UZAYDA MADEN ARAMA ÇALIŞMALARI
Medeniyet Türleri
Rus astrofizikçi Nikolai Kardashev 1964 yılında medeniyetlerin teknolojik gelişmişliğini enerjiyi kullanma miktarına göre belirleyen bir ölçek sistemi geliştirdi. Kardashev ölçeğine göre; Tür 1 medeniyetleri, yaşadıkları gezegenin tüm enerjisini kullanabilecek ve depolayabilecek seviyededir. Bir üst seviyedeki Tür 2 medeniyetleri ise yaşadıkları yıldız sisteminin (bizim durumumuzda Güneş sistemi) tüm enerjisini kontrol ederek kullanabilirler. Dünyanın birçok yerinde insanlar enerji ihtiyacını karşılamak için Güneş enerjisi ile çalışan paneller kullanmakta. Temiz enerji olarak adlandırılan bu enerji ile çalışan otomobiller geliştirmeye çalışıyoruz. Uzun yıllardır uzay araştırmalarında kullandığımız uydular enerjilerini üzerindeki panelleri ile Güneş’ten alıyor. Tüm bunları göz önüne aldığımızda Dünyalılar olarak bizler henüz Tür 1 medeniyet seviyesini tam olarak tamamlamasak da, Tür 2 için çalışmalara çoktan başladık bile
Asteroidler
Güneş sistemi bize her ne kadar sadece Güneş ve gezegenleri hatırlatsa da, gök cisimlerinin oluşumundan kalan asteroitler, meteoritler ve kuyruklu yıldızları oluşturan irili ufaklı bir çok parça da bu sistemin bir üyesidir. Asteroid olarak adlandırılan küçük boyutlu (çapı 100 metreden büyük olan) gök cisimlerinin büyük bir kısmı Mars ile Jüpiter arasında geniş bir halka şeklindeki ana Asteroid Kuşağını oluştururlar. Bu kuşağın 1-2 milyon asteroidi kapsadığı düşünülmektedir. Bazı asteroidler de gezegenler ya da onların uydularının yörüngelerindeki denge noktalarında yer alabilir. Bunların en bilineni Güneş ile Jüpiter’in ortak çekim alanları arasında, Jüpiter’in yörüngesi üzerindeki iki denge noktasında bulunan Truva (Trojan) Asteroidleridir. Ayrıca Dünya’nın Güneş çevresindeki yörüngesi ile yörüngeleri kesişen ve Dünya’ya Yakın Asteroidler (NEA) olarak bilinen cisimlerin sayısı 15.000 civarındadır. Bunların 70 tanesinin çapı 1 km’den büyüktür ve Dünya’ya yakın geçiş yapma ihtimali olan bu asteroidler Dünya için potansiyel bir tehlike oluşturur.
Ana asteroit kuşağındaki en büyük cisim olan
Ceres ilk keşfedilen asteroid olsa da bazı astronomi kaynakları tarafından şu anda cüce gezegen olarak sınıflandırılmakta ve yüzeyinde karbonlu bileşikler, yüzeyinin altı ise su ve su buzu yer almaktadır.
Vesta diğer asteroidlerden farklı bir içeriğe sahip ve Dünya benzeri gezegenlere benzer olarak demir ve nikelden oluşan çekirdek ve onun üstünde kaya bir manto ve onları saran soğumuş lavlardan oluşan bir kabuğa sahiptir.
Pallas yüzeyinde az miktarda demir içeren silikat ve sudan oluşmaktadır.
Juno ise magnezyum ve silikat içeren sert kayalardan oluşan bir yüzeye sahiptir. Tüm bunlar asteroidlerin yapılarının, yörüngelerinin incelenmesi, sınıflandırılması amacıyla yapılan ve bilimsel amaçlı çalışmalar için gönderilen NEAR Shoemaker (1997), Derin Uzay 1 (1999), Yıldız tozu (2002) gibi uzay programları sayesinde edindiğimiz bilgiler.
