İnsanda Keseli Doğum: Amniyotik Kese Yırtılmadan Doğan Bebekler, Evrim Tarihine Işık Tutuyor!
"Keseli doğum" (İng: "veiled birth" veya "en caul birth"), bebeğin amniyotik kese yırtılmadan (veya kısmen yırtılmış hâlde) doğmasına, dolayısıyla sanki bir yumurtanın içindeymiş gibi bir görünüme sahip olmalarına verilen isimdir. İnsanlarda her 80.000 doğumda 1 görülür.[1], [2], [3]
İnsanlık tarihi boyunca, hatta çok daha öncesinden beri memeli hayvanlarda görülen keseli doğumlar, kültürel mirasın gizemli bir konusu haline gelmiştir. Bazı inanışlara göre kese içinde doğum, gelecekte şöhret ve zenginlik içerisinde yaşanacağının işaretiyken, diğerlerine göre bu tür bir doğum şanssızlık ve acı dolu bir ölüm demektir.[2], [4] Modern bilim sayesinde bunların her ikisinin de doğru olmadığını biliyoruz. Ama bu kese, gerçekten de enfes bir diğer evrimsel destanı gözlerimiz önüne sermektedir.
Geçici Olarak Üretilen Organlar
Vücudunuzda nasıl saydığınıza bağlı olarak 70-80 ila 300-320 arasında organ vardır. Örneğin dişleri 1 organ mı yoksa 32 organ mı sayacağınıza bağlı olarak, organ sayınız da değişmektedir.
Ayrıca erkeklerle dişiler arasında birçok organ ortak olsa da, iki cinsiyet arasında eşsiz organlar da mevcuttur: Örneğin dişilerde yumurtalıklar, rahim (uterus), vajina, vulva, labia gibi organlar vardır. Benzer şekilde erkeklerde penis, epididimis, prostat ve 2 testis vardır.
Bunların bir kısmı birbiriyle evrimsel homologlar olsa da, kadınlarda, erkeklerde olmayan 3 organ daha vardır. Üstelik bu eşsiz organlar, her zaman var olan organlar değildir, sadece doğum sırasında oluşurlar: Plasenta, göbek kordonu ve amniyotik kese.[5], [6], [7] Yani yeni oluşan bebeği besleyen ve koruyan 3 organ... Bunlardan amniyotik kese, yazı başında da dediğimiz gibi, muhteşem bir evrimsel destanın günümüze kalmış net bir izidir. Bu yazıda, bunun detaylarına bakış atacağız.
Amniyotik Kese: Evrimsel Bir Destan
Daha önceden balina evrimi ile ilgili yazımızda da anlattığımız üzere, bütün karasal omurgalılar, ama istisnasız olarak hepsi, balıklardan evrimleşmiştir: Önce amfibiler evrimleşti, sonra onlardan sürüngenler evrimleşti, hemen sonra memeliler ayrıldılar. Sürüngen tarafındaki dallanan kollardan biri dinozorlar üzerinden geçti ve bugün kuşlar olarak bildiğimiz canlılara ulaştı - ki kuşlar, zaten günümüzde halen yaşayan dinozorlardır. Bir diğer deyişle, dinozorlar tamamen yok olmamıştır, günümüzde halen yaşayan kuşlar, doğrudan doğruya dinozor olan canlılardır (ve onların torunlarıdır).
İşte bu çok farklı görünümlü canlıları, yani kuşları, sürüngenleri ve bizler gibi memelileri birbirine bağlayan ortak bir şey vardır: Yavrularımızı nasıl doğurduğumuz... Bu, ilk etapta şaşırtıcı gelebilir, çünkü sürüngen ve kuşlar yumurta yumurtlarlar; ancak biz, bebek doğuruyoruz. Ancak bu ikisi arasındaki fark, sandığınız kadar büyük olmayabilir.
Amfibiler: İki Dünya Arasında Sıkışmış Geçiş Grubu
Balıklardan evrimleşen amfibilerin aynı zamanda "ikiyaşamlı" gibi isimlerle bilinmesinin bir nedeni vardır: Hem suda hem de karada yaşayabilirler. Bu, genelde "havalı" bir özellik gibi anlatılsa da amfibilerin yaptığı şey o kadar da havalı değildir. Tam tersine!
