Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Doppelgänger Etkisi: Yakın Akraba Bile Olmayan "İkizler", Neden Birbirine Bu Kadar Benziyor?

14 dakika
16,862
Doppelgänger Etkisi: Yakın Akraba Bile Olmayan "İkizler", Neden Birbirine Bu Kadar Benziyor? Page Six
Her ikisi de oyuncu olan Jessica Chastain ve Bryce Dallas Howard arası benzerlik oldukça meşhurdur.
Tüm Reklamları Kapat

“Sana benzeyen birini gördüm!” Muhtemelen hayatımız boyunca en az bir defa bu cümleyi duymuşuzdur. Ya da çevremizdekiler tarafından birkaç kez başkalarına benzetildiğimiz olmuştur. Peki gerçekten bize tıpatıp benzeyen insanların olması mümkün mü, üstelik ikiz bir kardeşimiz yokken?

Yüzümüz, belki de en benzersiz özelliklerimizden biri. Çoğumuz, bizi diğerlerinden ayıran en güçlü parçamızın yüzümüz olduğuna inanıyoruz. Şimdilerde telefonumuzu dahi parolalar yerine yüzümüz ile açıyoruz. Belki de yakın bir gelecekte tüm güvenlik önlemleri için yüzümüzü tanımlayacağız. Ama yüzümüz, gerçekten eşsiz mi?

Doppelgänger Nedir?

Doppelgänger, Almanca kökenli bir kelime olup doppel (Tür: "çift", İng: "double") ve ganger (Tür: "yürüyen", İng: "walker") kelimelerinin birleşiminden meydana gelir. Türkçeye "çift-gezer" olarak çevrilebilen kelime, yaşayan bir kişinin hayaletimsi ikizi veya fiziksel olarak tıpatıp benzeri anlamına gelir. Geçmişte birçok edebiyat eserine de konu olan Doppelgänger, kurgu ve mitolojide kötü şansı temsil eden paranormal bir fenomen olarak anılmıştır. Birçok farklı gelenek ve anlatıda "kötü ikiz" anlamına gelecek şekilde yer almıştır. Günümüzde ise görsel ikizleri tarif etmek için kullanılmakta ve zaman zaman "yabancı ikizler" (İng: "twin stranger") şeklinde de ifade edilmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Akraba olmayanlar arası Doppelgänger etkisine bir örnek.
Akraba olmayanlar arası Doppelgänger etkisine bir örnek.
The Washington Post

Aslında sosyal medyanın hayatımıza girmesinden sonra bu kavramları daha fazla duymaya başladığımızı söyleyebiliriz. Çoğumuz, sosyal medyada herhangi bir ünlüye tıpatıp benzeyen birilerinin viral olduğu haberlere rastlamışızdır. Bir grup arkadaşın, dünyanın farklı yerlerinde kendilerine benzeyen insanları bulmak için başlattığı Twin Strangers Project adında bir proje dahi mevcuttur. İnandıkları bir teoriye göre, dünya üzerinde kendilerine benzeyen en az 7 kişi bulunmaktadır ve proje dahilinde bazı kişiler, şimdiden birden fazla Doppelgänger buldular bile!

Alakasız İnsanlar Neden Birbirine Benziyor?

Normalde birbirleriyle yakın akraba olan insanların yüzlerinin birbirini andırmasını bekleriz; çünkü en nihayetinde bir yüzün neye benzeyeceğini belirleyen yüz ölçülerinin genetik bir altyapısı olduğunu biliyoruz. Bu yüzden, normalde birbirine benzeyen insanların, hiç benzemeyen insanlara göre daha yakın akraba olmalarını bekleriz.

Benzer şekilde, aynı etnik kökene sahip insanların diğer gruplara kıyasla daha geniş ortak gene sahip olduğunu söyleyebiliriz. Güney Asyalıların genellikle koyu saçlı ve kahverengi tenli, İskandinavların ise daha çok sarı saçlı ve açık tenli olduğunu kolayca görebiliriz. Birbirine neredeyse tıpatıp benzeyen bir Asyalı ve Avrupalı bulabilmek imkansızdır.

Temel Olasılıklar...

Ancak insan yüzleri, çok çeşitli olabilse de, sınırsız bir kombinasyon sayısına sahip değildir. İnsanın yüz özelliklerinin alabileceği değerlerin sayısı kısıtlıdır. Dolayısıyla birbiriyle yakın akraba olmayan insanların kardeş gibi, hatta bazen ikiz gibi gözükmelerinin nedeni, temel bir istatistiki olasılıktır. Aynı zaman diliminde yeryüzünde yaşayan kişilerin bir kısmının birbirine çok benzer olması, ilk etapta şaşırtıcı olabilse de, anlaşılırdır. Bunun benzer bir örneğini, hatalı bir şekilde "kusursuz bir eşsizlikte" olduğuna inanılan parmak izlerinde de görmekteyiz (çok daha nadiren olsa da).

