İKLİM, İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE NEDENLERİ

- Blog Yazısı
İklim, bir bölgede uzun yıllar boyunca değişmeyen hava koşullarının uzun yıllara ait ortalamasıdır. İklim yeryüzünü biçimlendiren ve yeryüzündeki canlı hayatının devamını sağlayan en önemli süreçlerden biridir.
Günümüzde de tüm teknolojik gelişmelere rağmen iklim, doğal çevre koşullarını ve bununla bağlantılı olarak insanın yeryüzüne dağılışı, sağlığı, başta tarım olmak üzere her alandaki etkinliklerini belirleyen en önemli etmendir.[1]
İklimle ilgili çalışma yapan bilim dalıysa klimatolojidir. Klimatoloji hava olaylarını veya o olayların bir ürünü olan sıcaklık, nem, yağış, basınç, rüzgâr gibi iklim elemanlarını ve etmenlerini ayrı ayrı ele alır; sonra onların karşılıklı etkilerini ve hava olaylarına katılma oranlarını belirler. Bu şekilde önce günlük hava olaylarını, sonra da uzun yıllar boyunca birleşerek bunların oluşturduğu iklim tip ve bölgelerini tanımaya ve açıklamaya çalışır. Yani klimatoloji "çevrenin şekillenmesi yönünden hava olaylarının genel karakterlerini, coğrafi dağılışlarını inceleyen ve açıklayan bilim koludur"[2]. Buna göre, klimatolojinin esas uğraşısı iklim ve onun çevre üzerine (canlı ve cansızlar açısından) etkilerini araştırmak, anlamak ve açıklamaktır[3].
Temel olarak iklim değişikliği, meteorolojik hadiselerin uzun süreli ortalamalarından olan sapmanın ya da değişimin yine uzun süreli olabilmesi ile ilgilidir. Bugünkü jeomorfolojik görünüm, manzara bütünlüğü içerisinde ortaya konan yüzey şekilleri, aynı coğrafi birimde farklı topografyaların görülebilmesi ve biyolojik çeşitlilik, sürekli değişim halinde olan iklimlerin eseridir[3].
İklim değişikliğinin nedenleri şu alt başlıklar altında açıklanabilir:
- Güneş lekelerinde görülen değişimlerin etkileri
- Dünyanın hareketlerinin etkileri
- Atmosferin bileşimindeki değişimlerin etkileri
- Litosferdeki değişimlerin etkileri
- İnsanın etkileri
Güneş Lekelerinde Görülen Değişimlerin Etkileri
Güneş lekesi, güneş yüzeyinde çevresine göre nispeten daha soğuk ancak manyetik etkinliklerin gözlemlendiği alanlardır. Güneş lekelerinin sayıları 11 yıllık periyodlar içerisinde değişim göstermektedir. Yapılan gözlemlerde bu sayıların arttığı ya da azaldığı dönemlerde sıcaklıkların da değişim gösterdiği vurgulanmaktadır.[3] Güneş lekelerinin arttığı dönemde gelen solar radyasyon artmakta, lekelerin azaldığı dönemdeyse gelen solar radyasyon azalmaktadır.
Güneş lekeleri sayılarının 11 yıllık periyodlar (1-1,5 yıllık sapmalar olabilmektedir) halinde gösterdiği kabul edilen değişim "güneş lekesi döngüsü" (İng: "sunspot cycle") olarak adlandırılmaktadır.[3] Bir güneş lekesi döngüsünde, "solar maksimum" olarak adlandırılan ve güneş lekeleri ile güneş patlamalarının sayısının en yüksek seviyeye ulaştığı bir dönem vardır. Birkaç yıllık yüksek etkinlikten sonra güneşteki aktivite tekrar azalmaktadır. Hesaplamalara göre, güneşin uzaya yaydığı enerji miktarı bir güneş lekesi döngüsünün iki ekstremi arasında % 0,1 civarında değişmektedir.[4] Küçük Buzul Çağı, güneş lekelerinin en düşük ölçülmüş seviyelerde olduğu zamana denk gelmektedir.
