Merkür Nedir? Merkür, Neden Başlangıçta 2 Ayrı Yıldız Olarak Sınıflandırılmıştı?
Merkür Gezegeni Hakkında Neler Biliyoruz?
Merkür'den bahsedilen en eski kaynaklar, Babiller'in MUL.APIN tabletleridir. Bu tabletler, Milattan Önce 14. yüzyılda Merkür'ü gözlemlediğine inanılan bir Asurlu astronom tarafından kaydedilmiştir. Bu tabletlerde Merkür'den "sıçrayan gezegen" ismiyle bahsedilmiştir. Merkür, bazı diğer Babil kaynaklarında Nabu Gezegeni ismiyle, Milattan Önce 1. Milenyum'daki kayıtlarda da geçmektedir. Ancak Merkür'e ait en güvenilir antik veriler, Milattan Önce 3. Milenyum'da Sümerler'e aittir. Yani bu yazımızda inceleyeceğimiz, Güneş'e en yakın gezegen olan Merkür, son derece antik bir tarihe sahiptir.
Merkür Hakkında Temel Gerçekler
Merkür, yörüngesinde saatte 173.000 kilometre hızla ilerler. Bu, Dünya'nın yörünge hızından 1.6 kat fazladır. Bu durum, Merkür'ün Dünya'dan bakıldığında gökyüzünde hızla hareket etmesine neden olmaktadır - ki MUL.APIN tabletlerinde bu gök cismine "sıçrayan gezegen" denmesinin nedeni muhtemelen budur. Kaldı ki Merkür'ün modern ismi de bu nedenle Roma Tanrısı Merkür'den gelmektedir (bunun Yunan mitolojisindeki karşılığı ise Tanrı Hermes'tir). Romalılar, Tanrı Merkür'ün en kurnaz ve en hızlı tanrı olduğuna inanıyordu. Bu tanrı, aynı zamanda para, seyahat ve hırsızlık tanrısı olarak da bilinmektedir.
Merkür, Güneş'e en yakın gezegendir. Güneş'e olan uzaklığı yaklaşık 58 milyon kilometredir. Güneş ışınları Merkür'e 3.2 dakikada ulaşır. Bu süre Dünya için yaklaşık 8 dakika 20 saniyedir. Buna rağmen Merkür, sistemimiz içerisindeki en sıcak gezegen değildir. Venüs, ortalama sıcaklığı 864 derece ile birinci, Merkür 427 derece ile ikinci sıradadır. Bunun sebebi, Venüs'ün Merkür'e kıyasla karbondioksit, azot ve sülfürik asitten oluşan çok yoğun bir atmosfere sahip olmasıdır. Bu konuda daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.
Aynı zamanda Merkür, sistemimiz içerisinde en yoğun ikinci gezegendir. En yoğun gezegenin hangisi olduğunu merak ediyorsanız, fazla uzağa bakmayın; çünkü şu anda üzerinde bulunduğumuz Dünya, Güneş Sistemi'nin en yoğun gezegenidir. Dünya'nın yoğunluğu 5.515gcm35.515 \frac{g}{cm^3}, ikinci sıradaki Merkür'ünki ise 5.427gcm35.427 \frac{g}{cm^3}'tür.
Bunun yanı sıra, Güneş Sistemi'nin en küçük gezegeni Merkür'dür. Bir gezegenin büyüklüğü hakkında yorum yapmak için iki faktöre bakılır: kütle ve hacim. Kütlesine bakarken ne kadar malzeme içerdiğine, hacmine bakarken ise ne kadar yer kapladığına bakılır. Bu özelliklerin her ikisi bakımından da en küçük gezegen Merkür'dür. Gezegenler arasında yapılan bu sıralamada Plüton göz ardı edilmektedir; çünkü sistemimizin "narin çiçeği" Plüton, bir cüce gezegendir.
