Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat

İlaç Endüstrisi Bizi Gerçekten Kandırıyor mu?

İlaç Endüstrisi Bizi Gerçekten Kandırıyor mu?
12 dakika
26,630
Tüm Reklamları Kapat

Dünya ilaç endüstrisi -diğer adıyla “Big Pharma”- bugün bazı kesimler tarafından halk sağlığı yararına değil, tam tersi zararına hizmet eden bir sektör olarak suçlanmaktadır. Tedavi satmak için yeni hastalık icat edildiği, kanserin çaresinin kar amacıyla gizlendiği, aşılarla şifa dağıtmaktan çok toplumların zehirlendiği ve benzeri birçok komplo teorisine inanan kişi sayısı gün geçtikçe artmakta. Peki, tüm bunlar ne kadar gerçek? Bir konu hakkındaki bilgi düzeyiniz, o konu hakkındaki olumlu ya da olumsuz iddiaları destekleme şiddetinizi etkiler. Örneğin küresel ısınmanın insan kaynaklı olup olmadığını söyleyebilmek için “İklim nedir?”, “İklimi değiştiren faktörler nelerdir?”, “Dünya’nın ısıl tarihi nasıldır?”, “Endüstri devriminden önce ve sonra Dünya ısısında değişiklik olmuş mudur?”, “Karbondioksidin atmosferdeki yeri ve görevi nedir?” gibi birçok sorunun cevabını güvenilir kaynaklardan (bilimsel kaynaklar) incelemiş olmanız gerekir. Bir sistemin nasıl işlediğini detaylıca anlamaya çalışmak, o sistem hakkında gerçek ya da gerçek dışı iddiaları daha doğru yorumlamanızı sağlayacaktır. Bir ilacın nasıl ortaya çıktığını ya da bir hastalığa çare bulmak için nasıl çalışıldığını bilmek, tıbbi konularda ortaya atılan şaibelere yaklaşımınızı değiştirecektir.

Tıp Nasıl İlerler?

Tıbbın ilerlemesi, dünya çapında binlerce araştırmacıdan her birinin her bir hastalığın her bir bilinmeyeni için masa başında, hasta başında, laboratuvar köşesinde yüzlerce saat emeğine bağlıdır. Her bir bilinmeyeni keşfetmek amacıyla, farmakoloji, tıp, biyoloji, biyokimya, kimya, fizik, mühendislik alanlarındaki yüksek lisans öğrencileri, doktora öğrencileri, öğretim üyeleri, temel araştırmacılar, hekimler, ilaç firmalarının ar-ge (araştırma-geliştirme) çalışanları üniversitelerden veya TÜBİTAK gibi bilimsel araştırma kurumlarından veya doğrudan devlet desteği alınan ulusal/uluslararası projelerde saatlerini, günlerini hatta yıllarını harcarlar. Her bir özgün projenin sonucunda elde edilen bilgi (ki bu son derece çetrefilli bir sürecin meyvesidir), makale haline getirilip konusunda uzman bağımsız bilim insanları tarafından oldukça sıkı şekilde incelendikten sonra, tıp dergilerinde yayınlanarak dünyadaki diğer araştırmacılarla paylaşılır. Bilimsel bir bilginin ortaya çıkış sürecindeki deneylerin güvenilir ve tekrarlanabilir olması, yıllar içerisinde o bilginin diğer araştırmacılar tarafından da doğrulanmasını, dergilerde yayınlanmaya devam etmesini ve sonucunda “kitap bilgisi”ne dönüşmesini sağlar. Bu kitap bilgileri de bir sonraki kuşakta hekim olacaklara ışık tutar. Her kuşaktaki araştırmacı hekimler, kitap bilgilerindeki eksiklikleri tamamlamak için döngüyü devam ettirirler (Bu yalnız tıbbın değil genel anlamda bilimin nasıl ilerlediğinin de özetidir.). En çok bilinen ilaçlardan biri olan “Aspirin” (asetil salisilik asit) ile ilgili 8 Nisan 2018 itibariyle tıbbi dergilerde yayınlanmış 62.033 adet makale vardır. Her bir tıp makalesinin ortaya çıkmasında en az üç kişinin emeğinin olduğunu düşünürsek aspirinden gördüğümüz faydayı oldukça fazla bilim insanına borçluyuz. Peki, bir ilaç nasıl üretilir?

