Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat

Ölümsüzlük Mümkün mü? Ölümsüz Canlılar Var mı?

Ölümsüzlük Mümkün mü? Ölümsüz Canlılar Var mı?
13 dakika
22,546
Tüm Reklamları Kapat

Ölümsüzlük, sonsuz yaşam ve bitmeyen var oluş demektir. Çağlar boyunca ölümsüzlük, pek çoklarının hayali olmuştur. Birçok insan, öyle ya da böyle, onu aramaktadır. Kimimiz "ölümden sonra yaşam" veya "reenkarnasyon" gibi dini inançlarda, kimimizse teknolojide veya bilimde... Daha önceden anlattığımız gibi ölüm, biz insanlar açısından korkutucu olabilir; ama doğanın sürekliliği açısından bakıldığında ölümün varlığı, yokluğundan çok daha iyidir. Ama buna rağmen, "ölümsüz" olduğu iddia edilebilecek bazı canlılar günümüzde mevcuttur!

Ölümsüz Canlılar!

En basitinden bakteriler, teknik olarak ölümsüzdürler; çünkü klonlamayla çoğalırlar ve o kopyalardan biri yaşadığı sürece, orijinal bakterinin kendisi de yaşıyor sayılabilir. Hatta aynı mantıkla, HeLa hücreleri gibi ölümsüz hücre hatlarını laboratuvarda üretebilmekteyiz.

Tüm Reklamları Kapat

Ama daha iri canlılarda da benzer durumlar görmek mümkündür: Örneğin daha önceden Turritopsis cinsi denizanalarının, yeterince yaşlandıklarında kendilerini polip (yani "yavru") versiyonlarına geri döndürüp, yaşam döngülerine yeniden başlayabildiklerini daha önceki bir yazımızda anlatmıştık. Benzer şekilde, yassı solucanların bıçakla ikiye, üçe ve hatta onlarca parçaya bölünme sonucunda bile hayatta kalmaya devam ettiklerini, her parçadan kendi kopyalarını üretebildiklerini burada anlatmıştık.

Ama insanlar olarak ölümü yeneceksek, bundan daha iyisini yapmamız gerekiyor. İnsanlar olarak, ölümsüz olabilir miyiz? Veya modern teknolojimiz sayesinde ölümsüzlüğe ne kadar yakınız?

Tüm Reklamları Kapat

Ölümsüzlüğün İki Bileşeni: Genler ve Çevre

Eğer ölümsüzlüğü istiyorsak, biyolojinin temelindeki iki unsurdan faydalanmamız gerekiyor: Genler ve çevre... Öncelikle çevreyle başlayalım; çünkü insanların en kolay kontrol edebilecekleri ama bunu yapmadıkları için ömürlerini maksimize edemedikleri şey bu bileşendir.

Çevreye Hükmederek Ömrü Uzatmak

Günümüzde 100 küsür yaşına kadar sağlıklı bir şekilde yaşayanların yaşam biçimlerine baktığımızda, belirgin bir örüntü ortaya çıkmaktadır: çoğu sigara içmezler, alkolü kontrollü tüketirler, obez değiller, güçlü ve sağlıklı sosyal ilişkileri var, aktif ve güvenli bir cinsel hayatları var, sebze ağırlıklı besleniyorlar, temiz havada egzersiz yapıyorlar veya hareketli yaşamlara sahipler, stresle başa çıkmak veya stresten kaçınmak konusunda iyiler.[1], [2], [3], [4], [5], [6], [7], [8], [9] Bu nedenle tansiyon, kalp hastalığı, kanser, diyabet gibi ölümcül veya ömrü kısaltan hastalıklara akranlarından daha az yakalanırlar. Dolayısıyla uzun ömürler yaşama ihtimalleri de artmaktadır.

