COVID-19 Salgını (Pandemi) Nasıl Bitecek?
Beş ay kadar önce, kimsenin SARS-CoV-2’nin varlığından bile haberi yoktu. Şimdi ise virüs, neredeyse her ülkeye yayılmış, bu yazının yayınlandığı 10 Mayıs 2020 itibariyle henüz bilmediğimiz birçok kişi dahil en az 4 milyon kişiye bulaşmış durumda. Hem ekonomiyi hem de sağlık sistemlerini mahvetti, hastaneleri doldururken, halka açık yerleri boşalttı. İnsanları işyerlerinden ve arkadaşlarından ayırdı. Modern toplumun düzenini, birçok insanın daha önce hiç tanık olmadığı derecede bozdu. Yakında, ABD’de yaşayan çoğu kişi, virüsün bulaşmış olduğu birilerini tanıyacak. Tıpkı İkinci Dünya Savaşı veya 9/11 saldırıları gibi, bu salgın da halkın psikolojisini derinden etkilemiş durumda.
Bu seviyede bir küresel pandemi kaçınılmazdı. Son yıllarda yüzlerce sağlık uzmanı, bu olasılık hakkında birçok kitap yazdı, birçok inceleme, gazete yazısı yayınladı. Bill Gates, TED Talks’taki 18 milyon izleyicisi dahil olmak üzere, dinleyen herkese bunu anlattı. 2018’de The Atlantic’te, Amerika’nın karşılaşması olası olan bu pandemiye hazır olmadığını anlatan bir hikaye yayınladım. Ekim ayında, Johns Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezi, yeni bir koronavirüs dünyayı tarasa ne olabileceği hakkında bir tatbikat yaptı. Ve oldu da. Hipotezler gerçeğe dönüştü. "Ya olursa?"lar, "Şimdi ne olacak?"lara döndü.
Evet, şimdi ne olacak? Artık uzak geçmiş gibi hissettiren, 18 Mart Çarşamba günü, geç saatlerde, doğum zamanına günler kalmış olan hamile bir arkadaşımla konuşuyordum. Çocuğunun, COVID-19 tarafından tamamen değiştirilmiş bir toplumda doğacak nesilden biri olacağını fark ettik. Onlara C nesli demeye karar verdik.
Göreceğimiz üzere, C neslinin hayatları, önümüzdeki haftalarda yapılacak seçimler ve bunların sonucunda maruz kalacağımız zararlarla şekillenecek. Ama önce, kısa bir hesaplaşma. Her ülkeyi, pandemiye ne kadar hazır olduğuna göre derecelendiren bir rapor olan Global Sağlık Güvenliği Endeksi’nde ABD, 83.5 puanla dünyanın en yüksek puanını aldı. Zengin, güçlü, gelişmiş bir ülke olarak, Amerika’nın tüm uluslardan daha hazır olması bekleniyordu. Bu illüzyon, ortadan kalktı. Virüs diğer ülkelerde yayıldığı için aylarca yapılan uyarılara rağmen, Amerika COVID-19 ile sınavında başarısız oldu. Boston Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde bulaşıcı hastalıklar doktoru olan Nahid Bhadelia şöyle diyor:
Eninde sonunda, SARS-CoV-2 gibi bir virüs, en donanımlı sağlık sistemlerinin bile dayanıklılığını test edecekti.
Mevsimsel griplerden daha bulaşıcı ve de ölümcül olan yeni koronavirüs, daha zor fark ediliyor; henüz semptomlar görülmeden, bir konaktan diğerine günlerce yayılmaya devam ediyor. Böyle bir patojen içermesi için, ülkeler, hastalığı tespit edebilmek için testler geliştirmeli, hastaları izole etmeli ve iletişimde olduğu kişileri gözlemlemelidir. Güney Kore’nin, Singapur’un, Hong Kong’un yaptığı ve Amerika’nın yapmadığı şey de bu.
Meslektaşlarım Alexis Madrigal ve Robinson Meyer’ın belirttiği gibi, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (Centers of Disease Control and Prevention), Şubat ayında hatalı bir test geliştirip dağıttılar. Bağımsız laboratuvarlar alternatifler oluşturmaya çalıştı; fakat FDA bürokrasisiyle çamura battılar. Amerika’da on binlerce vaka olduğu kritik bir ayda, yalnızca yüzlerce insan test edildi. ABD gibi bir biyomedikal merkezin çok basit bir teşhis testi oluşturma konusunda başarısız olması, kelimenin tam anlamıyla, hayal edilemezdi. Georgetown Üniversitesi’nde bulaşıcı hastalıklarla ilgili yasal ve politik konularda çalışan Alexandra Phelan, şöyle diyor:
Ne ben, ne de başkaları tarafından yürütülen simülasyonların herhangi birinde, test konusunda başarısız olduğumuz bir durumu değerlendirmeye aldık.
Test fiyaskosu, Amerika’nın pandemi sorunundaki tek suçu, diğer tüm önlemleri zayıflatan tek kusuruydu. Ülke, virüs yaygınını düzgünce takip edebilseydi, hastaneler pandemi planları yapabilir, daha çok tedavi odaları ayırabilir, ekstra malzemeler sipariş edebilir ve COVID-19 vakalarıyla başa çıkmak için özel tesisler atayabilirlerdi. Bunların hiçbiri olmadı. Bunun yerine, tam kapasiteye yaklaşmakta olan ve ‘ağır grip döneminde’ zorluklarla yüzleşen bir sağlık sistemi, toplum içinde yayılmasına izin verilen ve düzgünce takip edilmeyen bir virüsle karşı karşıya kaldı. Hastaneler, hastalarla dolup taştı. Maskeler, eldivenler gibi bizi virüsten koruyabilecek ekipmanlar tükenmeye başladı. Virüsün akciğerlerine saldırdığı hastalara oksijen veren vantilatörler de, hasta yatakları da yakında tükenecek.
