Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Genel Hatları İle Kuantum Fiziği

15 dakika
121
Genel Hatları İle Kuantum Fiziği copilot
  • Blog Yazısı
kuantum mekaniğini temsilen bir kare
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

Kuantum fiziği nedir?

Kuantum fiziği kimse tarafından kolay kolay anlaşılamamış, bizim dünyamızdan tamamen başka bir dünyaya ev sahipliği yapıyor gibidir. Tıpkı büyük fizikçi Niels Bohr' un da dediği gibi ''Kuantum kuramı ile şok olmamış bir kişi onu henüz anlamamıştır''...[1], [2]

Kuantum dünyası denildiğine bakmayın burası atom altı parçacıklardan oluşuyor. Ucu bucağı olmayan bu bilim dalı yazımızın devamındaki gibi(olasılık, kuantum bilgisayarları, kuantum alanları vb.) konuları inceliyor; uzun ve eğlenceli, kendini içine çeken derecede bir yerdir burası...

Tüm Reklamları Kapat

Kuantum fiziği nasıl doğdu

Bilimin şahlandığı, bilim adamlarının birbirine karşı yarış sürdürdüğü dünya tarihinin en parlak dönemlerinden(şu anlık) bir zaman diliminde basitçe 19. yüzyılın sonunda ve 18. yüzyılın başında, klasik fiziğin yahut göreliliğin boyunu aşan yeni bir bilim dalıdır kuantum fiziği.

Max Planck 1900 yılında sıcak cisimler tarafından yayılan ışık spektrumunu açıklamak için enerji kuantizasyonu kavramını ortaya attı. Bu, kuantum fikrinin doğuşuna bir işaretti, ayrıca devamında herkesin tanıdığı o adam Albert Einstein'a Nobel'i kazandıran çalışması ''fotoelektrik etki'' de bu kuantizasyonu sağlamlaştırdı ve artık yavaş yavaş kuantum fiziği diye bir şeyin varlığından emin olmaya başlıyorduk...

Kuantum fiziğinin önemi

Tüm Reklamları Kapat

Başta da dediğim gibi burası ne bizim dünyamıza ne klasik fiziğe ne de göreliliğe uymaktadır bu fizik bize mikroskobik boyutlardaki evren hakkında fikir verebiliyor, sadece bu da değil insan, doğa, uzay, madde vb. bir çok şey hakkında fikir veriyor. günümüzden 100 yıl önce birisi size gelip yerin altında olan kilometrelerce uzunluğunda bir dairesel tünel de atom altı parçacıkları çarpıştırarak evrenin(küçücük şeylerden evrene geldik değil mi...) başlangıcından yani Big Bang teorisi hakkında yeni şeyler keşfetmenizi sağlayacak sizi çok küçük bir süreye (Planck dönemi) kadar o döneme götürecek, o zaman olanları size resmen anlatacak deseydiler muhtemelen o kişinin palavracının teki olduğunu düşünürdünüz, aslında bu iyi durum bir de bunu günümüzden 300 yıl önce yani 18. yüzyılda deneyin... inanın bana zamanın en iyi ''büyücülerinden'' olan Kepler kadar bile yaşayamazsınız. Ama günümüzde kuantum fiziği sayesinde bunlar mümkün(bkz. LHC) hatta sadece bunlar da değil; transistörler, lazerler ve LED'ler gibi günlük hayatımızın her yerinde olan teknolojik aletlerin çalışması da buraya dayanıyor, son birkaç yıldır hayatımıza giren kuantum bilgisayarları ile son derece büyük tasarruflar sağlanmasını demiyorum bile.

Dalga parçacık ikiliği

Öncelikle size bu iki kelimenin tanımını vermek isterim. Parçacık davranışında; parçacıklar belirli bir kütleye ve konuma sahiptir, diğer parçacıklarla etkileşime girebilirler ve en önemlisi klasik fizikte bunları inceleyebiliyoruz(burada ki kastım başka). Dalga davranışında ise dalgalar; dalga boyu, frekans vb. özelliklere sahip dağınık fenomenlerdir ve bunlarda tıpkı parçacıklar gibi klasik fizik sınırlarındadır. Ancak bu bir yere kadar böyle gidiyor...(sonuçta kuantum fiziği bunun için var değil mi?)

