Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Esat Kudret
Esat Kudret
634.1K UP
Akıl yürütmeyi öğrenmeye çalışan bir öğretmenim. 6 gün önce Sen de Cevap Ver
Bu soru, Emir Akbaş tarafından sorulmuştur.
İnsanlar mı saygı konusudur yoksa fikirleri, düşünceleri mi?
İnsanlar mı saygı konusudur yoksa fikirleri, düşünceleri mi?

Saygı Hak Sayılan Değil Hak Edilendir!

Saymak, varlığının ayrıca önemini kabul etmektir!

Saygının kelime kökeni budur ve her insana saygı duyulmaz. Bu, saygı duyulmayan insanın var sayılmadığı anlamına gelmez, varlığının özel bir önem arz etmediği anlamına gelir.

Bu nedenle de saygı insanın salt kendisine değil ayrıca eylemine ve o eyleme vesile olan söylemine yönelik bir özel önem arz etme durumudur.

Saygı ödül gibidir. Olağan olanın aksine onu da aşana, ayıca, özel olarak verilen şeydir ödül.

Ancak genel olarak toplumda saygı kavramının bu şekilde kullanılmadığı yer ve zamanlar da vardır. Mesela tüm canlıların yaşama hakkına saygı duymak gibi, bizden farklı olana, düşünene saygı duymak gibi.

Aslında bunların da üstünü kazıdığınızda aynı yere varırız. Tüm canlıların varlığı, ister denge ister döngü diyelim, her varlığın garantisi olup varlığa değer katan bir ayrıca önem arzeder. İşte burada yaşama hakkına saygının arka planında bu kolektif mecburiyetin ve yararın kendisi yatar.

Bizden farklı olana ve düşünene de saygı aynı temelde ele alınır: Bu farklılık, türün ortak evrimsel menfaatlerine uygun olarak geliştirici, zenginleştirici ve yol açıcı olduğu müddetçe…Yani salt varlığın kendisi değil bu varlığın, kendi ve kendi dışındaki varlığın- varlıkların kolektif devamına yönelik ne denli zihinsel ve eylemsel bir pratiğin içinde yer aldığı ile ilgilidir saygı, fikir ve eylemle ilgili ve hak edilmesi gerekir. Sevgiyle…

6
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Akın Karahasan
Akın Karahasan
524.9K UP
Yazar 22 Nisan 2020 14 dk.

Değerli okurlarımız bu yazımızda sizlere yakın zamanda sitemizde yayınlamış olduğumuz TARSE projesinin devam niteliğinde olan TARDIKISS (Uzayda Tardigrades) misyonundan bahsedilecektir. Tardigradların uzay streslerine karşı göstermiş olduğu diğer FOTON-M3 misyonları olan TARDİS ve RoTaRad hakkında ileri okuma yapmak isterseniz linklere tıklamanız yeterlidir.

TARDIKISS deneyi, 2011 yılında İtalyan Uzay Ajansı ve İtalyan Hava Kuvvetleri tarafından düzenlenen DAMA (Karanlık Madde) misyonu sırasında gerçekleştirilen bir dizi multidisipliner deney olan Biokon in Space (BIOKIS) projesinin bir parçasıydı. Uzay Mekiği Endeavor (son görevi STS-134) içerisinde yer alan mikro yer çekimi ortamından yararlanarak nispeten kısa sürede (16 gün) deneylerin yapılması adına Uluslararası Uzay İstasyonu'na ulaştı.

69
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tuğçe Barut
Tuğçe Barut
128.3K UP
Yazar 29 Mayıs 2022 31 dk.

Çevre, organizmaların ya da ekolojik toplulukların doğrudan etkileşim içinde oldukları fiziksel, kimyasal, biyolojik, sosyal ortamların ve şartların bütünüdür. İnsanlar için bütün bu faktörlerin yanında kültürel ve ekonomik etkiler de çevre tanımına katkı sağlamaktadır.

Kelime anlamı olarak çevre kirliliği; canlı ve cansız varlıklara zararlı maddelerin engellenemez boyutta çevreye yayılmalarına denir. Kirleticiler, orman yangınları ya da volkanik küller gibi doğal olaylar olabilir ancak kirlilik olarak bahsettiğimiz terim daha çok antropojenik kaynakların, yani insan yapımı kirletici kaynaklarının yol açtığı sorunları temsil etmektedir.