Bir kriz sırasında Amerika’nın sağlık sistemi yeterli kapasiteye sahip olmadığı için, virüsten etkilenmeyen eyaletlerin, vakaların görüldüğü eyaletlere yardım edecekleri düşünülüyor. Bu varsayım, kasırgalar veya orman yangınları gibi yerel afetler için geçerli olsa da, şu an elli eyaletin her birinde bulunan salgın sorunu için geçerli olamaz. İşbirliği, yerini rekabete bıraktı; bazı endişeli hastaneler, tıpkı panik yapan tüketicilerin tuvalet kağıdı satın alması gibi, çok miktarda malzemeler satın aldı.
Bunun nedeni, kısmen, Beyaz Saray’ın bilim uzmanından yoksun, hayalet bir kasaba olması. Milli Güvenlik Konseyi’nin bir parçası olan Salgına Hazırlık Ofisi, 2018 yılında feshedildi. Bu ekibin bir parçası olan Luciana Borio, 28 Ocak’ta "Amerikan salgınını önlemek için harekete geçmeye" ve hızlı ve kolay teşhis testleri geliştirmek için özel sektörle çalışmaya çağırdı. Ama ilk ofisin kapanmasıyla, başkan ile konuşmak yerine, bu uyarılar The Wall Street Journal’da yayınlandı. Amerika harekete geçmek yerine, boş oturmayı seçti.
Dümensiz, gafil, uyuşuk ve düzensiz bir şekilde, Amerika COVID-19 krizini, konuştuğum her sağlık uzmanının korktuğundan daha da kötü şekilde idare etti. Amerika’nın 2014 yılında Batı Afrika Ebola salgınında, salgın durumundaki tutum ve planları düzenleyen Ron Klain, "Hem de çok daha kötü." dedi. Johns Hopkins Tıp Fakültesi’nde afetlere hazırlık üzerinde çalışan Lauren, "Beklentilerimizin çok ötesinde." dedi. Küresel Aşı İttifakı Gavi’yi yöneten Seth Berkley ise şöyle diyor:
Bir Amerikalı olarak çok endişeleniyorum. ABD, sanayileşmiş dünyanın en korkunç salgınıyla karşı karşıya kalabilir.
I. Gelecek Aylar
Bir kez geride kaldıktan sonra, Amerika’nın toparlanması imkansız olmasa da, çok zor olacak. COVID-19 yavaş ve sinsi bir hastalık olduğundan, yakın gelecek belirli bir seviyeye kadar belirlenebilir. Örneğin Mayıs'ın ortasında hastalanan insanlar, kendilerini izole etmiş olsalar bile, belirtilerini şimdi göstermeye başlayacaklar. Bu kişilerden bazıları, Haziran ayının başlarında yoğun bakım ünitelerine girecek. 10 Mayıs itibariyle ABD'nin yaklaşık 1.3 milyon onaylanmış vakası vardı; ancak gerçek sayı muhtemelen 1.9-3.2 milyon arasındaydı. Sayılar, artık katlanarak artmaya başlıyor: Bundan tam 1 ay önce, 10 Nisan 2020'de ABD'deki resmi vaka sayısı 466.000’di, gerçek vaka sayısı ise bilinmiyordu. Sağlık çalışanları, endişe verici belirtiler görüyor: azalan ekipmanlar, artan hasta sayısı ve hastalığı kapan doktor ve hemşireler...
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
İtalya ve İspanya, gelecek hakkında korkunç uyarılar sunuyor. Hastanelerde oda, malzeme ve personel sayısı tükeniyor. Herkesi tedavi edemeyen veya kurtaramayan doktorlar, düşünülmez şeyi yapmaya, hayatta kalma şansı yüksek olan hastalara bakmaya, diğerlerini ise ölüme terk etmeye mecbur edildiler. ABD’de kişi başına, İtalya’dan daha az hasta yatağı var. Imperial College London’daki bir ekip tarafından yayınlanan bir araştırma, eğer pandemi kontrol edilmezse, bu yatakların Nisan ayı sonuna kadar dolu olacağı sonucuna vardı. Haziran’ın sonuna kadar, mevcut her bakım yatağı, yaklaşık 15 COVID-19 hastası tarafından ihtiyaç duyulacaktır. Yazın sonuna kadar, pandemi 2.2 milyon Amerikalı öldürmüş olacak – hastaneler kalp krizi veya araba kazası geçirmiş kişilere bakamayacak kadar dolu olacağından ölecek olanları saymıyorum bile. Bu, en kötü senaryo. Bunu önlemek için dört şeyin yapılması lazım – hem de acilen.
İlk ve en önemli şey, maskelerin, eldivenlerin ve koruyucu ekipmanların hızla üretilmesi. Sağlık çalışanları sağlıklı kalamazsa, duruma karşı müdahaleler başarısız olacak. Bazı yerlerde stok o kadar düştü ki, doktorlar hastalara kullanılmış maskeler veriyor, birden fazla hasta için aynı maskeleri kullanıyorlar, halktan bağış istiyor veya kendi el yapımı maskelerini dikiyorlar. Bu eksiklikler, tıbbi malzemelerin siparişe göre yapılması ve şu an zorluk çekmekte olan uluslararası tedarik zincirlerine bağlı olmasından dolayı meydana geliyor. Salgının merkez üssü olan Çin’in Hubei eyaleti, aynı zamanda tıbbi maske üretim merkeziydi.
