Şehir Nedir? Şehirler Nasıl Ortaya Çıkmıştır?
Şehirlerin ortaya çıkışı çok eski tarihlere dayanmaktadır. Uzun bir tarihi geçmişe sahip olmalarına rağmen, 19. yüzyıl başlarına kadar şehirlerin gelişimi çok yavaş olmuştur. Sanayileşme süreci ile birlikte şehirler, hızlı bir şekilde büyümüş ve çok sayıda küçük yerleşim birimleri şehre dönüşmüştür.
İnsanın yerleşik yaşama geçmesiyle birlikte ortaya çıkan ilk tarım toplulukları birkaç yüz kişiden oluşan köylerde yaşıyordu. Verimli tarım alanlarının bulunduğu Mezopotamya, İndus, Nil ve Sarıırmak Vadisi'nde bugünkü büyük şehirlerin temelleri olan ve her birinde binlerce kişinin yaşadığı ilk şehirler kuruldu.
İlk şehirlerin burada kurulması elbette bir tesadüf değildi. Tek ekonomik etkinliğin tarım ve hayvancılık olduğu ilk şehir yerleşimlerinin tümü, iklimin ılıman, su kaynaklarının bol ve tarım topraklarının verimli olduğu yerlerde kurulmuşlardı. Tarımsal üretimin artması, zamanla şehirler arasında gerçekleşen ticaret faaliyetlerini doğurdu. Şehirlerin giderek büyümesi, savunma ve yönetim gereksinimlerini ortaya çıkardı. Böylece şehirler, yönetici sınıfa ve askerî güce sahip yerleşimler hâline geldi.
Orta Çağ’da savunma amacıyla surlarla çevrilerek kale içlerine alınan şehirler, Sanayi Devrimi ile birlikte bambaşka bir boyuta ulaştı. Kırsal kesimlerden aldığı göçlerle nüfusları hızla artan şehirlerin fonksiyonel özellikleri de gelişip çeşitlendi. Şehirleşme açısından sanayi devrimi bir katalizör olmuştur. Sanayileşme ile birlikte şehirler giderek artmıştır ve toplumsal açıdan görkemli merkezlere dönüşmüşlerdir.
Şehir Nedir? Ne Anlama Gelir?
Şehir; belli bir plana göre hazırlanmış sınırları belli olan nüfusu 10.000 üzerinde olan, tarımın çalışan nüfusun çoğunun ticaret, sanayi ve hizmet sektöründe olduğu çok nüfuslu yerleşim merkezleridir. "Kent" ve "şehir" sözcükleri, Türkçe ’de birbirinin yerine kullanılan, kökenleri ayrı, anlamları aynı iki sözcüktür. Şehir yerine kent sözcüğünün kullanılması son onlu yıllarda ortaya çıkan gelişmelerdir. Bu gelişmelerden dolayı araştırmadaki ifadelerde bazen kent kelimesi çoğu zaman şehir kelimesini kullanmakta sakınca görülmemiştir.
Şehir bir medeniyetin, adeta mekâna hak edilen tezahürüdür. Günümüzde şehir turizmini anlamak için sanayi devrimi sonrasında meydana gelen post modern şehirleri anlamak gerekmektedir. Şehirler insanoğlunun var olduğu ilk günden beri eski olmasalar da en az beş bin yıldan beri mevcudiyetini sürdürmekte olan yerleşim birimleridir. Başlangıçta göçebe bir hayat sürdüren insanlar özellikle tarım devriminden sonra yerleşik hayata geçmişlerdir. Yerleşik hayatın en önemli özellikleri arasında yer alan dayanışma ve birlikte yaşama gerekliliği ilk şehirleri ortaya çıkarmışlardır İlk şehirlerin ortaya çıkmasından başka tarihsel bir süreç içinde yeniden yapılanarak yeni şehirler ortaya çıkmıştır.
Geçmişten günümüze kadar insanlar birçok yerleşim değişikliğine uğramak zorunda kalmıştır. Kimi zaman zorunlu durumlardan dolayı yerleşim birimlerini değiştirmek zorunda kalan kişiler, kimi zamanda standartlarını yükseltmek adına yerleşim birimlerinde değişikliği tercih ederler.
Şehir Ne Demek?
Şehir kelimesi Latincede "Civilization" kelimesinden türemiştir ve Türkçe'ye de sivil olarak geçmiştir. Latince kökenli "civitas" kelimesi Anglo-Sakson dillerine “city” olarak geçmiştir. "Citizen" yani şehirli, "sivil olan" anlamında kullanılmaktadır.
