Beynimiz düşündüğümüz kadar basit çalışmıyor. Geçtiğimiz birkaç yıl, tuhaf şeylere inanmanın oldukça yaygın olduğunu henüz fark etmeyen insanlar için bir uyandırma çağrısı görevi gördü. Donald Trump'ın başkanlığı sırasında ortaya çıkan aşırı sağ bir komplo teorisi olan QAnon'un yükselişinden, maske takma ve COVID-19 aşılarının güvenliği üzerine politikleşen tartışmalara kadar, düşüncelerimizin önyargılarımıza göre kolayca zikzak çizdiği çok açık bir hale geldi. Peki ya matematik için de aynı durum söz konusu olabilir mi?
Dan Kahan ve meslektaşları, çalışmalarında sıklıkla inançlar ve belli bir gruba üye olma arasındaki etkileşimleri inceliyorlar. Biz insanlar, doğamız gereği kuvvetli bir kabile bilincine sahibiz; dolayısıyla eğer kabilemiz bize en son gerçekleşen seçimlerde diğer kabile tarafından seçim sonuçlarına hile karıştırıldığına inanmamızı söylerse, kanıtlara bile bakmadan bu düşünceyi benimseyebiliriz. Peki, asıl soru şu: Gerçek olmayan bir inanca kapılmak mı daha vahimdir, yoksa kendi topluluğunuzun değer yargılarına ters düşerek dışlanmayı göze almak mı?