Amerika’da tıbbi malzemeler için ‘ulusal ambar’ sayılan Stratejik Ulusal Stok (SNS – Strategic National Stockpile), özellikle virüsten en çok etkilenmiş eyaletlere dağıtım yaptı. Stok tükenmez olmasa da, zaman kazandırabiliyor. Donald Trump bu zamanı Savunma Üretim Yasası’nı başlatmak için kullanabilir, böylece Amerikalı üreticilerin tıbbi ekipman yapmaya geçtiği ‘savaş zamanı çabalarını’ başlatabilirdi. Fakat geçen Çarşamba günü eylemi başlattıktan sonra, ABD Ticaret Odası’ndan ve bazı büyük şirketlerin başkanlarından yapılan lobicilik nedeniyle, Trump bundan gerçek anlamda yararlanamadı.
Bazı üreticiler zorluğun üstesinden gelmeye çalışıyorlar, ama çabaları düzensiz ve dağılmış durumda. Nebraska Üniversitesi Tıp Merkezi’nde halk sağlığı dekanı olan Ali Khan, ‘’Bir gün doktorların, X şehrindeki doktorlar bandanalarla çalışırken, Y şehrinde maskelerle dolu bir dolap olduğu hikayesine uyanacağız,’’ dedi. Johns Hopkins Bloomberg Halk Sağlığı Fakültesi’nden Thomas Inglesby, "Artık ülke çapında büyük lojistik ve tedarik zinciri faaliyetine ihtiyaç var." dedi. Bu, Beyaz Saray’daki küçük, deneyimsiz ekipler tarafından yönetilemez. Inglesby çözümün, ABD ordusunu denizaşırı operasyonlara hazırlayan ve 2014 Ebola salgını dahil olmak üzere geçmiş halk sağlığı krizlerine yardımcı olan 26.000 kişilik bir grup olan Savunma Lojistik Ajansı’nı devreye sokmak olduğunu söylüyor.
Bu ajans aynı zamanda ikinci acil ihtiyaç olan COVID-19 testlerin yayılması konusunda yardımcı olabilir. Bu testlerin yapılması, beş ayrı eksiklik nedeniyle yavaş olmuştur: testleri yapan insanları koruyacak olan maskeler; viral örneklerin toplanması için nazofarinjeal malzemeler; virüsün genetik materyalinin malzemelerden çıkarılmasına yarayacak çekme aletleri; bu aletlerin bir parçası olan kimyasal reaktifler ve testleri verebilecek eğitimli insanlar. Bu eksikliklerin çoğu, yine, zayıf tedarik zincirlerinden kaynaklanıyor. ABD’nin, ekstraksiyon reaktifleri konusunda güvendiği üç üretici var, herhangi biri başarısız olursa da yedeğinden ihtiyacını karşılıyor – ama eşi görülmemiş bu küresel talepte, hepsi başarısız oldu. Bu esnada, Avrupa’nın salgından en çok etkilenen yeri olan Lombardiya (İtalya), en büyük nazofarenks sürüntü üreticilerinden birine ev sahipliği yapıyor.
Bazı eksiklikler gideriliyor. FDA, özel laboratuvarlar tarafından geliştirilen testleri onaylamak için hızla ilerliyor. En azından sonuçlar bir saatten kısa bir sürede alınabilir, bu da doktorların hastalarında COVID-19 olup olmadığını bilmesini sağlayabilir. Halk Sağlığı Laboratuvarları Derneği’nden Kelly Wroblewski, ‘’Ülke, günlük olarak kapasitesini arttırıyor,’’ diyor.
6 Mart’ta Trump "İsteyen herkes test yaptırabilir." demişti. Bu doğru değildi (ve hala değil), yetkilileri de Trump’ın bu hatasını düzeltmek konusunda çok hızlı davrandı. Buna rağmen, endişeli insanlar yine de hastaneye gidip, henüz olmayan testleri aradılar. George Mason Üniversitesi’nde hastaneleri pandemiye hazırlamak için çalışan Saskia Popescu, "İnsanlar belirtileri göstermeseler bile, sırf öksüren birinin yanına oturduklarından test yapmak istediler." dedi. Diğerlerinde sadece soğuk algınlığı vardı; ama doktorlar onları muayene etmek için de maskeler kullanarak, zaten az olan malzemelerini harcadı. "Sağlık sistemini gerçekten de gerdi." diyor Popescu. Şimdi bile, kapasite arttıkça, testler çok dikkatli kullanılmalı. Harvard’tan Marc Lipsitch, "Öncelik, sağlık çalışanlarını ve hastanedeki hastaları test ederek, hastanelerin salgın yangınını söndürmelerine yardımcı olmak." Ancak kriz yavaşladıktan sonra testler daha yaygın bir şekilde uygulanmalı. "Bu sadece 'Hadi, testleri oradan çıkaralım.' gibi bir durum olmayacak." diyor Inglesby.
Bu önlemler zaman alacak, bu süre zarfında ise ya pandemi sağlık sisteminin kapasitesini aşacak, ya da kontrol edilebilir seviyelere kadar azalacak. Gidişatı ve ülkenin kaderi, şimdi üçüncü ihtiyaç olan sosyal mesafeye bağlı. Şöyle düşünün: şimdi sadece iki grup Amerikalı var. A Grubu, hastaları tedavi eden, test yapan, malzeme üreten, tıbbi müdahalelerde bulunan herkesi içeriyor. B Grubu diğer herkesi içeriyor, bu grubun görevi ise A Grubu’na vakit kazandırmak. B Grubu şimdi, iletişim zincirlerini kesmek adına fiziksel olarak kendini izole ederek "eğriyi bastırmak" zorunda. COVID-19’un yavaşça ortadan kayboluşu göz önünde bulundurulduğunda, gelecekteki sağlık sistemi çöküşünü öngörmek için, sert görünen bu adımların hemen atılmaları ve haftalarca devam etmeleri gerekiyor.