Merkür'ün Tarihi
İnsanlar eski zamanlarda Merkür'ün bir yıldız olduğunu düşünmüştür ve iki ayrı defa, onu iki farklı yıldız olarak isimlendirmiştir: Merkür, ilk sefer "Akşam Yıldızı" olarak, ikinci seferse "Yas Yıldızı" olarak adlandırılmıştır. Merkür'ü ilk olarak kimin tespit ettiğini bilmek zordur; ancak Merkür'ün bir yıldız değil, bir gezegen olduğunu ilk tanımlayan kişi, 17. yüzyılda Galileo Galilei olmuştur. Galileo'nun ilk teleskopları, Merkür'ün fazlarını yakalamayı başaramamıştır. Bu fazlar, daha sonra 1639 yılında gökbilimci Giovanni Zupi tarafından gözlenmiştir. Böylece Merkür'ün de Dünya'nın uydusu Ay gibi fazları olduğu keşfedilmiştir.
Merkür'e ilişkin gözlemler, gök cisimlerinin hareketini anlamak için ortaya atılan modellerde sıkça yararlanılan gözlemlerdir. Bu modellerden ilki, Milattan Önce yaklaşık 370 yılında, Yunan filozof Eudoxus tarafından yapılmıştır. Eudoxus, aslında gök mekaniğini anlamak ve bir modele uydurmak amacıyla kendi gezegen modellerini oluşturmanın yanı sıra kapsamlı yıldız kataloglarını da içeren bir katalog hazırlamıştır.
Bu kataloglarda, Eudoxus her bir gezegen için farklı "küreler" icat etmiştir. Bu küreler, gezegenlerin gökyüzünde sergilediği dönüş ya da geriye gidiş gibi hareketleri açıklamak için icat edilmiş varsayımsal modellerdir. Yunan filozof, Merkür için de dört farklı küre ortaya atmıştır. Bu kürelerden ilki gezegenin günlük hareketini, diğeri ekliptik boyunca aldığı yolu, son ikisi de retrograde ya da geriye gidiş hareketini açıklamak için ortaya atılmıştır.
Milattan sonra 350'li yıllara geldiğimizde ise Antik Yunan gökbilimcileri, sabah ve akşam yıldızının aslında tek bir gök cismi olduğunu anlamıştı. Dahası Yunan gökbilimci ve coğrafyacı olan Batlamyus, Planetary Hypotheses isimli çalışmasında gezegenin Güneş'in yüzeyi boyunca geçişinin olasılığından da bahseder. Fakat Batlamyus, o güne kadar hiçbir Merkür geçişinin gözlemlenmediği gerçeğini, gezegenin ya çok küçük olmasına ya da geçişin çok ender olmasına yormuştur.
Tanrıların Habercisi "Hermes"
Merkür, Güneş'e yakın olmasından dolayı Güneş'in etrafında en hızlı dönen gezegendir. Bu hızından dolayı Antik Yunanlar onu, Yunan mitolojisinde tanrıların habercisi olan Hermes tanrısıyla özdeşleştirmiştir. Hatta gezegen bilimciler de Merkür coğrafyasını inceleyen dalı "hermografya" olarak adlandırır. Yunan mitolojisindeki Hermes tanrısı, Roma mitolojisindeki Merkür tanrısının karşılığıdır. Bugün biz de Merkür ismini tercih edip kullanırız.
Merkür gökyüzünde normal koşullarda kıyas olarak, en parlak gözüken yıldız olan Sirius'dan bile parlak gözükmesi gerekir. Astronomların gök cisimlerinin parlaklığını ölçmek için kullandığı "kadir sistemine" göre Merkür'ün kadri yani parlaklık şiddeti -1,8 dereceye karşılık gelir ki bu değer Jüpiter'in parlaklığıyla neredeyse aynıdır. Fakat daha önce de bahsettiğimiz gibi Merkür, Güneş'e çok yakın olmasından dolayı, onun parlaklığı içinde neredeyse kaybolur ve çok sönük gözükür.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Milattan sonra 11.yüzyıla geldiğimizde ise Orta Çağ İslam döneminde astronom olan Endülüslü Ebu İshak İbrahim el-Zerkali, Merkür'ün "geocentric" yani Dünya'nın merkezde olduğu yörüngesinin şeklinin ovalimsi yumurta gibi olduğunu söylemiştir. İslam astronomlarının Merkür'e yönelik gözlemleri bununla sınırlı değildir. 12.yüzyılda İbn Bajjah, Güneş'in yüzeyinde iki tane siyah nokta olarak gözüken cisimler gözlemlemişti. Bu noktalar ise Kutb-el-Din-Şirazi tarafından Merkür ve Venüs geçişi olarak yorumlanmıştır.