Bunu anlamak için, amfibilerin evrimini tetikleyen seçilim baskılarını düşünmek gerekir: Amfibiler, sudan ayrılıp karalara adapte olacak biçimde seçilim baskısı altında kalmış hayvanlardır.[8] Aşağıdaki videomuzdan da izleyebileceğiniz gibi, 500 milyon yıl kadar önce karalarda henüz omurgalı hayvanlar tarafından işgal edilmemiş müthiş bir yaşam alanı vardı.[9] Amfibiler de bundan ilk faydalanan omurgalılar oldular. Ama bu süreçte tam olarak karaya adapte olamadılar, adeta arada kaldılar, bir geçiş grubu olarak sıkışıp kaldılar.
Mesela amfibiler neden suya dönüyorlar, hiç düşündünüz mü? Bunun 1 numaralı nedeni, üremedir.[9] Yaşam, suyun içinde evrimleşmiştir. "Üreme" dediğimiz biyolojik olay, suyun içinde evrimleşmiştir. Yani "su" ile "üreme", birbirinden ayrılabilir şeyler değildir - en azından bilindiği kadarıyla bunu başaran hiçbir omurgalı tür henüz evrimleşmemiştir.
Günümüzde kurbağalar ve semenderlerle temsil edilen amfibilerin ataları karalara ilk çıkmaya başladıklarında en büyük problemleri buydu:[10] Su şartlarına göre evrimleşmiş yumurtalara sahip atalardan geliyorlardı ve bu yumurtalar, su geçirmez yapıda değildi. Dolayısıyla karaya yumurtlamayı deneyenlerin hepsi elendiler, çünkü döllenmiş yumurtaları kuruyordu (su, yumurtalarından sızıp buharlaşıyordu) ve içindeki bebekler de ölüyordu.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Ama karaların cazibesi ve evrimsel avantajı da bir yandan üzerlerine seçilim baskısı uyguluyordu. Bu iki kuvvet arasında sıkışan amfibiler, ikisinden de birazcık faydalanabilecek biçimde özelleşmeye başladılar. Üreme için sulara dönüyorlardı ama yetişkinleri zamanlarının çoğunu karalarda geçirebiliyorlardı.
Amfibileri, adeta "ortadan yırtan ve ikiye bölen" seçilim baskısının yavrularında da öyle net görüyoruz ki! İribaş gibi yavrular resmen minik birer balık gibidir:[11] Solungaçları vardır, suda yüzerler, balık gibi kuyrukları vardır. Ama yeterince büyüdüklerinde, metamorfoz dediğimiz değişim sürecinden geçerek, karalara daha uygun özellikler edinirler ve bu sayede suyu terk edebilirler. Bacakları gelişir, solungaç yerine akciğer solunumu yapmaya başlarlar. Anlayacağınız, şu kurbağa veya bu semender değil, amfibilerin tamamı, adeta koca bir taksonomik sınıf olarak eşsiz bir ara form gibidir! Ve bunların temsilcileri halen günümüzde yaşıyorlar!
Bunu konuşmuşken, şunu vurgulamadan geçmek hatalı olur: Amfibilerin yaptığı havalı değil demiş olsak da, tabii ki evrimsel açıdan çok mantıklıdır: Doğada doldurulabilir bir niş, yani bir yaşam alanı veya bir ekolojik rol varsa ve bunu doldurabilecek çeşitlilik ve bir de üzerine yeterli seçilim baskısı varsa, o niş doldurulacaktır. Amfibilerin de yaptığı budur. Milyonlarca yıldır bu iki yaşam alanı, yani sular ve karalar arasındaki kesişimdeki eşsiz nişi etkili bir şekilde dolduracak biçimde evrimleştiler.[12] Sonrasında kara içlerindeki sulak ve yağışlı alanlara da yayılarak hakimiyet alanlarını genişlettiler. Yani burada amacımız, 400 milyon yıldır evrimleşen hayvanları aşağılamak değildir; sadece evrimsel sıkışmışlıklarına vurgu yapmaktır.[13]
Sürüngen Devrimi: Amniyon Zarı
Ama sürüngenlerde evrimleşen bir yapı var ki, işte o her şeyi değiştirdi: Amniyotik yumurtalar. Yani yazı başında söz ettiğimiz ve keseli doğumun "kesesi" olan amniyon zarı. Su geçirmez yapıda olan bu zar, yumurta içinde su birikimine izin veriyordu ve dışarı çıkmasına engel oluyordu.
