Bu soru, ara formlarla ilgili temel yanılgıları yansıtıyor. Örneğin, ara formun "özel bir tür" olması gerektiğine yönelik bir algı varmış gibi sorulmuş. Böyle, "kafası orangutan bacakları at" şeklinde türler olması gerekiyormuş gibi...
Çünkü eğer bu şekilde sorulmadıysa, her türün kendisinden önce gelen türler ile, kendisinden sonra gelecek türler arasındaki geçiş türü olduğunun biliniyor olması gerekir. Bu durumda, bu sorunun sorulması anlamsız olur, çünkü etrafımızda gördüğümüz her tür bir ara türdür: Nihayetinde bütün türler bir atadan evrimleşmiştir ve türler nesillerini sürdürdükçe evrimleşmeye devam edecek ve yeni türlerin evrimini mümkün kılacaktır.
Ve tabii ki benzer şekilde, çok derin jeolojik geçmişe gitmeksizin de, günümüzdeki türler ile bir önceki ataları arasındaki bariz geçiş türlerini görmek mümkündür. Örneğin çok detaylı bir şekilde çalışılmış ve oldukça iyi anlaşılan, insanın evrimsel geçmişinde, Homo erectus gibi türler ile Homo sapiens veya yakın kuzenimiz Homo neanderthalensis arasındaki bariz bir geçiş türü olan Homo heidelbergensis'i biliyoruz. Hangi modern türün yakın geçmişteki atalarına bakarsak, o ataların, daha eski geçmişteki atalarla, günümüzdeki modern türler arasında geçiş özelliği gösterdiğini görüyoruz.
Daha da önemlisi, makroevrimin ilk basamaklarını, akıllıca tasarlanmış deney düzenekleri sayesinde gözlerimizle görebiliyoruz; hatta kameraya kaydedebiliyoruz. Bu sürecin içinde beliren ara türleri bariz bir şekilde gözleyebiliyoruz. Bunlar, her zaman resmi olarak "ayrı türler" sayılmıyorlar; çünkü nihayetinde tür tanımını yapan da biziz ve genellikle çok köklü değişimler birikmesini ve belirli kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşuyoruz. Ama doğanın böyle bir tür tanımı yok ve canlıların evrimsel süreçlerini kategorize etmekte kullandığımız her ara basamak, gözlerimizin önünde yaşayan ara türler olarak karşımıza çıkıyor. Buradaki yazımızdaki videolarda, canlılık tarihinin en önemli geçişlerinden birinin laboratuvar şartlarındaki tekrarı sırasında görülen bu ara basamakları net bir şekilde görmek mümkün.
Ama bilimsel anlamıyla "büyük geçiş grupları arasındaki geçişi" yansıtan, buna yönelik evrimsel niteliklerini halen koruyan türlerden söz ediliyorsa, bunlara yönelik sayısız örnek ve yazımız da mevcut (ilgili yazıları kaynaklarda da bulabilirsiniz). Örneğin ornitorenk isimli canlı, sürüngenlerden memelilerin evrimini gösteren harika bir ara tür ve günümüzde halen yaşıyor. Benzer şekilde hoatzin gibi kuşlar, dinozorlardan kuşların evrimine dair bariz kalıntılara sahipler - ve halen yaşıyorlar. Bunun gibi çok sayıda tür mevcut.
Ek olarak: "Kalıntılardan bahsetmiyorum." cümlesi bilimsel bir niteliğe sahip değil. Çünkü neyin ara tür olup, neyin olmadığını siz belirlemiyorsunuz. Ara türlerin nasıl ve nerede aranması gerektiğini dikte edebilecek kişi/kurum da siz değilsiniz (biz de değiliz, hiçbir tekil kişi veya kurum değil, herkesin bunu anlaması gerekiyor). Dolayısıyla eğer ara tür kavramını doğru bir şekilde anlıyorsanız, neden ara türlerin genellikle fosillerde arandığını da algılıyor olmanız gerekir. Aksi takdirde de ya ara türü doğru anlamalı, ya bu konudaki algılarınızı geliştirmelisiniz. Bunu, buradaki yazımız ve videomuz aracılığıyla yapabilirsiniz.
