Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Abdulkadir Özcan
3 gün önce
Geçen gün çölyak hastalığına yol açan HLA-DQ2 ve HLA-DQ8 genlerinin, özellikle Kafkas kökenli toplumlarda neden bu kadar yaygın olduğunu düşünürken aklıma şöyle bir senaryo geldi. Genetik olarak bu kadar yüksek oranlarda bulunmalarına rağmen çölyak hastalığının kendisi oldukça nadir. Bu çelişki, sanki bu genlerin bir zamanlar avantaj sağladığı ama bugün bir bedel olarak karşımıza çıktığı izlenimini uyandırıyor.

Belki de tarım öncesi dönemde, Bereketli Hilal gibi bölgelerde yaygın olan bir patojen (bir virüs, bakteri ya da mantar), buğday ya da arpa proteinlerine yapısal olarak benzeyen yüzey proteinleri geliştirerek evrimleşmişti. Bu moleküler taklit, bitkinin savunma sistemini atlatmak ya da bu bitkileri tüketen hayvanlara daha kolay bulaşmak için bir strateji olabilir. Hatta belki de bu patojenin hedefi, bu tahıllarla beslenen küçük memeliler, kuşlar veya böceklerdi. İnsanlar da bu ekolojik döngüye, ya enfekte hayvanları tüketerek ya da doğrudan yabani tahıllarla temas ederek dahil olmuş olabilir.

Eğer öyleyse, bu patojenin taklit ettiği protein yapılarını tanımakta daha başarılı olan bağışıklık sistemine sahip bireyler – yani HLA-DQ2/DQ8 genlerini taşıyanlar – hayatta kalma avantajı kazanmış olabilir. Böylece bu genler, tarım başlamadan önce bile pozitif seçilim yoluyla yayılmış olabilir.

Ancak tarım devrimiyle birlikte gluten, artık sadece bir iz değil, diyetin temel unsuru haline geldi. Bağışıklık sistemi ise hâlâ geçmişteki tehdidi hatırlıyor ve onu tanımaya programlı. Böylece glutenin kendisi bir tehdit gibi algılanmaya başlanmış olabilir. Yani çölyak hastalığı, aslında geçmişte sağladığı hayatta kalma avantajının bugün açığa çıkan bir yan etkisi olabilir.

2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Görkem Bakırcı
Yazar 5 gün önce 29 dk.

Doğada her an etrafımızda gerçekleşen pek çok olay, aslında basınç sayesinde ortaya çıkmaktadır. Basınç, sıvılar, gazlar ve katı cisimler arasındaki etkileşimlerin anlaşılmasında önemli bir yer tutar. İster deniz seviyesinde bir atmosferik basıncı ölçüyor olalım, ister bir sıvı içindeki basıncı inceliyor olalım, bu kavramın pratikteki yeri çok büyüktür. Peki, basınç tam olarak nedir ve günlük yaşamımızda nasıl bir rol oynar? Bu yazıda, basıncın tanımından, çeşitlerine ve hayatımıza olan etkilerine kadar detaylı bir inceleme yapacağız.

Topuklu ayakkabıyla yere basan ortalama kiloda bir kadın, 6.000 kilogram (6 ton) gibi devasa bir kütleye sahip filden daha fazla basınç uygular. Peki nasıl olur da 60 kilogram olan bir kadın, 6 tonluk devasa bir hayvandan daha fazla basınç yaratabilir? Bir kutup ayısının üzerinde yürüdüğü buzun kırılmaması için yürümek yerine sürünerek ilerlemesi, kedilerin ve diğer pençeli yırtıcıların pençelerinin sivri bir yapıda olması, martı ve ördek gibi canlıların ayaklarının perdeli olması bu ilginç karşılaştırmanın doğada gördüğümüz örneklerdir. Hayli ilgi çekici olan bu örnekleri anlayabilmek için katılarda basıncı anlamamız gerekmektedir.

