Hymen Nedir? Neden Evrimleşmiştir ve Kadınlarda Neden Bulunur?
Hymen Bir Tür "Kızlık Zarı" Değildir, Bekareti Göstermez!
Himen veya hymen, vajinal açıklığın dış kısmını saran ve kimi durumda kısmen kapatan bir mukoza dokusudur. Bu doku, bazı durumlarda ilk cinsel birleşme (coitus) sırasında yırtılır, genişler veya açıklığı büyür. Ancak bu durumun her cinsel ilişkide yaşanmadığına dikkat etmek gerekir. Eğer hymende bir hasar oluşursa bu kişide kanama ve acıya neden olabilir.[11], [12]
Seks ile ilişkisinden ötürü birçok toplumda bu dokuya kültürel anlamlar yüklenmiştir ve halk arasında hakkında birçok hatalı bilgi dolaşmaktadır. Örneğin birçok kültürde himen perforasyonu ("kızlık zarı yırtılması"), bir tür "bakirelik testi" gibi değerlendirilir ve bu kültürlerde kadınlara cinsellik konusunda çeşitli baskılar uygulanır. Ne var ki himen, aynı zamanda sert düşmeler ve sarsmalar ile, vajinal tampon kullanımı ile veya at binme ve bisiklet gibi sporlarla uğraşma nedeniyle de yırtılabilir. Ayrıca ilerleyen kısımlarda göreceğimiz gibi, bazı kadınlarda himen daha esnektir ve ilk seks sonrasında da (hatta birden fazla seks sonrasında da) korunmaya devam edebilir. Dolayısıyla himenin varlığı veya yokluğu, "bakirelik" veya cinsel deneyim konusunda güvenilir bir belirteç değildir.
Ama daha fazla ilerlemeden, en başa saralım: Himen nedir? Bu yapı, dişilerin vücudunda neden bulunuyor? Gerçekten cinsellikle herhangi bir ilişkisi var mı? Evrimsel süreçte neden oluşmuş ve korunmuş? Diğer hayvanlarda bu tarz bir dokuya rastlanıyor mu?
Bu yazımızda biraz bu konulara göz atacağız; ancak en başından şunu söylemek gerekiyor: Bu konu, henüz çok net sonuçların bulunmadığı, alanda bolca hipotezin birbiriyle yarıştığı bir konudur. Bu yazıda, konuyla ilgili birkaç makul ve en azından temel düzeyde mantık testinden geçebilen hipotezlere yer vermeye çalışacağız. Yine de bunların nihai cevaplar olmadığı ve alanda daha fazla araştırmaya ihtiyaç bulunduğu hatırlanmalıdır.
Hymen Hangi Hayvanlarda Bulunur?
Öncelikle ilginç bir gerçekle başlayalım: Hymen yapısı, diğer birçok memelide embriyolojik dönemde oluşmakta; ancak sonrasında apoptosis (programlı hücre ölümü) mekanizmasıyla yok olmaktadır. Kaliforniya Üniversitesi Scripps Oşinografi Enstitüsü'nden, Stanford Üniversitesi mezunu Dr. Alistair Hobday ve arkadaşlarının 23 Ağustos 1996 yılında Medical Hypothesis dergisinin 49. sayısında yayınlanan makalelerine göre, daha önce yapılan pek çok araştırmanın da gösterdiği üzere, insanlar himene sahip olan tek hayvan türüdür.
Fakat himenin diğer türlerdeki varlığına dair araştırmalar kimi zaman tutarsız sonuçlar verebilmektedir. Akademik literatürde, insan harici türlerde de himen bulunduğunu ileri süren yayınlar bulmak mümkündür. Örneğin bazı genç ineklerde ve bazı spanyel ırkı köpeklerde de benzer yapılar rapor edilmiştir. Benzer şekilde, Afrika fillerinde de himen bulunmaktadır; ancak zar çiftleşme sırasında değil, doğum sırasında hasar görme eğilimindedir. Dr. Morris'in yaptığı çalışmalara göre ise atlarda, balinalarda, köstebeklerde, köstebek farelerinde, sırtlanlarda ve muhtemelen daha birçok diğer memelide himen bulunmaktadır.