Şimdi size çok basit bir soru soracağım ''ışık nedir?'' gördüğünüz üzere sadece 2 kelimeden oluşuyor en fazla ne kadar zor/kompleks olabilir ki, diye bir şey sakın demeyin.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Bu soru için öncelikle ışığın tarihine bakmalıyız ve bu MÖ ki zamanlara kadar gidiyor o yüzden biraz daha bilimsel yorumlara gelelim. İlk olarak Aristoteles ten başlıyoruz, Aristo'ya göre ışık havadaki elementlerin bir ayrışmasıydı. Zamanına göre tarifsiz derece de bir yaklaşım ancak cevaba pek te yakın değil. Aristo'dan sonra en göze çarpan fikirlerden biri de tahmin edeceğiniz üzere Isaac Newton’dan geliyor, Newton'a göre ışığın yansıması düz bir çizgi şeklinde olduğundan dolayı bunu sadece parçacıkların yapabileceğini, bunun beraberinde parçacık hipotezini öne sürdü. 30 yılı aşkın çalışmalarının sonunda böyle bir buluş inanılmaz derecede önemliydi ve 20. yüzyılın başlarına kadar da tüm dünyaca kabul görülmüştü, hatta ve hatta ışığın parçacıklardan oluştuğunu kanıtlayan/ispatlayan bir çok deney yapıldı.

Her şey güzel gidiyordu ancak gün geldi çattı,1900 yılında Max Planck yaptığı deney ile o zamanlarda henüz kimse anlayamasa da tabiri caizse resmen tarihi değiştirdi yani geçmişte ki tüm bilinenlerin yanlış daha daha geleceğimizi ki özellikle son yıllarda hayatımıza giren kuantum bilgisayarlarının dayandığı bu yeni fizik dalını keşfetti bu nedenle bazı kaynaklarda/görüşlerde 'kuantum fiziğinin babası' olarak anılmaktadır.

Peki ya bu bulduğu neydi?

19. yüzyılın sonlarında ''kara cisim'' adı verilen bir cisim vardı bu aynı zamanda mükemmel bir enerji emici ve yayan bir şeydi, bilim adamları bunun farklı sıcaklıklarda yaydığı ışınları inceliyorlardı ama tek ve imkansız olan bi sorun çıkmıştı. Bu ışınım tüm frekanslarda sonsuz bir enerjiye sahip olacağını öngörmekteydi ki bu da klasik fiziğe göre imkansızdı, hatta buna ''ultraviyole felaketi'' demişlerdi. Daha sonra Plank bu sorunu çözmek için bir adım attı ve enerjinin tek seferde/sürekli bir akış halinde değil de belirli paketler halinde yayıldığını ön gördü ve bu paketlerin her birine ''kuanta'' dedi(bu dalın adı da buradan türemiştir),basitçe kuantaların enerjisi, ışığın frekansıyla doğru orantılıdır. Yani, yüksek frekanslı ışık, daha büyük enerjili kuantalardan oluşuyordu. Düşük frekanslı ışık ise küçük enerjili kuantalardan. Planck bu hipotezi düşünce deneyleri sonucu çok güzel bir şekilde kanıtlamıştı ve bunun sonuçlarında yeni bir çığır açılmıştı(sonrasında bu gözlemlenebilir deneyler ile defalarca kanıtlandı). Bu buluşun önemi o zamanlarda çoğu kişi tarafından fark edilmemişti lakin kariyerinin en önemli dönemini ve buluşlarından bazılarını keşfedebilecek biri bunu fark etti ve sonuna kadar destekledi... Tahmin edeceğiniz üzere Albert Einstein'a Nobel ödülü(1921) kazandıran ve kendi tabiriyle ''Annus Mirabilis'' Türkçesi ise mucizevi yıl olarak çevrilen o yılda yani 1905 te keşfettiği fotoelektrik olayı, Planck ten sonra kuantum fiziği için en önemli keşiflerden biriydi. Bunun keşfinden sonra ışığın ''foton'' olduğunu keşfetmişti. Bahsettiğimiz bu şey aslında Einstein'ın bulduğu ''fotoelektrik efektinden'' başka bir şey değildi. [5]

Peki nedir bu fotoelektrik efekti?

