İnuit Paradoksu: Kuzey Enlemlerde Deri Rengi Açılıyorsa, Neden İskandinav Halkları Sarışın da İnuit Halkları Esmer?
İnuit-Aleut halkları Kuzey Kutup dairesi çevresine yayılmış, Grönland, Kanada'nın kuzeyi, Alaska ve Sibirya'nın kuzeydoğusunda yaşayan, orta Asya/Sibirya kökenli halklar topluluğudur. 2000'li yıllara kadar Eskimo olarak biliniyorlardı; ancak Inuitler, kendileri için kullanılan bu ismi hiç sevmemektedirler. Kendilerine "İnuit" demeyi tercih etmektedirler. Bu sözcük, kendi dillerinde “halk, ahali, insanlar, ümmet, millet...” anlamlarına gelmektedir ve çoğul olarak kullanılmaktadır.[11] Tek kişi olduğunda "İnuk", çift olduklarında da "İnuuk" denmektedir. Üç ya da daha fazla olduklarında ya da genel olarak kültürlerinden bahsedildiğinde "İnuit" adı kullanılmaktadır.
Daha önceden kullanılan eskimo sözcüğünün, onlarla karşılaşan başka bir yerli halkın dilinde “çiğ et yiyen” anlamına geldiğine dair bir rivayet bulunmaktadır.[13] Bunun ne kadar doğru olduğu bilinmemektedir, ama bu haksız iddia hiç hoş karşılanmamaktadır. Evet, İnuit mutfağında pişmemiş et ve deniz ürünlerinin yeri vardır; tıpkı Fransızlardaki (Tatarlardan aldıkları) “steak tartare”, Japonlardaki “Sushi”, İtalyanlardaki “Carpaccio” ve hatta Türklerdeki “Pastırma” gibi...[12] Ancak, tüm bu örneklerde olduğu gibi, İnuit mutfağında da pişmemiş et ve deniz ürünleri ince işlemlerden geçirilmektedir: Donmuş eti, taş ve tuzla birlikte, etin çeşidine göre uzun uzun veya hızla dövmekten tutun da her kara hayvanının etini, o ete uygun deniz canlısının yağında mayalamak ya da yazın sadece 2-3 ay boyunca yetişen kutup böğürtlenlerini kurutup zamanı geldiğinde mayalanmış fok yağı ile karıştırarak özel bir tatlı yapmak gibi... Bu denli gelişmiş özel bir yemek kültürüne sahip bir halkı, “çiğ et yiyenler” diye tanımlamanın düpedüz haksızlık olduğu açıktır.[1]
Arktik bölgede iklim ve donmuş toprak tarım için uygun olmadığından, yılın büyük bir bölümünde bitkisel besin bulunamamaktadır. Bu yüzden geleneksel İnuit diyeti, küresel ortalamaya kıyasla daha az karbonhidrat ve sebzeye karşılık, çok daha fazla yağ ve hayvansal protein içermektedir. Günümüzde bu diyet elbette değişmiştir; örneğin güneyden daha aşina olduğumuz gıda ürünlerini alabilmektedirler. Ancak Inuitlerin ataları, birkaç bin yıl boyunca, yılın 8-10 ayını meyve, sebze, baklagil vb. olmadan geçirmek zorunda kalmışlardır.
Genetikçiler, biyologlar, beslenme uzmanları ve bazı tıbbi araştırmacılar uzun süredir İnuit Paradoksu olarak adlandırılan ve bu kadar sıra dışı bir diyete rağmen çok sağlıklı kalabilen Inuitleri ele alan bir olguyu tartışmaktadırlar. Bu yazımızda, hem beslenme bilimi açısından hem de deri rengi açısından Inuit Paradoksu'na bakacak ve bu iki açıyı birbirine bağlamaya çalışacağız.
İnuit Paradoksu: Sadece Yağ ve Etle Beslenen İnuitler Nasıl Bu Kadar Sağlıklı?
Temel sorumuz şu: "Neredeyse sadece yağ ve etle beslenen, nadiren meyve-sebze gören insanlar, nasıl sağlıklı kalabildiler?"
