Okyanus Gübresi İklim Değişikliğine Potansiyel Bir Çözüm Olabilir mi?
Küresel iklim krizi her birimizin hayatını derinden etkilemektedir. Başta sağlık problemleri olmak üzere ekonomik ve sosyal zorluklara, ekstrem hava olaylarına ve bölgesel göçlerin yaşanmasına sebep olmaktadır.[1], [2], [3], [4] Bu durumda insanların iklim değişikliğine farkındalığı da hızla aratmaktadır. 2024'te yayınlanan küresel riskler raporuna göre, önümüzdeki on yıl içinde iklim krizi Dünya'nın karşı karşıya kalacağı en büyük üç risk arasında yer almaktadır.[5]
İklim değişikliğini düzeltmeye yönelik çabalar giderek önem kazanmaktadır. Bu konuda ulusal ve uluslararası düzeyde birçok politika, strateji ve eylem planı geliştirilmektedir. Bunun yanında iklim değişikliği ve olası çözümleri hakkında bilimsel çalışmalar da son hız devam etmektedir.
Bu bilimsel çalışmalardan biri de atmosferdeki karbondioksit miktarını azaltmaya yönelik olarak okyanus gübresinin kullanımı hakkındadır. Buradaki temel fikir gezegenimizin önemli bir oksijen kaynağı olan fitoplanktonları çoğaltarak negatif emisyon oranını artırmaktır.
Bu makalede, okyanus gübrelemesinin atmosferdeki karbondioksit miktarını azaltarak negatif emisyon oranını nasıl yükseltebileceği incelenecektir. Ayrıca bu yöntemin küresel ısınmayı yavaşlatma potansiyeline, okyanus ekosistemleri üzerindeki olası etkilerine ve karşılaşılabilecek risklere dair değerlendirme yapılacaktır.
Karbonun Küresel Isınmadaki Rolü Nedir?
Güneş'ten yeryüzüne gelen ışınların bir kısmı emilirken bir kısmı kızılötesi ışınlar olarak uzaya geri yansıtılır. Geri yansıtılan kızılötesi ışınların atmosferde yer alan bazı moleküllerle etkileşmesi sonucu ışınların bir kısmı ısı olarak Dünya yüzeyine geri döner. Bu durum sera etkisi olarak adlandırılır.
Kızılötesi ışınların molekülerle etkileşime girmesi, molekülün etkileşime girdiği dalga boyu ile ilgilidir. Kızılötesi ışınlar, elektromanyetik spektrumun 700 nanometre (nm) ile 1 milimetre (mm) arasındaki dalga boylarında bulunur. Karbondioksit molekülü ise 15 mikrometre (µm) dalga boyuna sahip enerjiyi güçlü bir şekilde emer.[6] Bu durum karbondioksitin kızılötesi ışık dalgalarına denk düşen dalga boylarının iyi bir emicisi olmasını sağlar. Atmosferdeki karbondioksit miktarı ortalama %0.04 oranında olmasına rağmen karbondioksit atmosferde sera etkisi yaratan toplam radyasyonun neredeyse dörtte birinden sorumludur.[6]
Küresel ısınmada bu denli önemli role sahip olan karbondioksitin artışındaki en önemli etken fosil yakıtların yakılmasıdır. Fosiller geçmişte yaşamış organizmaların birer kalıntısıdır ve karbon bu canlı organizmaların biyokimyasal yapısının temelini oluşturur. Organizmaların kuru ağırlığının %18 ila %20 arasındaki önemli bir kısmı karbondan meydana gelir. Zamanla yaşamını yitirip fosilleşen organizmaların karbon içeriği korunmaktadır. Fosil yakıtların yakılmasıyla birlikte içerdikleri karbon atmosferdeki oksijen ile tepkimeye girer ve bunun sonucunda karbondioksit gazı oluşur.
Okyanuslar Karbonu Nasıl Emmektedir?
Okyanuslar sanayi devriminden bu yana insan faaliyetleri sonucu atmosfere salınan karbondioksitin yaklaşık yarısını emmiştir.[7] Bu durum bizlere okyanusların büyük birer karbon yutağı olduğunu göstermektedir. Peki, okyanuslar karbonu nasıl emmektedir?