12
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
265
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Hakan Orhan
Hakan Orhan
59K UP
Uyarlayan 5 gün önce 4 dk.

Yaklaşık yüz yıl önce, 29 Mayıs 1919'da bir güneş tutulması sırasında yapılan ölçümler, Einstein’ın genel görelilik teorisini doğruladı. Bundan daha önce ise Einstein, ışığı anlama biçimimizi kökten değiştiren özel görelilik teorisini geliştirmişti. Bu teori günümüzde bile parçacıkların uzayda nasıl hareket ettiğini anlamamıza rehberlik ediyor ki bu da uzay araçlarını ve astronotları radyasyondan korumak için hayati bir araştırma alanı.

Özel görelilik teorisi, ışık parçacıklarının, yani fotonların boşlukta saatte yaklaşık 1.079.252.848 km gibi sabit bir hızla yol aldığını gösterdi. Bu hız, ulaşılması son derece zor ve de bu ortamda aşılması imkânsız bir hızdır. Ancak uzayın her yerinde, kara deliklerden Dünya’ya yakın çevrelere kadar parçacıklar gerçekten inanılmaz hızlara çıkmaktadır; bazıları ışık hızının %99,9’una kadar ulaşmaktadır.

5
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 9 Mart 2021 18 dk.

Proteinler, canlı organizmaların kas, saç, kolajen gibi vücut dokularında yapısal olarak yer alan; buna ek olarak enzim ve antikor örneklerinde olduğu gibi fonksiyonel olarak da görev alan; aminoasit adı verilen yapıtaşlarının bir veya birden fazla zincir oluşturacak şekilde bir araya gelmesiyle oluşan; karbon, hidrojen ve oksijene ek olarak her zaman azot ve kimi zaman sülfür içeren, canlıların var oluşu ve sağlığı için vazgeçilmez öneme sahip, büyük biyomoleküllerdir (makromoleküllerdir). Biz insanlar, proteinlerimizi vücudumuzda üretir veya dışarıdan beslenme yoluyla alırız; benzer şekilde, vücudumuzdaki aminoasitlerin bir kısmını kendimiz üretebilirken, diğerlerini dışarıdan, o aminoasitleri üretebilen canlıları yiyerek almamız gerekir.

Bu teknik tanımı birazcık daha sadeleştirecek olursak: Proteinler, genellikle kas dokusu ile ilişkilendirilir; ancak canlılığı oluşturan bütün doku ve organların yapısında proteinler görev alır. Proteinler, aminoasit denen daha ufak moleküllerin uca, üst üste, yan yana peptit bağı adı verilen bir bağ türüyle bağlanması sonucu oluşan bir molekül kompleksidir. Peptit bağı, aminoasitlerin su kaybetmesi (dehidrasyonu) ile oluşan, kovalent yapılı bir bağdır. Aminoasitleri, farklı renklerde boncuklar olarak düşünecek olursanız, proteinler de bu boncukların bir araya gelmesinden oluşan kolyeler gibidir. Her boncuk; karbon, oksijen, hidrojen, azot ve bazen kükürt atomları içeren aminoasidi temsil eder. Yani bir protein, esasen bu küçük tekil aminoasitlerden oluşan bir dizedir.

128
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

YouTube, Evrim Ağacı tarafından hazırlanan içerikleri video yoluyla öğrenmenin en iyi yolu! Ayrıca kanalımızda birçok bilim insanıyla röportajlarımızı, çeşitli deney gösterilerini ve diğer bilim içeriklerimizi bulabilirsiniz.

Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 22 Ocak 2018 7 dk.

