FENİKSİMİN SESSİZ UYANIŞI
Sevgili okuyucular,
Mersin Gazetesi
- Blog Yazısı
[1] hayatın akışında bazen bir cümle, bir fısıltı gibi gelir ve tüm düşüncelerimizi sarsar. İşte tam da böyle bir anı yakaladım: “Bildiğim bir şey var ki, şu an bulunduğum yerden kalkıp geçmişe gidip yeni bir başlangıç yapamam ama bugün bir son yapıp yeniden başlayabilirim. Bu benim elimde, önemli olan ilk adımı atabilmem, isteyebilmem. Maalesef ki hayat, enerjini hangi yöne akıttığınla ilgileniyor. Gerisi sadece karanlıkta dans etmek…”
Bu sözler, zihnimde bir fırtına gibi esti dolandı.
Bu yazı, bir bireyin zihnindeki yolculuğu; geçmişin gölgeleriyle hesaplaşmasını, iç çatışmalarını ve nihayetinde bugünün ışığına doğru atılan adımları anlatıyor. Tıpkı bir nehir gibi akıp giden ve her ne şartlarda olursa olsun yatağını bulan, denizine kavuşan hayatın, enerjimizi nasıl yönlendirdiğini keşfedeceğiz.
Hazır mısınız? zihnin labirentlerinde dolaşmaya.
Zihnimde, karanlık bir ormanda kaybolmuş gibi hissediyorum. Ağaçlar, geçmişin anıları; dalları hıncahınç uzanmış, beni sımsıkı sarıyor. Attığım her adımda, eski hatalarım fısıldıyor iç kulağıma: “Neden o yolu seçtin? Neden o sözü söyledin?”
Bu özlem, geçmişe duyulan o derin hasret, tıpkı bir zehirli sarmaşık gibi sarıyor ruhumu. Psikolojim üzerinde yarattığı etkiyse, fena halde yıkıcı. Sürekli geriye bakmak, bugünü gölgeliyor; geleceği ise tamamen silikleştiriyor. Depresyonun soğuk elleri, bu takıntıyla daha da güçleniyor. Araştırmalara göre –ki kişisel gelişim uzmanları sıkça vurgular– geçmişe saplanıp kalmak, beyindeki stres hormonlarını artırıyor, anksiyeteyi tetikliyor. Uykusuz geceler, odaklanamama, hatta fiziksel yorgunluk… Hepsi, bu karanlık dansın bir parçası. Kendimle konuşuyorum içten içe: “Neden hala o eski yaraları kaşıyorsun? O yaralar iyileşmedi mi? yoksa sen mi izin vermiyorsun iyileşmesine?”
Ama dur, ey zihnim! Bu iç hesaplaşma burada bitmiyor. Geçmiş, bir ayna gibi önümde duruyor; yansımamda gençliğimin hayaletini görüyorum. O hayalet fısıldıyor: “Hatırlıyor musun, o kaybettiğin fırsatı? O orta yerinden kırılan kalbini?” Çatışma başlıyor içimde. Bir yanım, özlemle sarılmak istiyor o anılara; diğer yanım ise isyan ediyor: “Yeter! Bu özlem, seni zincirliyor. Psikolojik olarak, bu takıntı, özgüveni eritiyor, motivasyonumu söndürüyor.
“Geçmiş, bir öğretmen olmalı, bir hapishane değil.” Evet, doğru. Bu hesaplaşmada, kendimi sorguluyorum: Neden enerjimi geriye akıtıyorum? Hayat, bir nehir; akışını geriye çeviremezsin. Ama bugün, o nehri yeni bir kola yönlendirebilirsin. İlk adım, isteği hissetmek. “İsteyebilirim,” diyorum kendime. “Bu gücü içimde taşıyorum.”
Zihnimdeki yeşil orman, yavaş yavaş aydınlanıyor gümüş rengi bir şatafatla. Bir ışık huzmesi sızıyor dallarımın arasından. Bu, bugünümün ışığı. Önemli olan gün, bugündür. Yeni bir başlangıç yaparak, olumsuz gidişe bir son verebilirsin. Yeniden başlamak için geçmişe gidemezsin ama bugün, yeni bir başlangıç yapabilirsin. Bu, tıpkı bir kelebeğin kozasından çıkması gibi; eski kabuğu bırakıp, kanatlarını açmak misali. İçimdeki ucube ve hiçbir zaman tanrıdan geldiğine inanmadığım ses yükseliyor yine: “Bak, etrafına. Güneş doğuyor, yeni fırsatlar seni bekliyor.” Motivasyon cümlelerim, işte tam da bu anda devreye giriyor. “Sen güçlüsün, her düşüşten kalkabilirsin,” diyorum kendime. “Hayat, senin enerjini takip eder; onu ileriye akıt, mucizeler doğsun.”