Tüm Reklamları Kapat

Bunu sayısal olarak da hesaplamak mümkündür: New South Wales Üniversitesinde adli antropolog olan Dr. Teghan Lucas, 3982 kişinin antropometrik ölçümlerini içeren verilerle bir çalışma yürütmüştür. İnsanlar arasındaki benzerliğe ulaşabilmek için, her bir yüzün 8 ölçüsünü diğerleriyle karşılaştırmıştır. Bu yüz ölçüleri arasında gözbebeklerinin merkezleri arasındaki mesafe, baş çevresi ve kulak uzunlukları gibi antropomorfik ölçümler yer almıştır. Çalışmanın sonucunda Lucas, iki veya daha fazla kişinin yüzün 8 ölçümü ile eşleşme olasılığını trilyonda bir olarak tespit etmiştir. Ancak bu, spesifik ve tekil bir kişinin bir başka insana benzeme ihtimalidir. 7.4 milyar insandan herhangi ikisinin benzemesi olarak hesapladığımızda, aynı olasılık bir anda 135'te 1 düzeylerine yükselmektedir. Yani insanlar yeni yavrular ürettikçe, kimi zaman birbirine benzer, hatta ürpertici derecede benzer insanların oluşması istatistiki olarak oldukça beklendiktir. Nörobiyoloji ve davranış profesörü Michael Sheehan'ın söylediği gibi, yeterli sayıda insana sahip olursak, o kadar da farklı gözükmeyen birileriyle karşılaşmamız kaçınılmazdır.

Sorun, bu kişilerin birbiriyle yeterince sık tanışmıyor olmasıdır ve sosyal medya insanları birbirine bağladıkça, bu benzer bireyler birbirini daha sık ve daha kolay bulmaya veya birbirini bulanların fotoğraf ve videoları daha geniş kitlelere ulaşmaya başlamaktadır.

Bindiği uçakta şans eseri yan koltuğunda Doppelgänger'i bulunan bir kişi.
Bindiği uçakta şans eseri yan koltuğunda Doppelgänger'i bulunan bir kişi.
The Guardian

Üstelik yukarıdaki hesap, 8 ölçü açısından kusursuz benzerlik için yapılmıştır. Lucas, iki insanın çıplak gözle çok benzer görünebileceğini ama ölçmeye başladığımızda aynı olmadıklarını anlayacağımızı da ekliyor. Yani yukarıdaki olasılık hesabı, iki kişinin birebir aynı olması için ölçülen 8 yüz özelliğinden hepsinin, mesela burun uzunluğunun tam olarak eşit, mesela tam olarak 60 milimetre olması gerektiğini varsaymaktadır. Ancak insanlar, ufak farkları ayırt etmekte o kadar da iyi değillerdir. Örneğin hiçbir insan, 59 milimetrelik bir burun 60 veya 61 milimetrelik bir burnu ayırt edemez. Dolayısıyla bu tür bir benzeşme, yukarıdaki matematiksel hesap için değil ama, insanlar için "tıpatıp aynı" olarak adlandırılacaktır. Dolayısıyla fiziksel özelliklerin bir kısmının bile örtüşmesi, kişilerin "kardeş" veya "ikiz gibi benzer" olduğunun düşünülmesine neden olacaktır.

Ayrıca iki insanın "ikizlik düzeyinde" benzerliği, sadece yüzlerle ilgili de değildir: İkizlerin vücut özellikleri de neredeyse birebir aynıdır; ancak doppelgängerların nadiren vücutları da benzer olmaktadır. Araştırmaya vücut ölçülerinin de dahil olduğu bir senaryoda, kişilerinin "Doppelgänger" seviyesinde benzerlik iddiasının ortadan kalkacağı rahatlıkla söylenebilir.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Benzer şekilde, Doppelgänger etkisinin ortalama yüz özelliklerine sahip kişilerde daha yaygın olacağını da söyleyebiliriz. Gerçekten de dünyanın farklı yerlerinde çekilen fotoğraflar ile ilgili yürütülen bir çalışmada, 1793 farklı burun fotoğraflandı. Bu fotoğrafların 1081’i erkek, 712’si kadın olmak üzere tüm burunlar 14 farklı gruba ayrıldı. Bu gruplandırma sonucunda, %24,2 oranıyla etli burunun en yaygın olduğu sonucuna ulaşıldı. Rockefeller Üniversitesi'nde yüz algısı üzerine çalışan Winrich Freiwald’ın dediği gibi, ortalama bir yüze ne kadar yakınsanız Doppelgänger'inizi bulmanızın da o denli kolay olacaktır.

Yüz Benzerliği, Fazlasıyla Öznel Bir Deneyim!

Dahası da var: Yüz benzerliği konusu, birçok durumda öznel bir fikirdir. Yüzleri nasıl algıladığımız ve hangi yüzleri birbirine benzer bulduğumuz, kültürümüz ve geçmişimizle ilgilidir. Anadolu coğrafyasında doğan birinin Uzak Doğulu iki insanı birbirinden ayırt etmekte zorlanması, bu konuya ilişkin bir örnektir. Çevremizde o bölgeden insanları çok fazla görmediğimiz için bu yüzleri tanımakta daha az uzmanlaşmış durumdayız. Bu yüzden Uzak Doğulu biriyle karşılaştığımızda beynimiz en temel örüntü modelini oluşturur. Benzer şekilde, insan yüzlerini ayırt etmedeki başarıyı hayvan türleri üzerinde gösteremeyiz. Oysa mesleği herhangi bir hayvan türünü ayırt etmede uzmanlaşmak olan biri için bu oldukça basit olacaktır. Dolayısıyla yüzlerini ayırt etmekte zorlandığımız bir kültürden olan, hele ki aşina olmadığımız kişilerin bize gerçekte olandan daha benzer gelmesi oldukça anlaşılırdır.