Tüm Reklamları Kapat

İlaçların Üretim Serüveni

Bir tanım yapacak olursak tedavi etmeye, durumu iyileştirmeye, hastalığı önlemeye veya teşhis etmeye yarayan, vücutta geçici fizyolojik etki yaratan gıda harici maddeye “ilaç” diyoruz. Bir ilacın herhangi bir şekilde “etki” etmesi için vücut içerisinde işlevsel bir hedefi olması gerekir. Bir “etki-tepki”den bahsedebilmek için ise hastalığın biyolojisini bilmeliyiz.

Örneğin şeker hastalığını ele alalım. Pankreas diye bir organ olduğunu, bu organda insülin hormonunun salgılandığını, insülinin şeker metabolizmasında işlevi olduğunu, pankreasın yanlış çalışması sonucu insülin eksikliği oluşabileceğini ve bu eksiklik sonucunda karşılaşılan fizyolojik problemlerin neler olabileceğini araştırmalarla ortaya koymuş olmasaydık, bugün insülin içeren ilaçlar olmayacak ve bugün birçok insan için şeker hastalığının hayati riski çok daha büyük olacaktı. O halde bir ilaç üretmek için önce ilgili hastalık hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Dolayısıyla ilaç üretiminin ilk basamağı temel araştırmadır. Bir hastalık için ilaç adayı belirleme, her biri 2-5 yıl süren onlarca tıbbi ve/veya farmakolojik araştırmanın sonucunda ortaya çıkar.

Tüm Reklamları Kapat

Aday ilaç belirlendikten sonra ikinci basamak pre-klinik araştırma (klinik öncesi), yani hastalar üzerinde denenmeden önce belirli testlerden geçirme basamağıdır. Bu basamakta önce laboratuvarlarda hücre kültürleri üzerinde, daha sonra hayvan modellerinde canlılık, doz, toksisite (toksik etki), etkinlik (işe yararlılık) deneyleri yapılır. Gerektiğinde ilacın formülü değiştirilerek tekrar tekrar denenir.

Pre-klinik çalışmalar tamamlandıktan sonra üçüncü basamak olan klinik araştırma (insan üzerinde denemeler) basamağına geçiş için gerekli kurumlardan izin alınır. Klinik araştırmalarda ilk olarak 20-100 sağlıklı gönüllü üzerinde ilacın toleransı test edilir (Faz 1 basamağı), sonra 100-500 gönüllü hasta üzerinde tolerans ve etkinlik test edilir (Faz 2 basamağı), daha sonra 1000-5000 gönüllü hasta üzerinde geniş çaplı araştırma yapılır (Faz 3 basamağı). Her bir basamakta yapılan araştırmaların sonuçları tıp dergilerinde paylaşılır.

Sonuçlar beklenilen ve istenilen gibiyse gerekli onaylardan sonra ilaç piyasaya sürülür. Pre-klinik araştırmalar ortalama 3 yıl, klinik araştırmaların tamamlanması ortalama 7 yıl, her şey yolunda giderse onay süreci ortalama 1 yıl kadar sürer. Temel araştırma süreci ile birlikte bir hastalığa özgü işe yarar bir ilacın piyasaya sürülmesi en az 10-15 yıl alır. İlaçlar piyasaya sürüldükten sonra denetimleri devam eder (Faz 4 basamağı) ve herhangi bir olumsuz durumda ilaçların geri çekilmesi ile sonuçlanabilir.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Tüm bu süreçlerde bilim insanları ve ilaç firmaları birlikte çalışır. Alman Boehringer-Ingelheim ilaç firmasının açıklamasına göre, piyasaya süreceği yalnızca “bir” ilacın üretim süresince dünya çapında yaklaşık 8000 bilim insanı görev almakta ve 1 milyar dolar harcanmaktadır. Dünya çapında onlarca ilaç firması olduğunu düşünürsek harcanan emek ve para gerçekten çok fazladır.