Güneş lekelerinin sayısında görülen bu döngüler yeryüzünde iklim koşullarını on yıldan yüzyıla uzayan bir zaman diliminde etkilemektedir. Bu etkilerin başında, güneş lekelerine bağlı olarak dünyanın aldığı radyasyon miktarındaki değişmeler gelmektedir. Bu durumun yeryüzünde yıllar arası sıcaklık değişmelerini ve atmosfer salınımlarını büyük ölçüde etkilediği düşünülmektedir[1].
Güneş lekelerindeki döngüler aynı zamanda dünya atmosferine giren yüklü parçacıkların ve bununla ilişkili olarak bulutluluk oranını da belirlemektedir. Küresel olarak alçak bulutların oranı ile güneş patlamaları sırasında atmosfere giren yüklü parçacıklar arasındaki korelasyon bu durumu doğrulamaktadır[1].
Yapılan çalışmalar 11 yıllık güneş döngüsü ile büyük basınç sistemlerinin coğrafi konumları arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Bu basınç sistemlerinin yerindeki kaymaların yağış getiren sistemlerin güzergahlarını etkilediği dikkate alındığında, güneş lekeleri sayısındaki artışlara bağlı olarak dünyanın bazı bölgelerinde yağışın artıp sıcaklıkların azalmasını veya tam tersi kuraklaşmasını ve ısınmasını açıklamak mümkün olmaktadır[5].
Güneşte meydana gelen parlamalar da solar radyasyon miktarında değişikliklere neden olan bir diğer olaydır. Güneş parlamaları ile ilgili bilinmezliklere rağmen, bu parlamaların manyetik alan yaratarak büyük oranda enerji yayımına neden olduğu bilinmektedir. Güneş parlamaları ile manyetik alan oluşturan solar radyasyon yeryüzünde sıcaklıkların artmasına neden olur. Güneş parlamaları bir başka ifade ile güneşin ışıma gücündeki değişiklikleri meydana getirerek, iklim değişiklerinin oluşması ya da seyri üzerinde etkili olur. Zira güneş parlaması sırasında oluşan ışımanın yoğunluğu normal ışımanın birkaç yüz katına çıkabilmektedir.[6]
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Dünyanın Hareketlerinin Etkileri
Dünyanın başlıca 3 çeşit hareketi bulunmaktadır. Bunlar, dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesi (rotasyon), güneşin etrafında dönmesi (revolusyon) ve kendi etrafı sırasında oluşan topaç hareketidir (presesyon). Rotasyon sırasında gece-gündüz değişimlerinin yaşanmasına bağlı olarak güneşten gelen enerjide değişimler olacağından günlük sıcaklık farkları ortaya çıkmaktadır. Revolusyonda ise dünyanın güneş etrafında elipsoid bir yörüngede döndüğü varsayılarak yıllık sıcaklık değişimleri ve mevsimlik farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Üçüncü ve önemli bir hareket olan presesyon dünyanın ekvator kısmının nispeten şişkin eksenin eğimli olmasının neden olduğu bir harekettir.[7] Presesyon da dünyanın yörüngedeki konumuna göre yaşanan mevsimlerin başlangıç zamanını değiştirir.
