Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

SOKAK KÖPEKLERİ İLE ETKİLEŞİM

ODTÜ KAMPÜSÜ ÜZERİNDEN ÖĞRENCİLERİN DENEYİMLERİ VE ENDİŞE DÜZEYLERİ

31 dakika
39
SOKAK KÖPEKLERİ İLE ETKİLEŞİM METU Search and Organization Society Logosu
  • Blog Yazısı
METU Search and Organization Society Logosu
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

1. GİRİŞ

Türkiye’de sokak hayvanlarının nüfusu, özellikle gelişmiş ülkelere kıyasla oldukça fazladır ve ülkede sokak hayvanlarının nüfusunun kontrolünü sağlamak amacıyla yeni düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır. Bunun bir sonucu olarak toplumun sokak hayvanlarıyla etkileşim kurması kaçınılmazdır. Kimi zaman ani ve bilinçsizce gerçekleşebilen bu etkileşimler, olumlu ya da olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.

ODTÜ kampüsü Ankara’nın en büyük ormanlarından birine sahip olması ve kampüs içinde doğal alanının korunması sebebiyle pek çok türde hayvana ev sahipliği yapmaktadır. Bunlar arasında öğrencilerin en aşina olduğu türler kediler ve köpeklerdir. Öğrencilerin kurduğu etkileşimler sonucunda, kampüste yaşayan köpeklerin önemli bir kısmı insanlarla sosyalleşmiş olsa da yanlış gelişen etkileşimler sebebiyle yüksek agresyon gösterdikleri durumlar da gözlemlenmektedir. Bu agresif davranışlar, kampüsteki sokak köpeklerinde yüksek agresyona, kampüsteki öğrencilerin köpeklerden tedirginlik duymasına ve endişe seviyelerinin artmasına sebep olabilmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

ODTÜ Araştırma ve Organizasyon Topluluğu bünyesindeki Hayvan Araştırma Projesi ekibi tarafından yapılan bu çalışmada Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ankara Kampüsünde lisans eğitimi gören 218 öğrenciyle kapsamlı bir anket çalışması yürütülmüş; anket ile öğrencilerin kaldıkları bölgeler, kampüs içerisindeki ulaşımlarını nasıl sağladıkları, belirlenen 10 ayrı köpek davranışından ne derece endişe duydukları, bu davranışlara nasıl tepkiler verdikleri, sorunları hangi bölgelerde ve günün hangi saatlerinde yaşadıkları ve köpekleri bireysel olarak besleyip beslemedikleri hakkında veriler toplanmıştır. Makalenin içeriğinde sokak köpeği kavramının tanımı ve tarihsel gelişimi, sokak köpeklerin saldırganlık düzeyini etkileyen faktörler, dünya genelinde uygulanan çözüm metotları, anket verileri, ODTÜ kampüsündeki öğrenciler ile köpekler arasındaki etkileşimler ve bireylerin saldırılardan kaçınma yöntemleri başlıkları yer almaktadır.

2. SOKAK KÖPEĞİNİN TANIMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ

Şekil 1’de görüldüğü üzere Beaver’ın (2009, aktaran ODTÜ Ekosistem Uygulama ve Araştırma Merkezi (EKOSAM, t.y.) köpek sınıflandırmasına göre köpekler; sahipli köpekler, serbest dolaşan sahipli köpekler ve serbest dolaşan sahipsiz köpekler olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Serbest dolaşan sahipsiz köpekler ise insanlarla sosyalleşmeye çalışan köpekler (sokak köpekleri) ve doğada doğmuş yabani köpekler (vahşi köpekler) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Başka bir tanıma göre ise sokak köpekleri, insanların yaşam alanında hayatını sürdüren ancak insanların kontrolünde bulunmayan tüm köpekleri kapsamaktadır. Bu köpekler daha önce sahiplenilip sonradan sokağa bırakılmış ya da hiç sahiplenilmemiş olabilir (Gill ve ark., 2022). Özetle; sokak köpekleri günümüzde insan yaşam alanında insanla etkileşim kuran ancak sahipsiz olan köpeklere denmektedir.

Şekil 1: Köpeklerin Sınıflandırılması
Şekil 1: Köpeklerin Sınıflandırılması

Sokak köpeklerinin nüfusunun günümüzde neden bu kadar fazla olduğunu anlayabilmek için köpeklerin kurtlardan köpeklere nasıl evcilleştirildiklerini incelemek gerekmektedir. Bununla ilgili Rachel Nuwer ve arkadaşlarının hazırladığı makaleye göre köpekler ve insanlar arasında karşılıklı ve faydacı bir ilişki bulunmaktadır. Bu teoriye göre Geç Buzul Çağı’nda insanlar, karnivor (etçil) beslenmeye tam olarak adapte olamadığı için artan etleri ve avlarını kurtlarla paylaşıyorlardı. Bu durum kurtların insanlara karşı daha uysal davranmasına insanların ise kendilerine karşı uysallaşan ve bağ kuran kurtların ileri derecede güçlü olan koku ve ses duyularını avlanmakta ve bir tehdidi algılamakta kullanmaya başlamasına sebep olmuştur (Rachel Nuwer ve ark., 2021). İnsanlar ve köpekler arasında yaklaşık 40.000 yıl boyunca süren bu ilişki tarım devrimiyle başlayan süreçle sarsılmaya başladı ve Sanayi Devrimi’yle beraber neredeyse bitti. Avcılığın yalnızca bir hobiye dönüşmesi ve insanların diyetlerini istedikleri gibi kontrol edebilmeleri sonucunda insanların köpeklerdeki avlanma, koku alabilme gibi becerilere ihtiyacı kalmadı. Sanayi Devrimi’yle beraber artan şehir nüfusları ve köpeklerin şehirlerde kontrolsüz yaşamasının sonucunda köpeklerin nüfusunda önemli artışlar yaşandığı tahmin edilebilir.

Tüm Reklamları Kapat

3. KÖPEK SALDIRGANLIĞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Sokak köpeklerinin saldırganlık düzeyini etkileyen pek çok faktör vardır. Animal Humane Society köpek saldırganlığının ana sebepleri olarak korku, kaygı, bölge koruması, savunma, avlanma ve yorgunluğu öne çıkarmaktadır (Animal Humane Society, t.y.). Bu ana faktörlere ek olarak kısırlık durumu, travmatik deneyimler, genel sağlık durumu ve beslenme faktörleri de saldırganlık durumunu oldukça etkilemektedir.

a. Kısırlaştırma

Kısırlaştırmanın köpek davranışlarına olan etkisi hakkında çeşitli gözlemler ve görüşler vardır. Arkun ve arkadaşları tarafından 2015 yılında yapılan bir çalışmada 3 farklı bölgede yaşayan 12’si dişi ve 11’i erkek olan toplam 23 melez sokak köpeğinden oluşan 3 farklı sürünün kısırlaştırma öncesi ve sonrası olmak üzere davranışları incelenmiştir ve agresif davranışlar için çeşitli göstergeler belirlenmiştir. Köpekler, kısırlaştırılmadan önce 12 hafta boyunca kendi bölgelerinde gözlemlenmiştir. Daha sonrasında köpekler, belediyenin veteriner hekimleri tarafından “total gonadektomi” (cerrahi olarak tüm üreme organlarının alınması) yöntemi ile kısırlaştırılmıştır, kısırlaştırılma işleminden sonra bölgelerine geri götürülüp serbest bırakılan köpeklerin davranış değişiklikleri 16 hafta boyunca incelenmiştir. Araştırma sonucuna göre agresif davranışlar dişilerde %33,33’ten %31,11’e, erkeklerde ise %54,81’den %51,39 oranına düşmüştür. Genel olarak cerrahi kısırlaştırılma işleminden sonra dişi ve erkek köpeklerdeki agresif davranışlar kayda değer ölçüde değişmemiştir (Arkun ve ark., 2015).