Evrime dair halk arasına bilerek yayılmış yalanlardan birisi, evrimin sadece veya çoğu zaman "fonksiyon kaybettirici" yönde işlediğine dair bir argümandır. Bu görüşe göre evrim, en başından kusursuz bir şekilde yaratılmış olan türleri bozacak ve daha kusurlu hale getirecek biçimde işlemektedir. Elbette bu argümanın bilimsel olarak desteklenen herhangi bir tarafı yoktur ve bu argüman, evrimsel sürece dair bilgisizliği yansıtmaktadır. Ancak şu soru samimiyetle sorulabilir: Evrimde yeni bir fonksiyon nasıl kazanılır? Yani bir yeni bir fiziksel özellik veya yeni bir davranış, yani yeni bir "bilgi", genlere nasıl "işlenir"? 

Bu sorunun evrimle ilgili temel varsayımlar açısından hatasını buradaki kısa yazımızda izah etmiş ve buradaki yazımızda da fonksiyon kazandırıcı özelliklere bir örnek vermiştik. Bu yazıda ise bir diğer örnek vererek, evrimde yeni özelliklerin nasıl kazanıldığına bir bakış atacağız.

91
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Cansu Yazıcı
Cansu Yazıcı
126K UP
Yazar 8 Şubat 2021 3 dk.

Skandiyum, sembolü Sc ve atom numarası 21 olan kimyasal bir elementtir. Gümüşî beyaz metalik bir d-blok elementi olan skandiyum, tarihsel olarak nadir toprak elementi olarak itriyum ve lantanitler ile birlikte sınıflandırılmıştır. Skandiyum bileşiklerinin özellikleri, alüminyum ve itriyumunkiler arasında orta düzeydedir. Grup 3'teki elementlerin kimyasal bileşiklerinde baskın oksidasyon durumu +3'tür. Skandiyum, geçiş metallerinin ilkidir. Geçiş metallerinin çoğu, çok çeşitli oksidasyon durumlarında bulunabilmeleri nedeniyle çok zengin ve çeşitli bir kimya sergilemektedir. Bununla birlikte skandiyum, +3 oksidasyon durumu ile sınırlıdır. Bu durumda kimyası, bazı geçiş metal elementleri kadar çok çeşitli değildir.

Skandiyum, gümüş görünümlü yumuşak bir metaldir. Hava ile oksitlendiğinde hafif sarımsı veya pembemsi bir döküm geliştirir. Hava koşullarına karşı hassastır ve seyreltik asitlerin çoğunda yavaşça çözünür. Metal, içinde koruyucu bir triflorür tabakasının daha fazla reaksiyonu engellediği hidroflorik asit (HF) dışında seyreltilmiş asitlerde yavaşça çözünür. Skandiyum, 0 K'den (-273 °C veya -460 °F) erime noktasına (1,541 °C veya 2,806 °F) kadar paramanyetiktir. 186 kilobarı aşan basınçlarda -273,1 °C'de (-459,6 °F) süper iletken hale gelir. Kolayca yanar ve havada kolayca kararır ve su ile reaksiyona girerek hidrojen gazı oluşturur.

Bionluk Logo yazarlarınca hazırlandı.
18
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 10 Ocak 2015 6 dk.

Evrimle ilgili sık düşülen hatalardan bir tanesi, evrimsel değişimlerin bir canlıda topyekün, her özelliğin bir arada, aynı anda evrimleşmesi gerektiği yönündedir. Bu doğru değildir. Evet, çoğu zaman sistemlerin ve organların düzgün çalışması birbirine bağlı veya en azından ilişkili olduğu için, her açıdan uyumlu kombinasyonlar bir arada evrimleşirler. Fakat evrimsel süreçte sıklıkla bu sürecin dışına çıkıldığı görülür. 

Örneğin korunmuş karakterler denen bazı özellikler evrimsel süreçte çok az değişirler. Bunlara ara sıra "hiç değişmemiş özellikler" dense de, çoğu zaman bu doğru değildir. Yeterli süre verildiğinde, her özellik çok az da olsa değişir. Üzerinde seçilim baskısı olmayan karakterler (özellikler) bile, evrimin Genetik Sürüklenme mekanizması gibi şans faktörüne bağlı süreçlerin etkisiyle belli miktarda değişirler. Fakat bu değişimler yeterince az ise, canlının o özelliğinin pek değişmediği söylenir.