Yüz tanıma uzmanı Daniele Podini, her birimizin insan yüzlerine ilişkin algısının kişisel deneyimler tarafından oluştuğunu düşünüyor. Bu da doppelgänger kavramını çok öznel bir hale getiriyor. Bilgisayar destekli yüz tanıma projesine katılan bir istatistikçi olan Nick Fieller, insanların birbirini tanıma esnasında çoğu kişinin saç çizgisi, kaş ve saç stili gibi yüzeysel özelliklere dikkat ettiğini ifade etmiştir. Bu konuda yapılmış başka çalışmalar sırasıyla göz, ağız ve buruna baktığımızı ortaya koymuştur.

Aynı zamanda Dr. Podini, farklı insanların farklı yüzleri farklı sıralarla okuduğunu ifade ediyor. Örneğin siz, baktığınız kişinin yüzünü göz, burun ve ağız sıralamasıyla okursanız o kişinin yüzünün bütününü gözlerin boyutu ve yerleşimi etkileyecektir. Ama başka biri bu yüzü farklı bir sırayla okuduğunda sonuç daha farklı olacaktır. Başka bir deyişle, yüzleri okuma şeklimiz birbirinden farklı olduğunda yüzler arasında bulduğumuz benzerlikler de değişecektir.

Başka bir olasılıkta ise örneğin saçını yeni kestirmiş bir arkadaşımızı tanımaya çalışırken beynimiz diğer parçaları birbirine bağlayacaktır. Yani bütüne ulaşırken aynı zamanda bazı ince detayları görmezden gelmemize izin verecektir. Belki de doppelgänger etkisine bizi yakınlaştıran şeylerden biri de budur.

Son olarak, popüler olan doppelgänger vakalarının birçoğu, kişilerin birbirine benzediğinin fark edilmesi sonrası, bu kişilerin özellikle birbirlerine (veya biri, diğerine) daha çok benzeyecek şekilde giyinmesi, saçlarını kestirmesi, makyaj yapması, sakal ve bıyık gibi belirleyici özelliklerini değiştirmesi durumu görülür. Bu da, ekstra bir algıda seçiciliğe sebep olur, çünkü bu değişimlere rağmen birbirine o kadar da benzemeyen kişiler popüler olmazken, sadece birbirine halihazırda benzeyen ve daha da fazla benzemesi için özel çaba sarf edilen kişiler popüler olur.

Tüm Reklamları Kapat

Jennifer Aniston'un doppelgänger'ı
Jennifer Aniston'un doppelgänger'ı
Page Six

Doppelgänger Bireylerin Genleri de Birbirine Daha Benzer!

Yukarıda, belli ölçüler bakımından birbirine benzer bireylerin doğma ihtimalinin o kadar da düşük olmadığından bahsetmiştik. Unutmamak gerekiyor ki bu ölçüler, hücrelerimizin içinde bulunan genlerdeki bilgiyle belirlenmektedir. Dolayısıyla doppelgänger bireylerin benzerliğinin, genlerin benzer kombinasyonlarla denk gelmesinden kaynaklanmasını beklemek normaldir.

Gerçekten de Cell Reports dergisinde yayınlanan bir araştırma, farklı coğrafyada yaşayıp da birbirine çok benzer görünen kişilerin birçok genetik varyantı paylaştıklarını gösterdi. Bulgular, bu kişilerin benzer genetik özellikleri paylaştığını ama DNA metilasyonu (vücuttaki bakterileri koruyan biyolojik süreç) ve mikrobiyom açısından farklılıklar taşıdığını da ortaya koymayı başardı.

Josep Carreras Lösemi Araştırma Enstitüsü'nden araştırmacılar, bu bilgileri elde etmek için Kanadalı fotoğrafçı François Brunelle ile işbirliği yaptılar. 1999'dan beri projeyi sürdüren Brunelle, dünyanın farklı yerlerindeki birbirine çok benzeyen kişilerin kaydını tutuyor.

Tüm Reklamları Kapat

Francois Brunelle'in çektiği bazı benzer kişiler.
Francois Brunelle'in çektiği bazı benzer kişiler.
Cell Reports

Araştırmada birbirine benzeyen 32 kişiyle temasa geçildi ve alışkanlıklarıyla ilgili bir anket yapıldıktan sonra tükürük örnekleri alındı. Çalışmada 3 ayrı yüz tanıma yazılımından (CustomNet, MatCovnNet ve Microsoft Oxford Project'in yüz tanıma API) yardım alındı. Bu yazılımlar yardımıyla, bu kişilerin objektif olarak birbirine benzeyip benzemediği onaylandı.

32 kişiden sadece 16'sının görüşlerinin objektif olarak aynı olduğu tespit edildi; yani geri kalan 16 çift sadece öznel olarak benzerdi. Bir diğer deyişle yapay zekaya dayalı yazılımlar, bu kişileri "aynı kişi" olarak değerlendirmedi. Ekip, bu birbirine daha çok benzeyen 16 kişi üzerinde daha çok yoğunlandı. Bu 16 kişiden de 9'u genetik açıdan o kadar çok benzeşiyorlardı ki bu 9 kişi "ultra-benzer" olarak kabul edildi.

