Türkiye'de Depremlere Karşı Alınması Gereken Önlemler
Ülkemizde her yıl meydana gelen depremlerde binlerce bina yıkılmakta ve maalesef bu durum onbinlerce insanın kaybına neden olmaktadır. Alinan tedbirler, kanun değişiklikleri ve yönetmeliklere ragmen, maalesef sonuçlar değişmemektedir.
Bu can ve mal kayıplarını önlemek veya en azından azaltmak amacıyla bu yaziyi kaleme aldim. Bu yazıda, Amerika Birleşik Devletleri'nde geçirdiğim on yıllık meslek hayatımda edindiğim deneyimlere dayanarak, Amerika’da yapıların sağlamlığını garanti altına almak için kullanılan mekanizmaları ve bu konudaki sorumlulukları açıklamaya çalıştım. Aynı zamanda, Türkiye'deki uygulamalarla karşılaştırarak, sistemimizdeki eksikliklere dikkat çekip çözüm önerilerimi beş temel madde halinde sundum.
1) Mühendislik Eğitiminde Mesleki Sorumluluğun Öğrencilere Aşılanması
2) Proje İmza Yetkisi
3) Sigorta Sistemi
4) Projelerin Deprem Yonetmeliklerine Uygunluk Kontrolu
5) Projeye Uygun İnşaat ve İnşaat Kontrolü
Bu metni okurken sıkılabilirsiniz, ancak eminim ki yarım saatinizi ayırıp tamamını okuduğunuzda, genel resimde nerede hatalar yaptığımızı anlayabilecek ve daha da önemlisi, yapı inşaa sistemimizde hangi değişikliklere ihtiyaç duyduğumuzu öğreneceksiniz.
Yapilarin Saglamliginin Sorumlusu Kimlerdir?
İlk olarak, kusurlu yapıların neden olduğu zararlar ve bu zararlardan sorumlu olma meselesi, sadece günümüze ait bir sorun değildir. Milattan önce 1750 yıllarında Mezopotamya'nın Babil ülkesinde ortaya çıkan tarihin en eski yazılı yasalarından biri olan Hammurabi Kanunları'nda, kusurlu binaların neden olduğu zararlar ve buna ilişkin sorumluluk ve cezalarla ilgili maddeler bulunmaktadır. Bu kanunlardan öne çıkan üç çarpıcı maddeyi aşağıda sıraladım.
1. Bir inşaatçı her hangi bir kişi için bir bina inşa eder ve bu binayı uygun bir şekilde
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
yapmaz ise ve onun inşa ettiği binanın yıkılması sonucu sahibi ölürse inşaatı
yapan öldürülür.
2. Eğer bina yıkılması sonucu bina sahibinin oğlunu öldürürse inşaatı yapanın da
oğlu öldürülür.
3. Bina yıkılması sonucu bina sahibinin kölesini ölürse evin sahibine bir köle ödeme
yapar.
Başka bir örnek de Rusya'dan verilebilir. Rusya'da demiryolu köprüsü inşa eden mühendislerin günümüzde dahi devam eden ilginç bir geleneği bulunmaktadır. Köprü tamamlandıktan sonra, köprünün tasarımı ve inşası sürecinde çalışan mühendisler ve kalfalar, ilk tren köprünün üzerinden geçtiği anda köprünün altında dururlar. Eğer köprü, üzerinden geçen treni taşıyamaz ve yıkılırsa, köprünün inşasından sorumlu mühendisler ve kalfalar, bu durumun cezasını enkazın altında kalıp çekmek zorunda kalırlar.
Görüldüğü gibi, binlerce yıldır farklı coğrafyalarda yapıların sağlamlığının önemi ve bu sorumluluğun nasıl dağıtılması gerektiği konusu, insanlığın düşündüğü ve çeşitli yöntemler geliştirdiği bir mesele olmuştur. Bu konu, en azından son otuz yıldır Türk halkının zihninde de yer etmiş bir sorudur. Peki, gerçekten bu yapıların sağlamlığının sorumlusu kim?
Yapi ve Jeoteknin Muhendisleri Ne Is Yaparlar?
Gelişmiş ülkelerde, yapıların sağlamlığını güvence altına almak, inşaat mühendisliğinin "Yapı" ve "Jeoteknik" mühendisligi olmak üzere iki farklı alt dalının uzmanlık alanıdır. Bu mühendislik dallarını daha iyi anlamak için, öncelikle bu mühendislerin temel görevlerini inceleyelim.
Yapı mühendisleri, genel olarak, binaların, köprülerin, elektrik direklerinin ve benzeri yapıların dayanıklılığını sağlamakla sorumlu uzmanlardır. Yapı mühendisleri, yapıları yer çekimi, deprem, rüzgâr gibi farklı etmenlere karşı sağlam kalacak şekilde tasarlamakla görevlidirler. Yük hesaplamaları yapar, kolonlar, kirişler, temeller gibi yapısal unsurları ölçülendirir ve içerisine yerleştirilecek çelik miktarını belirler. Ayrıca, bu çeliklerin detaylandırılma şeklini de planlarlar ve tüm bu tasarımları projelendirirler.
Yapı mühendisleri, projelendirdikleri yapıların inşaat süreçlerini gözlemleyerek, şantiyedeki yapısal unsurlarla ilgili soruları yanıtlarlar. Genel olarak, yapı mühendisleri, teknik anlamda yapıların sorumluluğunu üstlenen profesyonellerdir.
Yapı mühendislerine benzer bir sorumluluk, binanın temelini oluşturan zeminin tasarım değer raporlarını sunan jeoteknik mühendisleri için de geçerlidir. Jeoteknik mühendisi olmadığım için detaylı bir açıklama yapamam, ancak genel anlamda yaptıkları işi özetlemeye çalışacağım.
Jeoteknik mühendisleri, öncelikle mimar ve mühendislerden yapılacak bina hakkında detaylı bilgi alırlar. Bu bilgiler arasında "Su arsada beş katlı, kolon başı X ton yük taşıyacak bir betonarme yapı yapılacak" gibi genel bir bilgilendirme bulunur. Jeoteknik mühendisleri, bu bilgiler doğrultusunda bina yapılacak alanın toprak örneklerini alırlar. Kaç farklı noktadan örnek alınacağına ve her bir noktadan hangi derinliklerde örnekler alınacağına karar verirler. Daha sonra, bu toprak örneklerini laboratuvarlarda çeşitli testlere tabi tutarlar ve bu testlerin sonuçlarına dayanarak öneriler ve hesap parametreleri içeren bir rapor hazırlarlar.
Temel ile ilgili bir sorun ortaya çıktığında, bu sorumluluk sadece temeli tasarlayan yapı mühendisine değil, aynı zamanda zemin tasarım değerlerini belirleyen jeoteknik mühendisine aittir.
