Hayır. Ataerkiyi bu şekilde nitelendirmek, sistemsel sorunları mağdurların bireysel kararlarına indirgemek olur. Bu bakış açısı, açık giyindiği için taciz edilen bir kadının erkeğe "Seni istiyorum." mesajı verdiğini söylemeye benziyor. Kadın böyle bir mesaj vermeseydi erkek de o tacizi yapmayacak ve sorun olmayacaktı. Bunlar, sistemin oluşmasına neden olan şeyler değil. Bunlar, sistem oluştuktan sonra sistemin kendini sürdürmek için kullandığı bahaneler.
Her şeyden önce ataerkil sistem bireysel kararlardan çok, erkeklerin kadınlar üzerinde iktidar kurması ve kadınları tahakküm altına alması ile ilgilidir. Yani "kadınların kendi elleri ile tüm yetkiyi erkeklere vermesi" gibi bir durumdan söz etmiyoruz.
İnsanların kas gücü sayesinde değil; zeka, işbirliği ve sosyal yapısı sayesinde hayatta kalan bir tür olduğunu unutmamak gerek. Sanki fiziksel olarak çok güçlü olan erkekler bir eliyle ayılarla, diğer eliyle kaplanlarla dövüşerek mi kadınları koruyordu? Hayır, kadınlar da aynı aletleri kullanabiliyor, plan yapabiliyor ve bu tehlikelere karşı kendini ve yakınlarını savunabiliyordu.
Sosyal yapıyı kontrol altında tutanın "doğası gereği" fiziksel olarak güçlü olan erkekler olduğu söylemi ise biyolojik bir gerçek değil, biyolojik gerçeklerin toplumsal bir yorumudur. Bu toplumsal yorumlar, bir zorunluluk değil, tarihsel olarak adım adım inşa edilen bir yapıdır.
Özellikle tarım toplumlarının ortaya çıkışı, fiziksel güç temelli işlere yoğunlaşılması, doğum oranlarının artması bahane edilerek kadının ev içi rollere yönlendirilmesi, bebeğin hangi kadından olduğunun kesin olarak bilindiği ama hangi erkekten olduğunun bilinmesinin daha zor olmasını bahane ederek soy ve mülkiyetin erkek yoluyla aktarılarak garanti altına alınması, fiziksel gücün ve mülkiyetin erkeklerde olması bahane edilerek ekonomik-siyasi gücün erkeklerin eline geçmesi, kadınların bu güçlere erişiminin kısıtlanması, buna karşı çıkan kadınların bu güç ile bastırılması, tarihin erkekler tarafından yazılıp kadınların çoğunun görünmez kılınması, gelecek nesillere erkek egemen sistemin yarattığı makul kadın rollerinin empoze edilmesi gibi uzun süreçlerden bahsediyoruz.
Buna mahkum edilen kadınlar, elbette bu şartlar altında hayatta kalmaya, bu sisteme uyum sağlamaya, doğru olarak öğretileni devam ettirmeye çalışacaktır. Bu, ataerkil sistemi kadınların kendi kararları ile kurdukları anlamına gelmez. Her sömürü düzeni, kendi devamlılığını sağlamak için başkaldıranın "isyanını" etkisiz hale getirmeye çalışır. Sefalet içinde geziyorsanız isyan etmemeniz için "olması gerekenin" bu olduğu telkin edilir. Kadınlara da ataerkinin istediği gibi bir kadın olması telkin edilir.
Sistemlerin uzun dönem sonucunun mağdur üzerindeki etkisini sistemin oluşmasının ana sebebi olarak görmek, sistemin kendini meşrulaştırma araçlarından biridir. Aklınızdan çıkarmamanız gereken tek şey şu: "Böyle olmak zorunda değildi." Ne biyolojik ne fiziksel farklılıklar ne de bireysel kararlar, toplumsal yapıların inşası için "zorunlu, asla değişmez" şeyler değil. Her adımı, her süreci bambaşka şekillerde yeniden yorumlayıp, toplumsal yapıyı bambaşka bir şekilde yeniden inşa edip bambaşka bir düzen kurmamız gayet mümkündür. Önemli olan ve odaklanmamız gereken, sistemin kendini meşrulaştırma araçlarına kanmadan ve gereksiz tartışmalarda boğulmadan sistemsel sorunları sistemli, akılcı, örgütlü bir biçimde çözmek olmalı.