Revolusyon hareketinde Dünya yörüngesinin şekli daireye yakın bir şekilden elipse benzer bir şekle doğru değişmektedir. Dünya yörüngesinin dış merkezliliğinin 0,005'ten 0,058'e (maksimum dairesel ve maksimum elipstik yörünge) değişmesi, küresel ölçekte yıllık olarak güneşten alınan radyasyon miktarında %0,2'lik bir değişim yaratmaktadır. Günümüzde yörünge elipsinin dış merkezliliği 0,017 ile daireye yakın bir şekildedir.[1] Dünya yörüngesi itibariyle güneşe en yakın geldiği noktaya günberi, en uzak noktaya ise günöte denmektedir. Halen günberi noktası 3 Ocak'a, günöte noktası ise 4 Temmuz'a denk gelmektedir.[3]
Revolusyon hareketinde görülen bu değişim, ay ve diğer gezegenlerin çekim gücü ile ilgilidir.[3] Yörüngedeki bu değişimler 96000-125000 yıllık süreleri içermektedir.[8]
Eliptik yörünge; yeryüzünün farklı bölümlerine yılın farklı dönemlerinde değişik miktarlarda solar radyasyonun ulaşmasına neden olmaktadır. Ancak genel trend; yörünge dairesellikten eliptik olmaya doğru giderken sıcaklıkların artması yönünde iklimsel değişikliklere neden olmaktadır. Dairesel yörünge ise soğuk iklim koşullarını etkin kılarak, buzullaşmayı teşvik eder.[9] Yani eliptik yörünge sırasında, her ne kadar dünya uzak konumdayken güneşten daha az enerji alsa da yakın konumdayken daha fazla aldığı için bu, buzullaşma etkisini azalmaktadır. Ama dairesel yörünge sırasında güneşten daha fazla enerji alma söz konusu olmadığı için bu, buzullaşmayı desteklemektedir.
Ayrıca dünyanın yörünge elipsinin dış merkezliliği en yüksek değerine eriştiğinde, yörüngede en uzak noktayken yaşanan mevsim süre olarak uzamaktadır. Çünkü dünya yörüngesi üzerinde hareket ederken güneşten uzaklaştığında yavaşlamakta, güneşe yaklaştıkça hızlanmaktadır. Bugün olduğu gibi, kuzey yarımküre için sonbahar ve kış mevsimi yörüngede güneşe en yakın noktayken yaşanıyorsa, dünya maksimum yörünge hızında hareket ettiği için kuzey yarımkürede sonbahar ve kış, ilkbahar ve yazdan biraz daha kısa olmaktadır. Bunun sonucunda günümüzde kuzey yarımkürede kış mevsimi yazdan ortalama 4,66 gün, sonbahar ise ilkbahardan 2,9 gün daha kısadır. Güney yarımkürede ise bu durumun tam tersi yaşanmaktadır[1].
Eksen eğikliği, Dünya'nın Güneş etrafındaki hareketinde takip ettiği yörüngeye dik olan doğru ile dünya ekseni arasındaki açıdır. Bu açı sayesinde yeryüzünde mevsimler oluşmaktadır.[1]
İklim değişmeleri açısından ele alındığında, yörünge dış merkezliliğine göre dünyanın dönme eksenine olan eğikliğinde görülen değişmelerin çok daha fazla etkili bir faktör olduğu görülür. Çünkü yeryüzünde herhangi bir yerin aldığı güneş radyasyonu miktarı doğrudan dünyanın dönme eksenine eğikliği ile ilişkilidir. Dünyanın dönme ekseni eğikliği yaklaşık 41000 yılda 22,10 ile 24,50 arasında değişmekte ve bu durum dünya üzerindeki herhangi bir noktanın aldığı güneş radyasyonun mevsimlere dağılımını etkilemektedir.[1] Günümüzdeki eksen eğikliği 230 27'dır ve azalma eğilimindedir.
Eksen eğikliğinin artması; daha geniş sahaların solar radyasyonu dik açı ile almasına dolayısıyla daha geniş alanların daha fazla ısınmasına, sıcak bölgelerin yüksek enlemlere kaymasına, kutup bölgelerinde sıcaklıkların artmasına ve yüksek enlemlerdeki buzulların erimesine neden olur. Gece-gündüz ve mevsimler arasındaki sıcaklık farkları daha fazla olur. Eksen eğikliğinin azalması ise; solar radyasyonun dik açı ile geldiği sahaların daralmasına, yüksek sıcaklıkların ekvator bölgesine kaymasına, kutup bölgelerinde sıcaklıkların düşmesine, yıl içindeki sıcaklık farkları ve gece ile gündüz arasındaki farkların azalmasına, genişleyen orta kuşakta daha serin yazların ve daha sıcak kışların yaşanmasına neden olur. Böylece yüksek enlemlerden başlayarak geniş alanlarda yıl içindeki sıcaklıkların düşmesi ile birlikte buzullaşma için uygun iklim koşulları büyük oranda sağlanmış olur[9].