Birbirine daha çok benzer olan kişiler arasında kilo ve boy gibi fiziksel özelliklerin yanı sıra sigara içme ve eğitim gibi davranışsal özelliklerin de benzer olduğu bulundu. Bu, paylaşılan genetik varyasyonun yalnızca paylaşılan fiziksel görünümle ilgili olmadığını, aynı zamanda ortak alışkanlıkları ve davranışları da etkileyebileceğini gösteriyor.

Doppelgänger Etkisiyle İlişkili Diğer Kavramlar

Otoskopik Fenomenler

Otoskopi (İng: "autoscopy" veya "heautoscopy"), Yunanca autos (Tür: "kendi", İng: "self") ve skopeo (Tür: "bakmak", İng: "watcher") kelimelerinden türemiştir. Birçok antik ve modern toplumun ilgisini çekmiş, mitoloji ve anlatılara konu olmuştur. Otoskopi terimi, kişinin kendi görüntüsünü veya yüzünü bedeninin dışındaki farklı bir perspektiften ama bir aynadan olduğu gibi görmesi olarak tanımlanabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Kolektif Siyaset Seti (7 Kitap)

Bedreddin: Hayatı ve Düşünceleri

Murat Küçük

“Adil bir dünyanın özlemini duyuyordum. O dünyada hepimize yer olmalıydı. Oysa iktidar savaşlarıyla birbirini boğazlayan orduların ayakları altındaydı insanlık. Yoksulların çaresizliğini düşündükçe bir şeyler yapmamız gerektiğini hissediyordum.”

Söz konusu Şeyh Bedreddin olunca yanıtları belki de her daim muğlak sorularla baş başa kalırız. Bir medrese âlimiyken neden tasavvuf yolunda menzil almıştır? Fikirlerinin Anadolu ve Balkanlar’da bu kadar etkili olabilmesinin nedeni nedir? Dinlerin eşitliğine dair düşüncelerinde Hıristiyan-Helen köklerinin etkisi var mıdır? İsyancılara atfedilen özel mülkiyet karşıtı fikirlerin ilham kaynağı gerçekten Şeyh Bedreddin midir? Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’le yolları nasıl kesişmiştir? İsyanı planlamış mıdır yoksa rüzgârın yönüne doğru mu yürümüştür sadece?

Murat Küçük zihninde bu sorularla altı yüzyıl önceye gidip söyleşiye davet ediyor Bedreddin’i. Daha yakından tanımak istiyor bu akılcı fıkıh âlimi, gönül gözü açık sufi ve isyankarların yoldaşı şeyhi… Tarihin karanlıklarında kalmış olayları hayali bir Bedreddin’le aydınlatma emeliyle akıl ve kalple dolu bir yolculuğa çıkarıyor bizleri.

Okuyucuya Not: Hayali söyleşiler, dünyayı değiştiren, onu anlamamızı sağlayan önemli isimlerle tanışmak veya onları yeniden keşfetmek isteyenlere keyifli bir okuma sağlamak amacıyla hazırlandı. Bu söyleşiler hayal ürünü olsa da biyografik gerçeklere dayanıyor.

Gezi Ruhu ve Politik Teori

Murat Özbank

2013 yılının Haziran ayında, Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nı dolduran çok dilli, çok dinli, çok ideolijili, çok kimlikli insan çoğulluğu arasında bir “ruh” dolaştı: özgürlük ve demokrasi ruhu. Bu ruh, Türkiye’de siyasal hayatı ve siyasal tahayyülü derinden etkileyebilecek gelişmelerin ve arayışların yolunu açtı. Peki nasıl doğmuş, nasıl büyümüştü bu ruh? Dile gelecek olsa hangi kavramlarla konuşur, nasıl bir kuramsal zemine yaslanırdı?

Gezi Ruhu ve Politik Teori bu sorulara yanıt arayan, öznellikle nesnelliği, bir siyaset gözlemcisinin kavramsal bakışıyla bir katılımcının heyecan, umut ve öfkesini harmanlayan, hem politik hem de teorik bir kitap. Bir yandan 2013 Haziran’ının o ateşli günleri üzerine yeniden düşünmek için bir fırsat veriyor, bir yandan da Weber, Arendt, Schumpeter ve Habermas’ın siyasete dair teorileri ve kavramlarıyla tanıştırıyor bizi. Hem politikaya ve politik teoriye merak duyanlar için bir başlangıç sunuyor, hem de Gezi olaylarının demokratik siyasetin bugünü ve geleceği açısından anlamı üzerine düşünmek isteyenlere özgün, berrak ve samimi bir üslupla rehberlik ediyor.

Gezi Ruhu ve Politik Teori olayların gerçekliğini doğrudan sunan bir fotoğraf değil, çıplak gözle görülenlerin gerisindeki ruhu, “Gezi Ruhu”nu yansıtan bir portre çalışması. Tam da o ruhun içerdiği öznelerarası niteliğe uygun şekilde…

WEBER’DEN ARENDT’E GEZİ’DE POLİTİK GÜÇ VE ŞİDDET

ERDOĞAN’DAN SCHUMPETER’E GEZİ’DE DEMOKRASİ VE POLİTİK MEŞRUİYET

GEZİ’DEN HABERMAS’A DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI

İşgal Et-İtaatsizlik Üzerine Üç Tez

W. J. T. Mitchell, Bernard E. Harcourt, Michael Taussig

Occupy hareketinin bir başka örneği de 2013 yılında Gezi Parkı Direnişi’yle Türkiye’de yaşandı. Direnişle birlikte Türkiye’de birçok ezberin bozulduğuna şüphe yok. Peki, Tahrir Meydanı’yla Zuccotti Park’ın “işgal”inin ardından tüm dünyayı etkisi altına alan bu hareketin temeli neye dayanıyor, talebi ne?