Genetikçiler, biyologlar, beslenme uzmanları ve tıbbi araştırmacılara göre bu paradoksun temelinde yatan problem, eski zamanlarda kutup dairesinin civarındaki yerlilerin başka yerlerde "dengeli ve sağlıklı beslenme" olarak kabul edilen gelenekleri sürdürenlere göre daha düşük kalp hastalığı ve kanser oranlarına sahip oldukları fikridir. "Sağlıklı" kabul edilen meyve-sebze ve tahılları çok az tüketen, enerjilerinin çoğunu yağ ve etten alan insanlar, beslenme uzmanlarının genel halka önerdiklerinin neredeyse tam tersini uygulamalarına rağmen (ve tabii buna mecbur olmalarına rağmen), bu alışkanlıklarından fazla zarar görmüşe benzememektedirler!
Bu paradoksu açıklamak için, bugüne kadar çeşitli görüşler ortaya atılmıştır:[2]
Evrimsel Görüş
Binlerce yıldır bu şekilde beslenen Inuitlerin atalarının fizyolojileri de bu diyete uyum sağlayacak biçimde değişmiştir; zira bu sıra dışı diyete daha uyumlu olan bireyler daha kolay hayatta kalmış, daha uzun yaşamlar sürebilmiş ve daha çok üreyebilmiştir.
Science dergisinde yayımlanan bir çalışma, bu hipotezi desteklemektedir.[10] Bu çalışmaya göre, neredeyse tüm İnuitlerde, vücudun doğal omega-3 ve omega-6 yağ üretimini yavaşlattığı, kötü tür olan LDL kolesterol düzeylerini azalttığı düşünülen belirli genler saptanmıştır. Ekip, aynı genlere Avrupalıların sadece %3'ünde ve Çinlilerin %15'inde rastlandığını belirtmektedir.
Nature dergisinde yayımlanan bir başka çalışmada ise, İnuit genomlarında ısı üreten kahverengi yağ hücrelerinin gelişimiyle bağlantılı bir mutasyon keşfedilmiştir.[14] Bu fizyolojik ve genetik farklar, İnuitlerin ekstrem bir beslenme biçimine rağmen hayatta kalmalarını açıklayabilir.
Beslenme Bilimi
Beslenme bilimi açısından bakıldığında, İnuitlerin ve atalarının yedikleri etlerin, günümüzde endüstriyel toplumlarda yenilenlerden tamamen farklı olduğu görülmektedir: Her şeyden önce bu etler; fok, balina ve kutup ayısı gibi hayvanlardan gelmekteydi. Yedikleri hayvanlar tahılla beslenmiyor, vahşi ortamda avlanıyordu ve dolayısıyla etleri taze, hormonsuz, katkısızdı; ayrıca diğer etlerde bulunandan çok daha fazla miktarda omega-3 ve D vitamini içeriyordu.[1] Ek olarak, günümüzdeki diğer insanların aksine İnuitler neredeyse hiç şeker tüketmiyorlardı ve oldukça hareketli bir yaşam sürme zorunlulukları vardı.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Paradoksun Olmadığı İddiası
Paradoks konusunda bir karşıt görüş de, aslında Inuitlerdeki düşük kalp hastalığı ve kanser vaka sayısının 20. yüzyıldan önce vakaların tespit edilememesinden kaynaklandığını savunmaktadır. Dolayısıyla bu görüş, ortada çözülmesi gereken herhangi bir paradoks olmadığını iddia etmektedir. Ne var ki bu görüşü destekleyecek yayımlanmış bir çalışmaya rastlamak zordur.[15]
Neden İskandinavlar Sarışın da İnuitler Değil?
Daha önceki bir yazımızda, insanların atalarının daha kuzey enlemlere göç ettikçe deri renklerinin de açıldığını anlatmıştık. Bu durumda, İnuitlerin neden İskandinavlar gibi sarışın ve açık tenli olmadığı sorusu gündeme gelebilmektedir.