Isterseniz simdi ABD'de yapı ve jeoteknik mühendislerinin islerini duzgun yapmalari icin gelistirilen sistemleri ve Turkiye’de saglam yapilar yapilmasi icin sistemimizde ne gibi degisikliklerin gerektigine degindigimiz maddelerimizi aciklayalim.
1. Mühendislik Eğitiminde Meslekî Sorumluluğun Öğrencilere Aşılanması
1907 yılında Kanada’da bir köprü inşaatında (Quebec Bridge), kötü mühendislik hesapları ve plânlarından ötürü bir çökme meydana gelir. Çökme sırasında inşaatta çalışan 86 isçiden 75’i hayatini kaybeder. Rivayet odur ki bu hazin olayda yaşanan can kayıplarından etkilenen mühendisler, çöken köprünün çelik kirişlerinden bir parçayı eritirler ve kendilerine serçe parmaklarina takılmak üzere birer çelik yüzük dökerler. Bu yüzüğü imza atmak üzere kullandıkları ellerinin serçe parmağına takmaya başlarlar. Temel amaçları, bir projeye imza atarlarken bu yüzüğün masaya sürtmesi, onları rahatsız etmesi ve bu rahatsızlığın o imzanın ehemmiyetini aklılarına getirmesidir.
Master mezuniyet törenimde bize bu hikâye anlatılmıştı. Ardından mezun olan her bir mühendislik öğrencisine yaptığı işten ötürü topluma karşı sorumluluğumuzun bilincinde olduğumuzu ifade ettiğimiz ve her ne koşul altında olursa olsun topluma güvenli yapılar sunacağımıza söz verdiğimiz bir yemin ettirildi ve birer adet çelik mühendis yüzüğü hediye edildi. Bu seremoniye Mühendislik Yüzüğü Seremonisi (Engineering Ring Ceremony) adı verilmektedir. Amerika ve Kanada’daki birçok üniversitenin mühendislik bölümlerinin mezuniyet törenlerinde bu seremoni yer almaktadır. Öğrencilere yaptıkları işin topluma karşı bir sorumluluğu olduğu duygusu aşılanır.
PEKİ NE YAPALIM?
İnşaat mühendisliği lisans öğrencilerine, eğitim süreçleri boyunca mesleklerinin topluma karşı sorumluluk taşıyan bir karaktere sahip olduğunu ve görevlerini doğru bir şekilde yerine getirmezlerse ortaya çıkabilecek potansiyel felaketler konusunda farkındalık oluşturmalıyız.
2. Proje İmza Yetkisi
ABD’de İmza Yetkisi Nasil Alinir
Amerika’da bir projenin altına imza atma yetkisi, inşaat mühendisliği bölümünden mezun olan herkese verilmez. Bu yetki, eyaletine göre değişmekle birlikte, belirli bir tecrübeye ve bilgi seviyesine sahip yetkin muhendislere verilir (Professional Engineer / Structural Engineer).
Bir inşaat mühendisi öncelikli olarak 4 yıllık bir lisans bölümünden mezun olur. Yetkin mühendis olmak için gerekli eğitim şartını sağlamak için dört yıllık lisans derecesi kâfidir, fakat bu yazıda anlattığım yapıların ayakta kalmasından sorumlu olan yapı mühendislerinin, tasarim firmalarında iş bulması için genellikle master derecesi sahibi olmaları beklenir. Işlerinin büyük bölümü karmaşık hesaplamalar yapmak olan tasarım mühendislerinin yüksek lisans mezunu olmaları tercih edilir. Bunun nedeni de basittir, inşaat mühendisliği lisans eğitiminde birçok farklı alandan dersler alınır, genel olarak farklı alt dallarda bilgi sahibi olunur ve en önemlisi bir lisans mezunu eğer düzgün yetişmiş ise öğrenmeyi öğrenmiştir. Fakat 4 yıl herhangi bir alanda yoğun bir bilgi birikimine sahip olmaya yetecek bir süre değildir. Örneğin, Amerika ve Türkiye’deki hemen hemen tüm lisans mezunu inşaat mühendisleri, deprem mühendisliği veya yapı dinamiği ile alâkalı hiçbir ders almadan mezun olur. Dolayısıyla tasarım şirketleri depreme dayanıklı yapı tasarlamakla yükümlü bir mühendis yetiştirmek üzere bu konuda hiçbir fikri olmayan lisans mezunu mühendis yerine, yapı mühendisliğiyle alâkalı, içinde depreme dayanıklı yapı tasarımı da bulunan yaklaşık on farklı ders almış bir yüksek lisans mezununu tercih eder.
Master veya linsans derecesini alan bu inşaat mühendisleri, mezuniyetlerinin hemen akabinde inşaat mühendisliği lisans derslerinin genelini içeren çoktan seçmeli 110 sorudan oluşan ve 6 saat süren, aşırı zor olmayan Mühendisliğin Temelleri (Foundumentals of Engineering/FE) sınavını alırlar. Bu sınavın sonucu geçti veya kaldı olarak açıklanır, çok özel olarak kaç puan alındığı veya başarı sıralaması açıklanmaz. Bu sınavın başarı oranı ilk kez alanlar arasında yaklaşık % 70’tir. Başarısız olunması hâlinde sınav tekrar alınabilir. Bu sınav geçildikten sonra bulunulan eyalete mezuniyet belgesi ve sınav sonucu ile başvurulur ve Stajyer Mühendis (Engineer in Training/EIT) sertifikası alınır. Tasarım şirketleri genellikle işe alım için bu sertifikayı şart koşar.
Daha sonra bir tasarım firmasında işe başlanır. Eyaletine göre değişiklik arz etmekle birlikte Amerika’nın genelinde, master veya doktora mezunu iseniz 3 senelik, yalnızca lisans mezunu iseniz 4 senelik çalışma tecrübesinden sonra yetkin mühendislik (Professional Engineer/PE) sınavına girmeye hak kazanılır. Yetkin muhendislik sınavı 4 saatlik 2 oturum ile gerçekleştirilen, toplamda 8 saatlik bir sınavdır. Gündüz bölümünde inşaat mühendisliğinin tüm alt dallarından çoktan seçmeli 40 soru cevaplanır. Daha sonra bir saatlik bir ara verilir ve öğleden sonra kendi alanınızla alâkalı çoktan seçmeli 40 sorudan oluşan bir ikinci sınava girilir. Örneğin ben sabah kısmında Yapı, Jeoteknik, Ulaştırma, Hidroloji, Hidromekanik ve İnşaat Yönetimi alanlarının her birinden, öğleden sonra ise sadece yapı mühendisliği alanından sorular cevapladım.
Bu sınavın sonucuda tıpkı FE sınavı gibi geçti veya kaldı olarak açıklanır, spesifik olarak kaç puan alındığı veya başarı sıralaması açıklanmaz. Çünkü sınavın amacı mühendisleri yarışa sokmak değil, yetkinliklerini ölçmektir. Bu sınavı ilk kez alanlar arasında başarılı olma oranı, alanına göre değişiklik göstermekle birlikte yaklaşık % 60’tır. Başarısız olunması hâlinde sınav tekrar alınabilir.