Çevreyi ve eldeki sağlığı optimize etmenin işe yaradığını tarihsel verilerden de biliyoruz. Örneğin 15. yüzyılda ortalama insan ömrü 30-35 yıl kadardı. Ama bu, 600 yıl önce herkes 35 yaşında ölüyordu demek değildir. Çünkü yeni doğan birçok bebek daha 5 yaşına bile ulaşamadan çocukluk hastalıkları nedeniyle ölüyorlardı ve dolayısıyla toplumun ortalama ömür beklentisini de düşürüyorlardı. Bu konuda daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Ayrıca ömür beklentisi genelde sabit bir sayı gibi verilir; ama bu beklentiyi daha iyi anlamak gerekmektedir. Örneğin Amerika'da 1990'da doğan bir çocuğu ele alalım. Bu çocuğun doğduğu andaki ömür beklentisi 75 yıl kadardı; ama bu, o dönemde birçok insanın öldüğü yaşın çok altındadır. Çünkü bir insanın çocukken ölme riski çok daha yüksektir. Örneğin aynı çocuk 25 yaşına ulaştığında, ülkesindeki veya hayatındaki hiçbir şey değişmese bile ömür beklentisi 75'ten 82 yıla çıkmaktadır; 62 yaşında 86 yıla, 70 yaşında 88 yıla uzamaktadır. Yani beklenen ömür, siz hayatta kalmayı becerdikçe sürekli ama giderek yavaşlayan bir şekilde artmaktadır. İşte tarih boyunca hem çocukların, hem de yetişkinlerin sağlığı ve yaşam standartları iyileştikçe, ömür beklentisi ortalamasının artması da bundandır.[10] Tabii bu artış her yerde eşit değildir. Örneğin kadınlar erkeklerden, zengin ülkelerin vatandaşları fakir ülkelerinkinden daha uzun yaşamaktadır.[11], [12]

Ömür Beklentisinde Eşitsizlik
Ömür Beklentisinde Eşitsizlik
Our World in Data

İşte bu yüzden olabildiğince fazla kişi için, olabildiğince erişilebilir sağlık hizmeti sağlamamız gerekmektedir. Bu, "Sadece şunu yapın, bunu yapın!" demekle olmaz. Bunları pekiştirecek ortamları yaratmamız gerekmektedir, insan davranışlarını ve bunların dürtme gibi mekanizmalarla değiştirilebildiği gerçeğini gözetmemiz gerekmektedir. Egzersizin, sağlıklı besinlerin, hastalıkları tedavi edecek ilaçların ve doktorların hem fiziksel olarak hem ekonomik olarak erişilebilir olması gerekmektedir. Sağlık çalışanlarına şiddet uygulayıp, absürt performans kriterlerine tabi tutup, saçma sapan nedenlerle hedef tahtasına oturtup, ülkeden kaçmalarına sebep olmamak gerekmektedir.

Çevrenin Sınırları

Ancak çevresel etkinin bir sınırı vardır. Sabahlara kadar da egzersiz yapsanız, Dünya'nın en stressiz hayatını da yaşasanız, örneğin 300 yıl yaşayamazsınız. Genlerimiz, bize bir sınır koymaktadır: Hatta 2019'da yayınlanan bir makaleye göre genlerimizin bize sağladığı doğal ömür 38 yıl kadardır.[13] Bunun üzerine eklenen her yıl, insan medeniyetinin başarısıdır. Besine, temiz suya, tıbba, bilime, sağlık hizmetlerine erişim, bu süreyi kademeli olarak artırmaktadır.

Nereye kadar? Bugüne kadar yaşadığı resmi kayıtlarla doğrulanabilen en uzun ömürlü kişi, Fransız Jeanne Calment'ti ve 122 yıl 164 gün yaşadı.[14] Tabii doğrulanamayan iddialara bakarsanız yüzlerce yıl yaşadığını iddia eden kişiler bulabilirsiniz.[15] Ancak şahısların yaşlarını, X-ışını taramasına, diş yapısına, kemik yaşlarına, osteon adı verilen kemiklerdeki minyatür kan damarları gibi verilere bakarak 5-10 yıl hata payıyla tespit etmek mümkündür. Bugüne kadar bu "über-ömür" iddiasını bilimsel olarak ispatlayabilen kimse olmamıştır.