Basitçe bir maddeye ışık yani foton gönderildiğinde bu fotonun enerjisi, maddenin ihtiyaç duyduğu çalışma fonksiyonundan büyükse çarptığı elektronu koparabilir. Bu kopan elektrona ise ''foto elektron'' denir. Bu keşif sonrasında artık ışığın hem dalga halinde hem de parçacık(foton) durumunda bulunabileceği kesinleştirilmişti.[3]

Tüm Reklamları Kapat

Şimdi asıl konumuz olan dalga-parçacık ikiliğine gelelim, işler buraya kadar gayet açık, anlaşılabilirdi çünkü henüz kuantum fiziğine giriş yapmadık... Az önce ışığın hem dalga gibi hem de parçacık gibi hareket edebildiğini demiştim evet ancak ikisinin de aynı anda olduğunu söylesem? Ne kadar garip olsa da bu doğru. peki nasıl? Bunu ispatlayan birden fazla deney/kişi var elbette lakin biz ilk kez ve en önemli deneyi yani Thomas Young'ın yaptığı ''çift yarık deneyini'' anlamaya çalışacağız.

Bu deneyi anlamak için ilk önce deney düzeneğini kavramamız lazım. İlk önce basit bir levha da birbirine çok uzak olmayacak şekilde iki dikey(apsis)yöne doğru yarık olduğunu düşünün,bir de ışık kaynağı yani lazer. Lazeri yarıklara tuttuğunuzda ışık foton gibi değilde dalga gibi davranıp bir girişim deseni oluşturacak,yarığın izini oluşturmayıp dalgalar birbirine çarptığından dolayı levhada farklı yerlere düşecekler. Şu ana kadar her şey normal gidiyor evet o yüzden bir soru soracağım:Klasik fizikte herhangi bir deneyi gözlemlemek yahut kaydetmek deneyin sonucunu değiştirir mi? Tabii ki de hayır. Ancak bu durum kuantum fiziğinde böyle olmuyor ve bunun cevabı da çift yarık deneyinde saklı... Şimdi tekrardan aynı düzeneği kullanacağız fakat tek bi fark var,ışığın yolunu,hareketini izlemek için bir kayıt cihazı kullanacağız. Bu sefer lazeri yarıklara tuttuğumuz da levha da tıpkı yarıkların boyutunda bir desen görürüz, bu da bize ışığın dalga gibi değile parçacık gibi düz/doğrusal bir yol aldığını yani foton gibi davrandığını gösterir. Nasıl böyle bir şey mümkün olabiliyor günümüzde de bilinmemektedir sonuçta deney aynı deney idi... Doğal olarak kayıt cihazını saklamak aklınıza gelmiş olabilir,aynı şekilde bunuda konu edineceğimiz ayrı bir yer var(bkz. tanrı zar atarmış) şimdilik tadında bırakalım.[4], [6]

Heisenberg belirsizlik ilkesi

Tüm Reklamları Kapat

Alman bilim adamı Werner Heisenberg tarafından ortaya atılan bu ilke bize basitçe bir parçacığın aynı anda hem konumunu hemde momentumunu(haraketini) aynı anda ölçemeyeceğimizi anlatıyor. Şöyle düşünün: parçacık dediğimiz şey aynı zamanda bir dalgadır bunu az önceki bölümde görmüştük. Eğer ölçtüğümüz parçacığın konumunu saptamak için ona bir ışık fotonu gönderirsek bu foton ona çarparak fotonun konumunu değiştirir dolayısıyla momentumu da 'ölçmek istediğimiz' andakiyle farklı olur. Burada iki farklı ihtimalimiz var parçacığın ya konumunu kesinliğe yakın olarak belirleyeceğiz ya da momentumunu(birçok ihtimal var elbette ama basit olması için bu kadarı yeterli). Öncelikle fotonun konumunu en doğru şekilde saptayabilmek için onu net bir şekilde görmemiz lazım,bu yüzden yüksek frekanslı bir ışık fotonu göndereceğiz ancak bu daha yüksek bir enerjiye sahip olduğundan parçacığın momentumunu ilk durumdakinden çok daha fazla değiştirecektir. İkinci durumda ise tam tersi konumunu değil de momentumunu ölçmek içinse düşük frekanslı bir ışık fotonu kullanacağız, bu durumda ışık fotunu düşük enerjili olacağından parçacığın konumunda fazla bir değişim yaratmayacak ve bize momentumu hakkında daha fazla bilgi verecektir. Heisenberg'ün bu çalışmasıyla kuantum fiziği, bize ölçümün ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. [7]