PE sınavını geçtikten sonra imza yetkisi almak istediğiniz eyalete sınav sonucunuz ve sizinle çalışmış en az 3 yetkin mühendisin referansı ile başvuruda bulunursunuz. Başvuru belgenizde çalıştığınız son üç/dört senede hangi projelerde çalıştığınızı, bu projelerde ne gibi sorumluluklar üstlendiğinizi, ne tür hesaplar yaptığınızı anlatan bir başvuru formu doldurursunuz. Daha sonra referans olarak gösterdiğiniz 3 yetkin mühendisin isimlerini ve iletişim bilgilerini iletirsiniz. Yetkiyi verecek eyaletin ilgili departman referans gösterdiğiniz bu 3 mühendisin e-mail adreslerine birer link yollar ve onlara sizinle alâkalı etik ve yetkinlik açısından değerlendirme soruları sorar. Başvurunuz ve referanslarınız değerlendirmeye alınır ve yeterli bulunursanız size yetkin mühendislik sertifikası (Professional Engineering) verilir. Bu sertifikayi aldıktan sonra sertifika numaranızı içeren bir mühür yaptırır ve projelere mührünüzü basıp imzanızı atma yetkisine sahip olursunuz.
Bazı eyaletlerde bununla da yetinilmez, Yapı Mühendisliği (Structural Engineering/SE) adında çok daha zor elde edilen bir başka yetki belgesini şart koşar. SE sınavı her biri 6 saat süren 4 bölümden (1-Dikey yükler genel, 2-Dikey yükler alan, 3-Yatay yükler genel, 4-Yatay yükler alan) oluşur. Dikey yükler (gravity/vertical) yer çekimine karşı yapıların nasıl tasarlanması gerektiğine dair bilgileri test eden bir sınavdır. Yatay yükler (lateral) ise binaların deprem ve rüzgâr yükleri altında ayakta kalmaları için nasıl tasarlanması gerektiğine ait bilgileri ölçer. Alan sınavları köprü veya bina olmak üzere iki özel alandan oluşur. Çünkü köprü tasarlayan mühendisler bina yapmayı, bina yapanlar ise köprü tasarlamayı bilmezler. Binalar ve köprüler yapı mühendisliğinin farklı alanlarıdır. Dolayısı ile sınavları da iki ayrı alandan oluşur. Her bir bölümde 4 farklı malzeme ile yapı tasarlamayla alâkalı sorular sorulur. Bu malzemeler beton, çelik, ahşap ve tuğladır (yığma yapılar). Bu sınavı geçmek için bu dört malzeme ile de tasarım yapmayı bilmeniz gereklidir.
Bu sınav FE ve PE sınavlardan çok ama çok daha zor bir sınavdır. Dikey yükler bölümünün başarı oranı yaklaşık 35%, yatay yüklerin ki ise 25% civarındadır. Bu dört sınavın her birini geçtikten sonra yetki almak istediginiz eyaletlere referanslarınız ile birlikte başvuru yapar, yapı mühendisliği sertifikasını ve yetkisini alırsınız.
Kaliforniya, Hawaii, Illinois ve Nevada, mühendislerin belirli projeler için SE lisansına sahip olmalarını özellikle isteyen bazı eyaletlerdendir. Hawaii ve Illinois, herhangi bir yapısal mühendislik işi için yapı mühendisliği lisansı gerektirir; Kaliforniya ve Nevada'nın daha spesifik düzenlemeleri vardır. Kaliforniya'da eğitim binaları ve hastaneler için SE lisansı gerekirken, PE lisansına sahip bir mühendis diğer yapılar için imza yetkisine sahiptir. Bunun akabinde Kaliforniya da PE lisansı almak için daha önce açıkladığım 8 saatlik sınavın üzerine deprem ile alâkalı başka bir sınavı daha geçmeniz gerekmektedir. Sismik olarak aktif olan baska bir eyalet olan Nevada’da ise üç katdan fazla binalar için SE lisansı gerektirir.
Illinois dışındaki bu eyaletlerin ortak özelliği, sismik olarak aktif bölgeler olmalarıdır. Illinois ise şiddetli rüzgârları ile ünlü bir eyalettir. Bu eyaletlerdeki yöneticiler, eyaletlerindeki yapıların yüksek risk taşıdıklarını düşünüp önlem olarak mühendis kalitesinin çıtasını daha yukarıda olmasını istemişlerdir.
Turkiye’de Proje Imza Yetkinlik Sartlari
Gelelim sismik olarak dünyanın en aktif bölgelerinden biri olan ve sık sık meydana depremlerde onbinlerce insanını dayanıksız yapılar nedeniyle kaybeden ülkemizdeki sisteme. Ülkemizde 4 yıllık inşaat mühendisliği bölümünden yeni mezun bir mühendis, inşaat mühendisleri odasına kayıt olduktan sonra 30.000 m2 ye kadar 5 farklı binaya imza yetkisine sahiptir. Yani, daha öncede belirttiğim gibi deprem ile alâkalı bir tane dahi ders almamış, hayatında muhtemelen bir bina projesi dahi görmemiş bir inşaat mühendisi, mezun olduktan hemen sonra otuz katlı bir rezidans projesine imza atma yetkisine sahiptir.
PEKİ NE YAPALIM?
Yetkin Mühendislik Sistemi
Yapı projelerine imza yetkisinin her inşaat mühendisliği mezunundan alınıp, bu alanda tecrübeleri ve bilgileri sınanmış yapı ve jeoteknik mühendislerine verilmesi gerekmektedir. Binaların teknik sorumluları olan, yapı projelerinin hesaplamalarını ve çizimlerini yapan yapı mühendisleri ile temel dayanım değerlerini belirleyen jeoteknik mühendislerinin belirli bir tecrübeden sonra girecekleri TUS benzeri merkezi bir sınavdan sonra yetkilendirilmeleri gerekmektedir.
İkinci olarak mühendislik mezunlarından, Amerikan sistemindeki Foundumantals of Engineering/Muhendislik Temelleri (FE) sınavı benzeri bir merkezî mühendislik sınavına tâbi tutulmaları sağlanmalıdır. Bu sınavda inşaat mühendisliğinin tüm alanlarından sorular sorularak, yeni mezunların mühendis olmak için gerekli mühendislik eğitimini aldıklarını belgelemeleri sağlanmalıdır. Bu yolla sayıları her geçen gün artan üniversitelerden mezun olan gençlerin, asgarî mühendislik bilgi seviyelerini ölçülmeden inşaat projeleri ve inşaat yapmalarının önüne geçilmelidir.
