Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
İnceleme
Adam Hussein
Adam Hussein
106K UP
İnceleyen 4 gün önce
ben bu kitabı 13 yaşımda okudum ilk 20 30 sayfasını sıkılarak okudum lakin raskolnikov suçu işledikten sonra gerilim başladı. ve psikolojiyi seven bir insan olarak kitabın anafikrinini şöyle söyleyebilirim
toplum mu suçu şekilendiriyor
yoksa
suç mu toplumu şekillendiriyor
bu kitab benim rus edebiyatımla girişim oldu ve girişi beğendım ,ondan önce hiç rus edebiyatı okumamışımdır ama su. ve cezadan sonra rus edebiyatına atıldım ve şuanda net 20 30 tane rus edebiyatı kitabım var ve onları okuyorum .
ben bu kitabın her yaştan bir okuyucu kitlesine sahip olduğunu düşünmüyorum ama kesinlikle şuanki toplumda yaşayan her bireyin bu kitabı okuması gerektiğini düşünüyorum
bu benim 2. kez okumaya karar verdiğim ilk kitab
Kitap
9.2/10
(12 Kişi)
Puan Ver
Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi XLV (45) - Rusça Aslından Çeviren: Mazlum Beyhan
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Hüseyin Avcı
Yazar 18 Mayıs 2023 12 dk.

Ertelenmiş Seçim Kuantum Silgisi deneyi, John Archibald Wheeler tarafından geliştirilen ve ışığın çift yarık deneyinde sergilediği tuhaf davranışların açıklamalarından biri olan "ışığın ölçüm yapıldığını bir şekilde sezip sezmediği" konusunu aydınlatmayı hedefleyen düşünce deneyleri (ve sonradan yapılmış fiziksel deney) bütünlerine verilen bir isimdir. Bu deneyde, ışık paketçikleri olan fotonların, bir perde üzerine açılmış çift yarıktan geçerken, gözlem yapılıp yapılmadığına bağlı olarak davranışlarını nasıl olup da değiştirebildiğinin anlaşılması hedeflenmektedir.

Ertelenmiş Seçim Kuantum Silgisi deneyini anlamak için önce kuantum mekaniğinin bazı temel ilkelerini anlamak gerekir. Kuantum mekaniği, maddenin ve enerjinin atomik ve atom altı seviyedeki davranışını tanımlayan bir fizik dalıdır. Bu seviyede parçacıklar klasik nesneler gibi davranmazlar; bunun yerine dalga-parçacık ikiliği sergilerler, yani hem dalga hem de parçacık olarak davranabilirler. Bu ilke, tek bir parçacığın kendisiyle girişime girebileceğini ve sanki bir dalgaymış gibi bir girişim deseni oluşturabileceğini gösteren ünlü Çift Yarık Deneyinde somutlaştırılmıştır.

51
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
SaberTooth

Bu Vahşi Canlılar Pleyistosen döneminde(66 milyon yıl önce) dünya’da yaşadılar ve fosil kalıntıları 1869 yılında Kuzey Amerikada bulundu.

20 cm boyundaki ön dişleri ile avlarını yakaladıkları düşünülüyor.300 kilo ağırlığa çıkabilen bu yırtıcılar saatte 50 kilometre hızla koşabiliyordu

Müze ve bilimsel araştırma kalitesinde, yetişkin bir Sabertooth fosilinin kafatası baz alınıp benzer ölçülerde kil kullanılarak tasarlanan heykel çalışmasıdır.

Ürün Boyutları: 27cm x 12cm x 26cm
Ahşap Kaide ile birlikte yüksekliği 29cm’dir.

%100 El Yapımıdır. Yetişkin bir Sabertooth fosilinin ölçüleri baz alınarak tasarlanmıştır.Polyester, resin ve plastik kullanılmadan üretilmiştir.
Malzeme:Kil,Siyah Ahşap Kaide
Ürün Boyutları: 27cm x 12cm x 26cm

Devamını Göster
₺5,400.00
SaberTooth
Sena Küçükkıvanç
Yazar&Editör 5 gün önce Sen de Cevap Ver

Evrim Ağacı'nın videosunda da şahane bir şekilde açıkladığı gibi, biz insanların gezegenin dört bir yanına yayılmamızın ardındaki temel gaz, o içimizdeki dinmeyen keşfetme dürtüsü ve tabii ki daha iyi kaynaklara, daha güvenli limanlara ulaşma çabasıydı. Bunda hemfikiriz.