Öncelikle, soruyu düzelterek başlayalım; çünkü görece ender olsa da, İnuitler Avrupalılarla karşılaşmadan önce bile açık renk saçlı İnuitler de var olduğu bilinmektedir. Örneğin 1910 yılında Vilhymar Stefansson adlı bir gezgin, Kanada'da sarışın mavi gözlü İnuitlere rastlayınca "500 yıl önce İzlanda'dan Grönland'a gidip kaybolan yerleşimcilerin torunlarını bulduğunu" iddia etmiştir; hatta bu iddia ile çeşitli kurum ve kuruluşlardan araştırma gezileri için ödenek bile almıştır. Ancak o gün dahi şüpheyle yaklaşılan bu iddia, 2003'te iki İzlandalı bilim insanı tarafından çürütülmüştür.[16] Agnar Helgason ve Gisli Palsson tarafından yapılan DNA analizleri, İnuitlerin 500 yıl kadar önce Avrupalılarla genetik olarak karıştığına dair herhangi bir kanıt göstermediğini ortaya koymuştur.[3]
Kayda geçmemiş etnik karışımlar ya da doğal mutasyonlar sonucunda ender olarak sarışın İnuitlere rastlansa da, binlerce yıldır Arktik coğrafyada yaşayan bu halk genel olarak esmerdir. İnuitlerin daha esmer, İskandinavların ise daha sarışın oluşunu açıklamak için ortaya atılmış çeşitli teoriler bulunmaktadır.
D Vitamini
Bilim camiasındaki görüş birliği, düşük D vitamini seviyelerinin evrim sürecinde ten renginin açılmasında rol oynadığıdır. Bu görüşe göre, yüksek enlemlerde azalan UV ışınları ve vücudun büyük kısmının kalın giysilerle kaplı olması insanların güneşten D vitamini sentezleme yetisini azaltarak koyu tenli insanları daha ağır etkileyecek şekilde bir D vitamini eksikliği baskısı kurmuştur.[17] Söz konusu vitaminin insan metabolizması için yaşamsal önemi gözönüne alınırsa, bu bölgelerde açık renk ten ve saçın belirleyici avantaj sağladığı söylenebilir. Oslo Üniversitesi'nde bu konuyu araştıran Asta Juzeniene, şöyle diyor:[4], [5]
Hala tam bir konsensüs olmasa da, bize göre D vitamini hipotezi, evrimsel süreçte cilt renginin açılmasını açıklayan en olası hipotezlerden biri.
Juzeniene ve ekibine göre Avrupa'da yaklaşık 8-9 bin yıl önce avcı-toplayıcı düzenden tarıma geçilince, artık büyük miktarda elde edilebilen, ama hazır D vitamini düşük olan tahıllar sayesinde nüfus artmış, D vitamini açısından zengin besin kaynaklarının ise (av kaynaklı et, balık ve hayvansal yağlar) günlük diyetteki payı azalmıştı.[18] Bu durum, UVB (güneşten gelen ışığın D vitamini sentezinde rol oynayan kısmı) düzeyinin yeterli D vitamini sentezine izin verecek kadar güçlü olduğu enlemlerde, büyük bir baskıya neden olmamıştı. UVB düzeyinin düşük olduğu Kuzey Avrupa'da ise tarım devrimi kuşaklar boyunca D vitamini eksikliğini insan sağlığı üzerinde belirleyici etken kılmış, saç ve ten rengi açık insanların hayatta kalma, sağlıklı ve çocuk sahibi olma şanslarını artırarak doğal seçilime neden olmuştu.[5]
Donmuş toprak ve iklim yüzünden tarım yapma olanakları olmayan Inuitlerin D vitamini alımı ise güneşe bağımlı değildi, besince zengin yağlı balıklardan, balina ve fok gibi deniz memelilerinden, av hayvanlarının yağ ve etlerinden fazlasıyla karşılanabiliyordu.[19] Bu yüzden açık renk ten ve saçı avantajlı kılacak bir D vitamini eksikliği baskısı yaşamadılar. Günlük kalori gereksinimlerini karşılayan besinler, vitamin gereksinimlerini de karşılıyordu. Kalori gereksinimlerini karşılayamadıkları dönemlerde dahi, karaciğer ve yağ dokularında depolanmış olan D vitamini devreye giriyordu ve bu yüzden güneşten gelen UV ışınlarını daha fazla ya da daha az almak yaşamsal bir önem taşımıyordu.[5]