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Hindistan'ın Jaipur kenti üzerinde yapılan bir diğer çalışmada ise sokak köpeklerinin kısırlaştırılmasının sokak köpeği nüfusuna ve ısırma vakalarının sayısına etkisine ek olarak anne köpeklerin artan saldırganlıklarının sebebi incelenmiştir. Doğum sonrası ilk dönemlerde anne köpek, yavrularını sakladığı için yavruları insanlarla temasa geçememektedir ancak 2-3 ay önce doğum yapmış anne köpekler hala yavrularına bakım vermekte olsa da yavruları insanlarla etkileşime girmektedir; bunun sonucu olarak 2-3 ay önce anne olmuş köpekler, insanların yavrularına zarar vereceğinden endişelenerek insanlara saldırma eğiliminde olurlar. Çalışmaya göre köpeklerin kısırlaştırılması sonucunda 2003-2011 yılları arasında sokak köpeği nüfusu yalnızca %28 azalmış olsa da köpek ısırma vakaları yaklaşık olarak 11.500’den 6000’e düşerek %48 azalmıştır. Bu düşüşün sebeplerinden birisi de kısırlaştırma sonucunda 2-3 ay önce doğum yapmış anne köpeklerin sayısının da azalmış olmasının etkili olduğu tahmin edilmektedir (Reece ve ark., 2013).

Özetle, kısırlaştırma işleminin köpeklerin saldırganlık davranışlarına önemli ölçüde etkisi bulunmamaktadır ancak hem sokak köpeği nüfusunun azalması hem de sokakta doğum yapmış anne köpek sayısının azalmasını sağlayarak ısırma vakalarını düşürmekte önemli bir araçtır.

b. Travmatik Deneyimler

Memeliler ve kuşların zihinsel yeterlilikleri sayesinde uzun ve kısa dönemli hafızaları gelişmiştir. Köpekler de insanlarla olan köklü ve güçlü etkileşimleri sayesinde bu konuda oldukça ileri seviyededirler. Köpeklerin insanlara karşı tutumu, büyük çoğunlukla hayatlarının ilk birkaç ayında insanlarla iletişiminin varlığı ya da yokluğu ile belirlenir (Howell ve ark., 2015). Bu nedenlerle köpeklerin yaşadıkları olumlu ve olumsuz deneyimler, hayatlarının geri kalanındaki davranışlarını etkilemektedir. Schnöning tarafından yayınlanan makalede köpeklerde travma deneyimlerinin uzun süreli hafızayı güçlendirdiği ve bu travmatik deneyimlerin travma sonrası stres bozukluğuna yol açtığı ortaya konulmaktadır. Bunun sonucunda ise geçmişinde travmatik deneyimler olan köpeklerin saldırganlık davranışını daha sık ve kolay gerçekleştiğini ifade etmektedir (Schnöning, 2020). Sokak köpekleri, çevresel şartlar sebebiyle çokça olumsuz deneyimlerle karşılaşmaktadır. Bu deneyimler arasında; kendi sürüsündeki diğer köpekler tarafından saldırıya uğraması, araba çarpması ve insanların şiddet uygulaması gibi travmalar oluşturacak etkenler öne çıkmaktadır. Bunun sonucunda ise travma sonrası stres bozukluğuna bağlı saldırgan davranışlar gerçekleştiren köpeklerin rehabilitasyon süreçlerine tabii tutulması gerekmektedir. Bu rehabilitasyon süreçleri genellikle köpeğin saldırganlığını minimuma indirmekte faydalı olmaktadır. Casaca ve arkadaşlarının çalışmasında, sokak köpeklerinin sosyalleştirilmesi ve rehabilite edilmesi sayesinde sahiplendirildiklerinde eve uyum sağlama ihtimalini yükselttiği belirtilmiştir (Casaca ve ark., 2022). Konuyla ilgili Ankara Üniversitesi’nden Demirbaş ve arkadaşları, 2017 yılında 8 sokak köpeğine barınaklarda eğitim vermiş ve rehabilite etmişlerdir. 5’i erkek 3’ü dişi olan 8 sokak köpeği, barınağa farklı günlerde getirilmişlerdir; sonrasında değerlendirilen davranışlarına göre 4 köpek saldırgan-korkulu olarak ve diğer 4 köpek nötr-dostça olarak 2 gruba ayrılmışlardır. Eğitimler başlamadan önce köpekler yaklaşık 2 ay barınağa alışma süreci geçirmişlerdir. Eğitim sürecinin ilk aşamasında köpeklere yaklaşık 1 aylık itaat ve insanlarla sosyalleşme eğitimi verilmiştir, ikinci etapta ise ev ortamına uyum eğitimi verilmiştir. Çalışmaya katılan çoğu köpeğin daha önce insanlarla uygunsuz sosyalleşme deneyimlerine sahip olduğu tahmin edilmesine rağmen köpeklerin davranışsal değerlendirmelerini yapan iki veteriner hekim, 1 aylık itaat eğitimden sonra saldırgan-korkulu köpeklerin de itaatkar-işbirlikçi olarak geliştiği belirtmiştir. Ayrıca ilk değerlenmede ev ortamına uygun gözükmeyen saldırgan-korkulu köpeklerin uyum eğitiminin sonucunda ev ortamına daha uygun hale getirilebildiği kaydedilmiştir (Demirbaş ve ark., 2017).

