“Artı Değer” özelinde:
Aç ayı, Çıplak Kral, Üç Maymun , Karınca ,Tepedeki Yaprak ve Evrim!

- Blog Yazısı
Aç ayı oynar mı?
Açlık beslenme temelli zaruri bir maddi ihtiyacın karşılanamaması durumudur. Bu “alt yapı”dır. Bu vb. ihtiyaçların karşılanması süreçlerinin (üretim-dağıtım-bölüşüm) tamamına “ekonomi” adı verilir.
Oynamak ise üst zihinsel bir yeterlilik gerektiren sanatsal, estetiksel, kültürel, eğitsel bir aktivitedir ve bunları ancak , beslenme, barınma, güvenlik vb. “Alt Yapı” temelli temel ihtiyaçları karşılanmış olanlar icra edebilir. Bunun adı da “Üst Yapı”dır.
Bu ikisi arsında bağ, sevk, idare ya da daha türümüze özgü bir tabir ile bölüşüm sürecinin belirlenişine Politika adı verilir.
Türümüze yönelik ve diğer emsallerinden ayır edici bir özellik olarak bu güne değin çok şey söylendi. Ayakta dik durmaktan düşünen, alet kullanmaktan akıllı olana kadar. Fakat bunlardan sadece biri başka hiçbir canlıya özgü olmayan ve türümüze özgü bir nitelik olarak varlığını koruyabildi (şimdilik). O da politik hayvan oluşumuz.
Burada politik veya politika kavramının muhtelif kökenlerine girmeyeceğiz ancak genel geçer ortaklaşılan tanımı olarak; bir bütünü (topluluğu, durumları, devleti vb. ) her yönü ile yönetme, sevk ve idare etme becerisi, sanatı, uğraşı olarak ele alacağız. Nitekim Arapçada karşılığı olan siyaset de aynı şeyi ifade eder.
Bir şeyi bir bütün olarak sevk ve idare edebilmek, yönetebilmek için öncelikle yönetilecek bir şeyin olması gerekiyor. O da türümüzü hayatta tutan ve neslin devamını garanti altına alan, beslenmeden barınmaya, güvenlikten üremeye kadar maddi temelli her şeydir.
Bu maddi temelli her şey üretimin kendisidir. Bu üretimin planmasından icrasına, dağıtımından bölüşümüne değin her şeyin adı da ekonomidir. Alt yapımız budur.
Bunun üstüne inşa ettiğimiz düşünceden sanata, eğitimden felsefeye, bilimden ahlaka her değer ise üst yapımızı ifade eder ve alt yapıya tabidir.
Sanat, bilim, eğitim, felsefe vb. bu üst yapı unsurları kendilerini var eden bu alt yapıya ne denli sağlıklı beslemeli dönüş yaparsa o denli yeniden beslenip gelişebilir. Beslenemezsek, kendimizi güvende hissetmezsek, türümüzün devamını garanti altına almazsak vb. sağlıklı düşünemeyiz, sanat icra edemeyiz, kendimizi eğitemeyiz, bilim yapamayız.
Bu yüzden ve zorunlu bir diyet borcu olarak bu üstyapı unsurlarımız, kendilerini yaratan bu alt yapı unsurlarından ve bunların sevk ve idaresinden kendini bağımsız olarak konumlandıramaz.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Yaratıldığı an ilk işleri bu döngünün sağlıklı olarak ve birbirini besleyecek şekilde sürekliliğini sağlamaya yönelik olmalıdır. Eğitim, sanat, felsefe, bilim ve diğer her üst yapı unsurunun ilk arayışı ve hedefi ona sürekli kan taşıyan (ekonomik) alt yapıyı sürdürülebilir kılmak olmalıdır.
İşte bu alt yapı ile ilgili tüm (ekonomik) süreçlerin, hem zaruri maddi ihtiyaçlarımızın karşılanmasında hem de ardından üst yapının inşasında bir ihtiyaç ve ihtiyaca yönelik enerji transfer aracı olarak, ne zaman, nerede, ne kadar, kime ve nasıl kullanılacağında devreye giren ve bizi diğer canlılardan farklı kılan belki de yegâne şey politikadır.
