanda vücudunuzun hastalıkla mücadele edebilmesini de sağlamaktadır. İşte takviye alan fareler daha sağlıklı ve güçlü hale gelmektedirler; örneğin daha uzun mesafeleri daha az yorularak koşabilmektedirler.[31] Araştırmacılar, bunun ömür uzamasıyla ilişkisini araştırmaya devam etmektedirler.
Henüz sihirli bir molekül tespit edilebilmiş değildir; ancak örneğin hücrelerimizi parçalayan serbest radikalleri yavaşlatan antioksidanlar da dahil, geniş bir yelpazede geliştirilecek moleküler takviyeleri diyetlerimize dahil ederek, biyolojik sınırlarımızı aşmamız mümkün olabilir. Burada gıda mühendisliği, hatta gıda tasarımı gibi sahaların rolü çok büyük olacaktır.
Tüm bunlar bir yana, geliştirdiğimiz aşılar bile bugüne kadar onlarca hastalığı toplumdan pratik olarak silmemizi sağlamıştır. COVID-19 salgını gibi küresel bir belada bile aşılar, aşılananların ömrümüzü uzatmaktadır. Hastalığı daha yaşanmadan önlemek, ölümsüzlük yolunda en büyük silahtır ve aşılar da bunu sağlar. Tabii ki sadece bunlar değil: Hücrelerin birbiriyle iletişimini, hücreler arası boşlukta olup bitenleri, hormonal sistemi ve epigenetiği de işin içine katarak, bütüncül bir şekilde yaşlanmayla, hastalıkla ve travmayla mücadele etmemiz gerekmektedir.
Bireysel Tıp, Tekil Bireylerin Ömrünü Artırabilir!
Burada sık atlanan çok önemli bir detaya da dikkat çekmekte fayda vardır: Tıp, bizi daha sağlıklı hale getirecek metotları asırlardır geliştirmektedir ve bu yolda müthiş başarılar kat etmiştir. Ancak bugüne kadar tıpta, çoğunlukla ortalama özellikler üzerinden ilerlenmiştir. Yani ortalama bir insanın vücudu nasıl çalışır, nasıl bozulur ve bunu nasıl tedavi ederiz gibi sorulara odaklanılmıştır. Sonrasında bu ortalamadan öğrenilenler, herkese, büyük oranda aynı şekilde uygulanmıştır.
Bu, bugüne kadar çok da güzel çalışmıştır; ancak sağlığın sınırlarını zorladıkça, bu yöntemin de sınırlarına yaklaşmaya başladık ve süreçteki önyargıların yarattığı sorunlar belirginleşmektedir. Örneğin kadınlara özgü menstrüal ağrı sorunları gibi hastalıklar çok daha az araştırılmaktadır. Benzer şekilde, günümüzde halen tıbbi uygulamaları yönlendiren birçok tıbbi istatistik, asırlar önce erkek deneklerde toplanan verilere dayanmaktadır. Bu demografi, günümüzdeki toplumu yansıtmamaktadır. İşte bu sorunları hem sistemik olarak hem de teknolojik olarak çözmemiz gerekmektedir.
Sistematik değişim için gerekenleri bu yazıya sığdırmak mümkün değildir; ancak teknolojinin gelişiminin ölümsüzlüğe giden yolu her gün biraz daha döşediği söylenebilir: Eskiden bilgisayarlar, işlemci gücü, yapay zeka ve tıbbi donanım yokken bireye özgü tıpla ilgilenmek mümkün bile değildi. Ama artık bireysel tıbbi ihtiyaçları tespit edecek teknolojilerin, genelgeçer yöntemlerden daha üstün sonuçlar verebileceği bir evreye giriyoruz. Yakında birkaç saniye içinde genom gibi bireysel özelliklerimizi dizilemek mümkün olacak. Şöyle düşünün: 20 yıl önce tek 1 tanecik insanın genomunu 13 yıl uğraşarak, 3 milyar dolara diziledik. Şimdi bu süre birkaç güne, fiyatsa 300 dolara indi. Bir yapay zeka algoritması bu genomu okuyup, en olası bireysel riskleri tespit edip hekimlere bildirebilecek. Böylece ortalama bir tıbbi müdahale değil de, çok daha o hastaya spesifik bir tedavi yolu izlenebilecek. Tabii ki bu bireysel yöntemler de ortalama ve genel prosedürleri yansıtacaktır, ama genel prosedürün kaçırdıklarını yakalamamızı ve bireysel sağlığı maksimize etmemizi sağlayacak.
Bilimkurgunun Ölümsüzlük Vaadi
Şimdi dozu biraz daha bilimkurgudan yana artıralım.