İşgal Et, Orta Doğu’dan New York, Chicago, Londra, Berlin, Frankfurt, Quebec ve Hong Kong gibi şehirlere uzanan “kamusal alanı işgal etme” eylemlerinin dinamiklerini üç farklı açıdan ele alıyor.

Taussig’in, eylemcilerin işgal ettiği Zuccotti Park üzerine kendi gözlemlerini etnografyayla harmanlayarak yazdığı açılış makalesinin ardından Bernard E. Harcourt “sivil itaatsizlik” ile “siyasi itaatsizlik” arasındaki önemli farkı inceliyor. Occupy Wall Street eylemcilerinin “siyasi itaatsiz”ler olarak, yani siyasi söylemleri ve stratejileri reddederek yeni, radikal bir protesto biçimini nasıl hayata geçirdiklerini gözler önüne seriyor. Son olarak medya eleştirmeni ve kuramcısı W. J. T. Mitchell, Occupy imgelerinin kitle iletişim araçları ve sosyal medya aracılığıyla tüm dünyaya yayılmasını mercek altına alıp devrim anıtı olarak “boş alan”ın nasıl kullanıldığını irdeliyor.

“Belirli talepleri olmadığı için Occupy hareketinin ilkel ve dağınık olduğunu düşünüyorlar. Sanki eşitlik bir talep, üstelik bireyi de gerçekliği de yeniden tanımlayan hem ahlaki hem ekonomik bir talep değilmiş gibi.”

-Michael Taussig

“İktidarla uzlaşmayı, geleneksel siyasete uymayı, kurallara göre oynamayı en baştan reddeden Occupy yeni bir siyasi angajman, yeni bir siyaset biçimi yarattı. Geleneksel siyasetin kelime haznesine meydan okuyan, kullandığımız grameri muğlaklaştıran, siyasetin dilini bütün oyunbazlığıyla çarpıtan yeni bir angajman biçimiydi bu.”

-Bernard E. Harcourt

“Belki de ‘boş alan’ yalnızca devrimin değil… gelecek yeni bir demokrasi, yeni bir küresel düzen ihtimalinin de tek gerçek anıtıdır.”

-W. J. T. Mitchell

Marcel Duchamp ve İşin Reddi

Maurizio Lazzarato

Zamanı ve dünyayı yaşamanın bambaşka bir yolu olarak tembel eylem!

“Duchamp kapitalist toplumdaki vazife, rol ve ölçülere teslim olmayarak hem sanatsal hem de ücretli işi inatla reddetmiş, üstelik sanatın ve sanatçının tanımlarına meydan okumakla da yetinmemiştir.” Onun radikal eylemsizliği kapitalist toplumun üç sacayağına birden meydan okumasından ileri gelir: Mübadele, mülkiyet ve emek.

Maurizio Lazzarato, Marcel Duchamp’ın yerleşik iktidar ilişkilerini askıya almanın, politik kırılmayı mümkün kılan koşulları yaratmanın ve yeni bir öznelliğin inşasının başlangıç noktası olarak tanımladığı “işin reddi” ve “tembel eylem” kavramlarını, hem sosyoekonomik bir eleştiri hem de felsefi bir kategori olarak ele aldığı kitabında, henüz çözülememiş bir ihtilafa işaret ederek Duchamp üzerinden yeni bir kapı aralıyor: “Amaçlanan çalışmama özgürlüğü müdür yoksa çalışarak özgürlüğe kavuşmak mıdır?”

“İşin reddi” ve “tembel eylem” bir olanağa işaret eder ve “Olanak bir zerreciktir,” der Duchamp. Artık aynı şekilde görüp aynı şekilde duymadığımız bu olanağa erişmekse başka bir yaşam biçimine bağlıdır, “zerreciğin tembel sakinleri” gibi.

Marx Okumak

Slavoj Žižek , Frank Ruda ve Agon Hamza

Bu kitapta sunulan felsefi okuma, Marx ile Platon, Descartes ve Hegel arasında üretken olabilecek kısa devreler sunmak üzere şekilleniyor: Kapitalist mağarada Platoncu Marx, öznellik düşmanlarına öznelliği savunan Kartezyen Marx, emek temelinde özilişkisel bir olumsuzluk gören Hegelci Marx bir araya geliyor.

Günümüzün önemli Marksist düşünürlerinden Žižek, Ruda ve Hamza, cesur bir felsefi hamleyle Marx’ı yeni bir özgürleşme siyasetine zemin sunabilecek tarzda yeniden yorumluyorlar. Sonuçta, parçacık fiziğinden güncel siyasi eğilimlere uzanan bir turla kapitalizmin içinde bulunduğu krize farklı bir yaklaşım getiren muhayyel, yaratıcı ve deneysel bir okuma çıkıyor karşımıza.