Genetik Sürüklenmeler
Juzeniene'e göre, ten ve saç renginin açılması, genetik sürüklenme gibi rastlantısal bir mekanizmayla da hızlanmış veya kaybolmuş olabilir. Kuzey Avrupa'nın daha kalabalık ve İnuit bölgelerinin az nüfuslu olması, bu mekanizmanın iki populasyonu farklı etkilemesine yol açmış olabilir.[6]
Inuitlerde UV baskısı
Nina Jablonski'ye göre bir diğer açıklama da Körfez Akıntısı (İng: "Gulf Stream") nedeniyle daha ılıman ve nemli bir iklime sahip olan Kuzey Avrupa ile, daha soğuk, kuru ve uzun süre karla kaplı olan Grönland, Kuzey Kanada ve Sibirya iklimleri arasındaki ultraviyole yoğunluğu farkını temel almaktadır.[20] UV'nin daha güçlü olduğu, mayıs-haziran aylarında bile karla kaplı zeminden yansımanın güçlü olduğu Arktik bölgelerde koyu renk ten ve saç, kısık gözler radyasyondan korunmaya yardım ederek evrimsel süreçte avantajlı çıkmış olabilir.[7]
Genetik Göç
Andrea Hanel ve Carsten Carlberg'e göre bir olasılık da açık renk saçın doğrudan İskandinavya'da değil, Batı Anadolu ve Rusyadaki daha kalabalık populasyonlarda mutasyon ve genetik sürüklenme ile evrimleşmiş olmasıdır.[21] Açık renk saçın daha sık rastlandığı topluluklar kuzeye göç ettiklerinde daha başarılı olmuş olabilirler. Inuitlerin sayıca az ve Arktik bölgelerde daha az sayıda kuşak boyunca yaşamış olmaları, sarışın genlerin kalıcı sıklıkta ortaya çıkıp yayılmadığı yönünde farklı bir tez de ortaya koyabilmektedir.[8]
Cinsel Seçilim
Kadınların yaşamları boyunca, özellikle hamilelik ve emzirme sırasında daha fazla kalsiyuma gereksinim duymaları, bu yüzden ten renklerinin biraz daha açık olması, erkeklerin ise daha açık renk tenli kadınları tercih ettiği varsayımı üzerine kurulu bir hipotezdir.[9] Ancak bu hipotez, böyle bir tercihin neden yalnızca Kuzey Avrupa'da etkili olduğunu pek açıklayamamaktadır. Ayrıca, kalsiyum sentezindeki avantaj gözönüne alındığında yine ultraviyole ve D vitamini hipotezlerinden yararlanılmış olmaktadır.
Sonuç
Saç rengi... Genetik çeşitliliğin güneşte kararmış, soğukta açılmış gibi kısa açıklamalara değil de, çevresel değişkenleri, beslenme kültürünü ve olasılık hesaplarını da içeren karmaşık etkileşimlere dayandığını gösteren çarpıcı bir örnek.
Kuşaklar boyu benzer enlemlerde yaşayan İskandinav ve İnuit halklarının ten ve saç renkleri arasındaki farkı açıklamakta bütün bu hipotezlerin katkısı olabilir ve her birinin daha fazla incelenmesi gerekebilir. Ancak Juzeniene ve onun gibi birçok bilim insanına göre, özellikle genel sağlıktaki rolü göz önüne alındığında, D vitamini hipotezi en olası ve üzerinde en çok görüşbirliğine varılan açıklama olmaya devam ediyor.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 46
- 19
- 14
- 14
- 8
- 6
- 5
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ a b Epoo Kasudluak. (Kişisel iletişim, 2020). E. Kasudluak, Kişisel Iletişim. Not: Innalik Lisesinde (Inukjuak, Qc, Kanada) "Inuit Kültürü ve Arazi Bilgileri" öğretmeni.
