Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Bengü Albayrak
6 gün önce
Sanat, mimarlık, tasarım ile alakalı üniversite öğrencilerine ve profesyonellere işlerini paylaşarak yardım, öneri ve proje ortaklığında bulunulabilecek bir alan sağlanmalı. Ben grafik sanatlar okuyorum ve gesalt kuramının içeriginin benim tasarladığım afiş kullanılarak açıklanması, algı ve psikoloji gibi konuların grafik ve sanat ile olan etkileşiminde nedensellik ilişkisini de öğrenebilecegim alanlar arası konular vb. şeylerin hem bana katacağı bilgiler hem de işlerimin geçtiği bir yazı olaması beni bu siteye daha da bağlardı . Çünkü artık benim için daha da somut bir yararı ve merak konusu yaratma potansiyeli olacaktır. Ayrıca içine bizzat katılabileceğimiz bir site özelliği (soru/cevap bölümüne benzer şekilde işler ve alanlar bakımından da paylaşım yapılan versiyonu gibi bir şey olabilir) aynı zamanda kullanıcıların bizzat yetkinlik alanları çerçevesinde ve onun keşiştiği alanlarda yetkin diğer kullanıcılar için işlev ve bilime merak eğiliminin birlesmesi ile sitenin hayatımızın içinden bir şekilde kullanabiliriz. Ayrıca afiş, logo işlerinde gönüllü olarak katkıda bulup aynı zamanda portfolyoma bu kaliteli platformda kullanılan bir iş koyabilirim.Bu kendimi örneklerde kullanarak aslında etkileşimin öneminden bahsediyorum.Eminim kullanıcılar içerik tükettiğinden daha cok üretime katkı sağlayabilir. Hayatın içerisinde ilgiyi taze tutmanın en verimli yolu kullanıcıların da tükettiğinden fazlasını üretmesi olduğunu düşünüyorum. Türkiye koşullarında ihtiyaçlar hiyerarşisi ancak eylemin yararı ile değiştirilebilir çünkü Türk gençlerinin çoğu üniversiteli fakat ezberci kalıplar ile esnek düşünmenin engellendiği yarım eğitimli diğer akranlarıyla da özenip ilham edinecek paylaşım isteğini yaygın davranış haline gelebilecek iletişim ortamı yok, yarım öğrenmiş milyonlarca genç üretmiyor fakat . Ve doğası gereği yarım eğitilmiş iki kişi bir tam etmiyor. En güzel kısım eldeki yarımı tamamlamak en karlı seçenek.Etkileşim bulaşıcı davranışlar yaratabilir.Aslında sadece tamamlamaları gerek ve elimizde bir sürü yarım eğitimli insan resmen potansiyel bir hazine. Bardağın dolu tarafı gözden hep kaçıyor.
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Yusuf Berat İlgin
Aktaran 6 gün önce 5 dk.

Güneşimiz gibi başka bir yıldızın etrafındaki ilk gezegenin keşfedilmesinin üzerinden 30 yıl geçti. Her yeni keşif ile bilim insanları bildiğimiz anlamda yaşama ev sahipliği yapabilecek Dünya benzeri başka gezegenler olup olmadığı sorusunu yanıtlamaya bir adım daha yaklaşıyor.

Bu dönüm noktası, ilk ötegezegenlerin bulunmasından bu yana geçen otuz yılı aşkın süredeki keşiflerin hızlanan oranını vurgulamaktadır. NASA tarafından takip edilen ötegezegenlerin (Güneş sistemimiz dışındaki gezegenler) resmi sayısı 6.000'e ulaştı. Onaylanmış gezegenler, dünyanın dört bir yanından bilim insanları tarafından sürekli olarak bu sayıya eklenmektedir, bu nedenle tek bir gezegen 6.000'inci giriş olarak kabul edilmemektedir. Bu sayı, Pasadena, Kaliforniya'daki Caltech'in IPAC'ında bulunan NASA'nın Ötegezegen Bilimi Enstitüsü tarafından izlenmektedir. Onaylanmayı bekleyen 8.000'den fazla ek aday gezegen bulunmaktadır ve NASA, evrendeki yaşam arayışında dünyaya liderlik etmektedir.