74
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Kaya Erdem Yılmaz
Seslendiren 3 Aralık 2023 8:02
Karikatür hoş bir şekilde bir sigara bağımlısı bir hastanın çırpınışını gösterse de, gerçekten de yeryüzündeki en sinsi öldürücülüğe sahip kimyasal karışımlardan...
50
Beste Zorlu
Beste Zorlu
150K UP
Uyarlayan 5 gün önce 3 dk.

Doğada canlı gruplarının avcılarına karşı geliştirdiği farklı savunma mekanizmaları mevcuttur; kamuflaj, mimikri, çeşitli özelleşmiş yapılar ve zehir bu savunma başında gelir. Bu mekanizmaların arasında doğası sebebiyle en çok çalışılan ve merak uyandıran başlık zehirdir.[1][2]

Özellikle bazı canlı grupları zehirleri nedeniyle "en çok korkulan", "en tehlikeli" gibi isimlerle anılır olmuştur. Bazı böcekler, örümcekler, kurbağalar, yılanlar, kaplumbağalar zehirlidir ve her biri yaşadığı habitatın coğrafyasına göre farklı kimyasal içerikli zehirlere sahiptir. Bu başlıklar içerisinde yılanların zehirleri en tehlikelilerden biri olarak kabul görür.

6
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Turgut Muradlı
Turgut Muradlı
3,315 UP
İnceleyen10 25 Nisan 2023
Programlama dillerini güzel dil ile anlatan kanal
Youtube Kanalı
9.5/10
(110 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
12
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Erkam Kırıkçı
Üye 3 gün önce Henüz cevap yok.
Kral Midas, Marie Antoinette'i ve Robin hood' u kullandigm bu gorsel ne temsil ediyor
138 görüntülenme
Sizce ne temsil ediyor bu gorsel?
Sizce ne temsil ediyor bu gorsel?
1
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 16 Nisan 2018 5 dk.

Bilimkurgu Kulübü'nün paylaştığı bu gazete küpürü bizi düşündürdü: Akşam Gazetesi'nin 1934 tarihli bu yazısı, 2000 yılını (veya genel olarak "2000'li yılları") ne kadar yansıtıyor?

Öncelikle analizimize şununla başlayalım: Görselde geçen gazetenin Ankara Üniversitesi tarafından tutulan kaydında söz konusu kısım görülmemektedir. Dolayısıyla küpürün sahte olma olasılığı bulunmaktadır. Ancak bu tip gelecek tahminleri çok nadir veya sıra dışı olmadığı için, söz konusu iddiaları ele almanın eğlenceli bir pratik olacağını düşünüyoruz. O yüzden devam edelim:

17
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Nevzat Keskin
Seslendiren 6 gün önce 8:17
Demokrasi, modern ülkeler için fazlasıyla el üzerinde tutulan bir konudur. Demokrasinin anavatanı olan Antik Yunan da demokrasiyle adeta eş anlamlıdır....
9
Emir Akbaş
Emir Akbaş
102K UP
Bilime meraklı bir genç... 5 gün önce Sen de Cevap Ver

Burda anlaşılması gereken nokta şu;

Olay ufkundan kaçış ilk başta hız ile ilgili bir eksiklikten gerçekleşmiyor gibi gözüküyor ama önemli olan ne kadar hızlı olduğunuz değil önemli olan uzay-zamanın yapısı. Teoride sonsuz yoğunlukta ve sonsuz kütlede bir nokta tekilliği oluşturuyor gibi gözüküyor ve bu olay uzay-zamanı öyle bir şekilde büküyor ki kütleçekim eğrileri olay ufkundan sonra tekilliğin üzerine çöküyor ve olay ufkundan ışık bile kaçamaz hale dönüyor.Yani olay ufkunu geçtikten sonra fizik kurallarını tamamen ihlal edip ışıktan hızlı gitseniz dahi gideceğiniz tek yer tekillik olur. Bu güzel bir benzetmeyle yarından kaçamamak gibi bir olaydır.