“Çok yerinde bir zamanlamayla kaleme alınmış bu eserde yazarlar, alışılagelmiş şekilde Hegel eleştirisi üzerinden Marx’ı anlama yaklaşımını tersine çeviriyor, işe Marx’tan başlayıp sonra Hegel’e dönüyorlar. Önümüze yepyeni bir entelektüel ufuk açıyorlar.”

Kojin Karatani

“Marx Okumak bizi günümüzde Marx’ın kazandığı yeni önemi anlamaya çağırdığı kadar, felsefe ile Marx’ı buluşturmanın gücünü de ortaya koyuyor. Her sayfası felsefi bir Marksizmi nasıl tasavvur edilebileceğini ortaya koyan ilham verici fikirlerle dolu.”

Todd McGowan, Vermont Üniversitesi

Mümkün Ütopya: Yaşanabilir Bir Toplum İçin Stratejiler

Michael Albert

“Zihinler değişiyor. Rejimler çöküyor. Yeni yapılar doğuyor. Çalkantılı zamanlar, çalkantılı değişimler yaşanıyor. Yine de zaferin kaçınılmaz olduğunu söyleyemeyiz. Peşine düşülen hedeflere erişmek için insanlar acı ve öfkeden sıyrılıp harekete geçmeli, bölünmüşlükten beraberliğe ve mücadeleden zafere yürümeli. Anlık zaferlerin ötesinde yeni toplumsal ilişkiler biriktiren ve çeşitlendiren kazanım yörüngelerine ihtiyacımız var.”

“Yeni bir toplum yaratma yolunda aktivist bir ‘toplumsal değişim ekibi’ işe nereden başlayacağını, nihai hedefini ve başlangıç noktasından bitiş noktasına nasıl gideceğini bilmek zorundadır. Bu kitabın konusu işte tam olarak budur.”

Mümkün Ütopya yaşanılabilir bir toplum için yeni seçenekler, davranışlar ve sonuçlar doğuracak yeni uygulamalar üzerine bir çalışma. Michael Albert mevcut gerçekliğe dair kıyamet senaryolarının kurgulandığı günümüzde sabırlı, ağırbaşlı ve cüretkâr olmanın altını çizerek “İnsanların küçümsendiği bir sığınak yerine karşılıklı yardım için bir aracıya dönüşen hareketleri” nasıl yaratabileceğimize kılavuzluk edecek bir teori ortaya koyuyor. Bunu yaparken bizi bir arada tutan hükümet, ekonomi, akrabalık ve kültürün birbirleriyle, değişimle ve tarihle ilişkisini anlamaya ve bildiğimiz toplumsal hiyerarşileri yaratmadan işlevlerini nasıl yerine getirebileceklerini görmeye yardımcı oluyor.

Birbirimiz adına nasıl harekete geçebiliriz?

Harekete geçtiğimizde karşılıklı olarak nasıl fayda sağlarız?

Kendimizi nasıl örgütleriz?

Siyasal bağlantılarımız sebebiyle ne tür faydalar ve sorumluluklar ediniriz?

İnsanlar bir toplumsal harekete katıldıktan ve o hareketin tanımlanmış hedefleriyle aynı çizgiye geldikten sonra neden o hareketi terk ederler?

Mevcut kurumların kalıcılığını önden kabullenerek yalnızca kötü yanlarını iyileştirmekle mi yetineceğiz (yani reformist olacağız) yoksa mevcut kurumları ihtiyaç duyulan işlevlerini yeni yollarla karşılayan yeni kurumlarla mı değiştireceğiz (yani devrimci olacağız)?”

“Mümkün Ütopya adil bir dünya yaratabilecek dinamik bir hareket isteyen aktivistlerin yüzleştiği birçok soruyu yanıtlıyor.”

Bill Fletcher, Jr.

Rota

Politikada Yönümüzü Nasıl Bulacağız?

Bruno Latour

“Yaşayabileceğimiz bir toprağı nasıl bulacağız? […] Nereye gideceğimizi de, nasıl yaşayacağımızı da, kimlerle birlikte yaşayacağımızı da bilmiyoruz. Bir yer bulmak için ne yapmalıyız? Yönümüzü nasıl bulacağız?”

Toprak mefhumunun yapısı değişiyor, tüm aidiyetler dönüşüm sürecinde, herkes evrensel anlamda paylaşılabilir bir dünyanın, içinde yaşanabilir bir toprağın eksikliğiyle karşı karşıya ve yerküre direnmeye başladı; tarihte ilk defa insan toplumları, yer sisteminin insan eylemine verdiği tepkileri kavramak zorunda… Bruno Latour, Rota’da çizdiği bu manzaranın “belli bir tarihsel eğrinin sonu”na işaret ettiğini iddia ediyor ve bunu toplumsal sınıf mücadelesinin, bir jeo-toplumsal yer mücadelesine dönüşümü olarak yorumluyor.

Latour dünyanın karşılaştığı üç büyük sorunu bu dönüşüm temelinde değerlendirerek göç krizinin, iklim durumunun inkârının ve inanılmaz boyutlara ulaşan eşitsizliğin aslında tek bir olay olduğunu iddia ediyor. Artık Küresellik/Yerellik, Sağ/Sol, Batı hayranlığı/karşıtlığı üzerinden politika yapmanın geçersiz kaldığını, onun yerine “Modernleşmenin birbiriyle çelişkili kıldığı, aslında birbirini tamamlayan iki hareketi” gözetmemiz gerektiğini söylüyor: bir yandan toprağa bağlanmak, öte yandan dünyasallaşmak.

