Herkes konuya dair birçok yorum yapmıştır internette: Ve evet insanın "keşfetme arzusu" ve bizzat bilmek istediği şeyleri öğrenme tutkusunu kamçılayan bitmeyen "merakı" baş aktördür. Fakat bahsettiğiniz sorunun cevabı açık bir biçimde "Sömürme tutkusudur" Başka hiçbir şey değil.
Amerika kıtasının keşfi denilen keşif, Dünya'nın diğer bilinmeyen yerlerini keşfedelim ve bilime katkı sunalım, coğrafya ufkumuz genişlesin amacıyla yapılmadı. Dönemin Avrupası Afrika'yı an ve an sömürüyordu. Köle ticareti almış başını gidiyordu. Daha çok maden, daha çok ganimet için Avrupa'nın önemli imparatorlukları deniz filolarına çok yüksek harcamalar yapıyordu. Doğu, uzakdoğu, özellikle Hindistan ve çevresinin baştan başa sömürülmesi de doğrudan bu konuyla ilgilidir.
Ve elbette sadece sömürmek değil; özellikle ağır işlerde çalıştırılmak üzere kas gücünü karşılayacak ve canları feda edilecek kölelere ihtiyaçları vardı. Gemi gemi köleler getirildi Avrupa'ya; veya özellikle sömürülen topraklarda çalıştırılmak üzere gemilerle köleler götürüldü.
Sorunuza dönelim: Neden? Neden buradaki yerli halk kalkıp başka yerleri keşfetmeye çalışmıyor?
Muhtemelen tüm homo ailesinin akrabalarının yaptığı gibi başka yerlere göçüp giden aileler kabileler veya bireyler olmuştur. Ancak coğrafi keşif uygarlık düzeyinde gelişmiş bir toplumun eylemidir. Ufak bir topluluk veya kabile de keşfeder ama nasıl: göç ederek yeni yere gider ve kendi evini ebediyen terk eder. Göç ve keşif başka şeylerdir.
Amerika kıtasının keşfi hikayesini herkes biliyordur zaten bu kısmı geçiyorum. Ancak keşif sonrası maden çıkarma, orman kesimleri gibi birçok faaliyet için Afrika'dan akın akın köle bölgelere taşınmıştır. Bölge halkları ya köleleştirilmiş ya da yerlerinden katliamlar ile sürülmüştür.
Uygarlık tarihimiz pek de güzel değil. Sömürmek, istila etmek ve aç gözlülük üzerinde yürüyor. Doyumsuz krallar, imparatorlar ve tiranlar ile dolu. İmparatorluklar ve monarşi sonrasında ve feodallerin devrinin peşine sanayi devrimi sonrası kapitalizm sürecinde ise bu artık zirve yapmıştır. Bahsettiğiniz Avustralyalı veya Amerikalı yerlilerin başka coğrafyalardan gidip "daha çok" altın toplamak, daha değerli mücevherler üretmek için daha çok maden çıkarmak, bankalarını daha zenginleştirmek, sürekli tüketimi besleyecek daha çok sanayi ürünü üretimi için daha çok hammadde ve köle elde etmek gibi "dertleri" yoktu. Aksine yerli halk bunlara önem vermezdi. Değer yargıları farklı idi. Kolomb yanlış hatırlamıyorsam kendi el yazılarında bunu not etmişti.
Özetle günümüz modern dünyasının kök aldığı geçmişin doyumsuz keşif serüveninin değer ve ahlak anlayışı ile Amerika ve Avustralya'daki yerli halkların değer ve ahlak anlayışları çok farklı hatta taban tabana zıttır. İlkel gördükleri toplumlar birçok açıdan o dönemin Avrupalılarından moderndi ve çok daha insaniydi (günümüz değer felsefesinde tanımlı insan değerlerine daha yakındı).
Günümüz dünyasında modernizm ve demokrasi maskeleri altında aynı vandallıklar devam ediyor ne yazık ki...