Avustralyalı jeolog Eduard Suess, 1885 yılında yayımlanan "The Face of Earth" adlı kitabında o zaman için oldukça dikkat çeken bir kıtadan bahsetmişti, "Gondwanaland". Gondwanaland adını verdiği süperkıta Güney Amerika, Afrika, Arap Yarımadası, Hindistan ve Avustralya ve Antartika'yı içine alan, tek bir kara parçasıydı. Suess, bu antik süperkıta hipotezini, Geç Paleozik döneme ait bitki fosillerinin, bu saydığımız kıtlararın birleşim noktalarında ortak olarak bulunması ve bu bölgelerin güney kıyılarında yer alan kayaç istiflerindeki buzullaşmalarına dayandırıyordu. Bitki ve hayvan göçlerini olanaklı hale getirmenin ve Antarktika buzullarının yer almasının nedenini, bu güney kıtalarının kara köprüleriyle izah ediyordu.
1910 yılına geldiğimizde Amerikalı Jeolog Frank B. Taylor, kıta kayması (İng: "Continental Drift") hipotezini geliştirdi. Suess'in Asya'da sürdürdüğü çalışmalarında yaptığı gözlemleri de dikkate alan Taylor, bu hipotezi sayesinde kıtaların ve sıradağların, ilk etapta nasıl oluştuklarını ve zaman içerisinde nasıl değiştiklerini açıklamayı başardı. Kıtaların kayması adını verdiği olayların, Dünya'nın 100 milyon yıl kadar önce Ay'ı yakalaması ile ortaya çıkan gelgit kuvvetlerinin etkisi olarak belirtiyordu. Gelgit kuvvetinin başlangıçta kutuplarda yer alan kıtaların parçalanmasına ve parçaların ekvatora doğru sürüklenmelerine yol açtığını söylemekteydi. Sürüklenen kıtalar sıkışarak sıradağları oluşturuyordu. O dönemde Dünya'nın ve Ay'ın yaşı, bugünkü kadar net bir şekilde bilinmiyordu; dolayısıyla bu açıklama, henüz gerçeği yansıtmaktan uzaktı - ama doğru yönde, doğru adımlar atıldığını gösteriyordu.