Bu süreçleri gözden geçirdikten sonra ilaç endüstrisi hakkında ortaya atılan iddialara bir göz atalım:

Tıbbi Araştırmalarla İlgili Mitler ve Gerçekler

1) "Big pharma" kar amacıyla önce ilaç sonra hastalık icat eder.

İlaç endüstrisinin işe yaramayan ilaçları yarıyor gibi gösterdiği, ilaç satmak için hastalık icat ettiği söylenmektedir.

Öncelikle, doğada canlılar varoluşunu sürdürdüğü sürece hastalık kavramı da var olacaktır. Bunun sebebi doğuştan gelen genetik altyapının, çevresel koşullar altında hayatta kalış mücadelesinin kaderini belirleyecek olmasıdır. Biz insanlar da dahil olmak üzere tüm canlılar ömürleri boyunca çevre değişkenlerine adapte olmak zorundadır. Hastalıklar da yaşam süresince olumsuz çevre faktörleri (kimyasallara maruziyet, hava kirliliği, açlık, aşırı veya yanlış beslenme, kazalar vb.) enfeksiyonlar, yaşlanma, genetik yatkınlıklar gibi birçok sebebe bağlı olarak “adapte olamayan” organ ya da dokulardan kaynaklanır.

5000 yıllık tıp tarihinden bu yana (belki de çok daha eski) hastalıklara isimler konulup tedaviler düzenlenmeye çalışılmıştır. Eskiden yalnız “hekimler” varken, bugün ortopedistlerin, iç hastalıkları uzmanlarının, jinekologların, kardiyologların, psikiyatrların, diş hekimlerinin vb. olmasının sebebi, tıp alanındaki bilgilerin birikmesiyle hastalıkların tanımlanmasının artması, hastalıkların gruplandırılması ve her bir hastalık grubu için ayrı uzmanlık alanının oluşması ihtiyacından kaynaklanır.

Tüm Reklamları Kapat

Tıp teknolojilerinin her geçen gün gelişmesi insan sağlığına çok daha yakından bakılmasına olanak vermekte ve yeni hastalıkların tanımlanmasıyla sonuçlanabilmektedir. Ancak fizyolojik bir durumun “hastalık” olarak adlandırılması ilaç firmalarının değil, hekimlerin inisiyatifindedir.

Doktora gittiğinizde size tavsiye edilen ilaçların “gereksiz yere” olduğunu düşünmeniz, karşınızdaki hekimin ilaç firmaları tarafından kandırıldığına inanmanız anlamına gelir. Sizi ilaç firması temsilcileri değil, hekiminiz muayene eder. Hekimler aldıkları tıp eğitimiyle, hayatları boyunca kendi alanlarındaki gelişmeleri takip etmekte ve şikayetlerinizi dinlemek, hastalığınızı teşhis etmek, sıkıntılarınızı gidermek veya daha kötü olabilecek durumları engellemek için, o günün tıp imkanlarıyla, size tedavi düzenlemekten sorumludurlar. Bir ilacın sizin için işe yarayıp yaramayacağına karar verecek kişi hekiminizdir. Burada hekimin kandırılmış olduğunu düşünmek oldukça acımasızdır. Her alanda olduğu gibi, bir hekimin başarısı tıbbi donanımına bağlıdır.

Size önerilen tedaviden ikna olmamanız durumunda her zaman başka bir hekime daha danışabilirsiniz. Bu, “zaten ilaç şirketleri/doktorlar/hastaneler bizden para kazanıyor” diye düşünerek güvensizliğinizi perçinlemekten daha faydalı olacaktır. Tıp hata payını her zaman gözetir. Bazı ilaçların yerini daha farklı ilaçlara bırakması veya tamamen kullanımdan kaldırılması, yine özverili bilim insanlarının geri bildirimleri sayesindedir.

2) “Big pharma” kar amacıyla kanserin çaresini gizlemektedir.