Schrödinger'in kedisi

Bu düşünce deneyini anlamak kuantum fiziği için çok önemli hatta yapı taşlarından biridir, lütfen pür dikkat okumaya devam edin. Bu deney Avusturyalı fizikçi Erwin Schrödinger tarafından ortaya atılmış bir düşünce deneyidir. Şimdi aynı şekilde düşünelim. elimizde bir kutu, bir kedi var. Öncelikle bu kediyi kutunun içine koyalım ve kutunun içine ışıma yapabilecek rastgele bir atom koyalım, ışımayı tespit etmek içinse bir sayaç ve son olarak sayaca bağlı bir tabanca düşünün eğer ki sayaç ışıma tespit ederse silah ateşlenir ve kedi ölür ya da sayaç herhangi bir ışıma kaydetmez ve kedi yaşar. Bunu anlamak için düzeneği kuralım ve belirli bir süre bekleyelim. Bu süre zarfında kutu açıldıktan sonra kediye ne olacağını bilemediğimizden dolayı iki ihtimalimiz var kedi ya ölü olacak ya da diri ama bunu kutu açılana kadar göremeyeceğiz o yüzden kedi bizim için hem ölü hem de diri bir durumda evet evet yanlış duymadınız kedi hem yaşıyor hem de ölü, ikisi de aynı anda gerçekleşiyor .İşte bu duruma da ''süper pozisyon'' diyoruz aynı kedi iki farklı olasılık aynı anda fakat bu durum kutuyu açana kadar devam ediyor çünkü kutu açıldığında süper pozisyon çöker ve sonuca ulaşırız. Ama burada da bitmiyor eğer kutuyu açtığımızda kedi yaşıyorsa ışıma olmamıştır ve de tabanca ateşlenmemiştir peki ya tüm bu dediklerim olmuş olsaydı? Sonuçta kedi ölmüş olacaktı değil mi? Ama olmadı. Kedi kutu açılana kadar hem ölü hem de diridir ancak bunu kedi %50 öldü %50 yaşıyor diyemeyiz çünkü bilemeyiz! Sadece kedi için iki farklı ihtimal/olasılık vardı. Şimdi meraklılara bir mesaj bırakacağım. Eğer kutuyu açtığımızda kedi ölü çıktı belki de evet ama başka bir evrende o kedi kutudan sağ çıkmıştı, olamaz mı? Bunun için ''çoklu evren teorisini'' veya ''sicim teorisini'' araştırabilirsiniz.[8]

Tanrı zar atarmış!

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
SaberTooth

Bu Vahşi Canlılar Pleyistosen döneminde(66 milyon yıl önce) dünya’da yaşadılar ve fosil kalıntıları 1869 yılında Kuzey Amerikada bulundu.

20 cm boyundaki ön dişleri ile avlarını yakaladıkları düşünülüyor.300 kilo ağırlığa çıkabilen bu yırtıcılar saatte 50 kilometre hızla koşabiliyordu

Müze ve bilimsel araştırma kalitesinde, yetişkin bir Sabertooth fosilinin kafatası baz alınıp benzer ölçülerde kil kullanılarak tasarlanan heykel çalışmasıdır.

Ürün Boyutları: 27cm x 12cm x 26cm
Ahşap Kaide ile birlikte yüksekliği 29cm’dir.

%100 El Yapımıdır. Yetişkin bir Sabertooth fosilinin ölçüleri baz alınarak tasarlanmıştır.Polyester, resin ve plastik kullanılmadan üretilmiştir.
Malzeme:Kil,Siyah Ahşap Kaide
Ürün Boyutları: 27cm x 12cm x 26cm

Devamını Göster
₺5,400.00
SaberTooth

Öncelikle bu başlık toplu bir başlıktır! Ayrı ayrı hepsini açıklamaktansa harmanlayıp yazmam sizler için daha anlaşılır olacağını ummakla birlikte başlayabiliriz.