Özetlemek gerekirse, sokak köpekleri yaşadıkları ortam gereği pek çok olumsuz ve travmatik deneyime maruz kalmaları sebebiyle insanlara karşı korkak ve saldırganlaşma eğiliminde olmaktadırlar. Bu saldırganlık davranışlarının rehabilitasyonlar ve eğitimler sayesinde minimum seviyede tutulması mümkündür. Ayrıca rehabilite edilmiş sokak köpekleri, sahiplendirilmeye ve sahiplendirildiği eve uyum sağlamaya daha uygun hale gelmektedir.

c. Genel Sağlık Durumu

Tüm Reklamları Kapat

Köpeklerin agresyon göstermesinin diğer nedenlerinden biri de sağlık durumunun sebep olduğu acı ve endişe hissidir. Camps ve arkadaşlarının 2012’de 12 sahipli köpek üzerinde yaptığı çalışma, köpeklerin fiziksel olarak acı çektiği zaman yeni agresiflik davranışının oluştuğunu ya da var olan agresif tutumunun arttığını kanıtlar niteliktedir. Kalça Displazisi, bir diğer adıyla Canine Hip Dysplasia (HD), bir iskelet sistemi hastalığıdır; kısaca kalça ekleminin anatomiye uygun gelişememesinden kaynaklanır ve köpeğin yaşam kalitesini önemli ölçüde azaltır. Bu hastalıktan muzdarip köpeklerin bir kısmının daha saldırgan olduğuna dair çalışmalar vardır. HD hastalığı, en yaygın görülen köpek hastalıklarından biridir ve büyük oranda büyük ırk kategorisindeki (Golden Retriever, Labrador Retriever ve Rottweiler gibi) köpeklerde görülür. Hastalık genellikle belirti göstermez ya da çok az belirti verir, bu nedenle köpeklerdeki agresyon sebepleri arasında fark edilmesi zordur. Araştırmacılar, bu hastalığa sahip ancak teşhis almamış köpeklerin varsa mevcut saldırgan davranışlarını kötüleştirdiğini ya da saldırgan bir tutum geliştirdiğini ifade etmişlerdir. HD’ye sahip köpeklerin sahiplerine karşı daha saldırgan olmasının nedeni olarak da sahipleri onlarla ilgilenirken farkında olmadan köpeğin acısını tetikledikleri için köpeklerin beklenmedik bir saldırganlık tepkisi vermesi olduğunu düşünmektedirler (Camps ve ark., 2012).

Bir diğer araştırma ise köpeklerde Atopik Dermatit hastalığının köpekteki korku, anksiyete ve saldırganlık gibi davranışlar ile ilişkisini araştırmaktadır. Bu araştırma sonucuna göre AD hastası olan köpekler sağlıklı köpeklere kıyasla çok daha fazla korku ve anksiyete göstermiştir. Stres ve anksiyete artışı gözlenen AD hastası köpeklerde sağlıklı olanlara göre daha fazla saldırganlık göstermiştir. Bu araştırma köpeklerde saldırganlığı arttıran sebepler arasında cilt hastalıklarının da yer alabildiğini göstermiştir (McAuliffe ve ark., 2022).

Sokak köpeklerinin maruz kaldığı zorlu yaşam koşullarının bir sonucu olarak, yaralanmalar ve yetersiz yaşam şartları nedeniyle çeşitli hastalıklar sıkça görülmektedir ve bu durum sokak köpeklerin gerekli tedaviye erişimlerinin zor olmasıyla birleştiğinde saldırgan davranışların ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelebilir. Sokak köpeklerinin düzenli olarak bakımlarının yapılması ve hastalandıklarında ya da yaralandıklarında hem yetkili kurumlar hem de gönüllü bireyler tarafından zamanında tedavi edilmesi, istenmeyen agresif davranışların büyük oranda önüne geçecektir. Bu yaklaşım, sadece sokak köpeklerin yaşam kalitesine ve duygu durumlarına pozitif etkiyle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda toplum için daha güvenli sokak ortamına katkıda bulunacaktır.

Tüm Reklamları Kapat

d. Beslenmenin Etkisi

Beslenme, her canlıda olduğu gibi köpeklerde de yaşamsal faaliyetlerin kalitesini etkilemektedir. Köpeklerin agresiflik seviyelerini etkileyen faktörlerden biri de beslenmelerinin içeriğidir. Jeff Grognet ve Tony Parker tarafından 1992 yılında yapılan araştırmada, baskınlık ve hiperaktivite davranışları gösteren sahipli köpeklerin diyet değişikliği ile fark edilir derecede sakinleştiği ifade edilmiştir. Önerilen diyetin porsiyonu, köpeğin boyutuna göre değişmektedir ve beyaz etli bir balığın bir saat kadar kaynatılıp tam buğday ekmeğinin üzerine dökülmesinden oluşmaktadır. Grognet ve Parker’ın 2 haftalık bu diyetine göre köpek sadece bu iki malzemeyle beslenir. 2 haftalık bu sürecin sonunda köpek normal beslenme biçimine geri döndürülür ve sahibinin gözlemlerine göre önerilen öğün, belirli aralıklarla köpeğin beslenme rutinine dahil edilir. Araştırmacılar, uygulaması oldukça basit olan bu diyetin uygulandığı köpeklerin %95’inde agresif davranışları azalttığını belirtmişlerdir ancak araştırmanın örneklemi sahipli köpekler üzerindedir ve saldırganlık davranışını etkileyen pek çok faktör olduğu unutulmamalıdır (Grognet & Parker, 1992).

Beslenme üzerine yapılan başka bir araştırmada ise 7 yaşında olan kısırlaştırılmış, melez ırk, erkek ve evde bakılan sahipli bir köpeğin son iki yıldır gittikçe kötüleşen agresyon sorunu mercek altına alınmıştır. Agresyonun kaynağını bulmak için yapılan muayenenin ve çeşitli testlerin ardından köpeğin gluten hassasiyeti olabileceği, hassasiyetten kaynaklı beyin-bağırsak iletişiminin negatif etkilendiği ve bu negatif etkinin de agresif davranışlara neden olduğu düşünülmüştür. Araştırmacılar, beyin-bağırsak iletişimini iyileştirmenin ilk adımı olarak köpeğin beslenmesinden gluten içerikli ürünleri çıkarmıştır. Beslenme düzenindeki bu değişikliğin ardından köpeğin agresif davranışları tamamen çözülmüştür (Sunol ve ark., 2020).

Beslenme ve bağırsak sağlığı üzerine yapılan bir diğer çalışmada ise köpek dövüşlerinden kurtarılan çoğunluğu pitbull cinsi olan, sonrasındaysa barınağa alınan köpeklerin bağırsak floralarındaki farklılıkların davranışlarına yansıması araştırılmıştır. Araştırmaya saldırgan davranışlar gösteren 21 köpek ve saldırgan davranışlar göstermeyen 10 köpek dahil edilmiştir. Köpeklerden alınan dışkı örneklerinden köpeklerin bağırsaklarında sahip olduğu organizma çeşitliliğine dair pek çok bilgi edinilmiştir. Belirli türdeki bakteriler, saldırgan davranışlar gösteren köpeklerde daha fazla görülmüştür. Başka bakteri türlerinin ise saldırgan davranışlar göstermeyen köpeklerde daha fazla oranda çıkmıştır, bu bakterilerden biri de “Fusobacteria”dır ve köpeklerin sağlığını olumlu şekilde etkilediği bilinmektedir. Araştırmacılar, saldırgan köpeklerin saldırganlık seviyesini probiyotik gibi bağırsak sağlığını olumlu etkileyen uygulamaların azaltacağını söylemişlerdir (Kirchoff ve ark., 2019).