3. Sigorta Sistemi
Yukarıda detaylı şekilde açıklandığım gibi Amerika’daki sistem, imza yetkisini belirli bir tecrübe ve akabinde bir sınava bağlamaktadır. Bu yetki o projenin sorumluluğunu da projeye imza atan mühendise yükler. Bir yapının dayanımı ile ilgili bir problem çıktığı takdirde bunun akla gelen ilk sorumlusu projenin altında imzası olan yetkin yapı veya jeoteknik mühendisleridir. Eğer yapida çıkan problemin, örneğin depremde yıkılan bir binanin sorumlusu yapı mühendisi bulunursa, imza sahibi mühendis lisansını kaybeder ve bir daha hiç bir projeye imza atamaz. Dahası, bu yıkılan binanın tasarımını yapan mühendisin çalıştığı şirketin bağlı olduğu sigorta poliçesi, zararın karşılanması adına yıkılan binanın sahiplerine yüklü bir ödeme yapar. Eğer ortaya çıkan zarar sigorta poliçesinin limitini aşarsa aradaki fark şirketin öz kaynakları ile karşılanır. Depremde yıkılan bir bina örnek olarak ele alınırsa, sigorta poliçesi limiti ile tazminat arasındaki fark rahatlıkla herhangi bir şirketin iflası için yeterlidir. Bu ödemeden sonra o şirketin başka bir proje için sigorta alması da pratik olarak imkânsızlaşır, çünkü sigorta şirketleri böyle kötü bir şecereye sahip olan bir şirkete sigorta poliçesi satmayacak veya satsa dahi çok yüksek bir fiyat isteyecektir. Bu fiyat da o şirketin almak istedigi projenin maliyetini çok yükseltecek ve pratik olarak bu şirketin yeni iş almasının önüne geçecektir. Sonuçta mühendisin imza yetkisi alınmış şirketin yeni proje alması engellenmiş olacaktır. Eğer işler yolunda gitmezse başına geleceklerin farkında olan yetkin muhendisin işlerin doğru ilerlemesi için elinden geleni yapması kaçınılmazdır.
Bu noktada çalıştığım şirketteki iş deneyimimden bir kaç örnek vermek istiyorum.
Öncelikle bir proje gurubunun yaptığı analiz modelleri, hesaplamalar ve proje çizimleri öncelikle bu gurubun başındaki lider proje mühendisi tarafından, daha sonra proje gurubu dışından farklı bir mühendis tarafından birçok farklı sistem ile kontrol edilir. Tüm bu kontrollerden sonra proje, onlarca yıl tecrübesi olan mühendislerinden biri tarafından detaylı bir şekilde incelenir. Proje mühendisine projeye, çizilen detaylara ve yapılan hesaplara dair sorular sorulur. Bu soruların ve yönlendirmelerin ışığında proje ve hesaplar revize edilir. Proje şirketin kapısından çıkmadan son söz incelemeyi yapan bu tecrübeli mühendise ait olduğu için, imzayı da bu mühendis atar. Kendimden örnek vermem gerekirse, 10 senelik tecrübesi olan, şirket içersinde yetkinligi konusunda suphe duyulmayan bir yetkin mühendis olmama ragmen henüz hiçbir projeye imza atmışlığım yoktur. Bunun nedeni benim yetersiz olmam değil, şirketin projelerin sorumluluklarını çok daha tecrübeli ve çok daha büyük hisse sahibi mühendislere vererek risklerini minimize etme politikasından ötürüdür. Projelere imza yetkisini devletin bana yaklaşık 6 sene önce vermiş olmasına karşın, sorumluluğun büyüklüğünün farkında olan şirket bu yetkiyi bana henüz kullandırmamaktadır.
PEKİ NE YAPALIM?
Sorumluluk Sigorta Sisteminin Getirlimesi
Yapıların projelendirme sürecinden inşaat aşamasına kadar dahli olan, yapı mühendisliği, jeoteknik mühendisliği, yapı denetimi ve müteahhitlik şirketlerinin her birine profesyonel sorumluluk sigortası almaları şart koşulmalıdır.
4. Projelerin Deprem Yonetmeliklerine Uygunluk Kontrolu
Yapı Yönetmelikleri Nedir?
Detaya girmeden basitçe özetlemek gerekirse, yapı yönetmelikleri (deprem/beton/celik) içlerinde hesaplamalarla ve proje detaylandırmaları ile alâkalı ihtiyaçları belirten kanunî belgelerdir. Yapı yönetmelikleri içerilerinde karmaşık hesaplama yöntemleri ve formüller bulunduran teknik dokümanlardır. Bir projenin deprem yönetmeliğine uygunluğunu, binanın yalnızca projesine bakarak anlamak mümkün değildir. Projenin yonetmelige uygunlugu, ancak ve ancak projede yapılan hesaplarının, çizimleri ile birlike nitelikli bir mühendis tarafından uzun bir süre gerektiren detaylı bir incelenmesi ile mümkün olunur.
Okuyucunun daha iyi kavrayabilmesi açısından örnek vermek gerekirse, Amerikan Bina Tasarım Yükleri Yönetmeliği (ASCE 7-16) 889 sayfa, Amerikan Betonarme Yapı Yönetmeliği (ACI 318-19) 626 sayfa, Amerikan Çelik Yapı Yönetmeliği (AISC 14th Eddition) 610 sayfa, Amerikan Yığma Yapı Yönetmeliği (TMS 402/602) 342 sayfa uzunlugundadir. Bu yönetmeliklere hâkim olmak ancak uzun yıllar bina tasarımlarında çalışmakla mümkün olur.
Proje ve Proje Hesaplamalarının Yönetmeliklere Uygunluğunun Kontrolü
Önceki bölümlerde anlattığım gibi, bir binanın projesi uzun ve karmaşık hesapların ardından çizilir. Amerika’da bir proje çizildikten sonra inşa edileceği şehrin imar müdürlüğüne izin için başvuru yapılır. Bu basvuruda projenin cizimleri ile birlikte projeyi yaparken yapılan hesapların bir özeti de bu şehre verilir. Bu hesap raporunda binanın taşıyacağı deprem, rüzgâr ve yer çekimi yüklerinin hesapları, tasarim parametreleri, temel kolon, kiriş döşeme, perde duvar gibi yapısal elemanların tasarım hesaplamaları, kullanılan deprem/betonarme/celik yapı yönetmeliklerine atıflar, jeoteknik mühendisinin hazırladığı zemin raporu gibi mühendislik hesaplarının bir özeti şehir belediyesine teslim edilir. Deprem bölgesinde yer alan Kalifornya gibi eyaletlerde binanın tasarımında kullanılan analiz modelleri dahi bir USB aracılığı ile belediyeye kontrol amaçlı teslim edilir.