Bu ihtişamlı hikayeye ''kuantum dolanıklığından'' başlayacağız. Dolanıklık(veya dolaşıklık) dediğimiz terim basitçe birbirine bağlı en az iki elektron olmak üzere zamanında bir arada olan elektronların daha sonra ayrıldıklarında hâlâ dolanık olduklarını anlatıyor. Ve en önemlisi de bu dolanık parçacıkların aralarındaki mesafe umarsızca birbirlerini etkiliyor olmasıdır. Şöyle düşünelim iki dolanık elektronumuz olsun ve bunlardan birine x diyelim diğerine de y. x elektronunu alıp evrenin bir ucuna,y elektronunu ise diğer ucuna yerleştirelim. Şimdi elektronlardan birinin spin(dönme) hareketi dikey düzlemde ölçelim,varsayalım ki x elektronunu ölçtük ve sonuç yukarı çıktı bu durumda otomatik olarak y elektronunun spininin de aşağı olduğunu öğreneceğiz veya tam tersi y elektronunu ölçeriz sonuç ne gelirse tam tersi de x elektronunun spini olacaktır. Her şey normal gibi gözüksede gözden kaçmaması gereken bir nokta var burada:x elektronunun spin bilgisi diğer dolanık olduğu elektron a nasıl oldu da ''anında'' ulaştı,resmen evrenin bi ucundan diğer ucuna ışıktan hızlı bir bilgi iletimi oldu! Ama hani E=mc2 hani ışıktan hızlı hiçbir şey yoktu? Evet bu doğru ancak klasik fizik için doğru,kuantum fiziğinde dolanık parçacıklar bilgiyi anında iletebiliyor. Fakat bundan emin olabilirmiyiz? yani bilginin o anda iletildiğini nerden bilebiliriz? Belki de dolanık parçacıklar ölçümlenmeden önce doğaları gereği hangisinin yukarı hangisinin aşağı spinli olduğunu biliyordu da bunu henüz biz keşfedememiştik? İşte bu çok doğru bir düşünce!

İşler şimdi kızışmaya başlıyor. Einstein, tanrının deterministik yani olasılıkçı değil de her şeyin fıtrat(doğuş)tan beridir kararlaştırıldığını düşünmektedir ve o da az bu nedenler az önceki soruyu sormuştu ve bunun probabilistik yani olasılığa bağlı olduğunu bir türlü kabul edemiyordu, daha sonra bir fikir öne sürdü: ya bizim bilmediğimiz gizli bir değişken varsa? Evet bu mümkün olabilir çünkü yıl 2010'da buna benzer bir durum yaşanmıştı higgs bozonunun keşfi ile (bkz.higgs mekanizması). Einstein en sonunda 1926 yılında bu konu hakkında Niels Bohr’a yazdığı mektupta şunları ifade ediyordu: ''Kuantum mekaniği gerçekten etkileyici. Ama içimden bir ses, bana bundan fazlası olduğunu söylüyor. Teori, birçok şey söylüyor ama bizi, "kadim olanın sırlarına" pek de yanaştırmıyor. En azından ben, O'nun zar atmadığına ikna oldum.'' işte Einstein'ın o meşhur sözü ''Tanrı zar atmaz'' buradan geliyor. Ve gördüğünüz üzere Albert burada da deterministik görüşünü sonuna kadar destekliyor.

Fakat Bohr, Einstein'a sonuna kadar katılmadı; gizli bir değişken olmadığını, Tanrının bile işini şansa bırakabilecek olduğunu savundu(Kopenhag yorumu da diyebiliriz). Yıl 1935'i gösterirken Albert Einstein, Boris Podolsky ve Nathan Rosen tarafından, soyadlarının baş harfleri ile oluşan ''EPR Paradoksu'' adlı makalelerini yayınladılar. Bu makalede üstüne basa basa bilginin ışıktan hızlı iletilemeyeceği, spin hareketlerinin tamamen şansa bir zıtlıkta olmasının mümkün olamayacağını sadece insanoğlunun henüz keşfedemediği bir bilinmeyenin olduğunu savunmuşlardı hatta ve hatta Einstein kuantum dolanıklığını: ''Uzak mesafelerdeki ürpertici etkileşim'' şeklinde tarif etmişti. Bütün bu mektuplaşmalar ile ne kadar gerginlik, beyin fırtınaları yapmış olsalar bile ne Einstein ve meslektaşları ne Bohr ne de dönemin diğer bilim adamları somut hiçbir şey keşfedememişti.