Okyanuslarda fitoplanktonlar olarak adlandırılan bitkisel planktonlar yaşamaktadır. Fitoplanktonlar atmosferdeki karbondioksiti yakalar, Güneş ışığından elde ettiği enerji ve çeşitli besin maddelerini kullanarak organik madde üretir. Aslında bu, bildiğimiz fotosentez sürecidir. Bu süreç içerisinde yan ürün olarak oksijen açığa çıkar ve bu oksijen atmosfere salınır. Bu işlem sırasında yakalanan karbon ya fitoplanktonun kendisi tarafından kullanılır ya da deniz ekosisteminin diğer üyeleri tarafından tüketilir. Bu sayede fitoplanktonlar deniz ekosistemindeki besin zincirinin temelini oluşturur ve küresel birincil üretimin yaklaşık yarısını sağlar. Aynı zamanda fitoplanktonlar Dünya'daki oksijen kaynaklarının %50'sinden fazlasını oluşturur.[8]
Fitoplanktonlar yaşamları boyunca bu karbonu biyokütlelerinde depolarlar ve öldüklerinde bu karbonun bir kısmı ayrıştırıcılar tarafından tüketilirken geri kalan kısmı okyanus derinliklerine çöker.[9] Bu süreç ölü fitoplanktonların, yani karbon bakımından zengin biyokütlelerin okyanus tabanına ulaşmasını sağlar ve karbonun yüzlerce hatta binlerce yıl okyanus dibinde muhafaza edilebilmesine olanak tanır.[8] Bu doğal mekanizma okyanusların karbon deposu olarak işlev görmesini sağlar.
Bu sayede okyanuslar karbon döngüsünde önemli bir rol oynayarak küresel ısınmanın azaltılmasında katkıda bulunur. Okyanusların bu şekilde karbon depolaması iklim değişikliyle mücadelede hayati öneme sahiptir ve bu sürecin korunması sürdürülebilir bir gelecek için elzemdir. İşte tam da bu noktada iklim sistemi için bu denli önemli bir role sahip olan fitoplanktonların çoğalması ve fotosentez kapasitelerinin artırılması büyük önem taşımaktadır. Okyanus gübrelemesi, fitoplanktonların büyümesi için gerekli olan besin maddelerinin sağlanmasıyla bu süreci destekleyebilir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Okyanus Gübrelemesi
Fitoplanktonlar yaşamlarını sürdürebilmek ve fotosentez yapabilmek için bazı besin maddelerine ihtiyaç duymaktadır. Bu besin maddeleri arasında temelde fosfor, azot, silis, çinko ve demir yer alır.[10] Ancak bu besin maddeleri arasında demir ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Demir fitoplanktonların klorofil üretimi, fotosentez, nitrojen fiksasyonu ve nitratın indirgenmesi gibi temel işlevler için gereklidir.[11] Ancak okyanuslardaki geniş bir alan ve özelikle Yüksek Besin Düşük Klorofil (HNLC) olarak adlandırılan bölgeler demir eksikliği yaşar. Bu durum fitoplankton verimliliğinin düşük olmasına ve dolayısıyla karbon emiliminin azalmasına neden olur.[11]
Okyanus gübreleme yöntemi, okyanuslarda fitoplanktonlar için temel sınırlayıcı besin olan demirin eksikliğinin dışardan demir eklenerek giderilmeye çalışılmasıdır. Okyanus gübresi ile ilgili yapılan saha çalışmalarında demir, nispeten suda çözünür formda olan demir sülfat halinde hareketli bir geminin arkasından suya pompalanmıştır.[12]
Saha çalışmaları sonucunda, demir eksikliğinin biyolojik üretimi kesin olarak sınırlandırdığı sonucuna ulaşılmıştır.[13] Okyanus gübrelemesi sonucu fitoplankton büyümesi olumlu şekilde teşvik edilmiştir.[14] Artan fitoplankton büyümesi ile birlikte beklendiği gibi yüzey suyundaki karbondioksit seviyesinde azalma görülmüştür.[12] Ancak yapılan farklı deneylerde fitoplanktonlar tarafından alınan net karbondioksit miktarında büyük farklılıklar görülmüştür.[12]