64
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Melanargia larissa, Nymphalidae familyasına bağlı, genellikle kara ve beyaz desenli kanatlara sahip bir kelebek türüdür.

“Dama kelebeği” olarak da bilinir. Türkiye’de yaygın olarak step ve dağlık bölgelerde, özellikle 1000 m üzeri rakımlarda görülür.

Tırtılları buğdaygil familyasındaki bitkilerle beslenir. Kanatlarındaki göz benekleri ve dama desenleriyle kolayca tanınır.

Gözlemi Yapan: Pelin Yaşar

ℹ️ Bu içerik, Evrim Ağacı internet sitesinden derlenerek hazırlanmıştır. Derleme sırasında bazı önemli detaylar kaybolmuş olabilir. Konu hakkında eksiksiz bilgi almak ve kaynaklarımızı görmek için içeriği lütfen evrimagaci.org üzerinden okuyunuz.
Gonca Çelik
Gonca Çelik
166.8K UP
Yazar 19 Aralık 2019 6 dk.

Günümüzde 180’den fazla patojenin biyoterör ajanı olarak kullanıldığını biliyor muydunuz?

Japonya’da, Aum Shinrikyo adlı bir terör grubunun Bacillus anthracis (şarbon) sporları ve Clostridium botulinum’a (yazı içerisinde C. botulinum olarak kısaltılacaktır) ait botulinum toksinleri ile terör eylemleri girişiminde bulundukları ve 1995’te Tokyo metrosunda 12 kişinin ölümüne neden olacak bir saldırı gerçekleştirdiklerini biliyor muydunuz? 

43
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Samet Ülkü
Samet Ülkü
50.2K UP
Alıntıyı Ekleyen 6 gün önce
Gece göklerince bu gönül sana tutkun,
Sen ey hüzün kâsesi, sen ey büyük suskun,
Daha çok severim seni benden kaçtıkça,
Ve, gecemin süsü, göründün mü açıkça
Alayla, kollarımı sonsuz mavilikten
Ayıran uzaklığı çoğaltır gibi se
Kaynak: Kötülük Çiçekleri
10.0/10
(1 Kişi)
Puan Ver
Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi CCLIII (253) - Fransızca Aslından Çeviren: Sait Maden
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
6
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnci Şardağ
İnci Şardağ
58.6K UP
Yazar 18 Şubat 2021 12 dk.

2015 yılında Minnesota Üniversitesinde yapılan analizler, dünya nüfusun her yıl 75 milyon kişi artmakta olduğunu gösterdi. Avrupa İstatistik Ofisi'nin 2019 verilerine göre Almanya nüfusunun 83,02 milyon olduğunu göz önüne alırsak, her yıl 75 milyon kişilik bir artışın ne kadar ciddi bir sayı olduğu görülebilir. Bugün yeryüzündeki nüfusumuz 7.845 milyara ulaşmış durumda ve bu hızla artmaya devam ederse 2040 yılında dünya nüfusunun 9 milyara ulaşması bekleniyor. Günümüzde bile birçok sebepten ötürü kıtlıkla mücadele ediyorken, nüfusumuz 9 milyar civarında bir sayıya ulaştığında, yiyecek tedariki konusunda ciddi sorunlar yaşamamız olası. O hâlde, gezegenimizi tahrip etmeden artan nüfusun yiyecek ihtiyacını nasıl karşılayacağız?

Uzun bir süredir, özellikle 1750’li yıllarda başlayan Sanayi Devrimi'nin sebep olduğu oldukça büyük bir problemle yüzleşiyoruz: iklim değişikliği. Her ne kadar en büyük problemlerden biri olsa da tek problemimiz bu değil. Yüzleşmemiz gereken çok sayıda yıkıcı gerçek var! En büyüklerinden biri de, belki de en büyüğü, tarımdaki küresel krizler. Tarımdaki krizleri oluşturan doğal kaynaklar üzerindeki baskının bazı temel nedenleri vardır: nüfus artışı, et ve süt ürünlerinin tüketimi, enerji maliyetleri ve biyoenerji üretimi.

