Avrupa’da Orta Çağ boyunca Hristiyanlığın ve dolayısıyla İncil’in otoritesi ile kurulan tanrının değişmez yasalarına olan inanç genel olarak devam etmiştir. Kilise egemenliği ile perçinlenen bu görüşler ile birlikte, Avrupa’da bilimsel uğraşlar uzun bir süre düşük tempoda seyretmiştir. Bu tarz görüşler ve değişim karşıtı bir algı içerisinde gerileyen düşüncelerden biri de canlılığın bir anda üstün bir güç tarafından değil de aşamalı olarak ve doğal süreçler ile geliştiğini savunan fikirlerdir.
Örneğin İslam'ın Altın Çağı'ndaki evrim görüşlerinde de genel olarak Büyük Yaşam Zinciri düşüncesi hakim olsa ve etkisini çoğu zaman şiddetli bir şekilde hissettirse de, 13. Yüzyıl'da Akinolu Thomas (Thomas Aquinas) ile başlayan Hristiyan yaratılışçılığı, değişim fikrinin karşısındaki en büyük kaleleri inşa etmeye başlamıştır. Thomas, Büyük Yaşam Zinciri ve teleoloji düşüncelerini, dönemin Hristiyanlığı ile birleştirerek günümüzde "bilim düşmanlığı" olarak görülebilecek düzeyde seyreden evrim karşıtlığının temellerini atmaya başlamıştır.