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı

Bu çalışmalar; genel olarak beslenme ve bağırsak sağlığının, köpeklerin bağırsak sağlığından etkilenen beyin-bağırsak ilişkisinin köpeğin davranışları üzerinde ne kadar önemli bir rol oynadığını ve agresif davranışların büyük ölçüde azaltılabileceğini desteklemektedir. Agresyon gösteren bazı sokak köpekleri, gluten hassasiyetine sahip olabilir; bu köpeklerin yetkili kurumlar ve gönüllüler tarafından tespit edilip gluten içermeyen mamalarla beslenmeleri, köpeklerin davranışlarının iyileşmesini sağlayabilir. Kısacası; sokaktaki köpeklerin sağlığına ne kadar dikkat edilirse davranışsal sorunlarının, özellikle de agresyon sorunun azaltılması ve hatta önüne geçilmesi mümkün olacaktır.

4. DÜNYA GENELİNDE SALDIRILAR VE ÇÖZÜM YOLLARI

Dünya genelinde yaklaşık 700 milyon köpek olduğu tahmin edilmektedir ve bu köpeklerin yüzde 75’i sahipsiz köpeklerdir (Smith ve ark., 2019). Veteriner Hekimler Derneği’nin yayınladığı rapora göre ise ülkemizde yaklaşık 6,5 milyon sahipsiz köpek olduğu tahmin edilmektedir (Veteriner Hekimler Derneği, t.y.). Hastalık yayma risklerine ek olarak köpekler önceki başlıklarda belirtilen sebeplerle insanlara saldırma potansiyeline sahiptir. ABD’de 1997-2005 yılları arasında köpek saldırıları nedeniyle 504 -yıllık ortalama 18.67- kişi hayatını kaybetmiştir. Hayatını kaybedenlerin %10,9’u 0-1 yaş, %29,9’u 1-4 yaş, %14,8’i 4-10 yaş ve %24’ü ise 65 yaş ve üstündedir (Langley, 2009).

Grafik 1: ABD’de Köpek Saldırıları Sebebiyle Hayatını Kaybeden İnsanların Yaş Dağılımları
Grafik 1: ABD’de Köpek Saldırıları Sebebiyle Hayatını Kaybeden İnsanların Yaş Dağılımları

Devletler; ekonomik, sosyal ve tıbbi sebeplerden dolayı artan bu nüfusla başa çıkabilmek için çeşitli politikalar izlemiş ve yaptırımlar uygulamaktadır. Bazı ülkeler sokak köpeklerinin sayısını kontrol etmekte başarılı olmuştur, bazıları ise bu konuda yeterli politikayı uygulayamamıştır. Louisa Tasker, 2007 yılında WSPA (World Society for the Protection of Animals) ve RSPCA (Royal Society for the Prevention of Cruelty to Animals) üyesi 31 Avrupa ülkesini incelemiş ve bir rapor yayınlamıştır. Rapora göre köpekler, beş ülkede (Arnavutluk, Ermenistan, Azerbaycan, Moldova ve Ukrayna) sokak hayvanlarını kontrol etme yöntemi olarak belediyelerin kontrolünde vurularak itlaf edilmiştir ancak bu yöntem köpek nüfusunu azaltmakta yetersiz kalmıştır. Yunanistan’da ise köpekleri yakalama, kısırlaştırma ve serbest bırakma yöntemi uygulanmıştır, bu yöntem ise köpek sahiplerinin köpeklerini "bakılacağını bildikleri" bölgelere bırakmalarına neden olmuştur. Bunun bir çözümü olarak ise sahipli köpeklere mikroçip takmak, kulağına küpe takmak gibi bazı yöntemler kullanarak sokakta bulunan köpeklerin sahipleriyle iletişim kuran ülkeler vardır. Bu yöntemi kullanan ülkelerde köpek sahiplenen insanlar köpeklerinin kaydını yapmak ve kısırlaştırma, aşılama gibi süreçleri aksatmamak zorundadır. Yirmi ülkede ise sokak hayvanlarını kontrol etmenin ana yöntemi, denetim ekipleri tarafından başıboş olarak görülen ve sahibinin yanında bulunmayan köpeklerin yakalanmasıdır. Yakalanan köpekler için yasal bekletme günlerinin medyanı 12 gündür (3-60 gün arası değişmektedir). Bu yaklaşım, kısa veya uzun vadeli bir barınma tesisini gerektirmektedir. Üç ülke (Almanya, Yunanistan ve İtalya); sağlıklı sokak köpeklerinin öldürülmesine izin vermemekte, eğer yeniden yuvalandırılamazlarsa ömür boyu barınaklarda tutulmakta veya Yunanistan durumunda kısırlaştırıldıktan sonra yeniden serbest bırakılmaktadır. Ötanazinin izin verildiği ülkelerde, on ülke, yasal bekletme süresinin ardından geri alınmamış veya yeniden yuvalandırılmamış sokak köpeklerini ötanazi ile uyutmuşlardır. İki ülke ise tüm hayvanları yakalandıkları anda öldürmüş ve bu nedenle sahiplerine hayvanlarını geri almaları için yeterli zaman tanımamıştır.

Raporda bu istatistiklerin dışında köpek nüfusunu kontrol etmekte başarılı olan ülkeler detaylıca incelenmiştir. İsveç, Slovenya gibi ülkelerde sokaklarda bulunan köpekler toplanmakta ve hayvan barınaklarında belirli süre sahiplendirilmek için bekletilmektedir. Sahiplenen köpekler kısırlaştırılır ve mikroçip takılır ve sahiplerinin bilgileri merkezi bir veri tabanında saklanır böylece köpeklerin kaybolması veya bırakılması durumunda sahiplerine rahatlıkla ulaşılır. 30 gün içerisinde sahiplenemeyen köpeklere ise veterinerler tarafından ötenazi uygulanmaktadır (Tasker, 2007).

Öte yandan sokak köpeği nüfusunu başarıyla kontrol eden ülkelerden biri olan Almanya’da ise sağlıklı köpeklere ötenazi yapmak yasal değildir. Hayvan Refah Kanunları kapsamında köpek sahiplerinin lisans alması zorunlu tutulmaktadır. Sahipsiz köpekler barınaklarda tutulmakta ve kısırlaştırılmaktadır. Evcil hayvan satışı ise yasalarla zorlaştırılmış, ticaret yapacak kişilerin lisans alması gerekli tutulmuştur ve sıkı denetim koşulları oluşturulmuştur. Almanya dışında İtalya, İspanya ve Yunanistan’da da sağlıklı köpeklere ötenazi yapılması yasal değildir ancak diğer 3 ülkede sokak köpeği nüfusu Almanya’daki gibi kontrol edilememektedir (Tasker, 2007).