Hastalıkların Hastalığı "Ölüm" ve Semptomları

Peki, diyelim ki çevre modifikasyonuyla gelebildiğimiz en iyi yere geldik. Biyolojik sınırlarımızı nasıl aşacağız? Bunu yapmak istiyorsak, ölüme giden yolu oluşturan nedenleri ortadan kaldırmamız veya etkilerini egale etmemiz gerekmektedir - ki ölümün nedenlerini, 3 büyük başlık altında toplayabiliriz:

Tüm Reklamları Kapat

  1. Yaşlanma,
  2. hastalıklar ve
  3. fiziksel travma.

Hatta kimi uzmana göre bu üçü, var olan en ölümcül hastalığın, hastalıkların hastalığının, yani "ölüm" denen hastalığın ta kendisinin semptomlarıdır. Bunları önlemenin de ana yolu, organizmaya hücre-altı seviyede hükmetmeyi gerektirmektedir: Hücrelerimizin, dolayısıyla doku, organ ve sistemlerimizin sağlığını bozabilecek, bunların yaşlanmasına sebep olan veya darbe aldıklarında ölmelerine yol açan biyolojik unsurları daha en başından ve kökünden yok etmemiz gerekmektedir.

Genlere Hükmederek Ömrü Uzatmak

İşte bu da genleri iyi tanımakla başlıyor. Milenyumlardır var olan alternatifler arasından en iyilerinin seçilmesiyle bize kadar miras kalan genlerimizdeki ufacık değişimlerin bile ne kadar büyük sonuçlar yaratabileceğini biliyoruz. Bu genleri birçok şekilde değiştirmek mümkündür; ama genelde genetik mühendisliği araştırmaları 3 hedefe odaklanmaktadır:

  1. İlki, her bir hücre bölünmesinde kromozomlarımızın telomer bölgelerinin kısalmasını önleyici bir mekanizma geliştirmek, yani buradaki yazımızda anlattığımız "hücresel saatli bomba"yı susturmak.
  2. İkincisi, hücrelerimizde biriken mutasyonları ve diğer sorunlu genleri ortadan kaldırmayı kolaylaştıracak yöntemler bulmak.
  3. Üçüncüsüyse, doğal yaşlanma süreçlerini yavaşlatmak ve hatta mümkünse tersine döndürmek.

Bunların 3'ü de genetik hasarı en aza indirmeye çalışmaktadır.

Bu yolda bize yardımcı olabilecek birçok dizi gen mevcuttur: Mesela SIRT6 geni, DNA tamirinde kullanılan protein ve enzimlerin toparlanmasını sağlamaktadır.[16] DAF-2 geni sadece yaşlanmayı kontrol etmekle kalmaz, aynı zamanda yukarıda bahsettiğimiz stres direncini ve metabolizmayı pekiştirmektedir.[17] Tabii bu genlerin kurdukları ağlar da önemlidir: Örneğin DAF-2, DAF-16 isimli bir diğer genle bir arada aktive olursa, yüzlerce diğer genin nasıl okunduğunu değiştirebilmektedirler ve bu, hayvan deneylerinde ömrün uzamasıyla sonuçlanmaktadır.[17] APOE, FOXO3 ve CETP gibi genlerin belli mutant versiyonları uzun ömürlü kişilerde daha sık bulunmaktadır.[18], [19], [20], [21]

Tüm Reklamları Kapat

Ancak burada bütün genleri tek tek sıralamayalım, çünkü onlarca genden bahsetmemiz gerekirdi. Özetle, uzun ömürlü herkeste ortak olan bir veya birkaç gen bulunmamaktadır. Her biri, farklı genetik bileşenlere sahiptir ve bunların doğru kombinasyonları, uzun yaşayan kişilerin uzun ömürlerine katkı sağlamaktadır. Dolayısıyla sadece birkaç mutasyonla ölümsüzlüğün sağlanamayacağını söyleyebiliriz. Bu genlerin farklı kombinasyonları, farklı sonuçlar doğurmaktadır. Bu yüzden gen teşhisi ve bunların ne işe yaradıklarının, ne tür genetik ağların parçaları olduklarının anlaşılması müthiş önemlidir.