27
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yakup Karabağ
Yakup Karabağ
51.9K UP
6 gün önce
Evrende tesadüfe yer yok.
1
1 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Blog ~ Mek
Blog ~ Mek
50.8K UP
İnceleyen10 4 gün önce
Borges Suç ve Ceza'yı, “Kahramanları bir katil ve bir orospu olan roman” diye tanımlıyor ve ekliyor: “Bana çevremizdeki savaştan daha yıkıcı ve etkileyici geldi.”
Klasikler… “700 sayfalık kitabı nasıl okuyayım vaktim mi var benim?” “Gider filmini izlerim.” “E özeti var her yerde.” Artık bilgilerin hap gibi önümüze sunulduğu internet çağında bu cümleleri kurmak olağandışı değil. Ancak aslında en çok da bu dönemde sabra, anlayışa, sanata ve edebiyata ihtiyaç var. Modern insanın yalnızlığından sıyrılmak, dünyaya ve en çok da kendi içimize ayna tutmak için, edebiyata sığınmamız gerek. İnsanların “Okudum,” derken yalan söylediği kitapların çoğu, klasik dediğimiz romanlardan. Italo Calvino, Ama klasikler öyle güçlü kitaplardır ki, diyor, okumadan okudum diyenin de hemen yüzünü kızartırlar. Binlerce uyarlaması, kısaltılmışı, filmi, dizisi, tiyatrosu, manga versiyonları bile var klasiklerin. Belki klişe bile oldular. Peki bunlar nasıl eserler ki bu denli üzerinde oynanmış, uğraşılmış, filmi yapılmış, kırpılmış, biçilmiş. Niçin? Sanata el atmış herkesin bir bildiği vardır. Biz de herkesin herkesleştiği şu günlerde, yaygın olarak Dostoyevski'nin en önemli romanı görülen Suç ve Ceza gibi taşırken bile zorlanacağınız bu romanı elinize almanıza değecek nedenleri derledik.

1. Felsefesi için
Suç ve Ceza, yalnızca kurgusal bir hikâye değil. Konusu ve yazım tarzı bir yana, felsefesi de oldukça değerli. Ki bu iki etmeni de şekillendiren, kitabın sadece önemli bir öyküye değil, sağlam bir düşünceye de sahip olması. O da yine Dostoyevski’nin yaşamı ve birikimi sayesinde oluşuyor. Sibirya’daki sürgün zamanlarında Dostoyevski, Hegel’in “Olağanüstü İnsan” fikriyle tanışıyor: Hegel’e göre insanlar ikiye ayrılır: ahlaka dayalı sıradan insanlar ve yaptıklarıyla çığır açan ve kanunların da üstünde “kahramanlar”. Hegel bu fikre bağlı olarak, hayranı olduğu Napolyon içinse şöyle der: “Saltanatını sürmek için şehirden çıkan imparatoru –dünyanın ruhu o adamı– gördüm; bir atın üstünde otururken yalnızca tek bir noktaya konsantre olmuş halde, dünyaya uzanan ve ona hükmeden böyle bir bireyi görmek harikulade bir his.” Buna ek olarak Tarihin Felsefesi kitabında Hegel, bir davranışın doğruluğuna ya da yanlışlığını, ancak kişinin vicdanının belirleyebileceğini savunuyor. Örneğin birinin kendi çıkarı ya da sadist zevkleri uğruna cinayet işlemesi yanlış, çünkü vicdan böyle bir davranışın arkasındaki motivasyonun acı vermek olduğunu farkında. Ancak öte yandan vicdan, cinayeti masum birini kurtarmak ya da masumların acı çekmesini engellemek olarak da addedebilir –böylelikle bu doğanın faydası içindir– bu durumda takdir edilmesi gereken bir davranış olur, çünkü arkasındaki motivasyon iyi niyetlidir. Raskolnikov bir “kahraman” olmasa da, Hegel’in “Olağanüstü İnsan” kavramının vücut bulmuş hali. Romanın felsefesi de bütünüyle bu fikre dayanıyor ve sizi de sorgulamaya itiyor. Gerçekten iyi amaçlar uğruna işlenmiş suçlar, suç sayılmalı mıdır? Ya da “hakkaniyetli” suç diye bir şey var mıdır? Zaten bu sorular cevaplanabilseydi, ahlaklı bir katil de ahlaksız bir katil gibi vicdan azabı çekmeyecekti. Dostoyevski de aslında roman boyunca bunu çevresinde dönüyor ve sizin de dönmenizi sağlıyor, zira bu felsefe olmasa, yani Raskolnikov “ahlaksız” bir katil olsa, hiç acı çekmeyecekti. Ve Suç ve Ceza hiç yazılmamış olacaktı.