Bir ülkenin insanlarını gönüllü olarak evde kalmaya ikna etmek kolay değildir, ve belediye başkanları, valiler ve işletme sahipleri, Beyaz Saray’dan açık yönergeler olmadan kendi adımlarını atmak zorunda kaldı. Bazı eyaletler büyük kalabalıkları yasakladı veya okulları, restoranları kapattı. Şimdi en az 21’i, insanları evde kalmaya mecbur eden bir tür zorunlu karantina başlatmış durumda. Buna rağmen, birçok vatandaş kamusal alanlara gitmeye devam ediyor.
Herkesin iyiliğinin birçok kişinin fedakarlığına bağlı olduğu bu zamanlarda, dördüncü acil ihtiyaç olan açık koordinasyon çok önemli. Sosyal mesafenin önemi, bilgilendirilip güvence altına alınması gereken halka empoze edilmeli. Bunun yerine ise, Trump, öyle olmadığı halde "her şey kontrol altında" diyerek, ve vaka sayısı arttığı halde "vakalar sıfıra yaklaşacak" diyerek, defalarca bu sorunları önemsizmiş gibi göstermeye çalışıyor. Bazı durumlarda, birçok yerde yapılan testlerle ilgili iddialarında olduğu gibi, yanıltıcı palavraları krizi daha da derinleştirdi. Henüz kanıtlanmamış ilaçları bile müşteriye sattırmaya çalıştı.
Trump belli ki Beyaz Saray basın odası dışında, Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü başkanı Anthony Fauci’yi de dinliyordu. Fauci, Ronald Reagan’dan bu yana her başkana yeni salgınlar hakkında tavsiyelerde bulundu, şimdi ise neredeyse her gün Trump ile görüşmeler yapan COVID-19 çalışma kolunda üye. Fauci şöyle diyor:
Onun kendi tarzı var diyelim ve konuyu burada kapatalım. Ama şimdiye kadar verdiğim tavsiyelerin hepsini dinledi.
Fakat Trump zaten tereddütlü görünüyor. Son günlerde, ekonomiyi koruma amacıyla sosyal mesafe politikalarından vazgeçmeye hazır olduğunu belirtti. Uzmanlar ve iş dünyasının önde gelen isimleri, yaşlılar gibi yüksek riske sahip insanların korunabileceğini, düşük riski olanların ise geri dönmesine izin verildiğini ileri sürerek benzer söylemlerde bulundular. Bu tip düşünce, ayartıcı fakat kusurludur. İnsanların risklerini belirtme, ve bir şekilde "yüksek riskli" insanları toplumun geri kalanından ayırma kabiliyetimizi abartır. Virüsün ‘’düşük riskli’’ gruplara ne kadar zarar verebileceği, ve sadece gençlerin hastalanması durumunda bile hastanelerin ne kadar dolabileceği ihtimalini hafife alıyor.
Pennsylvania Üniversitesi’nde yapılan yeni bir analize göre, sosyal mesafe önlemleri enfeksiyon oranını %95 oranda azaltsa bile, 960.000 Amerikalı’nın yoğun bakıma ihtiyacı olacak. ABD’de yaklaşık 180.000 vantilatör var, ve, yalnızca 100.000 oksijen verilen hastaya güvenli bakım sağlanması için yeterli solunum terapisti ve yoğun bakım personeli var. Sosyal mesafeden vazgeçmek aptallık olur. Sosyal mesafeden şimdi, testlerin ve koruyucu ekipmanların az olduğu bu zamanda vazgeçmek, felaket olur.
Trump planına sadık kalırsa, Amerikalılar sosyal mesafeye bağlı kalırsa, testler gerçekleştirilebilirse ve yeterli sayıda maske üretilirse, ülkenin hala en kötü COVID-19 tahminlerini önleme ve en azından geçici olarak salgını kontrol altına alma şansı var. Kimse bunun ne kadar uzun sürebileceğini bilmiyor, ama hızlı olmayacağı kesin. Fauci şöyle diyor:
Dört ila altı haftadan üç aya kadar uzayabilir; ama bu aralığa pek güvenmiyorum.
II. Nihai Oyun Planı
Mükemmel bir müdahale bile pandemiyi sona erdirmeyecek. Virüs bir yerlerde yayılmaya devam ettiği sürece, virüsü kapmış bir yolcunun seyahat ederken, alevi söndüren ülkelerin bile kıvılcımlarını tutuşturma şansı var. Bu, virüsü kısa süreliğine kontrol altına almış gibi görünen Çin, Singapur ve diğer Asya ülkelerinde zaten oluyor. Bu şartlar altında, üç son mümkün: biri pek olası değil, biri çok tehlikeli, biri de çok uzun.
Birincisi, her ulusun 2003’teki orijinal SARS ile olduğu gibi, virüsü eşzamanlı olarak dize getirmeyi başarması. Koronavirüs pandemisinin ne kadar yaygın olduğu ve birçok ülkenin nasıl kötü durumda olduğu gözönünde bulundurulduğunda, dünya çapında eşzamanlı kontrol olasılığı yok denilecek kadar az.
