Stalinizm
Stalinizm Nedir?

- Blog Yazısı
Stalinizm veya Stalincilik, Marksist-Leninist ideolojinin 1928-1953 yılları arasında Sovyetler Birliği’ni yöneten Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Josef Stalin’in uyguladığı siyasi sistemde kullanılan teori ve pratiğine verilen addır. Stalinizm bir ideolojiden çok bir yönetim şeklini tanımlar. Stalin ideoloji olarak Marksizm-Leninizmi benimsemiştir. Bu açıdan Stalinizm, Marx ve Lenin’in fikirlerinin bir yorumu, toplumun değişen ihtiyaçları karşısında yeni uygulamalara gidilmesidir.
Karşı Devrimcilerin Stalinizm'e Bakış Açısı
Başta Troçkistler olmak üzere revizyonistler, oportünistler ve diğer karşı devrimci fikirler tarafından Stalin ve Stalinizm'i Lenin'in ölümünün ardından SSCB iktidarı olmak için marksist söylemi kullanmış bir karşı haraket olduğunu ileri sürerler.
Stalinizm Marksist-Leninist teorinin yorumu ve SSCB'de Stalin dönemin pratğidir bu nedenle Stalinizm'i anlamanın en iyi yollarından birisi Stalin'in eserlerini ve tezlerini okumaktır.
Stalin'in Eserleri Ve Tezleri
- Anarşizm mi Sosyalizm mi? (1907)
- Marksizm ve Ulusal Sorun (1913)
- Leninizmin İlkeleri (1924)
- Troçkizm mi Leninizm mi? (1924)
- Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm (1938)
- Leninizm Üzerine (1946)
- Marksizm ve Dil Üzerine (1950)
- SSCB'de Sosyalizmin Ekonomik Sorunları (1952)
- Sosyalizm geliştikçe sınıf savaşımının şiddetinin artması tezi
- Tek ülkede sosyalizm teorisi
Tek Ülkede Sosyalizm
Stalin sosyalizmin önce sadece SSCB'de sağlam bir şekilde kurulmasının mümkün ve gerekli olduğunu savunuyordu buna göre Sovyetler Birliği'nin ve tüm komünist oluşumların nihai hedefinin tüm dünya da sosyalist devrimler için emperyalist devletler ile dolaylı veya direkt olarak savaşmasını amaçlar böylelikle enternasyonalist dünyanın oluşumu sağlanır ve tek ülkede sosyalizm süreci başlar.
Tek ülkede sosyalizm teorisi amacı gereği direkt olarak sosyalizm geliştikçe sınıf savaşımının şiddetinin artması tezi ile bağlantılıdır.
Sosyalizm Geliştikçe Sınıf Savaşımının Şiddetinin Artması Tezi
Stalin'e göre bir ülke sosyalizm yolunda ilerledikçe, geçmişteki sömürücü sınıfların kalıntıları daha şiddetli bir mücadeleye girer. bunu 3 ana başlıkta inceleyebiliriz.
Sosyalist Devrim Yolunda İlerleyen Ülke
Burjuva yönetimi yüksek halk ve grev örgütlenmesi sağlayan öncü partiye ve işçi sınıfına karşı burjuva sınıfının çıkarlarını korumak için orantısız güç, hukuksuz tutuklama kararları, istihbarat ajanları ile parti içine sızma vb. şeyler kullanabilir bu bağlamda öncü parti o zaman ki koşulların gerektirdiği nokta da kitlesel eylemler, genel grevler ve silahlı mücadele ile ayaklanma başlatabilir.
Sosyalist Devrim Gerçekleşmiş Ülke
Öncü parti önderliğin de sömürücü burjuva yönetimini yıkan ve proleterya devrimi ile işçi sınıfının kurulduğu ülke de emperyalist devletler yeni kurulmuş işçi sınıfı iktidarını yıkabilmek için burjuva yanlısı muhaliflere parasal ve silah mühimmatı desteği verebilir özgürlük adı altında işgal girişimin de bulunabilir buna karşı öncü parti sıkı denetimler ile muhalifleri tutuklayabilir ve gerektiği nokta da ülke güvenliği için geçici olarak bağımsız hukuka el koyabilir ohal yoluyla da ordu ile gerekli tedbirleri alabilir.