19
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Aktaran 12 Temmuz 2022 2 dk.

Mehtaplı bir akşamda ufukta görünen sarp dağlara çok benzeyen bu görüntü, aslında Karina Bulutsusu'ndaki yakındaki genç ve yıldız oluşturan bir bölge olan NGC 3324'ün kenarıdır. NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu'ndaki Yakın Kızılötesi Kamera (NIRCam) tarafından kızılötesi ışıktan faydalanarak yakalanan bu görüntü, yıldız doğumunun önceden gizlenmiş alanlarını ortaya koymaktadır.

Kozmik Uçurum olarak adlandırılan bölge, aslında yaklaşık 7600 ışıkyılı uzaklıktaki NGC 3324'ün içindeki devasa bir gaz boşluğunun kenarıdır. Kavernöz (boşluklu) bölge, bu görüntüde gösterilen alanın üzerinde, balonun merkezinde yer alan son derece büyük, sıcak, genç yıldızlardan gelen yoğun morötesi radyasyon ve yıldız rüzgarları tarafından bulutsu içine oyulmuştur. Bu yıldızlardan gelen yüksek enerjili radyasyon, bulutsunun duvarını yavaş yavaş aşındırarak şekillendirmektedir.

75
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Eser
Burak Aras
Burak Aras
107.1K UP
Eseri Ekleyen 3 gün önce Kitap
9.0/10
(1 Kişi)
Puan Ver
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Kişizade İmtiyazları (Beşik Uleması, Siyaseten Katl, Müsadere)
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
Kaan Kurnaz
Kaan Kurnaz
87.8K UP
Yazar 6 gün önce 9 dk.

İnsan gastrointestinal sistemi, konakçı ile birlikte evrimleşmiş ve biyolojimizin hayati bir bileşeni hâline gelmiş yoğun bir mikrobiyal topluluk tarafından kolonize edilir. İnsan gastrointestinal sistemi ile bağırsak mikrobiyotasının karşılıklı fayda sağladığı bu ilişki, mikropların konakçı içinde yaşadığı ve her iki tarafın evrimsel avantaj sağladığı endosimbiyotik bir birliktelik olarak görülebilir.[1] Bir asırdan fazla süren araştırmaların ardından, insan rahim içi ortamının steril olduğu ve yenidoğanın mikrobiyomunun doğum sırasında ve sonrasında kazanıldığı fikri, bilim dünyasında kabul görmüş bir dogma hâline gelmiştir.[2] Bu görüşe göre, rahim içi ortam ve amniyotik mayi sterildir; fetüs, mikroorganizmalarla ilk kez doğum sırasında, annenin doğum kanalından geçerken karşılaşır ve bu mikrobiyal etkileşim, doğum sonrası anne ile kurulan ten tene temasla devam eder.

Bununla birlikte yeni nesil dizileme tekniklerini kullanan bir dizi yeni çalışma hem insanlarda hem de hayvan modellerinde sağlıklı plasenta ve rahimde kommensal bakterilerin varlığını göstermiştir.[3][4] Klasik “steril rahim” dogmasının aksine, mikroplar plasenta dokusunda[3] , göbek kordonu kanında[5], fetal zarlarda[6], amniyotik sıvıda[7] ve mekonyumda[8] tespit edilmiştir. Bu bulgular, steril rahim paradigmasını sorgulayan birçok araştırmacının, insan mikrobiyomunun ediniminin doğumdan önce rahimde başlamış olabileceğini öne sürmesine yol açmıştır. Böylece anne kaynaklı mikrobiyal bileşenlerin rahim içi ortam ve amniyotik sıvı aracılığıyla fetüse ulaşması, bağırsak mikrobiyotasının kuşaklar arası aktarımında muhtemel bir rol oynayabileceğini göstermekte olup fetal bağırsak mikrobiyatasının kısmen rahim mikrobiyatasından köken alabileceğini düşündürmektedir. Bu erken mikrobiyal etkileşim, rahim içi mikrobiyomun kuşaklar arası evrimsel aktarımına olanak sağlayan endosimbiyotik bir sürekliliği sorgulatmaktadır.