Böylece sürüngenler, suya dönmeye gerek kalmaksızın karalara yumurtlayabilmeye başladılar. Bunlar zaten amfibilerden miras aldıkları yaşam alanlarında evrimleşen hayvanlardı, yani yine de nemli ortamlara yumurtluyorlardı ama giderek bu neme olan ihtiyaçları azalmaya başladı.[14], [15]
Bu süreçte bir çeşitlilik kademeli olarak seçildi, yani adaptasyonlar evrimleşti. Mesela amfibi yumurtalarındaki jelatinsi kaplamanın yerini lifli bir kabuk zarı almaya başladı.[16], [17] Bu sayede yumurta daha iri boyutlara erişebildi ve suyu geçirmese bile oksijen ve karbondioksit gibi molekülleri geçirebilmeye başladı.[18] Bu atasal türlerin, günümüzdeki sürüngen yumurtalarında gördüğümüz koryon, allantois veya sert kabuk gibi yapılara ihtiyacı bile yoktu. Sadece lifli amniyon zarı, karaya tamamen uyum sağlamak için yeterliydi.[19]
Diğer özellikler sonradan yaşanan milyonlarca yıllık özelleşme sırasında ortaya çıktı, ama onların evrimi sayesinde sürüngen yavruları yumurtadan çıkmadan önce daha iri ve metabolik olarak aktif olabildiler. Ayrıca amfibilerden kalma bazı özelliklerini de yitirmeye başladılar, mesela "kulak çentiği" (İng: "otic notch") olarak da bilinen yapı yitirildi, çünkü sürüngenler artık metamorfoza ihtiyaç duymuyorlardı.[20]
Sudan karaya geçişin öyküsünün detaylarını buradan okuyabilirsiniz, ancak bu yazı için bu kadar arka plan bilgisi yeterli olacaktır. Özetle anlamamız gereken, sürüngenlerde evrimleşen bu amniyon zarın, sürüngenlerin tüm torunlarına da miras kalmış olmasıdır: Yani biz memeli hayvanlara ve kuşlara...
Kuş Yumurtaları
Kuş yumurtaları, ataları olan sürüngenlerinkiyle neredeyse birebir aynıdır. Kuşlar sadece daha asimetrik yumurtalar yumurtlarlar, çünkü yüksek ağaç tepelerine yumurtladıklarında bu yumurtaların fazla yuvarlanmaması gerekir; yoksa düşüp parçalanabilirler. Ayrıca kuşların uçuş adaptasyonları da yumurta şeklini belirliyor gibi gözükmektedir. Yere yumurtlayan sürüngenlerde ise çok daha küresel yumurtalar bulunmaktadır.
Kuşların hepsi sert kabuklu yumurtalar yumurtlarlar, sürüngenlerin bir kısmı ise atalarından kalma yumuşak yumurtalar yumurtlamaya devam etmektedirler. Özellikle de sert kabuklu bir yumurta yumurtlamanın mümkün olmadığı hızda gelişim görülen canlılarda, bu tür yumuşak yumurtaları görmekteyiz. Bu hızlı gelişim, insan bebeklerinin neden bu kadar aciz olduğuyla benzer bir durumdur. Yani kuş ve sürüngen yumurtaları arasında oldukça az miktarda fark vardır.
Memeliler "Yumurtlar" mı?