Presesyon hareketi mevsim başlangıçlarının yörünge üzerinde yer değiştirmesi ile sonuçlanan bir süreci içermektedir. Bu açıdan ele alındığında yaklaşık 26000 yıl sürdüğü ifade edilen bu süreçte mevsim başlangıçlarının yer değiştirmesi neticesinde yarım kürelerde 13000 yılda bir mevsimlerin yer değiştirmesinden bahsedilebilir[3]. Günümüzde, yaz solstisi Dünya'nın Güneş'ten en uzak konumunda gerçekleşir. Kış solstisinde ise Dünya Güneşe daha yakındır[9]. Ayrıca yukarıda da bahseldiği üzere eliptik yörünge sırasında dünyanın güneşe göre konumu değiştiğinde hızı da değiştiğinden ve bu, mevsimlerin uzunluklarını etkilediğinden presesyon hareketi mevsim başlangıçlarını değiştirdiğinde uzunlukları farklı olan mevsimler de yer değiştirecektir.
Bu hareketin yarım kürelerin aldığı güneş enerjisi miktarında değişikliklere neden olması beklenmelidir. Bunun sonucunda basınç merkezlerinde ulaşan enerjide değişimler, basınç merkezlerinin kayması veya yer değiştirmesi, genel atmosfer sirkülasyonunda değişmeler gibi iklim açısından küresel öneme sahip süreçlerin etkilenmesi kaçınılmaz olmaktadır[3].
Presesyonun etkisi, özellikle eksantrite daha büyük (yörünge daha eliptik) olduğunda belirgindir. Eğer eksantrite sıfıra çok yakın (yörünge daha dairesel) olursa, Güneş ve yerküre arasındaki uzaklık hemen hemen sabit olduğundan mevsimlerin günberi noktasına göre konumlarındaki (mevsimlerin zamanlarındaki) değişiklikler herhangi bir etkiye yol açmaz[10].
Atmosferin Bileşimindeki Değişimlerin Etkileri
Ortalama koşullarda, bir yılda dünyaya ulaşan kısa dalgalı güneş enerjisi ile yeryüzü ve atmosferin uzaya verdiği uzun dalgalı radyasyon dengededir. Atmosfer, uzay, karalar ve okyanuslar arasındaki enerji taşımındaki bu dengede meydana gelen değişiklikler radyatif etken (radiative forcing) olarak adlandırılır. İklim sisteminin bileşenlerinde hiçbir değişiklik olmasa bile atmosferde sera gazlarının birikimlerinde oluşacak bir artış, pozitif radyatif etken yaratacaktır. Diğer bir anlatımla, sera gazlarındaki artış, atmosferin yeryüzünün yaydığı uzun dalgalı radyasyonu daha fazla tutmasına, dolayısıyla sıcaklıkların yükselmesine yol açacaktır[1]. Atmosferi oluşturan ve oranları değişik olan CO2, metan, subuharı vb. elemanların atmosferdeki miktarlarının artmasıyla ortaya çıkan sera etkisi neticesinde küresel sıcaklılarda artışlar görülebilmektedir[3]. Öte yandan atmosferdeki toz ve aerosoller de güneş ışınlarını yansıtarak sera gazlarının tersi bir etki yapabilmektedir.
İklim değişikliklerinde sadece atmosferdeki CO2 gazı miktarındaki değişiklikler değil, aynı zamanda okyanuslarda eriyik halde bulunan CO2 miktarı ve bu miktardaki değişiklikler de etkili olur[11]. Levha sınırları olan yitim bölgeleri, yeni kabuk oluşum bölgeleri ve deniz içi volkanizması sırasında deniz tabanına CO2 gazı salınımı olur[12].