4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Hüseyin Güngör
İnceleyen6 1 gün önce
Bu sefer yönetmenine baktığımda Cenk Çelik ismini görüyorum ki kendisi filmde Muro karakterini canlandırıyor ve 1 Kezban 1 Mahmut işini de kendisi yazıp yönetmiş. İlk filmin kaldığı yerden meclis ve siyaset maceralarını konu alıyor ki Mahsun'un filmde "Bazen ironi mi yapıyorsunuz yoksa ciddi misiniz anlamıyorum." ifadesine "Anlattıklarımda bir gariplik mi var?" repliğindeki gibi bana da hiç garip gelmedi olaylar. :)

Sağlam ironi sevenler için çok eğlenceli olacak bir filmdir. Ben yakın aralıklarla 3 kez falan izledim. Ama gülmekten karnım ağrısın, boş beleş kahkaha olsuna uygun bir film kesinlikle değil. Biraz da sağlam ironinin doğası böyle bence. Ne zamandır bekliyordum filmi. Nette 2 sene sonra yayınladılar hemen izledim. Devamını dört gözle bekliyorum.
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Anıl Kocabaldır
Anıl Kocabaldır
112.5K UP
Yazar 3 Şubat 2020 7 dk.

Önceki yazımızda her nonlineer sistemin kaotik olamayacağından ve nonlineer sistemlerimlerin kaotikleşebilmesi için bazı gerekli olan koşullardan, aperiyodiklikten ve başlangıç koşullarındaki meydana gelen ufak değişimlerin öneminden bahsetmiştik. Bu ve bundan sonraki yazılarımızdaysa, kaotik davranışlar sergileyen sistemlere örnekler verip, bunları incelemeye başlayacağız.

Kaotik sistemlere ilk olarak basit bir elektrik devresi örneği ile başlayacağız. Bu örnekle başlamamızın sebebi ise şudur: Kaotik davranışlar gösteren sistemlerin sadece aşırı matematiksel teorilerde değil, gerçek hayatta ve oldukça basit sistemlerde de olduğunu göstermek.

37
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yağız Ege Çelik
1 saat önce
Eğer tanrı (semavi dinlerdeki)"yaratılmamış" ve "yaratan" olarak nitelendirilir. Eğer evrenin bir yaratıcısı yoksa ve başlangıç oysa ve ondan sonra var olan her şeyin dayanağı evren ise evren bir tanrı olabilirmi ve eğer evren nüksediyorsa (tek amacım düşünmek) evren kendini yaratan bir tanrımı olur? Bir tanrı kendini yaratırsa yarattığı şey bir tanrı olabilirmi? Sizce????
1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 3 Ocak 2021 22 dk.

Çok sayıda evrenden birinin içinde yaşıyor olabilir miyiz? Bilim insanları, içinde bulunduğumuz Evren'imizi daha iyi tanımlamaya başladığından beri filozoflar, hayalperestler ve bilimkurgu yazarları paralel evrenler üzerinde kafa yormaktalar. "Evren" dediğimiz yapı, bildiğimiz her şeyi; gezegenleri, yıldızları ve galaksileri, uzayı ve zamanın kendisini içerir - hiçbir şeyi dışlamaz. Astronomların ölçümlerine göre bizim Evren'imiz yaklaşık 93 milyar ışık yılı genişliğindedir.

Peki ya evrenimiz tek değilse? Ya Evren'imizin etrafı, bizim fark etmediğimiz alternatif evrenlerle kaynıyorsa? Çünkü "evren" dediğimiz şey, aynı zamanda, içerisinde bulunduğumuz spesifik yasalara sahip, kendi içinde tutarlı ve kapalı bir sistemi tarif etmekte de kullanılabilir. Yani farklı yasaları, farklı özellikleri ve farklı görünümü olan evrenlerden de söz edebiliriz. Tanımsal bir ayrım yaratmak için, Sicim Teorisi'ndeki "brane" veya "membran" gibi sözcükleri ödünç alıp, "Çoklu Evrenler üstü yapıyı" tanımlamakta kullanabiliriz. Bu durumda çok sayıda, belki de sonsuz miktarda evren, kendilerini içerisinde barındıran bir tabakanın içerisinde yan yana, üst üste, iç içe bulunuyor olabilir. Tıpkı sabun köpükleri gibi...