Fakat iş, "Peki Amerika'daki ya da Avustralya'daki kadim topluluklar neden Avrupalılar sefere çıkmadan önce diğer kıtaları 'keşfetmedi?'" ya da "Koskoca İnka İmparatorluğu'nun Azteklerden nasıl haberi olmaz?" gibi sorulara gelince, burada denklem biraz daha karmaşıklaşıyor. Mevzu; coğrafyanın acımasız gerçekleri, o günün teknolojisinin sınırları ve toplumların öncelik sıralamasının farklı olması gibi bir dizi faktörün bir araya gelmesine dayanıyor.

Şöyle düşünün: Videoda da anlatıldığı gibi, Avustralya'ya ve sonrasında Yeni Zelanda'ya varmak bile on binlerce yıl süren, tabiri caizse "ağır çekim" bir süreçti. Deniz seviyeleri daha düşükken ortaya çıkan kara köprüleri ya da o dönemin ilkel deniz taşıtlarıyla adadan adaya zıplaya zıplaya ilerlemek gibi yöntemlere dayanıyordu. Yani, Kolomb'un yaptığı gibi "Hadi beyler, yeni yerler bulalım" diye çıkılan organize seferlerden ziyade, daha çok yavaş yavaş sızan, çevreye adapte ola ola genişleyen bir insan hareketliliğinden bahsediyoruz.

Tüm Reklamları Kapat

Şimdi, bilinmeyen kıtalara doğru, okyanusları aşıp sürdürülebilir seferler düzenleyebilmek için hem bayağı ileri seviye denizcilik teknolojilerine (örneğin, hem fırtınaya dayanıklı hem yük taşıyabilen sofistike gemi yapım teknikleri, açık denizde kaybolmadan rota tayin edebilecek hassas seyrüsefer bilgisi vs.) hem de çok güçlü, spesifik sosyo-ekonomik itici güçlere (mesela Avrupalıların yeni ticaret yollarına ve zenginliklere duyduğu o doymak bilmez iştahın tetiklediği 'Coğrafi Keşifler' gibi) ihtiyaç var. E haliyle, bu özel şartlar ve teknolojiler de dünyanın her köşesinde aynı anda belirivermedi.

"İyi de İnka İmparatorluğu neden Aztek diyarına bir heyet yollamamış?" dersen, Amerika kıtasının akıl almaz büyüklüğünü ve ne kadar dağlık, ormanlık, yani "çetin ceviz" bir coğrafyaya sahip olduğunu gözden kaçırmamak gerek. Videoda da kara bağlantısı olan yerlerin bile ne kadar uzun sürede iskan edildiği vurgulanıyor. İnkaların anavatanı olan And Dağları ile Azteklerin hüküm sürdüğü Mezoamerika arasında devasa mesafeler, balta girmemiş ormanlar, geçit vermez sıradağlar gibi inanılmaz zorlu doğal engeller var. Bu imparatorluklar kendi içlerinde ne kadar karmaşık ve geniş yerel ağlara sahip olurlarsa olsunlar, öncelikli dertleri zaten ellerindeki devasa ve ekolojik açıdan aşırı çeşitli toprakları kontrol altında tutmak, kaynakları yönetmekti. Kıtalarının uzak, meçhul köşelerine doğru büyük keşif seferleri düzenlemenin getireceği muazzam lojistik yük ve masraf, özellikle de bu tür bir macerayı haklı çıkaracak hayati bir kaynak kıtlığı ya da kapıdaki bir tehdit gibi bariz teşvikler olmadığında, büyük ihtimalle o anki devlet idaresi öncelikleriyle ve mevcut teknolojik imkanlarıyla pek de örtüşmüyordu.

Zaten Çağrı'nın kendisi bile, insanlığın Afrika'dan çıkış noktasına göreceli olarak yakın sayılan Madagaskar'a bile ancak günümüzden yaklaşık 1500 yıl önce yerleşilebildiğini söyleyerek, o dönemde kısa sayılabilecek deniz yolculuklarının bile ne denli meşakkatli bir iş olduğunun altını çiziyor.