- ^ Patricia Gadsby. The Inuit Paradox. (1 Ekim 2004). Alındığı Tarih: 23 Ağustos 2022. Alındığı Yer: Discover | Arşiv Bağlantısı
- ^ CBC. Dna Tests Debunk Blond Inuit Legend. (28 Ekim 2003). Alındığı Tarih: 24 Ağustos 2022. Alındığı Yer: CBC | Arşiv Bağlantısı
- ^ Nina G. Jablonski, et al. (2010). Human Skin Pigmentation As An Adaptation To Uv Radiation. Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS), sf: 8962-8968. doi: 10.1073/pnas.091462810. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c A. Juzeniene, et al. (2009). Development Of Different Human Skin Colors: A Review Highlighting Photobiological And Photobiophysical Aspects. Journal of Photochemistry and Photobiology B: Biology, sf: 93-100. doi: 10.1016/j.jphotobiol.2009.04.009. | Arşiv Bağlantısı
- ^ H. Whipps. Why Did People Become White?. (1 Eylül 2009). Alındığı Tarih: 24 Ağustos 2022. Alındığı Yer: livescience.com | Arşiv Bağlantısı
- ^ https://en-gb.facebook.com/thenakedscientists/. Why Are Inuit People Dark Skinned?. (24 Mayıs 2009). Alındığı Tarih: 24 Ağustos 2022. Alındığı Yer: www.thenakedscientists.com | Arşiv Bağlantısı
- ^ Andrea Hanel, et al. Skin Colour And Vitamin D: An Update. (3 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 24 Ağustos 2022. Alındığı Yer: onlinelibrary.wiley.com | Arşiv Bağlantısı
- ^ N. G. Jablonski, et al. (2002). Skin Deep. PSU, sf: 74-81. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Fumagalli, et al. (2015). Greenlandic Inuit Show Genetic Signatures Of Diet And Climate Adaptation. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 1343-1347. doi: 10.1126/science.aab2319. | Arşiv Bağlantısı
- ^ IPAC. Frequently Asked Questions. Alındığı Tarih: 31 Ağustos 2022. Alındığı Yer: IPAC | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Alfaro. What Is Carpaccio And How Is It Served?. Alındığı Tarih: 31 Ağustos 2022. Alındığı Yer: The Spruce Eats | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Hersher. Why You Probably Shouldn't Say 'Eskimo'. (24 Nisan 2016). Alındığı Tarih: 31 Ağustos 2022. Alındığı Yer: NPR.org | Arşiv Bağlantısı
- ^ Nature. (2015). How Inuit Genomes Have Adapted. Nature, sf: 429-429. doi: 10.1038/525429d. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M Greger. “The Eskimo Myth”. (12 Temmuz 2018). Alındığı Tarih: 31 Ağustos 2022. Alındığı Yer: NutritionFacts.org | Arşiv Bağlantısı
- ^ The Daily Alaskan. Stefannson Branded As Faker. (29 Ağustos 1913). Alındığı Tarih: 31 Ağustos 2022. Alındığı Yer: The Daily Alaskan | Arşiv Bağlantısı
- ^ N. G. Jablonski, et al. (2010). Human Skin Pigmentation As An Adaptation To Uv Radiation. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 8962-8968. doi: 10.1073/pnas.0914628107. | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. Spinney. When The First Farmers Arrived In Europe, Inequality Evolved. Alındığı Tarih: 31 Ağustos 2022. Alındığı Yer: Scientific American doi: 10.1038/scientificamerican0720-60. | Arşiv Bağlantısı
- ^ E. V. Driscoll. Inuits Live In Very Cold Climates, Why Do They Have Dark Skin?. (18 Haziran 2007). Alındığı Tarih: 31 Ağustos 2022. Alındığı Yer: Scienceline | Arşiv Bağlantısı
- ^ N. Jablonski. Why Are Inuit People Dark Skinned?. (24 Mayıs 2009). Alındığı Tarih: 31 Ağustos 2022. Alındığı Yer: The Naked Scientist | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Hanel, et al. (2020). Skin Colour And Vitamin D: An Update. Wiley, sf: 864-875. doi: 10.1111/exd.14142. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:42:44 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/12289
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.