Orta Asya'da Çağatay lehçesinde nüfusu kalabalık olan köylere “kent” adı verilmekteydi. Kent kelimesi, öz Türkçe bir kelimedir. Ancak şehir anlamında kırsal fonksiyonların dışında faaliyetin hakim ve yaygın olduğu bir yerleşme için kullanılmaz. Daha çok köy ile şehir arasındaki bir geçiş yerleşmesi için bu ifade kullanılmaktaydı. Köyün büyüğü, şehrin küçüğü anlamında yani bugün bizim “kasaba” olarak tanımladığımız yerleşme için kullanılıyordu.
Şehir kelimesi, Türkçeye Farsçadan geçmiştir. Şehrin Arapçası ise “medeni-uygar"dır ve Medine şehrinin ismi de bu kelimeden türemiştir.1
Önceki dönemlere bakılacak olursa “cite”, “polis”, “medine” ve “kent” kelimelerinin birbirine yakın anlamlarda kullanıldığı söylenebilir. Kelimenin kullanıldığı zamandaki yerleşim birimleri, bazen bir devleti, küçük bir kenti veya belli bir uygarlık düzeyini ifade etmişlerdir. Kelimelerden “cite” küçük bir devletçiği ifade ederken, “polis” sözcüğü savunma gerekliliğini açıklamak üzere kale anlamında kullanılmıştır. Örneğin polis sözcüğü, Yunanca literatürde "şehir devleti" olarak çevrilmektedir. Bir başka anlamı ise bir "şehrin vatandaşlar topluluğu" olarak ifade edilmektedir.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Şehirleşmeye Genel Bakış
Şehirleşme, bir değişme sürecidir. Şehirleşme olarak adlandırılan; insan ihtiyaçlarının zaman içerisindeki fiziki değişimi, eğer sistematik ve kontrol altına alınmadan, plansız bir şekilde ortaya çıkar ise geri dönüşü olmayan bir durum meydana getirmektedir. Gelişmekte olan ülkeler kentleşmeyi, ileriye dönük kalkınma hedeflerine ulaşmada hızlandırıcı ve yön verici bir araç olarak kullanmakta ve bunun yanında kentleşme sonucu meydana gelen sorunları, olumsuz etkileri ortadan kaldırmak için büyük çaba harcamaktadırlar. Globalleşmeye paralel olarak şehirlerde artan nüfus yoğunluğu başta altyapı ve üst yapı olmak üzere birçok sorunu göz önüne getirmiştir. Daha iyi kent yaşam kalitesine erişmek için genel geçer standartları kapsayan yaşanılabilir ve sürdürülebilir kentleri yapılandırmak gerekmektedir.
Keleş(1980)'e göre dar anlamda kentleşme, kent sayısının ve kentlerde yaşayan nüfusun artmasıdır. Geniş anlamda kentleşme ise, sanayileşme ve ekonomik gelişmeye bağlı olarak kent sayısının artması ve bugünkü kentlerin büyümesi sonucunu doğuran, toplum yapısında, artan oranda örgütleşme, iş bölümü ve uzmanlaşma yaratan, insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan bir nüfus birikiminin sonucudur.2
Şehirleşme, sadece nüfusun artışı değil, aynı zamanda toplumun iktisadî ve sosyal yapısındaki değişmelerin de önemi büyüktür. Şehirleşme şehirlerin büyümesi ile birlikte ortaya çıkan yaşama tarzındaki değişmeler anlamına da gelir. Ayrıca, kentsel davranış ve değerler sisteminin zamanla manevi davranış ve ilişkilerin yerini alması ve insanların şehre uyum sağlaması sürecine de şehirleşme denilmektedir.
Şehirleşme birtakım özellikleri ile öne çıkar. Şehirleşme bir değişmedir, devletin görevlerinde artışı gerektirir.3 Şehirleşmenin göstergeleri, kentlerin ve kentlerde yaşayanların sayısının artması; tarımın modernleşmesi, emek-yoğun aile üretimi yerine, pazara dönük teknoloji yoğun üretimin önem kazanması ve hizmet sektörünün ağırlığının artması; mesleki alanda çeşitliliğin ve nitelikli iş gücünün artması, toplumsal yapının, ilişkilerin ve değerler siteminin farklılaşması, ailenin küçülmesi; kadının iş hayatına katılması ve aile içi ilişkilerde konumunun güçlenmesi; eğitimli nüfusun artması; sosyal güvenlik sistemlerinin toplumun çeşitli kesimlerinde yaygınlaşması ve mekâna yerleşim biçiminin farklılaşması olmuştur.4
Tabloda da görüldüğü gibi şehirleşme hareketi, büyük şehirlerin daha da büyümesi şeklinde olmuştur. Bu hareketlerdeki en önemli etken sanayi devrimi olmuştur.
Şehirleşmenin Nedenleri
Şehirleşmenin nedenleri arasında; ekonomik nedenler, sosyo-psikolojik nedenler, siyasal nedenler, demografik ve teknolojik nedenler bulunmaktadır bu nedenleri alt başlıklar halinde inceleyeceğiz.