Yani anlayacağınız, bu işin sırrı "Aaa, bunlar hiç meraklı değilmiş, kesin tembel tembel oturup akşama ne yesek diye düşünmüşler" basitliğinde değil. Tamamen o dönemin "Ne yapalım, şartlar bunlar, elimizdeki malzeme bu, Tanrılar da pek keyifli değil bu aralar" dedirten geçerli koşulları, "Bu sal bizi karşıya atar mı, yoksa denizin dibini boylayıp balıklara 'merhaba' mı deriz?" seviyesindeki teknolojileri ve toplumların "Önce bir hayatta kalalım da, dünya turunu, olmadı Mars'a koloniyi sonra düşünürüz" şeklindeki gayet mantıklı ve acil hedeflerinin bir sonucu. Yoksa merak dediğin, insanoğlunun fabrikasyon ayarlarında var, onu kimse inkar edemez, hatta bazen o merak yüzünden başımıza olmadık işler de açarız, o da ayrı bir hikaye.

Bu cevap, soru sahibi tarafından en iyi cevap seçilmiştir. Ancak bu, cevabın doğru olduğunu garanti etmez.
14
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Deha Kaykı
Deha Kaykı
199K UP
Aktaran 4 gün önce 3 dk.

ArXiv'de ön baskı olarak yayımlanan yeni bir çalışma, karanlık maddenin evrenin ilk yıldızlarında yalnızca kütle çekimsel değil, kimyasal evrimsel süreçlerde de etkili olabileceğini öne sürüyor. Lina Yıldız ve Deha Kaykı tarafından, GTIIT’te (Guangdong Technion – İsrail Teknoloji Enstitüsü) görev yapan fizikçi Prof. Dr. Marcelo F. Ciappina danışmanlığında yürütülen bu çalışma; yıldız içi termodinamik yapılar ve nükleer tepkimelerin karanlık madde kaynaklı enerji enjeksiyonu ve istatistiksel dağılım değişimleri ile nasıl dönüştürülebileceğini kapsamlı bir model üzerinden ele alıyor. Bu yaklaşım, karbon ve nitrojen gibi biyojenik elementlerin üretiminde artışa, oksijen sentezinde ise azalmaya yol açan bir nükleosentez senaryosunu simüle ederek özellikle karbon açısından zengin ve metal bakımından yoksul (CEMP) yıldızların gözlemsel spektrumlarıyla yüksek uyum gösteriyor.

Araştırma, klasik yıldız evrimi modellerinin açıklamakta yetersiz kaldığı CEMP-no yıldızlarının anomalik C/O oranlarını karanlık madde etkisi ile açıklamayı hedef almaktadır. Bu bağlamda, karanlık maddenin yalnızca kütleçekimsel etkilerle değil, aynı zamanda termodinamik yapılar üzerindeki etkileriyle de erken yıldızlarda nükleer tepkime dengelerini değiştirebileceği varsayımı öne çıkarılmıştır. Özellikle zayıf etkileşimli kütleli parçacıkların yıldız çekirdeklerinde termalleşerek çift yok oluş süreçleri aracılığıyla ısı enjekte edebileceği fikri, çalışmanın hesaplamalı temelini oluşturmaktadır.

11
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ayşegül Şenyiğit Özdil
Yazar 14 Eylül 2017 14 dk.

Darwin’den itibaren pek çok filozof ve bilim insanı genel olarak insana atfedilen bir özellik olan ahlak kavramının evrimsel bir kökene sahip olduğunu düşünmüş ve onun birtakım evrimsel süreçlerin birlikteliğinden doğan bir ürün olduğunu ortaya koymuşlardır. Bazı yönlerden ahlakın dolaysız bir şekilde biyolojik evrimsel süreçlerin etkisi altında şekillendiğini söyleyebilmemize rağmen bazı yönlerden de belli başlı bazı ahlak kurallarının tamamıyla dolaysız bir şekilde biyolojik evrimimizle açıklanamayacak kadar karmaşık oluşu ahlak kavramını açıklama çabasını oldukça zorlu ama bir o kadar da gizemli kılmaktadır.

Yazımız boyunca ahlak kavramını 3 bölüm halinde inceleyerek masaya yatıracağız.

93
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 14 Nisan 2014 14 dk.