Bilimsel anlamıyla ara türler büyük canlı grupları arasındaki geçişe dair evrimsel bilgiler verebilen, evrimsel biyoloji araştırmalarında özellikle odak noktası olan türler oldukları için, doğal olarak çoğunlukla fosilleşmiş türlerden söz ediyor olmaktayız. Çünkü evrim, uzun zaman aralıklarında gerçekleşen bir doğa olayı ve bu süreci gözlemek için geniş zaman aralıklarına bakmamız gerekiyor. Günümüzde yaşayan tüm türlerin (ataları hariç) geçmişi, jeolojik tarihin önemsiz bir kısmına tekabül ediyor; dolayısıyla kendimizi sadece modern türlerle, sun'i bir şekilde kısıtlayarak ara türlerden söz etmenin bilimsel bir dayanağı bulunmuyor (hele ki bu tarz bir kısıtlamayı dayatanlar; bilimin içinden gelmeyen, bilimsel bir saygınlığı veya yetkinliği olmayan, henüz evrimin ne olduğunu bile anlayamamış evrim karşıtları olunca, iyice anlamsızlaşıyor). Elbette evrimin izlerini ararken daha geniş zaman aralıklarına, daha derin geçmişe bakacağız ve dolayısıyla fosillerden faydalanacağız. Doğa yasalarının nasıl çalışacağını biz belirlemiyoruz ve evrim yavaş bir süreç diye, bazıları oturduğu yerden evrimi gözleyemiyor diye, evrime yönelik kanıtları nasıl ve nerede arayacağımızı kısıtlandırmak gibi bir mecburiyet bulunmuyor.
Açıkçası bilimsel olarak anlamlı bir şekilde evrimi araştırdığımızda karşımıza çıkan ve bariz geçişler gösteren ara tür sayısı o kadar fazla ki, bu kadar çok sayıda evrimsel kanıta sahip olduğumuz için insanlık olarak kendimizi şanslı görmeliyiz. Eğer "o türler nerede" derseniz ve ara tür kavramıyla ilgili yanlış algılarınızı düzeltmek isterseniz, buradan bilgi alabilirsiniz.
Not: Memeli hayvanlarda tüy bulunmaz, kıl bulunur. İnsanda da bu nedenle kıl vardır; tüy yoktur. Erkeklerde ve kadınlarda bulunan kıl kökü sayısı eşittir (hatta bu sayının yüzey alanına oranı, ne tesadüftür ki şempanzelerinkiyle de aynıdır). Ancak insanlarda genel olarak kıl şaftının kalınlığı atalarına göre seyrelmiştir, bu da daha seyrek kıllarımız varmış gibi gözükmesine neden olmaktadır (bunun insan evriminde doğrudan nedenleri ve sonuçları var ve buradan okuyabilirsiniz). Bu, terlemenin kıllar yoluyla sağlanan ısıl yalıtıma karşı sağladığı avantajdan kaynaklı olan, kıl kökleri ile ter bezlerinin bir arada işlev göstermekte sorun çıkarıyor olmasından doğan, doğal seçilim yoluyla olan bir evrimsel adaptasyondur. İnsan türü içinde erkekler ve dişiler arasındaki kıl kalınlığı ise doğal seçilim nedeniyle değil, cinsel seçilim yoluyla evrimleşmiş bir özelliktir. Bu, türümüzün estetik algısı, üremeye yönelik algıları, cinsel çekicilik ile ilgili algıları tarafından şekillendirilmiş bir süreçtir.
257 görüntülenme
Kaynaklar
-
Yazar Yok. Evrim Ağacı. (28 Haziran 2020). Alındığı Tarih: 28 Haziran 2020. Alındığı Yer: Bağlantı
| Arşiv Bağlantısı
-
Yazar Yok. Evrim Ağacı. (28 Haziran 2020). Alındığı Tarih: 28 Haziran 2020. Alındığı Yer: Bağlantı
| Arşiv Bağlantısı
-
Yazar Yok. Evrim Ağacı. (28 Haziran 2020). Alındığı Tarih: 28 Haziran 2020. Alındığı Yer: Bağlantı
| Arşiv Bağlantısı