İkincisi, virüsün önceki grip pandemilerinin yaptığını yapması: hızla yayılmaya devam etmesi ve sağlıklı konak bulamayacak kadar kurbanı geride bırakması. Bu ‘’sürü bağışıklığı’’ senaryosu hızla gerçekleşebilirdi, bu nedenle cazip bir ihtimal. Ama aynı zamanda korkunç bir bedeli olurdu: SARS-CoV-2 gripten daha bulaşıcı ve ölümcül olduğundan, ardında milyonlarca ceset ve mahvolmuş sağlık sistemleri bırakabilirdi. Birleşik Krallık, ilk başta bu "sürü bağışıklığı" stratejisini düşünmüş; modellerin korkunç sonuçlara yol açtığını fark edince ise bundan vazgeçmişti. ABD de şimdi bunu düşünüyormuş gibi görünüyor.
Üçüncü senaryo, dünyanın virüsle çekiçle vurma oyunu oynaması: salgın olan yerlere, aşı üretilene kadar geçici müdahalelerde bulunması. Bu ihtimal hem en iyisi, hem de en uzun ve karmaşık olanı.
Başlangıçta her şey aşı üretmeye bağlı. Eğer bu bir grip pandemisi olsaydı, her şey daha kolay olurdu. Dünya grip aşıları üretmekte deneyimli, her yıl yaptığı şey de bu. Ama koronavirüs için herhangi bir aşı mevcut değil –şimdiye kadar bu virüsler hafif veya nadiren görülen hastalıklara neden oluyor diye biliniyordu-, dolayısıyla araştırmacılar sıfırdan başlamak zorunda. İlk adımlar, etkileyici derecede hızlı atıldı. Geçen Pazartesi, Moderna ve Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından bulunan olası bir aşı, erken klinik testlere girdi. Bu, bilim insanlarının virüsün genlerini ilk kez dizilemesinin ve doktorların aşı olmak isteyen kişinin koluna aşı enjekte etmesinin arasında 63 gün olduğuna işaret ediyor. Fauci, "Bu tartışması olmayan bir dünya rekoru." dedi.
Fakat aynı zamanda sonraki yavaş adımlar arasında en hızlı adım bu. İlk deneme, araştırmacılara aşının güvenli olup olmadığını ve bağışıklık sistemini gerçekten de harekete geçirip geçiremeyeceğini gösterecek. Ardından, araştırmacıların aşının enfeksiyonu gerçekten önleyip önlemediğini kontrol etmesi gerekecek. Aşının ciddi yan etkilere yol açmadığından emin olmak için, hayvanlar üzerinde testler ve büyük ölçekli araştırmalar yapacaklar. Hangi dozun gerekli olduğunu, insanların kaç aşıya ihtiyaç duyacağını, aşının yaşlılara etkisi olup olmayacağını ve etkinliğini arttırmak için başka kimyasallara gerek olup olmadığını öğrenmeleri gerekecek.
Gavi’de çalışan Seth Berkley, "Aşı etkili olsa bile, geniş çapta üretmenin kolay bir yolu yok." dedi. Bunun nedeni, Moderna’nın aşılamaya yeni bir yaklaşımı olması. Mevcut aşılar, vücuda inaktif veya parçalanmış virüsler temin ederek çalışıyor, bu da bağışıklık sisteminin kendini savunmaya önceden hazırlanmasını sağlıyor. Buna karşın, Moderna’nın aşısı SARS-COV-2 genetik materyalinin bir kısmını – RNA’sını içeriyor. Vücudun bu RNA şeridini kendi viral kısımlarını oluşturmak için kullanabileceği, bunun ise bağışıklık sisteminin hazırlığının temelini oluşturacağı düşünülüyor. Bu yaklaşım hayvanlarda işe yarıyor olsa da, insanlarda henüz kanıtlanmamıştır. Diğer taraftan, Fransız bilim insanları, mevcut kızamık aşısını yeni koronavirüs parçalarını kullanarak değiştirmeye çalışıyorlar. Berkley, "Bunun iyi tarafı şu ki, eğer yarın yüzlerce doza ihtiyacımız olursa, birçok bitki bunu yapmasını biliyor." dedi. Hangi yöntem daha hızlı olursa olsun, Berkley ve diğerleri, kanıtlanmış bir aşı geliştirmenin 12 ila 18 ay süreceğini ve tekrar bunu yapmanın, göndermenin, insanlara aşı yapmanın daha da uzun süreceğini tahmin ediyorlar.
Şu halde, yeni koronavirüs, en az bir yıl boyunca Amerikan yaşamının kalıcı bir parçası haline gelmesi muhtemel görünüyor. Mevcut sosyal mesafe önlemleri işe yarıyorsa, salgın, her şeyin tekrar normal görünmesini sağlayacak kadar azalabilir. Ofisler tekrar dolabilir, barlar kalabalık olabilir. Okullar tekrar açılabilir ve arkadaşlar yine bir araya gelebilir. Ancak statüko geri döndükçe, virüs de dönecektir. Bu, toplumun 2022’ye kadar karantina altında olması gerektiği anlamına gelmiyor. Ama Harvard’tan Stephen Kissler’ın da dediği gibi, ‘’Birçok sosyal mesafe dönemi deneyimlemeye hazırlıklı olmalıyız.’’
Önümüzdeki yıllar, sosyal karmaşaların sıklığı, süresi ve zamanlaması dahil olmak üzere, virüsün henüz bilinmeyen iki özelliğine bağlı. Birincisi: mevsimsellik. Koronavirüsler, yaz aylarında azalan veya tamamen yok olan kış enfeksiyonları olmaya yatkınlar. Bu, SARS-CoV-2 için de geçerli olabilir; ancak mevsimsel değişiklikler, immünolojik bakımdan naif olan çok sayıda konak varken, virüsü yeterince yavaşlatmayabilir. Harvard Tıp Fakültesi ve Boston Çocuk Hastanesi’nden Maia Majumder şöyle diyor:
Dünyanın çoğu, Kuzey Yarımküre’de yaz mevsiminin salgına –eğer edecekse- nasıl etki edeceğini görmek için endişeyle bekliyor.