2. Eşsizliği için
Suç ve Ceza’yı herhangi bir türe sokmak mümkün değil. Hem psikolojik hem felsefi hem polisiye hem gerilim hem de edebi bir roman. Rus edebiyatında dönemin öbür romanlarının tersine, bölüm bölüm ama ayrılmaz bir bütün halinde yazılmış. Her bir parçası da kendi içinde eşsiz, özgün karakterlerden, farklı temalardan ve Raskolnikov’un ruhsal süreçlerinden oluşuyor. Ayrıca her bir bölüm bir başkasıyla bağlantılı ve okuyanı merak içinde bırakan beklenmedik, dramatik sonları var. Dostoyevski’nin ustalıkla yaptığı bir başka şey ise, dramayı yükseltişi, ruh hali ve sahne betimlemeleri. Kitapta karakterler kurnaz ve rahatsız edici bireyler olarak olarak ortaya çıksalar da, en ham halleriyle gösteriliyor ve hiçbir şekilde okuru ürkütüp uzaklaştırmıyor. Dostoyevski sahneleri öyle bir duyarlılık ve maharetle anlatıyor ki, size öfkeyi, acımayı, gerginliği, şefkati ve hüznü, her duyguyu tattırıyor. Raskolnikov başlı başına bir başyapıt olsa da, romandaki her karakter nevi şahsına münhasır. Rusların isim geleneği sizi şaşırtmasın. Raskolnikov’un kardeşi örneğin, annesi için Dunechka, toplum için Avdotya Romanovna, abisi içinse Dunya. Her karakter hissedilir bir gerçeklikle tasvir edilmiş ve aslında hepimizin içinde olduğu “ötekiler”i temsil ediyor. Küçük yaşta bir seks işçisi, bir pedofil, itibarını yitirmiş ve yoksulluk nedeniyle çıldıran bir kadın... olay örgüsünü belirliyorlar ve çoktan Raskolnikov’un suçuyla lekelenmişler, ki bu da durumu çok daha çarpık ve şok edici yapıyor ve bizleri şu sonuca getiriyor: bu karakterler olmadan, Suç ve Ceza da olmazdı.

dostoyevski suç ve ceza

3. Zamansızlığı ve evrenselliği için
Romanın hikâyesi Rusya’nın karanlık bir döneminde geçiyor olabilir. Orada anlatılan günlük yaşam, şimdiki zamanla örtüşmüyor olabilir. Siz Türkiye’de yaşayan Alman bir ailenin Protestan çocuğu da olabilirsiniz. Bu roman ilk kez 1866’da basılmış, yani üzerinden 150 yıl geçmiş, kuşaklar atlamış, fakat bugün hâlâ dünya edebiyatının en büyük eserlerinden biri sayılıyor. Sayılmaya da devam edecek. Her zamandan, her ulustan, ırktan ve kültürden insana hitap ediyor. Çünkü insanlık aynı insanlık, duygular aynı duygular, hikâye tam olarak bugün dünyanın her yerinde yaşanabilir. Anlayamadığınız, yabancıladığınız hiçbir şey olmayacak. Üstelik şimdilerde kullanılan birçok yazım tekniğini, belki şu an klişe sayılan birçok unsuru Dostoyevski o zamanlarda ilk kez yapmış, ilk kez denemiş. Bu nedenle Suç ve Ceza’yı okurken hem edebiyatın önemli bir evresinde geziniyor, hem de zamansızlığı sayesinde kendinizi 1800’lerin Rusya’sına bile ait hissediyorsunuz.