Saha çalışmaları sonucunda okyanusa yapay olarak eklenen demirin fitoplanktonların çoğalmasına katkıda bulunmasına rağmen beklenen oranda karbondioksit emilimi sağlamadığı görülmüştür.[9] Bu durum, doğal süreçlerle karşılaştırıldığında daha da belirgin hale gelmektedir. Örneğin, volkanik patlamalar ve karasal toz birikimi gibi doğal süreçler, okyanus gübrelemesini tetikleyerek atmosferdeki karbondioksit emilimini artırabilir.[15]
Bilimsel çalışmalar volkanik küllerin ve lavların okyanus kimyası üzerindeki etkilerini inceleyerek bu tür doğal gübrelemenin fitoplankton tarafından daha fazla karbondioksit emilimine ve dolayısıyla küresel soğumaya yol açabileceğini göstermiştir. Doğal gübrelemenin sonuçları, yapay gübreleme ile elde edilen sonuçlardan çok daha etkilidir. Bu farklılık yapay gübrelemenin verimliliğinin sınırlı olduğunu ve doğal süreçlerin taklit edilmesinin zorluklarını ortaya koymaktadır.
Yapay olarak eklenen demirin beklenen oranda karbondioksit emilimi sağlamamasının birkaç nedeni vardır. Bunlara eklenen demirin biyolojik olarak yeterince kullanılabilir olmaması ve okyanus ekosisteminin karmaşık dengeleri gösterilebilir.[9]
Ayrıca yaşam süresini doldurmuş fitoplanktonların okyanus dibine çökme süresinin uzun olması nedeniyle biyokütle, okyanus dibine çökene kadar zooplankton gibi fitoplanktonla beslenen canlılar tarafından besin olarak tüketilebilir. Bununla beraber çökmekte olan organik karbon, ayrıştırıcılar tarafından tüketilerek yeniden karbondioksite dönüştürülebilir. Bu, solunum işlemi olup bu süreç içerisinde oksijen tüketilir. Ek olarak biyokütlenin yavaş çöküşü nedeniyle suyun belli katmanlarında oksijen konsantrasyonunda azalmalar meydana gelebilir. Oksijen miktarında yetersizlik sebebiyle bazı canlılar oksijensiz solunum yapmaya başlar ve yan ürün olarak metan ve nitröz oksit gibi sera etkisi yapan gazlar salınabilir.[9]
Bu bağlamda yeni mühendislik uygulamaları ile geliştirilmiş nanopartiküllerin kullanımı, okyanus gübrelemesinin verimliliğini artırabilecek potansiyel bir çözüm olabilir. Okyanus gübresi olarak nanopartiküllerin kullanımı sonucu fitoplanktonların yoğunluğu artar, bu da balast etkisi yaratarak biyokütlenin okyanus dibine daha hızlı çökmesini sağlar.[9] Bu sayede daha fazla organik karbon okyanus dibinde muhafaza edilebilir. Ayrıca nanopartiküller, demir gibi besin maddelerinin biyoyararlanımını artırarak fitoplanktonların büyümesini ve karbondioksit emilimini teşvik edebilir.[9]
Okyanus gübrelemesi, bu alanda yapılan çalışmalar ve nanopartiküller gibi geliştirilen yeni teknolojilerin kullanımıyla atmosferdeki karbondioksit seviyesini düşürerek küresel ısınmayla mücadelede rol oynayabilir. Ancak bu teknolojinin çevresel etkileri ve uzun vadeli sonuçları üzerine daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Bu yöntemin kullanımının sonuçları hakkında hâlâ cevaplanmamış birçok soru ve bir sürü risk mevcuttur.