Amerika Birleşik Devletleri’nde sokak köpekleri eyalet yönetimleri tarafından toplatılmakta ve barınaklara götürülmektedir. Barınaklarda sahiplendirme çalışmaları yapılmaktadır. Sahipsiz köpeklere ötenazi yapılması yasaldır. Amerika Birleşik Devletleri'nde 78 milyon köpek ve 85,8 milyon kedinin olduğu ve hanelerin yaklaşık %44'ünün bir köpeği, %35'inin ise bir kedisi olduğu tahmin ediliyor (American Pet Products Association [APPA], 2016, aktaran American Society for the Prevention of Cruelty to Animals [ASPCA], t.y.). Ülke çapında her yıl yaklaşık 3,1 milyon köpek ve 3,2 milyon kedi hayvan barınaklarına girmektedir. Köpekler için bu rakamın 2011’de 3,9 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Her yıl yaklaşık 920,000 evcil hayvana (390.000 köpek ve 530.000 kedi) ötenazi yapılmaktadır. 2011’de ise ötenazi uygulanan köpek ve kedi sayısının yaklaşık 2,6 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Her yıl yaklaşık 4,1 milyon barınak hayvanı (2 milyon köpek ve 2,1 milyon kedi) sahiplendiriliyor. Sahipsiz olarak barınaklara giren 710.000 köpek ve 100.000 kedi olmak üzere toplam 810.000 hayvan sahiplerine tekrar teslim ediliyor (American Society for the Prevention of Cruelty to Animals [ASPCA], t.y.). Bu rakamlar incelendiğinde 2011-2019 arasında milyonlarca köpeğe ötenazi yapılmasına veya kısırlaştırılmasına rağmen nüfusun kontrol edilemediği ve barınaklardaki kedi ve köpek sayısının yeterince azaltılamadığı öne çıkmaktadır.

Özetle, sokak köpekleri konusunda dünyanın çeşitli yerlerinde çeşitli önlemler alınmaktadır. Bazı ülkeler ötenazi uygulamayı tercih ederek sokak köpeği nüfusunu kontrol altına alabilirken bazıları kontrol altına alamamaktadır. Bunların yanı sıra ötenazi uygulamasına sahip olmayan ülkelerden bazıları da uyguladıkları politikalarla sokak köpeği nüfusunu kontrol edebilmektedir. Sonuç olarak uygulanacak politikalarda ülkenin sosyal, ekonomik, coğrafi ve kır-kent dağılımının oldukça önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Ülkelerin sokak köpekleri konusundaki politikalarını belirlerken bu koşulları göz önüne alması ve uygulanabilir olanını tercih etmesi gerekmektedir.

5. ANKET SONUÇLARINA GÖRE ODTÜ KAMPÜSÜNDEKİ DURUM ANALİZİ

Tüm Reklamları Kapat

ODTÜ Araştırma ve Organizasyon Topluluğu Hayvan Araştırma Projesi ekibi tarafından yürütülen çalışmada ODTÜ kampüsündeki sokak köpeklerinin öğrencilerle etkileşimini incelemek amacıyla 218 ODTÜ lisans öğrencisinin katılımıyla bir anket yapılmıştır. Anket sonuçları Excel üzerinden derlenmiş ve sorular arasında çeşitli korelasyonlar kurularak karşılaştırmalar ve yorumlamalar yapılmıştır.

a. Öğrencilerin Endişe Düzeyleri ve Verdikleri Tepkiler

Öğrencilere köpeklerin hangi davranışından ne denli endişe duyduklarını belirlemek için çeşitli senaryolar sunulmuş ve 1-5 aralığında (1 en az, 5 en çok olacak şekilde) endişe seviyelerini belirtmeleri istenmiştir. Bu senaryolar şunlardır:

· Kişinin köpek havlaması duyması

Tüm Reklamları Kapat

· Köpeğin kişiye doğru odaklanarak bakması

· Köpeğin kişiye uzaktan havlaması

· Köpeğin havlayarak kişiye yaklaşması

· Köpeğin (saldırı amaçlı bir hareket yapmadan) kişiyi takip etmesi

Tüm Reklamları Kapat

· Köpeğin kişiye diş göstermesi

· Köpeğin kişiyi ısırması

· Köpeğin yalnız olarak dolaşması

· Köpeklerin sürü halinde dolaşması

Tüm Reklamları Kapat

· Köpeklerin kişinin yemeğinden almaya çalışması

Bahsedilen 10 köpek davranışı hakkında 218 öğrenciden toplanılan cevaplar her bir davranış için ortalaması alınarak incelenmiştir ve bunun sonucunda hareketlere göre endişe puanı ortaya konulmuştur. Ayrıca her bir öğrencinin 10 davranışa verdiği cevapların ortalaması alınarak kişilerin ortalama endişe seviyesi ortaya konulmuştur.

En çok endişe puanına sahip 2 köpek davranışı sırasıyla 4,80 puanla “Köpeğin kişiyi ısırması” ve 4,41 puanla “Köpeğin havlayarak kişiye yaklaşması” iken, en az endişe puanına sahip 2 davranış sırasıyla 2,22 puanla “Köpeğin yalnız olarak dolaşması” ve 2,98 puanla “Köpeğin (saldırı amaçlı bir hareket yapmadan) kişiyi takip etmesi” olarak saptanmıştır. Anket sonucunda ODTÜ öğrencilerinin genel endişe puanı ise 1-5 aralığında 3,60 olarak saptanmıştır.

Grafik 2: Köpek Hareketlerine Göre Öğrencilerin Endişe Puanı
Grafik 2: Köpek Hareketlerine Göre Öğrencilerin Endişe Puanı

Bu veriler belirli aralıklarla gruplandırılmış ve endişe puanlarının dağılım grafiği oluşturulmuştur. Anket sonucunda ortalama endişe puanı 1,00-2,99 aralığında olan 56 öğrenci endişe seviyesi düşük; 3,00 ile 5,00 arasında olan 162 öğrenci endişe seviyesi yüksek olarak değerlendirilmiştir. Bunun sonucunda öğrencilerin %74’ünün yüksek korku seviyesine sahip olduğu saptanmıştır. Endişe puanı verileri 0,50 puan aralıklar ile bölünerek 8 seviyeye ayrılmıştır. Bu seviyeler arasında en yüksek yüzdeye sahip grup %21’lik oranla 4,50-5,00 aralığında olan ve en yüksek endişe seviyesine sahip olan öğrencilerdir. Ek olarak, bu dağılımda en düşük yüzdeye sahip gruplar ise %3 ile 1,00-1,50 aralığında olan öğrenciler ve %4 ile 1,50-2,00 aralığında olan öğrencilerdir.