Kısaca alt yapı olarak tüm üretim ve dağıtım araç ve süreçlerinin kendisi ekonomi olarak ifade edilir iken, temel maddi ihtiyaçların karşılanmasında ve üst yapının inşasında bölüşüm süreçlerinin sevk ve idaresine ise siyaset-politika adı verilir.
Bu nedenle de hiçbir üst yapı unsuru olarak ne bilim ne edebiyat ne eğitim ne felsefe ne de sanat ve diğer, kendini siyaset (politika) üstü olarak konumlandıramaz. Ve hiçbir ifade biçiminde, icrasında, eyleminde, tespitinde ve telkininde, nihai olarak onu var eden alt yapıya doğrudan ve ilksel hizmetten muaf olamaz. Ve bu nedenle yine nihai olarak bu iki temel olguya (Alt yapı ve üst yapı ve dolayısı ile ikisinin arasında bağ, sevk ve idareyi sağlama görevi olan siyasete-politikaya) vurgu yapmadan, bunlardan bağımsızmış gibi ve bunların doğrudan belirleyici etkisini yok sayar, göz ardı eder yahut geçiştirir şeklide sonuçlara varamaz. Tıpkı artı değeri tanımlarken yahut evrimsel kökenlerine değinirken bile…
Artı değerin, toplumsal-politik hayvan olan türümüzün gelişiminin en önemli itici unsuru olduğu ve evrimsel olarak da izahı elbette yapılabilir. Hatta formüle de edilebilir. Ortalama yüz kişilik bir toplulukta 66 üretici, geriye kalan 34 yaşlı, çocuk, sakat, hamile, vb. nin ihtiyacını karşılayabilir. Ki tarihimiz sınıfların bu sahneye çıktığı güne değin böyle şekillenmiştir.
Ancak artı değer aynı zamanda toplumsal yapımıza içkin sosyo-ekonomik ve dolayısı ile politik bir argümandır da. Ve özellikle bu çoklu argüman, sınıflı toplumlarla birlikte topluluğun güvenli sınırlarda hayatlarını idame ettirebilmesinin önünde, engelleyici, tıkayıcı çok ciddi bariyerler örmüştür. Örmektedir de.
Çıkış temeli her ne kadar isabetli ve türün devamına hizmet etse de; sınıflı toplumlarla birlikte egemenlik adı altında hükümran olanların, toplumun geri kalanının da güvenli yaşam standardının garantisi olan bu artı değeri, üretim araçlarına sahiplik üzerinden ve başkaca hiçbir şeye gerek duymaksızın tek elde toplaması, esasında evrimsel geçmişimize denk düşmesi lazım gelen evrimsel geleceğimize de , yukarıda karşılıklı besleme olarak ifade edildiği şekli ile bir darbedir.
Günümüzde bu darbe o denli derine işlemeye başlamıştır ki; bırakın 100 kişilik bir toplulukta 66 kişinin geriye kalan muhtaç 34 kişinin de güvenli yaşam gereksinimlerini karşılayabilecek artı değeri toplumun hizmetine sunuşunu, kendi güvenli yaşam standartlarını dahi karşılayamayacak denli ürettikleri değerlerden dahi yoksun bırakılacak şekilde azgın bir sömürüye maruz bırakılmıştır. Ve her geçen gün artmaktadır.
Bu boyutu ile de ele alınmadan sırf geçmişe yönelik artı değer ile ilgili evrimsel bir tespit ve tahlil, türümüzün bu tespit ve tahliller doğrultusunda geleceğini tehdit eder hale gelmiştir. Tespitin aynı zamanda gerek evrimsel sürecimize denk gelen gerekse türümüzün zorunlu-ortaklaşmacı doğasına uygun bir eylem kılavuzu da içermesi gerekmez mi? Bundan imtina etmek aynı zamanda bilimsel sorumluluktan kaçınmak değil midir?
Zira evrim, türlerin kökeni, geçmişi, bugünü ve geleceği ile ilgili somut veriler ışığında bilimsel tespit ve gelecek öngörüsü üzerine inşa edilmiş bir bilimdir. Ve bilimin varlık sebebi sadece tahlil ve tespit ile sınırlanmaz. Dünyayı “sorumsuz” felsefeciler yeterince hoyratça yorumluyor ve yorumlamakla yetiniyor zaten. Bilim aynı zamanda müdahale etmekle sorumludur.