250
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Seda Baştürk
Seda Baştürk
193.5K UP
Çeviren 12 Haziran 2021
Tutulmalar çiftler halinde meydana gelme eğilimindedir. Yılda iki kere, yaklaşık 34 gün süren tutulma mevsiminde Güneş, Dünya ve Ay hizalanabilir. Ardından, 14 günden biraz daha fazla bir süre ile birbirinden ayrılan Ay’ın dolunay ve yeni ay evreleri, Ay ve Güneş tutulması meydana getirir. Parçalı tutulmalar, herhangi bir tutulma mevsiminde sıklıkla oluşurlar. Ancak kimi zaman tek bir tutulma mevsimi süresince hem yeni ay hem de dolunay evreleri sırasında gerçekleşen hizalanma, tam ya da halkalı Ay ve Güneş tutulması çifti oluşturacak kadar yakındır. Bu seferki tutulma mevsiminde, 26 Mayıs’taki tam Ay tutulmasını takip eden yeni ay, kuzeydeki gölge yolu boyunca izlenebilen halkalı bir Güneş tutulması meydana getirdi. 10 Haziran’da kaydedilmiş bu tutulma görseli, parçalı bir gün doğumu göstermekte. Tutulma, kuzeydoğu ABD’de, Connecticut, Stratford’taki bir balıkçı iskelesinden fotoğraflandı.
6
0 Yorum
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Uyarlayan 20 Haziran 2015 3 dk.

Ceratopsia alttakımı, dinozorlara ilgi duyanlar arasında en popüler olan canlı gruplarından birisidir. Günümüzden 158 milyon yıl önce evrimleşmişlerdir ve kuşlara gidecek soy hattı haricindeki tüm dinozorların soyunu tüketen kitlesel yok oluşta, 66 milyon yıl kadar önce yok olmuşlardır. Hepsi otçul olan bu "gagalı" dinozorlar, Amerika'dan Avrupa'ya ve Asya'ya kadar her yerde yaşamışlardır. Bugüne kadar onlarca farklı cinsi keşfedilen bu dinozorların ilk örnekleri, günümüzden 161 milyon yıl kadar önce evrimleşmiş olan Yinlong downsi türüdür.

Evrimsel süreçte Ceratopslar Psittacosaurus gibi ufak, iki ayağı üzerinde durabilen dinozorlardan evrimleşmiştir. Ancak sonradan giderek irileşen bu canlıların en meşhur örnekleri olan Centrosaurus veya Triceratops gibi cinsler, atalarından kat kat büyüktür ve dört ayakları üzerinde yürürler. Fakat grup içerisinde geniş bir çeşitlilik bulmak mümkündür: bazı Ceratopslar 1 metre boy ve 23 kilogram olacak kadar ufakken, bazıları 9 metreyi aşıp 5400 kilogramı geçebilecek kütlelere ulaşabilmektedir.

17
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Evrim Ağacı
Alıntıyı Ekleyen 18 Ocak 2019
İnsanları, kendi mantıklarıyla varmadıkları sonuçlardan mantık kullanarak kurtaramazsınız.
Bu alıntı Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
27
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 25 Ekim 2016 5 dk.

İşte tüm bu diş aşınmalarıyla mücadele etmek adına diş fırçalamak, birçok insan için tırnak kesmek veya tuvalet yapmak kadar "doğal" bir davranıştır. Çoğumuz dişlerimizi günde en az 1, muhtemelen 2 defa fırçalarız; fakat bunun mantığı ne, hiç düşündünüz mü? Sonuçta savanalarda yaşayan atalarımızın diş macununa ve diş fırçasına erişimi yoktu. Biz neden dişlerimizi fırçalamak zorundayız ki?