Orta Çağ boyunca Merkür'e ilişkin gözlemler yapılmaya devam etti. Usturlap gibi gözlem aletlerinin geliştirilmesiyle yapılan gözlemlerin hassaslığı da gittikçe artıyordu. Teleskobun icadıyla ise gözlem tarihinde net bir sıçrama gerçekleşmiştir.
Teleskobun İcadıyla Merkür Daha Yakından İnceleniyor!
Merkür'e yönelik ilk teleskop gözlemleri Galileo Galilei'ye aittir. Galileo, yaptığı teleskop gözlemleriyle Venüs'ün tıpkı Ay gibi evrelere sahip olduğunu keşfeden ilk kişidir. Fakat Merkür, Venüs'e kıyas olarak Dünya'ya daha uzakta ve daha küçük göründüğünden evreleri kolay kolay gözükmez. Bunun yanı sıra Galileo'nun teleskobunun büyütme gücü, Merkür'ün evrelerini gösterecek yeterlilikte değildi. 1639 yılında ise Giovanni Zuppi kendi teleskobu ile Merkür'ün de tıpkı Venüs gibi evrelere sahip olduğunu gösterecekti. Bu gözlemlerle birlikte Merkür'ün Güneş etrafında döndüğü kesinleşmiş oldu.
Teleskop öncesi dönemde yaptığı gözlemlerle en iyi gözlemsel astronomlardan biri olarak kabul edilen Danimarkalı astronom Tycho Brahe'nin Merkür'e yönelik kaydettiği gözlemleri kullanan Johannes Kepler, 29 Mayıs 1607 tarihinde Merkür'ün doğrudan Güneş ve Dünya arasından geçeceğini hesapladı. Kendi teleskobuyla, "sanki kavrulmuş gibi oldukça siyah, küçük bir leke" gözlemlediğini iddia etti. Bu gözlemiyle birlikte başka bir Merkür geçişi gözlemlediğini sanan Kepler, sonuçlarını hemen yayınladı. Tıpkı diğer gözlemciler gibi Kepler'de bu küçük, siyah noktaları Merkür yahut Venüs geçişi olarak yorumlamıştır. Aslına bakılırsa, Kepler'in bir gezegenin geçişini değil de muhtemelen kendinden önceki gözlemcilerin de Merkür geçişi sanıp aslında gördüğü şeyi yani "güneş lekelerini" gördüğünü söyleyebiliriz.
1627 yılında, gezegenlerin hareketlerine ilişkin daha iyi modelleri ortaya koyan Rudolphine Tabletleri tamamlandıktan sonra Kepler, 7 Kasım 1631 tarihini vererek tekrar bir Merkür geçişinin olacağını hesaplamıştı. Alman matematikçi hesapladığı tarihten bir sene önce ölse de geçişi gözlemleyen kişi Fransız astronom Pierre Gassendi'dir. Gassendi ilk baş gördüğü şeyin bir gezegen olamayacağını, çünkü çok küçük gözüktüğünü düşünse de sonradan bir Merkür geçişine şahit olduğunu anlayacaktı.
Astronomide nadir olarak gözlemlenen olaylardan birisi de örtülme/tutulma anlamında kullanılan occultation olarak bilinir. Tabii bu tutulma olayının Dünya'dan gözlemlendiği zaman meydana geldiğini söyleyebiliriz. Dünya'dan bakıldığı zaman Merkür ve Venüs gezegenleri birbirini her birkaç yüzyılda tutulmaya uğratır. 28 Mayıs 1737 tarihi de bu tutulma olayının yaşandığı bir tarihtir. Greenwich Gözlemevi'nde çalışan John Bevis, Venüs'ün Merkür'ü tutulmaya uğrattığını tarihte gözlemleyen ilk ve tek kişi olmuştur. Bir sonraki böyle tutulma ise 3 Aralık 2133 tarihinde gerçekleşecektir.
Galileo'dan sonra Merkür'e yönelik yapılan gözlemlerin en kapsamlılarından biri olan ve sonuçları uzun yıllar doğru olarak kabul edilen gözlemler İtalyalı bilim insanı Giovanni Virginio Schiaparelli tarafından yapılmıştır. Schiaparelli'nin 1881'den 1889'a kadar süren gözlemleri ve çıkarımları, 1962 yılında gezegene gönderilen radyo dalgaları ölçümlerinden gelen verilere kadar doğru olarak kabul edilmişti. Schiaparelli'ye göre Merkür'ün, kendi ekseni etrafındaki bir dönüşü için geçen süre ile Güneş etrafındaki yörüngesini tamamlamak için geçen süre birbirine eşit yani 88 gündür.