Memelilerde ise yumurta olayı tamamen kaybolduğuna inanmak kolaydır; ancak işte bu, yanıltıcıdır. Çünkü biz de karalarda yaşıyoruz ve unutmayın: Bildiğimiz kadarıyla omurgalılarda "kuru doğum" diye bir adaptasyon henüz ortaya çıkmamıştır. Bu yüzden bizde de bebeklerin etrafı amniyon ile sarılmaktadır. Bunun içi, amniyotik sıvı ile doludur. Bu sıvı; bebeği korur, onu sabit sıcaklıkta tutar; akciğer, kaslar ve bağırsaklar gibi organların gelişimini sağlar.[21] Örneğin ana rahminde bebek nefes almaz, çünkü bütün açıklıkları amniyotik sıvı ile doludur (burada The Matrix'teki o meşhur sahneyi hatırlamak için, bu videoda 2. dakikayı izleyebilirsiniz). Bebeğin oksijeni ve besini anneden gelir. Dışkı da anneye gider.
Ta ki doğum yaşanıp da amniyotik zar delinene dek...
"Suyum Geldi!" Lafının Antik Tarihi
"Suyum geldi!" gibi sinema klişesine dönüşmüş bir lafın ne kadar antik bir tarihe sahip olduğunu duymak sizi de bizleri etkilediği kadar etkiliyor olabilir. Bu meşhur lafta sözü edilen "su", amniyotik sıvıdır... Suda yaşayan atalardan ayrılan sürüngenlerden memelilere ve dolayısıyla bize miras kalan, kokusuz veya sadece hafif tatlı kokuya sahip, sarımsı soluk renkteki o sıvı... Tabii bu noktada bebek, mekonyum adlı ilk dışkısını yapabilir ve o zaman sıvı biraz daha kahverengimsi sarı bir renge dönebilir.[22] Ancak ne olursa olsun bebek, doğduktan sonra ilk nefesini alır ve böylece memeli hayvanlarda yeni bir nesil başlamış olur.
Keseli Doğum ve Evrimsel Avantajı
Ne var ki bazen (yaklaşık 80.000 doğumda 1 kez), bu amniyotik kese yırtılmayabilir. Elbette, sezaryen doğumda bu kese kolaylıkla kesilir, ama normal doğum sırasında amniyotik kese bazen yırtılmadan kalabilir. İşte bu durumda, "keseli doğum" denen durum oluşur.
Belirttiğimiz gibi bu çok yaygın değildir; ama özellikle erken doğumlarda çok daha yaygın görülmektedir.[2] Örneğin Obstetrics & Gynecology dergisinde yayımlanan bir makalede, 23 hafta 6 günlükken doğan bir bebeğin tam kese içerisinde doğduğu bildirilmektedir.[23] Bu, normalde bebeğin doğması gereken hafta sayısının yarısından birazcık fazladır. Şöyle izah edelim: 20 haftalık bir bebek, henüz cinsiyetinin bile (genelde) tam olarak anlaşılamayacağı kadar küçük ve az gelişmiştir.
Neden? Bu zarın ve içindeki sıvının son derece hayati olduğunu gördük. İşte amniyotik kese, erken doğumlarda hayatta kalma şansını artırabilmektedir.[24], [25], [26] Örneğin bir erken doğumda bebek, doğumdan sonra 25 dakika boyunca kese içinde kalmış ve hayatta kalmayı başarmıştır![27]
Evrimi, Yumurtalar ile Sınayın!
Hikaye, burada da sonlanmıyor. Çünkü aklınıza şu soru takılmış olabilir: Eğer memeliler sürüngenlerden evrimleştiyse ve sürüngenler yumurta yumurtluyorsa, bir noktada yumurtaların kaybolduğunu gösteren fosiller olmalıdır, değil mi?
Fosile gerek bile yok! Günümüzde bu evrimsel geçişi kanlı canlı göstermeye devam eden hayvanlar yaşamaktadır: Ornitorenk, yani Platypus isimli hayvan ve onun yakın akrabası Ekidna! Bu hayvanların her ikisi de çok özel bir gruba aitler: Tekaçıklıklılar yani Monotremler olarak bilinen bir memeli hayvanlar grubuna... Bunlar kesinlikle memeliler, ona şüphe yok: Süt bezleri ve memeleri var, yavrularını sütle besliyorlar, memelilere özgü iç kulak kemikleri var, bizim gibi hava soluyorlar. Memeli olduklarına kuşku yok.