Sosyalist Sisteme Geçilmiş Ülke
Devrimin tamamlandığı ve sosyalizme geçilmiş ülkeye karşı emperyalist devleter istihbarat ajanları muhalif desteği vb. yollar ile ülkeyi iç savaşa sürüklemek isteyebilir Bu bağlamda, muhalefetle şiddetli mücadele, tutuklama ve öldürme gibi yöntemleri de içerir. Bu sınıf savaşımının artması tezinin sonucu olarak uygulanan son yöntemdir
Stalinist Ekonomi
1920’li yılların sonlarında Stalin önderliğindeki Bolşevikler, Lenin döneminde Rus İç Savaşı'nın yol açtığı yıkımdan çıkmak için yürürlüğe koyulan, özel mülkiyete ve girişimciliğe alan açan NEP (Yeni Ekonomik Politika) uygulamalarına son vermişlerdir. Lenin tarafından ileri sürülüp 1921 yılındaki Bolşevik Parti 10. Kongresinde kabul edilerek uygulamaya konulan NEP, yedi yıl boyunca süren savaşlar (1914-1917 I. Dünya Savaşı ve 1917-1921 Rus İç Savaşı) yüzünden harap olmuş ülke ekonomisinin ayağa kaldırılmasını amaçlamıştır. Buna rağmen, Rusya hala Batı'daki sanayileşmiş ülkelerle karşılaştırıldığında geri konumdadır. Bu dönemde Batılı sanayileşmiş ülkelerle aradaki mesafenin kapanması için tek yolun sanayileşmenin bir şekilde hızlandırılması olduğu şeklinde bir Stalinist ekonomi politikası ortaya çıkmıştır.
Sovyetler Birliğinin modernleşmesi köylü toplumundan sanayi toplumuna geçiş olarak gözlemlenebilir, eğitim alanın da ki reformlar ile de okuma yazma oranı yükseltilmiş ve bilim için harcanan fonlar arttırılarak Sovyetlerin en büyük bilim ülkelerinden biri yapmıştır buna uzaya gönderilen ilk uydu ve uzaya çıkan ilk insan olan Yuri Gagarin önemli bir örnektir
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Stalinizm ve Eğitim
Çarlık rejiminde eğitim, aristokrat ve burjuva sınıfının tekelindeydi. Kadınlar eğitim politikasının tamamen dışında tutuluyordu. 1917 Ekim Devrimi’ne kadar okuma-yazma bilme oranı yüzde 20’lerdeydi; ancak geniş bir coğrafyaya yayılan köylü kitleler içerisinde bu oran kayda değer değildi. Bolşeviklerin iktidarı almasıyla birlikte toplumsal devrimler de başlayacaktı. Bu sürecin bütünlüğü içerisinde eğitim politikalarının, sosyalist sistemin kuruluşunda ve yeni insanın yaratılmasındaki rolünü kavrayabiliriz. 1936 Anayasası’nın 122. maddesinde çocukların eğitimi, kadınların eğitim ve çalışma hayatları kreşler ve anaokulları ağı ile güvence altına alınmıştı. Sovyetler Birliği Eğitim Halk Komiseri Yardımcısı N. Krupskaya devrimin genç nesillerine şöyle seslenecekti: “Mutlu, parlak, aydınlık bir gelecekte yaşamak için kafanızla ve ellerinizle nasıl çalışacağınızı öğrenmelisiniz.” Bu söylem genç bir ülkenin kuruluşunda eğitim ile üretimi birleştirici, sosyalist bir kalkınma modelinin inşasına işaret ediyordu.
