Korkunun Çekiciliği: Korkacağımızı Bile Bile Neden Korku Filmlerini İzleriz?

- Özgün
- Psikoloji
- Sinema ve Film
- İndir
Tanımsal açıdan baktığımızda korku; bir organizmanın, yaşamının tehdit altında olduğunu düşündüğü zamanlarda ortaya çıkan tepkidir. Öyle ki bu tepki, bazı psikopatolojik süreçler dışında, organizma yalnızca gerçekten bir tehlike ile karşı karşıya ise (veya buna yönelik güçlü bir ihtimal veya şüphe varsa) ortaya çıkar. Örneğin av konumundaki bir canlının korkuyla yerinden sıçraması için yanından geçenin bir yılan olduğundan emin olması gerekmez; uzun ve ince bir çubuğun hafifçe hareket etmesi bile bunu tetikleyebilir. Çünkü ne olduğunu bilmediğiniz o çubuk yılan değilse ve azıcık korkarsanız pek bir kaybınız olmaz; ancak ne olduğunu bilmediğiniz o çubuk yılansa ve siz korkmazsanız (umursamazsanız), o anda evrimsel sürecin sonuna gelme ihtimaliniz çok yüksektir. Bu nedenle evrimsel süreçte, sinsi ve güçlü avcılara karşı özel tanımlayıcı sinir devreleri evrimleşmiştir ve bunlar, gerçek tehdit unsuru orada olmasa bile, ona benzer çıtırtılar veya hareketlerde irkilmemize ve yerimizden sıçramamıza neden olur.
Ancak korkuyla ilgili genelde odaklanılan şey onu tetikleyenin ne olduğu olsa da, korkunun bir noktada sonlanması gerektiğini (ve genellikle çok uzun süreli olmayan bir tepki olduğunu) gözden kaçırmamak gerekir. Bu noktada Christophe Andre'nin yaptığı korku ve alarm sistemi benzetmesi oldukça yerindedir: Bir araç veya ev alarmı hayal edin. Kilidin zorlanması gibi tehlike durumlarında bu alarm, çevreyi uyandıracak kadar güçlü olmalıdır. Fakat en ufak rüzgar veya ses ile de hemen devreye girmemelidir. Dahası, yeteri kadar dikkat çektikten sonra, devre dışı kalmalıdır. Durmaksızın çalan bir alarm, işlevinin ötesine geçmiş olacaktır.
Evrimsel kişilik psikolojisi bağlamında incelediğimizde, organizmaların yaşamlarını sürdürmelerine fayda sağlayan psikolojik mekanizmaların devam ettirilmesini bekleriz. Tıpkı diğer hayvanlarda olduğu gibi insanlar da yaşamları boyunca korkmaya ihtiyaç duyarlar. Bu sayede tehlikeler karşısında en iyi şekilde mücadele etmemiz sağlanır.
Korkunun tehdit edici durumlarda devreye giren bir psikolojik mekanizma olmasının yanı sıra insanlar bilinçli olarak da korku arayışına girmektedir. Geçmişte kulaktan kulağa yayılan korku hikâyeleri artık yerini sinema filmlerine, video oyunlarına, kitaplara bırakmaya başladı.
- Aşı Karşıtları Hatalarından Hızla Dönerken, Kendi Grupları Tarafından Dışlanmaktan Korkuyorlar. Korkmamalılar, Çünkü Yalnız Değiller!
- Alkol Bağımlılığı Sendromu Nedir? Alkol Tüketiminin Bağımlılığa Dönüştüğünü Erkenden Fark Edebilmek İçin Nelere Dikkat Etmek Gerekir?
- Psikoterapi Gören Depresyonlu Kişilerin Beyin Faaliyetinde Normalleşme Tespit Edildi!
Neden Korku Filmleri İzliyoruz?
Psikolojide korkunun çekiciliği üzerine araştırma yapan sosyal psikologlardan biri olan Jeffrey Goldstein’in "Why We Watch: The Attractions of Violent Entertainment" (Neden İzleriz: Şiddet İçerikli Eğlencenin Çekiciliği) isimli çalışmasının incelemesini yapacağız. Goldstein’in bu çalışması insanların neden korkmayı tercih ettikleri konusundaki cevapların farklılığını ortaya koyuyor.
Başlamadan önce şöyle bir not da düşmek istiyoruz. Yabancı literatürde "violence" kelimesinin Türkçe karşılığı "şiddet"tir. Türkçemizdeki şiddet kelimesi günümüzde genellikle "kavga, kaba kuvvet" anlamlarıyla kullanılmaktadır. Violence kelimesi ise bu anlamların dışında sergilenen davranış ve duygulardaki aşırılıklara da karşılık gelmektedir. Yani bir filmdeki kanlı ve korkutucu sahnelerin violence kelimesi ile ifade edildiğini görebilirsiniz. Okuyacağınız bu inceleme yazısında da "şiddet" kelimesi, yukarıda anlatıldığı gibi kullanılmıştır.
Cinsiyet Faktörü ve Kendini İspatlama Çabası
Goldstein’in (1998) bulgularına göre korku filmleri, korku temalı video oyunları gibi şiddet içerikli eğlenceler cinsiyet değişkeni göz önünde tutulduğunda daha çok erkeklere hitap etmektedir. Bu durum daha çok gruplar içerisindeki erkeklerde görülmektedir. Örneğin bir erkek çocuğu, odasında yalnız başına korku filmi izliyor olabilir; ancak bu deneyimi üzerine içinde bulunduğu erkek grubunda konuşur, bunu onlarla paylaşır. Bu tür paylaşımlar erkekler arasında "kankalık" ilişkisinin oluşması adına önemlidir. Yani şiddet içerikli eğlenceler tek başına deneyimleniyor olsa bile belirli bir sosyal amaç gütmektedir. Öyle ki erkekler, bu tür sahneleri her ne kadar rahatsız edici bulsalar da kendilerini soğukkanlı, sakin, korkmayan biri olarak akranlarına ve nihai olarak kendilerine kanıtlamak için izleme yoluna gitmektedirler.