Psikolojik olarak, bu yaklaşım, pozitif düşünceyi tetikliyor. Araştırmalar gösteriyor ki, mindfulness yani anda kalmak– geçmişi bırakmayı kolaylaştırıyor, stresi azaltıyor.
Ama çatışma devam ediyor. Geçmişin hayaletleri kolay pes etmiyor. “Unutma o acıyı,” diyor biri. “O acı seni şekillendirdi.” Evet, doğru; ama o acı, beni tanımlamamalı ya da ben o acıya göre şekil almamalıyım. O acıya farklı zamanlarda farklı anlamlar yüklememeliyim. İç hesaplaşmada, bir mahkeme de gibi oturuyorum: Savcı, geçmişin hatalarını sıralıyor; savunma ise, “O hatalar ders oldu, şimdi ilerle,” diyor. Bu çatışma, ruhumu yoruyor ama aynı zamanda güçlendiriyor beni. Kişisel gelişimde, bu tür iç diyaloğu teşvik eder uzmanlar. “Kendinle barış,” derler. “Affet kendini, çünkü affetmek özgürlüktür.” Geçmiş bir eski kitap; sayfalarını çevirdim, okudum, şimdi rafta bırakma zamanı. Yeni bir kitap açıyorum: Bugünün boş sayfaları, benim kalemimle dolacak.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Zihnimde, bir yol ayrımına geliyorum. Sol yol, karanlığa, geçmişime gidiyor; sağ yol ise aydınlığa, geleceğe. Enerjimi hangi yöne akıtacağım? Hayat, bu seçimle ilgileniyor. “Gerisi sadece karanlıkta dans etmek,” değil mi? O dans, yorucu; adımlarım tökezliyor, müzik ise hüzünlü. Ama bugün, müziği değiştirebilirim. Evet bunu şu anda istisnasız, kayıtsız, şartsız şurtsuz yapabilirim. Yeni bir ritim, yeni bir dans: Işığın altında, özgürce hem de. Motivasyon helezonu yükseliyor içimde: “İlk adımı at. Korkma, her büyük yolculuk bir adımla başlar, kazanılan her savaş, kalkan ilk kılıçla kazanılmıştır.” Psikolojim, bu adımla iyileşecek. Sürekli geçmişte takılı kalmak, depresyonu derinleştiriyor; ama bugüne odaklanmak, serotonin seviyelerini artırıyor, mutluluğu davet ediyor biliyorum bunu.
Kendimle konuşmaya devam ediyorum: “Hatırlıyor musun o günü? Her şey ters gitmişti. Ama bugün, o günü değiştiremezsin; yarını değiştirebilirsin.” Bu iç hesaplaşma, bir savaş gibi; ama kazanan taraf, ileriye bakan taraf. Çatışmalar yoğunlaşıyor: “Ya pişmanlıklar?” diye soruyorum. “Pişmanlıklar, karanlık geceler de yol gösterici yıldızların olsun, gelişiminde ki engeller değil.” Kişisel gelişim felsefesi, burada devreye giriyor: “Hedefler koy, küçük adımlar at. Her sabah, yeni bir başlangıçtır.” Benim zihnim bir bahçe gibi, alabildiğine büyük, dallı budaklı, geçmişin dikenlerini temizliyorum, bugünün tohumlarını ekiyorum. Yakında çiçekler açacak biliyorum.
Ama dur, ey ruhum! Bu yolculuk kolay değil. Geçmişin özlemi, bazen bir fırtına gibi geri geliyor, esiyor, beni koolarına alıyor ve öğütüyor beni. Psikolojik etkileri ağır: İzolasyon, düşük özsaygı, hatta fiziksel sağlık sorunları. Araştırmalara göre, ruminasyon yani sürekli geçmişte dönüp durma, beyindeki amigdala’yı hiperaktif hale getiriyor, korku ve üzüntüyü artırıyor. İçimdeki ses uyarıyor: “Dikkat et, bu takıntı seni tüketiyor.” Çatışma zirveye çıkıyor: Bir yanım, “Rahat bırak beni, anılarımda yaşayayım,” diyor; diğer yanım, “Hayır, hayatı kaçırıyorsun!” Bu hesaplaşmada, karar veriyorum: Bugün son, ne yapacağımı biliyorum. Olumsuz gidişe bir nokta koyacağım.