Tüm Reklamları Kapat

Grafik 3: Öğrencilerin Genel Endişe Puanı Dağılımı
Grafik 3: Öğrencilerin Genel Endişe Puanı Dağılımı

b. Öğrencilerin Karşılaştıkları Köpeklere Verdikleri Tepkiler

Öğrencilere kampüste yürürken yalnız olarak dolaşan bir köpekle yakın mesafede bulunmak ve sürü halinde dolaşan köpeklerle yakın mesafede bulunmak durumlarında nasıl tepkiler verdikleri 2 ayrı soru olarak sorulmuştur. Öğrencilerin %54,13’ü yalnız olarak dolaşan bir köpeği görmezden geldiğini ve bir şey yapmadığını belirtirken bu oran sürü halindeki köpeklerde yalnızca %29,36’dır. Buna göre, öğrencilerin %70,64’ü sürü halindeki köpeklere karşı; %45,87’si ise yalnız olarak dolaşan köpeklere karşı aksiyon alma ihtiyacı hissetmektedir. Bu aksiyonlar arasında ise hem sürü durumunda hem de yalnız olarak dolaşan köpek örneğinde öğrencilerin en çok yardım için birilerine baktığı görülmektedir. Bu veriyi ele aldığımızda öğrencilerin kampüs içinde köpeklerle karşılaştıklarında yardıma ihtiyaç duydukları ortaya çıkmaktadır.

Grafik 4: Öğrencilerin Yalnız Dolaşan/Sürü Halinde Dolaşan Köpeklere Verdikleri Tepkilerin Kıyaslaması
Grafik 4: Öğrencilerin Yalnız Dolaşan/Sürü Halinde Dolaşan Köpeklere Verdikleri Tepkilerin Kıyaslaması

c. Kampüs Bölgelerine Göre Sorun Yoğunlukları ve Sorun Tipleri

Tüm Reklamları Kapat

Anketin bu sorusunda öğrencilerin endişe seviyelerine değil somut olarak yaşadıkları problemlere odaklanılmıştır. Bu sayede öğrencilerin hangi köpek davranışlarına hangi bölgelerde denk geldikleri ve bunların hangilerini sorun olarak değerlendirdikleri ölçülmüştür.

İlk olarak öğrencilerden kampüsün 17 farklı bölgesinde ne sıklıkla somut bir sorun yaşadıklarını 1-5 arasında (1 en az, 5 en çok olacak şekilde) değerlendirilmeleri istenmiştir. Sonrasında, her bölge sıklıklarla katsayılandırılmış ve bölgede sorun yaşayan toplam kişi sayısına bölünerek bölgelerin Sorun Yoğunluk Puanı ortaya konulmuştur. Örneğin, Doğu Yurtlar Bölgesi’nde sorun sıklığı için 59 kişi 1, 30 kişi 2, 19 kişi 3, 14 kişi 4 ve 20 kişi 5 seçeneğini işaretlemiştir. Bunun sonucunda kişi sayıları sıklık puanıyla çarpılıp toplam kişi sayısı olan 142’ye bölünmüştür ve Doğu Yurtlar Bölgesi’nin Sorun Yoğunluk Puanı 0,47 olarak hesaplanmıştır. Sonuçlara göre, öğrencilerin en çok sorun yaşadığı 3 bölge sırasıyla 0,79 ile Batı Yurtlar, 0,73 ile Makine Yokuşu ve 0,70 ile Çatı Çevresi’dir.

Grafik 5: ODTÜ’deki Bölgelere Göre Sorun Yoğunluk Puanı
Grafik 5: ODTÜ’deki Bölgelere Göre Sorun Yoğunluk Puanı

Ankette öğrenciler bölgede sorun sıklığının yanı sıra sorunun tipini de belirtilen 10 köpek davranışı arasından seçmişlerdir. Örneğin, Doğu Yurtlar Bölgesi’nde 6 kişi köpek havlaması duymayı yaşadığı sorun olarak belirtirken 7 kişi ise köpeklerin sürü halinde dolaşmasını yaşadığı sorun olarak belirtmiştir. Bunun sonucunda belirtilen sorun sayıları o bölgedeki Sorun Yoğunluk Puanı ile çarpılmış ve 1000’e oranlanmıştır. Bu sayede her bölgedeki her durumun 1000 kişinin kaçı tarafından yaşanan bir sorun olduğu hesaplanmıştır. Tüm bölgelerdeki her bir köpek davranışının Sorun Yoğunluk Puanı okuyucuların daha kolaylıkla anlayabilmesi adına Tablo 1.1 ve Tablo 1.2’de ayrılmış biçimde gösterilmiştir. Örneğin, Batı Yurtlar Bölgesinde her 1000 kişinin 91,21’i Köpeklerin Sürü Halinde Dolaşması sorununu yaşadığını belirtmiştir.

Tablo 1.1: Köpek Davranışlarına Göre Bölgelerdeki Sorun Yoğunluk
Tablo 1.1: Köpek Davranışlarına Göre Bölgelerdeki Sorun Yoğunluk
Tablo 1.2: Köpek Davranışlarına Göre Bölgelerdeki Sorun Yoğunluk Puanı
Tablo 1.2: Köpek Davranışlarına Göre Bölgelerdeki Sorun Yoğunluk Puanı

Tüm Reklamları Kapat

d. Öğrencilerin Kaldıkları Bölgelere Göre Endişe Seviyeleri

ODTÜ kampüsünde yaşayan öğrencilerin kaldıkları yurtlar 14’ü Doğu Yurtlar adı verilen kampüsün daha eski ve kalabalık nüfuslu bir bölgesinde; 4’ü ise Batı Yurtlar adı verilen kampüsün daha yeni ve sakin bir bölgesinde olacak şekilde dağılmıştır. Anket sonucunda Batı Yurtlar bölgesinde kaldığını ifade eden 71 kişinin ortalama endişe seviyesi 1-5 aralığında 3,88 iken; Doğu Yurtlar bölgesinde kaldığını ifade eden 67 kişinin ortalama endişe seviyesi 3,62 olmuştur. Kampüs dışında kaldığını belirten 80 katılımcının ortalama endişe seviyesi ise 3,34 olarak hesaplanmıştır.

Grafik 6: Öğrencilerin Kaldıkları Bölgelere Göre Endişe Puanları
Grafik 6: Öğrencilerin Kaldıkları Bölgelere Göre Endişe Puanları

e. Bireysel Besleme Yapanların ve Yapmayanların Endişe Seviyeleri

Anket katılımcılarının %35,78’i kampüs hayvanlarına bireysel besleme yaptığını ifade etmiştir. Bireysel besleme yapan ve yapmayan katılımcıların endişe seviyeleri karşılaştırıldığında besleme yapan kişilerin genel endişe seviyelerinin ortalaması 1-5 aralığında 3,13 çıkarken, bireysel besleme yapmayan kişilerin genel endişe seviyesinin ortalaması 3,86 olarak hesaplanmıştır. (Genel endişe seviye ortalamaları katılımcıların 10 farklı köpek davranışına 1-5 aralığında verdiği kaygı puanlarının ortalaması alınarak hesaplanmıştır.) Sonuçlar, besleme yapan kişilerin köpekler ile etkileşim halinde oldukları durumlarda besleme yapmayanlara göre daha rahat olduklarını göstermektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Veriler incelendiğinde besleme yapanların endişe seviyesi tüm köpek davranışları için besleme yapmayanların endişe seviyesinden düşük ilerlemektedir. En büyük endişe seviyesi farkı “Köpeğin yemeğimden almaya çalışması” başlığında görülmektedir ve besleme yapanların endişe seviyesi ortalaması besleme yapmayanların endişe seviyesi ortalamasından 1,18 puan daha düşüktür. En az fark ise “Köpeğin beni ısırması” başlığında görülmektedir ve besleme yapanların endişe seviyesinin ortalaması besleme yapmayanlardan sadece 0,18 puan düşüktür.