Neticede doğuşuna vesile olan “ana” ihtiyaçtır ve anasına hürmet etmeyen evlat makbul değildir. En tepede olmayı alttaki her şeyden bağımsız olmak şeklinde bir yanılsama içinde algılayan ve güneş ışınlarını enerjiye çevirip besin olarak kendisini taşıyan köke, gövdeye, dala aktarmaktan (geri beslemeden) imtina eden ve kurumaya mahkum her yaprak gibi…
Şimdi bir sağlama yapalım:
100 kişiden oluşan bir topluluğumuz var. Bunların 66’sı üretici 34’ü tüketici konumunda (yaşlı, hasta, sakat ve çocuk). Bu üretici 66 kişi 100 kişiyi, artı değer üreterek (kendi ihtiyacından fazlasını) beslemeli ki topluluk devamlılığını sağlayabilsin.
Düşünün ki bu 66 kişiden 2’si üretim araçlarına sahip olmaktan kaynaklı hem üretim sürecine katılmıyor hem de geriye kalan 64 kişinin 100 kişi için de ürettiğinin yarısına el koyuyor. Ürettiklerini birer birim değer üzerinden hesap edersek 98 birimlik bir değer üretiyor fakat 50’si doğrudan üretim araçlarının sahibi 2 kişiye gidiyor.
Geriye kalan üretimi eşit bölüştürsek bile üretici ve tüketici toplamı 98 kişi için zaruri, temel ihtiyaçların karşılanabilmesi için lazım gelen azami 98 birimlik üretim 50 birim eksik kalıyor ve en iyi ihtimalle ( üretenler daha fazla pay istemez ise, diğerlerinden bana ne demez ve dengeli dağıtır ise) 50 kişiye verecek bir şey kalmıyor ve onlar için yaşam ölüm kalım meselesine dönüşüyor.
Geriye kalan ve üretileni eşit bölüşenler işbölümü, yaka farkı vb. farklı katma değerli üretimlerinden dolayı ve kendilerince haklı olarak bu 48 birimlik ürünü en iyimser ihtimalle 3.2.1 şeklinde bölüşme derdine düşer ise ( ki olan bu ve henüz onları birbirine düşüren, kendine yedekleyen ve azgınlaşmış bir sömürü çarkı yok var sayalım) her 3 kişi toplamda 6 birim pay aldığında 8*3’üncü kişide (24.) ürün 8*6’dan 48 birim olarak tükeniyor. Neticede temel yaşamsal ihtiyaçlar için bile elde kalan ürün ancak 24 kişiye yetiyor.
24+2=26 yapar ( ürünü bölüşen ve ilk başta yüzde 50’ye el koyan toplamı). Bu durumda topluluğumuzun yüzde 74’ü (dörtte üçü) temel yaşamsal faaliyetlerin idamesi için bile gereken üründen mahrum kalıyor.
Bu topluluğun ağırlıklı bir bölümü daha temel gereksinimlerini karşılayacak imkanlara bile sahip değil iken, hangi yol, yöntem, araç ve imkan ile bu alt yapı üzerine ancak inşa edilebilecek üst yapının unsurları olan eğitime, sanata, edebiyata, spora, müziğe, felsefeye, bilime vb. zaman ayırabilir, bunlarla meşgul olabilir veya dağa doğru bir ifade ile bunların varlığının farkında olabilir.
Bu topluluğun ekseriyetinin varlığından dahi haberdar olmadığı bu alanlara sıfır katkısı ile bu alanlar nasıl gelişebilir.
Nispeten temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek pay alabilen 24 kişinin üçte birinin bu alanla iştigal ettiğini ve en iyimser hali ile kapitalizmin emperyalizme evirildiği (her alanda tekelleştiği) bir çağda en az yarısının (12 kişi) ücretli (köle), geriye kalanın yarısının (6 kişi) ise bir üst sınıfa atlama heveslisi kraldan çok kralcı ve efendiye yamanmış olduğunu var saydığımızda; bu yüz kişilik toplulukta, toplumu ileri taşıyacak, toplumsal bilince sahip ve evrimimizin ortaklaşmacı zorunluluğunu kavramış 6 kişi ( sanatçı, yazar, şair , edebiyatçı, felsefeci, müzisyen, eğitimci, bilim insanı vb.) kalır. Yani topluluğumuzun yüzde 6’sı.
