Anti-Woke Hareket: Gerçek Bir Tepki mi, Gizli Bir Bahane mi?
Woke Kültürü Nedir? Anti Woke Kültürü Neden Yükselişte? SJW Olmanın Felsefesi Var mıdır? Aptallık mıdır?

- Blog Yazısı
Woke Kültürü Nedir?
"Woke" (uyanık) kavramı, kökeni Afro-Amerikan aktivizmine dayanan, toplumsal adalet, ırkçılık, cinsiyet eşitsizliği, homofobi, transfobi ve sistematik baskıya karşı farkındalık sahibi olmayı ifade eden bir terimdir. Zaman içinde bu anlam genişleyerek, sosyal adalet hareketlerinin ortak dili haline gelmiştir.

Woke Kültürünün Bir Takım Yazısız İlkeleri
Sistematik Nefreti Tanımak ve Karşı Koymak
Bireysel hataların yükü yalnızca bireye yüklenemez. Örneğin, 5 yaşındaki bir çocuk homofobik söylemlerde bulunuyorsa bunun suçu çocukta değil ailesinde ve sonrasında toplumda aranmalıdır. İçinde yaşadığımız toplum doğumumuzdan ölümümüze dek biz farkında dahi olmaksızın bize belli düşünce kalıpları entegre eder. "Uyanıp" bu entegre edilen düşünce kalıpları arasından zehirli olanları ayıklamalı ve çevremizdekileri de "uyandırmalıyız".
Görünmez Ayrıcalıkları Görünür Kılıp Sonlandırmak
Bazı ayrıcalıklar o kadar yerleşiktir ki, tıpkı yerçekimi gibi "normal" kabul edilir. Ne yazık ki birileri “Elma neden yere düşüyor?” diye sormadığı sürece bu ayrıcalıklar görünmez kalır.
Örneğin:
- Neden pek çok ülkede erkekler kadınlara kıyasla daha hızlı kariyer yapabiliyor?
- Neden ABD'de siyahiler toplam nüfusun yalnızca %15’ini oluştururken, hapishane nüfusunun %40’ı siyahi?
Bunun genetikle açıklanamayacağını biliyoruz, öyleyse sebep ne? Woke kültürü, bu tür görünmez ayrıcalıkları ifşa edip ortadan kaldırmayı amaçlar.
Yok Sayılmış ve Hala Yok Sayılan Azınlıkları Temsil Etmek
Eğer “Kahraman kötüyü yenip ve sevgilisini kurtarıyor!” dediğimizde, aklınıza yakışıklı beyaz bir erkek kahraman, çirkin bir erkek kötü adam ve “güzel” genç bir beyaz kadın geliyorsa, bunun nedeni bu rollerin “varsayılan” kabul edilmesidir.
Bir filmde başrol beyaz, heteroseksüel, cis bir erkek olduğunda kimse bunun üzerine konuşmaz. Ancak başrol farklı bir etnik kökenden, farklı bir cinsel yönelimden veya cinsiyet kimliğinden biriyse, bu konu tartışılır, bazen kınanır. Medyada azınlık gruplarının temsil edilmesinin onlara karşı olan önyargıyı kırdığı, en olmadı azalttığı bilinmektedir.[1] Eğer bu durum birilerini rahatsız ediyorsa, sorun temsil edilen gruplarda değil, bu rahatsızlığı duyan kişilerdedir.