Eğitimin yükselişi
Çarlık döneminde 91 yüksek eğitim kurumunda yaklaşık 112 bin öğrenci eğitim görürken, Sovyetler Birliği’nde, 1938 ile 1940 yılları arasındaki verilere göre 600 yüksek eğitim kurumunda 560 bin öğrenci eğitim görmekteydi. Sovyetler Birliği’ne giden eğitimci bir heyet içerisindeki Hıfzı Veldet Velidedeoğlu tarafından hazırlanan bir rapora göre, 1930’lu yıllara gelindiğinde okuma-yazma oranı yüzde 90’ı geçmiştir. Ayrıca emekçi sınıflar okuma-yazmadaki bu sıçramanın yanı sıra çok fazla kitaba uygun fiyatlarla ulaşabiliyordu. Bu durum emekçilerin hem üretim hem de kültürel faaliyetleri açısından çok ilerletici oluyordu. Okuma-yazma seferberliği 1939 yılına kadar sürdü. 1926 yılında ülkede okur-yazar oranı yüzde 56.6’ya çıkarken, 1939’larda Sovyet yurttaşlarının neredeyse tamamı okuma yazma biliyorlardı. Seferberliğin sonunda tüm ülke genelinde bilinen dil Rusça idi. Sovyetler Birliği’ndeki ülkelerin tamamında eğitim anadilde yapılıyordu ve anadili Rusça olmayan okullarda ikinci dil olarak Rusça veriliyordu. Tüm ülkelerde tek bir eğitim müfredatı uygulanıyordu ve Rusça, Rus Dili Edebiyatı, tarihi ve gelenekleri bu müfredatta yer alıyordu. Sömürücü sınıfların elindeki özel okulların kapatılması; devlet okullarının yaygınlaştırılarak eğitimin herkes için ulaşılabilir, parasız ve 15 yaşına kadar zorunlu hale getirilmesi; Rus olmayan uluslara kendi anadillerinde öğretim yapılmaya başlanması; eğitimin ezberlere değil de yaşam pratiğine dayanması gibi uygulamalar hiç şüphesiz Sovyet döneminin yükselen eğitimine etkili katkılar sunuyordu.
Laik ve bilimsel eğitim
Çarlık rejimi tüm Avrupa’ya gericilik pompalıyordu. Var olan eğitim anlayışı, kaynağını Ortaçağ karanlığından almış teolojik bir içerikle veriliyordu. Ayrıca cinsiyetçi bir anlayış egemendi; dolayısıyla kadınlar eğitimin tamamen dışında tutuluyordu. Ancak Ekim Devrimi sonrası aklı ve bilimselliği içermeyen hiçbir konunun müfredatta yeri yoktur. Okullar bilimin, sanatın ve kültürün yapılabileceği kurumlardır. Büyük Ekim Devrimi’nden sonra sosyalizmin kuruluşu için merkezi planlamaya dayalı kalkınma hamleleri yapılıyordu, bu hamlelerin başında Çarlık Rusya’sı tarafından üretim sürecinin dışına itilen kadının üretime katılabilmesinin yolları açılmıştı; artık 0-3 yaş arası çocukların bakılabileceği kreşler açıldı. Kadınlar istekleri doğrultusunda bu kreşlere çocuklarını bırakabiliyorlardı. Bu kreşlerde çocukların bakımından hemşireler ve öğretmenler sorumluydu. Çocuklar hem günübirlik hem de haftalık olarak bu kreşlere bırakılabiliyordu. Aynı zamanda yine bu işlev ile açılan 3-6 yaş aralığındaki çocukların ücretsiz eğitim alabilecekleri anaokulları vardı. Bu uygulamalar ile hem sorumluluk sahibi bireyler yaratılıyor hem de üretime katılan kadınlar toplumsal hayatta yer alıyor ve işçi sınıfı içerisinde eşit düzeyde temsil ediliyorlardı.