Modern Tıp ile Ömrü Uzatmak

Sadece genetik de değil, aşılar, ilaçlar ve takviyeler de ömrü uzatmakta kullanılabilir. Mesela Antep fıstığı, üzüm, kırmızı şarap ve nar gibi besinlerde bulunan resveratrol isimli bir molekül takviyesi, ağır yağlı diyetlerle beslenen solucanların, maya mantarlarının ve farelerin daha uzun yaşamasını sağlamaktadır (buna karşı çıkan araştırmalar olsa da).[22], [23], [24], [25], [26], [27], [28], [29], [30]

Bir diğeri, nikotinamid mononükleotit, yani NMN diye bir moleküldür. Bunu alan farelerde, nikotinamid adenin dinükleotit, yani NAD molekülünün sentezi %50 oranında artırmaktadır. Bu molekülü lise biyoloji derslerinde NADPH gibi moleküllerden hatırlıyor olabilirsiniz. Hücre metabolizmasında, enerji üretiminde ve DNA tamirinde görev alan, çok temel bir moleküldür. Aynı zamanda vücudunuzun hastalıkla mücadele edebilmesini de sağlamaktadır. İşte takviye alan fareler daha sağlıklı ve güçlü hale gelmektedirler; örneğin daha uzun mesafeleri daha az yorularak koşabilmektedirler.[31] Araştırmacılar, bunun ömür uzamasıyla ilişkisini araştırmaya devam etmektedirler.

Henüz sihirli bir molekül tespit edilebilmiş değildir; ancak örneğin hücrelerimizi parçalayan serbest radikalleri yavaşlatan antioksidanlar da dahil, geniş bir yelpazede geliştirilecek moleküler takviyeleri diyetlerimize dahil ederek, biyolojik sınırlarımızı aşmamız mümkün olabilir. Burada gıda mühendisliği, hatta gıda tasarımı gibi sahaların rolü çok büyük olacaktır.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Yıldızlar Neden Oluşur (Sarah Allen)

On iki yaşındaki Libby, bilime oldukça meraklı, iyimser bir kızdır ve bazı tanınmış arkadaşları vardır (tamam, bu sonuncusu yalnızca kendi kafasında öyle olabilir). Nazik, zeki, cesur, eğlencelidir; ancak piyano çalma, sakince oturma ve doğru şeyi doğru zamanda söyleme konularında pek de iyi değildir. Libby, Turner sendromuyla doğmuştur ve bu, yaşamında bazı şeyleri onun için zorlaştırmaktadır. Yine de onu seven pek çok insan etrafındadır ve bu onu oldukça şanslı bir kız yapmaktadır. Libby, ablası Nonny’nin hamile olduğunu öğrendiğinde çok heyecanlanır, ama endişelenir de. Çünkü Nonny ile eşi ekonomik sıkıntılar yaşamakta, ayrıca Libby her bebeğin sağlıklı doğmayabileceğini bilmektedir. Bu yüzden evrenle bir anlaşma yapar: Yıldızların neden oluştuğunu keşfeden ilk bilim insanı Cecilia Payne hakkında bir projeyle bilim yarışmasına
katılacaktır. Büyük ödülü kazanırsa bütün parayı Nonny ile ailesine verecek, bebek de kusursuz bir şekilde dünyaya gelecektir. Kendisi de Turner sendromlu olan yazarın kaleminden bir X kromozomu eksik olan küçük bir kızın kendini tanıma, yaşamı ve evreni anlamlandırma yolculuğuna şahit olurken, ablası ve onun bebeği için verdiği çabalar içinizi ısıtacak.

Bilgiler ve Uyarılar:

  1. Bu ürün sipariş alındıktan 1-3 gün içinde postalanacaktır.
  2. Lütfen sipariş vermeden önce iade ve ürün değişikliği ile ilgili bilgilendirmemizi okuyunuz.
  3. Bu kampanya, Panama Yayıncılık tarafından Evrim Ağacı okurlarına sunulan fırsatlardan birisidir.
Devamını Göster
₺55.00
Yıldızlar Neden Oluşur (Sarah Allen)
  • Dış Sitelerde Paylaş