İkincisi: bağışıklık süresi. İnsanlara, soğuk algınlığı semptomlarına yol açan hafif koronavirüsler bulaştığında, bir yıldan daha kısa bir süre için bağışıklık kazanırlar. Bunun aksine, çok daha şiddetli olan orijinal SARS virüsü bulaşan az sayıda kişi ise, daha uzun süreliğine bağışıklık kazandı. SARS-CoV-2’nin ikisi arasında bir yerde olduğunu varsayarsak, iyileşen kişiler, birkaç yıl virüsten korunabilir. Bunu doğrulamak için, bilim insanlarının bağışıklık kazandıran antikorları arayan kesin serolojik testler geliştirmesi gerekecek. Ayrıca, bu tür antikorların aslında insanların virüse yakalanmasını veya virüsü yaymasını engellediğini de doğrulamaları gerekecek. Bu durumda, sağlıklı vatandaşlar işe geri dönebilecek, hastalara bakılabilecek ve ekonomi, sosyal mesafe süresince bile sağlamlaştırılabilecek.
Bilim insanları, bu süreçler arasındaki zamanı –bu tür ilaçlar her ne kadar nadiren her derde deva olsa da ve olası yan etkileri ile direnç riski olsa da- antiviral ilaçlar geliştirmek için kullanabilirler. Hastaneler, gerekli malzemeleri stoklayabilirler. Test malzemeleri, virüsün dönüşüne hazırlıklı olmak için yaygın olarak dağıtılmış olabilirler. ABD’nin yeniden SARS-CoV-2’nin farkında olmadan yayılmasına izin vermesi için bir neden yok, dolayısıyla sosyal mesafe önlemlerinin şimdiki gibi geniş ve ağır şekilde uygulanması için de bir sebep yok. Aaron E. Caroll ve Ashish Jha’nın yakın zamanda yazdığı gibi, ‘’okulları ve iş yerlerini olabildiğince açık tutabilir, önlemler başarısız olduğunda yine hızla kapatabilir, hastalar tespit edilip izole edildiklerinde de tekrar açabiliriz. Daha çok savunma yerine, daha çok saldırı yapabiliriz.’’
İster ‘sürü bağışıklığına’ ulaşarak, ister uzun bekleyişin ardından bir aşının bulunmasıyla, virüs bu derece yayılmayı gittikçe daha zor bulacak. Tamamen yok olması pek olası değil. Virüs değiştikçe, aşının da geliştirilmesi gerekebilir, insanların da, grip için yaptıkları gibi düzenli olarak yeniden aşı olması gerekebilir. Modeller, virüsün dünya çapında yayılmaya devam edeceğini ve her birkaç yılda bir salgınlara neden olabileceğini gösteriyor. Kissler, "Fakat umudum ve beklentim, ciddiyetin azalacağı ve daha az toplumsal karışıklık olacağı yönünde." diyor. Gelecekte, COVID-19, tıpkı gribin olduğu gibi, yinelenen bir kış belası olabilir. Belki de sonunda o kadar sıradanlaşacak ki, bir aşısı olsa bile, C neslinin büyük bir kısmı aşının olmadığı zamanlar dünyanın nasıl dramatik bir durumda olduğunu unutarak, aşı olmayacak bile.
III. Salgından Sonra
Olabildiğince az ölümle bu noktaya ulaşmanın bedeli büyük olacaktır. Meslektaşım Annie Lowrey’in yazdığı gibi, ekonomi "yaşayan herkesin deneyimlediğinden daha ani ve ağır" bir şok geçiriyor. ABD’de beş kişiden biri çalışma saatlerinden veya işinden oldu. Oteller boş. Havayolları, uçuşlarını iptal ediyor. Restoranlar ve diğer küçük işletmeler kapanıyor. Eşitsizlikler daha da yayılacak: Düşük gelirli insanlar sosyal mesafe önlemlerinden en çok etkilenen ve ağır enfeksiyon risklerini arttıracak kronik sağlık durumlarına en yatkın olan kişiler olacak. UC Berkley’de tıp tarihçisi olan Elena Conis şöyle diyor:
Hastalıklar, şehirlerin ve toplumların dengelerini birçok kez bozdu, ama uzun zamandır ABD’de özellikle şimdiki gibi şiddetli olanı görülmedi. Çok daha kentsel ve metropoliteniz. Uzak mesafelerde seyahat eden, ailesinden ve iş yerinden uzakta yaşayan çok sayıda insanımız var.
Enfeksiyonlar azalmaya başladığında, akabinde akıl sağlığı sorunları ile ikinci bir pandemi belirecek. İnsanlar, derin bir korku ve belirsizlik anında, insanlarla teması kesmekte. Sarılmalar, el sıkışmaları ve diğer sosyal alışkanlıklar artık tehlikeli. Anksiyete veya obsesif kompulsif bozukluğu olan kişiler güçlük çekiyor. Sosyal hayatın zaten dışında olan yaşlı insanlardan yalnızlıklarını daha da arttıracak olan şeyi yapmaları - kendilerini daha da soyutlaştırmaları isteniyor. Asyalılar, yeni koronavirüse ‘’Çin virüsü’’ demekte ısrarcı olan bir başkan tarafından körüklenen ırkçı hareketlere maruz kalıyor. İnsanlar, güvenli olmayan evlerde kalmaya mecbur edildikçe, aile içi şiddet ve çocuk istismarı olayları artıyor. Vücutları genelde virüsten korunabilen çocuklar, yetişkinlik dönemine kadar onları terk etmeyecek zihinsel travmalar yaşayabilirler.