İnşaatın yapılacağı şehir eğer Denver gibi geniş bütçeli büyük bir şehir ise kendi mühendislik kontrol departmanı vardır. Bu departmanda daha önce uzun yıllar yapı mühendisi olarak çalışmış ve binalar tasarlamış tecrübeli mühendisler istihdam edilir. Bu mühendisler şehre sunulan tasarım hesaplarını ve bu hesapların yapı yönetmeliklerine uygunluğunu kontrol ederler. Eğer inşaatın yapıldığı yer mühendislik departmanı kurabilecek büyüklükte olmayan küçük bir şehir veya ilçe ise projeleri kontrol etmeleri için üçüncü bir mühendislik şirketi tutarlar. Bu şirket tıpkı büyükşehir belediyelerinin yaptıkları gibi yapılan hesapları ve bu hesapların yapı yönetmeliklerine uygunluğunu kontrol eder. Bu denetimi yapan şirketler, incelemelerinin ardından projenin sorumluluğunu projeyi tasarlayan imza sahibi mühendis ile paylaşırlar.
Detaylı incelemenin ardından proje kontrolleri, kafalarındaki soruları ve yönetmeliklere uygun olmadığını düşündükleri hesapları, tasarımı yapan mühendise açıklaması veya değiştirmesi için geri gönderirler. Tasarım mühendisi de bu sorulara yapılan hesapları daha açıklayıcı cevaplar verir ya da projesini ve hesabını şehir mühendisinin talebi doğrultusunda değiştirir. Yine deprem bölgesi olan Kaloforniya’da okul ve hastane gibi onemli yapilarin kontrollerinde, belediyenin mühendisi ile binanın yapı mühendisi arasındaki iletişimi kolaylaştırmak için iki mühendis bir araya gelir ve tasarım mühendisi belediyenin mühendisinin sorularını birebir cevaplar. Yapıya imar izni, şehrin kontrolör mühendisinin yapılan hesapların ve çizilen projenin düzgünlüğüne ikna edilmesinden sonra verilir.
ABD’de Zemin Raporlarının Kontrolü
ABD’de çalışmakta olduğum Colorado eyaletinde (bildiğim kadarı ile) zemin raporları kontrolü yapılmamaktadır. Daha önce açıkladığım gibi imza yetkisini alan yetkin mühendis imzası aranır. Eğer zemin ile alâkalı bir porblem çıkar ise projenin gerçekleştirildiği alandan alınacak olan yeni örnekler ile orjinal raporun doğruluğu veya hataları test edilebilir.
Bu arada Yetkin Yapı Mühendisi olduğumu, zemin mühendisliği alanına hâkim olmadığım için belki de varolan kontrol mekanizmalarından haberdar olmama ihtimalinin göz önünde bulundurulmasını tekrar belirteyim.
Türkiye’de Projelerin Yapı Yönetmeliklerine Uygunluğunun Kontrolü
Peki deprem kuşağında yer alan ve sık sık onbinlerce insanını depremlerde kaybeden Türkiye’de proje kontrolü sistemi ne şekilde kurulmuştur. Türkiye’de belediyelere yapılacak binanın sadece statik projesi ve zemin raporu teslim edilir. Projenin hesabına dair hiçbir rapor, imar izni için gerekli değildir. Yani proje çizimlerinde yapı izni için altında bir mühendis imzası olması yeterlidir. Bu nedenle projelerin yapı yönetmeliklerine uygunluğunun inşaat izni sürecinde tespiti şu an yürürlükte olan sistem ile teknik olarak mümkün değildir.
Daha önce de belirttiğim gibi Türkiye’de herhangi bir iş tecrübem yok. Fakat Türkiye’deki binaların mühendislik proje bedellerine baktığımızda, mühendislerimiz çok kaliteli olsa dahi, gerekli hesaplamaların ve çizimlerin gerekli özenle yapılmasının imkânsız olduğu görülmektedir. Piyasada yaygin olan proje ucretlerinin imkan verdigi calisma surelerinde (aka. saatlik muhendis ucreti) ozenli ve duzgun proje hesaplamasi ve cizimi mumkun degildir.
Bir başka değinmek istediğim konu da zemin raporları. Zemin raporu, yazılı bir dokümandır. Öncelikle inşa edilecek binanın arazisine büyük sondaj âletleri sokulur ve arazinin farklı noktalarından toprak örnekleri alınır. Bu örnekler daha sonra laboratuar testlerine tabi tutulur. Bu testlerin sonuçları tecrübeli mühendisler tarafından yorumlanır ve zemin tasarım parametreleri belirlenir. Toprak, beton ve çelik gibi nisbeten daha homojen bir malzeme olmadığı için bu raporları yazmak nitelikli bir mühendis ve uzun bir tecrübe gerektirir. Tüm bu süreç düşünüldüğünde bu raporlar masraflı dokümanlardır. Türkiye’deki zemin raporlarının fiyatlarına bakıldığında birçok projede bu raporların gerekli sondajlar ve testler yapılmadan yazılıp verildiği anlaşılmaktadır.
Sonuçta sondaj yapılmadan yazılan zemin raporları veya gerekli hesaplamalar yapılmadan çizilen projeler ile yapı izni almak mümkündür. Müteahhite en düşük fiyatı verenin işi aldığı bir kontrolsuz serbest piyasa düzeninde, diploması olan her mühendisin ve sorumluluğu olmayan imza yetkisinin dayanıksız yapılar ortaya çıkartması kaçınılmazdır.
PEKİ NE YAPALIM?
Merkezi Proje ve Hesap İnceleme ve Onay Sistemi
İnşaat izni süreci prosedüründe değişikliğe gidilip, yetkin mühendisler tarafından imzalanmış projeler ile birlikte proje hesaplamalarının da izin için onaya sunulması gerekmektedir. Bu hesaplamaların, devletin kuracağı nitelikli mühendislerden oluşan merkezi bir hesap inceleme departmanı tarafından detaylı incelenmesi ve onaylanması şart koşulmalıdır.
Kişisel önerim, bu proje ve hesap inceleme kurumunun bakanlığa bağlı olmayan yarı özerk, yarı devlete bağlı TUSAŞ, ROKETSAN tarzı bağımsız bir mühendislik kurumu olmasıdır. Bu kurumun çalıştıracağı mühendisleri KPSS gibi konu ile alâkasız bir sınav yerine, liyakate dayalı şekilde kâr amacı güden özel bir şirket gibi işe alım yapması gerekmektedir. Bu kurumun proje hesap kontrol sürecinde verdiği hizmetinde proje sahibi yatırımcıların inceleme için vereceği ücret ile finanse edilmesi sağlanabilir.