“Kanserin çaresi” diye bir tanımlama yoktur. Kanser yüzlerce farklı tipi olan, kimi zaman onlarca farklı genetik mutasyonu bünyesinde barındıran bir hastalığın genel adıdır. Bugün tanımlanmış 200’den fazla kanser türü vardır ve her kanser türünün ortaya çıkış hikayesi hem kanserden kansere hem de hastadan hastaya çeşitlilik göstermektedir. 4 Nisan 2018 itibariyle kanserlerle ilgili 3.642.995 adet araştırma makalesi yayınlanmış olmasına rağmen “kanserin çaresini bulduk” diyen tek bir araştırma ekibi yoktur. Çünkü tedaviye yönelik yapılan araştırmalar her bir kanser türüne özel olarak tasarlanmaktadır.

Tüm Reklamları Kapat

Eğer kansere bir çare bulmaktan söz edilecekse bu, örneğin “Ek mutasyon barındırmayan ancak tirozin kinaz inhibitörlerine de yanıt vermeyen kronik myeloid lösemi hastalarında yüzde yüz başarı sağlayan bir tedavi bulundu!” şeklinde olabilir. Bu ifadeden fark edilebileceği gibi, tek bir kanser türüyle ilgili bile oldukça fazla değişken ve bilinmeyen vardır. Bu durumda “kansere çare bulundu” demek oldukça sığ ve yanıltıcı bir ifade olacaktır.

Bugün bazı kanser türlerinin tedavilerinde kullanıma geçen akıllı ilaçlar oldukça başarılı sonuçlar vermektedir. Bu başarının kaynağı, o kanser türünü yenebilmek için hedef moleküllerin keşfedilmesinde yatmaktadır. Dolayısıyla kanser araştırmaları sadece tedavi etme üzerine değil, hangi kanser türü üzerinde çalışılacaksa o kanserin biyolojisinin anlaşılmasına yönelik de yapılmaktadır. Her hastalığın kendine özgü biyolojisi ne kadar iyi anlaşılırsa tedaviye giden yol o kadar kısalır. Ancak bu hiç de kolay değildir ve yüzlerce bilim insanı halihazırda çalışmalarına süratle devam etmektedir. Ekonomik olarak bakacak olursak, tek bir ilaç için bile araştırmalara milyonlarca dolar harcayan bir firma “mucizevi bir ilaç” bulmasına ve bundan çok daha fazla para kazanabilecek olmasına rağmen neden bunu bünyesinde gizli tutsun? Peki, o mucizevi ilacın “gerçekten mucizevi” olduğunu göstermek için yapılması gereken çetrefilli klinik araştırmalar, binlerce bilim insanının gözü önünde sürerken, iletişimin bu kadar yaygın olduğu bir devirde nasıl gizli kalabilir?

Bazı kritik hastalarda rutin kemoterapötik tedavilerin yerine, faz çalışmaları henüz tamamlanmamış ancak başarılı olacağı düşünülen “deneysel” tedavilerin uygulanabilir olması ve sonucunda hastanın kısa vadede veya uzun vadede fayda görmesi, geleneksel kanser tedavilerine şüpheyle bakılmasına yol açabilmektedir. Ancak deneysel tedavilerin rutin tedaviler olarak kabul görmesi yukarıda bahsedilen uzun süreçler sonucunda olmaktadır.

3) "Big Pharma" hastalıkların doğal yollarla tedavisini engellemektedir.