Lakin 1964 yılında, 2022 Nobel fizik ödülünü alacak deneyin fikrini bulan Kuzey İrlandalı fizikçi John Stewart Bell, bilim dünyasının en önemli tartışmalarından birini sona erdirecek bir şeyi sundu:''Bell'in Eşitsizlik Teoremi". Bu çok daha derinlemesine incelenebilecek bir konu ancak ben sadece sonucunu açıklayacağım: Bell'e göre dolanıklık hakkında yapılan tüm tartışmalar ve düşünce deneylerinde çok büyük bir eksik vardı. Elektronun spinini hep yukarı veya aşağı, sağa veya sola şeklinde zıt yönlü bir şekilde ölçmeleriydi ancak spin hareketleri istediğimiz açıya göre ölçülebilirdi örneğin:20 ye 150, 142 ye 270 vb. işte Bell, bize bunun mümkün olduğunu hatta bunun bir matematiksel formülünü gösterdi. Bell bu deneyin nasıl yapılabileceğini görememişti, dolanıklık hakkında soru işaretlerini belki kaldıramamıştı ancak o soru işaretlerinin nasıl incelenmesi gerektiği ve sonucunda cevabı bulabilmemizi sağlayacak bu bilim tarihinin en önemli keşiflerinden biriyle adını tarihe altın kalemle yazdırmayı başarmıştı...

Bütün bu kargaşa hâlâ sona ermemişti evet ama yerinde de durmuyordu! Yıl 1967'de Columbia Üniversitesi'nde John Clauser adlı bir lisansüstü öğrencisi, kütüphane de Bell'in makalesinin bazı kopya çıktılarına rastlamış ve gizli değişkenin olup olmadığının kanıtlayabileceği bir yol bulmuştu, bundan sonra 3 yıllık bir dönemde kendisi Bell ile iletişime geçmiş ve bazı sorular sormuştu, ardından Bell'den bu deneyi yapmak için lisansüstü öğrencisi olan arkadaşı Stuart Freedman ile izin almışlardı. Deney sonucuna göre hiç bir bilinmeyen etken yoktu, hata olabileceğinden tekrarlar yapmışlardı fakat tekrar tekrar aynı sonuç çıkıyordu ancak cevap kesin değildi hâlâ çünkü deneyin bazı açıkları vardı. Buna rağmen üstlerine bu konu hakkında bildirme yaptılar ama hiçkimse 2 lisansüstü öğrencisinin,Einstein gibi köklü bir bilim adamını yanıltabileceğini düşünmediklerinden sadece ellerindeki kanıtlar ve ikisi kalmıştı...

Clauser'in burda hikayesi bitti evet ama kimse bu sonuçtan dolayı tatmin olmaz. Bu nedenle yıl 1976'da optik konusunda genç bir Fransız uzman olan Alain Aspect, Clauser'ın deneyindeki en büyük açık olan ''yerellilik açığını'' kapatabileceğini keşfetti ve 1982 yılında yani aradan 6 sene sonra grubuyla birlikte deneyin sonucu hakkında bir makale yayınladılar. Evet yerellik açığının kapanması önemli bir gelişmeydi lakin hâlâ bazı açıklar vardı, bu nedenle Aspect'in deneyi sadece Clauser'inkini desteklemekle kalıyordu, kesin bir sonuca varılamamıştır.

Artık bu işin sonlarına gelmeye başlıyorduk fakat tüm bunları bize sunan adam John Stewart Bell,1 Ekim 1990 da 62 yaşında ülkesi İzlanda'da hayatını kaybetmişti... 1997'de Avustralyalı fizikçi Anton Zeilinger ve ekibi tarafından 2015'e kadar sürekli deneydeki boşluklar kapatılarak yeni deneyler yapmışlardı ve her deneyde sonuç aynıydı, Einstein yanılmıştı! Tanrı zar atarmış!