Motivasyon cümlelerim, bu kararımı güçlendiriyor: “Senin gücün sınırsız; geçmiş seni tanımlamaz, seçimlerin tanımlar.” “Her gün, yeni bir sayfa; yazmaya başla.” Zihnimdeki orman, artık bir patikaya dönüşüyor. Işık artıyor, kuşlar ötüyor, bu, umudun simgesi. Yeni başlangıç, tıpkı bir şafak gibi; karanlığı yırtan bir kılıç. Kişisel gelişimde, bu “yeniden çerçeveleme” olarak bilinir: Geçmişi bir hikâye olarak gör, ama hikâyenin kahramanı sensin, sonunu yazacak olanda sensin.
Şimdi, zihnim sakinleşiyor. Çatışmalar diner gibi. Geçmişle barışıyorum: “Teşekkür ederim, öğrettiklerin için. Ama artık gitme zamanın.” Bugün, enerjimi ileriye akıtıyorum. Hayat, bu akışla canlanıyor. Karanlıkta dans etmek yerine, ışığın ritminde dönüyorum. İlk adımı atıyorum: Belki bir yürüyüş, belki bir yeni hedef. Önemli olan, isteğim. “İsteyebilirim,” diyorum yüksek sesle.
Sevgili okuyucular, bu zihinsel yolculuk, hepimizin yaşadığı bir şey. Geçmişe takılı kalmak, psikolojimizi zehirliyor; ama bugün, antidotu elimizde olan bir şey. Yeni başlangıçlar, motivasyonla dolu. Hayat bir nehir; akışını yönlendir. Enerjini bugüne akıt, karanlıkta dans etmekten kurtul. Unutma: “Bildiğim bir şey var ki…” ve devamı, senin elinde.
Şafaklar Elbet ve İlelebet Gelecekler
Zihnimde bir fırtına kopuyor. “Bildiğim bir şey var ki,” diye bağırıyor iç sesim, yüksek, keskin, durdurulamaz. “Şu an bulunduğum yerden kalkıp geçmişe gidip yeni bir başlangıç yapamam ama bugün bir son yapıp yeniden başlayabilirim diyorum tekrar tekrar. Bu benim elimde, önemli olan ilk adımı atabilmem, isteyebilmem. Maalesef ki hayat, enerjini hangi yöne akıttığınla ilgileniyor. Gerisi sadece karanlıkta dans etmek…” Bu sözler, bir yankı gibi zihnimde dönüyor, durmuyor, susmuyor. Sanki içimdeki bir hayalet, sürekli konuşuyor, suçluyor, özlemle dolduruyor ruhumu. Bu iç ses, o kadar yüksek ki, bazen kendi düşüncelerimi bile duyamıyorum. Onu bastırmak istiyorum, ama nasıl? Geçmişin gölgeleri, beni karanlık bir ormanda hapsediyor. Ama biliyorum, önemli olan gün, bugündür. Yeni bir başlangıç yaparak, bu olumsuz gidişe bir son verebilirim. Yeniden başlamak için geçmişe gidemem, ama bugün, yeni bir sayfa açabilirim.
Zihnim, bir labirent. Her köşede, geçmişin hayaletleri bekliyor. “Hatırlıyor musun o günü?” diye fısıldıyor iç sesim, alaycı bir tonda. “O hatayı, o kayıp fırsatı, o kırık kalbi?” Bu özlem, bu geçmişe takılı kalma, sanki bir zehir gibi damarlarıma işliyor. Psikolojim üzerinde bıraktığı izler, ağır. Sürekli geriye bakmak, bugünü flu bir resme çeviriyor; geleceği ise tamamen karartıyor. Psikoloji uzmanları, ruminasyonun yani geçmişte dönüp durmanın– zihni bir bataklığa sürüklediğini söylüyor. Anksiyete artıyor, depresyonun soğuk elleri omuzlarımı sıkıca kavrıyor. Uykusuz geceler, bitmeyen bir yorgunluk, odaklanamama… Hepsi, bu karanlık dansın adımları. İç sesim bağırıyor: “Neden hala o anıları kurcalıyorsun? Neden bırakamıyorsun?” Ama başka bir ses, daha zayıf, fısıldıyor: “Çünkü o anılar, seni sen yapan şeyler.” İşte bu çatışma, zihnimi bir savaş alanına çeviriyor.