Grafik 7: Bireysel Besleme Yapan/Yapmayan Öğrencilerin Endişe Puanlarının Kıyaslaması
Grafik 7: Bireysel Besleme Yapan/Yapmayan Öğrencilerin Endişe Puanlarının Kıyaslaması

6. KÖPEK SALDIRILARDAN KAÇINMA YÖNTEMLERİ

a. Köpekler Neden Isırır?

Tüm Reklamları Kapat

Köpekler için ısırmak, çeşitli etkilere karşı verdiği bir tepkidir. Çeşitli faktörlerin etkisiyle korkan veya stres altında olan köpekler; kendisini, yemeğini, yavrusunu ve alanını korumak amacıyla ısırmaya başvurabilir. Buna ek olarak hasta olduğu için tehlikelerden gizlenmeye çalışan köpekler de içgüdüsel olarak karşılaştıkları cismi veya canlıyı ısırarak tepki verebilmektedir. Cinsiyeti, cinsi ya da boyutu fark etmeksizin her köpek ısırabilir (American Veterinary Medical Association [AVMA], t.y.).

b. Köpeklerin Beden Dili

Köpekler; kendilerini ifade etmek için seslerini, hareketlerini ve duruşlarını kullanırlar. Lakin köpek beden dilini doğru şekilde anlayabilmek her zaman mümkün olmamaktadır çünkü her köpek yaşadığı olaylara kendine özgü tepkiler vermektedir. Örneğin, bir köpeğin kuyruğunu sallaması mutlu olduğunu ifade ederken diğer bir köpek için bu hareket, stres ve gerginliği ifade etmek için kullanılabilir (American Veterinary Medical Association [AVMA], t.y.).

Kleinman (1967, aktaran Lakestani, 2007), ekolojik farklılıklarına rağmen köpekgiller ailesinin üyelerinde gözlemlenen davranışların ve bu davranışların beden dili yoluyla ifade edilme biçimleri arasında önemli benzerlikler bulunduğunu ifade etmiştir. Örneğin, hırlamak, bedenini daha büyük göstermeye çalışmak ve kaskatı bir duruş sergilemek gibi hareketlerde bulunan bir köpeğin, büyük olasılıkla tehdit altında hissettiği ve yüksek düzeyde gerginlik yaşadığı düşünülmektedir (American Veterinary Medical Association [AVMA], t.y.).

Tüm Reklamları Kapat

Köpeklerin agresif olduklarını gösteren hareketler arasında; köpeğin ağız buruşturması, hırlaması, diş göstermesi, dik dik bakması (BARC, t.y.) ve hırıltılı havlaması (American Society for the Prevention of Cruelty to Animals [ASPCA], t.y.) dikkat çekmektedir.

Köpekler belirli duyu ve duygularını yansıtma biçimleri olarak çeşitli davranışlar sergilemektedir. Bu davranışların köpek duyu ve duygularıyla olan ilişkisi Tablo 2’de incelenmiştir. Örneğin, bir köpek tedirgin hissettiğinde havlamak ve hırlamak gibi davranışlar sergilemekte iken ilgi çekmek için havlamak, hırıldamak ve inleme davranışını sergilemektedir (Beaver, 1999, aktaran Lakestani, 2007).

Tablo 2: Köpeklerin İletişim Kurmak İçin Kullandıkları Davranış Biçimleri
Tablo 2: Köpeklerin İletişim Kurmak İçin Kullandıkları Davranış Biçimleri
Lakestani, N. N. (2007). A Study of Dog Bites and their Prevention. [Doctoral dissertation, University of Edinburgh]. UE Digital Repository. https://era.ed.ac.uk/handle/1842/2668

Şekil 2’de ise köpeklerin davranış biçimlerinin agresiflik seviyeleri bir basamak biçiminde ifade edilmiştir. Shepherd köpeklerin ısırma davranışını genellikle agresif davranış yönelttiği varlıktan beklediği tepkiyi alamadığında sergilediğini ifade etmektedir. Örneğin, bir köpek herhangi bir nesnenin hareketini içgüdüsel olarak durdurmak istediğinde öncelikle hırlamak gibi bir agresif davranış sergilemektedir, bu davranış o nesnenin hareketini durdurmasına yardımcı olmadığında ise köpek ısırma davranışına başvurmaktadır (Shepherd, 2002, aktaran Lakestani, 2007).

Şekil 2: Köpeklerin Agresiflik Basamakları
Şekil 2: Köpeklerin Agresiflik Basamakları
Lakestani, N. N. (2007). A Study of Dog Bites and their Prevention. [Doctoral dissertation, University of Edinburgh]. UE Digital Repository. https://era.ed.ac.uk/handle/1842/2668

Tüm Reklamları Kapat

c. Köpek Saldırılarından Kaçınmak

Köpekle göz teması kurulması köpek tarafından saldırganlık belirtisi olarak algılanabileceğinden oldukça riskli bir harekettir, bu nedenle olumsuz etkileşimler yaşamamak için köpeklerle göz teması kurulmasına dikkat edilmelidir. Köpek tarafından bir tehdit olarak algılanmamak ve agresif davranışlara maruz kalmamak için uyuyan, yemek yiyen veya yavrusuna bakım veren köpeklerle mesafenin korunması önemlidir. Köpekleri sevmek amacıyla köpekle temasa geçildiği anlarda köpekler tarafından baskılanma olarak algılanabilecek öpme, sarılma gibi hareketlerden uzak durularak köpeğin duygu durumu dengede tutulabilmektedir. Bu hareketler köpeklerin stres düzeyini artırmaktadır. Olası bir köpek saldırısı durumunda koşarak kaçmaya çalışmak, köpeklerin kovalama içgüdüsünü tetiklemektedir. Köpeklerin insanlardan daha hızlı koşabilmesi ve kaçan canlının köpeklerin agresifliğini arttırması sebepleriyle kişinin yaralanma ihtimali artmaktadır (Presutti, 2001).

d. Bilinçlendirme Programları

Dünya genelinde insanların köpekler ile sorunsuz etkileşim yaşayabilmeleri adına yetişkinlere ve çocuklara özel çeşitli bilinçlendirme programları uygulanmaktadır. Polo (2015), köpek agresifliği karşısında alınabilecek en önemli önlemin eğitim olduğunu belirtmekte ve “Blue Dog” adlı eğitim programından bahsetmektedir. Sanal ortamda videolar aracılığı ile köpeklerle nasıl etkileşimler kurulacağı üzerine eğitim veren bu uygulama, aynı zamanda sanal bir köpek üzerinden hangi durumda hangi hareketin hangi sonucu doğuracağının da interaktif bir şekilde test edilmesine olanak sağlamaktadır. Ayrıca bu program, aileler için de bir kitapçık içermektedir (Lakestani, 2007). İsviçre’de ise devlet tarafından uygulamaya konulan 2 program vardır. Bunlardan ilki tüm yaş gruplarına yönelik iken, “Prevention des Accidents par Morsures” (PAM) isimli bir program, özellikle 4-11 yaş aralığındaki çocuklara okullarda eğitim verilmesi için kullanılmaktadır (Lakestani, 2007). İncelenen PAM adlı programın Türkçe karşılığı “Isırık Kazalarının Önlenmesi” olarak çevrilmiştir. İsviçre’deki bu programın mevcut durumu incelenmiş ve 2006’dan bu yana halen aktif biçimde sürdürüldüğü gözlemlenmiştir.