Düşüncelerimizi Oluşturan Kelimelere Dikkat Etmek
Kelimeler yalnızca nesneleri veya olayları tanımlamakla kalmaz, aynı zamanda dünyayı algılayışımızı da şekillendirir. Bazı kelimeler gerçekliği maskeleme işlevi görür:
"İnek eti" yerine "inek cesedi" dendiğinde, birçok insanın iştahı kaçacaktır. "Süt" yerine "ineğin vücut sıvısı," "bal" yerine "arı kusmuğu" denildiğinde benzer bir etki oluşur.
Yakın geçmişte, “Bir insanın özgürlüğünü elinden alıp, hayatı boyunca her isteğimi yerine getirmesi için şiddet de dahil tüm baskılama yöntemlerini uygulayacağım,” demek, aslında “bir köle satın alacağım,” demekti. Ve insanların çoğu bu durumu gündelik hayatın bir parçası kabul etmekteydi. Günümüzde, “Bir ineğin vajinasına başka bir ineğin dölünü enjekte edip, anne doğurduğunda yavrusunu elinden alarak memelerine makineler bağlayan bir endüstriye para ödeyeceğim ve o sıvıyı içeceğim,” demek, aslında “süt içiyorum,” demektir. Ve insanların çoğu bu durumu gündelik hayatın bir parçası kabul etmektedir.
Çünkü bazen kelimeler, temsil ettikleri gerçekliğin üstünü örter. Böyle durumlarda, o zulme karşı çıkmanın ilk adımı, kullanılan kelimelerin gerçekte neyi ifade ettiğini görmek; ardından, bu ifadenin ahlaki açıdan kabul edilebilir olup olmadığını sorgulamaktır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Woke kültürü, kelime maskelerini çıkartarak olgulara çıplak halleriyle bakmayı amaçlamaktadır.
Bazen de kelimeler teknik olarak aynı gerçeği tanımlasa bile, taşıdıkları duygusal ve sosyal çağrışımlar nedeniyle farklı etkiler yaratır.
"Geri zekalı" yerine "özel gereksinimli birey demek, aynı şeyi ifade etse de kişiyi değersizleştirmeyen bir dildir.
Örnekler çoğaltılabilir: Çingene yerine Roman, zenci yerine siyahi, ibne yerine eşcinsel...
Nihayetinde TDK’ye göre (ki kadın kelimesini “ev işlerinde çalışan” olarak tanımlayan bir kurumun ciddiye alınmaması taraftarıyız) zenci ile siyahi kelimelerinin teknik açıdan aynı anlamı taşıması bir şeyi değiştirmez çünkü zenci kelimesi -öyle veya böyle, mantıklı veya mantıksız, doğru ama değil- kölelik çağrışımı yaptığı için siyahi kelimesi günümüzde daha uygundur.
Woke kültürü için daha pek çok ilke yazılabilse de, bunlar temel olarak yeterli olacaktır. Artık woke kültürüne karşı çıkan kişilere sormak istiyoruz: Bu ilkelerden hangisine karşısınız? Hangi ilke etik açıdan yanlış? Hangi ilke insanlığı ilerletmek yerine geriye götürecek?

Şimdi de bizce niye insanların anti-woke kültürünü benimsediğine yönelik 3 hipotezimizi söyleyeceğiz.
1 – Anti-Woke Hareketini Bir Maske Olarak Kullanmak: Gizli Homofobi, Cinsiyetçilik, Irkçılık…
Bugün, ne etik ne bilimsel açıdan homofobik, cinsiyetçi veya ırkçı bir görüşü rasyonel bir zemine oturtmak mümkün değildir. Günümüzde ayrımcı düşüncelere sahip olanlar, nefretlerini doğrudan ifade etmek yerine daha "makul" görünen bahanelerin arkasına saklıyorlar.
Örneğin, biri “Ben transfobik değilim” diyorsa ama bir oyunda ana karakter trans olduğunda bunu “propaganda” ilan edip oynamayı reddediyorsa, burada açıkça bir transfobi var demektir. Bu durumu yakın zamanda The Last of Us Part II örneğinde yaşadık. Üstelik oyunun başrolünde trans bir kadın bile yokken… Sadece kaslı bir kadın karakterin varlığı, bazılarının onu trans zannetmelerine ve oyuna "trans propagandası" damgası vurmalarına yetti. Bu, yalnızca transfobi değil, aynı zamanda kökleşmiş bir cinsiyetçilik örneği.