Ekonomik Nedenler
Şehirleşmenin ekonomik nedenler “itici etmenler” (olumsuz göç nedenleri) ve “çekici etmenler” (olumlu göç nedenleri) olmak üzere ikiye ayrılır.5
İtici etmenler (olumsuz göç nedenleri), köy nüfusunu yerinden iten, tarım kesiminin içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanmaktadır. Tarımda makine kullanımı, girdi oranındaki artış tarımda gereksinim duyulan insan gücü miktarını azaltmaktadır. Gelir yetersizliğinin yanı sıra, mülkiyetin dengesiz dağılımı toprakları parçalaması, erozyon itici etmenleri güçlendirir.
Çekici etmenler; kırsal kesimde yeterince gelir elde edemeyen ve gelecek için güvence bulamayan nüfusu kentlere çeken nedenlerdir. Sanayileşmekte olan toplumlarda, kentler kırsal yerlere oranla daha fazla iş imkânı ve gelir sağlamaktadır. Bu ise kentlere olan hareketi arttırır. Şehirleri çekici kılan ekonomik üstünlükler üretim faktörlerine kolayca ulaşabilmektir. Bankacılık hizmetleri ile girişim gücü yönünden de belirli üstünlükler sunmaktadır. Üretim maliyetlerinde düşme de gelirlerde artışa neden olmaktadır. Şehirde yaşayanlar kırsal kesimde güç buldukları mal ve hizmetlerden daha kolay yararlanma imkânına sahiptir. Farklı ekonomik etkinlikleri gerçekleştiren birimlerin belli bir mekânda bir arada olma nedenleriyle sağladıkları yararlardır.
Sosyo-Psikolojik Nedenler
Şehirlerin sahip olduğu birçok toplumsal ve kültürel olanaklar ve hizmetler çok çekicidir. Şehirlerin özgür havası, daha geniş bir gruba üye olma duygusu, kentli olma gururunu paylaşma başlıca etkenlerdir. Kimi yerlerde ise, köyden kente göç etmeye, belli bir toplumsal aşağılık duygusunu ortadan kaldıran “yükseliş” gözü ile bakılır. Bunun gibi, "İstanbul’un taşı toprağı altın" sözü de büyük kentin çekiciliğini anlatan bir deyim olarak dilimizde yer edinmiştir.6
Siyasal Nedenler
Bir ülkede çeşitli düzeylerde verilen kararlar, yönetim yapısının özellikleri ve hukuk kurumlarından bazıları ve uluslararası ilişkiler de şehirleşmeyi özendirici nitelik taşıyabilir. Ülkemizde Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana çeşitli dönemlerde özellikle sanayileşme, ulaşım, eğitim ve dış ilişkiler konularında benimsenen ve uygulanan politikaların şehirleşme üzerinde önemli etkileri olduğu bir gerçektir. Atatürk döneminde devletin kurduğu sanayi kuruluşlarının ülkenin çeşitli yörelerine dağılmış olması ve izlenen demiryolu politikası, göç eden nüfusun belli kentlere aşırı yığılmasını önlemiştir. 1950’lerden sonra izlenen liberal ekonomi politikası ve sanayi kuruluşlarının daha büyük kentlere ve onların çevresine yerleşmesi ülkedeki nüfus hareketlerinin yönünü belirleyen önemli etkenler olmuştur. Demiryollarının ihmal edilerek ülkeyi her bakımdan dışa bağımlı yapan karayolu ulaşımına ağırlık verilmesi, kentleşmenin yönünü ve hızını önemli bir biçimde etkilemiştir
Demografik Nedenler
Türkiye'de Cumhuriyetin ilanından 1950 yılına kadar olan dönemde, ölüm hızının azalması ve doğum hızının artması ile yıllık nüfus artış hızı yükselmiştir. Kentleşme en yüksek orana 1950–1960 döneminde ulaşmıştır. Buna karşılık giderek daha önceki dönemlere göre bir düşüş gösterdiği de söylenebilir. Kentleşme hızının, nüfus artış hızından çok, yerleşmeler arasında kent nüfusu yararına bir hareketten kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Nüfus artışıyla birlikte iç göçlere katılan nüfusun önemli bir artış göstermesi iç göç olayının kentleşmede önemli bir rol oynadığını ortaya koymaktadır.