Her geçen gün “Aslında kanserin çaresi limon kabuğuymuş!”, “Diyabetten tarçınla kurtulun!”, “Her derde deva ortanca kökü!” gibi iddialar toplumda giderek yayılmaktadır. Bunun altında yatan sebep, hastalıklardan hiçbirimizin hoşlanmaması ve herkesin tedavisi zor hastalıklardan kolayca kurtulabileceğimizin umudunu taşımasıdır. Bunlar son derece anlaşılır duygulardır. Ancak bir otun veya bir kimyasalın (aslında doğadaki her şey kimyasal bileşiklerden meydana gelir!) gerçekten işe yarar olduğu, yukarıda anlatıldığı gibi ancak uzun bilimsel süreçler sonunda ortaya çıkabilir. Farmakolojide “İlacı zehirden ayıran şey dozdur.” ifadesi vardır. Dolayısıyla işe yarar olduğu, zararlı olmadığı, diğer ilaçlarla etkileşimleri bilimsel yöntemlerle kanıtlanmamış her madde, hangi dozda ne kadar süreyle nasıl etki edeceği bilinmediğinden, sağlık riski taşır. Eğer bir bitkinin sağlığa faydası bilimsel düzeyde ispatlanabilirse onun piyasaya sürülmesi “Big Pharma”nın işine gelecektir. O nedenle “doğal yöntem” olarak sunulan tedavilerin ilaç endüstrisi tarafından engellenmesi mantıklı değildir. Nitekim “doğal ilaç” olarak tanıtılan çoğu bitki eczanelerde değil, aktarlarda satılmaktadır. Bugün kanıta dayalı olmayan “alternatif tıp”ın özendirilmesi, mevcut tedavilerle çare bulunabilecek hastalıkları olan insanların sağlığına kavuşmasına sekte vurmaktadır.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Mikrobiyota: Yaşama Büyüleyici Bir Bakış

“Bilim yazarlığının zirvesi.” BILL GATES

“Etkisi bulaşıcı.” NEW YORK TIMES

2017 Wellcome Kitap Ödülü Finalisti

“Yılın En İyi Kitabı” Seçkilerinde
New York Times, Guardian, Popular Science, Times, Economist, Buzzfeed, Kirkus

“Hayvanlar evrimin kreması olabilir ama asıl pasta bakterilerdir.” ANDREW KNOLL

İçinizde trilyonlar yaşıyor. Koskoca bir dünya, capcanlı bir kolonisiniz aslında. Sadece bağırsağınızdaki bakterilerin sayısı, galaksimizdeki yıldızların sayısından fazla. Yüzlerce yıl adlarını hastalıkla anmış olsak da artık biliyoruz: Mikroplar yaşamın Azrail’i değil, bekçisi. Trilyonlarca mikrop organlarımızı şekillendiriyor, bizi hastalıklardan koruyor, davranışlarımıza yön veriyor. Aşılara nasıl tepki verdiğimizden, çocukların aldıkları gıdalardan ne kadar beslenebildiklerine kadar, yaşamımıza çok derin ve geniş kapsamlı katkıları var. Artık kesin olarak biliyoruz ki mikropları göz ardı etmek, hayata anahtar deliğinden bakmak demek.

Bu kitap kapıyı ardına kadar açıyor ve bizi vücudumuzdaki akıl almaz evrenle tanıştırıyor. Ed Yong, bizleri kendimize yepyeni bir açıdan, nehirlere, ormanlara, mercan resiflerine baktığımız gibi bakmaya çağırıyor: bireylerden çok, gelişen ekosistemler olarak. Mikrobiyota, dünyaya ve kendinize bakışınızı milyon minik yoldan değiştirecek. Bu kitabı okuduktan sonra muhtemelen bir “favori mikrop”unuz olacak.

Bilgiler ve Uyarılar:

  1. Bu ürün sipariş alındıktan 1-3 gün içinde postalanacaktır.
  2. Lütfen sipariş vermeden önce iade ve ürün değişikliği ile ilgili bilgilendirmemizi okuyunuz.
  3. Bu kampanya, Domingo Yayınevi tarafından Evrim Ağacı okurlarına sunulan fırsatlardan birisidir.
Devamını Göster
₺160.00
Mikrobiyota: Yaşama Büyüleyici Bir Bakış
  • Dış Sitelerde Paylaş

4) "Big Pharma" aşılarla toplumları zehirlemektedir.

Aşılama insanın yaşam süresini ve kalitesini arttırmış olan en önemli tıbbi keşiflerden biridir. Aşılama bugüne kadar milyonlarca insanın hayatını kurtarmış ya da sakat kalmasını engellemiştir ve engellemeye de devam etmektedir. Aşı keşiflerini yapan bilim insanları tıp çevrelerinde gıpta ve saygıyla anılmaktadır.