Bir önceki yazımızdan hatırlayabileceğiniz gibi, artık uyum başarısının ne olduğunu, evrimi neden etkilediğini ve bir popülasyondaki ortalama uyum başarısının ne anlama geldiğini biliyoruz. Bu yazımızda da bu konu üzerinden giderek çeşitli popülasyonları, farklı genotip dağılımlarına göre analiz etmeyi öğreneceğiz. Böylece farklı seçilim baskıları altında, farklı genotiplerin ne yönlere doğru evrimleşebileceğini tahmin etmeyi ve hesaplamayı öğrenmiş olacağız. Ancak başlamadan önce, ortalama uyum başarısının nasıl hesaplandığını hatırlayalım ve bunun matematiksel anlamını bir örnek üzerinden görelim. Hatırlayacak olursanız ortalama uyum başarısını şöyle hesaplıyorduk:

Hatırlayacağınız gibi burada F harfiyle belirtilenler genotip frekanslarını (örneğin AA genotipinin popülasyon içerisinde bulunma sıklığını), omega (ω) işaretiyle gösterilenlerse, o genotipin çevreye uyum başarısını ifade etmektedir. Dolayısıyla her bir genotipin uyum başarısını, o genotipin bulunma sıklığı ile çarparak sonuçları topladığımızda, popülasyonun ortalama uyum başarısını elde etmiş oluruz. Bu tıpkı şu soruyu çözmeye benzer: 

63
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yusuf Asaf Güven
Üye 7 saat önce 2 Cevap
Her gün farklı olmak için bir adım atacağım desem de, değişen hiç bir şey olmuyor. Günün sonunda elimde kalan sıfır. Ve bu çok canımı sıkıyor hemde çok fazla, ben ne yapacağım? Bu bataklıktan nasıl çıkacağım?
Ne yaparsam yapayım, her günüm her anım aynı. Çürümekten kurtulamıyorum, ben ne yapacağım?
Ne yaparsam yapayım, her günüm her anım aynı. Çürümekten kurtulamıyorum, ben ne yapacağım?
Cevap Ver 2,000 UP
1
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Pedram Türkoğlu
Yazar 14 Mayıs 2017 27 dk.

Böcekler derin deniz dipleri hariç neredeyse her habitattan rapor edilmişlerdir. Çoğu türü karasal olmasına karşın, birçoğu da yetişkin veya larval evrelerinde tatlı sularda ya da tuzlu su bataklıklarında yaşarlar. Az sayıda tür (okyanus koşucuları Holobates cinsinin tümü) açık okyanus yüzey suları üzerinde yaşayabilmesine karşın şaşırtıcı bir şekilde yetişkin böcekler okyanuslara uyum sağlamayı başaramamıştır. Muhtemelen yüksek basınçta su geçiren ve kırılgan olan dış iskeletleri okyanuslarda uyum başarısı sağlayamamıştır. Bu başarıyı sağlayanlar da zaten artık ''böcek'' değildir. Bu sınıfta yaklaşık 29 takım, 949 aile ve 1.1 milyon böcek türü tanımlanmış, büyük olasılıkla bu sayının en az 3 katı daha tanımlanmayı beklemektedir. Benzer bir şekilde şimdilik 95 milyon böcek türünün fosillerde de mevcut olduğu sanılmaktadır. Örneğin Meganeuropsis permiana 245 milyon yıl önce yaşamış, 71 cm'lik kanat açıklığı ile şimdiye kadarki bulunan en büyük böcektir. Aslında böcekler, uçma ilk evrimleştiğinde başka hiçbir organizma tarafından yaşam şekli olarak kullanılmamaktaydı. Bu nedenle rekabete girebilecek başka hayvan grupları olmadığından uyumsal başarıları da engellenememiştir. Birtakım amfibiler dışında Dünya'da onları eleyebilecek başka bir tür yoktu. Böylece sayıları artmış ve yanında bitkilerin çeşitliliğini getirmiştir.

Yusufçuklar ve kızböcekleri, bilinen en eski böcek takımları arasında yer alır. Kanat açıklıkları 19 cm'ye ulaşabilen bu hayvanlar genellikle suya yakın yerlerde yaşayan, uçarken başka böcekleri avlayan birer yırtıcıdır. Boyları 25 cm'yi bulan en iri türlerden bazıları küçük kuşları ve sürüngenleri de avlar. Örneğin Mavi yusufçuk (Pachydiplax longipennis) birlikte veya ayrı ayrı çırpabildiği büyük çifte kanatlarıyla ileri ya da geri uçabilir, havada asılı kalabilir. Şafak yusufçuğu (Trithemis aurora) da etçil beslenmeye uygun ağız yapısına sahiptir. Termit ve hamamböcekleri avlanamaz. Hamamböcekleri genelde çürümüş bitki artıklarıyla, memelilerin ve kuşların artıklarını yer. Termitler ise ölü ağaçlarla beslenir. Besinlerin dönüşümünü sağlamakla birlikte, kentsel yaşam alanlarında binalara zarar verir. Çekirgeler ve ağustosböcekleri ise omnivordur (hepçildir). Bedeninin geri kalanını hareket ettirmeden kafasını çevirebilen tek böcek de peygamberdevesidir (Mantis takımı). Avcı böcekler dışında bokböcekleri gibi detritivor olan böcekler de ekosistemdeki kimyasalların yeniden döngüye katılmasında önemlidirler. Bazı böcekler, bitkilerin ya da hayvanların iç parazitidir. Diğerleri konağın kanını emer ya da yüzeyindeki dokuları tüketirler. Tüm böcek türlerinin yaklaşık %20'si parazitoiddir.