Dur, ey zihnim! Bu iç hesaplaşma, bir mahkeme gibi. Savcı, geçmişin hatalarını sıralıyor: “O sözü söylemeseydin, o kararı vermeseydin, her şey farklı olurdu!” Savunma ise yalvarıyor: “Ama o hatalar, seni güçlendirdi. Onlardan öğrendin, şimdi ilerle!” Bu çatışma, ruhumu yoruyor. Geçmişe duyulan özlem, bir yandan sıcak bir battaniye gibi sarıyor beni, diğer yandan zincirler gibi bağlıyor. Psikolojik olarak, bu takıntı özgüvenimi eritiyor, motivasyonumu söndürüyor. Araştırmalar, sürekli geçmişe odaklanmanın, beyindeki stres hormonlarını artırdığını gösteriyor. Kortizol seviyelerim yükseliyor, kalbim sıkışıyor. İç sesim yine bağırıyor: “Bırak artık! Bu özlem, seni tüketiyor!” Ama nasıl bırakırım? O anılar, sanki bir parçam. Onları bırakmak, kendimi kaybetmek gibi geliyor. Ama sonra, bir an duruyorum. Zihnimde bir ışık huzmesi beliriyor, zayıf ama umut verici. “Önemli olan gün, bugündür,” diyorum kendime. Bu, bir mantra gibi. “Yeniden başlamak için geçmişe gidemezsin, ama bugün yeni bir başlangıç yapabilirsin.” Benim zihnim bir nehir; geçmiş, geriye akan bir kol, ama ben akışı ileriye çevirebilirim. Motivasyon cümlelerim, bu anda devreye giriyor: “Sen güçlüsün, her düşüşten kalkabilirsin. Hayat, senin enerjini takip eder; onu bugüne akıt, mucizeler doğsun.” Psikolojik olarak, bu yaklaşım, zihnimi yeniden çerçeveliyor. Mindfulness, yani anda kalmak, geçmişi bırakmayı kolaylaştırıyor. Araştırmalar, anda kalmanın serotonin seviyelerini artırdığını, mutluluğu davet ettiğini söylüyor. Ama iç sesim hala yüksek: “Ya o anılar? Onları nasıl unutacaksın?” İşte burada, çatışma yeniden alevleniyor. Geçmişin hayaletleri pes etmiyor. “O acıyı hatırla,” diyor biri, “o acı seni şekillendirdi.” Evet, doğru; ama o acı, beni tanımlamamalı. İç hesaplaşmamda, kendimi sorguluyorum: “Neden enerjimi geriye akıtıyorum? Hayat, bir bahçe; geçmişin dikenlerini temizle, bugünün tohumlarını ek.” Bu simgesel dil, zihnimi sakinleştiriyor. Geçmiş, bir eski kitap; sayfalarını çevirdim, okudum, şimdi rafta bırakma zamanı. Yeni bir kitap açıyorum: Bugünün boş sayfaları, benim kalemimle dolacak. İç sesim, bu düşünceyle biraz sakinleşiyor, ama hala mırıldanıyor hissediyorum: “Ya başarısız olursan?” Bu korku, yeni bir çatışma doğuruyor. “Ya yine hata yaparsam?” diye soruyorum kendime. Ama sonra, başka bir ses yükseliyor, daha güçlü: “Hatalar, yolculuğun bir parçası. Önemli olan, adım atmak.” Kişisel gelişim felsefesi, burada devreye giriyor: “Hedefler koy, küçük adımlar at. Her sabah, yeni bir başlangıçtır.” Zihnimdeki yeşil orman, yavaş yavaş bir patikaya dönüşüyor. Işık artıyor, kuşlar ötüyor bu, umudun simgesi. Motivasyon cümlelerim, iç sesimi bastırmaya başlıyor: “İlk adımı at. Korkma, her büyük yolculuk bir adımla başlar.” Psikolojim, bu adımla iyileşecek. Sürekli geçmişte takılı kalmak, depresyonu derinleştiriyor; ama bugüne odaklanmak, zihnimi özgürleştiriyor. Zihnimde, bir yol ayrımına geliyorum. Sol yol, karanlığa, geçmişe gidiyor; sağ yol ise aydınlığa, geleceğe. Enerjimi hangi yöne akıtacağım? İç sesim, hala yüksek, ama artık ona kulak asmıyorum. “Gerisi