Tüm bunlar bir yana, geliştirdiğimiz aşılar bile bugüne kadar onlarca hastalığı toplumdan pratik olarak silmemizi sağlamıştır. COVID-19 salgını gibi küresel bir belada bile aşılar, aşılananların ömrümüzü uzatmaktadır. Hastalığı daha yaşanmadan önlemek, ölümsüzlük yolunda en büyük silahtır ve aşılar da bunu sağlar. Tabii ki sadece bunlar değil: Hücrelerin birbiriyle iletişimini, hücreler arası boşlukta olup bitenleri, hormonal sistemi ve epigenetiği de işin içine katarak, bütüncül bir şekilde yaşlanmayla, hastalıkla ve travmayla mücadele etmemiz gerekmektedir.

Bireysel Tıp, Tekil Bireylerin Ömrünü Artırabilir!

Burada sık atlanan çok önemli bir detaya da dikkat çekmekte fayda vardır: Tıp, bizi daha sağlıklı hale getirecek metotları asırlardır geliştirmektedir ve bu yolda müthiş başarılar kat etmiştir. Ancak bugüne kadar tıpta, çoğunlukla ortalama özellikler üzerinden ilerlenmiştir. Yani ortalama bir insanın vücudu nasıl çalışır, nasıl bozulur ve bunu nasıl tedavi ederiz gibi sorulara odaklanılmıştır. Sonrasında bu ortalamadan öğrenilenler, herkese, büyük oranda aynı şekilde uygulanmıştır.

Bu, bugüne kadar çok da güzel çalışmıştır; ancak sağlığın sınırlarını zorladıkça, bu yöntemin de sınırlarına yaklaşmaya başladık ve süreçteki önyargıların yarattığı sorunlar belirginleşmektedir. Örneğin kadınlara özgü menstrüal ağrı sorunları gibi hastalıklar çok daha az araştırılmaktadır. Benzer şekilde, günümüzde halen tıbbi uygulamaları yönlendiren birçok tıbbi istatistik, asırlar önce erkek deneklerde toplanan verilere dayanmaktadır. Bu demografi, günümüzdeki toplumu yansıtmamaktadır. İşte bu sorunları hem sistemik olarak hem de teknolojik olarak çözmemiz gerekmektedir.

Sistematik değişim için gerekenleri bu yazıya sığdırmak mümkün değildir; ancak teknolojinin gelişiminin ölümsüzlüğe giden yolu her gün biraz daha döşediği söylenebilir: Eskiden bilgisayarlar, işlemci gücü, yapay zeka ve tıbbi donanım yokken bireye özgü tıpla ilgilenmek mümkün bile değildi. Ama artık bireysel tıbbi ihtiyaçları tespit edecek teknolojilerin, genelgeçer yöntemlerden daha üstün sonuçlar verebileceği bir evreye giriyoruz. Yakında birkaç saniye içinde genom gibi bireysel özelliklerimizi dizilemek mümkün olacak. Şöyle düşünün: 20 yıl önce tek 1 tanecik insanın genomunu 13 yıl uğraşarak, 3 milyar dolara diziledik. Şimdi bu süre birkaç güne, fiyatsa 300 dolara indi. Bir yapay zeka algoritması bu genomu okuyup, en olası bireysel riskleri tespit edip hekimlere bildirebilecek. Böylece ortalama bir tıbbi müdahale değil de, çok daha o hastaya spesifik bir tedavi yolu izlenebilecek. Tabii ki bu bireysel yöntemler de ortalama ve genel prosedürleri yansıtacaktır, ama genel prosedürün kaçırdıklarını yakalamamızı ve bireysel sağlığı maksimize etmemizi sağlayacak.

Bilimkurgunun Ölümsüzlük Vaadi

Şimdi dozu biraz daha bilimkurgudan yana artıralım.

Nanoteknoloji Yoluyla Ölümsüzlük

İlk durak, nanoteknoloji... Burada yapılan, biyolojiyi değiştirmektense, biyolojiyi makinalarla güçlendirmek... Örneğin nanorobotlar damarlarımızda gezip tıkanmaları tespit edecek ve gerektiğinde bunları açabilecek, böylece insanların 1 numaralı ölüm sebebi olan kalp ve damar hastalıkları büyük oranda yok edilebilecek.