SSCB’nin bilimde yaratığı atılım hala dünyanın birçok yerinde etkisini sürdürüyor. Uzay teknolojilerindeki birikimi bunu fazlasıyla ispatlıyor. 12 Nisan 1961 yılında Sovyet kozmonot Yuri Gagarin başarılı çalışmalardan sonra uzaya çıkmıştır. Bugün eski Sovyet ülkeleri hala bu mirastan yararlanmaktadır. Küba’daki emekçilerin aldığı eğitim ve sağlık sisteminin kalitesi de Sovyet modelini kullanmalarından kaynaklanmaktadır.
Sürekli-pratik-teorik eğitimin birliği
Sovyetler Birliği eğitimi yaşamın her anına ve alanına yaymıştı; yani zorunlu olan eğitimin yanı sıra talep edildiğinde bütün emekçilerin ulaşabileceği bir eğitim politikası mevcuttu. İşçilerin kafa emeği ile kol emeği arasındaki farkın ortadan kaldırılması için okul eğitimi ile toplumsal alandaki pratik üretim alanındaki faaliyetlerin birleştirilmesi elzemdi. Bu eğitim politikasının adı politeknik eğitimdir. Hem teorik hem de pratik faaliyetlerin birliği, üretime dayalı okul sistemi olarak karşımıza çıkar.
SSCB’de eğitim zorunlu olarak şöyleydi: 4 yıl ilkokul+3 yıl ortaokul+3 yıl lise. Bu programdan sonra isteyenler yükseköğretim programına da gidebiliyordu. İlk 4 yıl öğrenciler okuma yazma, matematik gibi temel becerileri kazanıyordu. 3 yıllık ortaokul düzeyinde ise matematik, fen bilimleri, coğrafya, tarih, fizik, kimya, müzik, teknik çizim, el sanatları, beden eğitimi, askeri eğitim ve SSCB Anayasa’sı dersleri temel olarak veriliyordu. Bu dönemde aynı zamanda politeknik eğitim de başlar. Okula yakın kolektif çiftlik, fabrika, sanayi atölyesinde bu uygulamaların bazıları pratik üretim faaliyeti olarak yapılır. Eğitimin zorunlu kısmını tamamlayan kişiler 2 yıllık teknik okullara devam edebiliyorlardı ve sonrasında alanıyla ilgili hemen bir işte çalışmaya başlayabiliyordu. Ancak isteyenler yükseköğrenime de başlayabilirdi. Yükseköğrenime başlamak için başarılı bir seviyede mezun olanlar sınava girmeden başlıyorlardı, başarılı olamayanlar ise tamamen politeknik içerikte bir sınava giriyordu ve bir yükseköğrenim programına girebiliyordu. Yükseköğrenim programının içerisinde belki de işçilerin şimdiye kadarki en büyük kazanımlarından biri olan “İşçi Fakülteleri”ne girebilme haklarının olmasıydı. Bu fakültelerdeki amaç: genç işçi ve köylülerin üniversiteye kabul edilebilmeleri için onları üç sene zarfında yetiştirmektir. İşçi Fakülteleri hem geceli hem de gündüzlü olabiliyordu. Gündüz eğitimine gidenler başka yerde çalışamazlar ve devletten Yüksek Mektep talebeleri gibi maaş alırlar. Gece eğitimine gidenler ise gündüz başka bir fabrika veya müessesede çalışabilirlerdi.
- 3
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- S. S. Montefiore. (2023). Stalin. ISBN: 9783608987355. Yayınevi: Klett-Cotta, 2023. sf: 886.
- S. S. Montefiore. (2023). Stalin. ISBN: 9783608987355. Yayınevi: Klett-Cotta, 2023. sf: 886.
- G. Manifesto. Sscb’de Eğitim: Yeni Insanın Yaratılması | Gazete Manifesto. (17 Aralık 2017). Alındığı Tarih: 29 Mart 2023. Alındığı Yer: Gazete Manifesto | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 20/05/2025 06:40:14 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/14298
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.