Nanoteknoloji Yoluyla Ölümsüzlük
İlk durak, nanoteknoloji... Burada yapılan, biyolojiyi değiştirmektense, biyolojiyi makinalarla güçlendirmek... Örneğin nanorobotlar damarlarımızda gezip tıkanmaları tespit edecek ve gerektiğinde bunları açabilecek, böylece insanların 1 numaralı ölüm sebebi olan kalp ve damar hastalıkları büyük oranda yok edilebilecek.
Benzer şekilde, en belalı düşmanlarımızdan olan kanseri düşünün. Yüzlerce çeşit kanser türü var ve hepsi farklı ve dinamik moleküler zorluklar çıkarıyorlar. En büyük sorun da, kanserli hücrelere ilaçları doğrudan ulaştırabilmek, vücuttan bağımsızlığını ilan etmiş asi kanser hücrelerinin etraflarına çektikleri biyokimyasal güvenlik bariyerlerini aşıp onları yok edebilmek ve tüm bunları yaparken, sağlıklı hücrelere zarar vermemek. Bu gibi nedenlerle kanser tedavisi çok zordur. Ancak nanoboyutu, erişilebilir hale getirseydik, inşa edeceğimiz robotlar kanser hücrelerini tek tek ayıklayabilir ve yok edebilirdi. Yani bir gün doktorumuzu bir nanobot olarak yutabiliriz ve bu nanodoktor, bizi içeriden tamir edebilir.
Kriyojenik Beden Dondurma: Biyolojiyi Kimyayla Kandırmak...
Tabii baktık bunların hiçbiri çalışmıyor, yani tek başına biyoloji yüzlerce yıl yaşayabilen bedenlere izin vermiyor, o zaman çareyi biyolojiyi kimyayla kandırmakta arayabiliriz. Daha önceki yazılarımızda kriyojenik teknolojisinden bahsetmiştik. Bunu yaparak, bir nevi ölümsüzlüğe erişebiliriz.
Kısa bir özet geçecek olursak: Alaska Ağaç Kurbağaları gibi kriyojenik yetenekleri olan hayvanların biyokimyasını çözebilirsek, bedenlerimizi asırlarca dondurup yüzyıllar sonra yeniden hayata dönmek mümkün olabilir. Hatta dondurmaya gerek de yok, vitrifikasyon denen teknolojiyi kullanarak, cam-benzeri bir durumda bedenleri koruyabiliriz ve bu, donmanın sebep olduğu ve diğer yazımızda anlattığımız sorunları atlatmamızı sağlayabilir.
Tabii ki bu yöntem, teknik olarak ömrünüzü uzatmaz; çünkü yine 80 yıl yaşamış olacaksınız. Ama o 80 yılı yaydığınız süreyi katlayarak arttırmanızı sağlayabilir: 40 sene yaşadıktan sonra, bedeninizi 400 yıl boyunca dondurup, bir 40 yıl daha yaşarsanız, varlığınızı 80 seneden 480 seneye çıkarmış olabilirsiniz. Bu da bir yerde, ölümü aldatmak gibi bir şey olacaktır. Ama kriyonik teknolojisinin şu anda büyük oranda sahtebilim olarak görüldüğünü ve henüz pratik ve işlevsel bir yolunun bilinmediğini hatırlatmak isteriz.
Görelilik Teorisi: Biyolojiyi Fizikle Kandırmak...
Bir benzerini, ölümü fizikle kandırarak yapabiliriz. Görelilik Teorisi çerçevesinde ışık hızına yakın hızlarda hareket eden veya çok büyük kütleli cisimlerin etrafında zamanın yavaşladığını biliyoruz. Belli bir uzay-zaman bölgesindeki zamanı daha hızlı geçirmek istediğimizde, bunu sağlayacak bir astronomik patikada, spesifik bir hızda ilerleyerek geleceğe yolculuk yapabiliriz. Yine ömrümüz uzamaz ama biyolojiyi fizikle aldatabiliriz.
Biyonik: Biyolojiyi Mühendislikle Kandırmak...
Ölümsüzlüğe giden yolda son bir seçenekse, mühendislik, yani makinalarla birleşmek... Bunun birkaç yolu olabilir.
Bilinç Aktarımı
İlki, bilinç aktarımı. Yani bırakın bedenimiz ölsün ama bilincimizi bir başka beyinde veya bir bilgisayarda depolamaya devam edelim... Ama tabii bu, birçok varsayımı beraberinde getirmektedir: Organik beyni inorganik bilgisayar çiplerinde birebir kodlayabilir miyiz, bir başka beyne aktarabilir miyiz? Aktarabilirsek, aktarım sonrası oluşan bilinç biz olur muyuz, farklı bir bedendeki bilinç aynı geçmişe veya deneyimlere sahip olabilir mi? Bunları bilmiyoruz.