Atmosferin bileşimini dolayısıyla dünyanın enerji bilançosunu değiştiren bir başka neden magmanın yeryüzüne doğru yükselmesi şeklinde gerçekleşen volkanizmadır. Volkanizma yeryüzünün şekillenmesi üzerinde derin etkiler yapmasının yanısıra bölgesel veya küresel ölçekte iklim koşulları üzerinde de önemli değişimlere yol açmaktadır[1]. Volkanlar patlama öncesinde veya patlama sırasında havaya saldıkları gaz ve küllerle atmosferde ciddi etkiler yaratabilmektedirler[3]. Volkanik patlamalar sırasında atmosfere karışan gazların miktarı, katı maddelerin (piroklastik) ve lavların miktarından çok daha büyük boyutlara erişebilmektedir[1]. Geçmiş devirlerde bazı çok büyük patlamalar neticesinde bütün atmosfer kül bulutuyla kaplanmış bu da buzul çağının başlamasını tetiklemiştir.
Volkanizma hem subuharı ve CO2 gibi gazlarla sera etkini artırabilir hem de volkanik toz ve kül gibi aerosollerle solar radyasyonu yeryüzüne ulaşmasını engelleyerek sıcaklıkların düşmesine neden olabilir.
Litosferdeki Değişimlerin Etkileri
Jeolojik devirler içinde meydana gelen orojenik ve epirojenik hareketler, yüzey karakterlerini, eğimi, bakıyı ve yükseltiyi değiştirdiği için iklimlerde de bir değişim görülmüştür[3].
Levha tektoniği ile değişikliğe uğrayarak, şekillenen kıtaların alansal boyutları, engebelilik, yükseklik ve dağılış özellikleri küresel iklim özelliklerine etki eden, yönlendiren doğal faktörlerdir[9].
Atmosferin ısınması yer tarafından emilen solar radyasyon miktarına bağlıdır. Yeryüzü ne kadar çok solar radyasyon emiyorsa atmosfer o kadar çok ısınır, ne kadar çok radyasyon yansıtıyorsa o kadar az ısınır. Yeryüzünün bu solar radyasyonu yansıtma oranına albedo denir. Farklı yüzeyler farklı albedo değerlerine sahiptir. Örneğin, taze karın albedo değeri %95'e ulaşabilirken bu değer asfalt ve betonlarla kaplı şehirlerde çok düşüktür. Levha tektoniği kara ve denizlerin alanlarını, konumlarını ve dolayısıyla yüzeysel özelliklerini (yüzeyin buzul mu, orman mı, göl mü, vs. olduğunu) etkiler. Gelen solar radyasyonun miktarı enlemlere göre değiştiğinden farklı enlemlerdeki kara ve denizlerin kapladıkları alanlar ve bu alanların yüzeysel özellikleri emilen güneş enerjisi değerlerinde etkili olarak iklimlerde değişikliğe neden olabilirler.
Levha tektoniğinin önemli sonuçlarından biri, onlarca hatta yüzlerce milyon yıl alan bir oluşum sonunda yeryüzünde karaların coğrafi dağılışlarının ve boyutlarının değişmesidir. Yeryüzünde karaların yüksek enlemlerde toplanmasının, Kar-buzla kaplı alanların genişlemesine olanak tanıdığı ve böylece dünyanın albedosunun artarak buzul çağlarının oluşumunu kolaylaştırdığı düşünülmektedir[13]. Ayrıca bu alanların yüksek enlemlerde bulunduğu için zaten daha az solar radyasyon alması bu durumu daha da destekler niteliktedir.
Dünya tarihinde orojenik olaylar sonucu oluşan yüksek dağ sıraları küresel iklim sistemini büyük ölçüde etkilemiştir[1]. Yükseltiye bağlı olarak değişen sıcaklık, nem içerikleri bölgesel olarak iklim koşullarını da değiştirmiştir[9]. Yüksek dağların iklim sisteminde yarattığı bir başka etki, gezegenin albedo değerleri üzerinde görülmektedir. Dağlarda yükseklikle birlikte azalan sıcaklıklar, yağışların kar şeklinde düşmesine ve erimeden uzun süre kalmasına olanak tanır. Bu durum dünyanın yansıma nedeniyle daha çok enerji kaybetmesine yol açmaktadır. Ayrıca yüksek dağlar özellikle kuzey-güney doğrultusunda uzananlar atmosfer dolaşımında hava kütlelerinin iç bölgelere girmesini engelleyerek önemli değişikliklere yol açmaktadır[1]. Mesela, Kuzey Anadolu Dağları ve Toroslar kıyıya paralel uzandığından Akdeniz ve Karadeniz ikliminin ılıman etkisi iç kesimlere pek girememektedir, Ege Bölgesindeki Dağlar kıyıya dik uzandığı için Akdenizin ılıman etkisi bir yere kadar iç kesimlere sokulabilmektedir.