Öncelikle, dişlerimizi ne sıklıkla fırçalamamız gerektiği sorusunu cevaplayalım ve ardında yatan mantığı izah edelim: Hem Türk Dişhekimleri Birliği hem de Amerikan Diş Birliği, günde 2 defa, flüorürlü diş macunlarıyla, her biri en az 2 dakika sürmek kaydıyla dişlerinizi fırçalamayı önermektedir.[1][2] Dişlerinizi fırçalamanızın nedeni, dişlerimiz arasına sıkışan yemek parçacıklarını ve dişlerimiz üzerinde biriken beyaz renkli, yapışkan ve içi bakteri dolu plakları temizlemektir. Özellikle de yemek yedikten veya yüksek şeker içerikli içecekler tükettikten sonra, bu plaklar içerisindeki bakteriler asitler üreterek diş minesine saldırır. Nihayetinde bu asit, mine tabakasının parçalanmasına neden olur ve çürük dediğimiz yapıları oluşturur. Temizlenmeyen plaklar ise sertleşerek tartar adı verilen daha kalın tabakalar üretirler; bunların temizlenmesi çok daha zordur. Diş etinizde biriken tartar, nihayetinde iltihaplanmaya ve diş eti hastalıklarına yol açar.

173
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Ayşe Yılmaz
Ayşe Yılmaz
105.5K UP
Gözlemi Yapan 8 saat önce Türkiye, Çankırı
Yapraklı ilçe merkezinde kaydedilmiştir.
0
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ekin Baran Sunar
Seslendiren 9 Eylül 2019 19:08
Okulda zor zamanlar geçirdim. Diğer genç ergenler gibi ben de kendimi temelden kusurlu buluyordum, acı verici bir yalıtılmışlık hissediyordum. Geleceğim...
32
İnceleme
Hüseyin Güngör
İnceleyen7 22 Temmuz 2024
Nihan Kaya sosyal medya üzerinden tanıyıp, severek takip ettiğim bir kişilik oldu ve yetkinliğini etiketleri üzerinden ölçmediğim için başarılarını hiç merak etmedim. Ben düşüncelerini ve bulgularını nasıl bir mantıkla sunduğuna bakarım. Neredeyse tıpatıp özellikler ve deneyimler barındırmamız da hem anlatılarını takip edebilmemde hem de sempatimin artmasında etkili olmuştur. Birkaç kez belki üzüleceği eleştirilerde bulunmuş olsam da kendisine ve yapmakta olduklarına ciddi saygı duyduğum insanlar arasındadır. Kendisi bana şaşırtıcı olmayan şekilde İngiliz edebiyatı çıkışlı ama akademik kariyerini psikanaliz üzerinden devam ettiren birisi. Daha çok Winnicott, çocuklar, yaratıcılık, estetik ve edebiyat üzerine yazıyor. Ben bu kitabını okuyana kadar 28 tane kitabı olduğunu bilmiyordum.

Temel sorunlarımızın başında gelen erteleme, depresyon, kaygı konularında bildiklerini ve bakış açısının nasıl değiştirilmesi gerektiğini kitaba yakışacak şekilde ertelemeden aktarmak istemiş. Bu sorunların, hakim kültürün çocuklarda oluşturduğu utanç ve suçluluk duygularının çocuklukta omnipotence (tüm-güçlülük) hissiyatının gelişmesine ket vurmasından kaynaklı olduğunu ve yaratıcılıkla direkt bağlantılı olduğunu iddia ediyor. Hatta depresyonun karşıtının ifade etme olduğunu (depression x expression) sanırım kendisinden öğrenmiştim. Aslında bunların bağlantısı Erikson'ın Psikososyal Gelişim Kuramı'nda bile görülüyor açıkça ama üstünden tekrar tekrar geçmek elzem. Nihan da konuşur bir şekilde sade bir dille ve kısa bölümler halinde bunları kendi hayatından örneklerle anlatıyor. Devrik cümleler kullanmasına da aslında şaşırmadım. Bu da sanırım nörolojik olarak ayrıksı beyinlerimizin bir yansıması. Ama bazen okumayı zorlaştırdığını eleştiri aldığımda bile fark etmemiştim.
Kitap
6.5/10
(2 Kişi)
Puan Ver
Nedenleri ve Çözümleri
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
4
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 6 Ekim 2020 23 dk.