Devamını Göster
₺1,000.00
Kolektif Siyaset Seti (7 Kitap)

Otoskopik deneyimler, ilk olarak Aristoteles tarafından tanımlandı, daha sonraları Ovid’in Metamorfozları’nın üçüncü kitabında Narcissus efsanesinde yer aldı. Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi otoskopinin, doppelgänger terimi gibi kurgu ve anlatılarda çifte ve ölüm temalarıyla ilişkilendirildiği söylenilebilir.

Terim, psikiyatri ve nörolojide "kişinin kendi vücudunu uzaktan görmesi" şeklindeki halüsinasyonlar için kullanılır ve şizofrenide bir semptom olarak ortaya çıkabilir. Negatif otoskopi, kişinin kendi vücudunu aynada algılayamadığı, yansımasını göremediği psikolojik bir fenomendir. Ayrıca birçok otoportre çalışmanın otoskopik fenomen olduğu da düşünülmektedir.

Doppelgänger etkisi korku filmlerinde de kullanılan unsurlardan biridir.
Doppelgänger etkisi korku filmlerinde de kullanılan unsurlardan biridir.
Mashable India

Beyinde Yüz Tanıma Nasıl İşliyor?

Kişileri tanıyabilme ve birbirinden ayırt edebilme yeteneğimiz, sosyal yaşamımızın şekillenmesi bakımından oldukça önemlidir. Var olduğumuz günden beri karşılaştığımız yüzleri ve yüzlerdeki duyguları algılamamız ve hatırlamamız, onları diğerlerinden ayırt ettiğimiz için yaşamımızı kolaylaştırmaktadır. Ayrıca evrimsel açıdan kişileri tanıdık ve yabancı olarak kategorilere ayırabilmemiz yaşam içinde güvenilir bir alan yaratmamıza da imkan sağlamıştır. Peki ama yüz tanıma nasıl gerçekleşir?

Beynin temporal lobu (şakak lobu), kısmen yüz tanıma kabiliyetinden sorumludur. Temporal lobdaki bazı nöronlar, yüzlerdeki belirli özelliklere yanıt verir. Fonksiyonel rezonans görüntüleme (fMRI) yöntemi ile yüz algılama esnasında üç beyin bölgesinin fonksiyon gösterdiği tespit edilmiştir. Bu üç bölge; fusiform yüz alanı (İng: "fusiform face area" veya kısaca "FFA"), oksipital yüz alanı (İng: "occipital face area" veya "OFA") ve superior temporal sulkus'un posterior (pSTS) alanlarıdır.

Yapılan araştırmalarda özellikle insan yüzlerine baktığımızda fusiform yüz alanının aktif hale geldiği; ev, araba gibi nesnelere dikkat ettiğimiz anlara göre daha fazla tepki verdiği tespit edilmiştir. Oksipital yüz alanının, diğer bölgelerden farklı olarak ayırt edici yüz hesaplamaları gerçekleştirdiği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca yapılan çalışmalarla oksipital yüz alanının, ilk yüz seçici bölge olarak görev yaptığı gözler önüne serilmiştir.

Oksipital yüz alanı; burun, ağız, göz gibi yüzün çeşitli bölgelerinden gelen bilgileri ayrı ayrı işler. Ancak bu bilgilerin konfigürasyonunda görev almaz. Bu; oksipital yüz alanının, fusiform yüz alanından önceki işleme adımında yer aldığını ifade eder.

Fusiform yüz alanı, yüzün bütüncül bir şekilde algılanmasında yer alır ve yüzün bölümlerinden gelen bilgilerin konfigürasyonundan sorumludur.

Superior temporal sulkus ise, dikkat ettiğimiz yüzlerdeki duygusal ifadeleri algılamaktan sorumludur. Örneğin bakmakta olduğumuz kişinin ifadesini oluşturan bakış yönü, dudak hareketleri gibi değişen ifadelerin algılanması bu bölge tarafından gerçekleştirilir.

Beynimiz, baktığımız yüzleri bütün bir resim olarak değil; burun, ağız, göz gibi yüzün bölgelerini ayrı ayrı kodlar ve ilgili nöronların uyarılması ile birlikte bir yüz şeması oluşturur.

Pareidolia Nedir?

İnternet üzerinde gördüğünüz yüz ile hiç ilgisi olmayan bazı nesneleri sanki bir insan yüzü gibi algıladığınızı fark etmişsinizdir. Buna pareidolia denir. Pareidolia, Yunanca hatalı, yanlış anlamlarına gelen "para" ve görüntü, biçim anlamlarına gelen "eidolon" kelimelerinden türetilmiştir. Basit tanımıyla bir şeyi, gerçekte olmadığı başka bir şeye benzetmektir. Amerikalı kozmolog ve yazar Carl Sagan, pereidolia’nın insanın hayatta kalmak için kullandığı bir araç olduğunu düşünmüştür. İnsanların içgüdüsel olarak yaklaşan bir canlının düşman mı yoksa dost mu olduğuna karar vermesini sağlarken ışık ve gölge gibi rastgele biçimlerin yüz olarak algılanarak yanlış yorumlanmasına neden olduğunu ifade etmiştir. Pareidolia hakkında daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz.