4.Dostoyevski için
Eskiler, “En iyi bildiğin şeyi yaz” derler. Dostoyevski de her romanında en iyi bildiği şeyden, kendinden pek çok iz bırakmış. Suç ve Ceza’yı hakkaniyetli bir klasik yapan nedenlerden biri de bu, Dostoyevski’nin suç ve ceza kavramlarıyla bizzat tanışıyor olması: 1821 yılında Moskova’da doğan Dostoyevski, gaddar, alkolik ve disiplinli bir baba ve hasta bir anneye sahipti. Çok geçmeden annesini tüberkülozdan kaybetti. St. Petersburg’da mühendislik okuduğu dönemlerde zamanını sık sık okuyarak ve düşüncelere dalarak geçirdi. Bu dönemde arkadaşları ona, sinirli ve hassas bir yapıya sahip olduğu için "Ateş Fedya" adını taktı. St. Petersburg’dayken babasının şaibeli ölüm haberini aldı. Birçok kaynak, Dostoyevski’nin babasının ölümünü içte içe istediği için depresyona girdiğini ve ilk sara nöbetlerini bu nedenle geçirdiğini yazıyor. Okuldan sonra ise St. Petersburg'daki İstihkâm Müdürlüğü'nde görev aldı, ancak bir yıl sonra istifa etti ve yazarlığa yöneldi. İlk kitabı İnsancıklar büyük övgü topladı, ancak sonrakiler sertçe eleştirildi. Bu nedenle hayal kırıklığına uğrayan Dostoyevski yeraltına ve politikaya yöneldi. 1849’da devlet aleyhine bir komploya karıştığı iddiasıyla tutuklandı. Sekiz arkadaşıyla beraber idam cezasına çarptırıldı. Ancak son anda af kararı okundu ve cezası dört yıl kürek ve altı yıl adi hapse çevrilerek Sibirya’ya sürüldü. İşte tam bu zamanda da, suç ve ceza kavramlarıyla tanıştı. Sürgünde geçirdiği dört yılın ardından 1854 yılında kürek cezasından kurtularak er rütbesiyle kışla hizmetine verildi. Semipalatinsk'te (Semey) zorunlu ikamete mahkûm edildi ve özgürlüğüne ancak 1859’dan sonra kavuşarak St. Petersburg’a geri döndü. Burada sara nöbetleri ve kumar borçları yüzünden sıkıntılı bir hayat sürmeye başladı. Yayıncılardan aldığı avanslarla yaşıyordu. Başlarda Roussky Slovo dergisi için uzun bir hikâye olarak tasarladığı Suç ve Ceza’yı harmanlayıp bir romana dönüştürdü ve roman ilk kez 1866 yılında yayımlandı. Dostoyevski, psikolojisinin oldukça gergin olduğu bir dönemde yazdığı Suç ve Ceza’da kendi ruhunu Raskolnikov’a yansımıştı. Trajedilerle dolu ve alışılmadık bir hayatı olan Dostoyevski’nin biyografisini yazan E.H. Carr ise, Suç ve Ceza’daki Dostoyevski etkileri için şöyle diyor: “Wiesbaden’de her gün, giyeceklerinin ya da ufak süs eşyalarının karşılığı olarak onu açlıktan kurtaracak birkaç thaler alma ümidiyle rehincileri dolaşıyordu. Bu katı kalpli tefecilerden biri, Raskolnikov’un kurbanının ilk modeli olmalı ve bu korkunç gerginlik ânında, Dostoyevski kendi yüreğinde, bir Raskolnikov’un potansiyelini sezmiş olmalı.”

5. Bir insanı anlamak için
Akşam haberlerini izlerken ya da gazetenin üçüncü sayfasını okurken, “Bir insan bunu nasıl yapar” diye sorduğunuz olmuştur. Ya da belki en yakınınızın yaptığı şeyi bile anlayamayıp, “Niçin yaptı” sorusuyla uykularınız kaçmıştır. Birisinin sizi anlayamadığını düşünmekse apayrı bir duygu. Eğer sık sık bu duygulara kapılıyor, çıkmaza düşüyorsanız, bir an evvel Suç ve Ceza’yı okumalısınız. Çünkü aslında yoğun bir psikolojik roman olan bu roman bize, tıpkı çevremizdeki çelişkilerle dolu insanlar gibi bir karakterin, bir yanda özverili, çalışkan bir öğrenci, öbür yanda cinayet işleyen idealist bir yoksul olan Raskolnikov’un iç dünyasında öyle derin yolculuklar yaptırıyor ki, gerçek hayatta insanlara karşı algınız, bakış açınız genişliyor. Bir süre sonra Raskolnikov sanki yıllardır hayatınızdaymış gibi hissediyorsunuz ve hatta okuyan birçok insan, rüyalarına bile girdiğini söylüyor. Son sayfalara geldiğinizdeyse neden o baltayı eline aldığını, neden soğuk terler döktüğünü, neden içine kapandığını, neden vicdanını susturamadığını, neden haklı düşüncelerinin bir yandan içini kemirdiğini, yani tamamen o çelişkili Raskolnikov’u anlamış, özümsemiş, tanımış oluyorsunuz. Bir de Suç ve Ceza’yı, Suç ve Ceza yapan o şeyi.