Aslen Fransız olan Eugenios Antoniadi de onunla aynı fikirdeydi. Fakat bugünkü bilimsel verilere ve gözlemlere dayanarak söyleyebiliriz ki Merkür, oldukça fazla eliptik bir yörüngeye sahiptir. Bu yüzden gezegenin ekseni etrafındaki dönüş hareketi her zaman yörünge süresi ile eş zamanlı değildir. Sonuç olarak Merkür'ün Güneş etrafında 1 tam tur dönmesi için geçen sürenin (88 gün), kendi ekseni etrafında 1 tam tur dönmesi için geçen süreden (59 gün) uzun sürdüğünü söyleyebiliriz.
Hayalet Gezegen "Vulcan"
1870'li yıllarda Merkür gezegeni gözlemlenmeye devam ederken birtakım gariplikler fark edilmişti. Paris Gözlemevi'nin müdürü Urbain Jean Joseph Le Verrier, Merkür'ü gözlemleyenlerden birisiydi ve yörüngesinde bazı düzensizlikler olduğunu görerek gezegenin sergilemesi gereken hareketlerden farklılıklar gösterdiğini kaydetti. Tanrıların Habercisi Merkür, tam olarak bulunması gereken yerde değildi.
Le Verrier daha sonra köy doktoru olan aslen Fransız Lescarbaut'dan bir mektup aldı. Lescarbaut, Merkür'den daha içteki bir gezegenin Güneş'in yüzeyinden geçiş yaptığını öne sürüyordu. Le Verrier ise Lescarbaut'un elde ettiği bulguların Merkür'den daha içte olduğu düşünülen gezegenin varlığını doğruladığını kabul etti ve böylece Merkür'den daha içte olduğu düşünülen gezegene Vulcan ismi verildi. Hatta varsayımsal gezegenin Güneş'ten uzaklığı bile belirlenmişti: 21 milyon kilometre. Vulcan'ın Güneş etrafındaki dönüşü ise yapılan hesaplamalara göre 19-20 gün sürüyordu. Fakat Einstein'da Merkür'ün hareketlerindeki bu düzensizliklerin farkındaydı ve başka bir gezegenin varlığı düşüncesi içine pek sinmemiş gözüküyordu. Yıllar süren çalışmalarının sonucunda Merkür'ün yörünge hareketindeki düzensizliklerin başka bir gezegenin varlığından değil, ortaya attığı Görelilik Teorisi'nin bir sonucu olduğunu ifade ederek bu duruma açıklama getirecekti.
Merkür Hakkında Detaylar Gittikçe Netleşiyor!
Merkür Güneş'e çok yakın olduğu için yüzey özelliklerini normalde görmek çok zordur. Eski dönemlerde Merkür'ü gözlemleyen astronomların gözlemleri esnasında gezegen, Dünya'dan bakılınca genellikle Güneş'ten açısal olarak en uzak pozisyonda, "elongation" yani uzanım konumunda bulunur. Gezegenin yüzey özelliklerinin gözlemlenmesine en müsait konum da bahsettiğimiz uzanım konumudur. Normalde Merkür'ün Dünya'dan bakıldığı zaman bu pozisyona gelmesi her 350 günde bir gerçekleşir. Bu süre zarfı ise Merkür'ün kendi ekseni etrafındaki dönüşünün yaklaşık 6 katına denk geldiği için gezegen, her uzanım konumunda olduğu zaman bize aynı yüzünü gösterir. Bu yüzden gözlem tarihi boyunca Merkür'ün kendi ekseni etrafındaki dönüş süresi ile yörünge süresinin aynı olduğu sanılmıştır. Tıpkı uydumuz Ay'ın Dünya'ya hep aynı yüzünü göstermesi örneğinde olduğu gibi. Fakat sanıldığının aksine Merkür'ün Güneş'e aynı yüzünü göstermemektedir.