Bazı diğer araştırmalar lamalarda ve insanın en uzak primat kuzenleri arasında bulunan lemurlarda da himeni tespit etmiştir. Benzer şekilde gine domuzlarında, bazı galago türlerinde, foklarda, deniz aslanlarında ve deniz ineklerinde de himen tespit edilen çalışmalar bulunmaktadır. Daha güncel bazı araştırmalar sonucunda sincaplar, antiloplar, gazeller, yarasalar, kediler, şempanzeler, zebralar, manateler, sıçanlar, çinçillalar, ornitorenkler, deniz gergedanları, alpakalar, bobolinkler, geyik fareleri, geyikler ve sivrifareler de, hymen-benzeri yapılara sahip türler arasında sayılmaya başlanmıştır.
Son olarak, bazı çalışmaların bulgularına göre kurbağalarda, alabalıklarda, muhabbet kuşlarında, palyaço balıklarında ve gelincik böceklerinde de bu tür bir yapı bulunma ihtimali vardır ve eğer bu doğruysa, himen yapısının evrimsel kökenleri çok daha geriye gidiyor olabilir.
Ancak belirttiğimiz gibi, bu hayvanların neredeyse hiçbirinde zar yetişkinliğe kadar kalmamakta, zaman içerisinde atrofi ya da apoptosis yoluyla yok edilmektedir. Bu nedenle de "X türünde hymen vardır." argümanının dayanak noktası iyi belirlenmelidir. Eğer embriyolojik dönemde önce var olup, sonra yok olan bir yapıdan söz ediliyorsa birçok hayvanda bu tür bir fizyolojik unsurdan söz etmek mümkün olabilir. Ancak embriyolojik dönemin ötesinde, üreme çağına ve hatta daha da ötesine kadar giden bir aralıkta hymen bulunan türlerden söz edilecek olursa, liste çok daha kısa olacak; hatta bazı çalışmalara göre sadece insanlar bu listede yer alacaktır.
Hymen, Evrimsel Bir Adaptasyon mu?
Himenin diğer hayvanlarda da benzerlerinin bulunmasından ötürü, evrimsel bir adaptasyon olduğunu düşünmek makuldür. Fakat hangi koşullarda ve ne zaman oluştuğuna dair soru işaretleri olmakla birlikte, neden evrimsel süreçte birçok türde yitirildiği (veya bazılarında neden hala korunduğu) henüz bilinmemektedir.
Böylesine nadir ve evrim ağacı üzerinde çok dağınık ve seyrek bir şekilde bulunan yapılar, genellikle evrimsel sürecin çok erken evrelerinde körelmiş olan; ancak bazı türlerde sonradan yeniden ortaya çıkmış olan özelliklere işaret ederler. Dolayısıyla himenin, balıklar gibi çok eski atalarımızdan kalma bir özellik olması mümkündür; lakin bu hayvanlarda henüz bu tür bir yapıya veya benzerlerine rastlanamamıştır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Evrim ağacı üzerinde bu şekilde bir dağılımın bir diğer sebebi ise, bazı türlerde bağımsız olarak benzer şekilde evrimleşmiş olması olabilir ve buna yakınsak evrim adı verilir. Benzer yaşam biçimlerine sahip hayvanlarda, benzer yapılar evrimleşebilir. Eğer ki himenin vajina açıklığını koruma gibi bir görevi varsa, tozlu ve embriyonun bu tozdan zarar görmeye açık olduğu türlerde böyle bir ortak adaptasyona rastlıyor olabiliriz. Fakat bu spekülasyonlar, evrimsel analizle doğrulanana kadar geçerli olarak kabul edilmemelidir.
Bu durum, insandaki zarın yok olmamasının sebebini sorgulamamıza neden olmaktadır. Üstelik bu diğer canlılarda, insandaki gibi yırtılma sonucu bir kanama çoğunlukla gözlenmemektedir. Sözü edilen diğer hayvanların çoğunda himen, yapısal bir zar olarak bu hayvanların üreme organlarının ağzında bulunmaktadır. Dolayısıyla üreme organının bir parçasıdır ve ilk üreme sırasında "yırtılma" gibi bir sonuç doğurmamaktadır. Yine bu durum, insan gelişimiyle ilgili bu zarın görevine yönelik soru işaretleri doğurmaktadır.
Hymene Dair Temel Bilgiler
Burada, bazı bilgiler vermekte fayda var: Embriyonun ilk 5-6 haftasının sonuna kadar insanlarda dişi-erkek ayrımı yoktur. İki cinsiyetin de aynı cinsel yapısı vardır. Daha sonra, genetik mekanizmalar dahilinde farklılaşma başlar. Ancak 4. aydan sonra tam olarak erkeklik ve dişilik ayrımı meydana gelir ve hatasız bir şekilde ayırt edilebilir hale gelir.