Biyomekatronik
Mühendislik yoluyla ölümsüzlüğün ikinci bir yolu biyomekatronik olabilir. Yani eskiyen parçalarımızı, mesela kol, bacak ve organlarımızı mekanik versiyonlarıyla değiştirmek... Onlar da birebir aynı işi yapabilmeyi becerebilirlerse ve biyolojik bedenimizle madde ve enerji alışverişinde bulunabilirlerse, biyolojinin sınırlarını aşmamız mümkün olabilir.
Doku ve Organ Mühendisliği
Domuz vücudunda yetiştirilen böbreğin insana takılması ve çalıştırılması gibi gelişmeler, bu yönde atılan müthiş adımlar. Bu da üçüncü bir mühendislik yoluna işaret ediyor: Doku ve organ mühendisliği. Makinalarımızı biyolojiyi geçecek noktaya getirene kadar, doku ve organ mühendisliğini ve genetiği kullanarak kendimize yeni organlar yetiştirebiliriz. Böylece hastalıklı olanların yedek parçalarını üretebiliriz.
Sonuç
İşte tüm bunlar, ölümsüzlükle ilgili olduğumuz yere ve yapılan araştırmalara genel bir bakış... Özetle, görebileceğiniz gibi, eğer ki bir şekilde ölümsüzlüğü istiyorsak, yaşlanmaya, hastalıklara, travmaya ve çevreye hükmetmemiz gerekiyor. Biz bunu görür müyüz, bilemiyoruz.
Ancak bildiğimiz bir şey var: Geçmişte yaşamış ve artık aramızda olmayan bazı kişiler, bizlerin bunlardan bahsedebilmemizi mümkün kılacak bilimi ve teknolojiyi geliştirdiler. Ve bizce, sırf bilime ve insanlığa kattıkları sayesinde çoktan ölümsüz oldular.
Belki de ölümsüz olmak için sadece bedenin yaşaması şart değildir. Belki de fikirlerin ve ortaya konan eserlerin yaşaması, hepimizin kolayca erişebileceği ölümsüzlük türüdür. Belki de ölümsüzlüğü fazla uzakta aramak gerekmiyordur. Ne dersiniz?
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 42
- 24
- 15
- 12
- 10
- 8
- 6
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- ^ A. Macmillan. People Who Live To 100 Have These Traits In Common. (13 Aralık 2017). Alındığı Tarih: 7 Ocak 2022. Alındığı Yer: Time | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Chen. 11 Things People Who Live To 100 Have In Common. (13 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 7 Ocak 2022. Alındığı Yer: The Healthy | Arşiv Bağlantısı
- ^ Y. Blumberg. The Personality Traits That People Who Live To Be 100 Have In Common. (25 Nisan 2018). Alındığı Tarih: 7 Ocak 2022. Alındığı Yer: CNBC | Arşiv Bağlantısı
- ^ H. Holstege, et al. (2018). The 100-Plus Study Of Cognitively Healthy Centenarians: Rationale, Design And Cohort Description. European Journal of Epidemiology, sf: 1229-1249. doi: 10.1007/s10654-018-0451-3. | Arşiv Bağlantısı
- ^ E. A. Schoenhofen, et al. (2006). Characteristics Of 32 Supercentenarians. Journal of the American Geriatrics Society, sf: 1237-1240. doi: 10.1111/j.1532-5415.2006.00826.x. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Arrison. (2011). 100 Plus: How The Coming Age Of Longevity Will Change Everything, From Careers And Relationships To Family And Faith. ISBN: 9780465019663. Yayınevi: Basic Books.