Ama bu hayvanların genlerine baktığımızda, sıra dışı bir şey görürüz: Memeliler Sınıfı altında olmalarına rağmen, bu sınıfın altındaki iki büyük memeli grubundan, yani bizler gibi plasentalı memeliler ve kangurular gibi keseli memelilerden ayrı, üçüncü bir gruptadırlar. Ayrıca genleri çok daha antik, çok daha kadim izler taşımaktadırlar. Memelilerin evrim ağacı üzerinde sürüngenlere (ve onların torunlarından olan kuşlara) fazlasıyla yakındırlar:[28] Örneğin eşey kromozomları bir insanınkinden çok kuşlarınkine benzer; kuşlarda da bulunan vitellogin genine sahiptirler (bu gen, insanlarda yoktur) ve tüm bu özellikleriyle, memelilerin atalarına çok benzer özelliklere sahiptirler.
Ve ne "tesadüf" ki bu hayvanlar yumurtlarlar! Memeli olmalarına rağmen yumurtlarlar! Üstelik sürüngenler gibi vücut dışına değil, keseli memelilerin atalarına benzer şekilde, vücutlarındaki bir kesenin içine yumurtlarlar. Sonra yavrular bu yumurtadan çıkarlar ve doğarlar. Bundan sonra gidip anne memesi emip memeli sütüyle beslenirler. Ama meme de tam meme değil, mesela meme ucu yoktur. Süt, adeta deriden direkt olarak dışarı sızar ve annenin göbeğindeki katlanma çizgilerinde birikir, bebek de bunu içer. Yani bu hayvanlarda, bir ara türde bulmak isteyebileceğiniz her şey vardır. Ornitorenkler hakkında çok daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.
Sonuç
Keseli doğumlarla ilgili mit ve efsanelerin Antik Roma zamanlarına kadar gittiği bilinse de, keseli doğumun evrimsel geçmişinin bundan çok daha eskiye, milyonlarca yıl öncesine gittiği bir gerçektir. Doğa, türlerin ve yavrularının hayatta kalabilmesi için kusursuz olmayan ancak idareten işe yarayan birçok yöntem geliştirmiştir ve bu konularda başarısız olanlar elenmeye mahkum olmuşlardır. Bu da, bu durumun çarpıcı örneklerinden sadece birisidir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 18
- 9
- 2
- 2
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ P. Damgaard, et al. Incredible “Mermaid Births” Are Still Some Of The Rarest In The World Today. (27 Eylül 2020). Alındığı Tarih: 1 Ekim 2021. Alındığı Yer: Beach Cities Midwifery | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c C. Prabakar, et al. (2012). Perfectly Packaged: Upon Delivery, The Infant Was Still Enclosed In The Amniotic Sac. American Journal of Obstetrics & Gynecology, sf: 80.e1. doi: 10.1016/j.ajog.2012.02.024. | Arşiv Bağlantısı
- ^ H. Abouzeid, et al. (1999). Pre-Term Delivery By Caesarean Section `En Caul': A Case Series. European Journal of Obstetrics and Gynecology and Reproductive Biology, sf: 51-53. doi: 10.1016/S0301-2115(98)00245-0. | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. R. Forbes. (1953). The Social History Of The Caul. The Yale Journal of Biology and Medicine, sf: 495. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Freshwater, et al. (2013). Blackwell's Nursing Dictionary. ISBN: 9781118690871. Yayınevi: Wiley-Blackwell.
- ^ J. A. Jarzembowski. (2014). Normal Structure And Function Of The Placenta. Academic Press, sf: 2308-2321. doi: 10.1016/B978-0-12-386456-7.05001-2. | Arşiv Bağlantısı
- ^ W. J. Larsen, et al. (2001). Human Embryology. ISBN: 9780443065835. Yayınevi: Churchill Livingstone.
- ^ R. L. Carroll. (1977). Patterns Of Evolution, As Illustrated By The Fossil Record. ISBN: 9780080868462. Yayınevi: Elsevier.