Dişilerde, ana karnındaki son zamanlara kadar vajinal kanal ile ürogenital sinüs denen bir yapı,hymen denen anatomik organla ayrılır. Ancak sonradan, bu yapı bozulmaya başlar ve sadece bir mukoza tabakası şeklinde vajinal girişi kapatan bir yapıya dönüşür. Bu dönüşüm sırasında bazen hata meydana gelebilmekte ve vajina girişi kapanabilmektedir. Bu hastalığa deliksiz zar anlamına gelen "imperforate hymen" denir. Bu durumda kişi regl olamaz, çünkü hiçbir açıklığın bulunmaması kanın ve dokuların dışarı atılmasını engeller. Aşağıda, insanlarda görülebilecek farklı hymen yapıları görülmektedir:
Hymen, pek çok farklı biçimde karşımıza çıkabilmektedir. Genellikle dairesel veya hilal şeklinde oluşan yapı, kimi durumda birden fazla sayıda bulunabilir. Genellikle dişi 1. yaşına ulaştığında zarın vajinayı kapatma miktarı da azalır.
Bildiğimiz kadarıyla hiçbir maymun türünün yetişkin halinde hymene rastlanmaz. Bu da hymenin bu haliyle yapısının hominidlerde (insansılarda) evrimleştiğini düşündürmektedir. Her ne kadar bu yapının fizyolojik bir görevi bulunup bulunmadığından emin olamasak da sosyal ilişkiler dahilinde belirli anlamlar taşımaktadır. Bu anlamlar, toplumdan topluma değişim gösterebilmekte ve sosyal baskı oluşturabilmektedir.
Hymen, Heterokronik Bir Yapı Olabilir mi?
İnsan haricindeki maymunların yavrularında bu zarın izlerine rastlanmış olması, Stephen Gould ve Niles Eldredge gibi büyük evrimsel biyologlar tarafından ileri sürülen insan neotenisi konusunu akla getirmektedir ve Evrim Ağacı olarak bize göre bu olasılık çok güçlü bir şekilde ipuçları taşımaktadır. "Heterokroni, Neoteni (Çocuk Görünümlülük) ve Sıçramalı Evrim" başlıklı makalemizden de okuyabileceğiniz gibi, insanların evriminde bir noktada gelişime etki eden genlerde meydana gelen mutasyonlar, insan gelişimini atalarından ayrıldıktan sonra yavaşlatmış olabilir. Çünkü insanların yetişkinleri ve yavruları, diğer kuzenlerimizin yavrularına çok fazlasıyla benzemektedir; ancak onların yetişkin hallerine pek benzemeyiz.
Bu da akla, evrimsel süreçte gelişim farklılıklarına dayalı bir türleşmeyi konu edinen heterokroniyi akla getirmektedir. Yani bizlerin yetişkinleri, yavru hallerimizin daha büyük bir kopyası gibidir. Kuzen maymunlarda gördüğümüz büyük farklılaşmayı biz gelişim sırasında yaşamayız. Yani bizlerin gelişimi yavaşlamıştır; sadece fiziksel boyut olarak irileşiriz ve bir miktar farklılaşırız. Dolayısıyla hymen gibi diğer maymunlarda yetişkinliğe geçişte yok olan yapılar, bizde yetişkin halde de korunur. Bu, hymenin neden var olduğunun akla en yatkın açıklamalarından birisidir ve insan neotenisinin diğer birçok veriyle desteklendiği düşünülürse, bu konu da neoteniye destek oluyor denebilir.
Fakat tek bir teoriye saplanıp kalmamak ve daha geniş bir bakış açısı sunabilmek için diğer olasılıklara da değinmek istiyoruz:
Hymenin Evrimine Yönelik Diğer Hipotezler
Yalnız daha fazla ilerlemeden önce burada hatırlanması gereken bir nokta, bu hipotezlerin kesinlikle mutlak yargılar olmaması (zaten "hipotez" tanımı budur) ve gerçeğin, bu hipotezlerden farklı bir şekilde ortaya çıkabileceğidir. Bu sonuca, yazının en sonunda bir kere daha varacağız.