Bir kentin idari ve siyasi fonksiyonunun mevcut olması kentleşme oranını hızlandıran bir faktördür. Çünkü devlet bürokrasisinin ihtiyaç duyduğu personelin buralarda yerleşmesi yanında, çeşitli iş olanakları ve hizmetlerden yararlanmak isteyen kişilerin kente akması, bu kentlerdeki nüfus yoğunluğunun artmasında önemli bir faktördür.7
Demografik anlamda şehir sayısının ve şehirlerde yaşayan nüfusun artmasını anlatan bir kavram olan şehirleşme, sanayi devrimi sonrasında önemli bir kırılma noktası yaşayarak yeni bir boyut kazanmıştır. Sanayi devrimi sonrası ortaya çıkan yeni üretim düzeni toplumsal ve mekânsal değişimlerin de habercisiydi. Sanayi devrimi sonrasında ortaya çıkan süreçler şehir sistemlerinin nicel ve nitel boyutlarını da değişime uğrattı. Bu değişim yalnız şehir mekânlarının içsel organizasyonu ve şehir içindeki sosyo-ekonomik ilişkilerin yapılandırılması üzerinde değil aynı zamanda şehirler arasındaki ilişkilerde de önemli etkiler yarattı. Sanayi Devrimi ile başlayıp günümüze kadar devam eden süreçte küreselleşme, ekonomik ve sosyal bağlamda yeniden yapılanma, şehirsel kimliklerin yeniden oluşturulması ve yeni politik gündemler bu sürecin merkezinde yer alan, onu yönlendiren ana temalar olmuşlardır.
Bu süreçte bir yanda dünya nüfusu artarken diğer yanda şehirler gerek sayı gerekse nüfus bakımından hızla büyümüşlerdir. 1800 yılların başında dünya nüfusu 1 milyara ulaşmış olup bu dönemde nüfusu 1 milyondan fazla olan tek şehir Pekin’dir. Sadece 100 yıl sonra yani 20. yüzyılın başlarında dünya nüfusu 2 milyara ulaşırken, nüfusu 1 milyonun üzerinde olan şehir sayısı da 16’ya yükselmiştir. 21. yüzyıla ulaşmak için aradan geçen 100 yıl gibi kısa denilebilecek bir zaman diliminde, dünya nüfusundaki değişimin boyutu bu kez daha da çarpıcı hale gelmiştir. 21. yüzyılın başında dünya nüfusu 6 milyara ulaşırken nüfusu 1 milyon ve üzerinde olan şehir sayısı da 378’e yükselmiştir. Gittikçe şehirleşen dünyada hem şehir sayısı hem de şehirlerde yaşayan nüfus miktarı hızla artışını sürdürmektedir. Yapılan projeksiyonlar dünyada nüfusu 1 milyon ve üzerinde olan şehir sayısının 2025 yılında 600’e ulaşacağını göstermektedir.8
Teknolojik Nedenler
Sanayi Devrimi'nin getirdiği değişikliklerle birlikte kentleşmenin hızlanması teknolojik gelişmelerle mümkün olmaktadır. Artan üretimin kentleşmede rol oynaması, ürünün kolay ve ucuz taşınmasını sağlayacak teknolojik araçların gelişmesine bağlıdır. 17. yüzyılın sonunda buhar makinesinin bulunması, bir yandan her türlü üretim etkinliklerini, bir yandan da yönetim hizmetinin ve dağıtım etkinliklerinin yoğunlaştırıcı etkisine koşut olarak, elektrik enerjisi köylerden kentlere akın eden nüfusu, kent özeğinden çevresine doğru dağıtıcı bir rol oynamıştır. Bir yandan da elektrik enerjisinin sanayide artan oranda kullanılması nüfusun ve sanayinin belli noktalarda toplanmasına sebep olmuştur. Nükleer enerjinin kentlerin kuruluş yerleri, biçimleri ve işlevleri, kentsel nüfusun dağılımında önemli etkiler yapması kaçınılmazdır (R. Keleş, 2017).
Dünyanın en önemli nüfuslarını Asya, G. Amerika ve Afrika ülkeleri içine almaktadır. Özellikle Çin ve Hindistan zirvedeki yerini alırken 300 milyonun üzerinde nüfusuyla ABD 3. sırada, 273 milyon nüfusuyla Endonezya 4. sırada yer alırken 128 milyon nüfusuyla Meksika dünyada en fazla nüfusa sahip 10. ülke konumunda yer almaktadır. Dünyanın en fazla nüfusa sahip olan ülkelerin yanında aynı zamanda tabloya bakarak dünyadaki gelişmiş ülkelerin şehirleşme oranlarının çok yüksek olduğu görülmektedir.
Şehirlerin Doğuşu
İlk çağlarda verimli toprak ve uygun doğa koşullarının bulunduğu alanlar yerleşim yeri olarak seçilmiş köyler kurulmuştur. Zamanla fazla ürünlerin takas edildiği köyler büyüyerek ticaret merkezi durumundaki şehirlere dönüşmüşlerdir. Orta Çağ’da kentler daha çok ticari faaliyetlerin yürütüldüğü yerler olmuştur. Şehirleşme konusunda asıl gelişme İngiltere’de ortaya çıkan Sanayi Devrimi ile başlar. Sanayi devrimi ile birlikte Avrupa’da birçok şehir yoğun bir nüfus akımına uğrarlar, hızla büyürler. Bu bölümde şehirleşmeyi dönemsel olarak ele alacağız.