5. Projeye Uygun İnşaat ve İnşaat Kontrolü
Duzgun projeyi cizmek o projenin doğru inşa edilecegi anlamına gelmez. Projenin sorumlusu yetkin mühendis, proje ile birlikte proje şartnamesi de yollar. Bu şartnamede hangi alanlarda ne tür yapı denetimlerinin uygulanması gerektiği belirtilir. Örneğin; projede sahaya gelen her bir beton mikserinden belirli bir sayıda beton numunesi alınmalı 7, 14 ve 28. günlerde üçer tanesinin dayanımı ölçülmeli, projede belirtilen dayanımdan sapma görülürse projenin altında imzası bulunan yetkin muhendisle (Kayıtlı Muhendis/Engineer of Record) iletişime geçip bu problemin iletilmesi belirtilmiştir. Bu ve bunun gibi yüzlerce madde, kullanılması plânlanan malzemelerin uyması gereken kriterler, sahada yapılması gereken kontroller ve bu kontrollerin ne sıklıkta yapılaması gerektiği gibi gereklilikler yapı mühendisi tarafından bu şartnamelerde (Project Spesifications) belirtilir. Yapı denetim firmaları bu şartnameye uygun olarak sahadaki inşaatı denetler ve müteahhidin projeye uygun inşaat yapıldığını garanti altına alır.
İnşaatlar başlamadan önce üretim çizimleri (Shop Drawings) oluşturulur ve bu çizimler yapı mühendisinin incelemesine sunulur. Örneğin kolonlara konulacak çelikler sahada kesilip bükülmez, sanayi bölgesinde inşaat çeligi işleme tesisleri vardır. Yapı mühendisinin çizimlerine bakılarak kolonlara konulacak her bir çeligin boyutu, bağlantı detayı, her bir etriyenin şekli ve ne kadar üretileceği bir üretimin çizimine aktarılır. Yapı mühendisi bu çelikler kesilmeden önce bu üretim çizimlerini inceler ve projesine olan uygunluğunu denetler. Celik üreticisi de bu aşamada proje ile alâkalı aklında olan soruları mühendise sorma fırsatı bulmuş olur. Mühendisin yaptığı yorumlar dikkate alınarak, üretim çizimleri değiştirilir ve sahada montaji yapılacak tüm çelikler bir fabrikada üretilir. Sahada yapılması gereken tek şey, bu parçaları bir araya getirmektir.
Yapı mühendisleri proje kontrolünü sadece yapı denetim firmalarına da bırakmazlar. Projenin belirli safhalarında, örneğin ilk katın betonu dökülmeden önce sahaya bir ziyaret gerçekleştirir ve montajı tamamlanan donatıları (inşaat demiri/çeligi) bizzat kendileri denetlerler. Bu noktada müteahhide geri bildirimde bulunur, gözüne çarpan eksiklikleri belirtir ve düzeltilmesini sağlarlar. Çünkü projede gösterilen çeligin ne işe yaradığını ne müteahhit bilir nede yapı denetimci. En düzgün kontrolü, o donatıyı o çizime koyan mühendis yapabilir.
Not edilmesi gereken bir diğer unsur da projelerin asla kusursuz bir şekilde projeye uygun ilerlemeyeceğidir. İki boyutlu çizimlerden üç boyutlu devasa yapılar yapmanın kaçınılmaz sonucu veya müteahhidin bazı üretim yanlışlarından ötürü projeye uygun olmayan inşaatlar yapılmıştır. Örneğin proje safhasında koordinasyonu yapılmayan bir gider borusunun yapısal bir elemanın içersinden geçmesi gerekmekte veya kolonların üzerine bırakılan demir filizlerin üzerinden forktlift geçmiş ve filizler kırılmıştır. Bu noktada müteahhit projenin mühendisi ile (EOR) iletişime geçer ve ondan projeye olan uyumsuzluğa bir çözüm üretmesi için yazılı olarak soru sorar (RFI/Request For Information). Mühendis de bu soruya bir hafta içersinde yazılı olarak bir cevap verir. Tüm bu yazışmalar ve inşaat sürecinde değişime uğrayan proje çizimleri kayıt altına alınır ve projenin bitiminde müteahhit te, mühendis te ve bağlı bulunan belediyede birer kopyası saklanır (As Built Drawings). Bu şekilde ileride çıkması muhtemel bir problemde herkes inşaatın tam olarak nasıl yapıldığını ve kimin ne şekilde bir çözüme onay verdigini bilir. Aynı zamanda proje ile olan uyumsuzluklarda son kararı projenin teknik sorumlusu olan mühendis verir. Yani projenin mühendisi sadece projeyi çizmekle kalmaz inşaatı bitene kadar yapısal elemanlarla alâkalı verilen her kararın içinde yer alır.
Turkiye’de Yapi Denetimi
Türkiye’de çalışmadığımdan ötürü bilgim sınırlı olduğunu belirtmek isterim, fakat duyduğum kadarı ile Türkiye’de statik projeyi veren yapı mühendisinin işi proje tesliminden sonra biter. Müteahhit, yapı denetimcinin gözetimi altında inşaatı elinde bulunan projeye uygun olarak inşa eder.
Daha önce belirttigim gibi bu güne kadar parçası olduğum yirmiye yakın projede, sürekli problemler çıktı ve proje ile inşaat arasında uyumsuzluklar oldu. Bu uyumsuzluklar projenin teknik sorumlusu olan yapı mühendisinin yönlendirmesi ile çözülür. Örnek vermek gerekirse, şu an hâlâ üstünde çalıştığım büyük bir kayak merkezi otel/apartman kompleksi inşaatında (Kindred Resort/Keystone, CO) dün itibarı ile 450. soruyu cevapladım. Her iki haftada bir şantiyeye gidip inşaatı gözlemliyor, müteahhidin sorularını cevaplıyorum. Bunun nedeni ne ben kötü proje çizdiğimizden, ne de müteahhidin nasıl inşaat yapılacağını bilmemesinden. Binanın taşıyıcı sistemi ile alâkalı teknik sorumlusunun yapı muhendisi olması, sahada çıkan taşıyıcı sisemi etkileyecek her türlü kararda benim onayımın aranmasını gerektirmesinden ötürüdür.
Türkiye’de müteahhitlerin ve yapı denetimcilerin inşaatı tasarımcıya danışmadan nasıl tasarıma uygun inşaa ettiklerine dair bir fikrim yok.
Çocukken oynadığımız kulaktan kulağa adlı basit bir oyun vardı. Bir gurup çocuk bir araya gelirler ve yan yana duracak şekilde dizilirler. En uçtaki çocuk yanındaki arkadaşının kulağına bir kelime fısıldar, fakat yalnızca bir kez söyleme hakkı vardır. Kulağına fısıldanan çocuk ne duydu ise diğer yanındaki arkadaşına duyduğu kelimeyi fısıldar. Oyunun sonunda en son sıradaki çocuk duydugu kelimeyi tüm guruba açıklar. Her on denemenin dokuzunda ilk çocuğun söylediği kelime “elma” ise son çocuğun duyduğu kelime “bisiklet”dir, aradaki versiyonları varın siz düşünün. Türkiye’deki inşa süreci de kulaktan kulağa oynamaya benzediğini düşünüyorum. Sahadaki mühendis, müteahhit veya denetçi önündeki projeyi yorumlar, kafasına göre boşlukları doldurur ve inşaat bir şekilde ilerler. Yapılan bina bir depremde sınanana değin ortada bir sıkıntı olmaz.