Konuyla ilgili ilk hipotez, Cinsel Seçilim açısından gelmektedir. Pek çok ataerkil toplumda, erkekler dişileri evlilik manasında seçerken bakireliğe önem vermektedirler. Bu sebeple, bazı bilim insanları, daha önceden cinsel ilişkiye girmiş dişilerin seçilim karşısında dezavantajlı konuma düştüğünü ve bu özelliklerinden ötürü seçilemediklerini düşünmektedirler. Avusturalya'da yaşayan Yungar kabilesinde, bakire olmayan dişilerin aç bırakıldığı, işkence edildiği ve öldürüldüğü bilinmektedir. Pek çok modern veya en azından diğer ülkelerle ilişkisi olan toplumlarda da (Yungar kabilesinin dış dünyayla ilişkisi yoktur), benzer "ilkel" uygulamalar (buradaki anlamı, insan zekasına ve yaşam standartlarına uygun olmayan uygulamalardır) bulunmaktadır. Bunun, hymenin evrimi açısından taşıdığı iddia edilen anlam şudur: Hymen, bir şekilde evrimleştikten sonra (buna az sonra değineceğiz), erkekler tarafından güçlü bir seçim aracı haline getirildiği için, zarın varlığı gitgide insan popülasyonlarında sabitlenmiştir. Cinsel Seçilim de, bu durumun açıklayıcısıdır. Ancak elbette bu açıklama, yapının ilk olarak nasıl evrimleştiğini ortaya koymamaktadır.
Benzer şekilde, insanlığın ilkin dönemlerinde (günümüzden 300.000 yıl öncesinde ve daha da eskilerde) neden erkeklerin hymene böyle bir önem yüklemiş olabileceği de bilinmemektedir. Sosyolojik ve antropolojik olarak incelendiğinde, evrimimizin ilk basamaklarında erkeklerin hayatta kalma başarısını artırmak adına birden fazla dişiyle aile kurmak zorunda kaldığı düşünülebilir. Bu süreç içerisinde de erkekler, bu zar yapısına fazladan önem vererek, dişilerini güya "daha önce bir diğer erkekle beraber olmamış" olacak şekilde seçmiş olabilirler.
Tabii bu eğilimi doğrulamanın tarihsel bir yolu bulunmamaktadır; ancak günümüzdeki ilkel (burada "gerici" anlamıyla kullanılmıştır) zihniyetlere bakarak, atalarımızın vahşi zamanlardan kalma eğilimlerini halen taşıyan, birden fazla dişiyle birlikte olmak isteyip de nihai eşini belirleyeceği zaman hymeni ön plana çıkaran erkek profillerinden geçmişimizi tanımamız mümkün olabilir. Bu görüşe karşı çıkan bazı diğer bilim insanlarıysa, insanlarda (ve diğer birçok hayvanda) cinsiyetler arası ilişkilerin "ilkler" üzerine kurulmadığını, tam tersine cinsiyetler arası ilişkilerde "deneyim"in daha ön planda olabileceğini ileri sürmektedirler. Dolayısıyla hymen bekareti gösteriyor olsaydı bunun aslında bir dezavantaj bile olabileceği (çünkü "cinsel deneyimsizliği" göstermektedir), insanlarda bu yapının bulunmasının arkasında tamamen farklı bir neden aranması gerektiğini ileri sürmektedirler. Bir grup bilim insanıysa, bu yapının cinsel seçilim ile doğrudan bir alakası olmadığını, genetik sürüklenme yoluyla önemsiz bir yapı olarak günümüze "sürüklendiği"ni ve biyolojik hiçbir anlam taşımak zorunda olmadığını düşünmektedirler. Dolayısıyla bu yapıya yüklenen kültürel anlamların biyolojik bir temelinin hiç bulunmaması da gayet muhtemeldir.
Bir diğer hipoteze göre, insanlara giden kolun eski atalarının oldukça sucul bir hayatı olması ve hymenin görevinin foklardaki kulak zarları gibi, suda bulunabilecek kirlilikten kaynaklı hastalıkların önüne geçebilmek olmasıdır. Bu hipotez, bu zarın neden tam bir koruma sağlamadığını sorgulamak konusunda yetersizdir. Hipotezi ileri süren bilim insanları, bunun artık kullanılmayan, körelmiş bir organ olmasıyla açıklamaktadırlar. Ayrıca bu hipotezin en güçlü dayanaklarından biri, diğer deniz memelilerinde de zar yapısının keşfedilmiş olmasıdır. Yine de hipotez, çok güçlü bir iddia olarak sayılmamaktadır, çünkü suya bağımlı yaşamın insan evrimine nasıl etki ettiği tam olarak bilinememektedir ve Sucul Maymun Hipoteziolarak bilinen insanın sucul kökenli bir türden evrimleştiğine yönelik hipotez, büyük oranda çürütülmüştür.