Şehirlerin öncelikli olarak bu alanlarda görülmesinin nedenleri; iklim koşulları, verimli tarım alanları, su kaynaklarının bolluğu ve toprak yapısının elverişli olmasıdır.
Neolitik Dönemde Şehirleşme
En eski şehirlerin ortaya çıkışı M.Ö. 6000-5000 yılları arasına tarihlendirilmesine rağmen, özellikle eski Mısır tarihi uzmanları gerçek anlamda şehirlerin ortaya çıkmasından önce yaklaşık olarak 2000 yıl uygarlığın gelişmesi gerektiğine vurgu yapmaktadırlar.
Şehirlerin yeryüzüne çıktığı ilk yerler Orta Doğu ve civarında, özellikle de Irak, Mısır ve Pakistan’ın çeşitli bölgelerindeki büyük nehirlerin taşkın ovalarında yer aldıkları bilinmektedir. Nil vadisi, Fırat ve Dicle nehirleri ile İndus nehrinin meydana getirdiği ovalar, sulamalı ve modern tarım yöntemlerinin kullanılmasıyla, yeryüzünün ilk şehirlerinin ortaya çıktığı bölgeler olmalarına imkan tanımıştır.
Eski Mısır’ın ilk şehirleri Nil vadisindeki Aphroditopolis, Hierakonpolis, El-Gize, Abu Sir, Sakkara, Teb ve Luksor; İndus vadisinde günümüzdeki kıyı çizgisinden 700 km içeride kalan Mohenco-daro ve Harappa; Ganj Nehri vadisindeki Patiliputra; Mezopotamya bölgesinde Fırat ve Dicle nehirlerinin kenarlarında kalan sahalarda Ur, Uruk, Lagash, Erech, Eridu, Ubaid iç kısımlarda ise Nippur, Umma, Kish, Susa, kuzeyde Asur, Kalah (Nimrud), Ninive, Dur Şarrukin ve daha sonraları Babil bu devrin önemli şehirlerine örnek olarak gösterilebilirler. Şehirleşmeye neden olan süreçlerin benzer özellikler taşıdığı Uzak Doğu’da özellikle Çin’de Hoang-ho (Sarı ırmak) nehri üzerinde Anyang şehri; Türkistan’ın Amu Derya (Ceyhun) ve Siri Derya (Seyhun) nehirleri vadisinde Semerkant, Buhara, Taşkent gibi kuruluş tarihleri eskiye şehirlere rastlanmaktadır. Orta Amerika’da Guatemala’da Copan, Quirigua ve Palenque şehirleri kuruluş tarihi en eskiye inen şehirler olarak dikkat çekerler. Böylece şehirler köken olarak polifitiktir. Birbirleriyle hiçbir ilişkisi olmadan Eski Dünya ile Yeni Dünya'da ve Eski Dünya'da da birbirinden çok uzak bölgelerde belirli coğrafi şartların gerçekleştiği bölgelerde ortaya çıkmışlardır.
Yeryüzünde Mısır ve Mezopotamya’da ilk şehirlerin ortaya çıkışı siyasi durum üzerinde de etkili olduğu ve böylece ilk imparatorlukların ortaya çıkmasına neden olduğu söylenebilir. Herhangi bir bölgede bir merkeze bağlı diğer şehirlerin kurulması ve bu şehirlerin varlığına bağlı olarak çevrenin siyasi ve ekonomik olarak imparatorluğa bağlı bölgeler olarak değerlendirilmesi şehirlere ait ilk hiyerarşik sistemlerin de ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Eski Yunan Döneminde Şehirleşme
İlk şehirlerin ortaya çıkmasından çok daha sonraları bu şehirlerin çevrelerindeki bölgelerden elde edilen ürünlerin artması ve tarımsal faaliyetlerin daha da gelişmesi sonucunda ticari hizmetler önem kazanmış ve şehirler gelişmiştir. Ticari faaliyetlerin gelişmesi de şehirleşmenin yaygınlaşması üzerinde olumlu etki yapmıştır.
Şehirlerin gelişimi açısından ikinci önemli dönem olarak Eski Yunan Uygarlığı gösterilebilir. M.Ö. 2000 yıllarında Ege denizinde Milos adasındaki Phylakopi, Filistin kıyılarındaki Byblos, Çanakkale Boğazındaki Truva gibi şehirler bu ticari faaliyetle bağlı olarak gelişme fırsatı bulabilmişlerdir. Bu şehirlere M.Ö. 600 yıllarından sonra Yunanistan’daki Tirys ve Mycenae, Fenike’lilere ait Tyre, Sidon ve Ugarit gibi şehirler ilave edilmiştir. Böylece Akdeniz kıyılarında ve adalarda yer alan çeşitli ülkeler arasındaki ticari ilişkileri sağlayan, elinde bulunduran ve düzenleyen, böylece büyük zenginlik kazanan şehirler, aynı zamanda kültürel gelişmeleri de bir merkezden diğerine aktardıkları gibi çeşitli ehil hayvanların ve bitkisel üretimin oluşmasına da katkı sağlamışlardır.
