Machievalli- Il Principe ve Modern İnsana Uyarlama
Sosyal Hayatta Machievalli ve ilkeleri
Öncelikle belirtmem gerekir ki bu yazdıklarım aslında Machievalli'nin Prens(Il Principe) kitabı için alınmış notlarımdır. Fazlasıyla uzun bir zaman ile yıllanmış olmalarına karşın asla dönüp bir daha düzeltmediğim notlardır kendileri. Bu sebeple de bolca yanlış kelime kullanımı, anlatıdaki toyluk ve genel kısalık olağan durumlardır. Yanlış olduğunu düşündüklerinizi belirtmenizi ve bu notları sağlam hale getirmek üzere çıktığım yolda yardımcı olmanızı canı gönülden diliyorum.
PRENS
________________________________________
Machiavelli
“Zira herkes görür ama çok az kişi idrak eder.”
-Niccolo Machiavelli
Machivelli, Medici ailesi İtalyadan atıldığı yıllardan sonra Floransa'da yaşayan biri, ilk rönesans siyaset teoristlerinden biri.
Sf 10 “Okunmaz fakat serseri olarak kabul edilir.”
Gerçekten de çok garip değil mi? İnsanlar okumuyor ama kitleye uymaya bayılıyor. Sanırım bunun sebebi daha çok emek işinin cidden zor olması. Bugün Post-Modern çağımızda neoliberalizmin ürettiği en büyük tehlike “Homo Consumens” az okuyor, çok fikir beyan ediyor; az öğreniyor çok biliyor. Prens de benzer metinlerden biri, bunun bir başka örneği de Marx’ın başına geliyor. İnsanlar Marksizme ve geliştirdiği ekole öcü gibi yaklaşıyor, oysa benim için en önemlisi şu: İnsanları ve geliştirdikleri fikirleri asla küçümsemeyin ve hak edene gerekeni verin. Bu kadar basit, yani Marksizm ve Marx aslında çok faydalı ve güzel sayılacak kapitalist eleştiri yapıyor ve bugün ki işçiler için çok önemli olan yasaların geçmesine ve kapitalizmin gelişmesine olanak sağlıyor.
SF 15 “Prensin Devrimci Ana fikri modern devlet düşüncesidir.”
“Siyaset ideal biçimler düzeninin, dinin tartışılmaz emirlerinin, imgelemde tasarlanmış ütopyaların yansıması değil, pratiğe yönelen fiili gerçekliğin kendisidir.”
Siyaset teorisinin bugün bildiğimiz yere doğru getiriyor. Din olsun, zihin olsun; genel olarak siyasete de metafizik gibi davranılırdı. Bununla birlikte anlıyoruz ki siyasette önemli olan teoriden çok uygulanıştır. Bir siyaset teorisini de başarılı kılan uygulanabilme kapasitesidir.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Prens Tebaasını Nasıl Yönetmeli, Tebaa Psikolojisi
SF 31 “İnsanlar efendilerinden daha iyisini bulacaklarına inanarak değiştirmek ister ve bu inançları sebebiyle prense karşı silahlanırlar.”
Aslında burada çok önemli bir noktaya işaret ediliyor; Prens en iyisi olmak zorunda değil ama halkın genelinde üstünlüğünü gösterişte bile olsa göstermeli. Bu taktik ile rakip prensi kendi halkına kötülersek ve ezilenleri yanımıza almayı başarırsak fetih ve kalıcılık bizim için daha kolay olacaktır. Ayrıca bizden iyisi olabileceğine genel inanmaya başlarsa tahtımız sallantıya girmiş demektir. Yararına olduğumuzu düşünenler ve çıkarına ters düştüklerimiz arasında taht savaşı patlak verebilir. Dikkatli olmalı.
SF 41 “Birinin çok güçlü hale gelmesini sağlayan böylelikle kendi yıkımına neden olur.”
SF39 “Aslında kazanma arzusu çok doğal ve olağan şeydir;”
Evet, insanın kazanma arzusu/hırsı çok olağandır. Ancak bununla birlikte bir yöneticinin bu tarz bir lüksü yoktur. Yönetici halka sahip değildir, asla da olmamalı. Halka sahip olmak ile yüreklerine sahip olmak aynı şey değildir. Bir yönetici kesinlikle halkın sevgisine de sahip olmalı ama onlara sahip olmamalıdır. Onlar yalnızca halkın memurlarıdır. Bireysel emeliyle hareket etmemeli, halkın iradesine uymalıdır. Halkın dikkat etmesi gereken ve asıl zor olan ise kendi ortak çıkarlarını saptırmamaktır. Medya, propaganda ve hükümete kanmamalı ve sapmamalıdır. Burada kast ettiğim dogma değildir, yargı organlarını saptırmalardan korumaları ve özgür düşünmeye dikkat etmeleridir.