Pandeminin ardından, COVID-19’dan iyileşen insanlardan, Ebola, tıpkı SARS ve HIV gibi virüslerden kurtulanlara yapılan gibi kaçınılabilir ve kınanabilirler. Sağlık çalışanlarının iyileşmesi zaman alacaktır: SARS Toronto’da yayıldıktan bir ila iki yıl sonra, salgınla uğraşan kişiler daha az üretken, tükenmişlik sendromu ve travma sonrası (posttravmatik) stres bozukluğu yaşamaya daha yatkındı. Uzun karantina dönemi geçiren kişiler, deneyimlerinin getirdiği yaraları taşıyacaklar. Pandemi Psikolojisi’ni yazmış olan, British Columbia Üniversitesi’nden Steven Taylor, şöyle diyor:
Wuhan’daki meslektaşlarım, oradaki bazı insanların şimdi evden çıkmak istemediklerini, ve ileri seviyede agorafobiden mağdur olduklarını söylüyor.
Yeni Amerikan Güvenliği Merkezi’nden Richard Danzig ise şöyle diyor:
Fakat bütün bunları atlattığımızda, dünyanın çok daha iyi bir yer olma potansiyeli de var.
Topluluklar, insanların mesafeli durma zorunluluğuna rağmen, bir araya gelmenin yeni yollarını buluyorlar. Sağlığa yönelik tutumlar da iyi yönde değişebilir. Conis şöyle diyor:
HIV ve AIDS, cinsel olgunluğa erişen gençlerde, cinsel davranışları tamamen değiştirdi. Prezervatif kullanımı normalleşti. STD (cinsel yolla bulaşan hastalıklar) için yapılan testler yaygınlaştı. Benzer şekilde, hastanelerde bile tarihsel olarak benimsenmesi zor bir alışkanlık olan ‘ellerin 20 saniye yıkanması’, ‘’bu salgın sırasında yapmaya alıştığımız ve üzerinde fazla düşünmediğimiz davranışlardan olabilir.
Salgınlar, sosyal değişimi de kolaylaştırabilir. İnsanlar, iş yerleri ve kurumlar, bazı alışkanlıkları o kadar hızlı benimsediler ki, evden çalışmak, engelli insanları ağırlamak için konferans konuşması yapmak, hastalık izni ve esnek çocuk bakımı da dahil, planlarını ağırdan almış olabilirler. Northwestern Üniversitesi’nde antropolog olan Adia Benton şöyle diyor:
Hayatımda ilk kez birinin ‘Ah, tamam, eğer hasta isen, evde kal’ dediğini duydum.
Belki de millet, hazırlıklı olmanın yalnızca maskelerle, aşılarla ve testlerle değil, aynı zamanda adil çalışma politikaları ve stabil, eşit sağlık sistemi ile de olduğunu öğrenir. Belki de sağlık çalışanlarının ve halk sağlığı uzmanlarının, Amerika’nın sosyal bağışıklık sistemini oluşturmasına ve bu sistemin bastırılmış olmasına önem verir.
COVID-19’un ardından, Amerika kimliğinin görüşleri hakkında yeniden düşünülmesi gerekebilir. Ülkenin birçok değeri, pandemi sırasında bunu engelliyormuş gibi göründü. Bireyselliği, istisnacılığı ve bir direniş eylemiyle istediğin her şeyi yapabilme eğilimi, hayat kurtarma ve evde kalma zamanı geldiğinde bazı insanların barlara, kulüplere akın ettiği anlamına geliyordu. 9/11 saldırılarından sonra yıllarca süren terörle mücadele mesajlarını benimseyen Amerikalılar, korkuyla yaşamamaya karar verdiler. Fakat SARS-CoV-2 korkularıyla değil, yalnızca hücreleriyle ilgileniyor.
Yıllarca süren izolasyon taraftarı söylemler de bazı sonuçlar doğurdu. Çin’i yarasaların yendiği ve otoriterizmin kabul edildiği, uzak, farklı bir yer olarak gören vatandaşlar, bir sonrakinin onlar olacağını veya duruma hazır olamayacaklarını düşünemediler. (Çin’in bu krize tepkisinin ayrı sorunları vardı, fakat bu konu başka bir zaman için.) Northeastern Üniversitesi’nde hukuk ve halk sağlığı profesörü olan Wendy Parmet, şöyle diyor:
İnsanlar, muhafazakarlığın işe yarayacağı söylemine inandı. Onları uzak tuttuğumuz zaman, iyi olacağız. Soyutlanma politikasını ve etnik milliyetçiliği benimseyen siyası bir topluluğunuz varsa, özellikle pandemi belirdiğinde savunmasız olursunuz.
Geçmiş salgınları atlatan kişiler, Amerikan topluluğunun panik ve ihmal döngüsünde sıkışıp kaldığı konusunda uyarılarda bulunmuştu. Her krizin ardından –şarbon, SARS, grip, Ebola- dikkat edilir, yatırımlar yapılır. Fakat kısa huzurlu dönemlerin ardından, anılar kaybolur ve bütçeler azalır. Bu gidişat, kırmızı-mavi yönetimlerini aşmakta. Yeni bir ‘normal’ ortaya çıktığında, ‘anormal’ yeniden düşünülemez hale gelir. Ancak, COVID-19’un daha radikal ve kalıcı bir değişime yol açan felaket olacağını düşünmek için bir neden var.