1962 yılının Haziran ayında Sovyet bilim insanları, tarihte bir ilk gerçekleştirerek Merkür'e radyo sinyalleri göndermeyi başarmıştır. Bu sinyallerden alınan verilere göre, Merkür'ün Güneş etrafındaki yörünge süresi ile kendi ekseni etrafındaki dönüş süresinin eşit olmadığı anlaşılmıştır. Ortaya çıkan verilere göre Merkür'ün kendi ekseni etrafındaki dönüş süresi 59 gün, Güneş etrafındaki dönüş süresi ise yaklaşık 88 gündür. 3 yıl sonra da Porto Rico'daki Arecibo Gözlemevi'nde 300 metrelik radyo teleskobunu kullanan Gordon Pettengil ve Rolf Dyce, şüpheye yer bırakmayacak şekilde Merkür'ün ekseni etrafındaki dönüş süresi ile yörünge süresinin aynı olmadığını kanıtlamış oldular.
1960'ların sonuna kadar ise Merkür'ün yüzey şekilleri hakkında bir bilgi elde edememiştik. Yıllardır çizilen haritalarda Merkür'ün yüzey şekillerine yönelik Eugene Antoniadi'nin haritalarından farklı bir şey yoktu. 1973 yılında Mariner 10 uzay aracının fırlatılmasıyla sonraki adım atılmış oldu. Venüs'ün çekim etkisinin de yardımıyla Merkür'ün 4 milyon kilometre yakınına kadar gelen Mariner 10'un bir süre sonra bağlantısı kesilmişti.
Uzay aracından elde edilen ilk bilgilere göre Merkür'ün yüzeyi Ay'ın yüzeyine çok benziyor görünüyordu. Gerçek ise gezegenin yüzeyi aslında kraterler arası dalgalı yüzeylerden oluşup Ay'daki gibi geniş lav düzlükleri bulunmaz. En çarpıcı bölgesi ise Caloris Havzası'dır. Genel olarak Merkür'ün kraterli bir yüzeye sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Merkür'ün atmosfer basıncı ise bir milibarın milyarda birinden azdır. Gezegenin zayıf bir manyetik alana sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu değer Dünya'nın manyetik alanının 1100'de biri kadar düşüktür. Manyetik ekseni, dönüş eksenine göre 14 derecelik bir açı yapar. Aynı zamanda Merkür'ün bir manyetik alanı olması, bilim insanlarının onun ağır ve büyük, demirden oluşmuş bir çekirdeğe sahip olması gerektirdiğini düşünmelerine yol açmıştır.
Very Large Array ya da kısaca VLA isimli çok geniş alana yayılan 27 antenden oluşan teleskop sistemleriyle yapılan çalışmalar, gezegenin kuzey kutbunda bir miktar buzun varlığını ortaya çıkarmıştır. Kutuplara yakın sürekli gölge altında kalan bölgelerin olması da buzun varlığına bir gerekçe oluşturduğunun bilim insanları tarafından da dile getirildiğini söyleyebiliriz.
Merkür Hakkında İlginç Bilgiler
Merkür ve Dünya
Merkür, yarıçapı 2,439 km olan bir gezegendir; yani Dünya'nın 5'te 2 si kadardır. Bu mesafe, Amerika Birleşik Devletleri'nin genişliğinden biraz daha büyüktür. Merkür, Jüpiter'in uydusu olan Ganymede ve Satürn'ün uydusu olan Titan'dan daha küçüktür.
Bu küçük gezegen, zamanla daha da küçülmektedir! NASA'nın MESSENGER uzay aracı tarafından alınan 6000 örneğe göre 4.5 milyar yıl önceki boyutuna göre 7 kilometre daralmıştır. Bu keşif, gezegenin içsel evrim modellerinin anlaşılmasına yardımcı olmuştur.
Merkür'ün yüzey alanı 75 milyon km2'dir ve bu da Dünya yüzeyinin %10'u kadardır. Eğer Merkür'ü düz bir şekilde açabilecek olsaydık, büyüklüğü 44 milyon km2 alanı olan Asya kıtasının neredeyse 2 katı kadar olurdu.
Merkür'ün hacmi ise Dünya'nın hacminin %5.4'ü kadardır. Bu demek oluyor ki, Dünya'nın içerisine 18 adet Merkür sığdırabiliriz ve sonunda hala boş yerimiz olur.