Tüm Reklamları Kapat

Bu ağaç gövdesinde bir yüz yoktur; ancak beyniniz, gördüğünüzün bir yüz olduğunda ısrar eder. İşte buna, pareidolia denir.
Bu ağaç gövdesinde bir yüz yoktur; ancak beyniniz, gördüğünüzün bir yüz olduğunda ısrar eder. İşte buna, pareidolia denir.
How Stuff Works

Prosopagnozi

Prosopagnozi, Yunanca prósōpon (İng: "face", Tür: "yüz") ve agnosia kelimelerden türemiş; yüz körlüğü olarak bilinen nörolojik bir hastalıktır. Hastalığın derecesine göre bazı insanlar yalnızca tanıdık bir yüzü tanımakta zorluk çekebilirken, bazıları ise bilinmeyen yüzler arasında ayrım yapamayabilir ya da bir yüzü nesneden farklı olarak ayırt edemeyebilir. Hastalar yüzleri ayırt edemediği için genellikle ses veya giysi gibi fiziksel özelliklere dikkat ederek tanımlamalar yapmaya çalışır. Hastalık, aynı zamanda Alzheimer hastalığının ileri evrelerinde görülen yaygın belirtilerden biridir.

Prosopagnozinin, fusiform grytus bölgesindeki hasar veya bozulmalar sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir ve inme, beyin hasarı gibi bazı hastalıklardan kaynaklanabilmektedir. 2006’da yapılan bir araştırmaya göre dünya nüfusunun yaklaşık %2’sinde bu hastalığın görüldüğü tahmin ediliyor. Prosopagnozi hakkında daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz.

Sonuç

Sonuç olarak, insanların yüzlerini ve iki insanın yüzleri arasındaki benzerliği algılama biçimimizi etkileyen bir dizi faktör vardır. Bunlar, temel olasılık ve istatistik kuralları ile bir arada işleyerek, belirli aralıklarla Doppelgänger olarak tanımlanan etkiye neden olabilir. Akraba olmayan kişiler arası benzerlik çoğu durumda anlaşılmaz gibi gelse de, bu temel kurallar çerçevesinde sanılandan çok daha beklendik olduğu söylenebilir.

Evrim Ağacı, sizlerin sayesinde bağımsız bir bilim iletişim platformu olmaya devam edecek!

Evrim Ağacı'nda tek bir hedefimiz var: Bilimsel gerçekleri en doğru, tarafsız ve kolay anlaşılır şekilde Türkiye'ye ulaştırmak. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi Türkiye'de bilim anlatmak hiç kolay bir iş değil; hele ki bir yandan ekonomik bir hayatta kalma mücadelesi verirken...

O nedenle sizin desteklerinize ihtiyacımız var. Eğer yazılarımızı okuyanların %1'i bize bütçesinin elverdiği kadar destek olmayı seçseydi, bir daha tek bir reklam göstermeden Evrim Ağacı'nın bütün bilim iletişimi faaliyetlerini sürdürebilirdik. Bir düşünün: sadece %1'i...

O %1'i inşa etmemize yardım eder misiniz? Evrim Ağacı Premium üyesi olarak, ekibimizin size ve Türkiye'ye bilimi daha etkili ve profesyonel bir şekilde ulaştırmamızı mümkün kılmış olacaksınız. Ayrıca size olan minnetimizin bir ifadesi olarak, çok sayıda ayrıcalığa erişim sağlayacaksınız.

Avantajlarımız
"Maddi Destekçi" Rozeti
Reklamsız Deneyim
%10 Daha Fazla UP Kazanımı
Özel İçeriklere Erişim
+5 Quiz Oluşturma Hakkı
Özel Profil Görünümü
+1 İçerik Boostlama Hakkı
ve Daha Fazlası İçin...
Aylık
Tek Sefer
Destek Ol
₺50/Aylık
Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
29
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

Makalelerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu makalemizle ilgili merak ettiğin bir şey mi var? Buraya tıklayarak sorabilirsin.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu Makale Sana Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 26
  • Bilim Budur! 6
  • Merak Uyandırıcı! 6
  • İnanılmaz 5
  • Muhteşem! 4
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 2
  • Umut Verici! 2
  • Korkutucu! 1
  • Güldürdü 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 08/07/2025 17:30:48 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11092

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
E. Kocabey, et al. Doppelgänger Etkisi: Yakın Akraba Bile Olmayan "İkizler", Neden Birbirine Bu Kadar Benziyor?. (23 Ekim 2021). Alındığı Tarih: 8 Temmuz 2025. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/11092
Kocabey, E., Bakırcı, Ç. M., Kulaoğlu, . (2021, October 23). Doppelgänger Etkisi: Yakın Akraba Bile Olmayan "İkizler", Neden Birbirine Bu Kadar Benziyor?. Evrim Ağacı. Retrieved July 08, 2025. from https://evrimagaci.org/s/11092
E. Kocabey, et al. “Doppelgänger Etkisi: Yakın Akraba Bile Olmayan "İkizler", Neden Birbirine Bu Kadar Benziyor?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 23 Oct. 2021, https://evrimagaci.org/s/11092.
Kocabey, Enes. Bakırcı, Çağrı Mert. Kulaoğlu, . “Doppelgänger Etkisi: Yakın Akraba Bile Olmayan "İkizler", Neden Birbirine Bu Kadar Benziyor?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, October 23, 2021. https://evrimagaci.org/s/11092.

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close