Levha tektoniği ile kıta ve okyanusların konumsal ve alansal özelliklerinde meydana gelen değişiklikler akıntı sistemlerinin de değişmesine neden olmuştur. Karaların şekil ve boyut özellikleri, okyanus akıntılarını durdurarak veya yönlerini değiştirmek sureti ile ısı transferini etkilerler[12]. Akıntı sistemlerinin çalışması bakımından okyanus çanaklarının şekil ve boyutları da küresel iklim özelliklerini kontrol eden önemli faktörlerden biridir[9]. Son buzul devrinin sona ermeye başlamasıyla bugünkü Kanada'nın olduğu bölgelerdeki büyük kıta buzulları erimeye başlamıştır. Eriyen buzullardan açığa çıkan çok büyük miktarlarda tatlı su bir gidegenle Atlas okyanusuna karışmış ve okyanus akıntılarının bozulmasına sebep olarak "Younger Dryas" devrinin başlamasına sebep olmuştur. Okyanus akıntılarının kendini toparlaması yaklaşık 1000 yıl sürmüştür ve bu süre Younger Dryas devrinin süresine aşağı yukarı denktir.
İnsanın Etkileri
Sera etkisi atmosfer içerisinde ısının daha fazla tutularak, sıcaklık artışlarına neden olunmasıdır. Gerçi atmosfer başlı başına bir sera ortamı olsa da atmosfere insan faaliyetleri sonucu katılan her bir molekül gaz veya toz antropojenik sera etkisini oluşturmaktadır[3].
Sanayi Devrimi'nden bu yana fosil yakıtların yakılması, arazi kullanımında meydana gelen değişiklikler, ulaştırma, katı atık yönetimi, tarımsal etkinlikler ve çeşitli sanayi süreçleri atmosfere salınan sera gazlarının atmosferdeki birikimlerini hızla artırmaktadır. Bu durum atmosferin bileşimini değiştirmekte ve doğal bir süreç olan atmosferin sera etkisini kuvvetlendirmektedir[1]. Böylece günümüzde "Küresel Isınma" olarak adlandırdığımız etki ortaya çıkmaktadır.
Sonuç
İklim dinamiktir ve sürekli olarak değişmektedir. Bu tartışmasız bir gerçektir. Dünya oluştuğundan bu yana iklim değişmektedir ve bu değişim devam edecektir. İnsanlık da yeryüzündeki çeşitli faaliyetleriyle bu değişim sürecine katkıda bulunmaktadır. Bu da tartışmasız bir gerçektir. Burada esas soru şudur: "İnsanlar günümüzdeki faaliyetleriyle zaten doğal olarak var olan iklim değişikliğine ne kadar etkide bulunmaktadırlar ve günümüzdeki iklim değişikliğinin ne kadarı insan kaynaklıdır?"
İklim değişikliklerinin, temel olanlarının yukarıda da bahsedildiği çok çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenler sürekli olarak aynı anda etkili olmaktadırlar. Ayrıca bu nedenler birbirlerini ve/veya birbirlerinin sonuçlarını da etkileyebilmektedirler. Hatta bazen de nedenlerin etkileri geri besleme mekanizmalarıyla güçlenebilir veya azalabilir.