Benzer şekilde, en belalı düşmanlarımızdan olan kanseri düşünün. Yüzlerce çeşit kanser türü var ve hepsi farklı ve dinamik moleküler zorluklar çıkarıyorlar. En büyük sorun da, kanserli hücrelere ilaçları doğrudan ulaştırabilmek, vücuttan bağımsızlığını ilan etmiş asi kanser hücrelerinin etraflarına çektikleri biyokimyasal güvenlik bariyerlerini aşıp onları yok edebilmek ve tüm bunları yaparken, sağlıklı hücrelere zarar vermemek. Bu gibi nedenlerle kanser tedavisi çok zordur. Ancak nanoboyutu, erişilebilir hale getirseydik, inşa edeceğimiz robotlar kanser hücrelerini tek tek ayıklayabilir ve yok edebilirdi. Yani bir gün doktorumuzu bir nanobot olarak yutabiliriz ve bu nanodoktor, bizi içeriden tamir edebilir.

Kriyojenik Beden Dondurma: Biyolojiyi Kimyayla Kandırmak...

Tabii baktık bunların hiçbiri çalışmıyor, yani tek başına biyoloji yüzlerce yıl yaşayabilen bedenlere izin vermiyor, o zaman çareyi biyolojiyi kimyayla kandırmakta arayabiliriz. Daha önceki yazılarımızda kriyojenik teknolojisinden bahsetmiştik. Bunu yaparak, bir nevi ölümsüzlüğe erişebiliriz.

Kısa bir özet geçecek olursak: Alaska Ağaç Kurbağaları gibi kriyojenik yetenekleri olan hayvanların biyokimyasını çözebilirsek, bedenlerimizi asırlarca dondurup yüzyıllar sonra yeniden hayata dönmek mümkün olabilir. Hatta dondurmaya gerek de yok, vitrifikasyon denen teknolojiyi kullanarak, cam-benzeri bir durumda bedenleri koruyabiliriz ve bu, donmanın sebep olduğu ve diğer yazımızda anlattığımız sorunları atlatmamızı sağlayabilir.

Tabii ki bu yöntem, teknik olarak ömrünüzü uzatmaz; çünkü yine 80 yıl yaşamış olacaksınız. Ama o 80 yılı yaydığınız süreyi katlayarak arttırmanızı sağlayabilir: 40 sene yaşadıktan sonra, bedeninizi 400 yıl boyunca dondurup, bir 40 yıl daha yaşarsanız, varlığınızı 80 seneden 480 seneye çıkarmış olabilirsiniz. Bu da bir yerde, ölümü aldatmak gibi bir şey olacaktır. Ama kriyonik teknolojisinin şu anda büyük oranda sahtebilim olarak görüldüğünü ve henüz pratik ve işlevsel bir yolunun bilinmediğini hatırlatmak isteriz.

Tüm Reklamları Kapat

Görelilik Teorisi: Biyolojiyi Fizikle Kandırmak...

Bir benzerini, ölümü fizikle kandırarak yapabiliriz. Görelilik Teorisi çerçevesinde ışık hızına yakın hızlarda hareket eden veya çok büyük kütleli cisimlerin etrafında zamanın yavaşladığını biliyoruz. Belli bir uzay-zaman bölgesindeki zamanı daha hızlı geçirmek istediğimizde, bunu sağlayacak bir astronomik patikada, spesifik bir hızda ilerleyerek geleceğe yolculuk yapabiliriz. Yine ömrümüz uzamaz ama biyolojiyi fizikle aldatabiliriz.

Biyonik: Biyolojiyi Mühendislikle Kandırmak...

Ölümsüzlüğe giden yolda son bir seçenekse, mühendislik, yani makinalarla birleşmek... Bunun birkaç yolu olabilir.

Bilinç Aktarımı

İlki, bilinç aktarımı. Yani bırakın bedenimiz ölsün ama bilincimizi bir başka beyinde veya bir bilgisayarda depolamaya devam edelim... Ama tabii bu, birçok varsayımı beraberinde getirmektedir: Organik beyni inorganik bilgisayar çiplerinde birebir kodlayabilir miyiz, bir başka beyne aktarabilir miyiz? Aktarabilirsek, aktarım sonrası oluşan bilinç biz olur muyuz, farklı bir bedendeki bilinç aynı geçmişe veya deneyimlere sahip olabilir mi? Bunları bilmiyoruz.