Eğer bir karakterin cinsiyeti veya kimliği sizi bir eseri tüketmekten vazgeçirecek kadar rahatsız ediyorsa, ortada bir ayrımcılık olduğu açıktır.
2 - “Erkeklik Elden Gidiyor,” Paniği
Bu bireyler, toplumsal cinsiyet rollerinin değişimini, kendi kimliklerine yönelik bir saldırı olarak algılarlar. Kadınların güçlenmesi, erkekliğin “zayıflaması” gibi yanlış bir denklem kurarlar. Örneğin, eskiden popüler olan “erkek odaklı” aksiyon kahramanları yerine daha fazla kadın karakterin ön planda olması, onlara göre “erkekliğin yok edilmesi” anlamına gelir.
Bu tür düşünen insanlara, erkekler ve kadınların rakip olmadığını anlatmak önemli. “Erkeklik” tek bir kalıba sığdırılamaz; geniş bir yelpazeyi kapsayan bir kimliktir. Ve de woke hareketi kimsenin yaşam tarzını yasaklamayı amaçlamaz.
Örneğin, Ayşe’nin kas yapması, Ahmet’in kas yapmasını engellemez ve Ahmet’e olumsuz bir etki yaratmaz. Aynı şekilde, Ömer’in kas yapmayan bir erkek olması da yine Ahmet’in yaşamını olumsuz etkilemez. Ahmet, istediği gibi yaşamakta özgürdür; ancak bu, Ayşe’nin kas yapamayacağını iddia etmek veya Ömer’i küçümsemek anlamına gelmez.
3 – Üstünlük Kompleksi
Bazı insanlar aslında mesela homofobik, trans çocuklara karşı ya da cinsiyetçi değildir, ancak woke hareketini küçümseyerek kendilerini daha “akıllı” ve “üstün” hissetmeye çalışırlar.
Örneğin, temsiliyetin önemini küçümseyip “Başrolün kadın olup olmaması neyi değiştirir? Gerçek hayattaki kadınların daha büyük sorunları varken bunlarla mı uğraşıyoruz?” gibi söylemlerle hem medyada kadın görünürlüğüne önem verenleri aşağılar hem de kadın temsiliyetini gereksiz göstermeye çalışırlar. Bu, aslında kendilerini daha zeki ve farkındalığı yüksek hissettirmenin bir yoludur. Ancak mesele, tek bir kadın karakterin varlığı değil; tarih boyunca kadınların geri planda bırakılması ve kadınlığın yalnızca annelik, ev hanımlığı ya da savunmasızlıkla ilişkilendirilmiş olmasıdır.
Ayrıca, medya temsilinin toplumsal algıları değiştirdiği, en azından mevcut önyargıları zayıflattığı bilimsel bir gerçektir. Ve burada bir tercih yapmak zorunda değiliz: Kadın hakları için hukuki mücadele de verilebilir, medyada kadın temsiliyeti de artırılabilir. Niye kendimizi tek bir mücadele ile sınırlayalım ki?
Ve her şey bir kenara, diyelim ki gerçekten medyada kadınları daha fazla temsil etmeye çalışmak “boşa kürek çekmek” olsun. Peki, bu çabayı küçümsemenin kadınlara nasıl bir faydası var?
Bu tür insanlar için woke hareketine karşı olmak gerçek bir ideolojik duruşa dayanmaz, daha çok “Ben zekiyim, bu saçmalıklara kanmam” hissiyatını yaşamak ve çevresine bunu göstermek içindir.

Sonuç
Woke kültürü adalet, eşitlik, özgürlük gibi insanlığın ortak değerlerinden güç alan, boykot ve protesto ile fiile dökülen bir harekettir.
Anti-woke hareketindeki şahısların amaçları veya motivasyonları ne olursa olsun, bu hareketin gerçek hayata etkisi gerici zihniyeti korumak ve sürdürmektir. Peki, şu soruyu sormak gerekir: Eğer woke hareketinin temel ilkeleri ırkçılığa, homofobiye, cinsiyetçiliğe, genel bir şekilde ayrımcılığa karşı durmaksa, neden onun yanında değil karşısında yer alalım?
Woke hareketi, kimseyi zorla değiştirmeyi ya da kısıtlamayı emel edinmez. Aksine, herkesi daha bilinçli, empatik ve duyarlı hale getirmeye çalışır. Bu da herkes için daha adil bir dünya anlamına gelir. Bunu hangimiz istemeyiz ki?
Unutmayalım, woke hareketinin bir parçası olmak "moda" veya "zorlama" değil, bir sorumluluktur. Haksızlıklara göz yummamak, ayrımcılığın her türlüsünü reddetmek ve herkes için daha iyi bir dünya inşa etmek demektir. Tarih boyunca atalarımız yaptığı hataları tekrarlamamaktır.
Uyanma zamanı gelmedi mi?
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ Sarah Kate Ellis, et al. Lgbtq Inclusion In Advertising & Media. Alındığı Tarih: 1 Nisan 2025. Alındığı Yer: GLAAD | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 26/04/2025 01:46:26 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/20219
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.