PEKİ NE YAPALIM
Yapı Denetim Sürecine Yapı ve Jeoteknik Mühendisinin Dahil Edilmesi
Yapı denetim yetkisi ve sorumluluğunu sadece yapı denetim firmalarına bırakmayıp, yapının hesaplamalarını yapan ve projesini çizen yapı mühendislerinin ve zemin tasarım parametrelerini belirleyen jeoteknik mühendislerinin de dahil edilmesi gerekmektedir. Projenin belirli safhalarında projenin altında imzası olan yapı/jeoteknik mühendisinin saha ziyaretlerinin şart koşulması, proje üretim çizimlerinin de üretimden önce yetkin mühendisinin onayının aranması, proje ile olan tum uyumsuzlulkarda sorumlu mühendisinin onayına başvurulması ve tüm bu onayların kayıt altına alınması şart koşulmalıdır.
Peki ya Olağan Şüpheli Olan Müteahhitler
Müteahhit (general controctor), elindeki projeyi belirli bir fiyata, belirli bir zaman diliminde, projesine uygun olarak insa etmeyi taahhut eden sirketlere verilen isimdir. Yapılar birbirinden farkı çok fazla alt disiplinin organize edilmesi sonucu ortaya çıkarlar. Bu alt disiplinlerin her birinde yetkin farklı taşeronlar vardır. Bu taşeronların kimisi kalıp çakar, kimisi beton döker, kimisi fayans döşer, kimisi de duvarları boyar. Müteahhitlerin işi, bu taşeronların her birinin işlerini projenin değişik safhalarında belirli bir program dahilinde bir araya getirerek inşaatın elde olan bütçe ile ilerlemesini sağlamaktır. Özet olarak müteahhitler inşaat yapmayı bilen organizatörlerdir denilebilir. Amerika’da müteahhitler daha önceki bölümlerde uzun uzun anlatıldığı üzere, yetkin yapı mühendisi, jeoteknik mühendisi ve yapı denetimcilerinin direktifleri doğrultusunda inşaat yaparlar.
Müteahhitlerin yaptıkları işin denetimi, sahadaki inşaatı sürekli gözlemleyen yapı mühendisleri ve işi sahadaki her üretimi denetlemek olan yapı denetim mühendisleri tarafından sağlanır. Aynı zamanda müteahhitler yaptıkları işin sorumluluğunu tıpkı yapı, jeoteknik mühendisleri, yapı denetimcileri gibi, sahip oldukları sigorta poliçesi üzerinden de taşırlar. Müteahhitler herhangi bir projeyi inşa etmesi için proje büyüklüğüne göre değişen bir miktarda sigorta yaptırması gereklidir. Muteahitlerin sigorta poliçe limitleri, projenin masrafının ve kârın çoğunun inşa aşamasında oluşması nedeniyle yapı ve jeoteknik mühendislerininkinin kat be kat uzerindedir. Bunun nedeni mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin tüm proje inşa bedelinin % 3 ila % 5’i civarında olması, geri kalan % 95’inin müteahhidin sorumluluğu altında olan inşaat kısmında olmasıdır. Herhangi bir yapısal sorunda avukatların peşine düşeceği ilk adres, daha varlıklı müteahhitler olacaktır. Bu sorumluluk onları işlerini dogru yapmaları için en büyük motivasyon kaynağıdır. Daha önceki bölümlerde anlattığım gibi eğer inşaatı projeye uygun bir şekilde ilerletmez, teknik personelden bilgi saklar, inşaatın hızlı ilerlemesi için bir engel olarak görürse bir yapısal problemde en çok ağzı yanacak olanlar müteahhitlerdir. Bakınız: PEKİ NE YAPALIM 2
Amerika’daki Tüm Bu Sistemin Kuruluş Felsefesi ve Beklenen Sonucu
Günün sonunda, küçük yapısal sorunlar projenin mühendisi, denetçisi ve müteahhiti arasında karşılıklı olarak sorumlulukların belirsizleşmesine yol açabilir. Sorumluluk, bu gruplardan herhangi birinin üzerinde kalabilir. Ancak, deprem gibi büyük bir felakette yıkılan ve onlarca insanın hayatını kaybettiği durumda, proje paydaşlarının tamamı sorumluluk altında olacaktır. Bu nedenle, müteahhitler, mühendisler ve yapı denetçileri, sistemde anlattığım şekilde birbirlerine rehberlik ederek, en azından teorik olarak, işbirliği yaparak ve uyum içinde çalışarak mümkün olduğunca sağlam bir yapı inşa etmek için çaba göstermelidirler.
Türkiye’deki Binalar Neden Yıkıldı?
Kahramanmaraş depreminde hasar gören ve can kaybına neden olan yapıları incelediğimizde, çoğunluğunun genellikle "yap-satçı" olarak adlandırılan küçük müteahhitler tarafından inşa edildiğini gözlemliyoruz. Bu müteahhitler genellikle eğitimsizdir. Bu müteahhitlerin çoğu, yapı yönetmelikleri gibi kompleks dokumanlara hakim olmak bir yana dursun, "Bu betonun içine niçin demir koyuyoruz?" gibi temel sorulara dahi tatmin edici cevaplar veremeyecek bilgi duzeyindedirler.
Bu müteahhitler, aslında birer gayrimenkul yatırımcısıdırlar. İşleri, tüm taşeronları bir araya getirmek ve mühendisleri ile mimarları da dahil olmak üzere her bir taşeronu en düşük fiyata işi yaptırmaya çalışmaktır. İşin sahibi bu tür müteahhitler olduğu için, genellikle en ucuz ve sorun çıkarmayan mühendis ve yapı denetimcileri ile çalışmayı tercih ederler. Piyasada bu tür işverenlerin hakim olduğu bir ortamda, işini düzgün yapan mühendis veya yapı denetimcisinin iş alması genellikle mümkün olmamaktadır. İyi mühendisler ya yurt içinde bir avuç kaliteli projeye ya da yurt dışındaki büyük Türk inşaat şirketlerine hizmet vermektedirler. Durum böyle olunca binalar vasıfsız müteahhitler, yetersiz mühendisler ve yetersiz denetçiler tarafından yapılmaktadırlar.
Türkiye'de binaların yıkılma nedeni, aç gözlü müteahhitlerin demirden çalması, düşük kaliteli beton veya çok katlı binalara izin verilmesi gibi yaygın inanışların aksine, aslında niteliksiz kişiler tarafından yapılmalarıdır. Bu noktayı İnşaat Mühendisleri Odası'nın (İMO) "Her Santiyeye Bir Şef" projesi üzerinden örnekleyerek açıklamak istiyorum. İMO'nun bu projesi, her bir inşaat sahasına bir mühendis şefin atanmasını hedeflemektedir. Mevcut sistemde bir mühendisin aynı anda birçok projede şeflik yapabilmesi eleştirilmekte ve sistemdeki bu durumun değiştirilerek her bir mühendise aynı anda sadece bir inşaat sahasının şefliğine izin verilmesi talep edilmektedir.