6. Unutulmazlığı için
Belki yüzlerce film izlediniz, yüzlerce kitap okudunuz. Kısa, uzun ya da bir proje, bir makale için belki. Kaçı aklınızda? Kaçıyla ilgili bir sohbet açıldığında, “Okudum ama tam olarak hatırlayamıyorum şu an” demek zorunda kalıyorsunuz? Muhtemelen birçoğu. Suç ve Ceza okuyanlarınsa söyleyeceği en ortak şey, kuşkusuz bugün bile hatırlayabilmeleri olacaktır. Çünkü bu romanı ikna edici ve tamamlayıcı anlatımı, temposu, karakterleri, muazzam psikolojisi ve derin felsefesi nedeniyle bütünüyle özümseyerek, algılayarak okuyorsunuz. Yarattığı atmosfer sayesinde gözünüzde canlandırmamanız ise mümkün değil, Dostoyevski’nin bizzat kendi çizdiği bir yana, herkesin zihninde bir Raskolnikov vardır.


7. Empati kurabilmek için
“Sen olsan ne yapardın?” Bu soruyla kim bilir kaç kez karşılaştınız. Ya da siz söylediniz birisine, “Kendini benim yerime koy” dediniz. Peki alevli bir tartışma sırasında ya da belki de içinde olmadığınız başka bir durumda, kendinizi bir başkasının yerine gerçekten koyabiliyor musunuz? Hele bir suçlunun yerine? Peki ya bir katilin? Tüm yargılardan arınarak empati kurmanın kolay olmadığını bütün yaşantınız boyunca hissetmişsinizdir. Ama 700 sayfalık bu klasik size, “Raskolnikov’un yerinde olsam ne yapardım” sorusunu defalarca sorduruyor. Ve defalarca yanıtlıyorsunuz. Belki kuşkuya düşerek, kafanız karışarak, anlamayarak, zorlanarak. Ama yanıtlıyorsunuz. Çünkü tam olarak bu nedenle Suç ve Ceza bir klasik. Ve tam olarak bu nedenle onu okumalısınız. Klasiklerin çocuklar için uyarlandığı Hepsi Sana Miras serisinde, Suç ve Ceza’yı uyarlayan Abraham B. Yehoshua ise kitap hakkında şöyle diyor: “Suç ve Ceza’yı torunlarıma (on yaşındaki Tamar ve sekiz yaşındaki Gaia) okuduğumda, beni elektrik çarpmış gibi dinlediler. Eşim ve ben işte o zaman şunu fark ettik: Onların böylesine etkilenmelerine sebep olan şey, işlediği suçun bilincine vararak, bunun cezasını çekmek ve pişmanlığını yaşamak isteyen genç öğrenci Raskolnikov’un onlarda uyandırdığı derin empati duygusuydu.”

dostoyevski suç ve cezaDostoyevski'nin St Petersburg'daki mezarı.