SF 50-51 “Halkların tabiatları değişkendir; onları bir şeye ikna etmek kolay ama ikna oldukları şeyde sebat etmelerini sağlamak zordur.”
Gerçekten de o kadar doğru bir söz ki insanlar her zaman bir şeylere inanmıştır ama zor olan inandırmak değil uğruna eyleme geçirtmektir. Çoğu insanın kafasında hep vardır zaten nasıl veya ne şekilde iş yapmak gerektiği ancak iş gerçekliğe -pratiğe- indiğinde her zaman sapmalar olur. O yüzden iyi gün insanlarına asla inanmayın zira size her şeylerini sunacaklarını söyleyeceklerdir ancak iş eyleme geldiğinde kıvıracak, yok olacaklardır.
SF 70 “Seçkinler ezmek, halk ise sadece ezilmemek ister.” “Ayrıca prens daima halkıyla birlikte yaşamak zorundadır.”
Seçkinleri ve onların isteklerini memnun etmek fazlasıyla zordur. Buna karşılık halkın isteği asildir, refah sahibi oldukları ve dokunulmadıkça sizi destekleyeceklerdir. Seçkin kesimi ise yemeli, ya da halka aralarındaki farkı olabildiğince kapatmalı. Seçkinler olmadan da devlet için yönetici çıkarılabilir ve işler halledilebilir ancak halk desteği olmadan iş yapılamaz.
SF 100 “Prens kendi kaynaklarını ve tebaasınınkini harcarken tutumlu olmalıdır, başkalarınınkini harcarken cömertliğinde sınır tanımamalıdır.”
“Zira Başkalarından aldıklarını harcamak itibarına zarar vermez, aksine şöhretini arttır; ama elindekini harcarsan sana zararı olur.”
Prens aklıyla muhakeme yapabilmelidir, başkasından kazandığını cömertçe harcayabilir çünkü o aslında harcamış olmaz, sevgi sermayesine doğru ekler parayı. Buna karşılık çoğunluğu kendisine alırsa düşmanlıkların çıkması kaçınılmaz olacaktır. Bir diğer önemli husus mallarına el sürmemektir çünkü ölenlerinin aksine mallarının gaspı onları daha çok sinirlendirir, isyana sürükler. Bu yüzden meşru ve yalan olduğu bariz olmayan bir neden bulun, kurun.
SF 100 “İnsanı cömertlik kadar tüketen başka bir şey yoktur: Cömertlik yaptıkça cömert olma imkânlarını kaybedersin çünkü ya yoksullaşır ve hor görülürsün ya da yoksulluktan kaçınmak için açgözlü ve nefret edilesi biri olursun.”
İnsanların içinde yaşayacağım ve onlara yardım edeceğim demek kolaydır ancak uyguladıkça insan fark eder ki insanlar gerçekten acınası varlıklardır. Dibine kadar kötülükle donatılmış, erdemden yoksundur. Çok zaman geçmeden anlarsın hatanı ve erdemli bir hayatın ancak bireysel boyutta yaşanılabilir. Gerçekten de insanın varlığından nefret etmemesini sağlayan bir sebep yok, bu acı varlık kendine yaptığı zulüm ile durmuyor ve çevresini de yıkıma sürüklüyor.
SF 102 “Nankör, kaypak, yalancı ve riyakâr, tehlikelerden kaçan, tamahkâr ve çıkarcı olduklarından, onlara iyilik ederken hiç de ihtiyacın olmadığı halde sana kanlarını canlarını, varlarını yoklarını, evlatlarını sunarlar ama ihtiyaç duyulduğunda sırtlarını dönerler.”
“Nitekim dostluk bir fiyat karşılığı kiralanmışsa, ruh yüceliği ve asaletiyle elde edilmemişse, zilyetliği sende olsa da mülkiyeti sende değildir, bu yüzden ihtiyaç olduğunda nakde çevrilip harcanamaz.”
