KARANLIĞIN İÇİNDE KALDIK
Karanlık Madde ve Enerjiye Farklı Bir Yorum
Net tarihi hatırlamıyorum ama yaklaşık 25-30 yıl önce bir bilim dergisinde, Karanlık Enerji ve Karanlık Madde’yi anlatan bir makale okumuştum. Makalede kabaca şunlar yazıyordu; “evrenin %70’i Karanlık Enerjiden, %25’i Karanlık Madde’den, geri kalan %5 de bildiğimiz maddeden oluşuyor ve bu karanlık diye tabir ettiğimiz olguların ne olduğu hakkında hiçbir fikrimiz ve delilimiz yok”. Şaşırmıştım! Acaba yanlış mı anladım diye yazıyı bir daha okumak zorunda kalmıştım. Nasıl yani?! Modern teleskoplarımız, yetmedi uzay teleskoplarımız, oraya buraya gönderdiğimiz sondalar, uzay istasyonlarımız falan… Netice, uzayın %95’inin neden oluştuğunu bilmiyoruz. Bilmiyoruz ama, varlıklarını da hissediyoruz. Resmen çevremizde dolaşan kötü bir ruh gibi; göremiyoruz, koklayamıyoruz, duyamıyoruz, tadamıyoruz, dokunamıyoruz ama hissediyoruz, orada bir şeyler var işte.
1930’lu yıllarda, gözlemciler komşu takım galaksileri incelerken dikkatlerini ilginç bir durum çekti, yörünge hızları olması gerekenden daha hızlıydı, çalışmalar biraz daha detaylandırıldı. O günkü yöntemlerle galaksilerin yaklaşık kütle yoğunlukları hesaplandı, evet bir tuhaflık vardı. Birbirlerinin etrafında bu denli hızlı dönemezlerdi. Bu durum, ne Newton Yasaları’na, ne de Genel Görelilik’e uyuyordu. Bu sefer gözler komşu galaksilere çevrildi. Benzer durum orada da vardı; galaksi merkezinden uzak yörüngedeki yıldızlar olması gerekenden çok daha hızlı dönüyorlardı. Kütle çekimi mekaniğini Newton ve Einstein sayesinde öğrenmiştik ve her iki teori de çok iyi çalışıyordu. O zaman geriye tek bir ihtimal kalmıştı, orada ne olduğunu bilemediğimiz bir kütle vardı. Adını da “Karanlık Madde” koyalım dediler.
Yine 1920’li yıllarda, Edwin Hubble uzak galaksileri incelerken, bu galaksilerin bizden uzaklaştığını fark etti. O günler için devrimsel bir buluştu. Einstein dahil herkes evrenin sabit olduğunu düşünüyordu. Hatta Einstein denklemlerine Evren Sabiti diye bir kavram eklemişti ve sembolü bile vardı (lamda λ). Hubble gözlemleri tekrardan incelendi, hatta Einstein bile bu çalışmalarda bulundu. Evet, hata yoktu; tüm takım galaksiler, hem de her yönde bizden uzaklaşıyordu. Burada Doppler Etkisi’nden kısaca bahsetmek isterim. Galaksilerin her yönde bizden uzaklaştığından nasıl emin olduk daha iyi anlarız. Hubble gözlemlerinde, uzak galaksilerin bize ulaşan ışığının kızıla kaydığını fark etti ve galaksi ne kadar uzaksa bize gelen ışığı da o denli koyu bir kızıla kayıyordu. Doppler Etkisi’ne göre bize ulaşan ışığın kızıla kayması cismin uzaklaştığı, maviye kayması cismin yakınlaştığı anlamına geliyordu. Benzer etki ses dalgalarında da görülür. Bize yaklaşan ambulansın sesi tizleşirken, uzaklaştığında daha bas bir ses duyarız. Artık emindik, tüm takım galaksiler birbirlerinden uzaklaşıyorlardı. Büyük patlamadan sonra, evrenin belli bir dengede sabitlendiğini düşünürken bu uzaklaşma da neyin nesiydi?! Durun, daha bitmedi! Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de utanmadan ivmelenerek hızlanıyorlardı, yani uzaklaşma hızları sürekli artıyordu. Ortada bir neden yoksa, bunlar nasıl ivmelenebilirdi?! Demek ki her şeye, her yönde uygulanan tuhaf bir kuvvet olmalıydı, tıpkı Karanlık Madde olayındaki gibi ortada kötü bir ruh vardı. Beş duyumuzla fark edemiyor ama hissediyorduk. Buna da bir isim verdik “Karanlık Enerji”.
1930’lu yıllardan bu yana neredeyse 90 yıl geçmiş. Devasa bütçeli araştırma projeleri, önde gelen bilim adamlarından oluşan çalışma grupları, gözlemler, seminerler, sempozyumlar, tezler, hipotezler, binlerce makale, ara tara tırım tırıs yok! Yok oğlu yok. Bu iki olgunun ne olduğu hakkında hala bir fikrimiz yok.
Newton Yasaları, kütle çekimi mekaniğini tutarlı bir biçimde ortaya koymuştu ve formülleri de mükemmel çalışıyordu ama yine de bir enteresanlık vardı. Merkür’ün yörünge hareketi, Newton Yasaları’nı takmayan yaramaz bir çocuk gibiydi. Merkür’ün yörünge haraketindeki tuhaflığı o dönemdeki bilim insanları şimdiye kadar tespit edilememiş hayali bir gezegen ile açıkladı. Hatta adını da “Vulkan” koydular, bu gezegen Merkür yörüngesinde bir tedirginliğe yol açıyor ve 43 yay saniyelik bir sapmaya sebep oluyordu (detaylarına buradan ulaşarak okuyabilirsiniz). Neyseki imdadımıza Einstein yetişti ve Genel Görelilik’e göre yapılan hesaplamalar, Merkür’ün 43 yay saniyelik farkını bize mükemmel bir şekilde açıkladı. Şimdi bir şey dikkatinizi çekti mi? Açıklayamadığımız şeylere hayali varlıklar eklemeyi ne çok seviyoruz. Vulkan Gezegeni, Karanlık Madde, Karanlık Enerji sizce de benzer hikayeler değil mi?
İnsan düşünmeden edemiyor. Acaba bilim dünyası bu konuları bir saplantı haline getirip, içinden çıkılmaz bir anafora mı dönüştürdü? Alternatif fikirlerin ciddiye alınmaması, pek çok kişi üzerinde kariyer baskısı da yapıyor olabilir mi? Neyse, benim böyle çekincelerim yok ve sıradan bir insanım. Eleştirileri, hatta akıllıca yapılacak esprileri kaldırabilirim. Vulkan Gezegeni nasıl yok ise, Karanlık Madde ve Karanlık Enerji de yok. Bizim sadece Newton Yasaları’nı ve Genel Görelilik’i de kapsayan yeni bir teoriye ihtiyacımız var.
- 3
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/12/2024 16:40:43 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/14216
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.