8. Kasveti için
Evet, kasveti. Bu özelliği Suç ve Ceza’nın eksikleri arasında görüyor olabilirsiniz. Ancak Suç ve Ceza, tam olarak da bu gerçekçi kasveti nedeniyle okunmalı. Bu roman çok karanlık, hazırlıklı olun, mizaha denk gelemeyebilirsiniz. Hatta baş kahramanın tek anlar, yalnızca delilik anlarına denk geliyor. Eski Rusya’da insanların yoksulluk çektiği, sarhoş olduğu, yaşamak için bedenini sattığı bir yerde geçiyor roman. Hastalıklı ve hüzünlü olaylarla dolu. Borges Suç ve Ceza'yı, “Kahramanları bir katil ve bir orospu olan roman” diye tanımlıyor ve ekliyor: “Bana çevremizdeki savaştan daha yıkıcı ve etkileyici geldi.” Size bir peri masalı sunmuyor Dostoyevski, gerçek hayatın içine çekiyor, her esaslı romanın yaptığı gibi. Üstelik bunu gerçek bir hikâyeyle değil, kurgusal bir hikâyeyle yapıyor. Zaten belki de bu, Dostoyevski’yi dünyaca ünlü bir yazar yapan yeteneğin ta kendisi.
Kitap
9.3/10
(22 Kişi)
Puan Ver
Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi XLV (45) - Rusça Aslından Çeviren: Mazlum Beyhan
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
4
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Murat Kılıç
Seslendiren 28 Mayıs 2021 10:03
Albert Einstein hiç şüphesiz bilim tarihinin en önemli figürlerinden biridir. Geliştirmiş olduğu Görelilik Teorisi, bugün Kuantum Mekaniği ile birlikte...
36
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 8 Ekim 2022 14 dk.

Akademik temeli ekonomi sahasında olan Meksikalı politikacı Josefina Eugenia Vázquez Mota, istatistiklerle ilgili şöyle söylüyor:

Gerçekten de istatistikler son derece tehlikeli oyuncaklardır. Birçok bilim insanı ve filozof buna dikkat çeken sözler söylemişlerdir. Örneğin Mark Twain, "Gerçekler inatçı olsa da, istatistikler daha fazla eğilip bükülebilir yapıdadır." diyerek tehlikeye işaret etmiştir. Kimi zaman Twain'e, kimi zamansa İngiliz başbakanı Benjamin Disraeli'ye atfedilen bir diğer meşhur söz ise şöyledir:

96
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Fatih Birinci
Fatih Birinci
400.1K UP
Yazar 14 Ocak 2019 15 dk.

Şu an durup neler algıladığınıza dikkat edin. Hayır, sadece ekranınızdaki bu yazı değil. Daha çok dikkat edin. Farkındalığınızı artırın. Şu an bulunduğunuz yerin ısısı nasıl? Hava nemli mi yoksa kuru mu? Giysilerinizin bedeninize temasına odaklanın. Duyduğunuz sesler? Örneğin uzaktan gelen araba sesleri ya da kuş sesleri? Hiç koku alıyor musunuz? Aç mısınız?

Beynimiz her saniye milyonlarca bilgiyi alıp işler. Derimizin her santimetrekaresinde acıyı, ağrıyı, ısıyı, basıncı, konumu algılayan milyonlarca sinir hücresi vardır ve bu bilgileri tüm bedenimizden anbean alıp işler. Oysa tüm bu uyaranların çok az bir kısmı bilincimize ulaşır. Beynin bu “filtreleme” işleviyle ilgili olarak incelenen önemli bir bölge Retiküler Aktive Edici Sistem'dir (İng: "Reticular Activating System" veya kısaca "RAS").

741
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Ahmetcan Demir
Ahmetcan Demir
50.1K UP
İnceleyen10 6 Şubat
Ağır Bedenin Hafif Kırılganlığı: The Whale Üzerine
"İnsanlar gerçekten de affedebilir mi?"
Charlie bu soruya inanmak istiyor. Ama filmin her saniyesi, kendini affetmeye cesareti olmayan bir adamın çırpınışlarıyla dolu. Darren Aronofsky’nin The Whale’i, sadece bir adamın obeziteyle mücadelesini anlatmıyor; aynı zamanda bir insanın kendine duyduğu derin öfkenin, utancın ve çaresizliğin vücut bulmuş hâli.

Charlie, bir zamanlar sevdiği adamı kaybettikten sonra kendini yemeğe gömmüş, bedeni genişlerken ruhu daralmış bir adam. Dış dünya onu her anlamda küçültmeye çalışıyor: Öğrencileri onu bir ekranın arkasında tanımadan dinliyor, kızı Ellie ona bir zamanlar onu terk eden adamdan başka bir şey olarak bakamıyor, sevdiği adamın kardeşi olan en yakın ve tek arkadaşı Liz onu kurtarmaya çalışırken bile acı çeken birinin öfkesiyle hareket ediyor. Charlie ise sadece "dürüstlüğü" arıyor. Son günlerini yaşarken bile tek isteği, insanların gerçekten ne hissettiğini söylemesi. Çünkü kendi hayatı, sahte umutlar ve bastırılmış acılarla dolu.