Bu proje hakkında daha anlaşılır bir sekilde kisaca aciklayayim. Şu anda yürürlükte olan sistemde, her bir inşaat sahasında kağıt üzerinde bir inşaat mühendisi bulundurma zorunluluğu bulunmaktadır. Ancak, birçok inşaat mühendisi, bu kağıt üzerindeki gerekliliği yerine getirmek isteyen müteahhitlere imza yetkilerini satmaktadır. Dahası, imza yetkilerini sadece tek bir inşaat sahasına satmakla kalmayıp aynı anda birçok projeye satarlar. "Peki santiyede bir mühendis yoksa, bu inşaatları kim yapıyor?" diye sorabilirsiniz. Bu sorunun cevabı ise "Yetkin Ustalar".
Bu tür sorunların temel nedeni, düzgün işleyen bir mühendislik, müteahhitlik, denetim, yetkinlik ve sorumluluk sistemimizin eksik olmasıdır. Örneğin, Amerika gibi düzgün bir yetkinlik ve sorumluluk sistemine sahip bir ülkede olduğumuzu hayal edelim. Santiye ziyaretlerine gelen nitelikli yapı mühendisi, sahada yetkin bir şefin olmadığını ve projeye sadece kağıt üzerinde bir mühendisin imzasının konulduğunu fark ederse, derhal o mühendisi yetkilendirmeyi sağlayan kurum olan "Licensure Board" (Lisans Kurulu) a şikayet ederdi. Bu durumda, sadece bir projede değil, birçok projede etik kurallara aykırı olarak imza attığı belgelenen mühendisin imza yetkisi elinden alınırdı. Bu imzayı talep eden müteahhidin lisansı iptal edilir veya ağır cezalara çarptırılırdı. Muteahhit cezayı ödese bile, bir sonraki projesinde sorumluluk sigortası almak istediğinde çok yüksek fiyatlar talep edilir ve pratik olarak sektör dışına itilirdi.
Günün sonunda asil sorun, uzun yıllar yaptığımız birikimleri metreküplerce betonuna tonlarca demire aktarıp, bu malzemeleri niteliksiz bir şekilde birleştirerek birer tabuta dönüştürmemizdir. İnşaat yapmayi, mahallenin varlıklı amcasının çakal oğlunun mesleği olmaktan çıkarıp, nitelikli mühendislerin ve mimarların mesleği haline getirmediğimiz sürece, bu denli aktif bir deprem coğrafyasında bu acıları yaşamaya devam edeceğimiz açıktır.
Depremde Başarılı Sınav Vermiş Yapılar, Köprüler ve Tüneller
Bu savımı desteklemek için Kahramanmaraş depreminin etkiledigi farkli yapilari örnek sunmak isterim. Kahramanmaraş depreminin etkilediği yapılar sadece binalarla sınırlı kalmamış, aynı zamanda barajlar, köprüler ve tüneller de aynı depremden etkilenmiştir. Ancak, bildiğim kadarıyla yıkılan bir baraj, köprü veya tünel olmamıştır. Kişisel görüşüm, bu durumun nedenlerini incelediğinizde, önceki bölümlerde açıkladığım sistem unsurlarıyla karşılaşacağınızdır.
Öncelikle köprüleri genellikle Ankara ve Istanbul’da yer alan büyük ve köklü mühendislik firmaları tasarlar. Bu firmaların mühendisleri, mezun olduğum okul olan ODTÜ ile İTÜ, BOĞAZİÇİ gibi ülkenin köklü üniversitelerinden mezun, iyi eğitim almış mühendislerdir. Bu firmalar yaptıkları işin ciddiyetinin farkında olan, kısaca işlerini yap- satçı müteahhitlerin hizmet aldığı mühendislik şirketlerinden çok daha iyi yapan firmalardır. İkincisi bu projelerin müteahhitlerinin işi gayrimenkul projesi geliştirerek kâr etmek değil, inşaat yapmaktır. Bu müteahhit firmaların şantiyelerini ustalar değil mühendisler yönetir. Üçüncüsü, bu tür büyük altyapı işlerini küçük yapı denetim firmaları değil, büyük ve daha nitelikli müşavirlik firmaları denetler. Projeyi çizen, projeyi inşa eden ve projeleri denetleyenlerin her biri, işleri inşaat yapmak olan ve bu alanda teknik eğitim almış mühendislerden oluşur.
Kahramanmaras depreminde hasar görmüş köprü veya tüneller olduğunu söyleyebilirsiniz; ancak basitçe ifade etmek gerekirse, yalnızca Türkiye'de değil, tüm dünyada kullanım ömrü 50 yıl olan yapılar, 475 yılda bir gerçekleşecek bir depremde ayakta kalacak ve kullanıcıların can güvenliğini sağlayacak şekilde tasarlanır. Hiçbir çatlak olmayacak şekilde değil. Daha iyi anlaşılması için bir örnek olarak arabaları düşünebiliriz. Trafik kazalarında arabalar ciddi hasar alabilir, hatta can kayıpları yaşanabilir. Eğer trafiğe çıkan arabaları tank tasarım standartlarında tasarlasaydık, hiçbir can kaybı yaşamazdık. Ancak, bir tankın üretim maliyetini göz önünde bulundurduğunuzda, büyük ihtimalle pek fazla kişinin otomobil sahibi olması da mümkün olmazdı.
SON SÖZ
Havacılıkla ilgili olarak sıkça duyduğumuz bir söz vardır: "Havacılığın kuralları kanla yazılmıştır." Amerikan inşaat sisteminde anlattığım her bir unsur, Amerika'da geçmiş 150 yılda yaşanan ve can kayıplarına neden olan olayların ardından birer birer ortaya çıkmıştır. Amerikan toplumu, büyük hatalardan sonra bu hataları analiz etmiş ve bu yanlışların tekrar yaşanmaması için uzun bir süreçte bu sistemi oluşturmuştur. Bu yaşananlar sadece bizie özel problemler değil, aynı zamanda diğer ülkeler içinde geçerl sorunlardir. Bu acıları yaşamamak için yapmamız gereken, farklı gelişmiş toplumların bu tür problemleri nasıl aştığını incelemek ve benzer mekanizmaları kendi gerçekliğimize uygun şekilde hayata geçirmektir. Amerikayı tekrar keşfetmeye gerek yok. Yapılması gereken şey, problemleri doğru tespit edip, çözüme yönelik adımlar atmaktır. Umarım bu yazı, sistemin doğru bir değişim yoluyla gelişimine bir katkı sağlar
“Eğer daha uzağı görebiliyorsam, bu benden önceki devlerin omuzlarında durduğum içindir”
Isac Newton
Sina Y. ERTÜRK, PE
25 Aralik 2023
Denver, CO, USA
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/12/2024 10:48:48 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/17232
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.