Merkür'ün yüzeyi oldukça kayalıklı arazidir ve gezegenin ağırlığı ise 3.285×1023kg3.285\times{10^{23}} kg'dır. Bu kütle Dünya'nın kütlesinin %5'i kadardır. Eğer 3 tane Merkür'ü yan yana koyacak olursanız, Dünya'dan çok az bir farkla büyük olacaktır.
Merkür'ün yerçekimi Dünya'nın yerçekiminin %38'i kadardır. Bu demek oluyor ki, Dünya'da 100 kg olan birisi, Merkür'de 38 kilograma eşit ağırlıkta olacaktır.
Merkür, Ortalamada Dünya'ya (ve Diğer Gezegenlere) En Yakın Gezegendir!
Aslında Venüs, Dünya'ya en yakın gezegen olarak bilinir ve gerçekten de Venüs, yörüngesinin çoğunu Dünya'ya en yakın gezegen konumunda geçirir: Venüs ile Dünya arasında en yakın mesafe 38 milyon kilometre, en uzak 261 milyon kilometredir. Ancak ortalamada bakacak olursak Merkür, Dünya'ya en yakın gezegendir!
Örneğin Venüs ile Dünya arasındaki en yakın mesafe 38 milyon kilometre olsa da bu, Venüs'ün yörüngesinin çok ufak bir kısmında yaşanmaktadır. Geri kalan çoğu zamanda Dünya'dan on milyonlarca, hatta yüz milyonlarca kilometre uzaktadır. Ancak Dünya'nın yörünge hareketinin %50'si civarı boyunca ona en yakın gezegen Merkür'dür (diğer yarısında Venüs ve Mars en yakın gezegendir). Merkür kimi zaman Dünya'ya 56 milyon kilometre yaklaşsa da, iki gezegen arasındaki ortalama uzaklık 77 milyon kilometredir.
Komşu gezegen Mars ise 2003 yılının Ağustos ayında Dünya'ya uzaklığı 56 milyon kilometre kadardır. Bu mesafe kulağa çok fazla geliyor olabilir ancak Dünya ve Mars arasındaki ortalama uzaklık 200 milyon kilometredir. Dolayısıyla bizden bir sonraki gezegen olan Mars da, zamanının çoğunu Dünya'dan uzakta geçirir. Zaten bu nedenle Mars'a gönderilen araçlar yılın sadece belli dönemlerinde, Mars ile Dünya arasındaki mesafenin en az olacağı zaman diliminde gönderilir.
Çıplak Gözle Merkür'ü Görmek...
Bir Güneş batımı sırasında teleskop ihtiyacı duymadan Merkür'ü çıplak gözle görebiliriz. Ancak bu tahmin ettiğinizden biraz daha zor. Çünkü Merkür'ü rahatlıkla görebilmeniz için doğru yere bakmanız gerekir. Güneş'in konumu ufuk çizgisinin 18o altında hava kararmaya başlar. Çıplak gözle Merkür'ü görebilmemiz için Güneş'in ufuk çizgisine olan açısı 6o olmalıdır. Bu durumda Merkür'ün parlaklığı neredeyse Canopus yıldızı kadar parlaktır. Canopus yıldızı ise gökyüzünde çıplak gözle görebildiğimiz Sirius'tan sonra en parlak 2. yıldızdır. Ancak Canopus, Güney Yarımküre yıldızı olduğu için ülkemizden görülemez. Kısacası gün batımında gökyüzünde yere doğru bakarsak, Merkür'ü rahatlıkla ayırt edebiliriz.
Merkür'ün Yörüngesindeki Çözülemeyen Hata ve Görelilik Teorisi
Merkür'ün yörüngesi yumurta biçimini andırır. Bu yörünge hareketi ile Güneş'ten uzaklığı, konumuna göre 47 milyon km ile 70 milyon km arasında değişir. Her 88 Dünya gününde, Güneş etrafında bir tam tur atmaktadır. Bu demek oluyor ki Dünya'da geçirdiğimiz her 88 gün, Merkür'de 1 yıla denk gelmektedir. Bunun yanından Merkür, her 58.65 Dünya günü kendi ekseni etrafında döner. Merkür uzayda saniyede 47 kilometre ile Güneş Sistemi gezegenleri arasında en hızlısıdır.