Bunu halk ve prens bazında ele almamak gerek. Şayet insanların bir doğası varsa ve genellemek gerekirse kesinlikle özellikler arasına konması gerekir bu cümlenin. İş yokken söz vermek kolaydır ancak iş olduğunda söz tutulmaz ve bu olduktan sonra artık sinirlenmek için çok geçtir çünkü iş işten geçmiştir, olan olmuştur ve bu yaşandıktan sonra alınan önlem boştur. İnsanlara belli sınırlar çerçevesinde yaklaşır ve etkileşime girer isen, dik olmak için bir ağaca dayanmak yerine kendi gücünle dik durursan durumlar daha sağlıklı olacaktır. Sınırlar ve ölçü dikkat edilmesi gereken hudut çizgisidir.
SF 106 “Nitekim insanlar öylesine basittir ki mevcut ihtiyaçlarının peşinde itaate öylesine hazırdırlar ki aldatan daima aldatılmaya hazır birini de bulacaktır daima.”
Unutmayın ki çağımız da bir birey olarak siz de prenssiniz, bu toplumun içinde kendi devletinizle -kendinizle- hayatta kalmaya ve mutlu yaşamaya çalışıyorsunuz. Bu yolda özellikle insanları ve psikolojilerini anlamak çok önemlidir. İnsanların ana isteklerini memnun ettiğin sürece, mallarına, mülklerine ve eşlerine dokunmadığın sürece önünde durmayacaklardır. Yolun da biraz da akıl ve bilgelik varsa -ki olmasa bile öyle gibi gösterebilirsin- destekçi de toplamak zor olmaz; zira insanların çoğu doğuştan yönetilmeye hazırdır
Fetih Edilen Yerde Kalıcılık
sf 35 “Güçlü yabancı, bir diyara girer girmez oradaki nispeten güçsüz herkes ona yandaş olur.” “Yabancı hükümranın tek yapması gereken, bu kişilerin fazla iktidar ve yetki kazanmamalarına kafa yormaktır.”
Ele geçirdiğimiz yerde kalıcılık istiyorsak şu birkaç ilkeye uymamız yeterli olur:
• Ele geçirdiğin yerde bir süre kalmak; buna Osmanlı örneği verilebilir, hükümranın orada bulunması sorunların önleyemeyeceği seviyeye gelmeden fark etmesine olanak sağlar. Ayrıca orada sistem oturmamışken faydalanacak halkı sömürecek, sizden vergi kaçıracak yöneticilerden de kaçınmayı sağlar.
• Koloni getirin; Osmanlı İskan kanununa benzer aslında sizin halkınızdan insanları yerleştirin. Oradaki yerleşiklerin evlerine, çiftliklerine el koyun ve yeni yerleşimcileri yerleştirin, diyor. Zalim görünebilir ama haklı, İsrail’in yaptığı da bu ve zamanında Almanların da yaptığı şey, hâlâ da devam ediyor. Dünya Devletleri bu zulüm sessiz kalmadı kararlı, gerçekten insan politikası neden bu kadar acımasız? İnsanlar resmen ilkel gruplaşarak birbirlerini katlediyor ve Batı Devletleri bunu umursamıyor. Belki kendi devlet çıkarları konusunda haklılar ancak bu onları insancıl olarak haklı çıkarmaz. Yaptıkları kesin şekilde hatalı, dünyadaki en önemli şeye yani insan hayatını alet gibi görüyorlar. Sanki insanın varoluşu kendi başına bir trajedi değilmiş gibi bu politikalar ve sömürü sistemi bugün ki modern çökmüş insanı yaratıyor.
• Meziyet: Siyasi olarak öngörüde bulunmak, çıkabilecek sorunları önceden öngürmek ve önünü kesmek.
sf36 “Zira öngörülü olunduğunda her şeye kolayca çare bulunabilir; oysa sorunları baş gösterene kadar beklersen, hastalık tedavi edilemez hale geldiğinden ilaç verilecek zaman çoktan geçmiş olur.”
SF 47 “Aslında kentleri ele geçirmenin onları tahrip etmekten daha güvenli bir yolu yoktur. Özgür yaşamaya alışkın bir kentin efendisi haline gelen ve o kenti yıkmayan biri muhtemelen o kent tarafından yıkılacaktır; zira oranın halkı için isyan daima bir sığınaktır, ne kadar zaman geçerse geçsin ve ne tür iyilikler yapılırsa yapılsın, özgürlüğü ve eski dirlik düzenlerini asla unutmazlar.”