Cinsiyet Rolleri
Biraz önce yukarıda okuduğunuz biyolojik cinsiyet ve kendini ispatlama çabasıyla ilişkili olarak cinsiyetler arasındaki farklılaşma bizlerin toplum içinde yarattığı cinsiyet rolleri ile ilgilidir. Şöyle ki Goldstein’in bu konuda ABD’de yaptığı bir araştırmada, bir grup ergen kız ve bir grup ergen erkeğe tamamen onların seçtikleri korku filmlerini izleme imkânı sunulmuştur. Bu gençlerin patlayan cesetlere, diri diri kesilen organlara karşı ne derecede korku hissedecekleri incelenmiştir.
Her iki grup da bu kanlı "aşırılıkları" izlemeyi zor bulsa da, grupların bu görüntülere farklı şekillerde tepki verdikleri görülmüştür: Film esnasında aşırılık içeren sahnelere geçildiğinde kadınların ekrana biraz daha uzaktan bakıp, kendi aralarında alakasız konular hakkında konuşmaya başladıkları; erkeklerin ise kendileri ile ekran arasındaki mesafeyi artırma konusunda kendilerini yeterince rahat hissetmedikleri ve kararlılıkla ekrana baktıkları gözlemlenmiştir. Etkinlik sonrası Goldstein’in görüştüğü genç kızlardan biri "bu sahneleri izlemek için bacağını acıyana dek sıktığını, kendisini oyaladığını" belirtiyor. Katılımcı erkeklerin ise kalıplaşmış erkek rollerine uygun (katı, güçlü, duygusuz, vs.) davranmaya çalıştıkları anlaşılıyor.
Sonuç olarak toplumsal cinsiyet rolleri, kadınların korkmaya daha yatkın olmaları, erkeklerin ise tepkisiz ve katı kalmaları gibi yanlı beklentilerle her iki cinsiyet davranışlarını da şekillendirebilmektedir.
Yaşanmamış Duygular ve Heyecan Arayışı
Goldstein’e göre insanların korku ve şiddet içeren sahnelere yönelmesinin bir başka sebebi de içinde yaşadığımız uygarlıktır. Uygarlaşma sürecinin bizlere tekdüze, rutinin dışına çıkmayan, heyecandan yoksun bir hayat sunması heyecan arayışımızı tetiklemektedir. Gündelik yaşamda acayiplikten uzak bir yaşam sürmemiz, okul-iş-ev üçgeni arasında kayboluyor olmamız bu sahnelerle aramızda bir bağ kurmamıza ve hatta o sahnelerin içinde yaşıyormuşuz gibi düşünmemize neden olmaktadır.
Korku filmlerinin çekiciliği üzerinde heyecan arayışının etkisini inceleyen McCauley'e göre de yüksek heyecan arayan bireyler, daha az heyecan arayan bireylere göre korku filmlerini daha çekici bulmakta ve beğenmektedirler.
Duygusal Dışa Vurum
Şiddet içeren filmlerin en bilinen özellikleri korkutucu ve heyecan verici olmalarıdır. Bu durum fizyolojik açıdan ele alındığında, organizmalar korku uyaranı ile karşılaştığında sempatik sinir sistemi uyarılmakta ve böbrek üstü bezlerinden salgılanan adrenalin hormonunun kan basıncını yükseltmesi ve kalp atış hızını arttırması, yaşanılan duyguların daha yoğun olmasına yol açmaktadır. Tabii ki bu tür sahne ve görüntüler bireyler üzerinde duygusal hasar da bırakabilir. Bireyi "sarsan" bu uyarımları hoş karşılamayanlar olduğu gibi hoş karşılayanlar da vardır.
Goldstein’in çalışmasının bir diğer bulgusu da korku filmlerinin ortaya çıkardığı bu fizyolojik ve duygusal uyarılmaların bireyin duygularını serbest bir biçimde dışa vurmasına olanak tanıdığı ve bunlara bağlı olarak rahatlama duygusunu yaşattığı şeklindedir.
Sanal Bir Bağlam
Korku öğelerinin bir başka özelliği sanal bir bağlamda da yaratılarak bizi içine çekebiliyor olmalarıdır. Yani tehlike ve korkuyla ilişkilendirdiğimiz duyguları güvenli bir biçimde deneyimlemek için bu yola başvuruyoruz. Az önce yukarıda sözünü ettiğimiz Goldstein’in çalışmasında da görüldüğü üzere kendimizi güvende hissetmediğimiz anlarda bu görüntüler, cazibesini ve bizim ilgimizi kaybetmektedir. Bu durumlarda istediğimiz her an bu sanal gerçekliğin dışına çıkmakta özgürüz.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 31
- 9
- 7
- 7
- 6
- 5
- 4
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- C. Andre. (2015). Korkunun Psikolojisi. ISBN: 6050204586. Yayınevi: Say Yayınları.
- J. Goldstein. (1998). Why We Watch: The Attractions Of Violent Entertainment. ISBN: 9780195118216. Yayınevi: Oxford University Press.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 04/10/2023 02:07:24 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/5196
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.