Bir aşının yararlı ya da zararlı olacağına immünologlar (bağışıklık sistemi uzmanları), farmakologlar, biyologlar, mikrobiyologlar, enfeksiyon hastalıkları uzmanları, halk sağlığı uzmanları uzun ve kapsamlı araştırmalar sonucunda karar verirler. Aşı üretimi tıpkı ilaç üretimi gibi çok sıkı denetim basamaklarından geçerek topluma ulaştırılır. Her ülkenin aşı takvimi ve listesi farklı olabilir. Aşı politikaları bakanlıklarda uzmanlar tarafından toplumun ihtiyaçları gözetilerek oluşturulur.

Devletlerin toplumları aşı yoluyla zehirlemeleri, binlerce bilim insanının gözü önünde gerçekleşmesi mümkün olmayan bir durumdur. Bazı aşılarda, antijeni korumak amacıyla eklenen “adjuvan” denilen maddelerin farklı hastalıklara neden olduğuna yönelik tartışmalar ortaya atılmıştır. “İlacı zehirden ayıran şey dozdur” kavramı burada da hatırlanmalıdır. Bu maddeler belirli özellikleri sebebiyle seçilir ve kullanılacak miktar (doz) ayrıca belirlenir. Bir maddenin bir hastalığa neden olup olmadığı hem laboratuvar ve klinik deneylerle hem de istatistiksel olarak “korelasyon analizi” dediğimiz bağlantı kurma/ilişkilendirme yöntemleriyle test edilebilir. Ancak kurulan her bağlantı orada bir neden-sonuç ilişkisi olduğu anlamına gelmez. İddialar sonucunda yapılan araştırmalara göre bu maddelerin farklı hastalıkların sebebi olduğu bilimsel olarak gösterilememiştir.

Aşılama karşıtı asılsız yaklaşımlar gerek ulusal medyada gerek sosyal medyada yer buldukça, ebeveynlerin aklı karışmakta ve uzmanlık gerektiren bir konu hakkında bilimsel donanımları olmadan toplum sağlığını riske atan kararlar almalarına neden olmaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın açıklamasına göre 2013 yılında aşı reddi sebebiyle aşılanmayan çocuk sayısı 980 iken 2015 yılında 5.400, 2016 yılında 12.000, 2017 yılında 23.000 çocuğun aşılanmadığı rapor edilmiştir. Bu durum ciddi salgınların yeniden ortaya çıkmasına zemin hazırlayacağından tıp çevrelerinde son derece endişeyle izlenmektedir.

Sonuç

Tedavilerin geliştirilmesi bazen inanılamayacak kadar uzun sürebilir. Bu durum, ülkelerin ekonomi politikalarından tutun, uzun yıllar yanıt bulunamayan araştırma sorularına kadar uzanan geniş bir yelpazede tartışılabilir. Ancak dünya çapında binlerce araştırmacının her bir hastalığın her bir bilinmeyeni için masa başında, hasta başında, laboratuvar köşelerinde harcadığı emek bazen hiçe sayılmakta, sağlık sektörüne karşı güvensizlik artmakta ve bu durum bir halk sağlığı problemi haline gelmektedir. Aşı karşıtı kampanyalar bunun en önemli örneklerinden biridir. Her sektörde olduğu gibi sağlık sektöründe de hatalı ve etik olmayan uygulamalar olabilir. Bilimsel yanılgılar, kanıtı olduğu müddetçe bilim insanları tarafından düzeltilmektedir. Bilimsel bir gerçeğin üzeri hiçbir zaman sonsuza kadar örtülemez. Etik yanlışlar ise hukuki süreçler gerektirir ve bedelleri oldukça ağırdır.

Komplo teorileri nasıl işler ve bunlara neden inanırız gibi konular hakkındaki yazılarımıza sitemizin “Şüphecilik ve Sahtebilim” başlığı altından ulaşabilirsiniz (Bkz 1, 2, 3, 4).