Bir diğer hipotez, hymenin spermleri içeride tutmasından ötürü üreme şansını arttırmak amacıyla evrimleştiğini ileri sürer. Bu zorlama iddia da hymendeki açıklığın cinsel birleşme sonrasında genel olarak spermleri içeride tutamayacak kadar genişlemesinden ötürü geçersiz bir hipotez olarak görülmektedir. Öte yandan orgazm kasılmalarının evrimsel nedeni olan spermlerin üreme organı etrafındaki kasların sert bir biçimde kasılarak döl yatağına ilerlemesini kolaylaştırma etkisi dahil edildiğinde, hymenin de spermleri içeride tutmak ile ilgili bir görevi olabileceği düşünülebilir. Bu konuda daha fazla veriye ihtiyacımız olduğu bir gerçektir.
Bugüne Kadar Geliştirilen En Güçlü Açıklamalardan Biri...
Şimdiye kadar ortaya atılan en güçlü hipotezlerden biri ise şöyledir: Bu yapı, insan iki ayak üzerine kalkmadan, maymunlarla olan ortak atamızdan ayrılmamızdan hemen sonra evrimleşmiş, en azından önem kazanmış olabilir. Evrimleşme sebebi olarak zaten genlerimizde bulunan ancak maymunlarda kapalı olan bir genin yeniden aktive olması gösterilebilir (yukarıda saydığımız türlerde de bulunmasından ötürü hymenin evrimsel geçmişinin çok daha gerilere uzanıyor olabileceğini hatırlayınız).
Daha sonra insansı atalarımız iki ayak üzerine kalkmıştır ve bu sebeple gebelik süresi de kısalmıştır. Normalde diğer bazı canlılarda doğumdan önce apoptosis mekanizmasıyla yok edilen bu yapı, gebeliğin kısalmasıyla birlikte göreceli olarak prematüre (tam olarak gelişmemiş) bebeklerin doğması sonucu, doğum sonrasına taşmıştır. Yani normalde 12-14 ay ana karnında durması gereken yavrular, gebeliğin kısalmasıyla 9 ay kadar kalmaya başlamıştır ve çoğu türde gebeliğin son aylarında yok edilen hymen, bu yeni evrimsel süreç sonucunda (iki ayak üzerine kalkmak ve gebeliğin kısalması) yok edilemeden kalmıştır. Daha sonradan Cinsel Seçilim sayesinde korunan bu yapı, ileri yaşlara kadar kalmaya meyilli hale gelmiştir.
Bu hipotez, bir diğer bulguyla desteklenmektedir: Eski insanlarda, vajinal kanalın diğer maymunlarda olduğu kadar aktif olarak temizlenememesi (maymunlar sürekli olarak dillerini kullanarak vajinalarını temizlerler), vajinal enfeksiyona bağlı ölümcül sonuçlar doğurabilmektedir. Bu sebeple, hymen gibi dolaylı olarak vajinal kanalı koruyan yapılar, Doğal Seçilim tarafından da desteklenmektedir. Hymenin varlığının, enfeksiyon oranını azalttığı ve dişilere üreme avantajı sağladığı düşünülmektedir. Ancak günümüzde hymenin yaygınlığına rağmen gözlenen yüksek vajinal enfeksiyon oranlarına bakılırsa, hymen gibi yapılar pek etkili olmasalar dahi seçilimle desteklenebilmektedirler. Bu hipotezin desteklenmesinin en önemli yolu, hymen açıklığı arasındaki farkların enfeksiyon kapma riskine etkisine odaklanarak yapılacak bir araştırmadır.
Enfeksiyona karşı savunmayı destekleyen bir diğer bulgu da, sıcak iklimlerde bulunan canlıların üzerlerini örtme gibi bir zorunlulukları olmamasıdır. Dolayısıyla bu canlılar, çıplak yaşarlar ve bu sebeple de enfeksiyonlara daha açık bir halde olabilirler. İnsan da, Afrika gibi sıcak bir iklimde evrimleşmiş bir canlı olarak, hymenin enfeksiyonlara karşı koruyucu bir yapısı olduğu düşünülebilir.