Sizin bahsettiğiniz gibi olay ufkunun içinde dışarı doğru ve hızını koruyacak şekilde "kaçmaya" çalışacak şekilde hareket eden bir foton yine uzay-zamanın geometrisi nedeniyle tekilliğe yönelirdi. Çünkü olay ufkundan sonra dışarı yani evrene doğru bir yönden söz edemezdik. Gidilecek tek yön yine var olduğu düşünülen tekillik olurdu:)

Tüm Reklamları Kapat

2
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Discord
Tüm Reklamları Kapat
Söz
Şafak Aki
Şafak Aki
116K UP
Alıntıyı Ekleyen 2 gün önce
Bir toprak parçasının etrafını çevirip, Burası benim, diyen ilk adam etrafında kendisine inanacak saf insanlar bulduğunda sivil toplumun temellerini atmış demektir. O zaman bir kişi ayağa kalkıp, Dikkat edin, bu dolandırıcıya inanmayın; dünyanın bütün meyvelerinin hepimizin olduğunu ve dünyanın kimseye ait olmadığını unuttuğunuzda günlerimiz sayılıdır, demiş olsaydı insanlığı ne çok felaketten ve savaştan kurtarmış olurdu.
Kaynak: Rutger Bregman / Çoğu İnsan İyidir
5
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Öne Çıkan İlanAraştırma Anketi
Rümeysa Yavaş
İlanı Ekleyen 3 gün önce ÇevrimiçiÜcretsiz11 Haziran
0-3 Yaş Çocuğu Olan Babaların Gelişim Bilgisi ve Katılımında Öz Yeterliliğin Rolü
11 Haziran 2025 22:40 tarihinden 11 Haziran 2026 22:46 tarihine kadar.

Merhaba,
Yalnızca 0-3 yaş arasında çocuğu olan babalarla yürüttüğümüz çalışmamıza katılım ve desteklerinizi bekliyoruz :)

“0-3 Yaş Arasında Çocuğu Olan Babaların Çocuklarının Gelişim Basamaklarını Bilme Düzeyleri ile Baba Katılımı Arasındaki İlişkide Ebeveyn Öz Yeterliliğinin Düzenleyici Rolünün İncelenmesi” isimli çalışma İstanbul Medeniyet Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Duygu Akyüz danışmanlığında, Psk. Rümeysa Yavaş ve Psk. Dilruba Aksu tarafından yapılmaktadır. Bu çalışmada, yalnızca 0-3 yaş arası çocuğu olan babaların çocukların gelişim düzeylerine dair bilgileri ve baba katılımının incelenmesi amaçlanmaktadır. 

https://docs.google.com/forms/d/e/1FAIpQLSccsgrKze_4exesjwMFMkiiahPUKfcRaxyFH1BA-FJh3wM78Q/viewform?usp=sf_link

Devamını Göster
0
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Türü
Pelin Yaşar
Pelin Yaşar
105K UP
Türü Ekleyen 5 gün önce
Melanargia larissa, Nymphalidae familyasına bağlı, genellikle kara ve beyaz desenli kanatlara sahip bir kelebek türüdür. "Dama kelebeği" olarak da bilinir. Türkiye'de yaygın olarak step ve dağlık bölgelerde, özellikle 1000 m üzeri rakımlarda görülür. Tırtılları buğdaygil familyasındaki bitkilerle beslenir. Kanatlarındaki göz benekleri ve dama desenleriyle kolayca tanınır.
7
Yaşam Ağacı Türü
Serdar Ölez
Serdar Ölez
109K UP
Türü Ekleyen 1 Ocak 2022
0
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close