sadece karanlıkta dans etmek,” diyorum kendi kendime. O dans, yorucu; adımlarım tökezliyor, müzik hüzünlü. Ama bugün, müziği değiştirebilirim. Yeni bir ritim, yeni bir dans: Işığın altında, özgürce. “İsteyebilirim,” diyorum yüksek sesle. “Bu gücü içimde taşıyorum.” Psikolojik olarak, bu karar, zihnimi yeniden yapılandırıyor. Araştırmalar, proaktif davranışların yani kontrolü ele almanın özsaygıyı artırdığını gösteriyor. Kendimle konuşmaya devam ediyorum: “Hatırlıyor musun o günü? Her şey ters gitmişti. Ama bugün, o günü değiştiremezsin; yarını değiştirebilirsin.” Bu iç hesaplaşma, bir savaş gibi; ama kazanan taraf, ileriye bakan taraf oluyor , bilincindeyim. Çatışmalar yoğunlaşıyor: “Ya pişmanlıklar?” diye soruyorum. “Pişmanlıklar, yol gösterici yıldızlar olsun, engel değil.” Benim zihnim bir okyanus; geçmiş, derinlerdeki bir batık gemi. Onu orada bırakıyorum, yüzeye çıkıyorum, yeni ufuklara yelken açıyorum. Ama dur, ey ruhum! Bu yolculuk kolay değil. Geçmişin özlemi, bazen bir fırtına gibi geri geliyor. Psikolojik etkileri ağır: İzolasyon, düşük özsaygı, hatta fiziksel sağlık sorunları. Araştırmalara göre, ruminasyon, beyindeki amigdalayı hiperaktif hale getiriyor, korku ve üzüntüyü artırıyor. İç sesim uyarıyor: “Dikkat et, bu takıntı seni tüketiyor.” Çatışma zirveye çıkıyor: Bir yanım, “Rahat bırak beni, anılarımda yaşayayım,” diyor; diğer yanım, “Hayır, hayatı kaçırıyorsun!” Bu hesaplaşmada, karar veriyorum: Bugün son, biliyorum yapacağım. Olumsuz gidişe bir nokta koyacağım. Motivasyon cümleleri, bu kararı güçlendiriyor: “Senin gücün sınırsız; geçmiş seni tanımlamaz, seçimlerin tanımlar.” “Her gün, yeni bir sayfa; yazmaya başla.” Zihnimdeki veronez yeşili orman, artık bir bahçeye dönüşüyor. Işık artıyor, çiçekler açıyor bu, yenilenmenin simgesi. Yeni başlangıç, tıpkı bir şafak gibi; karanlığı yırtıyor gümüşten bir kılıç. “Affet kendini,” diyorum, “çünkü affetmek özgürlüktür.” Geçmişle barışıyorum: “Teşekkür ederim, öğrettiklerin için. Ama artık gitme zamanın.” Şimdi, zihnim sakinleşiyor. İç sesim, nihayet alçalıyor. Çatışmalar diner gibi. Bugün, enerjimi ileriye akıtıyorum. Hayat, bu akışla canlanıyor. Karanlıkta dans etmek yerine, ışığın ritminde dönüyorum. İlk adımı atıyorum: Belki bir yürüyüş, belki bir yeni hedef. Önemli olan, isteğim. “İsteyebilirim,” diyorum bir kez daha. Zihnim, artık bir savaş alanı değil; bir bahçe, bir nehir, bir umut. Bu iç yolculuk, hepimizin yaşadığı bir gerçek. Geçmişe takılı kalmak, zihnimizi zincirliyor; ama bugün, o zincirleri kırabiliriz. Enerjimizi bugüne akıtalım, karanlıkta dans etmekten kurtulalım. Hayat, bizim seçimlerimizle şekilleniyor. İlk adımı at, sevgili ruhum. Çünkü önemli olan gün, bugündür.
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ Şafak GENÇ. Feniksimin Sessiz Uyanişi - Mersin Gazetesi. (1 Ekim 2025). Alındığı Tarih: 2 Ekim 2025. Alındığı Yer: mersingazetesi | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 23/11/2025 01:43:29 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21547
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.