Bütün bunlar yani insanların sedanter hayata geçilmesi, insanların kurdukları köy ve şehirlerde sınıf farkının ortaya çıkışı, insanların tarıma başlamalarıyla birlikte ilk ticaret ve ilk küçük sanayi hareketlerinin ortaya çıkması hep paleolitik sonu, neolitik başlarındaki döneme tarihlendirilmektedir. Bu şekilde günümüzdeki anlamda bilim başlamasa da onun kökenlerini şehirleşme faaliyetleriyle birlikte değerlendirebiliriz.
Ortaçağda Şehirleşme
Ortaçağ başlarında Orta Doğu şehirleri, sonlarına doğru ise Avrupa şehirlerinin belirgin bir gelişme içinde oldukları söylenebilir. Önemli kervan ticaret güzergahlarının üzerinde bulunan ülkelerin İslamiyet’e geçmiş olmaları, bu yollar üzerinde bulunan şehirlerin gelişmesine neden olmuştur. (İ. Akova, 2018).
1770’lerde İngiltere’de su buharının makineye uygulanması insan hayatında o güne kadar görmediği bir güçle imalata başlamasına yol açmıştır ki bu olay “Sanayi Devrimi” olarak bilinir. Artık kol gücünden ve hayvan gücünden daha büyük bir güç ve enerji kaynağına yani maden kömürüne insanın hakim olduğu görülür. Büyük sanayi devrimi istihdamı, dolayısıyla da iş gücünü arttırmakta ve buna bağlı olarak da kırlardan şehirlere doğru bir göç dalgasına sebep olmaktadır. Sanayi devriminin neden olduğu üretim biçiminin değişmesine bağlı olarak şehirler tarih boyunca hiç rastlanmadığı kadar gelişmeye başladığı görülmektedir. Bu gelişmeye sadece üretim biçiminin değil aynı zamanda ulaşım sistemlerinin değişmesine de katkı sağlamıştır. Üretimi gerçekleştirilen malların çevreye, ülkeye ve ülke dışına ithali kavramı ortaya çıkmıştır. Ulaşım imkanlarının gelişmesiyle ülke dışından hatta deniz aşırı ülkelerden bazı ham maddelerin sağlanması ve üretimin daha ucuza gerçekleştirilmesi mümkün olmuştur.
Sanayi Devrimi Sürecinde Şehirleşme
Bu dönem dünyanın paylaşıldığı, sömürgecilik hareketlerinin başladığı bir süreci beraberinde getirmiştir. 1800’lü yılların başında nüfusu 5000 veya daha fazla olan yerleşmelerde yaşayanlar, dünya nüfusunun ancak %3’ünü meydana getirmekteydi. Günümüzdeki oran ise %70-75 düzeyindedir. Ancak büyük sanayi devrimi şehirlerin nüfusunun gittikçe artmasına, kırdan şehre, ülke içinde ve ülkeden başka ülkeye göçe de neden olmuştur. İngiltere, Belçika ve Hollanda’da 19. yüzyılının ilk yarısından 1950’li yıllara kadar olan sürede şehirleşme faaliyeti en yüksek düzeye ulaşmıştır. Bu şehirleşme süreci tıpkı durgun bir suya atılan taşın oluşturduğu halkalar gibi çevreye doğru yayılma eğilimdedir. Örneğin Türkiye’de bu hareketin ilk etkileri İstanbul’da 1950'li yılında yoğunluk kazanır. Sanayi devrimine bağlı olarak gelişen bu süreç, bugün gelişmekte olan ülkelerde de hızla yayılma eğiliminde olmalarına rağmen gecekondu mahalleleri veya diğer türedi konut biçimleriyle çevrelenmesi, gelişmiş ülke şehirlerinden ayrılmaktadırlar.
Şehirlerde yaşayan nüfus miktarının artması bir yandan şehirlerin etraflarına doğru yayılmasına neden olurken, diğer taraftan, özellikle de gelişmiş ülkelerin şehirlerinin gelişen teknolojik olanakların da artmasıyla, sky-line’larının yükselmesine neden olduğu saptanmaktadır. 1789 Fransız devriminin Paris’te gerçekleşmesi sebepsiz değildir. Ortaya çıkan sınıf farkları sonucu farklı kültürel ve ekonomik sınıfların ortaya çıkmasına yol açtığından yaşanmış bir harekettir.