- ^ A. M. Miller. People Who Live Past Age 100 Have One Trait In Common: Routine. (2 Haziran 2021). Alındığı Tarih: 7 Ocak 2022. Alındığı Yer: Insider | Arşiv Bağlantısı
- ^ Chatelaine. How To Live To 100 Years Old As Shared By A Centenarian - Chatelaine. (11 Eylül 2014). Alındığı Tarih: 7 Ocak 2022. Alındığı Yer: Chatelaine | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Stepler. World’s Centenarian Population Projected To Grow Eightfold By 2050. (21 Nisan 2016). Alındığı Tarih: 7 Ocak 2022. Alındığı Yer: Pew Research Center | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Roser, et al. (2013). Life Expectancy. Our World in Data. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Our World in Data. Inequality In Life Expectancy. Alındığı Tarih: 7 Ocak 2022. Alındığı Yer: Our World in Data | Arşiv Bağlantısı
- ^ Our World in Data. Life Expectancy Of Women Vs Life Expectancy Of Men. Alındığı Tarih: 7 Ocak 2022. Alındığı Yer: Our World in Data | Arşiv Bağlantısı
- ^ B. Mayne, et al. (2019). A Genomic Predictor Of Lifespan In Vertebrates. Scientific Reports, sf: 1-10. doi: 10.1038/s41598-019-54447-w. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Wikipedia. Ten Oldest Verified People Ever. (7 Şubat 2006). Alındığı Tarih: 7 Ocak 2022. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
- ^ Hürriyet Gazetesi. İnanması Güç Ama Gerçek! 256 Yıl Yaşayan Adam…. (2 Haziran 2017). Alındığı Tarih: 7 Ocak 2022. Alındığı Yer: Hürriyet Gazetesi | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. M. Ferrer, et al. (2018). An Inactivating Mutation In The Histone Deacetylase Sirt6 Causes Human Perinatal Lethality. Genes & Development, sf: 373-388. doi: 10.1101/gad.307330.117. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b Y. Zhao, et al. (2021). Mutation Of Daf-2 Extends Lifespan Via Tissue-Specific Effectors That Suppress Distinct Life-Limiting Pathologies. Aging Cell, sf: e13324. doi: 10.1111/acel.13324. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. C. Ewbank. (2002). Mortality Differences By Apoe Genotype Estimated From Demographic Synthesis. Genetic Epidemiology, sf: 146-155. doi: 10.1002/gepi.0164. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. C. Robinson, et al. (2020). Influence Of Apoe Genotype On Mortality And Cognitive Impairment. Journal of Alzheimer's Disease Reports, sf: 281-286. doi: 10.3233/ADR-200203. | Arşiv Bağlantısı
- ^ B. J. Willcox, et al. (2016). The Foxo3 Gene And Cause-Specific Mortality. Aging Cell, sf: 617-624. doi: 10.1111/acel.12452. | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. H. Johannsen, et al. (2012). Genetic Inhibition Of Cetp, Ischemic Vascular Disease And Mortality, And Possible Adverse Effects. Journal of the American College of Cardiology, sf: 2041-2048. doi: 10.1016/j.jacc.2012.07.045. | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. T. Howitz, et al. (2003). Small Molecule Activators Of Sirtuins Extend Saccharomyces Cerevisiae Lifespan. Nature, sf: 191-196. doi: 10.1038/nature01960. | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. Guarente, et al. (2005). Calorie Restriction— The Sir2 Connection. Cell, sf: 473-482. doi: 10.1016/j.cell.2005.01.029. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. S. Bonkowski, et al. (2016). Slowing Ageing By Design: The Rise Of Nad+ And Sirtuin-Activating Compounds. Nature Reviews Molecular Cell Biology, sf: 679-690. doi: 10.1038/nrm.2016.93. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Jarolim, et al. (2004). A Novel Assay For Replicative Lifespan In Saccharomyces Cerevisiae. FEMS Yeast Research, sf: 169-177. doi: 10.1016/j.femsyr.2004.06.015. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Viswanathan, et al. (2005). A Role For Sir-2.1 Regulation Of Er Stress Response Genes In Determining C. Elegans Life Span. Developmental Cell, sf: 605-615. doi: 10.1016/j.devcel.2005.09.017. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. S. Muhammad, et al. (2014). Effect Of Resveratrol As Caloric Restriction Mimetic And Environmental Enrichment On Neurobehavioural Responses In Young Healthy Mice. Advances in Neuroscience, sf: 1-7. doi: 10.1155/2014/545170. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. A. Baur, et al. (2006). Resveratrol Improves Health And Survival Of Mice On A High-Calorie Diet. Nature, sf: 337-342. doi: 10.1038/nature05354. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Lagouge, et al. (2006). Resveratrol Improves Mitochondrial Function And Protects Against Metabolic Disease By Activating Sirt1 And Pgc-1Α. Cell, sf: 1109-1122. doi: 10.1016/j.cell.2006.11.013. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. D. Semba, et al. (2014). Resveratrol Levels And All-Cause Mortality In Older Community-Dwelling Adults. JAMA Internal Medicine, sf: 1077-1084. doi: 10.1001/jamainternmed.2014.1582. | Arşiv Bağlantısı
- ^ W. Hong, et al. (2020). Nicotinamide Mononucleotide: A Promising Molecule For Therapy Of Diverse Diseases By Targeting Nad+ Metabolism. Frontiers in Cell and Developmental Biology. doi: 10.3389/fcell.2020.00246. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 04:38:56 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11334
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.