Şayet bunlar da, onları var eden alt yapının dinamiklerini yok sayıp, bu süreci yaratan üst yapının imarının adının politika olduğunu ve bu politikayı en tepedeki asalak 2 kişinin belirlediğini unutur ve onların taleplerini ve manipülasyonlarını onaylarcasına ve aynı ağızdan, icra ettikleri, bilim ve felsefe başta olmak üzere, üst yapı üretim sürecini politika üstü yanılsamasına kurban ederse; bu üst yapı üretimi hem asalak 2 kişinin tekeline bırakılmış ve bu alanlar topluluğun ekseriyetine kapatılmış olur hem de bu son mohikanlar (6 kişi) hem yalnızlaşır hem icra ettikleri üst yapı üretimlerinin tabandan geri beslemesi, tıpkı kökü, gövdesi, dalı ile bağı kopmuş yaprak misali dumura uğrayıp kurur.
Geriye asalak 2 kişinin, bu alanlarda da tekelleşerek belirlediği içerik, işlev ve amaç doğrultusunda bir “bilim, sanat, edebiyat, müzik, eğitim, felsefe vb.” kalır. Çıkarı için her yolu mubah kılan ve bu uğurda onu var eden topluluğun tükenişine aldırış etmeyen asalaklar, alt yapı temelli ekonomide ve ekonomik süreçlerin kararlaşma aşması olan politikada tekelleştirdikleri şeyi üst yapı ürünü olan süreçlerde ve ortaya çıkan üründe, kendileri dışında kalan 98 kişilik topluluğu zerre kadar önemser mi?
Bütün eleklerden bileğinin hakkı ile geçip üst yapının inşasında; bilim insanı, sanatçı, yazar, akademisyen, öğretmen, müzisyen, edebiyatçı, felsefeci vb. olarak rol alan 6 kişi, bu işin idrakına varmadan ve icraatlarını bu politik belirlemeci zemini de hesaba katarak ve bu zeminde de müdahil olmadan, savrulan benzerleri 18 kişiye de yol gösterip cesaret vermeden ve bir bütün olarak bunu söz konusu 100 kişilik topluluğumuzun asalak olan 2’si haricinde geriye kalan 74 kişisine, yine kendi kanalları( sanat, edebiyat, yazın, bilim, akademi, müzik, felsefe ve eğitim yolu) ile ve en başta ifade ettiğimiz üzere ve evrimsel gelişimimizin ayırt edici ismi ile “politikleşmiş hayvan olarak” taşıyıp bilinçlerine çıkarmadan kurtuluş yolu var mıdır?
Ya da daha veciz bir ifade ile aç ayı oynar mı? Oynama (üst zihinsel) yetisini açlığından dolayı zamanla yitiren yahut hiç kazanamayan bir ayı neden aç olduğunu sorgulayabilecek bir donanıma sahip olabilir mi? Bu donanıma sahip olmayan ayı durumu tersine çevirmek için iradi olarak harekete geçer mi? Hareket geçecek bilinci ve takatı olmayan ayı, zaruri ihtiyacını tef eşliğinde, boynunda bir ip ile ve bilinçsiz salınım hareketleri (oynama yanılgısı) karşılığında karşılayana (açlığını ölmeyecek kadar giderene) diyet borcu olarak, onu var eden ve yarınının yegane garantisi olan bütün topluluğunu bir kalemde feda eder mi etmez mi?
Sahi ya bugün türlü kaygı, gerekçe ve tercihlerle, takatı ve bilinci muktedir olduğu halde dünyaya açılan pencerelerindeki güneşliği, tülü, simi, aynalı aynasız filmi ve hatta camı kaldırmayanlar (6 kişi: Sanatçı, yazar, edebiyatçı, müzisyen, akademisyen, öğretmen, felsefeci ve en önemlisi bilim insanı ) , tersini yaparsa ne olur, ne görür ?
Ne mi görür : Çıplak bir kral..!
Gördüğünü genele gösterip göstermemek “SAFINI” tarafını belli etme işidir. Görmeyen, duymayan, bilmeyen “Üç Maymun”un da ikamet ettiği bir ormanda, Filin yanan evini elinde bir avuç su ile söndürmeye giden karınca misali...
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 06/05/2025 05:55:07 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/18397
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.