Tüm Reklamları Kapat

Avustralya’da ise bilinçlendirme programlarının etkisini ölçmek amacıyla kıyaslama metotlu bir araştırma yürütülmüştür. Araştırmada incelenen eğitim programında, okul öncesi çocuklara yönelik bir köpek ve bir eğitmen eşliğinde yaklaşık 30 dakika boyunca köpeklerin çevresinde nasıl uygun şekilde davranılması gerektiği ve köpeklerin beden dilini yorumlama becerisi kazanılması hedeflenmiştir. Bu eğitimden 1 hafta sonra eğitimin etkilerini incelemek için bir parkta gözlem ortamı oluşturulmuştur. Bu parkta ağaca bağlanan uysal bir köpek ile eğitim almış ve almamış çocukların kurdukları etkileşim gizli kameralar ile kaydedilmiştir. Kaydedilen videolar analiz edildiğinde; eğitim almış çocukların, eğitim almamış çocuklara göre köpeklerle çok daha doğru etkileşim kurduğu tespit edilmiştir (Lakestani, 2007).

7. SOKAK KÖPEKLERİNİ SAĞLIKLI BESLEME METOTLARI

Sokak köpeklerinin düzenli ve yeterli beslenebilmesi toplum sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Sağlıksız beslenen, bağışıklık sistemi zayıf olan köpeklerin zoonoz denilen; hayvanlardan insanlara ısırma, tırmalama, yalama, açık yaradan vücut sıvısıyla temas yoluyla geçebilen hastalıklara yakalanma ve bunları insanlara bulaştırma ihtimali daha yüksektir. Etiyopya’da köpeklerdeki sindirim sistemini etkileyen bakterilerle ilgili yapılan çalışmada; besinlerin, etkin bakteri oranına köpeğin yaşadığı yer, cinsiyeti ve cinsi gibi faktörlerden çok daha fazla etki ettiği ortaya konmuştur (Abere ve ark., 2013).

Bosch ve çalışma arkadaşları tarafından yapılan çalışmalarda köpeklerin insanlar gibi hepçil oldukları tespit edilmiştir (Bosch ve ark., 2015). Bu çalışmadaki bulgular baz alınarak yapılan bir diğer çalışmada kedi ve köpeklerin sindirim sistemi mekanizmaları incelenmiş ve bağışıklıklarını güçlendirecek, metabolizmalarını iyileştirici besinler değerlendirilmiştir. Meyve ve sebzeler, besin lifi, vitamin B ve E, mikro mineral içeren tam tahıllı yiyecekler; prebiyotik ve probiyotikler, üst çatı olarak köpek beslenmesinde yararlı olacak besinler sınıfında değerlendirilebilir. Her ne kadar köpek sağlığına faydalı besinler, insan besinlerine benzer olsa da sokak koşullarında depolanması ve hayvanlar tarafından tüketilmesi; koku, hijyen ve gıda ömrü konusunda sorunlar oluşturabileceğinden insan besinleri hayvanlara doğrudan verilmemelidir. Bunun için üretilmiş ve besin içeriği yönünden zengin, uzun süre depolamaya ve çevre koşullarına dayanıklı hazır kuru mamalar tercih edilmelidir (Di Cerbo ve ark., 2017).

Köpek besinlerinin ideal sıklıkta ve uzaklıklarda verilmesi, köpek çeteleşmesini ve saldırganlıklarını azaltmaktadır. Bu yaklaşımla birlikte köpeklerin avlanma içgüdüsüne engel olmayarak, yeterli öğün miktarlarında beslenmelerine katkıda bulunan çeşitli konseptler geliştirilmiştir. Meral ve arkadaşları (2022) ile Saadoon ve Koyuncu’nun (2023) ilgili çalışmalarında da belirttikleri gibi Nesnelerin İnterneti prensibiyle çalışan ve internete bağlı, uzaktan kontrol edilebilen, elektrik enerjisine sahip, mama haznesi barındıran ve haznedeki mama miktarının beklenmedik bir zamanda belirlenen düzeyin altına inmesi durumunda bunu koordinasyon merkezine haber verebilecek nitelikteki cihazlar bu amaçla kullanılabilir. Cihazların konumlandırmasının, cihazların mama stoğunu yenilemede görevli olacak kişiler için erişimi kolay, köpeklerin kümelenmesini önleyecek, köpek popülasyonunu şehirden uzaklaştırmak için yoğunlukla şehir çeperlerine veya atıl durumda olan, park veya bahçe işlevi görmeyen orman/bozkır alanlarına yapılması, paragrafın başındaki amacın karşılanabilmesi için önemli olacaktır. Uygun yerlere konumlandırılan besin noktalarının hepsinden her gün mama verilmemesi, kurulacak sistemin uzaklık, stok miktarı gibi parametreleri göz önünde bulundurarak her öğün zamanı için rastgele noktalardan mama verilmesi de bu amaçta alınabilecek önlemlerdendir. Türkiye gibi elektronik ürünlerin ve altyapı bileşenlerinin hem ilk alım/kurulum maliyetinin hem de hurda değerinin yüksek olduğu ülkelerde bu tür mekanizmaların kurulum ve güvenlik maliyetleri düşündürücü bir faktör olsa da kamuya sağlayacağı yarar açısından göze alınabilecek bir bedel olarak değerlendirilebilir. Koordinasyon için gerekli olacak internet bağlantısı, şehir merkezlerinde veya şehir merkezlerine yakın noktalar için belediyelerin kamuya açık Wi-Fi erişim noktaları kullanılarak, bu noktalara uzak yerlerde ise mobil operatörlerin altyapıları kullanılarak sağlanabilir.

Okundu Olarak İşaretle
4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu Blog Yazısı Sana Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 0
  • Tebrikler! 0
  • Bilim Budur! 0
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 09/11/2025 12:11:01 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21602

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Geçmiş ve Notlar
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
İşaretle
Göz Attım
Site Ayarları

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.

[Site ayalarına git...]
Bu Yazıdaki Hareketleri
Daha Fazla göster
Tüm Okuma Geçmişin
Daha Fazla göster
0/10000
Kaydet
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close