75
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Endı Sıkul
Endı Sıkul
7K UP
İnceleyen2 25 Mayıs 2024
Aslında açıkça overrated olduğunu düşündüğüm bir filmdir.

İtiraf etmeliyim ki; filmin başında Barbie'nin aklına bir anda ölüm düşüncesinin gelmesi, atmosfer, ve konunun bu şekilde gidişi hoşuma gitmişti. Filmin felsefi bir tarafı olduğunu düşünmüştüm. Bu yüzden filmin ilk dakikalarını beğendiğimi itiraf etmeliyim.

Ancak daha sonra konuyu o kadar absürt bir şekilde bağladılar ki, Barbie'nin ölüm korkusunun sebebinin en azından daha mantıklı olmasını dilerdim.

Konusunun bana biraz çocukça ve mantık dışı geldiğini itiraf etmeliyim. Çünkü filmin sonunda verilmek istenen mesajı anlayamadığımı umuyorum.

Filmde Ken şehirden döndükten sonra gerçek dünyayı erkeklerin ve atların yönettiğini görüyor ve bu yönetim biçimini Barbie dünyasına getiriyor. Filmde Ken bu yönetim biçimini Barbie dünyasına getirdikten sonra sanki hala kadınlar köle gibi görülüyormuş imajı veriyorlar. Anladığım kadarıyla bu yönetim biçimini dünyaya benzetmişler ve dünyada ki sorunları cinsiyetlere yüklemişler. Çünkü daha sonra Barbie kendi dünyasına geliyor ve yeniden dünyayı kadınlar yönetmeye başlıyor. Ardından Barbie dünyası daha iyi bir yer oluyor.

Burada açık şekilde cinsiyet ayrımcılığı olduğunu düşünmekteyim. Bence kadın olsun erkek olsun böyle bir düşünce aşılanmamalı.

Ayrıca modern dünyada artık kadınların ve erkeklerin (bazı azınlık ülkeler ve aileler dışında) eşit ve özgür olduğunu görmekteyiz. Kadın erkek eşitliği sorunu bana göre artık 100 yıl öncesinde kalmış bir sorundur. Dikkatinizi çekerim; burada yapılan eleştiri o azınlığa yapılmış bir eleştiri değildir. Benim anladığım kadarıyla dünyanın geneline itafen yapılmış bir eleştiridir.

Yine de aile ile izlenebilecek ve çocuklara uygun bir filmdir. İçinde ki bazı mesajları umursamazsanız en azından eğlenenler çıkacaktır.
Film
6.2/10
(21 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
6
1 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Itamar Shatz
Itamar Shatz
499K UP
Yazar 15 Ocak 2022 11 dk.

Yanlış bir öncül, bir argümanın temelini oluşturan ve onu mantıksal olarak geçersiz kılan yanlış bir önerme veya varsayımdır. Örneğin, "Bütün kuşlar uçabilir ve penguenler uçamaz, bu nedenle penguenler kuş değildir." argümanında, "Tüm kuşlar uçabilir." öncülü yanlıştır, çünkü bazı kuşlar uçamaz ve bu, argümanı mantıksal olarak geçersiz kılar.

Yanlış öncüller yaygın olduğundan ve birçok mantıksal yanlışlığın merkezinde yer aldığından, onları anlamak önemlidir. Bu nedenle, bu makalede, yanlış öncüller hakkında daha fazla bilgi edinecek, bunların başkaları tarafından kullanımına nasıl tepki verebileceğinizi görecek ve bunları kendiniz kullanmaktan kaçınmak için neler yapabileceğinizi anlayacaksınız.

35
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Alper Öztürk
Gözlemi Yapan 17 saat önce Türkiye
Orta Karadeniz, balkonum
1
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close