- ^ a b The University of Waikato. The History Of Animal Evolution. Alındığı Tarih: 1 Ekim 2021. Alındığı Yer: The University of Waikato | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. S. Anderson, et al. (2008). A Stem Batrachian From The Early Permian Of Texas And The Origin Of Frogs And Salamanders. Nature, sf: 515-518. doi: 10.1038/nature06865. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. L. Dorit. (1991). Zoology. ISBN: 9780030305047. Yayınevi: Thomson Brooks/Cole.
- ^ R. L. Carroll. (2009). The Rise Of Amphibians: 365 Million Years Of Evolution. ISBN: 9780801891403. Yayınevi: Johns Hopkins University Press.
- ^ D. R. Frost, et al. (2006). The Amphibian Tree Of Life. Bulletin of the American Museum of Natural History, sf: 1-291. doi: 10.1206/0003-0090(2006)297[0001:TATOL]2.0.CO;2. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Sumida, et al. (1996). Amniote Origins: Completing The Transition To Land. ISBN: 9780126764604. Yayınevi: Academic Press.
- ^ B. Cunningham, et al. (2015). Further Studies On Water Absorption By Reptile Eggs. The American Naturalist, sf: 380-385. doi: 10.1086/280791. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. S. Seymour, et al. (1994). Respiration Of Amphibian Eggs. Physiological Zoology. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. S. Seymour, et al. (2015). Respiration Of Amphibian Eggs. Physiological Zoology, sf: 1-25. doi: 10.1086/physzool.68.1.30163915. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Holmes. Shell Game. (19 Nisan 2017). Alındığı Tarih: 1 Ekim 2021. Alındığı Yer: American Scientist | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Laurin. (2004). The Evolution Of Body Size, Cope's Rule And The Origin Of Amniotes. Systematic Biology, sf: 594-622. doi: 10.1080/10635150490445706. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. E. Lombard, et al. (1979). Evolution Of The Tetrapod Ear: An Analysis And Reinterpretation. Biological Journal of the Linnean Society, sf: 19-76. doi: 10.1111/j.1095-8312.1979.tb00027.x. | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. Wolpert, et al. (2015). Principles Of Development. ISBN: 9780199678143. Yayınevi: Oxford University Press, USA.
- ^ P. M. Hamilton. (1990). Basic Pediatric Nursing. ISBN: 9780801658693. Yayınevi: Mosby.
- ^ J. R. Richmond, et al. (2002). Extremely Preterm Vaginal Breech Delivery En Caul. Obstetrics & Gynecology, sf: 1025-1030. | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. Lin, et al. (2010). Extremely Preterm Cesarean Delivery “En Caul”. Taiwanese Journal of Obstetrics and Gynecology, sf: 254-259. doi: 10.1016/S1028-4559(10)60057-5. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Richmond. (2002). Extremely Preterm Vaginal Breech Delivery En Caul. Ovid Technologies (Wolters Kluwer Health), sf: 1025-1030. doi: 10.1016/s0029-7844(02)02037-9. | Arşiv Bağlantısı
- ^ B. Stoelinga, et al. (2006). En Caul Delivery Of Extremely Preterm Infants: Does It Make A Difference?. American Journal of Obstetrics & Gynecology, sf: S75. doi: 10.1016/j.ajog.2006.10.240. | Arşiv Bağlantısı
- ^ H. Heggarty, et al. (1975). Born In A Caul: Remarkable Survival. American Journal of Diseases of Children, sf: 955-955. doi: 10.1001/archpedi.1975.02120450061013. | Arşiv Bağlantısı
- ^ W. C. Warren, et al. (2008). Genome Analysis Of The Platypus Reveals Unique Signatures Of Evolution. Nature, sf: 175-183. doi: 10.1038/nature06936. | Arşiv Bağlantısı
- H. Heggarty, et al. (1975). Born In A Caul. JAMA, sf: 955. | Arşiv Bağlantısı
- A. Siddique. Newborn Baby Delivered Floating In Intact Amniotic Sac, En Caul, By Greek Doctor. (5 Haziran 2013). Alındığı Tarih: 27 Şubat 2019. Alındığı Yer: Medical Daily | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 17/11/2024 21:35:17 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/1260
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.