Güneş sistemi çalışmalarında uzun süredir devam eden bir problem vardı: Merkür diğer gezegenlere göre aykırı hareket ediyordu. Daha önce bahsettiğimiz gibi Merkür'ün yörüngesi bir elipsi andırır. Bu yörünge içerisinde gezegenin Güneş'e en yakın olduğu konuma günberi noktası, en uzak olduğu konuma ise günöte noktası denir. Güneş, günberi noktası ve günöte noktası arasında oluşan düz doğruya büyük eksen denir.
Yapılan gözlemler sonucunda beklenenden farklı bir sonuç elde edildi. Merkür'ün Güneşe en yakın olduğu konum, her zaman aynı yerde değildi. Bu nokta Güneş etrafında yavaşça hareket ettiği tespit edildi. Yörüngenin bu hareketine devinim (yalpalama) denir.
Devinim hareketi sadece Merkür'e özgü değil, tüm gezegenlerin yörüngeleri için geçerlidir. Aslında Newton'nun teorisi, gezegenlerin birbirini çekmesiyle ortaya çıkan bu etkileri öngörür. Tüm gezegenlerin yörüngesi Newton denklemleri kullanılarak anlaşılabilir. Ancak Merkür bu kurala uymuyor gibidir.
Dünya'dan görüldüğü üzere Merkür'ün yörüngesi yüzyılda 5600 yay saniyesi olarak tespit edilmiştir (1 yay saniyesi = 1/3600 derece). Newton'un denklemleri sonucunda ise ortaya yüzyılda 5557 yay saniyesi sonucu çıktı. Sonuçlarda yüzyılda 43 yay saniyesi kadar tutarsızlık vardı.
Bu tutarsızlık Newton'un yasaları kullanıldığı için kaynaklanmış olamazdı. Yapılan işlemlerde birçok düzeltme yapıldı (Mesela, Güneş ile Merkür arasında belli miktarda toz olduğu farz edildi). Hatta gökbilimciler, Güneş Sistemi içerisinde henüz keşfedilmemiş bir gezegen olabileceği bile düşündüler! Yukarıda da anlattığımız gibi, bu gezegene Vulcan Gezegeni ismi bile verildi. Fakat yapılan araştırmalar sonucunda böyle bir gezegene rastlanmadı.
1915 yılında Einstein, Genel Görelilik Kuramı'nı geliştirdi ve yıllar sonra bilim insanları, Newton mekaniği ile açıklanmaya çalışan Merkür'ün günberi devinimindeki tutarsızlık açıklanabildi. Yeniden yapılan hesaplamalar sonucunda Einstein'ın teorisi, 43 yay saniyesinin sebebini ortaya çıkardı: Bu tutarsızlık, Merkür Güneş'e en yakın konumundayken, Güneş'in büyük kütlesinden dolayı uzay-zaman eğrisinin Merkür'ün yörüngesinde sapma meydana getirmesinden kaynaklanmaktadır!
Merkür'ün İç Yapısı
Merkür, Dünya gibi karasal bir gezegendir. Yani katı bir metal çekirdek, silikat kabuk ve manto arasında farklılaşmış silikat mineralleri ve metallerden oluşur. Merkür'de bu elementlerin parçalanması, Dünya'ya kıyasla daha yüksektir. Buna karşılık Dünya silikat minerallerinden oluşurken, Merkür'ün %70 metallerden, %30 ise silikat minerallerinden oluşur. Merkür'ün iç kısmının silikat yoğunluklu bir manto ile çevrili erimiş bir demirden oluştuğu düşünülmektedir. Merkür'ün çekirdeği 1800 km, mantosu 600 km, kabuğu ise 100-300 km kalınlığındadır.
Jeologlar, Merkür'ün çekirdeğinin gezegenin toplam hacminin yaklaşık %42'sini oluşturduğunu düşünmektedirler. Aynı zamanda Merkür'ün çekirdeği, Güneş Siteminin diğer gezegenlerine kıyasla daha yüksek demir içeriğine sahip olduğunu tahmin edilmektedir. Bunu açıklamak için birçok teori öne sürülmüştür. En çok kabul gören teori, çok eski zamanlarda Merkür'e bir gezegen çarpmış ve bu şekilde kendi mantosunu ve kabuğunu kaybetmiştir.