Bu konuda bir diğer hipotez de, Desmond Morris'in ünlü kitabı "Çıplak Maymun" isimli kitabında ileri sürülmektedir. Morris, bu kitabında insanlarda hymenin varlığının erginliğe kadar sürmesinin sebebini, sosyal davranışlara bağlamaktadır. İnsan türünde dişi-erkek ilişkileri pek çok hayvanınkinden çok daha önemlidir. Morris'e göre, genç erkekler uzun vadeli bağlılık duymadan cinsel birleşmeye yatkındırlar. Dişiler ise bu birleşme sonucunda kendilerini yanlarında ortak bir şekilde ebeveynlik yapabilecekleri bir eş olmaksızın gebe bir halde bulabilmektedirler. İşte bu sebeple, bu kısmi bariyer insanın sosyobiyolojik evriminde önem arz etmiş olabilir. Dişilerin ve dolaylı yoldan toplumların hymene önem vermesinin toplumu düzenleyici bir hal aldığı ve dişilerin uzun vadeli bağlılıkları olan erkeklerle birlikte olmalarını ve dolayısıyla soyun devamlılığını sağladığı ileri sürülmektedir. Ancak bunun da bir hipotezden ibaret olduğu ve hymene yüklenen kültürel anlamların dokunun kendisini tanımlamadığı unutulmamalıdır.
Son Bir Hipotez: Himenin Cinsellikle Alakası Yoktur, Zaten Vajinayı Tamamen Kapatamaz!
Bu hipotez, himen yapısının cinsellik veya cinsel seçilim ile ilişkilendirilmesinin tamamen hatalı olduğunu ileri sürmektedir. Bu noktada, sosyolojik bazı tespitlerde bulunularak, himen yapısının tamamen hatalı bir şekilde algılandığı ve bilimsel yaklaşımın da buna göre şekillendiği ileri sürülmektedir. Örneğin birçoklarına göre himen, kadınların vajinal kanalını kapatan bir zar gibidir. Halbuki bu mümkün değildir; eğer bir zar, vajinal açıklığı tamamen kapatacak olsaydı, adet sırasında kan ve rahim dokusunun dışarı atılması imkansız olurdu.
Aslen himen bir "kapak" değil, vajinanın etrafını saran bir dokudur. Bu doku, vajinal kanalı kapatmaz ve bu sayede hem vücut içinden atıkların atılması, hem de vücuda tampon, penis, vb. unsurların girmesi mümkün olur. Dolayısıyla cinsel birleşme ile bu zarın yırtılması arasında doğrudan hiçbir ilişki bulunmamaktadır. Eğer birleşme sırasında dikkatsiz ve sert davranılacak olursa, bu doku hasar görebilir.
Ancak dokunun, cinsel birleşme ile ilişkili olduğu iddiası dayanaksızdır. Çünkü atletik hareketler sırasında veya cinsel birleşme ile tamamen alakasız fiziksel travma sonucunda himen (ve diğer dokular) zarar görebilir, kanayabilir, yırtılabilir. Bunun, koldaki veya kulaktaki bir dokunun hasar görmesinden herhangi bir farkı yoktur. Dahası, yapılan bir çalışmaya göre, düzenli olarak seks yapan kadınların %52'sinin himen dokusu hasar görmemiş haldedir.
Daha da önemlisi, diğer canlı dokuların neredeyse tamamı gibi himen dokusu da hasar gördüğünde tamir edilebilir ve kendini iyileştirebilir. Bu nedenle yırtılan veya hasar gören bir doku varsa bile, tekrardan oluşabilir ve tekrar yırtılabilir. Bu durum, zarın cinsellik (veya ilk birleşme) ile ilişkilendirilmesini imkansız hale getirmektedir.
Bu nedenle himen ile cinsellik arasında kurulan ilişkiler tamamen yeniden değerlendirilmeli ve gözden geçirilmelidir. Himen, "bakirelik" ile hiçbir alakası olmayan ve dahası olamayacak olan bir dokudur; ancak buna rağmen, hakkındaki hatalı algılardan ötürü kültürel ve sosyal yapılanmayı doğrudan etkilemekte, insanların seks algısını dönüştürmektedir. Bu hatalı algı dolayısıyla, Dünya'nın bazı bölgelerinde bu doku, tamamen hatalı bir şekilde "bakirelik göstergesi" olarak kullanılmakta, insan hakları ihlallerine yol açmaktadır. Bu nedenle biyolojik gerçeklerden başlayarak, himen etrafında oluşturulan sosyal yapılanma parçalanmalı ve gerçekler gün ışığına çıkarılmalıdır.