Biyomekatronik

Mühendislik yoluyla ölümsüzlüğün ikinci bir yolu biyomekatronik olabilir. Yani eskiyen parçalarımızı, mesela kol, bacak ve organlarımızı mekanik versiyonlarıyla değiştirmek... Onlar da birebir aynı işi yapabilmeyi becerebilirlerse ve biyolojik bedenimizle madde ve enerji alışverişinde bulunabilirlerse, biyolojinin sınırlarını aşmamız mümkün olabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Doku ve Organ Mühendisliği

Domuz vücudunda yetiştirilen böbreğin insana takılması ve çalıştırılması gibi gelişmeler, bu yönde atılan müthiş adımlar. Bu da üçüncü bir mühendislik yoluna işaret ediyor: Doku ve organ mühendisliği. Makinalarımızı biyolojiyi geçecek noktaya getirene kadar, doku ve organ mühendisliğini ve genetiği kullanarak kendimize yeni organlar yetiştirebiliriz. Böylece hastalıklı olanların yedek parçalarını üretebiliriz.

Sonuç

İşte tüm bunlar, ölümsüzlükle ilgili olduğumuz yere ve yapılan araştırmalara genel bir bakış... Özetle, görebileceğiniz gibi, eğer ki bir şekilde ölümsüzlüğü istiyorsak, yaşlanmaya, hastalıklara, travmaya ve çevreye hükmetmemiz gerekiyor. Biz bunu görür müyüz, bilemiyoruz.

Ancak bildiğimiz bir şey var: Geçmişte yaşamış ve artık aramızda olmayan bazı kişiler, bizlerin bunlardan bahsedebilmemizi mümkün kılacak bilimi ve teknolojiyi geliştirdiler. Ve bizce, sırf bilime ve insanlığa kattıkları sayesinde çoktan ölümsüz oldular.

Belki de ölümsüz olmak için sadece bedenin yaşaması şart değildir. Belki de fikirlerin ve ortaya konan eserlerin yaşaması, hepimizin kolayca erişebileceği ölümsüzlük türüdür. Belki de ölümsüzlüğü fazla uzakta aramak gerekmiyordur. Ne dersiniz?

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
59
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 40
  • Bilim Budur! 22
  • Umut Verici! 14
  • Merak Uyandırıcı! 11
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 9
  • İnanılmaz 8
  • Muhteşem! 6
  • Güldürdü 1
  • Üzücü! 1
  • Korkutucu! 1
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 28/03/2024 22:02:46 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11334

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Tüm Reklamları Kapat
Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Hızlı
Gezegen
Egzersiz
Yangın
Kuantum Fiziği
Diyet
Mavi
Antibiyotik
Balina
Evrim Tarihi
Genetik Değişim
İngiltere
Şiddet
Tür
Türlerin Kökeni
Hayatta Kalma
Gebelik
Doğal
Biyocoğrafya
Radyoaktif
Oyun
Astrofizik
Buz
İyi
Damar
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Kafana takılan neler var?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
Ç. M. Bakırcı. Ölümsüzlük Mümkün mü? Ölümsüz Canlılar Var mı?. (8 Ocak 2022). Alındığı Tarih: 28 Mart 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/11334
Bakırcı, Ç. M. (2022, January 08). Ölümsüzlük Mümkün mü? Ölümsüz Canlılar Var mı?. Evrim Ağacı. Retrieved March 28, 2024. from https://evrimagaci.org/s/11334
Ç. M. Bakırcı. “Ölümsüzlük Mümkün mü? Ölümsüz Canlılar Var mı?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 08 Jan. 2022, https://evrimagaci.org/s/11334.
Bakırcı, Çağrı Mert. “Ölümsüzlük Mümkün mü? Ölümsüz Canlılar Var mı?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, January 08, 2022. https://evrimagaci.org/s/11334.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close