Yüzey Özellikleri ve Jeolojisi
Merkür'ün yüzeyi Dünya'dan öte Ay'ın yüzeyine daha çok benzer. Astroit çarpmaları ve eski lav patlamalarından dolayı bolca kreterli ve kuru bir yüzeye sahiptir. Elimizdeki veriler gezegen, milyarlarca yıldır inaktif olduğu gösteriyor.
Merkür'ün kraterlerininin isimleri farklı bir şekilde verilmektedir. Tepelerin isimleri bilim insanlarından, çukurların isimleri mimarların çalışmalarından, dağların isimleri farklı dillerdeki "sıcak" kelimesinin karşılığından, düzlemlerin isimleri ise Merkür'ün farklı dillerdeki anlamından, kayaların isimleri gemi isimlerinden veya bilimsel keşiflerden, vadilerin isimleri ise radyo teleskop tesislerinin isimlerinden seçilmiştir. Örnek olarak, Mariner 10 aracıyla çekilmiş olan aşağıdaki fotoğrafta Mimar Sinan'a ithafen Merkür'deki çukura Sinan ismi verilmiştir. Sinan çukuru 147 km çapındadır.
Merkür oluşumu 4.6 milyar yıl önce oluşumu sırasında ve sonrasında, asteroitler ve meteorlar tarafından bombalandı. Bilim insanları bu Son Ağır Bombardıman olayının tekrar olabileceğini söylüyor. Atmosfersizlik ve yağış eksikliğinden dolayı bu bombardıman ardından oluşan kraterler milyarlarca yıl hiç bozulmadan kalabilir.
Merkür yüzeyinde bilinen en büyük krater 1550 km çapında Caloris Basin isimli kraterdir. Bu krateri yaratan etki o kadar büyüktü ki, gezegenin diğer tarafından volkanik faaliyete ve lav patlamalarına sebep olduğu biliniyor!
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git- 18
- 10
- 9
- 7
- 4
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- E. Siegal. Ask Ethan: Why Can't I See Mercury Without A Telescope?. (24 Kasım 2017). Alındığı Tarih: 24 Kasım 2019. Alındığı Yer: Forbes | Arşiv Bağlantısı
- M. Temming. What Is The Smallest Planet And Largest Planet In Our Solar System?. (15 Temmuz 2019). Alındığı Tarih: 24 Kasım 2019. Alındığı Yer: Sky & Telescope | Arşiv Bağlantısı
- J. le Gaulois. What Is The Most Dense Planet In Our Solar System?. (24 Kasım 2019). Alındığı Tarih: 24 Kasım 2019. Alındığı Yer: Quora | Arşiv Bağlantısı
- The Nine Planets. Mercury. (22 Kasım 2019). Alındığı Tarih: 24 Kasım 2019. Alındığı Yer: The Nine Planets | Arşiv Bağlantısı
- J. Coffey. How Far Is Venus From Earth?. (8 Mayıs 2019). Alındığı Tarih: 24 Kasım 2019. Alındığı Yer: Universe Today | Arşiv Bağlantısı
- D. Limuti. (2010). Mercury’s Precession Reconsidered. Prespacetime Journal, sf: 1438-1446. | Arşiv Bağlantısı
- Aether. Precession Of The Perihelion Of Mercury. (25 Kasım 2019). Alındığı Tarih: 25 Kasım 2019. Alındığı Yer: Aether | Arşiv Bağlantısı
- N. T. Redd. How Big Is Mercury?. (31 Ağustos 2016). Alındığı Tarih: 25 Kasım 2019. Alındığı Yer: Space | Arşiv Bağlantısı
- M. Williams. How Does Mercury Compare To Earth?. Alındığı Tarih: 26 Kasım 2019. Alındığı Yer: Universe Today | Arşiv Bağlantısı
- Wikipedia. Perihelion Precession Of Mercury. (7 Kasım 2019). Alındığı Tarih: 26 Kasım 2019. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
- E. Gregersen. 7 Important Dates In Mercury History. (25 Ocak 2021). Alındığı Tarih: 27 Ocak 2021. Alındığı Yer: Britannica | Arşiv Bağlantısı
- L. M. Prokter. (2010). The Study Of Mercury. Galileo's Medician Moons, sf: 141-152. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 15:15:23 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8061
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.