Okyanus Gübrelemesinin Kullanımına Dair Riskler ve Olası Etkiler
Okyanus gübresi ile tutulan karbon miktarı, yürütülen saha çalışmalarında hesaplanmıştır ancak elde edilen sonuçlar arasında büyük farklılıklar vardır.[12] Sonuçlar arasındaki bu farkın istatiksel olarak anlamlı olmadığı düşünülmektedir.[10] Güncel modeller okyanus gübrelemesi sonucu okyanus dibine taşınan karbon miktarını doğru biçimde tahmin etme kapasitesine sahip değildir.[10] Bu nedenle okyanus gübresinin verimliliğine ilişkin daha fazla deney ve modele ihtiyaç duyulmaktadır.
Bir ekosisteme fazla miktarda besin verilmesine karşın olumsuz bir tepki olarak ötrofikasyon meydana gelebilir. Ötrofikasyonun sebep olduğu olumsuzluklar arasında oksijen seviyesinde azalma, zararlı alg çoğalmaları, fitoplankton türlerinde ve dağılımlarında değişiklikler, biyolojik çeşitliliğin azalması yer almaktadır. Ötrofikasyonun bir sonucu olarak oksijen seviyesinde azalma, metan ve nitröz oksit üretimine sebep olmaktadır.[9] Sera gazı olarak bilinen metan ve nitröz oksit, sırayla karbondioksitten 20 ve 320 kat daha fazla küresel ısınmaya sebep olma potansiyeline sahiptir.[12] Bu gazların salınması okyanus gübresinin potansiyel faydasını ortadan kaldırabilir.
Oksijen konsantrasyonunda azalmanın uzun süre boyunca (60 günden fazla) görülmesi deniz canlılarında toplu ölümlere neden olabilmektedir.[10] Bu nedenle okyanus gübresi, balıkçılığın gerçekleştiği bölgelerde ekonomik kayıplara neden olabilir.[10] Bunun yanında ekosistemde değişiklikler yaratarak biyolojik toplulukların yapısında ve işlevinde değişiklikler meydana getirebilir.[12]
Olumlu veya olumsuz fark etmeksizin ekosistem değişiklikleri dikkate alınmalıdır. Bu değişiklikler okyanuslardaki karbon depolama sürecinin doğasını, fitoplankton türlerinin sayısını ve dağılımı etkileyebilir.[10] Bu durum deniz yaşamına ve insan sağlığına zararlı fitoplankton türlerinin sayısının artmasına neden olabilir.[10] Fitoplankton topluluklarındaki bu değişiklikler de ekosistemin işleyişini etkiler ve kısır bir geri besleme döngüsü oluşur. Yapılan çalışmalar, okyanus gübresinin bu denli karmaşık ve dinamik bir denge halindeki ekosistemi nasıl etkileyeceğini tahmin etmekte son derece zayıftır.[10]
Okyanus gübresinin ekosistem üzerindeki potansiyel etkilerinin doğru biçimde görülebilmesi için ekosistem dinamiklerinin doğru biçimde simüle edilebilmesi gereklidir. Ayrıca okyanus gübresi sonrasında üretilen metan ve nitröz oksit gazının üretim oranlarının modellenmesi gerekmektedir. Ancak bugüne kadar gerçekleştirilen gözlemler ve modellemelerden elde edilen mevcut bilgi düzeyi, net tahminler veya tavsiyelerde bulunmak için yeterli değildir.[9], [10], [12]
Doğal zamansal ve mekânsal değişiklikleri ela almak için yapılan saha çalışmalarında yeterli süreye (10 haftadan fazla) ve ölçeğe (100 kilometreden fazla) sahip olmak gerekir.[10] Okyanus gübrelemesinin iklim değişikliğine potansiyel bir çözüm olarak kullanılabilmesi için daha kapsamlı saha çalışmalarına ve okyanusta gerçekleşebilecek süreçlerin daha iyi modellenmesine ihtiyaç vardır.
Sonuç
Okyanus gübrelemesi karbondioksit emilimini arttırarak küresel ısınmayla mücadelede önemli bir rol oynayabilir. Yapılan çalışmalar yapay demir ekleme yönteminin fitoplankton çoğalmasını teşvik ettiğini, ancak beklenen düzeyde karbondioksit emilimi sağlamadığını ortaya koymaktadır. Bu durum doğal süreçlerin taklit edilmesinin zorluklarını ve yapay gübrenin sınırlılıklarını göstermektedir. Nanopartiküller gibi yenilikçi çözümler, bu süreçlerin verimliliğini artırma potansiyeline sahip olup fitoplankton büyümesini destekleyerek ve biyokütlenin okyanus dibine çökmesini hızlandırarak karbondioksit emilimini iyileştirebilir.