Biz 623 senelik bir imparatorluğun “varisi” olarak aslında bunu çok iyi anladığımızı düşünüyorum. Bir halka yaptığınız iyilik fark etmeyecektir, her zaman özgürlük acısı çekecek, 2. sınıf vatandaş gibi göreceklerdir kendilerini. Güttüğünüz politika fark etmez çünkü milliyetçilik dediğimiz ve felsefi olarak tartışmalı akım bir silah olarak kullanmaya çok uygundur. Bununla birlikte günümüzde işgalleri zorlaştıran temel şeydir.
Fransa ve Benzeri Birden Fazla Rejimsel Bölünmeye Sahip Ülkelerde
SF 44 “Bu gibi krallıklarda daima halinden hoşnut olmayanlar ve yenilik yapmak isteyenler bulunduğundan birkaç baronu yanına aldığında kolaylıkla girmek mümkündür.”
“Lakin zaferden sonra devleti elinde tutmak istersen hem sana yardım edenler hem de senin ezip geçtiklerin sana zorluk çıkarır.”
“Ayrıca Prensin soyunu ortadan kaldırman da yetmez. çünkü değişimde başı çekecek senyörlerin varlığı söz konusudur hala. Senyörlerin ne soyları kurutulabilir ne de memnun edilebilir, fırsat buldukları anda devleti geri kaybedersin.”
Artık medya, propaganda ve biraz bilgi, talih ile çıkarılamayacak karışıklık yok günümüzde. Aynı şekilde günümüzde de geçerli olarak çok partili bir ülkede yahut azınlıkların mevcut olduğu bir ülkede ayrılıkçılarla kurduğunuz basit bir ittifak ile bir ülkeye girişinizi kolaylaştırabilirsiniz. Böl ve fethet her zaman işe yarayan antik bir taktiktir.
Ülke Yönetirken Hudut Noktalar
SF40 “Savaştan kaçınayım diye düzensizliğin hüküm sürmesine asla izin vermemek gerekir, çünkü savaştan böyle kaçılmaz, olsa olsa insan kendi aleyhine savaşı ertelemiş olur.”
Savaşın ilk kıvılcımlarının ortaya çıktığı bir durumda bazı durumlar vardır. Yazdıklarımı savunma savaşına göre yazacağım. Öncelikle düşman otoriter bir rejim ise sizi günah keçisi belleyecektir, buna karşılık medyayı iyi kullanmalı ve bu politikaya boyun eğmemelisiniz. Bunu başardıkları anda bilgili azınlık bunun böyle olmadığını bilse bile çıkar yol olmayacaktır. Yapılacak şey otoriter ülkeye karşı medyayı iyi kullanmak ve “ezilen” politikası gütmek, halkın adamı olmak. Bununla birlikte komşu ülkelerin ve uluslararası toplulukların desteğini almak da yararlı olacaktır. Düşman ülkeniz demokrasi temelli bir yönetimden geliyorsa ve savaş için geçer oyu aldıysa geri adım atmayacaktır çünkü bu durumda geri adım atmak hükümeti kaybetmek ile eşdeğerdir. Burada yapabilecekleriniz daha sınırlıdır çünkü halkın desteği varsa düşman ülkede karışıklık çıkarmak zor olacaktır, zamana oynamak bir ihtimal.
SF 49 “Talihe daha az yaslanan, kazanımını daha uzun süre elinde tutar.”
Talih, kader ya da durumların; kaos, anilik ve rastgele bir şekilde başa gelen yönetici doğal olarak zayıf düşecektir; zira kendisinden önceki yaşanan olayları ve zararları engelleyemeyecek, sonuçlarına zorunlu olarak katlanacaktır. İşte meziyet burada devreye giriyor. Meziyetli bir insan bu durumları kendi lehine çevirecektir, yine de ben miras kalabilecek sorunları söyleyeyim. Özellikle yozlaşmış bir hükümeti devralıyorsanız:
• Önceki kişi büyük ihtimalle tüm hazineyi boşalttı ve büyük altından saraylar inşa etti. İlk iş olarak halkın gözüne bürünmek için bu sarayları ve mal varlığını çevirebiliyorsanız paraya çeviremiyorsanız da kamu müzesine dönüştürmeyi deneyin. İyi biri olmayın, öyle gözükün.