Büyük sanayi devrimi gittikçe küresel ölçekte yayılmaktadır. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren de insanlar ilk büyük bir sorun ile karşı karşıya kalmaktadır ki, bu sorun “Çevre Sorunları” meselesidir. Buna mukabil ulaşım sistemlerinin gelişmesi hem avantaj hemde dezavantajlara sebep olmaktadır. Böylece insanlar ulaşım şartlarının gelişmesi ve inşa edilen yol sistemlerinin ilerlemesi sonucu günümüzde uzun mesafeler kısa sürede kat edilmektedir. Aşırı şehirleşmenin ve bundan kaynaklanan çevre kirliliğinin (hava, su, gürültü) Türkiye'de ilk defa 1960’ların sonundan itibaren şehirlerden koparak, çevrenin daha yeşil şartlar altında ve daha az katlı ayrıca müstakil evlerde oturmasını sağlamaktadır. Bu durum şehirde birbirlerine kültürel ve ekonomik olarak bağlı ancak şehrin dışında bir mahallede oturma alışkanlığı edinen kişilerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla ekonomik olarak gelişmiş şehirlerde şehirleşme trendi belli bir yerden sonra azalmaya, şehirler belli bir yerden sonra boşalmaya başlamaktadır. Buna “Suburbanization” hareketi adı verilmektedir. Suburbanization (banliyöleşme) şehir halkının bir kısmının şehirden yaklaşık 100 km uzağa kadar bir sahada daha yeşil, daha sakin, daha temiz yerlerde kurdukları mahallelerdir. Bu tarz bir şehirleşme dünya ölçeğinde bu trende henüz ulaşmamıştır. Yani dünya hala büyük bir hızla şehirleşmekte ve şehirler süratle kalabalıklaşmaktadırlar.
21. yüzyılda günümüzün geri kalmış ve gelişmekte olan bölgelerinde şehirleşme süreci artacaktır. Ve içinde bulunduğumuz yüzyıl sonunda dünyada şehirleşme modellerinin bugünkünden çok farklı olması beklenmektedir. Tıpkı, 18., 19. ve 20. yüzyılda küçük şehirler önce kalabalıklaşmış daha sonra da birbirleriyle birleşmişlerdir. Daha sonra Conurbanization da denilen Megalopolis’ler oluşturulmuş, bu Conurbanization (konürbasyon) sahaları da gelecekte birbirleriyle birleşecekler ve Ökumenpolis denen “Blok Şehirler” ortaya çıkacaktır. Yüzlerce kilometre sahayı içine alan Ökümenpolisler oluşacak ve bunlar birbirlerine ve dışarıya bağlayan bazı kuşak ve koridorlar ortaya çıkmasına sebep olacaktır. Şehirlerin geleceği konusunda yapılan tartışmalarda; kentlerin kendilerini yaratan koşullara bağlı olarak özgün bir karakterinin bulunduğu ve her şehrin kendini diğer şehirlerden ayıran özellikleri olduğu, bunun nedeninin de toplumsal özelliklerden ve belli bir ölçüde ulaşım ve iletişim olanaklarının yetersizliğinden kaynaklandığı belirtilmektedir. Ne kadar korunmak istenirse istesinler çağdaş şehirlerde bu farklı (yerel) özelliklerin gün geçtikçe kaybolma, ortadan kalkma riskiyle karşı karşıya olduğu ve yerel işçiliğin yerini evrensel teknolojinin alması sonucu şehirlerin birbirine daha fazla benzemeye başladığı vurgulanmaktadır (İ. Akova, 2018).
İstanbul ve Bursa'daki nüfusun en önemli nedeni sanayidir. Bunun yanı sıra Şarköy'de gelişen turizm ve sanayide nüfusun artmasında etkili olmuştur.
Sanayi Öncesi ve Sanayi Sonrası Şehirlerin Karşılaştırılması
Sanayi Devriminden sonra başlayan hızlı gelişim trendi sonrasında, günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık %55’i şehirlerde yaşamaktadır. 2050 yılında ise nüfusun yaklaşık %70’inin şehirde yaşayacağı tahmin edilmektedir. Bu durumda şehrin geleceğinin tartışılması aslında insanın geleceğinin ne olacağının konuşulması anlamına gelmektedir.
“Geleceğin şehri” dendiğinde insanların aklına uzayda veya yerin altında inşa edilecek şehirler gelmektedir. Oysa insanın yaşama mekânı dün olduğu gibi yarın da yeryüzü olacaktır. Bu durumda şehrin geleceğini planlarken dünyanın şartlarını, coğrafyasını, topoğrafyasını göz önüne almak zorundayız. İnsanın varlığının devamı dünyanın yaşanabilir bir yer olarak kalmasına bağlı olduğuna göre, şehrin geleceğini planlarken ilk ve öncelikli olarak tabiatın bozulmamasına dikkat etmek zorunda olduğumuz bir gerçektir. Öte yandan şehir nüfusunun artması beraberinde birçok sosyal meseleyi de getirmiş, kent merkezli yeni toplumsal sorunlar ortaya çıkmıştır.