Okyanus gübresinin ekosistem üzerindeki etkileri ve özellikle ötrofikasyon ve oksijen seviyesinde azalma gibi olası riskleri göz önünde bulundurulduğunda bu teknolojinin uygulanması dikkatli bir şekilde ele alınmalıdır. Ekosistemdeki değişiklikler fitoplankton türlerinin dağılımını ve sayısını etkileyebilir; bu da okyanuslardaki karbon depolama süreci, deniz yaşamı ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir. Sonuç olarak okyanus gübrelemesi, karbondioksit emilimini artırma potansiyeli taşısa da bu yöntemin etkinliği ve çevresel etkileri üzerine daha fazla araştırma yapılaması gerekmektedir. Bu teknolojinin gelecekteki kullanımı, bilimsel araştırmaların ve düzenlemelerin ışığında şekillenecektir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 6
- 6
- 5
- 5
- 5
- 5
- 4
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ R. J. Rocque, et al. (2021). Health Effects Of Climate Change: An Overview Of Systematic Reviews. BMJ Open, sf: e046333. doi: 10.1136/bmjopen-2020-046333. | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. Abbass, et al. (2022). A Review Of The Global Climate Change Impacts, Adaptation, And Sustainable Mitigation Measures. Environmental Science And Pollution Research, sf: 42539-42559. doi: 10.1007/s11356-022-19718-6. | Arşiv Bağlantısı
- ^ National Geographic. The Influence Of Climate Change On Extreme Environmental Events. Alındığı Tarih: 4 Mayıs 2024. Alındığı Yer: National Geographic | Arşiv Bağlantısı
- ^ Govt. USA. (Bilimsel Rapor, 2021). Report On The Impact Of Climate Change On Migration (October 2021).
- Marsh McLennan, et al. (Araştırma Raporu, 2024). Global Risks Report 2024.
- ^ a b W. Zhong, et al. (2013). The Greenhouse Effect And Carbon Dioxide. Weather, sf: 100-105. | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. Kennedy. Ocean Acidification, Today And In The Future. (3 Kasım 2010). Alındığı Tarih: 4 Mayıs 2024. Alındığı Yer: NOAA Climate | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b E. Eker-Develi. (2009). Denizel Fitoplanktonun Ekolojik Önemi Ve Küresel İklim Durumunda Rolü. Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c d e f g h P. Babakhani, et al. (2022). Potential Use Of Engineered Nanoparticles In Ocean Fertilization For Large-Scale Atmospheric Carbon Dioxide Removal. Nature Nanotechnology, sf: 1342-1351. doi: 10.1038/s41565-022-01226-w. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c d e f g h i j R. S. Lampitt, et al. (2008). Ocean Fertilization: A Potential Means Of Geoengineering?. Phil. Trans. R. Soc. A.. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b T. Ming, et al. (2021). A Nature-Based Negative Emissions Technology Able To Remove Atmospheric Methane And Other Greenhouse Gases. Atmospheric Pollution Research. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c d e f g P. Williamson, et al. (2012). Ocean Fertilization For Geoengineering: A Review Of Effectiveness, Environmental Impacts And Emerging Governance. Process Safety and Environmental Protection, sf: 475-488. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. H. Martin, et al. (1994). Testing The Iron Hypothesis In Ecosystems Of The Equatorial Pacific Ocean. Nature, sf: 123-129. doi: 10.1038/371123a0. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. H. Martin, et al. (1988). Iron Deficiency Limits Phytoplankton Growth In The North-East Pacific Subarctic. Nature, sf: 341-343. doi: 10.1038/331341a0. | Arşiv Bağlantısı
- ^ B. Langmann, et al. (2010). Volcanic Ash As Fertiliser For The Surface Ocean. Atmospheric Chemistry and Physics, sf: 3891-3899. doi: 10.5194/acp-10-3891-2010. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 20:11:47 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/17505
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.