Sonuç
Bu ilginç ve farklı hipotezlerin her biri üzerinde durmaya değerdir. Fakat bu hipotezlerden herhangi birisine yönelik veriler dikkate değer miktarda artmadıkça, bilimin boş hipotezi bunların hepsini yanlış varsaymamızı gerektirmektedir.
Ancak ne olursa olsun, şu net olarak anlaşılmalıdır: Hymen isimli bu zara yüklenen sosyolojik ve psikolojik anlamlar, dokunun biyolojik işlevinden bağımsız olarak kültürel yapılanma içinde hasara neden olmakta, insan hakları ihlallerinin önünü açmaktadır. Yukarıdaki hipotezlerde ve bunlar arasındaki potansiyel çelişkilerde de de görüldüğü gibi, hymen dokusunu cinsellik testi olarak kullanmak mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla bu tip basit biyolojik olguların, sosyal ilişkileri etkilemesine izin verilmemelidir.
Herhangi bir salgısının bulunmaması, bir sistemin parçası olmaması, hayati bir rol oynamaması ve işlevinin oldukça kuşkulu olması dolayısıyla hymen dokusunun fizyolojik bir önemi olmadığı söylenebilir. Düşük bir ihtimalle de olsa, hijyenik unsurların daha zayıf olduğu erken insan toplumlarında enfeksiyonlara karşı bir miktar koruyucu özelliği olabilir. Ayrıca bu yapının korunmasında Cinsel Seçilim de bir miktar etkiye sahip olabilir. Fakat bunlar nihai cevaplar değildir ve belki de, hiçbir seçilimin doğrudan bir etkisi yoktur ve bugün daha genel olarak kabul edilen kanıya uygun bir biçimde, iki ayak üzerine kalkmamızla beraber gelen bir "yan ürün" olarak günümüze kadar taşınmıştır.
Bu yapının etkileriyle ilgili araştırmalar halen sürdürülmektedir ve kesin cevaplar, daha ayrıntılı araştırmalardan sonra verilebilecektir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 177
- 62
- 46
- 35
- 30
- 23
- 19
- 12
- 9
- 6
- 6
- 5
- Wikipedia. Do Other Animals Have A Hymen?. (30 Mart 2019). Alındığı Tarih: 21 Nisan 2019. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
- Evie. Do Other Animals Have A Hymen?. (9 Nisan 2008). Alındığı Tarih: 21 Nisan 2019. Alındığı Yer: The Naked Scientists | Arşiv Bağlantısı
- J. Moore. Aat/H Claims And The Facts. (21 Nisan 2019). Alındığı Tarih: 21 Nisan 2019. Alındığı Yer: Aquatic Ape | Arşiv Bağlantısı
- H. Blank. (2007). Virgin: The Untouched History. ISBN: 9781596910102. Yayınevi: Bloomsbury Publishing PLC.
- M. H. Loughlin. (1997). Hymeneutics: Interpreting Virginity On The Early Modern Stage. ISBN: 9780838753392.
- C. Adams. What Is The Purpose Of The Hymen?. (2 Ekim 1992). Alındığı Tarih: 21 Nisan 2019. Alındığı Yer: The Straight Dope | Arşiv Bağlantısı
- A. J. Hobday. (1997). Function Of The Human Hymen. Medical Hypotheses, sf: 171-173. | Arşiv Bağlantısı
- S. W. Menard. (1997). Physical Examination Of Children And Adolescents. Nurse Practitioners Forum, sf: 154-159. | Arşiv Bağlantısı
- G. E. Berrios. (2006). Madness From The Womb. History of Psychiatry, sf: 223-235. | Arşiv Bağlantısı
- C. Blackledge. (2004). The Story Of V: A Natural History Of Female Sexuality. ISBN: 9780813534558. Yayınevi: Rutgers University Press.
- ^ R. E. Jones, et al. (2013). Human Reproductive Biology. ISBN: 9780123821850. Yayınevi: Academic Press.
- ^ C. C. M. Professional. Hymen: Overview, Function & Anatomy. (15 Nisan 2022). Alındığı Tarih: 21 Aralık 2024. Alındığı Yer: Cleveland Clinic | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 05/01/2025 11:25:18 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/117
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.