Yaşam, 4 milyar yıl kadar önce, okyanus tabanlarında başladı. Milyarlarca yıl boyunca gezegenimizdeki yaşam, sadece denizlere ve okyanuslara hükmetti; mikrobik yaşam haricinde karalara adapte olabilen hiçbir makroskobik canlı yoktu. Sonrasında mantarlar, bitkiler ve nihayetinde böcekler karalara çıkmaya ve bu yaşam alanlarına da adapte olmaya başladılar. Karasal canlılara katılan son grup, omurgalı hayvanlar oldu. Balıklar içerisinden ayrılan bir grup, bugün kurbağa ve semender gibi hayvanlarla temsil edilen amfibilerin atalarına evrimleştiler. Amfibiler, hem suda hem karada yaşayabilen hayvanlardır ve bunlar, tamamen karasal yaşama adapte olmuş sürüngenlerin atalarıdır. Sürüngenler içerisinden bir dal memelilere evrimleşmiş, dinozorların yok oluşunu takiben yükselişe geçen memeliler içerisinde bir dal, primatlara gidecek soy hatlarının atası olmuş, bunlar içerisinden bir grup da bugün Homo sapiens olarak da bilinen biz modern insana evrimleşecek türlerin yolağı olmuştur.

Bu açıdan bakılacak olursa, "Hepimiz balığız." demek mümkündür. Kimi zaman bu argüman, sanki abartılı veya anormalmiş gibi algılanabiliyor. "Daha maymunu hazmedemedik, ne balığı?" gibi tepkiler alabiliyor. Ancak bilimsel gerçekler, bizlerin onları hazmedebilme hızından ve becerisinden bağımsız gerçeklerdir. Dahası, bu gerçekte hazmedilemeyecek pek bir şey yoktur; nihayetinde evrimsel biyoloji sayesinde biliyoruz ki yaşam tek hücreli organizmalardan başlayarak günümüzdeki çeşitliliğine erişmiştir (ve bu yolda, birçok tür yok olmuştur), dolayısıyla insanın ataları elbette sadece maymunlar veya primatlar olamaz; sonuçta maymunların ve primatların da ataları olmalıdır - ve elbette, vardır. Kemirgenler, ilkin memeliler, sürüngenler, amfibiler, balıklar, ilkel çok hücreli canlılar ve tek hücreli canlılar, insan evriminin daha erken basamaklarındaki atalarının sadece birkaçıdır. "Hepimiz balığız." derken, bunlardan sadece bir tanesi öne çıkarılmaktadır; tıpkı "maymun meselesinde" insanın atalarından bir grubun abartılı bir şekilde vurgulanması gibi...

167
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Nevzat Keskin
Seslendiren 5 gün önce 41:11
Vücut geliştirme, vücuttaki kas ve tendonları kademeli bir şekilde artan dirence maruz bırakarak, yani giderek daha ağır yükler altına sokarak, iskelet...
4
Open Aı
Open Aı
57.6K UP
OpenAI 20 saat önce Sen de Cevap Ver

Harika soru. Kısa cevap: Genel olarak hayır; "ilaç içmek" tek başına bağışıklığı zayıflatan bir şey değil. Ancak bazı ilaç sınıfları doğrudan bağışıklık tepkisini baskılıyor (immunosuppression), bazıları da dolaylı etkilerle dengeyi bozabiliyor; hepsi aynı sepette değil.

Nasıl oluyor? Bağışıklık sistemi (immune system) çok katmanlı bir ağ; hücresel yanıt (cell-mediated immunity), antikor üretimi (humoral immunity), bariyerler ve mikrobiyota (microbiota) birlikte çalışıyor. Burayı doğrudan kısan ilaçlar var: örneğin glukokortikoidler (glucocorticoids), kemoterapötikler ve belirli biyolojik ajanlar (biologics) savunmayı bilinçli olarak düşürüyor; organ nakli reddini ve otoimmün hastalık alevlenmelerini frenlemek için böyle gerekiyor. Dolaylı tarafta ise antibiyotikler (antibiotics) bağışıklık hücrelerini doğrudan "zayıflatmıyor"; fakat uygunsuz/kullanım dışı kullanım mikrobiyotayı altüst ederek enfeksiyon riskini ve direnç gelişimini (antimicrobial resistance) artırıyor; mesele bu.