Şehrin geleceğine dair çok disiplinli yaklaşımlar aslında ortaya çıkan toplumsal sorunların kaynağını tespit edip çözmeye yönelik çabalardır. Her bilimsel alan insanın karşı karşıya kaldığı sorunları kendi açısından çözme çabasına girmiştir. Bu da şehrin salt bir mimari alan olmaktan çıkıp bütün bilim dalları için uğraş alanı haline gelmesine yol açmıştır.9
Sonuç
Geçmişte insanların yaptıkları ekonomik faaliyetler kısıtlıydı. Teknolojinin gelişmesi, Doğal kaynakların keşfi ve işletilmesi, nüfus artışı ve ihtiyaçlara artan talep hızlı bir şehirleşmeyi beraberinde getirmiştir. Örneğin, küçük bir yerleşim yerinde sanayi faaliyetlerinin başlaması ya da bir maden ocağının açılması o alanda nüfusun artmasına, şehirleşmenin hız kazanmasına, sosyal, ekonomik ve kültürel yapıda değişimlere yol açmıştır/açmaktadır.
İlk çağlarda verimli toprak ve uygun doğa koşullarının bulunduğu alanlar yerleşim yeri olarak tercih edilmiştir. Verimli tarım toprakları şehirleşmede etkili olmuştur. Şehirleşmenin gelişimi Ortaçağda; savunma gereksinimi nedeniyle şehirler surlarla çevrilmiştir. Ticaret yolları üzerinde şehirler doğmuştur. Ayrıca dini merkezlerde de şehirler ortaya çıkmıştır. Şehirlerin gelişmesinde güvenlik, ticaret ve dini faktörler etkili olmuştur.
Teknolojideki buluş ve icatlar şehirlerin önemini artırmış, özellikle kırsal alanlardaki göçlerle beraber Avrupa şehirleri yoğun bir nüfus akımı ile karşılaşmıştır. Yoğun göçlerle beraber kent dokuları da bozulmaya başlamıştır. Şehirler, çeşitli fonksiyonların canlanıp çeşitlendiği, nüfus ve yerleşme birimlerinin yoğunlaştığı, hayatın daha da kolaylaştığı yerleşme alanlarıdır. İnsanlık tarihi boyunca dünya nüfusunun büyük kısmı kırsal kesimlerde yaşamışsa da, 5 bin yıldan beri mevcut olan ve Sanayi Devriminden sonra muazzam bir gelişme gösteren yerleşmeler şehirler olmuştur. Şehirleşmenin gelişimi günümüzde ise; Hızlı nüfus artışı köyden kente göçü artırmıştır. Şehirler ülkelerin ekonomik, siyasal, kültürel ve eğitim merkezleridir. Ulaşım ve iletişim alanındaki baş döndürücü gelişmeler şehirleşmeyi de artırmaktadır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 12
- 4
- 4
- 2
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- İ. Akova. (2018). Şehir Coğrafyası. Yayınevi: İstanbul Üniversitesi, Auzef Ders Kitabı.
- R. Keleş. (2017). Kentleşme Politikası. ISBN: 9789755330532. Yayınevi: İmge Kitabevi.
- Z. Çalışkan. (2006). Türkiye Şehirleşme Ve Gecekondulaşma. Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları, sf: 55-61. | Arşiv Bağlantısı
- M. Tuna. (2012). Çevre Sosyolojisi. Yayınevi: Anadolu Üniversitesi (AÖF).
- S. Kaygusuz. Mersin’de Kentsel Hareketlilik: Mersin Esnafının Mekânsal Hareketliliği Üzerine Bir Araştırma. (1 Ocak 2009). Alındığı Tarih: 1 Haziran 2020. Alındığı Yer: Ulusal Tez Merkezi | Arşiv Bağlantısı
- A. Yıldırım. Kentleşme Ve Kentlileşme Sürecinde Göçün Suç Olgusu Üzerindeki Etkileri. (1 Ocak 2004). Alındığı Tarih: 1 Haziran 2020. Alındığı Yer: Ankara Üniversitesi | Arşiv Bağlantısı
- B. Demirci. Türkiye’de Kentleşmenin Kentsel Kültürel Mirasa Etkileri. (1 Ocak 2008). Alındığı Tarih: 2 Haziran 2020. Alındığı Yer: Afyon Kocatepe Üniversitesi | Arşiv Bağlantısı
- H. Doğanay. (2019). Türkiye Turizm Coğrafyası. ISBN: 9786053646211. Yayınevi: Pegem Akademi Yayıncılık.
- H. Taşcı, et al. Geleceğin Şehri. (1 Ocak 2015). Alındığı Tarih: 2 Haziran 2020. Alındığı Yer: İstanbul Kültür Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 06:56:17 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8834
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.