Şunu da eklemek gerekirse, doğrusal olmayan tüm sistemlerdeki gibi, iklim sisteminde de girdiler ile çıktılar belli orana dayanmamakta, birtakım zorlayıcılara karşı gösterdiği tepki, zorlayıcı gücün yarattığı etkiyle orantılı olmamaktadır. Diğer bir anlatımla, doğrusal olmayan sistemlerde bir birimlik kuvvete verilen tepki, bir birim olabildiği gibi bazen bu değer 8 birime yükselmekte ya da yarım birime de düşebilmektedir. İklimin doğrusal olmayan bir sistem oluşundaki ana neden sistemi oluşturan bileşenler arasındaki karşılıklı bağımlılık ve ilişkilerdir. Bu durum tek yönlü bir neden-sonuç ilişkisinin oluşmasını engellemekte ve herhangi bir etken karşısında orantısız etkilerin açığa çıkmasına yol açmaktadır[1].
Bütün bunların hepsi özellikle küresel ölçekteki iklim değişikliği söz konusu olduğunda, hem bu nedenlerden herhangi birinin etkisinin tüm değişimin içindeki payını kesin doğrulukta belirlemeyi hem de geleceğe dair kesin doğrulukta iklim senaryoları yapabilmeyi çok fazla zorlaştırmaktadır. Bu sebeplerden dolayı, günümüzde genel olarak kabul gören, iklim değişikliğinin %95 civarında insan kaynaklı oluşu daha çok bir varsayım veya tahmin niteliğindedir.
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ a b c d e f g h i j k l m n E. Erlat. (2009). İklim Sistemi Ve İklim Değişmeleri. ISBN: 9789754838657. Yayınevi: Ege Üniversitesi Basımevi.
- ^ O. Erol. (1988). Genel Klimatoloji. ISBN: 9789757206316. Yayınevi: Çantay Kitabevi.
- ^ a b c d e f g h i j k l B. Gönençgil. (2008). Doğal Süreçler Açısından İklim Değişikliği Ve İnsan. ISBN: 9789759060503. Yayınevi: Çantay Kitabevi.
- ^ C. Frölich, et al. (1998). The Sun's Total Irradiance: Cycles, Trends And Related Climate Change Uncertainties Since 1976. Geophysical Research Letters, sf: 4377-4380. doi: 10.1029/1998GL900157. | Arşiv Bağlantısı
- ^ P. Christoforou, et al. (1997). Solar Cycle And The Pacific ‘Centers Of Action'. Geophysical Research Letters, sf: 293-296. doi: 10.1029/97GL00017. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Ökten. (2001). Güneş Ve Yakın Çevresine Etkileri. Not: Antronomi ve Uzay Bilimlerinde Yeni Gelişmeler Toplantısı.
- ^ S. Erinç. (1984). Klimatoloji Ve Metodları. ISBN: 9789758052288. Yayınevi: İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Yayını.
- ^ M. A. Maslin, et al. (2007). Tectonics, Orbital Forcing, Global Climate Change, And Human Evolution In Africa: Introduction To The African Paleoclimate Special Volume. Journal of Human Evolution. doi: 10.1016/j.jhevol.2007.06.005. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c d e f T. Turoğlu. (2011). Buzullar Ve Buzul Jeomorfolojisi. ISBN: 9789759060824. Yayınevi: Çantay Kitabevi.
- ^ M. Türkeş. (2013). İklim Değişiklikleri: “Kambriyen’den Pleyistosene, Geç Holosen’den 21. Yüzyıla. Ege Coğrafya Dergisi, sf: 1-25. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. L. Royer. (2006). Co2-Forced Climate Thresholds During The Phanerozoic. Geochimica et Cosmochimica Acta, sf: 5665-5675. doi: 10.1016/j.gca.2005.11.031. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b E. J. Barron. (1996). Climatic Variation In Earth History. ISBN: 9780935702828. Yayınevi: Univ Science Books.
- ^ R. M. DeConto, et al. (2003). Rapid Cenozoic Glaciation Of Antarctica Induced By Declining Atmospheric Co2. Nature, sf: 245-249. doi: 10.1038/nature01290. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 27/04/2025 17:56:15 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/17878
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.