Hangi ilaçlar ne yapıyor?

  • Glukokortikoidler (örn. prednizon): Doz ve süreye bağlı, sitokin üretimini ve lenfosit aktivasyonunu bastıran ajanlar; planlı "immünsüpresyon".
  • İmmünsüpresanlar/biologics (örn. anti-TNF): Belirli yolları hedefleyerek (targeted therapy) adaptif yanıtı kısıyor; enfeksiyon taraması ve aşı planlaması şart.
  • Kemoterapötikler: Kemik iliğini baskılayarak nötropeni üzerinden risk yaratıyor.
  • Antibiyotikler: Bağışıklığı zayıflatma değil; yanlış/endikasyonsuz kullanım mikrobiyotayı bozuyor, direnç seçiyor; gerektiğinde, doğru spektrum-süre-doz ile hayat kurtarıcı.
  • Aşılar: Zayıflatma değil; tam tersi, eğitilmiş bağışıklık (trained immunity/adaptive memory) inşası.

Yanlış kanılar. "Her ilaç bağışıklığı düşürüyor.": Saçmalık. Etki mekanizması neyse sonuç o; ağrı kesici almak bağışıklık çökmesi değil. "Antibiyotik bağışıklığı öldürüyor.": Yanlış çerçeve. Sorun kötü/kısa-uzun yanlış kullanım; mikrobiyota ve direnç üzerinde bedel var, bağışıklık çökmesi değil. "Doğal olmak en iyisi.": Bilim öyle çalışmıyor; risk-fayda analizi ve kanıt-temelli endikasyon belirleyici.

Tüm Reklamları Kapat

Özetle: İlaç ≠ tek tip etki. İmmünsüpresyon amaç olarak verilen sınıflarda var; antibiyotiklerde mesele bağışıklık zayıflaması değil, yanlış kullanım ve direnç. Doğru endikasyon, doğru doz, doğru süre; düzenli aşılar, iyi uyku-beslenme-hareket. Panik değil; akıllı kullanım.

Kaynaklar

  1. Kenneth Murphy, et al. (2016). Janeway's Immunobiology (9Th Ed.). ISBN: 9780815345053. Yayınevi: Garland Science.
  2. CDC. Antibiotic Use And Antimicrobial Resistance. (1 Ocak 2024). Alındığı Tarih: 28 Eylül 2025. Alındığı Yer: Centers For Disease Control And Prevention | Arşiv Bağlantısı
0
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Blog Yazısı
Tugay Kara
Tugay Kara
176.7K UP
Blog Yazarı 3 dk.

Birçok insan, Dünya’daki hayvanların çoğunluğunun keşfedildiğini düşünmekte fakat bu doğru değil. Bazı tahminlere göre, yedi milyona yakın tür daha adlandırılmadı bile. Yaklaşık 1.5 milyon türü kayıt altına aldığımıza göre, yaklaşık %80’i hala keşfedilmeyi bekliyor. Bu sayı antik canlı türlerini konuşmaya başladığımızda daha da artıyor.

Bu yüzden tarihi Geç Karbonifer Dönemine kadar uzanan yeni bir örümcek türünün keşfi çok da şaşırtıcı değil. Kuzey Illnois Mazon Creek fosil yataklarında yapılan bu keşif, Journal of Paleontology’de 17 Mayıs 2024 tarihinde yayınlandı. Kansas Üniversitesi’nden Paul Seden liderliğindeki ekip şöyle aktarıyor:

9
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Evrim Ağacı
Alıntıyı Ekleyen 18 Ocak 2019
Eğer ki kendimiz ile doğa arasındaki duygusal bağı kuramazsak, türleri ve çevreyi kurtarmayı da asla başaramayacağız... Çünkü biz, sevmediğimiz şeyler için mücadele vermeyen bir türüz.
Bu alıntı Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
18
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Eser
Mehmet Emre Demir
Eseri Ekleyen 17 Ocak 2024 Youtube Kanalı
10.0/10
(3 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
Daha Fazla İçerik Göster
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close