İşte 2022 nobel ödülü bu üç fizikçiye yani John Clauser,Alain Aspect ve Anton Zeilinger'e verilmişti. Neredeyse bir asır boyunca çözülememiş bir problem çözülmüştü ve bilim camiasınca son derece önemli bir konu ispatlanmıştı...[9], [10]

Kuantum fiziği uygulamaları

Tüm Reklamları Kapat

Kuantum fiziği genel anlamda bir çok alanda artık günlük hayatımıza girmiş sayılabilir, bazı örnekleri şunlardır: transistörler, kuantum bilgisayarları, MR cihazları, nanoteknoloji ve kuantum kriptografi gibi önemli alanlarda bize yardımcı olmaktadır. Özellikle de kuantum bilgisayarları, nanoteknoloji ve kuantum kriptografi gibi yeni nesil icatlar geleceğimizde insanoğlunun ayrılmaz bir parçası olacaklar ki günümüzde de yavaş yavaş bu oluyor.

Son

Bu yazıda sizlere elimden geldiğince Kuantum fiziğini basitçe anlatmaya ve sevdirmeye çalıştım... Baştan sona bakacak olursak bu dalın öncelikle klasik fizikte ki bilgilerimizden çok daha farklı hatta onları inkar eder derecede olduğunu, anlaşılmasını veya anlamaya çalışmamızın bile akıl almaz derece de bizi şaşırttığını fark etmişsinizdir. 1900 yılında Max Planck'in(1858-1947) attığı ve ardında 1905'te Albert Einstein'ın(1879-1955) Nobel kazanmış keşfi olan fotoelektrik efekti ile kuantum fiziği tam anlamı ile doğmuştu. Sayısız bilim adamının katkı sağladı bu alan birçok tartışmaya, beyin fırtınasına, teorilere, ilkelere ve deneyi görüp geçirmiş şimdi ise hem günümüzün hem de geleceğimizin en önemli en derinlemesine araştırılması gereken konulardan biri haline gelmiş bulunmaktadır...

Okundu Olarak İşaretle
2
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu Blog Yazısı Sana Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 0
  • Tebrikler! 0
  • Bilim Budur! 0
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  • ^ E. H. Kaya. Kuantum Fiziği Nedir Ve Evren'i Nasıl Tanımlar? Kuantum Fiziğiyle Bilmeniz Gereken 6 Kavram! - Evrim Ağacı. (4 Ocak 2021). Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
  • ^ W. P. K. Bulunanlar. Danimarkalı Fizikçi (1885-1962). (3 Şubat 2007). Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Wikimedia Foundation, Inc. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ Y. Ertan. Fotoelektrik Etki (Fotoelektrik Olay) Nedir? - Evrim Ağacı. (26 Ocak 2020). Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
  • ^ A. Alpar. Kuantum Mekaniği: Dalga-Parçacık Ikiliği - Sarkaç. (17 Ağustos 2023). Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Sarkaç | Arşiv Bağlantısı
  • ^ Wikipedia. Papers Of Albert Einstein Published In The Annalen Der Physik Scientific Journal In 1905. (13 Haziran 2005). Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
  • ^ Ç. M. Bakırcı. Çift Yarık Deneyi Nedir? Young Deneyi, Bilimsel Olarak Neden Önemlidir? - Evrim Ağacı. (25 Nisan 2021). Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
  • ^ E. özmeral. Belirsizlik İlkesini Anlamak: Werner Heisenberg Ve Diğerleri Ne Dedi? - Evrim Ağacı. (11 Şubat 2016). Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
  • ^ Ç. M. Bakırcı. Kuantum Yorumları: Kuantum Dünyasının Garipliklerini Nasıl Anlamlandırabiliriz? - Evrim Ağacı. (10 Ekim 2021). Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
  • ^ Ç. M. Bakırcı. Tanrı Zar Atıyormuş: Bell Eşitsizliği Teoremi Nedir? Einstein, Evrenin Doğası Hakkında Neden Yanıldı? - Evrim Ağacı. (22 Ekim 2022). Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
  • ^ D. Garisto. The Universe Is Not Locally Real, And The Physics Nobel Prize Winners Proved It. (6 Ekim 2022). Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Scientific American | Arşiv Bağlantısı
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/05/2025 13:07:08 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/18378

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close