Son on yılların diğer büyük salgınları (SARS, MERS, Ebola) Amerika’yı neredeyse hiç etkilemedi, beklenenden daha hafifti (2009’daki H1N1 – domuz gribi), ya da çoğunlukla belirli insan topluluklarıyla sınırlıydı (Zika, HIV). Bunun aksine, COVID-19 salgını, herkesi doğrudan etkileyip günlük hayatlarının doğasını değiştiriyor. Bu onu yalnızca diğer hastalıklardan değil, aynı zamanda zamanımızın diğer sistemik zorluklarından da ayırıyor. Yönetim, iklim değişikliğine kötü etki ettiğinde, yıllarca hissedilmeyecek, hatta yıllar sonra bile fark etmesi zor olacaktır. Bir başkanın herkesin test yapabileceğini söylemesi, bir gün sonra ise herkesin yapamayacağını söylemesi durumu bundan farklıdır. Pandemiler, demokratik deneyimleridir. Ayrıcalıkları ve güçleri kendilerini bir krizden koruyabilecek insanlar, karantinalarla karşılaşıyor, pozitif test sonuçları alıyor, sevdiklerini kaybediyorlar. Senatörler hastalanıyor. Halk sağlığı kurumlarının kaldırılmasının, uzmanlığını kaybetmenin, hastaneleri germenin sonuçları artık kızgın köşe yazıları değil de, hasta akciğerler oluyor.
11 Eylül’den sonra, dünya terörle mücadeleye odaklandı. COVID-19’un ardından, dikkatler halk sağlığına verilebilir. Viroloji ve aşılama için finansmanda ve halk sağlığı programlarına başvuran öğrencilerde artış görmeyi, ve daha fazla yerli tıbbi malzeme üretimi görmeye hazırlıklı olun. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda pandemilerin de gündemde yer almasını bekleyin. Johns Hopkins Sağlık Güvenlik Merkezi’nde tıbbi antropolog olan Monica Schoch-Spana şöyle diyor:
Polis memurlarının veya itfayecilerin ne yaptığını kolayca düşünebilen sıradan insanlar, artık bir epidemiyoloji uzmanının ne yaptığını da anlayacak.
Bu tür değişiklikler, dünyayı bir sonraki kaçınılmaz hastalıktan koruyabilir. Ebola salgınında yetkili olan Ron Klain şöyle diyor:
SARS virüsünü atlatan ülkelerde, bu konuda eyleme geçmelerine izin veren bir kamu bilinci vardı. Şu anda Amerika’da en çok söylenen cümle: ‘Daha önce hiç böyle bir şey görmedim.’ Bu, Hong Kong’da kimsenin söylediği bir cümle değildi.
ABD ve tüm dünya için, pandeminin neler yapabileceği gayet ortada.
Amerika’nın bu deneyimden aldığı dersleri tahmin etmek zor, özellikle de çevrimiçi algoritmaların ve partizan yayıncıların, sadece kitlelerinin önyargılarına uyan haberleri sundukları bir zamanda. Yeni Amerikan Güvenlik Merkezi’nde dış politika uzmanı Ilan Goldenberg şöyle diyor:
Bu tip dinamikler önümüzdeki aylarda çok önemli olacak. İkinci Dünya Savaşı veya 11 Eylül sonrası yaşanan geçişler, yalnızca birkaç yeni fikirle ilgili değildi. Fikirler orada; fakat tartışmalar, ‘anın akışkanlığı’ ve Amerika’nın büyük değişiklikleri kabul etmeye istekli olması nedeniyle, önümüzdeki aylarda daha şiddetli olacak.
Milletin büyük çoğunluğunun, Amerika’nın COVID-19’u yendiğine inandığı bir dünya kolayca düşünülebilir. Birçok gecikmesine rağmen, Trump’ın onay derecesi yükseldi. Kriz için Çin’i suçlamayı başardığını, Çin’i hain, Amerika’yı ise güçlü kahraman yaptığını hayal edin. Başkanlığının ikinci döneminde, ABD içe doğru çekilerek NATO’dan ve diğer uluslararası ittifaklardan çekiliyor, hem gerçek hem de mecazi duvarlar inşa ediyor ve diğer uluslara yatırım yapıyor. C Nesli büyüdüğünde, yeni nesle tehdit olarak komünistlerin ve teröristlerin yerini yabancı hastalıklar alacak.
Amerika’nın farklı bir ders aldığı bir gelecek de düşünülebilir. İronik şekilde sosyal mesafe yoluyla doğan toplumsal bir ruh, insanların dışa, hem yerli hem de yabancı komşularına dönmesine neden olabilir. Kasım 2020 seçimi, ‘’önce Amerika’’ politikasının reddi olabilir. Millet, tıpkı II Dünya Savaşı sonrası yaptığı gibi, izolasyondan uluslararası işbirliğine geçiyor. Düzenli yatırımlar ve en parlak zihinlerin akımıyla yükselerek, sağlık işgücü güçlenebilir. C Nesli çocukları, büyüdüklerinde epidemiyolojist olmakla ilgili okul kompozisyonları yazabilir. Halk sağlığı, dış politikanın merkezi haline gelebilir. ABD, pandemi ve iklim değişikliği gibi zorlukları çözmeye odaklı yeni bir küresel ortaklığa liderlik edebilir.
2030 yılında, SARS-CoV-3 aniden belirebilir ve bir ay içinde dize getirilebilir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 18
- 8
- 6
- 3
- 3
- 3
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: The Atlantic | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 24/12/2024 21:51:39 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8668
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in The Atlantic. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.