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
6
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 4
  • Muhteşem! 1
  • Bilim Budur! 1
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 1
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  • F. Birinci. Komplo Teorilerine İnanan İnsanların Fikirlerini Nasıl Değiştirebiliriz?. (14 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 14 Nisan 2020. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
  • Wikipedia. Big Pharma Conspiracy Theory. (14 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 14 Nisan 2020. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
  • M. Rothschild. Big Pharma Conspiracies. (14 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 14 Nisan 2020. Alındığı Yer: Ranker | Arşiv Bağlantısı
  • Boehringer Ingelheim. Boehringer-Ingelheim From Idea To Drug. (14 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 14 Nisan 2020. Alındığı Yer: Boehringer Ingelheim | Arşiv Bağlantısı
  • FDA. The Drug Development Process. (14 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 14 Nisan 2020. Alındığı Yer: FDA | Arşiv Bağlantısı
  • K. Kumar. Drug Discovery And Development. (14 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 14 Nisan 2020. Alındığı Yer: Slideshare | Arşiv Bağlantısı
  • Cancer. Nih Cancer Types. (14 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 14 Nisan 2020. Alındığı Yer: Cancer | Arşiv Bağlantısı
  • L. K. Shawver, et al. (2002). Smart Drugs: Tyrosine Kinase Inhibitors In Cancer Therapy. Cancer Cell, sf: 117-123. | Arşiv Bağlantısı
  • Cancer Research UK. What Is Cancer?. (14 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 14 Nisan 2020. Alındığı Yer: Cancer Research UK | Arşiv Bağlantısı
  • Wikipedia. Alternative Medicine. (14 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 14 Nisan 2020. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
  • A. B. Acar. Alternatif Tıp Nedir? Alternatif Tıp Hakkında Bilmeniz Gereken 10 Şey!. (14 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 14 Nisan 2020. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
  • A. A. Gözübüyük. Aşı Karşıtlarının 10 Önemli Sorusuna Yanıt. (14 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 14 Nisan 2020. Alındığı Yer: Doktorlar Sitesi | Arşiv Bağlantısı
  • NTV. Https://Www.ntv.com.tr/Saglik/Saglik-Bakanligi-Uyardi-Asi-Reddi-Kizamik-Salginina-Neden-Olabilir,Ovexsprb0Kquj4Pepzylqw. (14 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 14 Nisan 2020. Alındığı Yer: NTV | Arşiv Bağlantısı
  • M. Özen, et al. Aşı-Hastalık İlişkisi: Söylenti Mi, Gerçek Mi?. (14 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 14 Nisan 2020. Alındığı Yer: Klinik Gelişim | Arşiv Bağlantısı
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 19/03/2024 11:39:30 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/491

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Tüm Reklamları Kapat
Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Bellek
Genel Görelilik
Maske Takmak
İklim Değişikliği
Bilim İnsanları
Kök Hücre
Antibiyotik
Mers
Araştırmacılar
Nükleer Enerji
Evrim Ağacı
Böcek Bilimi
Çekirdek
Siyah
Avcı
Temel
Gıda Güvenliği
Uterus
Çevre
Amerika Birleşik Devletleri
Çiçek
Film
Karar Verme
Kuş
Demir
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
S. B. Köse, et al. İlaç Endüstrisi Bizi Gerçekten Kandırıyor mu?. (8 Nisan 2018). Alındığı Tarih: 19 Mart 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/491
Köse, S. B., Ölez, Ş. (2018, April 08). İlaç Endüstrisi Bizi Gerçekten Kandırıyor mu?. Evrim Ağacı. Retrieved March 19, 2024. from https://evrimagaci.org/s/491
S. B. Köse, et al. “İlaç Endüstrisi Bizi Gerçekten Kandırıyor mu?.” Edited by Şule Ölez. Evrim Ağacı, 08 Apr. 2018, https://evrimagaci.org/s/491.
Köse, Seda Baykal. Ölez, Şule. “İlaç Endüstrisi Bizi Gerçekten Kandırıyor mu?.” Edited by Şule Ölez. Evrim Ağacı, April 08, 2018. https://evrimagaci.org/s/491.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close