• Yöneticilerin başıboşluğu: o yere geldikleri için artık çok çalışmamaları ve rahat olmaları gerektiğine inanacaklardır. Disiplini bozmamalı ve herkese görevini hatırlatmalı, tembellik edenleri ise yavaş yavaş temizleyerek hükümeti güçlü bir yere getirmelidir. Halkın da desteği varsa yönetici sayısı azaltılabilir. Tabii bu demokrasinin de ve halkın özgürlüğünün de azalması demektir. Bu sebeple halk desteği olmadan yapmak karışıklıklara yol açacaktır.
SF 67 “Oysa bir prens zulmü günbegün yineleyerek değil, insanların güvenliğini sağlayarak ve iyiliğini gözeterek onların desteğini kazanabilir.”
Özellikle günümüzde halka zulüm uygulamak demek desteği toptan kaybetmek demektir. Zulüm iyiye kullanıldığına inanıldığında dahi iyi sayılmamaktadır günümüzde, o yüzden bu ip üzerinde dikkatli olmalı ve olabildiğince başvurmaktan kaçınmalı. Zulüm ile adalet arasındaki farka da dikkat etmeli.
SF 82 “Tecrübeyle sabittir ki kendi başına hareket eden prensler ve kendi ordusu olan cumhuriyetler muazzam ilerleme kaydetmiş, paralı askerlerden oluşan ordularsa zarardan başka şey getirmemiştir.”
Müttefik edinmeli, her ihtimale karşı bir garanti oluşturmaya çalışılmalıdır -her ne kadar imkansız olsa da- ve bunlara son çare dışında başvurmamalıdır. Onlara yardım ederse ve kazanırlarsa kontrollerine girersiniz ve kaybederlerse birlikte esir düşersiniz. Buna karşılık kendi savunmasını sağlayacak kadar bir güç yeterli olacaktır. Bunun kendi milletinizden oluşması da ayrı bir önem, disiplinli, mert ve yiğit. Bir kere kendi ordunuz ve savunma gücünüz olmazsa iktidarınızı isteseniz de kendiniz sahip olamazsınız. Dışa bağımlı bir iktidar olursunuz, şan ve şöhreti diğer ordu alır. Bu sebeple kendi ordunu kurmak çok önemli zira dediği gibi:
SF 89 “Uzun lafın kısası, başkalarının silahları ya üstünden dökülür ya sana yük olur ya da elini kolunu bağlar.”
SF 95 “Bilge bir prens barış zamanlarında boş durmamalı ve zor zamanlarında yararlanmak için bilgi sermayesini arttırmalıdır.”
Ne kavram ama! Bilgi sermayesini genişletmek gibi aslında kitabın genelindeki kavramlar artık yöneticilere özgü özellikler değildir. Resmen her birey bir devlet, bir prenstir artık. Kendini sosyeteden ve genel normlardan korumalıdır insan ve bunu ancak bilgi sermayesi oluşturarak başarır. Roman, müzik kitap gibi değil de özellikle felsefe, psikolojik-analiz ve tarih gibi sosyal bilimlerle yapabilir. İnsanların aptallıkları ve cahilliklerinden korunmak için gereklidir bu, bir zamanlar bizim de üzerimizde olan örtüdür bu! Cahilliğin sahte alkol örtüsü, bilgisizlik sarhoşluktur; sahte bir sıcaklık verir insana ve içini hoş yapar. Oysa hakikat yoluna çıkanlar işe bu örtüden kurtularak başlar çünkü bilgisizliğin aksine gerçeklik soğuk ve kurudur. Önünü göremezsin bir kere o örtüden kurtuldun mu, her şey şüphe verir, içini adım adım yer ve yolun sonu da pek farklı değildir çünkü yolun bir sonu yoktur. Yalnızca yol üstünde bir kulübede sığınmayı düşünebilirsiniz ki bunlar da dinler ve felsefe ekolleridir.
SF 104 “İnsanların sevgi beslemeleri kendi ellerinde, korku beslemeleri ise prensin elinde olduğundan, bilge bir prens iktidarın temellerini kendine bağlı şeylere göre atmalıdır.”
Dediğimiz gibi insanlar her zaman inandığı ve sevdiği şeyleri korumaz, çıkarına ters olduğu anda sevgi bağını kesecek ve düşman olacaktır, buna karşılık prens korkusu gibi kendi isteğine bağlı olmayan sebebe bağımlı ise durum farklıdır. İstese de bu bağı kendi kesemez ve kontrol sağlamak nispeten daha kolay olur.
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- N. Machiavelli. Prens. ISBN: 9789750717338. Yayınevi: Can Yayınları.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 14/01/2025 04:05:55 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/18503
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.