2009 yılında gösterime giren James Cameron yönetmenliğindeki Avatar filmi, 22. yüz yılda Pandora adlı bir uyduda geçer. Dev bir yıldızın yörüngesinde dönen Pandora’da yaşayan Na’vi adlı kabile ile değerli bir madeni almaya çalışan insanlar arasında yaşananları konu eder. Henüz bunları sadece hayal ediyor olsak da bizleri Tür 2 medeniyet seviyesine çıkaracak olan Asteroid Madenciliği ile enerji ve hammadde kaynağı olarak Güneş sistemi içerisindeki diğer cisimlerden faydalanmak için çeşitli girişimler yapıyoruz. Asteroid Madenciliği Günlük hayatta kullandığımız teknolojik bir çok alette kullanılan değerli metallerin çoğu aslında yıldızların merkezlerinde ya da süpernova olarak adlandırılan yıldız patlamaları sonucunda oluşmaktadır. Güneş sistemini oluşturan yıldızlar arası bulutlarda az miktarda bulunan bu elementler, hem Güneş’te hem de sistem içerisindeki her cisimde farklı miktarlarda bulunmaktadır. Dünya asteroidlere göre daha yüksek bir kütle çekimine sahiptir. Bu nedenle Dünya’nın ilk oluştuğu dönemlerden sonraki soğuma sürecinde ağır elementler yüksek kütle çekimiyle daha derindeki iç katmanlara çökmüş ve Dünya’nın üst katmanlarını oluşturan kabuk kısmında bu değerli elementler çok az miktarda kalmıştır. Dünya’da yeraltında bulunan madenlerin önümüzdeki 50-60 yıl içerisinde tükeneceği düşünülmektedir. Hem bu değerli madenlerin giderek azalması hem de çıkarılmalarının zorlaşması ile insanların yeni hedefi artık Güneş sistemindeki el değmemiş ham madenlerin çıkarılmasıdır. Yapıdaki minerallerin bir asteroit ya da bir kuyruklu yıldızdan çeşitli yollarla elde edilmesidir. Değerli madenler olan altın, gümüş, bakır ve platin gibi metallerin Dünya’da getirilmesi planlanırken, demir grubu kobalt, titanyum gibi metallerin uzaydaki yapı işlerinde uzay istasyonlarının yapımında kullanılması planlanmaktadır. Bazı asteroitler ise astronotların hayatta kalmaları için gerekli oksijen ve su içermesi nedeniyle insanlı uzay görevlerinde kullanılabilirler. Bazıları ise uzay gemilerinde kullanabileceğimiz roket yakıtına dönüştürebilen amonyak ve hidrojeni içermektedir. Temel olarak bu iş için asteroitlerin seçilmesinin nedeni ise hem yörüngelerin kuyruklu yıldızlara göre daha kararlı olması hem de kütle çekimlerinin zayıf olması nedeniyle uzaydaki farklı konumlara taşınmaları için fazla maliyet gerektirmemesidir. Uzay programlarının yüksek maliyetli oluşu, madencilik için uygun asteroidlerin seçimi ve uzayda madenleri yüzeye çıkarmak için kullanılacak tekniklerin geliştirilmesi gibi zorlukları göz önüne alındığında bunu finanse edebilmek hiç de kolay değildir. Günümüzde bu amaçla kurulan sayıları 10’u geçmeyen şirketler, planlamalarını yapmış olsalar da henüz ticari anlamda faaliyetlerine başlamadılar. Bu alandaki öncül çalışmalar ancak içerisinde bilimsel amaçları da içeren uzay programlarını yıllardır sürdüren ülkelerin uzay faaliyetleri ile yapılabilmektedir. Asteroidlerdeki madenlerin potansiyel değeri ise bizleri oldukça şaşırtacak düzeyde. NASA yalnızca asteroid 16 Psyche’deki bulunan demirin değerinin 10.000 kuadrilyon (1015) $ olduğunu söyledi.
Asteroidler
Günümüzde Güneş sisteminin oluşumunun anlaşılması açısında asteroidlerin ya da kuyruklu yıldızların incelenmesi amacıyla yapılan ya da yapılması planlanan temelde bilimsel amaçlı bir çok proje yer almaktadır. Son dönemlerde bu alanda yapılan bir çalışma astronomları oldukça heyecanlandırdı. Japonya Uzay Ajansı’nın (JAXA), Güneş Sistemi'nin oluşumunu incelemek için uzaya gönderdiği insansız uzay aracı Hayabusa-2, 280 milyon kilometre uzaklıktaki Ryugu asteroidinin yüzeyine 22 Şubat 2019’da indi. Birçok açıdan Ryugu’yu inceleyen ve fotoğraflarını çeken uydunun görevlerinden biri de asteroidin yüzeyinden örnekler toplamaktı.
- 3
- 2
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/12/2024 12:51:03 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/12576
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.