Aronofsky’nin kamerası, Charlie’nin devasa bedeni ile daralan odasının içinde sıkışıp kalmış ruhunu gözler önüne seriyor. Ağırlığı, sadece fiziksel değil, geçmişinin yükü de onun omuzlarında. Her adımı zor, her nefes alışında ciğerleri isyan ediyor, ama o hâlâ umut etmek istiyor. Belki de Ellie’yi kazanarak kendini affettirebileceğine inanıyor. Ama Ellie'nin öfkesi, yıllar boyunca birikmiş bir yanılgının ürünü. Babasının kaybolduğu o yılların telafisi yok.

Charlie’nin Tutsaklığı
Film, Charlie'nin kaçışsız bir hapishanede yaşadığı hissini hiç kaybettirmiyor. Dar bir apartman dairesinde, koltuk ve yatak arasında sıkışmış, dış dünyadan izole olmuş bir adam. Telefon ekranına yazdığı yazılar, yemek siparişleri ve Liz'in ziyaretleri dışında dışarıyla tek bağı, online ders verdiği öğrencileri. Ama onları bile kendi dünyasından uzak tutuyor. Charlie'nin kamerasını açmaması, sadece fiziksel görünüşünden duyduğu utancı değil, aynı zamanda kendini insanlarla doğrudan bağ kuramayacak kadar değersiz hissetmesini de simgeliyor. O, kendini görünmez kılmış biri.

Bedene Sıkışmış Bir Ruh
Brendan Fraser, Charlie'ye sadece bir karakter olarak değil, bir yara gibi hayat veriyor. Onun gözlerinde, bir insanın kendini tüketerek yok edişinin derin hüznü var. Her lokmada, her ağır nefeste, her kızıyla yüzleşmeye çalıştığında içinde kaynayan pişmanlığı hissediyoruz. Charlie’nin yemeği bir silah gibi kullanması, hayatını tüketirken teselliyi kendine daha fazla zarar vermekte araması, insan doğasının en karanlık köşelerine işaret ediyor.

The Whale, insanın kendine duyduğu öfkenin, sevgiyi de, bedeni de nasıl tüketebileceğini gösteren acımasız bir film. Charlie, filmin başında olduğu gibi sonunda da hâlâ affedilmeyi bekleyen bir adam. Ama belki de asıl soru şu: Bir insan, kendini gerçekten affedebilir mi?
Film
8.6/10
(8 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : The Whale
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

İnceleme
Silinmiş Üye
Silinmiş Üye İnceleyen10 7 Şubat 2022
Çok güzel film mutlaka izleyin.
9.5/10
(73 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
4
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ceren Devrim Karabulut
Etkinliği Ekleyen 2 hafta önce ÇevrimiçiÜcretsiz6 Ağustos
Etkili İyilik Giriş Programı
06 Ağustos 2025 18:00 tarihinden 11 Eylül 2025 12:49 tarihine kadar.


Etkili İyilik Giriş Programı 

Dünyanın en acil sorunlarını en etkili çözeriz sorusuna birlikte yanıt arayacağımız 5 haftalık ücretsiz okuma grubuna seni de bekliyoruz! 

Detaylar ve başvuru için WhatsApp duyuru grubumuza katılabilirsin!  

•⁠  ⁠WhatsApp Grubu: https://chat.whatsapp.com/EgqoVkhOMn512I2dleJkNS?mode=ac_t 

•⁠  Başvuru Formu: https://forms.gle/8HdCruhdJ38nMErM6 

Etkili İyilik Nedir?

Etkili İyilik (Effective Altruism), dünyaya en fazla faydayı sağlamayı amaçlayan felsefi bir yaklaşım ve sosyal harekettir. Temel amacı, en önemli küresel sorunları belirleyip bunlara etkili çözümler bularak en yüksek pozitif etkiyi yaratmaktır.

Devamını Göster
13
0 Yorum
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Ayşe Yılmaz
Ayşe Yılmaz
83.3K UP
Gözlemi Yapan 5 gün önce Türkiye, Çankırı
Eldivan İlçesi Seydiköy Köyü'nde, Hacı Murad-ı Veli Türbesi Camii bahçesinde kaydedilmiştir. Sarmaşıklar henüz kızarmamış..
2
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close